as ını 'ran- rde; artal zon - brün düş- Z SİZ ncak ilük, Bir ken- ya alan AVAR OĞLU — Başı 13 üncü sayfada — lerini hatırlatan pırlantalar parlar. Bu yaprakların nrasında da, yine rengâ- renk elmaslardan yapılmış, kuşlar cıvıldar. Bu m ee impara- torumuzun tah ş ş yukarı kalkar. F e bü e İk makine o kadar mahirane yapılmıştır e kat- iyen Kömek mümkün de; di ildir. Onun için, taht ile onun inde oturan imparatorumuza, sanki yi dur- ruyormuş gibi, ilâhi bir manzara verir.. Ah asaletmeap!.. şu, Avar Kıralı deni- len zatın, şehrimize bir misafir sıfatile gelerek, bu şahane manzarayı temaşa edemediğine pek müteessifim. Salurun dişleri birbirine çarptı : — Ya, Avar kıralı buraya cebren girer de.. bütün bunları ele geçirirse ?.. Barba Nikola, bir kaha attı. Salurun yüzüne baktı : — İşte, sade bu mümkün olamaz. Diye bağırdı... Hem Salur, hem de Hâkan; bir anda durmuşlardı. Kaşlarını çatmışlar.. şu Bizanslı balıkçının bu küstahça hareketi bm ne yap- mak lâzım geldiğini düşünmeye mecbur kamışlardı. Fakat Barba Nikola, onları fazla düşündürmeye vakit bırakmamış.. k: mahrem bir tavur alara — Ah, asılzadelerim!,. şundan emin olunuz ki.. ilk Avar neferi, surların Zavallı Bizanslılar, Tanrının oğlu İsrdan meded umuyorlard lisan — Eğer, asılzadelerim arzu buyu- rurlarsa, e abıhakkın Ooyeryüzünde en mübarek makamını teşkil eden bu ek mabedin, tarihi ohakkında biraz malümat vereyim Dedi... Fakat Hâkan; sert, kısa kat'i bir hareketle balıkçının sözünü kesti : Avar ordunu Bizınz! üzerine ayak basdığı anda,” bütü: bu kıymettar ve mukaddes eşya, ortadan kaybolur. Hâkanla Salur, ikisi birden sormuş- lardı : — Niçin ? — Nasıl ? — Gerek sarayın ve gerek Ayasof- yanın altındağ öyle mahzenler yapıl- mıştır ki, bugün onların girilecek ve çıkılacak oyerlerini, birkaç kişiden.. yani, imparatorun ve kilisenin hazine- darlarından başka hiç kime bilmez. a,. bakınız, unuluyordum; bir de, akrabalık şerefile müf- tehir olduğum birim Zeytinyağı papas)... Salurun gözleri oparlamış.. ve nazarları, Hâkanın yüzüne rai Bu nazarlarda : — Nasıl, Hâkaniım.. bu kıy- metli hazineleri ele geçirmiyecek miyiz P.. Manasını ihtiva eden bir sual vardı. Fakat Hâkanın yüzü, sert ve maddi Nitekim omuzlarını kaldırarak : — Haydi.. yürüyelim. Diye m . UyUrun, itle işte size, bütün dünya üzerinde bir eşi ve emsali olmayan (Aya- balıkçının sesinde, yükselen bir gurur vardı. Geveze balıkçı, bu iki meçhul yabancıya biraz daha övünmek istedi: duvarları önünde dolaşırken, içeride... — Hacet yok, bizi biran evvel, ,papazın ya götür. Emrin erdi... Barba Nikola, işi yine pişkinliğe vurdu. Hem önde yürüyor, hem de söyleniyordu : — Bu malümatın, sizi alâkadar etmediğine hiç taaccüp etmem. Buna e sizi, fazla tafsilât ile de üzmek istemem. Yalnız kısaca arzedeyim ki; eski yunan lisanında (Ayasofya) sözleri (Hakiki Hikmet) manasına gelirmiş. İyi bir hıristiyan olduğunuz için siz de bilirsiniz ki: ( Hekiki Hikmet ) ten murad, (Tanrının oğlu.. Hazreti Mesih) demektir. Şundan da anlaşılıyor ki, bu kilise, (Tanrının oğlu) namına yapılmış ve ona hediye edilmiştir. Amma.. yer- yüzünün bütün altın, gümüş, elmas ve en kiymettar mermer taşlarını kapı- sinin altında barındıran şu muazza ve muhteşem binanın, tapu senedini de tanzim edip ( İbnulâllah |) a takdim etmişler midir ?,. Onun tarafından da kat'i bir surette kabul edilmiş midir ?.. Maalesef bu cihetleri bilemiyorum... Kapıdaki şu fakir papazların önüne birkaç para”atıverseniz, kibarca bir iş olur... Hay Tanrı razı olsun, kibar asilzadelerim... Buyurun.. geçin 'iç Buradaki teşrifat mucibince, asılzade- lerin önünde kimse yürüyemez. Yalnız biraz daha serbest olmaya çalışın. Bizanslıların omütecessis nazarlarına hedef olmayın... İşte burası, mabedin avlusudur. Şu, dokuz mermer sütün üzerindeki altın yaldızlı köşk, nazarıdik- katinizi celbetti, galiba?.. Şövalyelerim, nı köşk.. Patrik ile onun ruhani mec- Tisinin içtima ettiği binadır. Arkası var)