K AN No, 69 — Yazan : Kadircan Kujlı — Hakonla Arkadaşları, Dertli Hasa- 'nın Suçu Olmadığını, Hatta Eyilik i vali herhalde bü Türk de- uîîıîiumwhnn en büyük meydanın- ia, herkesin gözü önünde, öldürtmek stiyordu. Böylece, Recep Reisle le- ntlerden alacaği öcü yalnız Dertli Hasandan çıkarmak istiyordu. Hâkim son olarak: e — Bunu yapamazsınız. Hattâ siz eğil, kral bile yapamaz. îemBıîıtnLu yapmak lâzımdır. Kim ngel olabilir? 4 — Adada sizden ve bizden daha istün olan bir halk vardır..Bir şe- ir meclisi vardır. Son söz onundur. — Size soruyorum: Bu adam bu- 'adan gittikten Sonra namuslu — bir ayat mI yaşıyacaktır, yoksa gene torsanlık mı yapacaktır? — Onu bilemeyiz. — Ben biliyorum, Gene korsan- ik yapacak, köyleri, ve çiftlikleri acak, gemilerin yollarını kese -| ektir. — İşlenmiyen suç için ihtimal ü- erine ceza verilmez. — Vaktinde davranıp e geçmelidir. " Azalar araya girdiler. İki tarafın ularmı - birleştirmiye — çalıştılar. hakat kabil olmadı. Vali ile mahke- e arasındaki bütün anlaşmamaz - #lklar gibi buna da şehir meclisinin ar vermesi uygun görüldü. Hasan sabırsızlanıyordu. ÜÜ vali askerlere emir verdi: — Suçluyu hapse götürün! Hakon'la arkadaşları ve Hancı Su- nou halk arasında Dertli Hasanın uçu olmadığını, hattâ iyilik ettiği- Whi, belki yüz defa tekrarlıyarak an- tıyorlardı. Şimdiden halkm bü- , bir kısmı bu Türk deli!mnlısınm afından olmuş gibiydiler. — Va gee ea “Mak istiyor!. : “Diyenler vardı. Bu korkak adam bir türlü kendi- ni Izlandalılara sevdirememiş, he- Türk denizcilerinin gelişi sırasın- aki hallerile herkesi kendisinden oğutuvermişti. Hasan askerlerin ellerinden Xxur- ulmak için uğraşıyor, etrafta Ha- n ile hanciyı arıyordu. Suenou'yu örünce: 4 — Hani, kurtulacaktım; Bana ya- "an söyledin!.. y Diye bağırdı. Suenou ona ertesi gün öğleden nraya kadar sabretmesi için yal- ; ordu. # Hakon da öyle söylüyor ve hâ- İmle valinin çarpıştıklarını, yarın hir meclisinde bu işin konuşulaca- nı, herkesin onun tarafından oldu- Winu anlatıyordu. ene sıkıntılı bir gece yaşadı. ” Sabah erkenden vali konağının av- sunda gidip gelenler vardı. — Vali e uyanmıştı. Kalım demirli kü- ü pencereden konağın kapısı bi- "az görünüyordu. Oraya baktı. Tüc- r Bagge ile Estrid kapının önün- » valinin karısI Ve Çocuklarile ve- aşıyorlardı. — Hasan nöbetçiye !Ord_u: Bunlar bir yere mi gidiyorlar? fenalığın KEV E“yö İ .. ..5 |— göylesene, dilin mi tutuldu? KCIN Genç kızla babası, vali ile birlik. ıktılar. l şırnn gaat kadar sonra vali geri eldi. Hasan onu görünce hükmünü Gitti. ğ Hancı Suenou yiyecek - getirdi. öbetçi artık Hasanı onunla da ko- urmuyordu. ı sırada adanın Şark lşryllmn - n Bessastadir'e doğru dörtnal gi- n atlılar İzlanda valisine kara ha- ler getiriyorlardı: İki Türk gemisi şark kıyıları- A geldi. Korsanlar köyleri ve çift- eri basıyorlar, malları yağma edi- | lar, tuttuklarını esir ederek ge- #ilerine götürüyorlar. alinin beyni attı. WBir tanesinden kurtulduk derken, İ & Bile Ettiğini Söylüyor!'ardı şimdi iki tanesi birden gelmişti. 