Parise giden Türk kafilesi Meçhul asker mezarında, Sefâretanemizdeki kabul resmi — Bolonya orma- nında— Yeraltı seyahati— Türk talebesi arasında Paris, (Galatasarsylılarla birlikte &iden hususi muhabirimizden) — Sa- bah erkenden kalktık. Fakat çok yer- #unduk. Hafif hir kahvaltıdan sonra Muntazam (bir kıt'a halinde Etuval meydanına doğru yola koyulduk. Ak- #am karanlığında görmediğimiz mek - tebi tetkik ederken kapı üstünde Türk Ve Fransız bayraklarınm dalgalandığı- b gördük. En önde Türk bayrağı ol- duğu halde yürüyorduk. Paris bulvar» belki de hiç görülmiyen bu Manzara mütecessiş bir sürü halkı pen- €relere, kapı önlerine toplamıştı. Nihayet Etaval meydanındaki Meç- hul Asker mezarı önüne gelmiştik. O- Tada vesmi Fransız memurları, poliş - ler bize intizar ediyordu. Evrelden yap- tirlan Kırmızı * Beyaz renkleri taşı - Yan bir çiçek büketi Meçhul Asker â- bideşinin üstüne konuldu ve cephe- MİZ âbideye karşı kalmak üzere bir Mevki teşkil ettik. İzcilerimiz Meçhul Askeri selâmla- dılar, Bir daki süküt oldu, fotoğ- ©flsre çekildi. Oradan otobüşlere bi - Bsrek ziyaretlere başlandı. Tertip edi- len ptogram © kadar mahul idi ki, birbirine benziyen Paris sokak ve bi- Malarımı bu gidişle birbirinden tefrika imkân yoktu. Yalnız Bolonya ormanı Ba geldiğimiz zaman başka bir yerde alduğumuzu anladık. Asfalt ve tahta döşenmiş Paris sokakları gibi, orman İçinde açılan yollar da tertemiz ve mun- tizamdı. Sık ağaçlar, geniş ve içinde “fak sandallarla gezilen güzel bir göl. İleride fiskiyelerle sulanan yemyeşil bir çayır. Kanepeler, ufak bir ücret mukabilinde oturulan hasır sandalya - lar, geniş yolların derinliğinden gelen bir çift süvari, Sonra rmanın temiz havaşmı te - veffüse gelen çiftler. Zarif otomobiller Bolonya ormanınm huşusiyetlerinden biridir, em alk iy Bir zamanlar Parislilerin damarla- vmda aşk ve heyecan fırtınaları yara- tan Lâdam Okamelya (Margarit Got- Ye) nin muhteşem faytonu ilerideki köşeden çıkacak gibi geliyor. Kim bi- lir; belki de şu önümüzden süzülüp gi- den zarif otomobilin rakibi kumral Pa- Pisli kadın bu günün aşk ilâhesidir. Tatli: bir tahayyül içinde, Parisli İsvin bin bir istirep ve heyocanına şa- olan ormanm ağaçları altında ken- Non geçmiş bir halde idim. ie eile gezmek İlzimdi. O gün sefaret- OYyen bir resmi kabul vardı. Mu- m #hatte sefarethaneye gittik. Se- iniz Sunt Beyefendi beşöş bir gebe hiye airkesin elini sıkıyor. Azami bir a kabul gösteriyordu, Nihayet me- tak başladı. Sunt Beyefendi bir nu- ederek Fransa hükümetinin olaylı yapmak güretiyle kez Arşı gösterdiği hüsnü kabule :r etti, Türk hükümetinin Türk Üini Fransaya göndermek sure- e anlaşmaları kolaylaş - smd ce iki memleket gençliği" Yal bağ teşkil etmek suretiyle eki kümeti değil, fakat efradı da kl siyam aptırmak yolundaki ma- Fran, Siten sitayişle bahsederek ve vü, tini selimlamağa bizi da- Yedik, (Yaştüı Fransa) diye alkış- ve biç esirğenmiyerek ihzar #ampanyalar, nefis pas ram edilerek merasime nihayet f - f, İri Baz Pariste tahsilde bulunan mamındaki genç bir vatan: vk Ben öne Pa İlden hususundaki | arzumdan zer eşkal Büyük ve ciğdel ir misafirperverlik- Adi, talebelerimizin bulundu - ) ? Jİ istasyonda bunu siza gösterir. Vagona girince, gene beyaz ğu (Ouertier Latin) e götürdü. Artık o dakikadan itibaren tam bir Türk mu- hiti içindeydim. Tatil dolayısiyle mek- tehi kapalı bulunan bu gepç arkadaş” ların içtima mahalli Cafâ &'Harcourt) ün Üst salonudur. Yanyana