i al illa ? Süleyman Bey,kırkaltı lira otuz 8 kuruş tutan maaşını aldı, çek- mecesinden yeşil bir zarf çıkardı. içerisine koydu ve zarfı kapadı. Her ay böyle yapardı. Hayır, böyle yapmağa mecburdu. Maaş günü, daha kapıdan içeri girer - ken, yeşil zarfı istiyerek hesap sorması mutat olan karısından korkusu, onda, bu hareketi vazi- fe haline getirmişti. Aldığı maaş mukabilinde 30 veya 31 gün çalışmak, nasıl bir mecburiyetse bu aylığı karısına teslim etmek te ayni şeydi. , Zavallı, Süleyman Bey! On binlerce insanm isim ve hakla - rını taşılyan yüzlerce sayıfalık büyük ve içinden çıkılmaz tapu kayit defterleri üzerinde tam bir ay zihin yorar, göz nuru dökerdi de verilen. 46 lira 38 kuruşçuğu cebinde bir kaç saatten fazla bi- rakmazlardı. Karısı Müzeyyen bu parayı ne yapardı?. Onu bilmiyordu. İste se de bilemezdi. Bu bahse dair bir kelime sormak, maazallah, kadını küplere bindirirdi. Zaten alışmıştı. Ne verirlerse yiyor, ne alırlarsa giyiyor, ne tutarlarsa o - turuyordu. ... O gün, maaşı öğleden sonra verdiler. Gene topladı, zarfladı ve zarfı kapattı. Kapıyı çaldı. Karısı açınca uzatacaktı. besleme açtı. — Hanım yok mu? — Misafirliğe gitti. Bir az geç gelirim, dedi. — Kimlere gitti? — Bilmiyorum. Bir tanışı, has- ta imiş galiba. Yukarıya cıktı. Bir sigara yak- tt. O gün çok yorulmuştu. Başı dinlenmeğe muhtaçtı. Zarf elinde idi. Kapıyı! Canı rakı istedi. Aylardanbe- ri içmiyordu. Aylığn kırk altı kuruşunu harcamak hakkı yok muydu?. Buna Meziyetin de da- rılmamasr lâzımdı. Hem kendi- si de misafirlikteydi. “Yalnızlık- tan canım srkıldr., der, gönlünü alırdı. Süleyman Bey, tekrar şapkası- nı giydi, bastonunu aldı. Besle - meye: — Şimdi gelirim, diyerek çıktı. Bir şişe alıp dönecekti. Fakat köşe başındaki meyhanede arka- ara içiyorlardr. Onu da çağır dılar. Oturdu. içtiler. Hissesi ne düşen birlirayı yutkunarak verdi, Kahveye girdiler. Orada başka tanışları da vardı. “Poker yapalım,. dediler. dör - düncü yoktu. Süleyman Beye teklif ettikelr. Kabul etmedi. Bir liranm hesabını düşünürken geri” ye kalan 45 lira 38 kuruşu tehli- keye bırakmak, manasızlıktı. Ötekiler üç kişi başladı. Sü - leyman Bey, bir müddet seyretti. Eski günler, eski hatıralar yavaş yavaş canlanıyordu. Pokeri ne kadar çok severd. Kazanırdı da iyi oynardı. Ötekiler, “Üç kişi tat çıkmı - Yazan: Ali Enver | tokata, daha bin bir tehlikeye göz yumdu, göğüş gerdi. Ve kalbini dolduran bir ümit ve heyecan i- çinde masaya yanaştı. İlk seans sonunda on sekiz lira zararlı çıktı. Oynamak lâzımdı. Bu parayı kurtaramazsa felâketti. Yenisine başladılar. Kör tal; o gece, Süleyman Beyden yüzünü! çevirmişti, Kentine ful, fulüne floş, floşuna kare çıkarıyorlardı ve böylece, ikinci parti sonunda cebinde on para kalmadığını gör- dü. Arkadaşlarından istedi. Al- dıran olmadı. Yolda, düşe kalka evine doğ- ru ilerliyordu. Sarhoştu. Aylığın bir anda hava oluşu, onu büs- bütün sarhoş etmişti. Parada de- ğildi. Müzeyyene ne diyecekti? Sarhoşluğu, gecenin bu vakitleri- ne kadar dışarıda kaldığı