TU U Te — ü 12 - 10 - 936 Bütün Nakil Vasıtaları Bir [ Yeni şehri yapmak, Elden İdare Edilmelidir âpldelerl korumak Şehrin imarı için bir okuyucunuza da eğer söz verirseniz, şunu ar- zetmek istiyorum ki, Istanbulun derdine çare bulmak için en kestirme ve en çabuk Yol derhal şehrin bütün makil vasıtalarını bir “imar şirke- tine” vermektir, Hükümet bir fedakârlıkla bütün şehir hizmetlerine . a :— r A ğ eT ai İ DiĞr aa e çi satınalmalı ve bir idareye vermelidir. Bu idarenin Va- lmarı n zifesi ne olacak? Istanbullunun hizlxıetleri..ni azami intizam ve ucuzlukla « temin etmek, onun ve oraya gelecek yabancıların eğlence ve istirahat SI rrı . ilfti.y"aç.ln.rım ziitıılereı:ek vasıta ve çafeleri temin etmek. lâlanlı_ulun dür Evkaf idaresinin kendine ait ta- di ikidir: Vesaiti nakliye, gezme ve eğlenme yerlernin dehşetli pahalılı- vkı Ğ ihi binaları mensup oldukları devir ;ğ; îit şekilde tamire itina gösterdi- ğ Vesaiti nakliyenin hergünkü yürekler acısı hali, bir yaz gezintisinin bir maaşa baliğ olan mas; ğini ve evvelce, her nasılsâ, meselâ Bayezit camiinde olduğu gibi, fena Tafı hepimizi inletmiyor mu? Kurulacak şirket veya idare hususi olmıyacağına göre bütün kârı | şehir işine, yani bu iki derde; Vesaiti nakliye ve ucuz eğlenmiye tahsis edilecektir. Kârın bu kr tamir edilmiş olan kısımları bozdu- rarak yeniden, yukarda söylediğim şekilde yaptırdığını Memnuniyetle o- a Ş SMı vesaiti nakliye ve yolların tekâmül ettiril- | mesine ve diğer kısmı bu Vesaiti nakliye ve yolların muhtelif yerlerinde | kumuştum. Fakat bundan - bir kaç gün evvel, Iş Bankasının Istan- ucuz eğlenti yerleri tesis ve idamesine hasredilecektir. Böylelikle hem o eğlenti yerleri, dolayısile Vesaiti nakliyede gidiş geliş artacak ve bin- netice gene şirketin varidatı hem gidiş ;.zeliş çokluğundan ve hem de ucuz mesire plâj ve eğlenti Yerlerindeki kazançtan şirketin varidatı şe- bul şubesinin yuııındalıci Hamidiye se hir nef'ine artacak ve hem İ—'ila-lıbulluınr_ hem seyyahlar memnun kala- ilinin içini görünce, bu itinanın bir :::ğ:bun—i;d altında — gösterildiğini | . asıl mana Ve Tuhun, anlaşılamanış olduğuna kanaat getirdim. Süleymaniye yanındaki ikinci derecedeki binalarla böylece meydana çıkmıştı caklardır. Böyle bütün mevcudiyetini şehre hasreden bir sistem kuru- lunca ve yalniz ve ya'nız şehri, Onun imt ve güzelleştirilmesini dü- Esasen, kastettiğim bu “ruh” mev- cut olsaydı, bugün, Istanbul harap o- luyor, nastil imar edelim, diye ter şünen bilgili, görgülü fen adamları işi eline alınca, bence artık hem plân ter tepinmemize lüzum kalmazdı: göyle ki: Hamidiye sebili, isminden de anla- şılacağı veçhile, bir sebil idi. Son zamanlarda kapanmış, Metruk — kal. miışti. Evkaf idaresi, gayet güzel ve takdire değer bir teşeb'4'se girişti, bir kısmı kendisinin olan membasu- larınım ne büyük suüstimallere sebep olduğunu ve halkın artık memba su- lurıma inanmaz olduğunu görerek, kendine ait memba sularını bu sabik sebilde sattırmağa karar verdi ve #şe başladı. Fakat, oradan geçtiğiniz ve susadı gınız vakit gidip bir su içiniz ve içe- riye bir bakınız. Çinilerle süslü bir oda