Mahkemelerde 90 Kuruşun Cezasını 5S0 Lira İle Çekti Üç Ayda Hapis Suçlu, Biçimli Bir Kurnazlıkla Balıkçının Parasını Do'andırmış Dün asliye üçüncü ceza mahkeme- Bi nöbetçi idi. Meşhut suçlara baktı. Mahkemenin ilk suçlusuü İbrahim ad- lı bir Kayserili idi. Suçu seyyar balık- çI Ahmedin on kuruşluk balığını do- landırmiş olmasıdır. Davacı şikâyeti- ni Şöyle anlattı: — Ben bu sabah Tahtakalede ba - İtk satıyordum. Bu adam benim yanı- ma geldi. Beş kuruşluk balık aldı, sonra aşçı Abdullahın dükkânına gir- di, Biraz sonra tekrar çıktı. Beş kü- ruşluk daha balık aldı ve dükkânın önünde durarak Abdullaha: “— Ne yemekleriniz var, say baka- İrm, dedi, arkasımdan da bir pilâv bir tas kebabı ısmarladı, Bu sırada ba- na; — Sana bir lira vereceğim... Sen doksan kuruş ver, Ben lirayı Abdul- laha bırakıyorum. Oradan alırsm, di- yordu. O aralık uzaktan geçenlere: — Ulan Ahmet, dur dur, diye ses- lendi ve birşey söyliyecekmiş gibi koştu, köşeyi dönerek kayboldu. Ben tekrar yemek yemeye dönecek sanı - yordum. Fakat dolandırıldığımı an - la'ım. Kendisini aramıya başladım, ve o civarda başka bir lokantada ye- mek yerken gördüm, polise yakalat- tım. Benden aldığı para ile orada kendisine ziyafet çekiyormuş, Buçlu dölandırıcılığı inkâr etti: — Ben balık aldrm, parasmı ver - görrenemean ni menann Bu Sütunlarında “TAN,, büu sütunlarda oku- | yucularına mahkemelerdeki | | günlük faaliyetleri, entresan da- | | tafsilâtını — vermeğe | | | ! | | | vaların | başladı ve alâka ile takip edil. | | diğini gördü. “TAN,, muhake- | | meleri takip etmek ve okuyu- | | cularıma — bildirmek vazifesini | ! İyi başarmak için başlıca istih- İ | barat muharrirlerini bu işe me- | | Mmur etmiştir. Bundan sonra bu | 4 sütunları daha zengin bir va- | | ziyette göreceksiniz, Ne Sen Sor Ne Ben Söyliyeyim Suçlu, Irakı Den'len Zıkkımı H ç içmem ş Sultanahmet sülh ceza hâkimi Os- man Tevhit Mahmut isminde birisini tevkif etti. Mahmut, hâkimin ilk suallerini şöy le karşıladı : — Ben Erzincanlıyım. Yeşilk5yde yanaşmalık yapıyorum. İstanbula in- dim, dedi . Şahitler aksini sövlediler. Mahke- me;suçu sabit gördüğü için İbrahimi 8- ay hapse ve 50 lira para cezasına mahküm etti. Yalnız dolandırılan pa- ra az olduğu icin cezalar ürçte — bir nisbetinde indirildi. Hükümden son - ra İbrahim jandarmalarla hapisha - neye gönderildi Dört hırsız'ık Son 24 saat içinde Istanbulda dört hırsızlık hâdisesi olmuş, sucluları ya- kalanmıştır. Ayrıca birkaç kişi de kumar oynarken tutulmuslardır. Bu arada bir de kavga vakası olmuştur. Enver Paşanın Yaveri Öldü İzmit, 9 (Tan) — Enver paşanın yaverlerinden Kaymakam Mümtaz, kalp sektesinden bugün ölmüştür, Merhum gazete okurken, ani bir sBekte neticesinde gözlerini hayata kapamıştır. İzmitli olan Mümtazın siyasi ha- yatı birçok Mmeraklı maceralarla do- ludur. — * Aydında Su Tesisatı İç'n Aydın, (Hüsusi muhabirimizden) Aydın şar kurulu dün fevkalâde bir toplantı yaptı. Evvelce gehrin gu te- sisatı için belediyeler bankasmdan 40 bin lira ödünç para almması ka- rarlaştırılmış ve bu 936 yılı bütçesi- ne de konulmuştu. Dünkü toplantı- da istikrazın seksen bin liraya çıka- rılması ve başkana imza salâhiyeti miştim, Galata köprüsünde başıma bir iş geldi. Buraya getirdiler. — Ne i: di bi ? Böyle irm Mah'n?uş.