6 Ocak 1938 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

6 Ocak 1938 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

h - Adan # AM Dd P A E—— ö-12958 TAN Gündelik Gazete TAN n hedefi: Haberde, fikirde, €r şeyde temiz. dürüst, samimi olmak, kariin gazetesi olmuıya çalışmaktır, meğğlaz ——ABONE BEDELİ—— Türkiye Ecnebi 1400 Kr, 1 Sene 2800 Kr, 750 » & Ay 1500 » 400 » 3 Ay 800 » 150 » 1 Ay 300 » Mlllederırıaı Posta İttihadma dahil ol Buyan memleketler için 30, 16, 9, 3.5 lira b 7? Abone bedeli peşindir, Adres değiş | Şimek 25 kuruştur, Cevap için mektup 10 kuruşluk pul ilâvesi lâzımdı Nihat YAZAN Sabıha Zekeriya Muallim HL Ca GÜNÜN MESELELERİ | aa Rc’llıcınyıının Harici Siyaseti Değişmiyor (Yazan: M. Zekeriya| Romanyada iktidar mevkiine ge- len Goğga hükümetinin faşist tema- Yüllerine bakarak harici siyasetinde Tei — Ronm mihyerine doğru bir oda burnunda, denize karşı evin sa- lonunda oturuyordum. “İnci,, acı acı bağırmıya başladı. Bizim köpek deh- şetli aristokrattır. Üstü başı pejmürde, ayakları çıplak, insan kıyafetine uymıyan kılıkta insan gördü mü, sinirleri gerilir, bu sefaletin bütün günahı bu adama ait- miş gibi, üstüne saldırır. Köpeğin sefil in- sana bu hücumunu, bizden fazla insani- yetperver olduğuna hamletmek te müm- kündür. İnsan d mahlükun bu kadar Geğişiklik vaku bulacağı tahmin e. TÜlmişti. Berlin ve Roma matbuatınm Sevinci, Ingiliz ve Fransız matbuatı. endişesi de bu tahminleri teyit e. Bgibi idi, Fakat yeni Romanya Başvekili ile Hariciye Nazırı bu tahminleri tekzip ©decek beyanatta bulundu, Romanya hin eski ittifaklarına, Balkan ve Kü. Sük Antant itlâflarına sadık bulundu hııu ve sadık kalacağını bildirdi, Ronmıy. Hariciye Nazırının Lu :)ey"hh, uyanan endişeleri — silmek tibarile faydalı olmuştur. Bu temi. miky Romanya, Berlin — Roma hüt €rile anlaşmadan, bugünkü taab lerinin yerini tutacak şeni taah. M ere girişmeden eski bağlarmı kı. Bp . Atması doğru olmazdı. U takdirde Çekoslovakya ve Fran. H Römanyaya vermekte oldukla. larm sevkinden vazgeçilebilir &. Son Delbos ziyaretinden sonra Ro ?f:ğ_’ayn vadedilen paralar verilmi. _kî:mı bugünkü Romanya kabine. istinat ettiği fırka, filvaki sağ. b fasist temayüllüdür. Otoriter dev z î';mtnndu- Fakat asıl faşist fır. '!ikaemı' Muhafızlardir. Fakat bu İle kralm arası açık olduğu İçin Onları hükümet başına getirme. tir. Bu bakımdan bugünkü Ro.- Pa Ya hükümeti Hitlerden evvelLi ı—f;:* hükümetine benzer. Bu sebep. ti ki, bugünkü Romanya hüküme. . Memleketin harici siyasetini bir. dı._'blm değiştirecek kuvvette değil. e Ciçekçiliği *tletmek İçin gu,.:'"dmtte çiçek merakr günden Ceki, *Oğalryor. Zaten evlerini çi. Stislemek ötedenberi en fakir hı:'“hıln bile zevkidir, Yor, eet ciçekçiliğimiz inkişaf edemi "“l;m., iyi tohum ve iyi soğan | t“hlun Oruz, Avrupadan — getirtilen Söne 1 ,” Soğanlar da burada bir İki ( Tüzm , de bozuluyor. Bahçrvanl lary m" meraklılarımızm çoğu bun. Yörlar, etmek usulünü bilmi. bile h“ı ttâ Avrupadan getirtmede %mmyorlu. işik v yaj ğimizi İlerletmek hi GSN l bir tohum ve' söğen 1. muh:;;ı“! açmaktır. -Anadolunun