1 Acaba bunlardan birisi Recep Re- isin gemisiydi?. Eğer o gemi ise ve başka bir arkadaşını da alarak geri dönmüşse işler fena olacaktı. Her halde Dertli Hasanı istiyecek- lerdi. Belki de onu buraya Recep Reis gönderdi ve dönmeyince arıya- caktı. : Düşünceler biribirini kovalıyordu. Şimdi Dertli Hasanı öldürmekten korkuyordu. Korsanları kızdırmıya gelmezdi. Şehirde telâş vardı. Kara haher herkesin dilindeydi ve öğleden gon- ra kasabanın dışarısındaki çayırda yapılacak toplantı için temiz elbise- lerini giyenler onları çıkarıyorlar, eşyalarını topluyorlardı. Hâkim, papaz ve şehrin ileri ge- lenleri, hemen vali konağına geldi- ler. Papaz: ” — Manastırlar ve İsilisaler vağma ediliyormuş. Tmdat göndermeli. On- ları kurtarmalı! Diyordu. — Elimizdeki esiri ne yapacağız? Busün toplantı olamaz. — Dedi. Vali düsüncelivdi ve salonun or- tasında bir aşağı bir yukarı dolaşır- ken birdenbire durdu: — Allah belâsmı versin. Ne ya- parsanız vapın. Fakat yeter ki bu adada kalmasın! Başpapaz söze karıştı: — Bu işi Allaha bırakalım. — Nasıl? — Mademki suclu olup olmadığı- nt biz açıkça meydana vuramıyoruz. Allah elbet bunu biliyor. — Elbet... Fakat bunu ondan na- sıl öğrenmeli? — Boş bir sandala elleri ve ayak- ları bağlı olarak koyun ve açıklarda bırakm. Bügünlerde rüzgâr karayel- den esiyor, onuw adadan uzaklara, Irlandaya doğru götürür. Eğer Al- lah yaşamasını istiyorsa kurtarır. İstemiyorsa öldürür. Hâkim el ve ayaklarının bağlan- masına razı olmadı. y Hasanı getirdiler. Ona söylediler, Cevap verdi: — Zaten burada durmam btmî' Parasile bana bir sandal verin, si- lâhlarımı da verin, binip gideyim. — Bir daha buralara gelmiyecek misiniz ?.. — Hayır. — Yemin ediyor musunuz? İi — Yemine lüzum yok. Biz sözü- müzden dönmeyiz. Fakat mademk istiyorsunuz, ederim. Şehirde sessiz bir kaynaşma de- vyam ediyordu. Yakın tepelere — ve yüksek kıyılara gözcüler gönderil - mişti. Şimdiden eşyalarmı arkaları- na vurarak, hayvanlarımı önlerine katarak içerilere ve dağlara kaçan- lar oluyordu. Türk denizcilerini buralara çek - memek için Hasanı bir an önce sav- mak düşüncesi şimdi valiye göre bir cankurtarandan farksızdı. — Hattâ şimdi Türk akıncılarının oralara gel- memeleri için Dertli Hasandan yar- dım istemeyi bile düşünüyordu. O- nunla ayrı bir odaya çekildi ve şun- ları söyledi: — Siz, doğru sözlü, yiğit bir de- likanlısınz. Bunu geç anladım ama, iyi anladım, Size büyük bir kayık verelim. Silâhlarınızı ve birkaç gün- lük yiyeceğinizi de almız. Şark kı- yılarına doğru yola çıkmak ve Türk- lerin buralara gelmelerine engel ol- mak