Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
İKayserinin Umumi Manzarala: |rından: Şehrin Kurşunlu Camı | - Cihetinin Gorunuşu KAYSERiİDE Kayseri, 28 Eylül ir Kayserili kızın düğününde bulunmak, onun Zzerde pi- lavlarını yemek çok isterdim, Fa. kat ne yazık ki ne ben onları ta- nıyorum, ne de onlar beni biliyor- lar. Kayserili düğününe davet edilmek, bu şerait içinde çok zor- laşıyor. Vakıâ bir Kayserili doöstüm var ammaâ, benim Kayseride bulundu- ğum müddet zarfında Ohnun da dostları evlenecek değil ya. Belki de hepsi ununu eledi, eleğini ipe astı! Kayserili dostuma: — Çok isterdim bir Kayserili düğününde bulunmak! dedim. — Ne yapacaksın? dedi, Yaz- mak içinse, ben sana anlatıvere- yim. Eğer görmek istiyorsan — o başka!.. — Görmeden yaımak olur muy? Bana cevaben: — eBn gördüm ya, yeter, dedi. Sana anlatırım, sen de yazarsın. Ha ben görmüşüm, ha sen... Yok istersen, bir hafta daha kal, gele- cek perşembeye bizim tanıdıkların düğünü var. Bulunursun.., Fakat bulunsan da yalnız erkek tarafı- nın davetlisi olursun. Kız tarafın- daki ahenklerin, eğlencelerin far- kma bile varamazsın. Halbuki dü- ğün etrafında malümat sahibi ol- mak için bunları da bilmek lâzını- dır. Şimdi beni dinle: Evvelâ ni- gandan işe başlıyalım. Söz kesil- di. Nişan oldu mu, oğlan evinden kız evine bir tepsi içinde hediye gider. Bu hediyelerin oğlanın ser- wet derecesine ve kiz tarafile ya- pilan pazarlığa göre muhtelif kıy- mette olanları vardır."50 beşihir- lik veya 70 beşibirlik Reşadiye... Evet, muhakkak Reşadiye olacak. Sonra meselâ bir külçe inci... Bur- ma, burma diye burada altın bile- ziğe derler... Beş on burma ve sa- Düğün bir hafta evvelinden bağ- lar. Eğlenceler, ahenkler pazarte- sine kadar devam eder. Kızım çe- yizleri tamamlanır. Ve pazartesi günü hepsi duvara asilir. — Tıpkı manifaturacı dükkâni gibi, desene... — Evet. Tıpkı öyle. Kızın iç ça- maşırları, elbiseleri, velhasıl her şeyi duvardadır. Burası bir sergi gibidir. — Ya şiltelerle pabuçlar. Onlar da mı düvardadır? — BSen de be birader Amerikalı gibi sual soruyorsun. Onlar yerde durur. Pazartesi günü akşami herkes çeyizleri görmiye gider, O gün çeyiz günüdür. alı günü hamam günüdür. Artık gelin olma hazırlığı başlamıştır. Hamama Koçcu ile gi- dilir. — Anlamadım. Koçu mu? Bu da nedir ki?* — Burada arabaya binmiye Ko- gçu derler. Yani hamama arabalar- la gidilir. Artık mevsimine göre dolmalar, turşular götürülür. Ha- mam adeta bir mesiredir.Bir eğ- Düğün Alayları YUZANAÇ ; | Mümtaz Faik | lence yeridir. Burada bütün — ka- dinlar peştemallarile kurnanin ba- şında toplanır, tef çalarlar, şarkı söylerler ve evvelâ gelini, sonra arkadaşlarını oynatırlar. — İlâhi dostum, Sen de görmüş gibi söylüyorsun. Senin kadınlar hamamiında ne işin var? — Küçükk n annem - ü “Akilimda” k*uı ış. kıâıw de öyle güzel oynı_mııları. öyle şarkı söyliyenleri vardır ki — sor- ma.. Ne ise, sözü uzatmıyalım. ak- şam üstü hamam faslı bittikten * sonra gene Kogcu ile evlere dönü- lür. Çarşamba günü akşamı kına gecesidir. Oğlan evinde de, kız evinde de kma koyma merasimi vardır. Bu da ayrı bir eğlencedir. Çalgı çağanakla kına yakılır, Bu- rada Ali Emmi isminde ihtiyar bir kadın vardır. Bu kadın kına gece- lerinin hep hanendesidir. Güzel tef çalar. Güzel şarkı söyler. Bü- tün kına gecelerine hep Ali Emmi- yi çağırırlar. Evvelâ gelin kız kal- kar, oynar, sonra