içinde, o sebilin manzarasına hiç uymıyan ve adeta: — Ben burada ne kadar gülünç oluyorum garip Musluklar göreceksiniz. Çini odanın kubbesinden sarkan büyük bir kandilin ortasına - o da bir mecburi- yet saikasile - konmuş ve ahengi muhafaza etmiş bir elektrik Tlambası yanında, diğer bir kaç ampulün, ya- kılması insana haşyet veren birer maslüp gibi kaldığım göreceksiniz. Bütün bunlardan ne çıkar diye dü- şinenler olacağına eminim. Işte bu &ön satırları onlar için yazıyorum : Bütün bunlardan şu çıkar ki, bu eski sebili, bugün dahi asri bir Ssebil olarak kullanabilirdik. Fakat onu. boz mamak, çinilerin önlerine ve yanları- na, orsda yapıldığı gibi, biçimsizlik- ler koymamak şartile, asırların verdi ği tecrübelerle, zevklerin incelttiği bir san'ati, her hangi bir zavallının sgevksizliği ile katletmemek şartile. Yukarda bahsettiğim “ ruh ” bunu anlamış olmanın verdiği zevki selim ve güzele hörmettir. Işte buna sahip “olsaydık, imar, kendiliğinden — olur- du. Fikret Adil İstanbul Bir Taş Yığını Manzarası Alıyor “istanbulun Siluetini Muhafaza Etmek ve Beyoğl'u Tarafına Bir Karakter Vermek Lâzımdır İstanbulun imarı mevzuutbahis olan bu sayfada, bugün genç bir mimarı- mızın düşüncelerini bildireceğim, o- nunla yaptığım görüşmeyi yazaca - ğım. Fakat bundan daha evvel, mü- saadenizle, size mimarlığımızın istik- bali için hayırlı bir havadis vereyim. Mimarlık, Türkiyede Güzel San'at- ler Akademisinde okunur. Ne yazık ki, memleketin hemen her tarafmdan mimar arandığı — halde, son senelere kadar, Akademinin bu şubesine müra caat eden talebenin sayısı yirmiyi güçle aşıyordu. Fakat bu sene müra- caatlerin yekünu, geçen senenin iki mislini aşmıştır.. Ben, bunu yalnız İstanbulun değil, bütün memleketin imarı için bir ilk adım olarak görüyor ve seviniyorum. Bundan başka, iki haftaya kadar, A- kademinin mimar şubesi için, dünya- ca tanınmış bir artist gelmiş olacak. Bruno Taut ismini taşıyan ve bugün- lerde bir tetkik için gitmiş olduğu Ja Ponyadan Türkiyeye hareket etmiş bulunan. bu san'atkâr, her halde, memlekette, mimari etrafmda bir ha- va, bir muhit yapabilecektir. Beni ümitlere düşüren bir üçüncü havadis te, geçenlerde bu sütunlarda İstanbul hakkında çok kıymetli fikir lerini verdiğimiz Wagner'in, Güzel San'atler Akademisindeki şehircilik hocaları arasına karışacğı ve dersle- Fine başlayacağıdır. * Sedat Eldem, Güzel San'atler Aka En büyük ressamları imrendirecek .ol.an şu ı'lırıf m:f:;ara İstanbuldadır. Ona, la.bıa_lın_ gü- zelliğine uygun karakteri vermeyi bilmişiz, Sedat Eldem demisinde Milli Mimari Hocasıdır. Sedat Eldem, İstanbul lıaqunda söyliyeceklerinin tamamen indi oldu- ğunu bildirdikten sonra şöyle başla- dı: Evvelâ plân... ş — Bence herşeyden evvel bir P'j*”_ı yapılması ve plânın tatbik edilmesi lâ zımdır. Böyle bir plân şüphesız heT- kesi tatmin edemez. İstanbulu seVen ler arasında muhtelif fikirleri olan - lar bulunabilir. Fakat bir plâna £9 - re çalışmak, o plân zayıf bile olSa, plânsız çalışmaktan daha iyid'ır.' Şe- hir plânı Prosta verildi. Şüphesiz 0- nun plânı, memnun edecek neticeler bozmıyalım. , verecektir. Bir sehir