şartile size dilediğiniz kadar pa- ra da veririz. Kabul mü? Biraz önce Türk levendini — öl - dürtmek istiyen adam sanki bu adam değildi. Hasan, işler düze çıkmışken — bir an önce gitmek istiyordu. İki Türk gemisinin şark sularma gelişi de onu çok sevindirmişti. Onlardan birinin Recep Reisin gemisi olduğuna ihti- mal veriyor, bu daha hoşuna gidi- yordu. Her halde sevdiği genç kıIzI kaçırmak için onlardan çok> fayda görecekti. (Arkası var) ündlek İ DUNYA MATBUATINDA GÖZÜMÜZE İLİŞENLER Radyo Yiyeceklerin tadına bakan makine? Amerikadaki Westinghause e- lektrik şirketi yeni bir alet keşfet- miştir. Bu alet sayesinde, her - hangi bir meyvanın ekşi mi, tatlı mı olduğu, (meyvayı ağza almı- ya hacet kalmadan) kolayca anla- . şılıyor. Hamız ve kalevi esası üze- rine kurulmuş olan bu elektrik makinesinin, hamıziyeti müsait ye meklerin de tadına bakabildiği tecrübeyle anlaşılmıştır. Renklerin nebatat üstündek tesirleri: Mavi ve kırmızı camların altın- da beslenen nebatlar üstünde ya- pılan müşahede şu neticeyi ver- miştir: Mavi cam altında besle - ,hen nebatların neşvüneması geç kalmakta, kırmızı cam altında beslenenler ise, maviye nazaran 8 ilâ 10 nisbetinde daha çabuk bü- yümektedirler. Mesafe rekorcusu Nebat tohumları: Asyanın cenubundaki mıntaka- larda yağmur mevsimini yaratan ve coğrafya dilinde muson denilen mevsim rüzgârları, senenin muay- yen zamanlarında — ve Himalaya dağları istikametinden — eserler. Bu esnada birçok nebat tohumla- rını da uçurarak kendilerile bir - likte sürüklerler. Cava dağlarında menşei Himalâya olan ve muson rüzgârlarile buralara kadar geldi- ği anlaşılan birçok nebatlara te sadüf edilmiştir. Rüzgârlar vası . tasile tohum yayılmasının çok ge- niş sahalara kadar uzandığı anla- şılmaktadır. Elmanın çıkarttığı kokulu hava zararlı mıdır?: Elmaların — toplandıktan sonra da canlı kaldıkları, müvellidiilhu- imuza teneffüs ettikleri, bir Ingi- liz tetkik heyeti tarafından mey- dana. çıkarıldı., , Elmanın nebzu » len bulunduğu yerlerde, patatesle. rin filizlenmesi gecikme bezei- te, kânsız bir hale gelmektedir. Bir Alman müessesesine, dün - yanın en büyük ampulünü yapmak muvaffakıyeti elvermiştir. Bu am- pul 40 vatlık 2750 adet ampulün çıkartabileceği ışığı bir defada ÇI- kartmaktadır. 40 vatlık 2750 tane ampulün 127 odayı mükemmel bir surette te'n- vir edebileceği gözönüne getiri * lirse büyük ampulün haşmeti hak kında bir fikir edinmek kolay ©- lur. Bu kocaman ampulün yük - sekliği 90 santimetre, kutru santimetredir. 68 beygir kuvvetin- de olan bu İlâmbalarla, büyük meydanlıkların — tenviri tasavvür halindedir. lıklarının alâkası: Wulkow adındaki bir doktorâ göre, diş hastalıklarile göz hastâ- lıkları biribirlerile yakından alâkâ- dar olan hastalıklardır. Dişlerin köklerinde yapılan iyi tedavi- lerin göz hastalıkları üstünde şifa> l tesirleri müşahedelerle anlaş!l- mıştır. Bu sebepledir. ki Doktor Wulkow, göz hastalıkları muaye- ne ve tedavi edilirken ilk önce diş- lerin de esaslı surette tetkik edil- mesini tavsiye ediyor. Güzel kokulu matbaa mürekkepleri Bizim dostların kulakları çınla- sın! Matbaa mürekkeplerinin ko- kusundan rahatsız olacak derya - dil gazete makinistlerini gözönüne alan — Amerikalılar mürekkeplere güzel kokular - karıştırarak satışâ çıkartmayı tecrübe ettiler. Fakat bu koku, mürekkebin asıl koku - suna alışmış — olan adamlara noŞ gelmedi. Makine dairesindeki bü - *tün işçiler kuvvetli ve sürekli bir baş ağrısına tutuldular. Tecrübe öylece kaldı. Artık sonradan ne yapacaklarını bilmiyoruz. Belki günün birinde lJimon çiçeği kokan g ler okuyacağiz lâ? Suda yüzen sabun: Sabun sudan ağır olduğu için Dünyanın en büyük ampulü: Diş hastalığı ile göz hasta - - Bugünkü program İstanbul . Öğle neşriyatı: Saat 12,30 Plâkla Türk musikisi. 12,50 Havadis. 13,05 Plâkla hatif müzik. 13,25 - 14 Muhtelif plâk neşriyatı. Akşam neşriyatı: Saat 18,30 Çay Ssaati, dans musikisi 19,30 1. Galip tarafından hi- kâye. 20 Rıfât ve arkadaşları tarafındın -â—ürlk m.,..ınfudzo,ao Vedia Rıza ve arka- aşları tarafından Türk ikisi, 21 Sol plâklar. 21,30 Orkestra, İDE GARALUĞAN ı"ı — Mozar: Fiğaronun evlenmesi, üver- ür, 2 — Stravus: Kayzer 3 — Putçi: Şefkat. u PiBE ııı(ıklken: Barkarol, 5 — Kalmen: Kontes in- | el Maritze - oöperetin $ G LBOkzoim: Ninni, 7 — Buzipeyçya: 1 Şden Si spanyol serenadı ve 22,30 Ajans haberleri, 23 Son. * Günün program özü Senfoniler: - 22 Viyana: Bruckner'in y Budapeste: Bruckner, 23 Şî—l:::;nd?ııeî-z berg idaresinde senfoni, 5 Hafif koönserler; 18 Bükreş: Radyo arkestra 5 Ş sı. 1915 Bük- reş; Konserin devamı. 19,40 Bud:pe;e' l<':ı- gan muııh.ıl, 20 Tuluz: Viyana müusikisi â?':â ı:__rrîş_-ıdî:însg ve JItalyan musikisi. 1 : Valter Niman'ın eserle- rinden. Kzîrî’ıı':ı: Radyo orkestrası — 22,50 Roma; ışık saat. 23 Strasburg: Mando- lin orkestrası. 24409 T ğ g: sikisi, uluz: Sesli film mu- Oneralar: 23,25 Tuluz: Thomas'ın sı. Oda musikisi: 18 Zürih: Eski g; şova: Kreisler kuar: resko küuarteti. Oecitollep “Minyon.. obera- da müsikisi. 1820 Var. teti. 21,35 Bükreş: Teo- 18,35: Piyano so1o, Zi sU » 21440 Koma: Fıyano Keman, 22.30 Varsova: Solist (şarkılar). 22.25 Paris P. T. T. hi Madam Spinadel (Soliı"ı;kd"' A RğR ei 20,25: Prag. 22: H 24,50: Lüksemburg, Kuruderede Bir Cinayet Lâpseki, (Hususi muhabirimizden) — Kurüdere mevkiinde Hüseyin — is- minde birisi, pusuya düşürülerek ge- vpceleyin öldürülmüştür. | Hâdiseye sebep, e&ki bir. husüumet- tir. Tahkikatıma göre, maktul, Biga- |hi Ayırdere köyü muhtarı Hüseyin imiş. Hakiki fail henüz meçhuldur. Lâpseki adliyesi işe el koymuş, suçlu olarak üç kişi yakalanmıştır. Atılan silâhlardan bu işi yapanların iki kişi olduğu anlaşılmaktadır. Uşakta Şeker ve Pancar İşleri 6 Teşrinievvel tarihli nüshamızın bu sütunlarında, “Uşak,, şeker fabri- kasının işe başladığını yazarken, pan- car fiyatının düşük olması çiftçiyı memnun etmediğini, şeker fabrika - sında çalışan amelenin de gündelik - lerinin azlığından şikâyet etmekte olduklarını yazmıştık. Dün, belediye reisi Hakkı Cando- ğan imazsiyle “Uşak,, tan aldığımız telgrafta, yazımızın Uşak'ı “yakın- dsn_aıâkalandırdığı.. kaydediliyor ve Yyazımızın “hakikate uyması için aşa- ğıdaki şekilde tashih edilmesi,, iste- niliyor: 1 — Pancar ekicilerinden hakiki fireye karşılık olarak yalnız yüzde beş kesilir. 2 — Amele gündelikleri altmış ku- vuştan yüze kadardır. 3 — Ameleden fabrikaya gidip gel- me tren ücreti kesilmiyor. Bu ücret fabrikaca ödenmektedir. 4 — Fabrika kampanyası üç ay de- ğil, yalnız kırk gün devam edecek- tir. amburg, 24,30: Roma insanın elinden kayar kaymaz der- hal batar. Banyolarda, sularda yı- kanan insanların, bu kayak nesne yi ellerinden kaçırmaları, ekseri- ya biçimsiz can sıkıntılarına yol açmaktadır. Bunun önüne geç - meği düşünen bazı kimyagerler, sabuna pudra halinde alüminyom tozu karıştırmak suretile, kesafe- tini sudan daha az bir hale koyu- yorlar. Kaçan sabun batmıyarak suyun üstünde kalıyor. Iddia edil- dığine bakılırsa sabun bütün ev - safından bilhassa normal olarak köpürmesinden hiçbir şey kaybet - miyormuş. Büyük “TÜRK AcıHakikatler İNKIİLÂB1 No. 72 Enver Paşa, Kafkasyaya geçmişti. Oradan, Anadolunun vaziyetini daha yakından tetkik ettiği gibi, bu mese- le hakkında bazı zevatınm fikirlerine de müracaat etmişti. Cemal Paşa; (Biz, omuzlarımızda ağır bir mes'uliyet yükü ile memleke ti terkettik. Anadolu, bugün mühim bir mücadele devresi geçiriyor. Ve bu mücadelenin başında olanlar da, cid- den büyük muvaffakıyet gösteriyor. Böyle bir vaziyette, onların işlerine karışmak., Ankaraya karşı yeni — bir cephe açmak, Türklük ve İslâmlık hamiyeti ile telif kabul etmez. Sakın, böyle bir maceraya atılmayınız.) de- mişti. O aralık (Batum) civarında — (Te. vapse) de bulunan —Enver Paşanın amcası— Halil Paşa ise: Cemal Pa- sanın sözlerini tamamile teyit ettik- ten sonra: (Ankaradakiler, bizim bu- ralarda olduğumuzu. ve, ne — isşlerle meşgul bulunduğumuzu biliyorlar. E- &er, kuvvetlerine güvenmeseler.. Ve hize ihtiyac hissetseler ,bizi davet e- derler... Bizim — yapacağımız bir iş varsa: o da. Anadnoluya haricten hiz- met etmek. Türlüğün. haricteki düş- manlarile mücadeleye girişmek... Bun dan baska yapılacak her hareket: hem bizim icin, hem memleket - icin ivi netice vermez.) sözlerini ilâve et- -| misti. Asıl cür'ete sayan olan bir sey var- za. bu sırada (Roma) da (Kont İs- forciva) ile —Enver Paşa namma—- an iki maddeden mürekken bir muka- vele akdedilmisti... O günden bugüne kadar, fevkalâde mahrem tutulmus o- lan bu mukavelenameve nazaran, En- ver Pasa, Kafkasvada hasına toplıya- hilecesi bir kuvvetle ansızın hududu Tececek: Ankara üzerine yürüvecekti Avni zamanda, Antalva tarikile İtal- vanlar da harekete gececeklerdi. Ve Wîî.şjerrk hîıj hareketle Anadoluvu e- *&'gecirecekler: sonra 'da — menfaati taksim edeceklerdi. On iki vevahut on üç madde üze- “ne .fena bir Fransızca ile yazılmıs slan bu mukavelename, mevcut ve mahfuz oldu#u icin buna (adi bir ri- vavet) nazarile bakmak mümkün de- #ildir. Ancak su var ki: Enver Pasa- vın Anadolu aleyhinde ciddi bir hare- kete teşebbüs etmemesi de nazarı dik kate almırsa, bu mukavelenin kimler tarafmdan, ve ne maksatla akdedildi- “ini hayretle telâkki etmek te pek *abifdir. K Enver Paşanın Kafkasyaya gelme- si. bazı menfaatperestleri de harekete getirmişti. (Tevapse) de bulunan ba- >1 firarilerin, Trabzonda bulunan bazı aski İttihatçılarla birleşerek şöyle bir vlân tertip ettikleri işitilmişti: —EBn- ver Paşa, hududa vakm bir yerde bek Tiyecekti. Trabzon, Erzurum ve civar- larından garp cephesine asker sevke- dilirken, Enver Paşa da çarçabuk hu- duttan içeri almacak.. Gönüllü bir ne- fer kıyafetile) ve (Ali Bey) ismi müs tearile bu askerin arasına karıştırıla- caktı, Ve bu asker, Ankaraya yaklaş- tığı zaman derhal Enver Paşa mas- keyi çıkarıp atacak.. Askeri kuman- dası altına alacak. Büyük Millet Mec- lisini zaptederek bir (taklibi hükü- met) yapacaktı, Enver Paşanın, böyle bir tasavvur ve teşebbüse muvafakat edip etme- diğini bilmiyoruz. Ancak, bu tasavvu run müteşehbisleri sıfatile Trabzon- da on kişi tevkif edilerek (Sırvas) a gönderilmişti. Orada icra olunan u- zun uzadıya muhakeme neticesinde; bu on kişi, kendilerine atfedilen bu a- ğır ithamdan beraet etmişlerdi. * Yazan ; Ziya Şakir Enver Paşa Kont Sforça İle Romada Bir Muadele İmzalamıştı dilerine adeta (seyyar bir derebeyi) süsü veriyorlardı. Gezip dolaştıkları yerlerle o civarların halkını derhal haraca, kesiyorlar.. Meselâ: — Üç gün zarfında altmış bin lira verilecektir. Muayyen müddet zarfm- da bu parayi vermeyenler, cepheye sürülecektir. Â Diye emirler veriyorlar.. Ordudaki askerlik çağı gelmiş olanları, cebren kendi kuvvetlerine- iltihak ettirerek orduda başlamış olan inkılâp ve tekâ- mülü sektedar ediyorlardı. Sonra.. Herhangi sebeple hoşlarıma gitmiyen, kendilerini memnun etmi - yen.. veyahut emirlerine —en küçük muhalefet gösterenleri derhal ipe çe- kiyorlardı... En büyük cinayetler kar şısımda, kanunun bile derin derin dü- şünerek verdiği korkunç ceza; Çer - kez Etem Beyle biraderlerinin iki du- daklarının arasımda idi, Hiçbir sor- gu ve sual geçirmeden — Suçlu ve suçsuz olarak — darağaçlarında. ö » lüm mangaları, ve hattâ; tek taban- ca namluları karşısında can veren za- vallıların adedi, artık sayılamıyacak dereceye gelmişti. Buldukları bu serbesti karşısmda günden güne mağrur ve pervasız bir hale gelen bu sergerdeler; artık ken- dilerinin her kuvvetten üstün olduk- larına kanaat getirmişlerdi... Bu hal ve vaziyeti aldıktan sonra, Çerkez E- tem Beyle biraderlerinin ilk fikirleri; — tıpkı, Ahmet Anzavurun yapmak istediği gibi — bir ucu (Düzce) ve (Hendek) in şimalinde Karadeniz - den başlıyan, diğer ucu (Eskişehir)e dayanan; ve öteki ucu da (Marma - ra) nın ve Bandırmanın lâcivert sa- hillerinde hitam bulan bir (Çerkez hükümeti) teşkil etmekti... Bunun i- çin de, bir tarftan Yunan ordularının, diğer taraftan da isyan ve ihtilâlle - rin, Milli Türk kuvvetleri üzerindeki Jtahribatının neticelerini beklemekte - lerdi. Fakat bu müddet zarfında; Anka- rada hava değişmişti. Tuhaf zihni « y'etler'ta.şıyan bazı maceraperestler tıiremışîcı. Ve bunlar; Rusyada şid - detle hükümferma olan bolşevikliğe özenerek Anadoluyu'da o cereyana sürüklemeyi tasavvur etmişlerdi.. A- sıl garibi şurasıdır ki bu garip düşün- celi siyaset amatörlerinin bir kısmı tarihi aile mensuplarmdan; cetlerinin şecereleriyle iftihar eden şeyh zade « lerden; İttihat ve Terakki devrinde müfrit milliyetperverlik göstererek göze girenlerden mürekkepti. Her devirde işin en kârlı cihetini a- rayı pbulmakta cidden zekâ ve maha- ret gösteren bu efendiler, bu kara - rı verdikten sonra, bu işe Ethem Beyle biraderlerini de teşrik ettirmiş- ler; onlarm daha büyük mikyasta Eenfant hırslarını tahrik eylemişler- — Ankarada Büyük Millet Mecli- si hükümetini devirmek... Bütün A- nadoluda saltanat sürmek., (Arkası var) Bu hafta çıkan YENiİ KiTAPLAR Her pazartesi bir liste No, 5 SŞ T TT AA — Yeni Türk edebiyatı 50 Vesfi Mahir Öğretmenin sınıf dışı ödevleri Ragıp Nureddin Sösyoloji Necmettin Sadık 75 100 Hendese orta 1 BT (Çerkez Etem) lesini içyüzü Bu sırada, (Türk İnkılâbı) na en - gel olan unsurlardan biri daha hare- kete gelmişti. Bu da, (Çerkez Etem Bey - ve Şürekâsı) meselesi idi. Çerkez Etem Bey ile biraderleri, Ankarada ve Büyük Millet Meclisinde tedarik edebildikleri birtakım taraf . tarlara güvenerek, artık Büyük Mil - let Meclisi Hükümetinin sabır ve ta- hammülünü taşıracak harekete giriş. mişlerdi. Ve bu suretle ğe, Türk İn- kılâbınin başladığı gündenheri kar şısıma dikilen engellerin en mühimmı sırasma geçmişlerdi. Çerkez Etem Beyle kardeşleri, ken YENıhiınPçı Sipariş alır ve gönderir. Kitap hakkında izahat verir, Bu sene UMUM MEKTEP KITAPL/ Di YENI KITAPÇIdadır. İstanbul, Ankara caddesi No. 85 KAYIP KOPEK Caddebostanı taraflarında J * ) ! İ is- minde Pekinuva cinsinden sarı bir köpek kaybolmuşt.», Bulup “adde- bostanında Falih Rıfkmın evine gö- türene mükafat verilecektir, B Aikie n