arkadaşları kal- kar, oynarlar. Bu fasıl epeyce de- vam eder. Sonra kına koyma me- rasimi başlar. —Arkadaşları kızın elinden hep kına alarak başlarına sürerler. Hani meşhur hir — göz vardır. “Darısı başıma, kmasi ka- şŞina” derler. İşte bu söz oradan kalmıştır. Bu kına koymayı ihti- yarlar, kızların çabuk kısmet bul- malarmma delil olarak tefsir eder- ler. Genç kızlara göre de gelinin elinden kıha alrp başına çalmak, baş ağrısma iyidir. Peki, bunların hepsinin başları mı ağrır ki kına sü- rerler, lâf işte. Utanırlar da öyle söylerler. , Kma konduktan sonra artık kız, oğlanın olmuş, ikisinin de talli bir- leşmiş demektir. Bunun için kızın bütün akranları, arkadaşları otu- rup hüngür hüngür ağlarlar, Çün- kü o kız kendi âlemlerinden çık- mış, başka bir âleme, kadınlık âlemine girmiştir. erşembe günü gelin gezmesi günüdür. —İkindiye kadar kızı alıp gezdirirler. —Her tarafa götürürler. Burada gelin bakma- nn aksine olarak “gelin baktır - ma” âdeti vardır. Nihayet ikindi vakti oldu mü, gene Kocu ile kızı oğlan evine götürürler. Kızı ev- velâ kaynanası karşılar ve karşı- lar karşilamaz da elindeki bir yu- murtayı yere atıp kırar. Bu —de- mektir ki, “Eğer bir kabahat iş- * lersen, beni saymazsan &enin ka- fanı bu yumumı_ gibi ezerim. Ben burada âmiri mutlağım!” — Peki, kiz ondan akıllı çıkıp ta evvelâ o bir yumurta kırarsa?, — Olmaz. O zaman vay o kızın haline... Şimdiye kadar hiç vaki değildir... Neyse, gene biz hikâye- mize gelelim: Kaynana yumurtayı kırmca, kız hemen onun eline Ba- rılır, öper. Bu da demektir ki: “Bana ne yapsan kabulümdür! Ben bu evde seni tanırım. İster- sen kafamı kır!” — Eskiden mektebe başlarken hocaya eti senin, kemiği benim derlerdi. Onun gibi bir şey!.. — Evet, tıpkı onun gibi. Boru değil, o da artık genç kızlıktan çı- kıyor da hayat mektebine başlı - yor. Hocası da kaynanası! Tasav- vur et gelin kaynanasının yanında çocuk doğurana kadar oturmaz. — Çocuük doğunca da çarnaçar yatakta öoturur değil mi? — Fakat bunlar eski âdetlermiş. Şimdiki - gelinler kaynanalarına nana kapıda yumurta değil de da- vul patlatsa gelin akıllı oldu. mu gene bildiğini okuyor. Bu da ada- mımna göre değişir ya. Oğlanı kim avucunun içine alırsa evde hâkim odur. Bundan başkası boş lâftır, — Ya düğün?.. — O da bildiğin gibi. Fazla bir şey yok. Fakat düğünden sonra tam bir sene gelin gezmesi sürer. Gelin bütün eşine dostuna gider. Herkes odada yani Tokanada sı- ralanmıştır. Gelin, büyük kücük hepsinin elini öpmiye mecburdur. — Çocukların da mı?,, — Evet, Küçük çocukların bile eteğini öper. Böyle âdet olmuş- tur. — Peki, bu ne Zamana kadar sürer? £ — Çocuk doğurana kadar, Fa- kat geline herkes elini vermez. O dolaşiırken ellerini çekerler, Hs- kiden öptürürlermiş. Fakat şimdi yavaş yavaş bu âdet istihaleye uğ- radı ve terkedildi. Belki birkaç yıl Bonra “Öptüm say!” yerine toka- laşmıya başlıyacaklar! ak sana, gelin ziyaretini an- latayım: Gelinin evine kim gelse, o, bir bohça ile bütün elbi- selerini, çamaşırlarını Meydana çıkarır. Hepsine ayrı ayrı gösterir. Eh gören var, görmiyen var! — Nasrettin Hocanın bilenler bilmiyenlere anlatsın usulü bura: da cari değil desene. — Evet, Herkes mühakkak ge- linin nesi var, nesi yok görmeli! Hem gelin tel de takar. Tıpkı ye- ni gelin gibi oturur. Bu âdet tam bir sene devam eder. — Ya gebe ise. Karnı burnun- da ise? — İster karni burnunda ölsun, ister