yetişmi- yormuş gibi aylıktan da on para kalmamıştı. “Soydular,, mı de - sin? Koskoca (o adam soyulur mu idi? Kumar oynadım da diyemez- di. Felâketti. Felâketi kabul et - mişti, Kapıyı usulca çaldı. Gene çal » idi. — Hanım uyuyor mu? — Efendim? — Uyuyor mu hanım? — Gelmedi ki uyusun. — Gelmedi mi? — Hayır. TAKViM SALI Pazartesi > 6 Ağustos |? Ağasos MR. Ahar | 23 R.Ahar Gin doğuşu sot K02 Gila batısı 10.21 10,0 Sabah mâmazı 405 406 Öğle namazı 120 1240 Ikindi samazı 1614 16.14 Akşam namazı 19.01 10,20 Yatsı caması gm 3107 İmsak 202 303 Yıla geçen gönleri *, 212 Yılma kalan pürleri 184 13 —— İ Rapyo | Bugün İSTANBL: 18.30 — Fransızca ders. 19 — Pro- fesör Dr. Fahrettin Kerim bey tarafın- dan konferans. £ 19.30 — Türk musiki neşriyatı: (Ekrem, Ruşen, Cevdet, ke- mani Cevdet, Şeref, İbrahim beyler ve Vecihe hanım). 21.20 — Ajans ve bor- sa haberleri, 21.30 — Bedriye Rasim hanımin iştirakile tango ve caz orkest- rası, 423 Khz. BÜKREŞ 384 m. 13 Plâk, — Haberler, 1415: Haberler— Pik. 19: Hava raporu. 10.05: Karışık kom- ser, 20: Konferans. 20.15: Radyo orkestrası, 71: Konferans, ?L15: Oda musikisi, 2145: Konferans. 29: Taganni, 2230: Piyano kon seri, 23: Kahvehane konseri, 31,12, Khz. VARŞOVA 1845 m. 71,12: Poloner musikisi. 21,50: Haberler, Sz08: Zirai musahabe, 22,15: Polonez mu- #ilcisinin devamı. 23: Hürp hataraları komfe- rans, 23.15: Poznandan naklen konser. 24: Musahabe, 24.05: Konferans. 633 Khz. PRAG 410 m, 20,55: Radyo piyesi. 2i,â0: Musahabe, 21, 45 Vichy kaplıcularmdaki gazinn tiyatrosun dan naklen yeni Fransız musikisi, 545 Khz. BUDAPEŞTE 550 m. 2040: Mirler. 2150: Üçüncü perdenin nakli, 12.50: Haberler. 22.10: Plâk. Konfe rans. 2415: Dans mmesikinl, 191 Khz. Deutsehlandsender 1571 m. 20.50: Bando mızıka. 2240: o Musahabe, PBayruti.. *$: Haberer, 2525: Yıldızlar ve biz. 28: Münihten dans veusikisi, 230: Khz. LÜKSEMBURG, 1961 m. İtalyan aksamı, 2120: Tazannili İtalyan Sevinir gibi oldu. Yatak odası: na çıktı, Gecelik entarisini giy - mek üzere idi, ki kapı çalındı. A- çıldı. Birisi merdivenleri yordu. Saçları dimdik olmuştu. Ne ya- pacaktı? Birdenbire çehresi de- ğişti. Kaşları çatıldı. Sapa sağ- lam olmuştu. Hiddetle dışarıya çıktr. Müzey- yenle karşı karşıya idi. — Nerede idin? O da sarhoştu. Gözleri küçül- müş, halsızdi. — Bu hiddet de ne oluyor? — Cehennem oluyor. Anladm mı? Cehennem oluyor. — Çıldırdın mı ayol? Ne oldu! sana? Yumruklarını sıktı, — — Nerede idin, diyorum, sana? Neredeidim, diyecekti? Ne ca- vap verecekti? — Lütfiyelere (gitmiştim. Bı- rakmadılar. — Hangi Lütfiyeler? Onlar ev- de yoktu. Kocası benimle bers- berdi. — Sonra Nazmiyelere uğramış- tım... — Hiç sıkılmıyorsun artık, Ak- şam namazı misafirliğe diye çıka» rak gece yarıları eve (dönersin. Biz de, (Karımız nerede?) diye merakımızdan “duramaz, içer, ku- mar oynar, kaybederiz. ” — Sen sağ ol kocacığım. Aylık için de merak edilir mi? DİŞ DOKTORU Übeyt Sait Fatih Karagümrük Tramvay durağı No. 4 bütün aylığımızı da İ musikisi. 2130: Haberler, Tazannll) ko. rin derme, 203 Gey emer. Am Benim nk plâkları 25,10: Dans plâkinri. 1031 Khr. KÖNİGSBERG 291 m. İ er, Tetirahatlerin birincisinde, 14.30 Bectho- çrkır| venin eserlerinden parçalar, 22.40: Mösaha- be, «#9 Kir, VİYANA ST m 21,15 Konser Clemens Orana. V. Ursule- mâ. opera korosu, Salrbarktan naklen, 28.05 Halis Sehönherr'in idaresinde rdayo orkes- Arası, 73.56: Maberler, 28.50: Konserin de- vamı 24.50: Tağannili dans masikisi, : Yeni Neşriyat ! hasene rare RL Türk sanayi ve Ticaret gazetesi Yeni çıkan bu gazete bütün iş a - damlarını alâkadar edecek mahiyette» dir. Gazetede, mesleğe ait makaleler, ticari ve sınai kanunlar, muahedeler, statiştikler, kongre raporları ve hava- disler vardır. Fiatı “5” kuruştur. Yıl » İk abonesi ilân ve saire gibi bir takım faydalarla beraber “4” liradır. Adresi İstanbul, Cağaloğlu yoku- şu, No.: 8... VAKIT Gündelik, Siyasi Gazete İstanbul Ankara csddesi, (VAKIT) yurdu TELEFON NUMARALARI; Yazı işleri telefonu: 24519 İdare telefonu O : 24570 Telgraf nârezi: Istanbul — (VAKFT) Posta kutusu Na. 48 ABONE BEDELLERİ: Türkiye 40 Er. Ecnebi 20 Er. AVRUPADA — Harp Olacak Mı?. | Amerikalı muhabir Knickerbocker'in ihtisasları:2( | Halbuki Triyestenin şimdi baş- ka endişeleri vardır. Bugün mu - azzam doklarında yalnız altı ge lar, O kolordu yürüyecek mid Yürürse ne zaman yürüyecel Bu suallerin cevabını yalnız mi bulunuyor. Geçen sene lima -| ma biliyor. nm devrettiği eşya ancak üç mil- ke dğ yon tona baliğ olabilmişti. 1913 ii senesinde ise altı milyondu. Tri- Roma yeste Avusturya - Macaristan hin- Duçenin meşhur Palazzo V. zia sarayındaki iş odasında bu” nuyordum. Mussolini masanın nünde oturuyor, yanındaki Avrupayı gösteren sayıfası duruyor. Mussolini, (| İtal başvekili, hariciye nazırı, dah ye nazırı, harbiye ve bahriye” | zırı, hava nazırı, mesai faşist milislerin erkânı harbiy€ isi, İtalyanm kafası ve terlandını kaybedelidenberi çok fakir düşmüştür. Fiume limanı i- se büsbütün acınacak bir halde : dir. Anmunzio Fiume limanını İ - talyanm şan ve şevketi için zap * tetmişti. Halbuki Fiume bugür hemen hemen metruk gibidir. Li- man tesisatının pencereleri | bile kırıldıktan sonra camları oyeni- den takılmamıştır. Fiume havalisinden geçen kü: çük bir nehr İtalya ile Yugoslav- yayı biribirinden ayırır. Bu şehrir hemen öbür tarafında yeni bir Yugoslavya limanı canlanıyor. Burası ticaret gemileriyle dolu » dur. Susak limanı gittikçe büyür: ken Fiume sönmek üzere bulunu- yor. Fiume İtalyan, Susak ise Yu- goslavdır. Hudutlar iktisadi nok - tai nazardan değil, dikenli telle - re ve mitralyözlere göre çiziliyor Bundan tam bir sene evvel İtal- ya ile Yugoslavya arasında harp çıkması tehlikesi vardı. Yugoslav vatanperverleri Dalmaçya sahi lindeki bir noktada Venedik hey- kellerini yıkmışlardı. İtalyan va - tanperverleri de mukabelci bil misile kalkısmışlardı. Bu o plânır tatbikma vakit ve zamanında mâ- ni olundu. Zaten ortalık iyice ka- rişmadan Fifeldr Tetra mevkie geçtiğinden nazarlar oraya tevec: son