plânı yapmak daha çok büyük mikyasta olmak şar tile bir ev plânını yapmaya benzer. Bir evin sahibi nasil mimara arzusu- nu bir Program şeklinde bildirirse ve programın tanziminde mimarın ihti- sasından istifade ederse bir şehir plâ nının hazırlanmasında da ayni usul lerin tatbiki en doğru yoldur. Fakat daha evvel Buna nazaran plândan evyel hbele- diyenin arzularını tesbit etmesi ve onları mümkün olduğu kadar mufas sal bir program şeklinde mütehassı sa bildirmesi lâzım ve onun ihtisasın dan istifade edilerek programın müş tereken tatbik edilmesi gerektir. — Belediye bu programı nasıl teş kil edebilir? Neye istinaden ? — Bence şehrin imarmdaki prog- ramı tespit etmek üzere salâhiyet- tar kimselerden bir komisyon teşkili ve bu komisyonun iş çıkarabilmesi için de hiç fazla tafsilâta girişmeme Sİ ve yalnız programın ana hatlarını tesbit etmesi lâzımdır. Böylece erne- bi olan mütehassısa, arzularımızı bil dirmiş oluruz. İki İstanbul — Farzedelim ki, bu komisyonda SİZ de âzasmız ve size fikirleriniz soruldu. Ne dersiniz? — İstanbulun siluetinde hâkim o- larak ecamilerin kalması lâzımdır. Bunlar bütün dünyada Istanbulu sem bölize ederler ve kökleşmiş bir silu- ettir. Fakat bu hâkimiyet İstanbul ve Üsküdarda — var. Diğer - taraflarda, yani Beyoğlu ve Kadıköyde imar fa aliyeti çok daha serbest bir tarzda ilerliyebilir. Çünkü mevcut kıyınetli binalara uymak mMmecburiyeti yoktur, Bilâkis o taraflarda o semtin sembo- lünü teşkil edecek yeni binalar veya hâkim noktalar kurmak imkânı var- dır. Meselâ bu karakter, yeni devri temsil eden bir abide, yahut büyük bir idare binası şeklinde olabilir, — İmar işine nasıl başlamalı? Ev velâ İstanbuldan mı, yoksa Beyoğ - lundan mı? — Hem İstanbul hem Beyoğlu ta- rafından başlamak, fakat daha ev - vel karakterlerini tespit etmek lâzım dir, — Fakat Beyoğlunda bugün bir sürü binalar yapılmış ve yapılıyor da! Bu binalar oraya şimdiden bir karakter, fena bir karakter vermiş değil midir? — Evet, maalesef öyle, Lâkin bu- na sebep, İstanbul için bir plânın ya pılmasındaki gecikmedir. Eğer hiç olmazsa buraları için küçük bir plân yapılsaydı, bugünkü vaziyetin önü- he geçilebilirdi. Boğazı aynen muhafaza — Boğaz hakkında düşünceleri -< niz? meselesi, hem 1imar meselesi, ; hem finansman meselesi halledilmiş olur. Belediye de şehrin hergünkü hayatının nüâzmmı Olur. — Boğaza karakterini veren yalı- Gün batarken İstanbulun aldığı boya yalı değil, kâh yalı, kâh Yvıh- t myapmak, mevcut şekli aynen mu- hafaza etmek en doğru şekildir. Yal nız yeni yalıların eskiler gibi bu ka- dar geniş olmaları imkânsızdır. Bu- günün ihtiyaçlarına uyacak büyük - lükte olacaktır. Şehircilik ve âbide — Istanbulun abidelerini kıymet- lendirilmesi, imar başladığı zaman, ne şekilde kabil olacaktır? — Şehircilerin şimdiye kadar buka dar güç bir mesele ile karşılaştıkları- nı tahmin etmiyorum. Eskiden tat. bik edilen üsülde cami gibi ehemmi - yetli binalar kesme taştan ikinci de recedekiler ise tuğla veya tahtadan yapılırdı. Kurşun örtüsü de yalhnız ehemmiyetli binalara hasredilmişti. Bu suretle ehemmiyetli binalar di - ğerlerinden yalnız