çocuğun eli kulağında olsun! Gelin gene tellerini takar, gene ek biselerini giyer. Bütün esvapları- nı teşhir eder. — Üzerine giyerek mi?.. — Misafirler nasıl isterlerse... — Tıpkı büyük terzilerin mıan- kenleri gibi ha... — Evet., Bazan elbiselerini gi- yer, dolaşır ve gösterir. Bazan elinde tutarak gösterir. Tam bir sene bu, dile kolay. Fakat bun - TAN 12-10 - 936 Kojiayca Zengin Olmanın Yolları Karı ve Koca Bir Define Hikâyesi Uydurmuşlar! Aydın, (Tan) Aydın asliye mahkemesinde ,evvelki gün, çok en- teresan bir davaya bakılmıştır. Koçarlı kamununa bağlı Satılar köyünden Mehmet ve kardeşi Raşit; bir tabaka sarı tenekeden yapılmış taklit ziynet altınlarını doldurarak bir masaya koymuşlar ve arkasına geçerek fotoğrafisini aldırmışlardır. Bu resmi Aydında gazozcu Ali Ga- libe götürerek bir kazıda binlerce al tın bulduklarını, fakat satmıya kork tuklarını söyliyerek bunların satil - masına aracı olmasını istemişlerdir. Ali Galip» kendisini birden — zengin edecek olan bu devlet kuşunu Ürküt mek istememiş, altınların satışından elde edilecek para yarı yarıya üle - şilmek üzere mutabık kalmışlar ve altınların Aydına zeytinyağı tene- keleri içinde gönderilmesini de ka - rarlaştırmışlardır. Bunün için Ali Galip 17 lira vermiş, fakat günler geçtiği halde ne altın, ne bir şey gelmeyince dolandırıldığını anlıya - rtak mahkemeye baş vurmuştur. Dünkü celsede mahkeme bazı şa- hitleri dinlemek üzere başka güne bırakılmıştır. Fatsa Çarşısında Bir Cinayet Dir Bekçi Arkadaşını Yaraiayarak Öldürdü Fatsa, 10 (Hususi muhabirimiz - Fmı vegün evver-buruda bit einayet işlenmiş, Çüllüdân eski- ci Hüseyin, Bursalı oğlu Ahmet Sab riyi çapulcular arastasında öldürmüş tür. Vak'adan bir gün evvel, ikisi a - rasında arazi lesinden şiddetli 'bir münazaa olmuş, bundan muğber olan eskici Hüseyin, ertesi gün bu cinayeti işlemiştir. Katil, Ahmet Sabriyi ilk kurşun- da cansız yere düşürdüğü halde ge- ri kalan altı kurşunu da kullanarak zavallı maktulün vücudunu delikde- şik etmiş, sonra mahalli vak'aya çok yakin olan jandarma dairesine gide- rek teslim olmuştur. Hamburg Polis Müdür Muav ni Trabzonda Trabzon, (Tan) — Hamburg po- lis Müdür muavini Verner Gatz, kü- çük bir fita ile Peşteden Tunayı a- şarak İstanbula gelmişti. Mumaileyh sahili takiben ve hemen bütün iske- lelere Uğriyarak, şehrimizden hare - ketinden iki buçuk ay sonra, 2 Teş- rinievvelde Trabzona varmıştır. Verner Gatz'ın refikası da yanın - dadir. dan Üç ay da eksik olabilir. Eğel' Belin aceleci ise, yani ev- lendikten tam dokuz ay sonra Çocuğunu doğurursa, o Za- man Dü Mmerasim biter ve lohusa- lık başlar, Çocük doğunca tebrik şekli şudur; — Gözün aydm olsun. Güle gü- le besle. Çeşme uşağın olsun!.. Tabil, çeşme uşağın olsun de- diklerine bakılırsa erkek evlât da- ima makbuldür, Çünkü büyüye - cek, ânasına çeşmeden su ıctlrıe- cektir. İşte sana menşeinden lo- husalığa kadar hepsini anlattım. Daha anlatayım mı? — Teşekkür ederim. Fakat ©- ğer istersen şu karşıki mahallebi- ciye girelim de bir de zerde yiye- İzmit Mekteplerinde d ÇifteTedrisatYapılıyo Muallimlerin Kıyafetleri Tesbit Edi di, Muallimler Birliği Lâğvolun İzmit muallimlerinden İzmit, (Hususi muhabirimizden) İzmitte ve mülhakatında ilkmektep - ler yeni ders devresine başlamış bu- lunmaktadır. Yeni ve moödern bir tarzda 167 ilkmektebi, 19 bin talebe- si olan vilâyet çevresinde canlı bir maarif hayatı vardır. Evvelki gün, ilk tedrisat müfet - tişleri, Maarif Müdürü Kemal Er - madın başkanlığında bir toplantı ya parak, yeni müfredat programı mad deleri üzerinde incelemelerde bulun- muşlardır. Bu sene llkmekteplere talebe a - kını çok fazla olmuştur. Müracaat- ların hemen hepsi is'af edilmiş ve ortada talebe bırakılmamıştır. Bu - nunla beraber muallim kadrosu mev gut ihtiyacı karşılıyacak . bir.halde | ' değildir.. , 367 ilkmektep > muallimi vardır. Bunun için, mekteplerde çif- te tedrisat usulü ihdas edilmiştir. Bir muallim iki smıfa ders verecek, bir sınıf yarım gün ders okuyacak: tır. Talebe velileri bu üsulden şikâ: yetçidirler ve çocuklarmın sene so- nunda muvaffak olacaklarına inaç- ları yok gibidir. Muallimlerin kıyafeti Maarif Müdürü Kemal Ermad, bütün mekteplere bir tamim gönde- rerek, muallimler için muayyen bir kıyafet kabul edildiğini bildirmiş ve gizilen kıyafet nümunelerini de ta- mimine eklemiştir. Bu kıyafetler çok sade ve çok zariftir. Tamimde ka- dım muallimler için bir hayli kayit- ler vardır. Istanbulda hâlâ dedikodusu de - vam eden Muallimler Birliğinin Iz - mitteki teşkilâtı, lâğvedilmiştir. Mu- allimler, badema bu yoldaki mesai- lerini, munhasıran Halkevi çatıları altında teksif edeceklerdir. Talebe pansiyonları Vilâyet, Adapazarında, Izmit — ve Istanbulda 50 şer kişilik talebe pan- siyonları açmıştır. Ortamektep ve liselerde tahsil etmek istiyen tale - beler, bu pansiyonlarda bedava ya- bir grup havuz başında tacaklar ve yalnız yemekleri ke lerine ait olacaktır. ; Bursaya tek bilet Bursa, (Tan) — Buürsa yole na vapür bileti ile beraber Mudafi dân Bursaya kadar öotobüs veya t? Bursadan da Uludağa otobüs bi nin beraber verilmesi maksadile pur acentelerile otobüs sahiplel tren idaresi arasında bir anlaf temini için müzakerata başları Bol yağmurlar Aydın, (Hususi muhabirimi! den) — İki gündür Aydın ve lisinde bol yağmurlar yağmak! hava soğük yapmaktadır. Incir Pli çelerinde inçir k&lmadıgmdq.ny yağmurun incir ürününe zararı Öi tur. Pamuklara gelınce. açmış toplama zamanı geçmiş ,kozalar! | kelerse de bunun satışta tesiri azdır. Henüz açmıyan kozalara € yağmurun çok faydası vardır. YEl nız bundan sonra havaların aç 'i güneşli gitmesi pmuk mahsulül iyi olmasi için, lâzımdır. j Küçük Haberler İ * Konya, (Tan) — Konya Ilbl liğı, Konyada ve mülhakatında teziyen kuyuları açmak tecrübe belediyenin — Dedebahçesinde bâ miştir. Netice iyi olduğu takdi vilâyetin birçok yerlerinde artezi) kuyuları açılacak ve ikinci te Konya harasında yapıilacaktır. * Malatya (Tan) — Malatya el trik şirketi Sümerbank mümessili! şirketin fevkalâde , içtimamda H bulundular. Verilen izahat yerli görülerek şirket merkezinin Anki ya nakline karar verildi. İdare m€ si azalıklarına, Saylav Nedim ile Osman Taner ve Sümerbank H murlarından Cavit ve” Bülent diler. | Almacak tedbirlerle hisse sene! İ rinin yavaş yavağş esas kiymetini lacağı muhakkak görülmektedir. — Rize, (Husust Muhabirimizden) — ve erkek tarafından ziyaret muştur. Rizede Biçki ve Dikiş Yurdu kızlarını hayata hazırlamak n0 Şule biçki ve dikiş yurdu, Kürtüluş |sindan bir ihtiyacı tatmin eylef” okulunda bir sergi açmıştır. On gün | tedir. açık duran sergi, bine yakım kadın| Gönderdiğim resim, yurdun _ olun- |neki talebesini öğretmenlerile V" ber bir ders esansında gösterme” Meryemin idaresindeki yurt, Rize |dir.