günlerde çok meşguldü. Hi spor yapmağa bile vakti yoktu | Avrupa meseleleri onu işgal ediyordu. Avrupada lacak mı sualine verdiği da dedi ki: — “Birkaç sene ivin barp © kesi kalkmıştır. Birkaç sene “?E Alman — Leh mukavelesi im lanılıdanberi on sene için * müemmen gibidir. Çünkü ke! meselesi sulh için büyük bir like teşkil o ediyordu. Gerek manyanın, gerekse Lehsi mukaveleye riayet (o edecek! şüphe yoktur. Koridor artık © be vesile olamıyacaktır.,, — “Fakat Avusturya? Avusturya istiklâli tehlikeye şerse harp çıkmaz mi?,, Bu sual üzerine İtalyan hari raber İtalyanın harbiye, hava nazıriyle milis teşkilâtın!”? kânı harbiye reisi de ayağa mış oldu, İtalyanm beş yüz /| kişilik ordusu, 250 bin milifi kadan göründü. Havada 195 talyan tayyaresinin © uçu! farkedildi. En önde ise Av ya hududunda bekliyen 40 şilik kolordu bulunuyordu. Daha uzaklarda Almanlaf buçuk milyon kişilik bücumliğ larmın celik miğferlerin *€ milis efradının Horst Wesel kısını söyledikleri işiiliyef oluyordu. Mussolini iri yumruğunu dân yukarı havaya doğru # lı rak cevap verdi: a — “Avusturya mr? A devlet olarak istiklâlini » etmektedir. Bir seneden zamandanberi her hafta ; yanın istiklâlini kaybede bahsolunuyor, fakat il dar kaybetmedi ve etmiy©” Almanlar bizim ve e yük devletlerin tavrı wi cüh etmişti. Hitlerin iş başıma geçmesiyle İtalyan - Yugoslavya ihtilâfı baş- ka bir şekil almıştı. Evvelâ ihtilâf ehemmiyetini kaybetmişti, Bura- da da Hitler sulh getiren bir a - dam olmuştu. Çünkü İtalya, gö- zünü Yugoslavyaya (dikmekten vazgeçerek Avusturya hududu ile meşgul olmıya başlamıştı. Bu gün şimali İtalyada duran İtalyan ko- lordusunun sebebi mevcudiyeti bu dur. Fakat Musolini her şeyden ev - vel sulhün idamesine taraftardır. O Bozende duran kolordusundan istifade etmek istemiyor, Musoli- ni Avusturya ile Macaristanı iktr- sadi bağlarla İtalyaya bağlamıya çalışıyordu. Bu suretle o devlet- lerin milli sosyalizme karşı daha ziyade mukavim olmalarını temin etmek istiyor. Bugün Avusturya Triyeste tarikiyle pamuk, kahve, kakao ve daha birçok eşya geti - rebilmek hakkına (o maliktir. Bu hakkı o malları yalnız gümrüksüz ll e rl sap. yy ' | | MEY de da olarak geçirmekten ibaret değil -| biliyorlar. Bu tavrı bi e dir, ayni zamanda liman tarifele-| tiklâlin muhafazasını İs! | rindeki tenzilâttan istifade etmek-| yiyor. Avusturya iatiklâlini | tedir. Bu tenzilât da Triyeste, Vi-| cak bir teşebbüsün yap”. yi | yana şimendifer navlununa mü *| ğını şimdiden bile söylY* 4 savidir. alya bu gibi iktisadi ted- pe” 4 birlerle tecrübeler yapmaktadır. Tıp Fakültesi a Bununla beraber huduttaki İtal - yan kolordusu Avusturya mesele- Dahili Hastalıklar Mö** Dr.Aâ. Sühel, sinde daima en mühim hakiki si. yasi elemanı teşkil etmektedir, Triyeste, Fiume ve bütün şimali İtalya böyle bir kolordunun mev-İİ Her gün saat 14 ten ikea cudiyetiyle yakmdan alâkadar - nda N dırlar. Berlin, Viyafa, Paris vr Londradaki resmi : makamlarda bulunan zevatın pek azı bu İtal - yan kolordusu ile meşgul olur- a