sıralan - mış masalar etrafında yalnız Türkçe duyuyorum. Bir iki Çinli talebe bilâr- da oynamakla meşgul. Ben tam #ra- dığım yeri buldum. Ay nihayeti hepsi meteliksiz. Kahveden başka bir yere çıkmıyorlar, Esasen evvelce aldıkları tahsisat oldukça kesilmiş, üstelik Pa- riş altın pahası... İşte bu suretle kahveden çıkmıyan arkadaşlar tavla ile sıkıntılarını izale- etmeğe uğraşıyorlar. Bereket versin ki, buranın taylaları yeşil çoha döşeli de gürültü olmiyor. Öyle riyayet ediyorlar ki, ayın ilk on inünde kahvede kimseyi görmek mü in değilmiş, Ricam üzerine be- ni gezdiriyorlar. Evvelâ çok merak et- tiğim yer altı şimendiferlerini görmek istiyorum. Bu yüksek bir zekânın ga- yet ince teferrüalına kadar düşünüp tesbit ettiği muazzam bir eserdir. Cenuptan şimale doğru Parisin mer- kezipp yükselen Sen nebri, tekrar ce > xuba doğru inmekte ve şehri ikiye a - ırmaktadır. Tıpkı bir örümcek ağı gi“ bi Parisin bütün Arund limanlarını birbirine mfetro vasıtasiyle bağlamak- tadır. Bulvarlarda kırmızı bir levha ü- zerinde (Metro) kelimeşi göze çarpar. Buralardan merdivenle inilir 70 san - tim ücret mukabilinde bir teneke alı - mr, bir merdiven daha inilir. Zımbacı kadın biletinize zımba basar. Şimdi i#- tasyondasmız. Bir dakika şopra tren gelir ve derhal kalkar, Her istasyonda emaye plâklar üştüne o mevkiin ismi hıdır. Gitmek istediğiniz mahallin ngi hat üzerinde bulunduğunu bil - mek 'lâğiindir. Kodaman bir harita her tam, bir asubia, emaye plâklar üzerinde o hattaki iş - tasyonların #ırasiyle isimlerini görür- sünüz. Nihayet beş dakikada bir yeni bir mevkie varırımız. İstasyonlar ter- temiz, tünel caddeleri beyaz fayans taklidi müstatil taşlarla döşenmiş her elli metrede parlak elektrik lâmbaları tünel dahilini korkunç olmaktan kur - tarmıştır. Tünel istasyonları daima kalabalık. Çünkü Parişin üstünde seyahat etmek altında seyahat etmekten pahalıdır. Tünelden hiç çıkmamak şartiyle akşa- ma kadar Parisi baştan aşağı gezmek mümkün. Eğer Soğuk alğınlığından mustarip işeniz terlemek için yarım saat Metroda seyahat kâfidir. Bu su - retle soğukalğınlığından kurtulmuş o- lursunuz. Tünel hatları birbirlerini amuden kateder. Fakat hiç bir zaman raylar birbirini katetmez. Yani bir bat diğe rini katedeceği zaman hattın biri di- Zerinden daha derin açılmış bir tünel- den geçer, sonra tokrar irtifa peyda e- der. Hülüsa köstebek yuvası gibi bir şey. Fakat oyan köstebek pek zeki 0- lacak. Pariste toprak yok. Toz, çamur yok. Yollar hep asfalt, tahta kaldırım, biraz da bildiğimiz cins kaldırım. Fa- kat pek az. Sokaklar süprülürken süp- rüntüler yaya kaldırımların kenarına | musluk - çekiliyor. | Sonra (osu lari açılıyor, akan su bütün birikmiş süprüntüyü şürükleyip kanallara sü » rüklüyar; çezri bir temizlik değil mi? Otomobil o kadar çok ki, sayısını bir Paris-belediyesi bir de Allah bilir, Buna rağmen konulan usuller saye - sinde hemen hemen kaza olmıyor gi- bi. Beşinci, hattâ altmer derecedeki #0- kaklarda bile karşıdan karşıya geşmek için yolların üştünde on beşer santim aralıkla bir kahve tabağı büyüklüğün: de iki sıralı çelik çiviler çakılmış. Te- miz parlak yollar üzerinde güzel hir manzara veren bu çivili hatlar arasın- dan geçerken rahatça yürüyünüz, hiç hir şoför üzerinize gelemez. Cezası çok ağırdır. Sonra Pariste zannederim ki, oto - mobil adedi kadar da palis olacak. Hiç Mühim bir mu- vaffakıyet (Beş tarafı 1 oçi sayılada) Muhafız gücü bisikletçilerinin bu mühim