hum gç, TMtakalarında kurular to- — Galr neşi, Perkezlerinin verdiği fay- Bm bizi böyle bir teşebbüste himdir, &A teşvik edecek kadar mü- | Ve ağ%):: tohum merkezinde sebze lanabiliş Ctümlarmı ıslah işi de top- ni defeo;dı sebzeciliğimiz de ay- ha içinde ; E*ridir ve bugünkü şart mahrumdur. Müse, ve llk Tedrisat B lri. Ankaradan Sat umun (TAN) — Yüksek tedri dan buray, Yüdürü Cevat Istanbul- İstanbulg . Töndü. Umum müdür, Bütçesinin , T*tkiklerinin, Maarif “Azırlıklarile alâkadar ol du ©sasl biy dî“'.e'_“ite bütçesinde bu yıl ıe'niştü-. Siklik olmıyacağını söy | ada tiir t ümum müdürü İsmail S€Yahatin Ve civarındaki tet- küçülüşüne, bu kadar insanlıktan çıkışına isyan ediyor da, haykırıyor diyebiliriz. “Iİnci,, o kadar yırtıla yırtıla bağırıyordu ki, yerimden kalktım, cam kapının önüne geldim. Üstü başı perişan, ceketinin üzeri renk renk ya, bir adam bahçe kapısını açmıya çalışıyordu. — Kimi istiyorsunuz? — Zekeriya Beyin evi burası mı? Ben mual. lim Nihat... Muallim Nihadın kim olduğunu bir akşam ev. vel zevcimden öğrenmiştim, Otuz sene muallim. lik etmiş, altı eser yazmış, türkçe, arapça, a. cemce, fransızca lisanlarını mükemmel bilen, memlekete 6000 talebe yetiştiren ve sonunda Karacaahmet mezarlığına düşen bir adam... Su. yu, usaresi alındıktan sonra cemiyetin dışma fırlatılmış bir hoca, bir entellektüel.., ü defa Muallim Nihada daha dikkatle baktım... Bir heyulâ ki yüzü. nün her çizgisi, Blirapla geçen yılları, sefalete alışmış bu kılığı içinde insanı ve hayatı ifade e. diyor, — Bu kapı kilitlidir. Lütfen köşeyi dönünüz, yan kapıya geliniz, size kapıyı açayım. Yan sokağa bakan kapıyı açtım, Muallim Ni. hadın sefaletile daha yanyana gelmiştim. Ba. kışımdan kim bilir ne mânalar çıkarır vehmile yüzüne bakamadım. Ayaklarma bakıyordum, Yırtık pabuçlarını görmek te günah olur gibi bir hisle başımı kaldırdım. kapının yanmdaki odayı gösterdim: — Buüyurünuz, Zekeriya Bey içerdedir. Salona döndüğüm zaman “İnci,, yerde dilini çıkarmış, soluyordu. Bağırmaktan o kadar yo- rulmuş ki, güçlükle nefes alıyordu. Köpeğe bak trm, İnsanı düşündüm. Bunlar da çöplükleri ka. rıştırır, rızkmıza ortak olur diye mi bunlara düşmansınız? Bütün köpek neslinin sefil insanla ra gayzı var. İnsan cemiyeti de bunlara nefretle bakar, bütün sefaletleri tembellikten geliyormuş gibi bir sokak felsefesile bunları hakir görür. İçerdeki adam altı tane eser yazmış, otuz sene çalışmış, bu da mı tembelliğinden bu hayata is. tihkak kazanmış? H izmetçiye içeri kahve götünmesini söyle- dim. Hayatın içinden bir roman çıkar. mış bir gazeteci ile, hayatı bir roman olmuş en. tellektüeli yalnız bıraktım. Bir aralık salonda okürken zevcimin yukarı çıktığını duydum, Bi. raz sonra tekrar geldi: — BSofrayı Üç kişilik hazırlayınız. Misafirimiz var, Muallim Nihadı bir saat evvel bahçekapısın. dan yan kapıya bir dilenci kıyafetile geçirdiğim malarla işlenmiş, uzunca boylu, siyah gözlüklü TAN için sofraya da kendisini ayni kıyafetle bekli. yordum. Muallim Nihat salona girdiği zaman üzerinde iyi bir elbise, sarı kunduralar, bir in. san kıyafeti