cisim değil renk itibarile de ayrılırlardı. Zira kurşun ve taş, beyaza yakın renklerde; tuğ la, ahşap ve kiremit, koyu tonlar, ya- ni kırmızı, mor ve gri tonlarda idi. Bu suretle ikinci derecedeki binalar Istanbul siluetinde de ikinci derece de kalıyordu. Mühim abidelerin be - yazlığını bir dereceye kadar daha faz la meydana çıkaran, bütün Istanbu- lun evlerinin aralarma serpilen ağaç grupları idi. Bu ağaçların da koyu yeşil renkleri tezadın artmasına ya- rıyordu. Renkler ve hacimler Yeni yapılacak imarda hacim iti- barile camilerin etrafma gelecek bi- naların yüksekliklerini tahdit etmek suretile camilere istenilen ehemmi - yet verilebilir. Fakat renk itibarile bu ayrılmayı temin etmek eskiden olduğu gibi ayni kolaylıkla yapıla - maz, Nitekim bugün İstanbulun silu eti değişmiştir denilebilir, Sultanah- met ile Ayasofya arasına yapılan apartımanların renklerini camilerin renklerinden tefrik kabil değildir. Kontrasta bir dereceye kadar yar - dım etmiş olan yeşsillerin grupları i- se günden güne azalmaktadır. - Taş yiğını İstanbul Neticede İstanbul daha ziyade bir su harikı luetine bakınız lardır. O tarzı muhafaza etmek lâ - zımdır. Fakat bütün Boğaza boydan ulâde manzaraya ve &İ taş yığını manzarasını almaya doğ ru gidiyor. Bu şekil ise bir Türk şeh ri için karakteristik değildir. Daha ziyade lâtin şehirleri için karakteris tiktir. Eski şeklin muhafazası ge - rektir. Çünkü orijinaldir ve kaybe « dilmemesi lâzımdır. Bu şekil uzaktan bakılınca şehre sevimlilik ve serin - lik hissi veriyor, Görüşmekte olduğumuz San'atler Akademisinin denize bakan bir odasının penceresinden, Usküdar ve Sarayburnu görünüyor. Istanbu - lun biraz yeşillik kalmış olan taraf- ları. Yeni yapılan Ayaspaşa, Cihan- gir taraflarını, buranın taş yığmla- rını düşünüyorum, ve maliyecilerin, buralara dökülen servetlere niçin “ta haccür,, etmiş dediklerini, bu mâna da söylemiş olmamalarına rağmen, İstanbul için bu mânada da isabetli b_uluyomm Ve mimar Sedat sözle . rini ve görüşmemizi şöyle bitiriyor: — Bütün bu söylediklerimden da- ha evvel düşünülmesi lâzım olan bir şey var. O da İstanbulun nasıl bir şehir olacağını tespit etmektir. Çün kü o zaman yapılacak işlerin şekille rini tespit etmek pek kolaylaşır. Bence bir şehrin kendi kendine, ta bit inkişafile ilerlemesi Ve bir yola gitmesi vardır, bir met tarafından bu rilmesi ve o yola Güzel muayyen de, hükü yolun şehre göste ki 8-0 sevkedilmesi var. Eğer şimdiki haline bırakılırsa 18- tanbulun hiçbir taraftan inkişaf et- mek ihtimali Yoktur. Ve Istanbul, kfzndi ihtiyacından çok daha büyü); bir evde oturan bir aile manzarası arzediyor. Bu evin salonu, antresi ve ya kanalizasyonuııu tamir etmek lâ- zııındır_? Bunu evin ne şekilde kulla- nılacağını tespit et üşü bağı değildir[ etmeden düşünmek — Şahsen Istanbulun hnasıl bir şe- hir olmasını istiyorsunuz ? — Vaziyet ve tarih itibarile istan bulun bir kültür, bir liman, bir tü . rist ve küçük endüstri şehri olması icap eder. Fakat yukarda dediğim gibi, böyle kabul edilse dahi, yine hü kümetin bu veçheyi teşvik etr'nesi, o- na bu yolda hız vVermesi elzem-'-, Fikret ADİL