ş.] $AT Eüler ada — Ne sen sor bay hâkim, ne'ben söyliyeyim., . — Oğlum burası adalet kapısı, Ben soracağım, sen de söyleyeceksin.. — Sormasanız olmaz mı? — O vakit adalet yerini bulmaz. Ben soracağım, sen de söyleyeceksin ki hak yerini bulsun. Hakkın kestiği parmak acımaz. — Öyle ise anlatayım. Sarı ve soluk benizli Mahmut bir çocuk saflığiyle anlatmıya başladı. — Bay hâkim, ben 1trakı denilen zikkımı hiç içmedim. Isrtma imanımı gevretti, beni hergün zıngır zıngir titretiyordu. Bir defa başlayınca ar- kama kar yağıyor gibi oluyor. Bana birisi sağlık verdi. Bir şişe rakı al, içine de sulfato koy, bir çek... Alim- allah çelik gibi olursun, hiçbir şeyin kalmaz, dedi. Ben bizim çorbacıdan izin aldım. Şehre indim. 49 kuruşluk bir şişe rakmın içine sulfato döktüm, sonra da köküne kadar yuvarladım. Yuvarladım amma, bay hâkim, neler çektim. Bir ben, bir de Allah bilir. Mübarek zehir mi zehir... Kafam fi - rıl fırıl. dönmiye başladı. Köprüy2 çıktım. Bir hava alayım dedim. Gözü- râe insanlar karınca, vapurlar kibrit kutusu gibi görünmiye başladı. Hilâ- fim varsa Allah beni kahretsin. Tam köprünün üstünde idrarım geldi. İn- sanlar gözüme görünmediği için ora - da bir hacet edeyim, dedim, Polis be- ni yakaladı.. İddiaya göre Erzincanlı Mâhmut verilmesi ittifakla kabul edildi. evvelisi gün saat 16 da köprünün en FHerif mi, Kudurmuş Köpek mi? Dün asliye dördüncü ceza mahke- mesinde polise ve bekçiye karşı gel- me suçiyle maznun bir gencin mu - hakemesi yapıldı. Suçlu, Ferit adında bir banka me- muru idi. Mahkeme, üçü bekçi, üçü polis ve biri inzibat memuru, biri de sivil olmak üzere sekiz şahit dinledi, tam dört saat sürdü. İddia şudur: Ferit Hasan isminde Konyalı bir arkadaşiyle beraber Londra biraha- nesine gitmiş, saat on ikiye kadar saz dinlemişler ve içmişler, O sırada bir Afyonlu tüccarın elli lirası dolandı - rılmiş. Hasan, bu tüccara karakolda yardım etmek için Galatasaray bina - sina gitmiş ve Polis dairesini orada sandığı için bir inzibat memüruna hâdiseyi sormuş, sonra da iki arka - daş Tokatliyana doğru ilerlemişler . Bu sırada inzibat memuru Mehmet Ali arkalarından gelmiş, kendilerini karakola çağırmıştır. Ferit, hiç bir suçu olmadığı için bu çağırılışım sebebini öğrenmedikâe git- miyeceğini söylemiş. Bunun üzerine inzibatın istimdat düdüğü üzerine üç bekçi ile iki polis hâdise yerine gel - mişler, Feridi zorla merkeze götür - müşler. Polisler ve bekçiler Feridin kendi- lerine “herif,, diye hakaret ettiğini iddia ediyorlardı. Ferit te kendisine “kudurmuş köpek” dendgini ileri sü- rüyordu. Mahkeme bu hakaretleri sa- bit görmedi, yalnız Feridin sarhoşlu- gu anlaşıldığı için (150) kuruş para cezasına mahküm oldu . İş Üzerinde Yakalanan TAN Rej W isörü: | & GA Y FORST 1936 yıl 12 - 10 - 936 BEYAZ PERDENİN EN DıIKKATE DEĞER GÜNÜ Perşembe 15 Birinci Teşrin 1936 MELEK ve SAKARYA Sinemalarında birden mın en güzel filmi MAZURKA POLA NEGRİ localar şimd Serap Nedir ? Lorel ve Hardinin Türk- çe Söz.