vardı. Bu kılıkla hakikaten bir mu. allim, bir insana benziyordu. Ben yırtık pabuç. larına bakarken duyduğum hissi tekrar duy. dum, bu defa yine yüzüne bakamadım, * Söofraya oturduk. O, kendi kılığma baktı, zev. cime baktı, bana baktı, hayretle ellerini kaldır. G, dudaklarını büktü; — Allah Allah, dedi... Ben Muallim Nihat mı. yım? Yoksa sebilde yatan dilenci mi? Ben Us. küdara bu kılık kıyafetle nasıl gideceğim? Se. bil yâranı, bunu nereden çaldın diyecekler... Yırtık pantalon, yamalı ceket, Muallim Niha. dın o kadar ikinci bir hüviyeti olmuş ki, insan kıyafetine girişten yadırgıyor. Uzun müddet se- bilde yatan dilencinin, Muallim Nihat olduğunu unutmuş, ona muallimliğini, ancak düzgün bir kıyafet hatırlatıyor izmetçi, içerde kahve verdiği dilenciyi, sofrada bir efendi kıyafetile görünce hayran... Dikkatle bakıyor. Muallim Nihadın sıcak çorbaya hasreti var. — SBSebilde öyle gecelerim olurdu ki, bir sıcak çorbanın dumanı gözlerimde, semadan kopmuş bulütlar gibi halka halka döner, uzun bulutlan sütunlar gibi yihe havaya yükselir... Boş bir mi. deye bir sıcak çorbanın verdiği zevki, sarayda yaşıyan adama baklava, börek dahi vermez, Muallim Nihat hayatını anlatıyor. Artık ya. vaş yavaş yüzüne bakabiliyorum. Hayatmdaki günah bana aitmiş gibi duyduğum yükü silkini- yorgibiydim.Bir hayat ki, mesuliyetini,parça par ça herkese taksim mümkün... Muallim Nihat iç- kiye düşkünmüş. Felâket sebeplerinden biri de bu... Sefaletin insanı içkiye sevkettiğini söylı. yenler de doğru söylüyor, içki yüzünden deje. nere olan ferdin sefalete düştüğünü söyliyenler de doğru söylüyorlar... Fakat, bütün dünya ce. miyetlerinde öğleden gece yarısma kadar viski içenlerin, Amerikan barlarında sarhoş olanların hepsinin dejenere olduğunu kabul etsek hbile, hepsinin sefalete düştüğünü iddia edemeyiz. uallim Nihat, Karacaahmet mezarlığına, Usküdardaki sebile nası| düşmüş... Bu roman onu anlatacak., Fakat ben sofrada din. lediğim hikâyeden şu mânayı çıkardım ki, Mu. allim Nihat tembel olduğu için değil, sadece iç. kiye inhimaki olduğu için değil. talihsiz o'duğu için hiç değil, fertlerini teşkilâtlar altında top. lıyan, fertlerine, entellektüellere sigortalı bir hayat temin eden bir muhitte yaşamadığı için düşmüştür; Bir muallim, ne olursa olsun, bu kadar büyük bir sefalete düşemez, düşmemelidir. Düşüyorsa, düşebiliyorsa, cemiyette buna karşı yapı!acak işler var, demektir. Açsa, hasta ise, dejenere ise, bunlara karşı cemiyette kendisine siperler sula. bilmeli, başmı sebildeki taşa değil, bir hastane. nin, bir yardım evinin yastığına dayayabilmeli. dir. — Aman, bana çok yedirmeyiniz.. Midem a. lışkın değil, sonra hasta olurum... Arapça, acemce - şiirler okuyor. Hayata, ce. miyete, feleğe küfreden şiirler. Son tesellisini yine meyde buluyor. — İcki için parayı nereden buluyorsunuz? Acı bir tebessümle gülüyor: — İnsan bu cemiyette aç kalabilir. Rakisiz kalmaz, Hangi izbede. bir rakı sofrasından rakı isterseniz size verirler. Ekmek vermezler. - Meyhanen'n insana gösterdiği civanmertliği, cemiyetten istemek elbette ki, hakkımızdır. uallim Nihat yemeğini bitirdi, kalktı. Taş lıkta bıraktığı eski elbiselerinin torba. sını alırken mırıldanıyor: — Köpeğe sürütürler leşini.. Yani demek is. tiyorum, kirimi kendim götüreyim, Muallim Nihat, kapıdan çıkarken “İnci” hiç bağırmıyor. Nasrettin Hocanın kürküne itibar eden insanlar gibi, köpekler de kılık kıyafete hürmet ediyorlar. Kapıdan girerken üzerine pa ralıyacak gibi saldıran köpek, Nasrettin Hoca. nın samur kürkü karşısında el uğuşturan dal. kavuklar gibi kuyruğunu oynatıyor... Anlaşılı. yor ki, gayzı insana değil, insanı insanlıktan çı. karan yamalı pantalona, yırtık pabuçlara... XMUVAFFAK #x FOLMANIN SIRRİ: Mağlübiyetinizden İstifade Edin ayatta muvaffak — olmanm | H en büyük âmillerinden biri de mağlübiyetten istifade etmesi- ni bilmektir. Muvaffak olanlara dikkat ediniz. Bunların çoğu mağ- lübiyetlerinden çıkardıkları netice. letle bu muvaffakıyete ermişler - dir. Fakat mağlübiyewe muvarrakı. yetsizliği biribirine karıştırmayı - nız, Bu ikisini karıştırırsanız o tak dirde muvaffak olmamıya mah. kümsunuz. Sizi muyaffak etmiyen mağlüp oluşunuz değildir, mağlü. 'den Ankaraya dönmüş biyetten muvaffak olmak için lâzım geleri dersi almayışınızdır. Mağlübiyet utanılacak bir şey değildir. Muvaffak olmak için uğ. raşan her adi başma gelebil hirs ve kuvvetle atılmıya da sevk eder. Mağlübiyetin verdiği bir kuv vet vardır ki, bu kuvveti kullanmak Akıbetlerden biridir. Fakat onun karşısına azim iİle dikilir, onu tahlil edip kendiniz için ders olabilecek neticeler çıkarmıya başlarsanız, o vakit mağlübiyet sizden korkmıya Bu suretle mağlübiyet kendi se. beplerini kendisi öldürmüş olur. Mâağlübiyet bizi yalnız muvaffa. sayesinde insan imkâ imümkün kılabilir, Kahramanlar ekseriya mağlübi. yetlerin yarattığı insanlardır. Bir genç tanırım ki, bir aşk ma- cerasında fena âkıbetlerle karşılaş mıştır. Bu genç bu acı tecrübeden sonra aşkından da, kadım da nefret etti. Onlardan kaçmıya, onların bu lunduğu meclislerde bile bulunma. mıya başladı. Onun nazarında ka. dm dünyanım en korkunç mahlüku oldu, Bu gencin bu düşmanlığı, ken disinden başka herkese gülünç gö rünüyordu. Fakat onun için bundan tabii bir şey olamazdı, Bu genç İlk * tecrübede mağlüp olmuş ve mağlü. biyeti kabul etmişti. Halbuki mağ lübiyetin sebeplerini araştıracak ve bundan yeni bir azim ve karar ile ortaya çıkacaktı. Hepimizin buna benzer aptallık. larımız vardır. Bir defa işini kay. bettiktem sonra bir daha iş aramıya cesaret edemiyenler, âmirleri kar. şısımda seslerini çıkarmaktam kor « kanlar, hep mağlübiyetin kurban. Hıiırçı TÜMMmett, K O Kitap Sergisi ve Sergi Kitabı (Yazan: Aka Gündüz| Ben epeyce Halkevi gördüm. Çoğu Fıratın ötesinde. Oradakilerin hepsi de, iddia ederim ki, istenildiği gibi çalışıyor. Ankaradakini geçelim, El bette ki hepsinden üstün rand verecek.Ne de olsa merkezde.Sesini di leğini telefondan önce yetiştirebilir. Bunlardan sonra değilse bile atbaşı n ŞE , |beraber giden dört ev daha biliyorum: Başta Kadıköy evi olduğu halde ba ba ocağım olan Şehreminindeki ev, Eminönü evi, bir de Beyoğlu. Dördü de iyi çalışıyor. Şehremini şu toplan tı salonunu da yaptırmayı başarabilir se daha iyi çalışacak. Beyoğlunun son iyi işlerinden biri de kitap sergisidir. Bizde bu kitap sergilerinin en güzelini ve en olmu şunu şimdi Ankara Belediyesi ekono mi işleri direktörü olan Şevket Sü reyya arkadaşım kurmuştu. Ankara Ticaret Lisesi direktörü iken. Ona da galiba söylemiştim. Kitap sergileri çok iyi birşeydir, Fakat ser gi kitapları hem çok iyi, hem çok fay dalıdır. Kitap sergisinde memleketin ya zanları, eserleri görünür ve eserlere karşı ilgi ve sevgi duygusu uyanır. O kadar. , Sergi kitabı başkadır. Ben duvar diplerinde, meydan ke narlarında, saçak altlarında serilmiş pörsük kitaplar işine daha çok ehem miyet veririm ve o sergileri satıcılari le birlikte takdis ederim, Bazıları kı zarlar: Kitaplarım düşkün fiyata, kâ '| ğit okkasına işportalarda satılıyor ! diye. Hay gafiller hay! Bırakımız iş portalarda, duvar diplerinde, pencere pervazlarında dizilip satılsınlar. Memlekette, — kıtlığındam - sızlanıp durduğunuz okumak zevkini, zevkin den ziyade kolaylığını mı artırmak istiyorsunuz? Bu sergilerden daha iyi &ini mi bulacağız? Yok pal satı lıyormuş, Satılsın varsın. Bu ucuz sa tılış, okunuşun en büyük delitidir. De mek ki halk ucuz kitap istiyor. İster ya, yorganıma göre ayak üuzatmasını öğrendiği için ister. Yalam mı söyliyeceğiz? Yüksekten mi atacağız? Henüz kalantur millet olmadık. Elbette hayatımızda herşe yin ucuz tarafını arayacağız. Bol ve ucuz. Kitap işi de böyledir. İşporta, kitabı ucuz veriyor. Bu ki tap değersiz olduğu için işportaya düşmemiştir, Pahalı olduğu için satı lamamıştır, ve ondan düşmüştür. İş portacı da yok pahasına alnış, pek ucuza satmaktadır. Mesele burada. Camekânıda satılamıyan kitap, so kak sergisinde neden satılıyor? Ucuz olduğundanm, Son aylarda 25 kuruşa, 35 kuruşa 50 kuruşa eser çıkaran kitapçılarımız türedi. Bunların hepsini bütün kal bimle tebrik ve takdir ederim, Bilmem derdimi anlatabildim mi? Kitap sergisi iyidir, güzeldir. Am ma sergi kitabı daha iyidir, daha fay dalıdır. Çünkü daha ucuzdur. Gazete ve mecmua kâğıtları için devletin gösterdiği gümrük ve ucuz luk yardımı çok yerindedir. Fakat in kılâpçı bir memleket matbuatı sade ce gazete ve mecmua değildir. Kitap tır, kitaptır, kitaptır, ve kitaptır. Saym Saffet Arıkanla sayın Fuat Ağralı arkadaşlarımın bu ideolojik mesele hakkmda ne düşündüklerini pek merak ediyorum, Kitap kâğıdımnm — hattâ sıfıra— inmiş gümrüğü ile matbaa vergileri nin —hususi kanunla— çok y tılması devleti iflâs ettirmez; milleti “dünya kültürünün en üst seviyesi ne” çıkarır. Gerçek ve krize uğramaz kazanç budur. Bu işler şüphesiz ki olacaktır. Olun caya kadar da bir defa “kitap sergi si” ne mukabil, bin defa “sergi kitap ları” hazırlamıya önem ve hazırlat mağa önem! larıdırlar, Kendinizi bir yoklayınız. Ve böyle saçma bir mağlübiyet kol kusunun esiri olup olmadığınızı a. raştırmız. Mağlübiyetinizi gizlemi. ye çalışmayınız. Bilâkis la kar şı karşıya gelmekten çekinmeyiniz, Mağlübiyeti mağlüp etmek gali, biyetlerin en basitidir. Psikoloğ

Bu sayıdan diğer sayfalar: