4 Mayıs 1939 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 9

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

l li ğ L k ÇERKT HİK A el İki hırsız Yazan: Firdevs ŞEHSUVAROĞLU Gece yarısı idi. Cevdet muhteşem köşkün yatak odasında mor ipek pija- Masiyle rahat bir şezlonga uzanmış, sigara içiyordu.. Perdeler aralık, lam- balar sönüktü. Karanlık ve sessizlik içinde dalgın karşıki köşkteki güzel kadını düşünüyordu.. Neclâ, Cevdet'- ifl en samimi arkadaşı Feyzi'nin karısı idi. Birkaç gün eveline kadar onunla Bayet nazikâne , flört yapan Cevdet, Benç kadının kendine karşı lâkayt kal- Madığına inandığı birgün, ona karşı slediği derin sevgisini güzel cüm - lelerle anlatan mektubu gizlice Nec - lâ'ya verdi.. Ah! öyle güzel ve masum bir kadın tarafından sevilmek ne hoş şeydi !.. Cevdet, güzelliğiyle kadınlar arasında Söhret kazanmış, zenkin bir bekârdı.. rk yaşına gelmesine rağmen, ken- Üni yirmi beş yaşında genç görü - Yordu. Bu hususta haklı idi de.. . V Ünkü, onu şimartan, sayısız hafif - Göeşsrep kadınların hudutsuz iltifat - idi.. Fakat Neclâ gibi müstesna bir kadının teveccühünü kazanmak *da büsbütün ayrı bir zevk veriyor- . Eğlenmek için değil, çılgınlıklar (öbmak için her toplantıda gözüken ( dınlardan bıkmıştı artık.. Düşünce- k"- tatlı bir uykunun ağırlığıyle bir- ği;: karıştı... Ve uzandığı şezlong İlş de uyuyakaldı. Odadaki gürültü ; Uyandı; yüzü sararmış ihtiyar uşa- karşısında görünce şaşırdı : | S Ne arıyorsun burada ? , . "> Bahçede hirsiz var beyim ! det korkak bir adam değildi. ıqldı_ tabancasına sarılarak bahçeye '—h Yabancı adam, görüldüğünü Ry,lnca, saklandığı ağacın arkasın- — Siktı. Cevdet bağırdı : Eller yukarı ! Yoksa ateş ede - 1 'hoğ“k bir sesle ; '*fh.ıı“e «4 Hemen... diyen hırsız mhs ellerini yukarı kaldırdı ve tit- bir sesle devam etti : 'ı.ığ*nhettiğiniı gibi hırsız değilim hıq. bir zandan kurtarmak için yal- © konuşmamızı rica edeceğim. ki ç aç dakika sonra Cevdet, elinde- 'îy:ıh“üyı birakmadan salonun bol 'nh:îhnda hırsızı tetkike koyuldu: İ!qç beş yaşında kadar olan bu lî)—;::m. bir hırsız vaziyetinde ya- h sına rağmen halindeki kibar- !lşyı:îînîşîndeki şıklığı gözden kaç- kadar aşikârdı. İşin garibi hup St Onu tanır gibi olmuştu. Meç- m.;:*!n, yana yakıla derdini anlat - S B:ıılîıyordu : Çenize hırsızlık kastiyle gir- Bitişik köşkün divarından at- hkta Becburiyetinde kaldım. Karan- Tüğiy lişlıkla sizin bahçeye atla - “ k « ı'*ibıı::ıi;?imadım, bitişik köşkün sa- Bye, N aziz arkadaşlarımdandır. Yorun, *& Sizi de, Feyzi beyi de tanı- Geçen kış bir ziyafette taniş- tirlayay SiNim Necati . . . Bilmem ha- <n Miniz mi ? y'btığ::î“ onları şimdi.. Köşkte ne niımn neden bir hırsız gibi kaç- — çi Mlayamadım.. “dıd“ünk“ı evet çünkü... Feyzi bey ke ilk göbersizce evine döndü. Köş- Zaman A gelişim değil bu . .. Her P'ıınd;f“' bırakılan küçük bahçe ka- diğim Biriyordum... Sonra yine gel- Bece, B Piıdan çıkıyordum. Fakat bu lll’ttı’, *yzi beyin âni dönüşü bizi şa- ğ kapının anahtarı bende olmadı- size, kim kapıyı açık bırakıyordu ? Ve sizi yalnız bırakan kim ? —- Kimmi ?..Şey... Feyzi beyin heynşiresi Nermin ... Fakat ri a ede- rim, sırrımı ... — Müsterih olunuz. Fakat çok ga- rip doğrusu.. .. O sakin, küçük kızın böyle tehlikeli işlere girişeceğini kim tahmin ederdi ?... Ah gençlik ah !.. Madamki sizi seviyor, bu gibi tehli - keli işlere girişmesi gayet tabit.. De- mek çılgınlıklar yapacak kadar aşkın esrarlı kuvetine, kudretine kapılmış.. Hah hah hah ... Pek hoşuma gitti doğrusu. Durunuz size bir kadeh li- kör vereyim. Biraz evel size ettiğim kaba muameleden,dolayı özür dilemek isterim. Tıpkı roman kahramanlarına benziyorsunuz : gece yarısı gizlice sev- gilinin evine girmek, tehlike karşı - sında dıvardan atlamak ve sonra bir tabancaya göğüs germek . .. Âşk uğ- runda ehemiyetsiz fedakârlıklar! Hah hah hah... Fakat Cevdet'in kahkahası yarım kaldı, neşesi kaçtı, kaşları çatıldı. Bir- denbire : — Yalan söylüyorsun' diye haykır- dı. Nasıl olup da biraz evel hatırlıya- madım: Bu sabah Nermin istasyonda trene binerken gördüm. Nermin artık köşkte değil ki, o halde ? Ellilik aşçı kadın için bu tehlikeyi göze almadığı- nız muhakkak ! — Evet, yalan söyledim. Çünkü Nermin'in gittiğini bilmiyordum. Şim- di sırrımı, daha doğrusu sırrımızı öğ- rendiniz. Fakat sizden eminim. Çün- kü Neclâ, aranızdaki samimi arkadaş- lıktan bana uzun uzun bahsetti. — Hayır aldanıyorsunuz: Ben Nec- lâ'nın değil, kocasının samimi arkada- şiyım.. Ne hakla şeriki cürmünüz ol- mamı teklife cür'et ediyorsunuz ?. Hirsiz olmadığınızı miı söylüyordu - nuz ? Yalnız evlerden eşya ve para çalana hırsız denmez. Mesut bir aile- 'nin rahat ve huzurunu çalana da hır- sız derler... — Neclâ namuslu bir kadın. Bana olan aşkı, sizin yürüttüğünüz ahlâk kanunlarını unutturacak kadar derin! Siz bana şeref ve namusunuz üzerine yemin eder misiniz ki .. . — Ben size şerefim ve nemusum üzerine, şimdi telefon edip karakola haber vereceğime yemin ediyorum; gidip orada hikâyenizi anlatırsınız. Siz, benim için hırsızdan başka birşey değilsiniz ! — Farzedin ki ben bir hırsızım. Fa- kat ben tanımadığım veya pekâz tanı- dığım kimselerin evlerine girip hır - sızlık ediyorum. Bunun pek ağır bir kabahat olduğunu itiraf etmekle be - raber aşka inananlar tarafından afedi- leceğimi zannediyorum. Fakat, sizin gibi arkadaşlık maskesi — altında en aziz, en samimi arkadaşının evinde namus hırsızlarına ne deyelim? -ce - binden bir kağıt çıkardı- İşte Neclâ'ya gönderdiğiniz mektup ! Kocasının eline geçmesinden korkarak bana ver- di; niçin sustunuz ? — Arkadaşınızla olan samimiyetinizden bahsetmez ol - dunuz ? Şimdi, isterseniz, karakola he- men telefon edebilirsiniz: yalnız ya- kalanması lâzımgelen hırsızın iki ta- ne olduğunu ilâveyi unutmayınız ! . . Sonra, istihza ile kapıyı göstererek: ' — Demin kilidlediğiniz kapıyı aç- mak lütfünda bulunur musunuz ? , , Bini düei lâr.l.ıdf!?.