ü Bir ilmi Çitte komikler Lorel ile Hardi'yi sinemaya gidip te tanımıyan yok gibidir. Onlarm in- sanı hiç düşündürmeden, hiçbir idia- ya sevketmeden yaptıkları filmlerde bazan o kadar çocukça fakat o nis - bette ve zaten öyle olduğu için gül - dürücü buluşları vardır ki, uzün za- man hatırda kalır ve beyaz perdede oynaşan bu asri Karagözle Hacivat, hayatın hemen daima somurtucu o- lan hâdiselerini, bir an için unuttur- mak gibi büyük bir muvalfakıyete irişirler . kânicin a Sultanahmet ikinci sulh ceza mah- kemesi dün bir (lotorya) meşhut su- çu muhakemesine baktı. Suçlular Yedikulede İmrahor cad- desinde 84 numarada kahveci Baha- ettinle Kosti ve Kiryako adlı iki ar- kadaştir. Polis, hâkim Salâhattin Demirellinin önüne bir de torba koy- du. Cürüm eşyası olan (lotaryaj torbası, İddia şu: Bahâettin kahvehanesinin önüne bir masa koydurmuş ve arkadaşı Kir- yakonun eline de bir lotarya torbası verdirmiş. Kumar oynatıyormuş. Torbanm içinde bükülmüş birçok ra- kamlar vardır. Kosti Kiryakonun yanına gelmiş, para verdikten sonra elini torbaya sokmuş, çıkardığı nu - marayı önündeki kartona tatbik e- derken polis kendisini cürmü Mmeşhut halinde yakalamıştır Fakat Kiryako yakalanırken numaraları yırtmıştır. Hâkim Kiryakonun kumar oynat- tığımnı sabit gördü, kendisini bir gün hapse ve (50) lira hâfif PaT cezas sına mahküm etti. Kostinin de kumar oynadığı tesbit edildiği için beş lira para cezasına mahküm oldu. Kahveci beraet kararı almıştır . kalabalık zamanında umumi adaba uymıyacak bir şekilde köprünün üs- tünde idrar ederken yakalanmıştı. Hâkim, bu iddia ve itiraf karşısm- da derhal hükmünü verdi: Mahmut altı gün hapse Mahküm oldu ve derhal tevkif edildi . No. 67 “Bunu, size anlatmak, tuhaf de - ğil mi? Siz, oradasmız, hattâ baş- rol, sizde,.. Ben, orada değilim, ve bu işlerle de hiçbir bağım, ilişiğim yok... “Buna rağmen, anlatayım... Ar « navutköyünde buluştuğunuz gece - nin sabahı, sizin apartmana gelmiş- lerdi; tiyatro için konuştunuz, o gün Fofo, size gelmiş miydi?.. “Hayır! *“Siz, Sun'ullahla konuşurken, Fo- foyu görüyor muydunuz? “Yine hayır! Mahmut YESAKI “Geçen Ve geçmekte olan günleri birer birer gözünüzün önüne getirin ve düşünün, lelâl Hanm! İclâl, gözlerini kâğıtlardan ayırmış tı; Madam Zaruyi merakla sordu: — Doğru mu Hanımım? İclâl, rüyada gibiydi: — Evet.. Şimdi düşünüyorum da.. Evet.. Doğru.. Yaşlı kadım, parmağını ısırıyordu! — Bunlardan şeytan bile korkar... Büsbütün merakla İclâle sokulmuş- tu: |Daha neler öğreneceğiz? — Oku hanımım, daha neler var? İclâl ,başını eğdi: — Doğru madamcığım, daha neler öğreneceğiz? Mektubu ,ağır ağır oküyordü: — “Fofo; şimdi Sun'ullaha kargı, lâkayt gibi görünüyor... Hattâ bej. ki, strası gelirse, dargin gibi Zör'ine- cekler... Bunların hepsi evvelden dü- şünülmüş, tasarlanmıstır. “Bu, vaziyetin Sun'ullahla Fofo a- rasında cephesi... Şimdi size, Sun'ul- lahm kendi cephesini, yani hususi va- ziyetini anlatayım! Yaşlı kadım, içi srkışmış gibi göğüs geçirdi: — Oh! Bu ne kadar içiçe şeydir. İclâl, gülmekten kendini alamadı: — Doğrusunu istersen, bütün bu san'atkâr için — bir mazhariyettir. Lorel ile Hardi'nin Hindistatda ge- çen maceralarını anlatan bil film, İpek stüdyolarında türkçe olarak söz lü bir hale getirilmiş, ben, bunu duy- duğum zaman, büyük bir tereddüt ve itimatsızlık geçirdim. Nasıl olur da nevileri şahıslarına münhasir bu iki yabancı artist mantık hislerimizi tır- malamadan türkçe konuşacaklardı? Fakat bulunan formül mükemmeldir, bu iki artisti “duble,, edenler, birer İngiliz şivesile türkçe konuşmuşlar ve onları, böylece dile getirmişlerdi. Burada derhal ilâve edeyim ki, filmin türkçe sözlülendirilmesindeki mu - vaffakıyet bu kadarcıkla kalıyor, evvelceki aktörlerin konuşmalarnda o Can sıkıcı, zevksiz “Darülbedayi; hatasını buluyorum, Bence, Lorel ile Hardi'nin filmle- rinde güzel buluşlarla anlamağa ve anlatmağa çalıştıkları serap değil de asıl Serap, sahnemizde olsun, filmle- rin sözlüleştirilmesinde olsun güze! bir-türkçe-dimterfEktedir. fa, EMEK LİSTESİ Hafif yemekler — Karışık sebze - lerle haşlama — et, pirinçli ispanak, ayva kompostosu, Ağır yemekler — Biftek bahçrvan salatasiyle, Nohutlu pilâv, zerde. da... Sözüne devam edemedi; Madam Za ruyi, Yân yan baktı: — Söyle, tamam et, hummm... Tü- hafına gidiyor da, önün için başını dertlere sokuyorsun... İclâl, cevap vermedi, mektubu ökü- du: * — “Sun'ullah, senelerdenberi Fofo ile evlenmek niyetindedir. Siz, burası- nı bilmiyorsunuz. Hem, nereden bile- ceksiniz... Sun'ullahın Nuranla evlen- mesine bakmayın. Sun'ullah, Nuranı, hakikaten sevdi. Fakat zavallı kız, ölünce, yine iş değişti, ölenle ölünmü- YOT.... “Düşünün ki Öz Demir de ölmüş- tür; Sun'ullah için, bütün ümit kapı- ları açıktır. Fakat arada, Fofonun karışık işler, benim tuhafrma gidivor halası olmasa... Bu kadım, ölür, Fofo- DANiELLE DARRiEUX Perşembe gecesi için numaralı xo'tuklar ve iden s**“ maktadır. ile Parisin 140 genç ve güze kızı taratından Temsil edilen Kadınlar SARAY Sinemasın Kulübü da takdim edilecektir. İYİ BİR MÜJDE DOLORES DELRiİO Bir İspanyol trupu ile yakında İstanbula geliyor . . ." GiZLi VESiİK (2 âme BUREAU) Büyük bir film... Emsalsiz bir muvaffakıyet Oyniyanlar: JEAN MURAT-VERA KORENE JEAN GALLAND JEAN MAX TEŞEKKÜR Kocam veşba.bamız, Dr. Kilisli Rı- fat Kardamın hastalığı esnasında Gü raba hastanesinin kıymetli idaresi ve doktarları tarafından gösterilen yük sek ihtimam ve şefkate karşı deriüi minnettarlıklarımızı takdim — ederiz. Hastalığı esnasında ziyaret lütfunda bulunanlardan ve ölümünden sonra) gerek şahsen görek yazı ile taziyet* lerini bildirenlerden şükranlarımızın. bu şekilde kabul buyurmalarını diles