şeyahatleri Haziranın birinci günü başlamış ve dün ik- mal edilmiştir. Mubafız gücü bi- sikletçileri bu yıl Ankaradan ha - reket etmişler, şu kasabalardan geçerek Samsuna gelmişlerdir: Çalış, Yenicenba, İnevi, Zive- rik, Konya, Çumra, Karaman, Mut Çurtak, Silifke, Elvanlar, Mersin, Tarşus, Adana, Cebe - libereket, Kaypak, Fevşipasa, İşlâhiye, Kiliş, Gaziantep, Nezip, Birecik, Alikür, Urfa, Viran- şehir, Derik, Kızıltepe, Mardin, Diyaribekir, Salat, Beşiri, Gar- zan, Sirt, Karak, Bitlin Bap han Reşadiye, Van, Timar, Er- ciş, Patnos, Tutak, Hamur, Ka- raköse, Taşlıca, Diyadin, Kıyıl dize, Bayazıt, Iğdır. Tuzluca, Kağızman, Benliahmet, Kars, | Göle, Ardahan, Yalnızçam, Ar danuş, Artvin, Burçka, Hops, Pazar, Çoruh, Of, Sürmene, Yumra, Trazon, Akçaabat, Vak” fıkebir, Görele, Tirebolu, Es- biye, Giresun, Ordu, Perşembe, Fatsa, Ünye, Terme, Çarşamba Samsun. yük kurtuluş savaşında Anadolu» ya geçmek için ilk ayak bastıkla- rı yerdir. Bu” itibarla muhafız gücü bisikletçileri, inkılâp ocağı Ankaradan başladıkları bu seneki turu, istiklâl ve inkılâbın doğuşun da ilk adım yeri olan Samsunda bitirmişlerdir. Muhafız gücünün genç ve de- ğerli bisikletçileri geçtikleri her Muhafız gücü bisikletçileri bu- gün Samsunda istirahat edecek * ler, yarın Samsundan Ankaraya trenle dönecekler, çarşamba günü Ankarada heyecan ve hararetle karşılanacaklardır. VAKIT, Muhafız gücü bisiklet: çilerini bu mühim muvaffakiyet - lerinden dolayı tebrik eder. Vergi bakaya nizam- namesi. çıktı Ankara, 5 (Hususi) — Vergi bakayasının tasfiyeşi kanununun tatbik nizamnamesi çıktı ve alâ- kadar dairelere dağıtıldı. yeg9o Yazımz çek olduğundan “Ölüme Susayan Gönül,, ama» nımizı bugün veremedik, özür dileriz, Bameanasasa bir sokak yek ki, muhtemel bir yağ - mura karşı muşamınasını koltuk altın kıstırmış polis göze çarpmasın, Bizim memlekette olduğu gibi bir polis ku - lübesi gördüm, burada polis tam mey» dandadır, göz önündedir. Merkezler den polis çağırılacağı zaman nokta mevkilerine Yakın yol üstünde çağır- ma yerleri vardır. Oradan yüksek sesli bir düdük ötünce derhal polis telefo * nu açar. Böylelikle merkezler istediği mevkideki polise lâzım gelen emri der- hal verirler. İşaret memurları bu ka - dar nakil vasıtası çok olan Paris şeh- rinde cidden iyi vazife görüyorlar, Öy- le meydanlar var ki.. Sekiz on cadde- ye yel açılıyor. Polisin işareti katidir. Bütün otomobiller hiç kafa tutmadan derhal dururlar. Her mahallede ve muhtelif sokaklarda yangın ihbar mer- kezleri vardır. Bir posta kutuşuna ben- siyen bu öletin camı kırılınca yangın ihbar edilmiş oluyor. Reçep Suat TİRAN $ — VAKIT ISTANBULA GELEN mm —z Hü YOLA MT Yazan: Niyazi Ahmet hmet Sah mütenekkiren seyahat 6 AĞUSTOS 1934 m gi kümdararı ettiği için merasim yapılmamıştı O, San Remoda hastalıktan kıvranarak can verirken, günler uyumadan bir çocuk se - vinciyle hazırladığı fişekler, da - — Alacağımız zahireyi gene İ uzun) bu memlekette aç İranlılara şata- cağız, dediler. Onlarm karınları i nı doyuracağız. İstediğiniz fiatla kikalarca yanıyor, birkaç kişi bu| satmalmak aklımıza gelmezdi. Fey Fİ m ük a8) eli ved Samsun, Gazi Hazretlerinin bü) fiğ Son Kacar hükümdarı Ahmet Şahin küçüklük resmi ateşlere bakarak eğleniyordu. İş- te bir hükümdarm hususi hayatı. Ne aci değil mi? Ahmet Şah Kacar Mehmet Ali şahtan sonra, Ah- met şah Kaçar, tabta geçti. Halk refaha kavuşacağını © beklerken daha sıkıntılı günler gördü. Ahmet şah Kaçarın memleketi ne suretle idare ettiği, milletine ne derece refah ve saadel temin e- debildiğini anlatabilmek için tek bir misali kâfi görüyorum. Umumi harpte. kıtlık baştan başa sarmıştı. Para var, er- zak yoktu. En uzak yollardan ge- len kervnlar, şehrin (kapılarına girmeden çevriliyor baştan basa buğdaylarla dolu 'depolar ilâve ediliyordu. Çiftlikler, tarlalar bütün mah- sulâtmı kendilerini kontrol eden memurların nezareti altında idi Mahsul aç bir memleketin göbe - ğinde ambarlara tıklım trklim doldurulüyordu. Halkın açlık ve sefaletle kıv- randığı bir vakit ambarlarını er - zakla dolduran kimdi?. Bu er - zaklar kimindi?. Elinde avucunda kalan beş on kuruşunu birkaç günlük erzaka vermek istiyenler bu ambarlardan beş on okka buğ- day niçin alamıyorlardı?. Bunu İran halkı da bilmiyordu. O da bu na hayret ediyordu. Çünkü bütüp bu zahire ve erzak (biriktiren memleketin, milletin sahibi olan Ahmet şahtı, Ahmet şah, muhte - kir bir tüccar gibi deği), azlim bir düşman gibi bu işi yapıyordu. | ranın bu haline bütün dünya acır yordu. Amerikada bulunan şarkı - karip cemiyeti insanivet. r-mım-| buraya bir heyet gönderdi. Heyet | şahm ambarlarından zahire mü - | bayaa edöcek, ac İran halkına sa- tacakti. Şah gelen heyetin teklifi- ni sükünetle dinledikten sonra, zahirenin fiatınr söyledi. Bu fiat fahiş bir fiattı. Heyet azası: İranı Ahmet şah: — Kime isterseniz satmız. Fi- at budur: İşterseniz alınrsınız, Cevabmı verdi. b Amerikadan denizler aşarak İrana kadar tırmanan bu adam- lar, hiçbir iş yapma ö lerdi. Ellerindeki pa dikleri zahireyi di halkını doyurdular. ..» Ahmet şah, 1919 yılınm 19» © ğustosunda İstanbula geldi. Şah, Tahrandan otomobille Hazer sa: © hilinde kâin Anzer limanma gel miş, burada bindiği bir vapurla di | Baküya uradan şimendiferle Bas © tuma inmişti, 4 Şah, İstanbula İngilterenin Se İ res kruvazörü ile geldi. Şahı kar» şılamak üzere hususi vapurlarla İran sefiri ve sefarethane erkâ « | ni, İran tebaası Kavaklara kadar | gitmişlerdi. o Kruvazör, Kayakta seyrini biraz yavaşlattı ve istika - metini Adaya çevirerek saat 12 ? metini OAdaya çevirerek sas | at on ikide (Adaya geldi. © Ahmet Şah, mütenekkiren se © yabat . etmekteydi... Onun i sin limanda başka merasim yapı mamıştı. Yalnız Büyükada olduk- ça süslenmişti. Şah, Büyükada &- nünde demirliyen . kruvazörden bir motörle iskeleye çıktı. İskele de Bir İngiliz İskoçya müfrezesi © kendisini selâmladı. o Otomobile binerek babası Mehmet Ali şahm Nizam caddesindeki evine gitti. “ Burada babası, anası ve kardeşle” ri şehzade Mahmut ve Mecitle gö” rüştü, Bu esnada önlerinde “Cemiye- ti civananı İranyan) yazılı levha taşıyan kalabalık bir kütle İşplan. dit otelinin dış bahçesinde bek - liyordu. “Otelin. dış bahçesinde bahriye mızıkası beklemekteydi. Biraz sonra Ahmet şah otomo le otele geldi. Keşmir şalları, Iran halıları serilmiş kabul salonuna girdi. Burada İran tebaasını ka » bul etti, Onlara şunları söyledi: 4 “.- Vaziyet fevkalâde mucihi memnuniyettir, İranın li müemmendir. Bundan sonra harp malülleri ve zabitlerini kabul et - ti, Harpte sağ kolunu kaybetmiş olan yüzbaşı Halil hana iltifata. © bulundu. 4 (Deyami var) apeme arya Bir tayin Ankara, 5 (Hususi) <x 70 lira maaşlı telgraf fen müşaviri heyeti azalığına mezkür heyet azaları: g dan Fuat Bey terfian kayin edil- 4 miştir, ——.——. j Balıkesir baş mühendişi Ankara, 5 (Hususi) — Balrke- sir baş mühendisi Seyfi Bey nafın müfettişliğine tayin edilmiştir.