“me_d_î? beni yalnız bıraktı- Güle . L” ; ANDAÇ NÖBETÇİ ECZANELR Pazar $ Ankara eczanesi Pazartesi : Yeni ve Cebeci eczaneleri Salr * Halk ve sakarya w Çarşamba : Ege ve Çankaya Perşembe : Sebat ve Yenişehir Cuma İstanbul eczanesi Cumartesi : Merkez eczanesi ACELE İMDAT Bir yaralanma, bir kaza, fevkalâde bir has- talık vuküunda acele imdat istemek için belediyeler h i 2257) ile telefon edilir, Lüzumlu Telefon Numaraları Yangın ihbarı: (1521), — Telefon müraca- at: Şehir: (1023-1024). - Şehirler arası: (2341-2342). — Elektrik ve Havagazı â- rıza memurluğu: (1846). — Mesajeri Şehir Anbarı: (3705). — Taksi telefon numaraları; Zincirlicami civarı: (2645. 1050-1196). - Samanpazarı civarı: (2806 -3259). » Yenişehir, Havuzbaşı Bizim taksi: (3848), - Çankırı caddesi, Ulus taksisi : (1291). - İstanbul taksisi: (3997) Devlet demiryolları Gar istihbarat ve müracaat memurluğu: (1788). Otobüslerin ilk ve son seferleri Ulus M. dan K. dere'ye 645 23.00 K. dere'den Ulus M. na 715 23.20 Ulus M. dan Çankaya'ya 7.25 23.00 Çankaya'dan Ulus M, na 7.10 23.20 Ulus M. dan Dikmen'e 6.30 20.00 Dikmen'den Ulus M. na 7.09 — 20.30 Ulus M. dan Keçiören'e 6.00 21.00 Keçiören'den Ulus M, na 6.30 21.30 Ulus M. dan Etlik'e 6.30 21.00 Etlik'ten Ulus M. na 7.00 — 21.30 Ulus M. dan Cebeci'ye 7.00 23.00 Cebeci'den Ulus M. na 7.00 23.00 Cebeci'den A.” fabrikalara 7.00 —— As. fabrikalardan Cebeci'ye —— 17.00 Yenişehir'den Ulus M, na 7.00 23.00 Ulus M. dan Yenişehir'e 710 — 23.00 S. pazarı'ndan Akköprü'ye — 6.15 7.00 Akköprü'den S. pazarına 7.30 945 Bahçeli evlerden Ulüs M. na 7.45 —— Ulus M. dan Bahçeli evlere —— 20.00 Ulus meydanıyle İstasyon arasında her beş dakikada bir sefer olup tren zaman- ları seferler daha sıktır. Ulus meydanıyle Yenişehir, Bakanlıklar, Cebeci, Samanpazarı arasında saat 8 den 20 ye kadar vasati her beş dılıil:ıdıl - at 20 den 21 e kadar her ön dakikada; sa- at 7 den 8 e ve 21 den 23 e kadar her onbeş, yirmi ve otuz dakikada bir mun- tazaman seferler vardır. A F Ak ları Ulus mey saat 23 de- ki son seferlerle bunların Ulus meyda- nına dönüşleri sinemaların dağılış saati- ne tâbidirler. Posta saatleri Teahhütlü saat (18) e kadardır. Posta saat (19) a kadar İstanbul cihetine mektup kabul eder, Tren saatleri 4 Her sabah 8.20. Her akşam 19.15 ve 19.50 de. (Pazartesi, Per- şembe, — Cumartesi, Toros sürat.) * Hergün 9.35 (Kayse- ri, Sivas, Amasya bu hat üzerindedir.) $ Her gün 9.35 ; Her gün 17.08 Haydarpaşa'ya Samsun hattı Diyarbakır hattı Zonguldak hattı ç Ankara Borsası 3 Mayıs 1939 Fiyatları ÇEKLER Açılış F Kapanış F Londra 5.93 5.93 Nevyork 126.6325 126.6325 Paris 3.3550 3.3550 Milâno 6.6625 6.6625 Cenevre 28.4375 — 28.4375 Amsterdam — 67.54 67.54 Berlin 50.8150 — 50,8150 Brüksel 21,56 21.56 Atina 1.0925 1.0925 Sofya 1.56 1.56 Madrid 14.0350 — 14,0350 Varşova 23.8450 — 23.8450 Budapeşte 24.9675 — 24.9675 Bükreş 0.9050 0.9050 Belgrad 2.8925 2.8925 Yokohama 34.62 34.62 Stokholm 30.5475 — 30.5475 Moskova 23.9025 — 23.9025 ESHAM VE TAHVİLÂT 1933 Türk Borcu V. 19.75 — 19.75 ( Peşin ) 1933 İkramiyeli Ergani — 19— 1938 905 Hazine Tahvili 91,75 — 91.75 Sivas - Erzurum Hattı İs. V. 19.50 — 19.50 C. Merkez Bankası 103.— 103.— Reji LiS 1115 Ğ Üin / Ankara İkinci Hukuk Mahke- melerinden : Posta ve telgraf idaresi vekili avu - ve müteahhit Sırrı ve Mevlüt alyhle - rine açılan idarei iğfal ederek haksız yere aldıkları 2613 liranın tahsili hak kındaki bu dâvanın muhakemesi sıra- sında: Müddeialeyhlerden Mevlüde yazı- lan davetiye mübaşirin 26, 2. 