riz. Karısı: Nazire Kardam Oğulları: Galip Kardaâm, Fa « ruk Kardam. Halk Opereti Kadıköy Süreyyadâ Bu akşam 21 de | TELLİ TURNA | CiNS ve ZEVK Mobilyaları demek, Beyoğlunda, Kabristan sokağında kâin BAYAS ve PSALTİi mefruşat ticarethanesinin mamulâtı demektir Mezkür ticarethanenin müşterilerine söyliyeceklerdir. sorunuz, Bsize kanaatlerini L inhisarlar Umum Müdürlüğünden: J I — 29/1X/1936 tarihinde isteklisi çıkmadığından do layı ihalesi yapılamamış olan (1285.88) lira keşif bedel- li Ahırkapıdaki iskeleinn kısmen tamiri ve ön kısmının ye niden inşası tekrar pazarlıkla eksiltmeye konulmuştur. | II — Eksiltme 23/X/193 günü saat 15 te Kabatasta Levazım ve Mübayaat şube- sindeki alım komisyonunda yapılacaktır. III — İsteklilerin şartname ve keşifnamesini görmek üzere her gün ve pazarlık için de tayin olunan gün ve sa- atte 96 7,5 muvakkat güvenme paralariyle birlikte ismi geçen komisyona müracaatları. (1935) 6 tarihine rastliıyan Curma 1— 8/X/936 tarihinde isteklisi çıkmadığından dola—_ yıihalesi yapılamamış olan Toptaşı deposu arkasındaki sahada yaptırılacak 3430,13 inşası yeniden pazarlık süret 2 — Eksiltme 27/X/936 tarihine rastlayan Salı günü saat 15 te Kabatasta Levazım ve mübayaat şubesinde alım komisyonunda yapılacaktır. 3 — Muvakkat teminat 257,25 liradır. 4 — Şartnameler her gün İnhisarlar inşaat şubesin - den parasız îlınabilir. (2087) lira keşif bedelli 3 ambarın ile eksiltmeye konulmuştur. YENİ NEEŞRİYAT: YÜCEL Bu sahn'at ve kültür meemuasmın ilkteşrin saysı birçok güzel yazılarla çıktı. Bilhassa Cemal Nadirin Resim- de Mizah isimli bir yazısiyle güzel bir karikatürü;, Tagor, W. İrving'ten ter- yu Sun'ullaha vermez.. “Fofonun, Sun'ullaha gönlü var mı? Pek zannetmiyorum benim tahmi nim, Fofo, para biriktirecek, ve gü- nün birinde, kendi milletinden, — ve halasının da beğendiği biriyle evle « nip sahneden çekilecektir. “Sun'ullah, bunun aksini iddia ede dursun, iş böyledir ve olacağına va- racaktır. “Şimdi hulâsa edelim; Sun'ullah Fofo ile evlenmek istiyor; Fofo, yan çiziyor... Onun yan çizişi, Sun'ullaha, büsbütün hız veriyor. “Simdi Sun'ullahım karşısına — siz çıktığınız, Sun'ullah, bir taşla iki kus vürmüş olaçak. Hem maddi istifade- sini temin edecek, hem de Fofoya nis- bet verecek... “Sun'ullahm sizinle evlenmesi, da - Göz Hekimi Dr. Şükrü Ertan Cağaloğlu Nuruosmaniye cad. No. $Ö (Cağaloğlu eczânesi bitişiği). Tel. 22566 cümeler, Yaküp Kadri ile müh konuşma vardır , im bif nışıklı döğüş, demiştim, değil mi? Bi gibi işlerde, ne kadar danışıklı döğü olsa, âaraya gönül girmesi ihti yok mu? Sonra, siz, zenginsiniz; si yolmak ihtimali de var. Bu, Fofodafi ziyade ihtiyar halaya nisbettir. “Yani, sizi, heryâfıdan, bir nis Vasıtası, âleti olarak kullanacaklar Ve günün birinde, siz, feda cdilecîr—’_ siniz. ) İclâl, mektubun sonlarını okuy:ı.c”wı ti; Madam Zaruyi, onun dizini dür” tü: — Pardon, bir şey diyeceğim, h’f nımım ! İclâl, uyanmış gibi bakti: ç — Söyle Madamcığım, | (Arkası var) © AA ni