939 tirih li yazısı ile ikametgâhının meçhul ol- duğundan bilâ tebliğ iade edilmesi ü- zerine ilânen tebliğat icrasına karar verilmiş olduğundan duruşma günü olan 22, 5. 939 pazartesi saat 10 da An- kara asliye mahkemesi ikinci hukuk dairesinde hazır bulunması ve kanuni de(_!i. i banım hir keli- - ada kat Saim Hüsnü tarafından mühteşem | V€ Çölde bulunan sonradan nasıl Bugünkü modern, menfaatçı ve mo- törleşmiş hayatımızda mücizenin, ha- rikanın yeri olur mu? Eski hikâyelerin perileri, binbir gece masallarının cinleri artık bu- günkü semalarımızda uçamaz, kanat açamaz: tayyareler, telsiz dalgaları gökyüzünde vızıl vızıl dolaşıyor. Tat- sız bir yaşama... Hattâ insan Ameri- ka'da bile servet sahibi olamıyar. Fakat bundan bir kaç gün evel Pa- risliler, at yarışlarında harikulâde bir şeyle karşılaşmalıdır: cesür bir zen- ci centilmeni!.... Şimdi şu hikâyeyi dinleyin: Bundan otuz sene evel, Cezairli çok zengin bir karı koca Amerika or talarında bir tenezzüh yapalım, de- mişler, Bir otomobile binerek yola düşmüşler. Haftalarca yol alarak çölleri geç- mişler, hurmalıkları aşmışlar, geniş ot sahalarını yarmışlar, — ormanlara dalıp çıkmışlar, bir gün bir hurmalı- ğa ulaşmışlar. Vardıkları yerde bir de ne görsünler: bir hurma ağacının dibinde, kuzgun gibi siyah ancak bir kaç günlük bir zenci yavrusu, paçav raların üstünde ağlayıp duruyor. Madam Santer'in yüreği oynamış: — Vah' Vah! Zavallı “Bambi”yi atıvermişler, Ne çirkin şey, ne çir- kin!.... diye acınmış. Mösyö Santer- de: — Arayalım, demiş, her halde bu yavrucağın anası babası vardır. Şöy- le etrafını bir arayalım. Bulursak ne alâ, bulamadıkmı, “bulamadık” der, çeker gideriz. Fakat kadın kalbi, dayanamamış: — Delirdin mi a efendi, demiş, bu yavrucağı burada kimlere bırakırız; sırtlanlara mı, kaplanlara mı? Yük o- lacak değil ya, zavallıcığı kurtarmış oluruz. Yolda anasına babasına rast - Peri masalı gibi bir hâdise! zenci yavrusu milyoner oldu ? larsak veririz. Olmazsa evimize alır gideriz... Kadın, peçetelerle, mendillerle bir sepet yapmış. İçine mini mini “Bam- bi”yi koymuş. Gene otomobillerine binmişler ve oradan hareket etmişler. O zamanlar otomobil şimdiki kadar sü- ratli gitmediğinden, Afrika'da otomo- bil yolu diye bir şey bulunmadığından gene haftalarca yollarda, kumlarda ve tekerlene yuvarlana Cezair'e gelmiş - ler: küçük “Bambi” hâlâ sepette ve canlı.. Artık mini mini zenci yavru - su, çöllerin çakallarından, sırtlanla - rından kurtulmuş ; muükadderat o mini mini varlığını bu cezairli ailenin eline ve yuvasına teslim etmişti. İyi kalpli kadının cezaire gelince ilk işi, Bambiye bir sütnine tutmak olmuş. Küçük “siyah” ın ilk seneleri zengin ailenin saray gibi villâsında geçmiş: sağlam, tatlı ve güzel bir a- rap çocuğu olmuş. Büyüdükçe fevka- lâde akıllılık göstermeğe başlamış. Liseden münevver bir genç olarak çık mış, lüks hayatı zenci delikanlıyı bir centilmen yapmış. Gel zaman, git zaman Bambi artık o ailenin bir evlâtlığı olmuş. Artık “Bambi” değil de Bambi Santer ismi ile anılmağa başlamış. Bambi sözü, küçük zencinin bir hurmanın dibinde ölüme mahküm bir halde bulunduğu günün hatırası ola- rak bırakılmış. ; Cezair'den Paris'e gelmiş. Paris'te tahsilini ikmal etmiş. Gayet güzel bir terbiye ile yetiştiği için kendisine artık şöhret kapıları da açılmağa baş- lamış: son at yarışlarında Bambi cen- tilmen kupasını kazanmıştır, Fakat sadece bu değil: Evlâtlığı olduğu aile ölmüş, Bam- biye bunlardan 75-80 milyon frank bir servet kalmış!.. Beş sene açlık grevi “Rekoru bir örümcek kırdı Dünyanın en garip hayvanları Ame- rika'nın Teksas mıntakasındadır. Fen ni adı Turnika Araknida olan bir ne- vi büyük örümcek de bunlardan biri- dir. Avrupalı ve Amerikalı hayvanat â- limleri Teksas mıntakasına sık sık ge lerek, buralarda yaşıyan acayip hay- vanlar hakkında ilmi araştırmalar ya- parlar, bu hayvanların yaşayış tarzla- rını tetkik ederler. Doktor Francis isminde bir hayva- nat mütehassısı orta Afrikada ve Mek sikada senelerce tetkiklerde bulun - muştur. Doktor bilhassa orta Ameri- kanın beyaz faresi ile Teksas örüm - cekleri üzerinde tecrübeler yapmış - tır, bu hayvanların aç susüsz uüzün müddet yaşıyabildiklerini öğrenmiş - tir: Dev örümceği denen Teksas ö - rümceği hiç bir şey yemeden tam beş sene yaşamıştır. Sonra doktor tecrü- belerinden bir şey daha öğrenmiştir: bu hayvanları aç bıraktıkça bunlarin ömürleri artıyormuş. Açlık_ç;revi yapan bir boğa yılanı Amerika'daki Filadelfiya hayvanat bahçesine geçenlerde bir boğa yılanı getirdiler. Yılanın boyu yedi metre i- di. Fakat yılan hayvanat bahçesine geldikten sonra bir açlık grevi yaptı: önüne ne getirilirse yememeğe başla- dı, Hayvanat bahşesi idaresi, “yorgün- dur” , “daha alışamadı”, “hele birkaç gün geçsin,, diye beklemeğe başladı. Fakat aradan üç gün geçti, beş gün geçti yılan hiç bir şey yemiyor. Bahçe müdürü “yılana diri hayvan verin” di- emretti. Evelâ “kendi cinsinden yer,, dediler. Aklı karalı bir sürü kü - çük yılan getirdiler. Fakat yılanın baktığı bile yok. Tavuk, kümes hay- vanları verdiler, onları da yemiyor. “Yese yese bunu yer,, dediler, tav- şan tutup getirdiler, boğa yılanı onu da yemiyor,... Bunun üzerine: “mademki güzel- likle yemiyor, zorla yedirelim,, dedi - ler. Yedi metrelik koca yılanı beş, on kişi kimi kuyruğundan, kimisi boy- nundan, kimisi belinden yakalayıp koca bir sopa ile boğa yılanının boğa- zına Zorla gıda soktular. hir mümessil bulundurması H. U. M. Bu suretle zorla doyurulduktan Çikolata da Amerika ile beraber keşfedildi Amerika keşfedildikten sonra Av- rupa'ya yalnız gemiler dolusu altın değil, amerikan topraklarına mahsus birçok nebatlar ve hayvanlar da nak- ledildi. Patates, tütün... hep yeni dün adan geldi. - Fernando Cortez, Şarlken zamanın- da bir meksika seferi yapmış, oradan birçok kıymetli mâdenlerle beraber çikolatayı da alarak Avrupa'ya getir- miştir. Kıral Şariken'in sarayında, çi- kulata çok rağbet görmüştü. Avrupa'da çikolatayı bilhassa çerez gibi kullanan ve umumileştirenler ra- hiplerle kadınlardır. Çikolata Avrupaya girince, süratle bütün dünyaya yayılmağa başladı. E- velâ Fransa ile İtalya'da rağbet gör- dü. Fakat çikolatanın en çok muka - vemet gördüğü memleket Hollanda - dır.. Hollandalılar uzun müddet, İs- panyol gemilerinden alınan “koyun tezeği”»ni denize döktüler durdular. Fakat sonradan fikirlerini tamamen değiştirdiler. Hattâ o kadar ki bugün Hollanda dünyada en çok çikolata çı- karılan —memleketlerden — birisidir. Çünkü ovaları baştan başa otlaklar ve buralarda otlıyam sayısız sığır sürü- leriyle doludur. Hollanda bugün süt- le kakau ve şekerden ibaret olan çi- kolatanın ikinci vatanı haline gelmiş- tir. y * 100.000 sene evel yaşıyan bir insanın kemikleri bulundu İtalya'da, harp hazırlıkları yapaca- ğız diye toprağı kazarlarken çok ente resan birşeye tesadüf etmişler : - Littorya ismindeki vilâyet dahilin- de Çirçeo dağı diye bir dağ vardır. Bu dağın altından büyük bir mağara çık- mış. Mağaranın içi tarihten evelki za- manlarda yaşamış dev gibi hayvanla- rın kemiklerile dolu imiş. Fakat ke- miklerin arasından bir de insan kemiği zuhur etmiş. Antrepoloji âlimleri bu- lunan bu kemiğin Pal&anthrope denen en eski bir insan cinsine ait olduğunu, bu eski insanın zamanımızdan 80.000 veya 120.000 yıl evel yaşamış olduğu- nu zannetmişlerdir. Mamafi daha pek iyi tesbit edilememiştir. Asıl merak edilen şey, bu insanın, dev gibi hayvanların arasında bulu - nüşüdür. Liyeji sergisi Belçika'nın L müzdeki mayısıı bir su sergisi Fransa, Almany burg ve İsveç dı iştirâk edecekler Liyej su sergi sisatı vücuda ge yetli yeri alanla sızlardır. Alman gide sekizer bin birer saha tahsil Bizzat Belçik: metre murabat < rayı ile bu su se cektir. Belçika'n Anvers şehirleri geniş mikyasta | Bu sergi için meşhur Alber kı Kanal, su sergis 30 temmuzda aç Süu sergisine d lerinden ziyaret!i sergi münasebet! yat hareket etmi da sekiz günden tiyle dünyanın < gidebildikleri 1 temmuzda Albet bulunmak üzere lerdir. Liyej su serg sı hâdiseleri mü milyondan fazla tahmin edilmekt Liyej sergisi de de bir sergi açılı si, su sergisinin zaltacak yerde & Su sergisi şehi tasından mükemi tır. Sergi 100 hel rine kurulacaktıl fransız sergisine savidir. Belçikalı bir sahayı yirmi tamamen doldurı rekordur. Bu set reste harcanmış; mikâbı toprak 9.000 metre mikâ 2.000 kiloyvat - A 20 elektrik istasy miştir. Su sergisi dev çok şenlikler yi Liyejin yetiştirö naslardan Grety, cuda getirdiği e mek üzere müzi; rilecektir. Sergi hirde teşkil edilı tra, sergiden 801 kalacaktır. Liyej) lerinin canlı kıs rı teşkil edecekt Yüz se çicek Fil, Kaplumb; hayvanlar hattâ değil yüz yaşına Fakat üç beş $a nin çiçeklerin | en sağlam uzvi; çıkacağına akıl Halbuki Fran sergisi, çiçekler gibi uzun ömür miştir. Paris şehri b: disi, sergide, y yan bir çiçek te Hanımeli çiçeğ cinsinden. Pen! rikulâde olan b evel Fransa'da getirilmişti. B. Çe ve c B. Çemberla oldu. Acaba di sonra bir efsân Çemberlayn' teşrih ve biyol larda imiş, Bi larken, ev sahi kesmesini bili mesini rica eti lifi memnuniy Çemberlayn yun butuna d taze bir kan f dimağında bir olmuş, derhal kararak butta bir pansıman — Merak e€

Bu sayıdan diğer sayfalar: