e 40-896 No. 30 “Kazık gibi adamsın.. Ne dediğini bilmiyorsun. Benim başımı belâya mı sokacaksın? Gardiyan bizi bekliyor. dediğimi yap.. Düş önüme.. ,, Sen benim, Lâkin Sarı Ömerde Anskarı öl - Atrmek istediğini gösteren bir du- Tam yoktu. Hattâ arkasını Danimar. kalı esire dönerek merdivene bakı - Yordu. Anskar karanlıkta pantalonunun kemerini gevşetiyor, oraya elini 80- €peyos uğraştıktan sonra bi - Ter birer altınları çıkarıyor, ayni za- manda onları dikkatle saymağı unut- Muvordu. Sayılar yirmiyi bulduğu zaman Bevşetmiş olduğu kemeri sikti. Geri döndü, Sarı Ömere sokuldu Ye kolundan tutarak sarstı: —AN, Dedi. Barr Ömer karanlıkta hırsla 'parlı- Yan gözlerini bir an Anskarm gözle- Tine sapladıktan sonra sol elini uzat- 4. Avucuna birer birer konulan al- İnlarm partltılarını seyrederken kal bi çarpıyordu. Altinlarm avucuna düşüşleri ona İatlı bir haz veriyordu. Arasıra bi- Tibirlerine dokunmasından çıkan ses- lerle toparlanıyor. bu seslerin çıkma» #ma engel olmak için o zamana day avucuna konulanları sağ elile a- Ni. Anskar son rakamı söylemişti: — Yirmi... Ve başka kalmadığını göstermek İçin avuçlarını biribirine sürtmüştü. Sarı Ömer paraları kemerine yer. Meştiriyordu. Bu iş biiz uzuyordu. Halbuki Anskarm sabrı tükenmişti. — Çabuk ol!.. Demeğe mecbur oldu. Şimdi o da Sarı Ömerden çekinmi- Yordu ve aralarında bir dostluk ku- Yülenüş gibiydi. Sârı Ömer de acele ediyordu: — Şimdi, gidiyoruz, şimdi... Diyordu. Paraları yerleştirdikten sonra Üs- tünü başını düzeltti. Belindeki kalın ve kuşağın arasına #okulu 0- lan gilâhları yoklıyarak yerleştirdi. Merdivene döndü ve yürüdü: — Haydi... Yürü. Merdivenin alt basamağında Ans- ir onun kolunu tuttu: — Şurada bir lumbar görünüyor. Ben oradam ds bir iple sarkarım. görmez. — Hemen şimdi mi?., — Daha iyi değil mi?.. Sarı Ömer çıkıştı: — Kazık gibi adamsın. Ne dedi- Bini bilmiyorsun. Benim başımı be- Mya yar sokacaksm? Gardiyan bizi J orada... Benim dediğimi yap “dliş önüme... Ne yapacağımı bilirim, Bâmuslu adamım ben!.. Anskar kendi kendine şöyle dü - Bünealişti; — Paraları aldı, şimdi sözünden “âyarsa ve beni gene zincire vurdu- Turta? Bunun için Sarı Ömere lumbar Ölliğini göstermişti. Pükat sonra bu şüphenin o kadar Yerinde olmadığına karar verdi, Çün kü O zaman Recep Reise haber verir Ye Sarı Ömerin alçaklığını meydana Yururdu, Sarı Ömer bunu dişine - kadar budala değildi ya, Anskar Sarı Ömerin önüne geçti. Merdivenleri çıktılar ve biraz ön- ye Beçtikleri yerlerden tersine ole - &tçtiler. Anskar eski yerine gö- Teldi, , Gardiyan onun ayağa kösteği ge- tirdi ve kilitlemek için davrandı. #irada Sarı Ömer arâya girdi: Me Bu, esirlerin ön domuzudur, Yanlışlık olmasın. Ver buraya... Anahtarı aldı. Kilidin sapmı yuva- x9dan yan tarafa, dışarıya doğru Setirdr ve kilitledi. Açılıp açılma» yokluyormuş gibi yaptıktan Tük Anskarn kafasına bir yum - Yürdu. — Uslu dur. Yoksa zincire vurmak İn kalma de ayaklarndan geminin Büvertesine çirilerim. a Aienrm kalbi hop hop hopluyor- No de olsa, şiiphelerini büsbütün ÖlArememniyti. Gardiyan çekilip gitti. Sarı Ömer de Anskara e... “a Paraları vermed on öldürebilirdi . — Arkanda bir yığın ip var. Diye fısıldıyarak uzaklaştı. Bilyük direğin dibine çömeldi ve| uyuduklarıa şüphe yoktu. gözetlemeye başladı. Kenut en derin uykuda olduğunu | laylıkla ve hiçbir gürültü yapmadan gösterecek şekilde, hiç kımıldanma- | çıkardı. Arkaya doğru kaydı. Ora- dan duruyor, fakat bunlarm hepsini |daki ip yığınmın ucunu kolaylıkla bir an bile gözden kaybetmiyor, din-| buldu. Küpeşteden direklerin tepe - Hyordu. rârak ortalığı karıştırabilirdi. Fakat bunu yapmak istemedi: — Bir hemşerimin (kurtuluşuna engel olmamalıyım. Dedi. Zaten onun zöru Anskarla değil, Sarı Ömerleydi. Aradan beş on dakika ya geçti, ya geçmedi. Ahskar etrafına göz attı. Herkes uyuyordu. Ni İzmit, (Hususi muhabirimiz yazı - yor) — İzmit spor mmtakasınm mil. him bir eksiği daha tamamlanmış, Karamürsel yüzme havuzu, 200 da - vetlinin hüzürile açılmıştır. Vali H&- mit Oskay, Fırka Kumandanı Genersi Mürsel Baku, Ağır Ceza Relsi Nal ve Halkevi Seisi Yüce de davetliler arasmda (bulunmuşlardır. Havuzun açılış resmini Hâmit Oskay yapmıştır. Müsabakalardan alınan neticeler şun- lardır: 100 metre serbest: Karamürselden Mehmet 1,15 te birinci, İzmit Akye- şilden Nuri 138 de ikinci 200 metre serbest: Karamüraelden İsmail 2,34 te birinci, İzmit İdman- yurdundan Fuat ikinci 3,30 da 100 metre sırtüstü: Karamürsel - den Yusuf 1,32 de birinci 400 metre serbest: Karamürselden Mehmet, 6,33 te birinci, İzmit Akye- silden Mitat 9,35 te ikinci 1500 metre serbest: Karamürsel - İden Mehmet 253,4 te birinci, Akye- | Anskar kaçarken birdenbire bağı- |larmdan birine sımsıkı bağladı. Son- | Karamürsel yüzme havuzu törenle açıldı Bu havuz İzmit spor mıntaka- | sının bir eksigini tamamladı Havuzun açılış törenin den bir görünüş ZA — Yazan : Kadircan Kaflı — Gardiyanların okaraltıları ancak sezilebiliyordu ve beygir gibi ayakta Anskar ayağındaki zinciri ko » lerine doğru uzanan iplerin makara. ra bir maymun çevikliğile geminin bördasmdan aşağı, denize doğru ya- vaş yavaş sarktı. Üç dört dakika sonra Sarı Ömer Anskarm sarkarak kaçmasma yarı. yan İpi görlip topluyor, gene eskisi gibi, üstüste konulan halkalar ha linde bir kenara topluyordu. z (Arkası var) © şilden Nihat ikinei 200 metre kurbağalama : Karamür- selden Yusuf 3,12 de yeni bir Türkiye rekoru kırdı. İzmit Akyeşil spor ikin ci 400 metre bayrak yarışı: Karamür- | sel birinci, İzmit Akyeşil spor ikinci! oldular, İzmit İdman Yurdunun ayrı bir motörle Karamürsele gidişi su spor- larma ehenimiyet vermek isteyiği noktasından takdirle karşılanmıştır. | a İrana gidecek heyetimiz N Tee CT Vazgeçiniz Edremitten X. imzasile: Uzak akrabalarımdan bir kısı se- viyorum. Eskiden beri pek samimi ve kardeşane bir münasebetimiz vardı. Beraberce bulunduğumuz müddet sarfında ona olan aşlaamı itiraf ede- medim, Şimdi ise tahsil dolayısila ay rı bulunmaktayız. Halihazırda Bu Ka #1 birçok yerlerden istedikleri halde redâedişindeki maksadı anlayamadı- ğımdan ben de kabul olunmamak korkusile endişedeyim. O şimdi mu- dlimelik yapmakta, bense yüksel tahsile devam etmekteyim. Onu çık gınca sevdiğim için unutmama im- kân yok. Ve günün birinde elden ka- garmak korkusile bu işe şimdiden te vessill etmeği zaruri gördüğümden ona karşı aşkımı ne gekilde bildirme liyim? Aradaki arkadaşlık münase- betini, hayat arkadaşlığına ye şekil- de çevirmeli, siz bana ne akıl verir. siniz?. Bu işten vazgeçiniz. O bir mualli- me olmuş ve hayatını kazanıyor. Siz ise henüz tahsildesiniz. Yüksek tah- silde olmanıza rağmen mektubunuz da birçok imlâ yanlışları gördük. Sİ xin çalışmağa ihtiyacınız var. Onun la ayni tahsil seviyesinde değilsiniz. Bu, sizin İçin, evlenseniz bile, istik- balda bir ayrılık olacaktır. : Fena bir arkadaş Şaşırmış imsasile: Bendeniz 20 yaşlarında bir gencim Bir şirket nezdinde 25-30 Kra gibi bir maaşla çalışıyorum. 2 aya yakın oluyor ki karşımızdaki eve güzel bir kız geldi ve biltün mahallenin genç- Iri hep onun arkasından koşuyor- lar. Tabii ben de onların içinde. Ve iki ay sarfında kızla sıkı bir münase bet tesis etmeğe muvaffak oldum. Bunu kıskananlar çok oldu ve onun evine girip çıkan bir arkadaşim, be- nimle olan münasebeti kesmediği tak dirde babasına söyleyeceğini, söyli! yerek kısı benden soğutmak istemiş tir. Bu kelimeler her nekadar mina sebetsizse de kızın üzerinde hemen tesirini göstermistir. Çünkü bahası- Ha karşı çok kürmeli vardır. Bundan Eoteyı Kıs Bona edi ki: “Beni sevi- yorsan Bundan sonra benimle hiç ko nuşmağa uğraşmayacaksın, fakat şimdiye kadar kızım beni sevdiğine her ne kadar kanaat getirdimse de ne kız bana sevgisini açıkça söyledi, ne de ben ona söyledim. Yine onun evine girip çıkan bir arkadaşımdan öğrendiğime göre hız bu meseleler. den sonra pek sinirli görünüyor ve hiç bir yerde oluramıyormuş. Bonco o bunun (o önüne o geçmek için Oyaplacak veyöne ge hım doğrudan doğruya © fa- milyasından istemektir. Fakat size yukarıda söylediğim gibi beni sevip sevmediğine ondan hiç bir söz alma dığım için buna cesaret edemiyece- ğim. Bir ikincisi de 25 - 30 lira bir maaşla izdivaç teklif etmek bönce mümkün değildir. Maaşım ilerde artacağını her ne kadar bilsem de #imdilik ne yapaaoğımı şaşırdım. Ba ma bir akıl öğretiniz. Evvelâ, kiza sizi sevip sevmediği” ni, sevdiği takdirde nişanlanmak, bi- lâhara maaşınız artmca evlenmek maksadmda olduğunuza dair hür - metkâr bir mektup yazarak müsaa- de isteyiniz. o Müsbet cevap verdiği takdirde, bu yolda, ailesine müraca- at ediniz. Aksi takdirde yapılacak bir sey yoktur. Uçak ve yurt Biz ısık yakmadan, su İçme- den, midemize lokma İndirme. den yaşamasını bilen, fakat aç. ken de, çıplakken de bayrağını Saygı ile selâmlatan bir ulusun çocuklarıyız. Uçağı olmıyan bir yurt, damı olmıyan bir eve benzer. Hava Kurumunun memleke- tin her köşesinde karşılaştığı yardım ve sevgi, büyük ulusu. muzun havacılığa verdiği ehem- miyetin açık bir belgesidir. Türk Hava Kurumu Türkiye ile İran arasında muallâk | Sa ta kalan bazı meseleleri görüşmek üzere İranda Eylülün sonlarmda iki tarafın murahhas heyetleri toplana- caktır.Türk heyetini teşkil eden Bo Wi mebusu Cemal Hüsnii ve Hariciye Vekâleti umum! mildürlerinden Ke - mal Köprülü aym yirmisinde Tahra | na hareket edecektir. Yurdumuz yemiş memleketidir, Yemiş te çok - faydali gıdadır. Yurttaş; Yurdunun yemişlerinden bol bol ye ve'faydalan Ulusal ekonomi ve arttırma kurumu RO Yazan: Steffan ZWELİG 7 1) | Kral Roshan'ın tev Fakat Rohanm Kelinden kabahatli olduğu anlaşılıyor. Başmı bile kal - dırmıyor. Kendisini mlldafaa etmi - yor. Herkes yolu açıyor. Ortalarmda Prens Rohan, başrahip, kralm akra - bası ve birçok nişan ve rütbe sahibi büyük bir adam olmasına rağmen bir kalebent gibi, iki türafta süngülü as- kerle çevrilmiş olarak geçiyor. Sara- yın bir köşesinde tenha bir odaya Rohan kapatılıyor. Kapmın önüne süngülü nöbetçiler dikiliyor, Rohan, nöbetçilerden birine, bir gizli çekme- de duran kâğıtlarmı yakmasmı tem- bih ediyor. Bu kâğıtlar arasmda kra- liçe tarafından yazılmış gibi görünen ve hakikatte sahte olan mektuplar da vardı. Bu gerdanlık.meselesinde alâkadar olan bütün insanlar.da ayni zaman - da tevkif ediliyor. O gün Vefsay sa- raymdaki kilisede dini âyin yapılmı- yor. Çünkü duayı edecek başpapaz Rohan hapiste. gidip dua edecek hal yok. Bu beklen- miyen tevkif herkesi şaşırtmıştır. Kraliçe ir buhranları geçiriyor. Öfkeden titriyerek dairesine çekili - yor. Fakat ayni zamanda da mem- nun... Çünkü kendisine iftira eden, namusile oynıyan hainlerden hiç ol- mazsa bir tanesi tevkif edilmiştir. Öyle ümit ediyor ki kendisini seven- ler ve daima iyiliğini İstiyenler bun- dan dolayı gelip tebrik edeceklerdir. İ Uzun zamandanberi hiçbir kuvvet göstermiyen kralı da herkes bu cür- etli hareketinden dolayı tebrik ede - cektir. Fakat nekadar garip. Hiç kimse bu neticeden memnün görün- müyor. En yakın dostları bile krali- çenin yüzüne bakmaya ve söz söy. lemeye cesaret edemiyorlar. Astizs- deler kendilerinden birisinin o böyle zelil bir hale düşmesine tahammül edemiyorlar. Kral Rohana kendisi. ni bizzat muhakeme edeceğini ve müsamaha göstereceğini söylüyor. Fakat başrahip kemali azamet İle bu Tütfu reddediyor v& adi mahkeme huzurunda davasının görülmesini is- tiyor. Mari Antuvanet bunlardan hiç memnun kalmıyor. Fazla acele etti- ğinden korkuyor. Gece odasma çe- kildiği zaman hüngür hüngür ağla- dığını hizmetçi kadmlar görmüştür. Fakat Rohan muhakemesine daha çök vakit var. Ağustos aymda vu- ku bulan tevkiften sonra mahkeme kânunüsanide toplanmaya karar ve- riyor. Bu kadar milddet-bu sıkmtılı meseleyi düşünmeye ne lüzum var?. Havaf kraliçe yine zevk ve eğlence - lerine dalıyor. Meşhur Sevil Berberi piyesinin provaları tekrar başlıyor. Süslü elbiselerle güzel dekorlar için- de tiyatro oynamak, her halde çe- tin meselelerle uğraşmaktan daha zevklidir. Rokoko devri 19 ağustos 1785 ta- rihinde oynanan bu piyes ile nihayet buluyor. ON BEŞİNCİ BAP Gerdanlık meselesi Gerdanlık meselesi hakkında söy. Tenen bütün rivayetler o kadar ina nılmıyacak şeylerdir ki bunu Insan bir roman diye * okusa muharririn vk) mübalâğa derecesinde hayalci oldu- Esasen kimselerde | ş # MAR ANTUVANET:.. — MANL Çeviren: Rezzan A. E. YALMAN i Kraliçe sinir buhranları geçiriyor, öfkeden titreyip da iresine çekiliyor Uy Kifine karar verdi Bumu zanneder ve vak'aya inanmaz. Fakat bazan hakikatler hâyelden daha kuvvetli ve en hayalel roman- lelardan daha hayeli olabilir. Bu İgerdanlık meselesi hakkında bir - İçok dünya muharrirleri kitaplar ve piyesler yazmışlardır. Hattâ büyük şair Gethe bile bu mealde bir tiyat- ro piyesi yazmıştır. Hakikaten ya- zılmış ve uydurulmuş (hiçbir garip hikâye yoktur ki bundan daha garip ve daha inanılmaz olsun. Bütün bu hâdise bir kadın etra - fında dönüyor. Bu kadm, müflis bir asılzadenin bir o hizmetçi kadmdan doğmuş kızile bütün çocukluğunu yalınayak gezerek, şuradan buradan yemiş çalarak, hayvanlara çobanlık ederek geçirmiştir. Ismi de Jan'dır. Babasınm ölümünden sonra annesi küçük kızı bir parça ekmek mukabi- linde satmıştır. Henüz yedi yaşında iken bir gün sokakta sahibinin he- sabma dilenirken çocuk süslü bir arabaya yaklaşarak sadaka ister: — Valois hanedanından bir küçük kıza merhamet ediniz, der. Arabanm içindekiler de bu fakir çocuğun hakikaten Valols haneda « nından olup olmadığını anlamak için bir dakika dururlar. Fakat biraz sonra dikkatleri ve alâksları başka tarafa takılarak yürüyüp giderler. Bu gerdanlık meselesinde her şey hakikatten uzak görünür. Bütün ga- rip tesadüfler bir araya gelmiş, ol- mıyacak bir hal almıştır. Gerdanlık İhâdisesinin kahramanı olan küçük Jan Valois hanedanınm hakiki bir çocuğu olduğu doğrudur. Babası dünyanm en berbat ada- mı idi, Sarhoş, kumarbaz ve sefih bir adam.. Ömrünü çapuleulukla geçirmiştir. Babasının ölümünden sonra kız Sokaklarda kalmış, her türlü iş görerek karnımı doyurmuş- tu. Nihayet bir asil kadm kendisi- ne günün birinde acımış, himayesi ne almış bir terzinin yanma çırak koymuş, oradan bir Ütücüye, sonra da bir çamaşırcıya çırak olmuştur. Nihayet bir gün asil, fakat fakir kızlara mahsus bir manastıra gir - meye muvaffak olmuştur. £ Küçük Janda rahibe olmaya hiç istidat yoktu. Damarlarında kaynıyan © sefih babanm kanı manastırdan kaç masma sebep olmuştur. Yirmi iki yaşmdayken manastırın duvarından atlıyarak kaçıyor. OCe- binde on para olmadığı halde bir müddet sokâklarda dolaşıyor. Niha- yet günün birinde karşısma orta de- recede asil bir jandarma zabiti çıkt- yor. Adr Nicolas de La Motte... Bir müddet onunla serbestçe yaşadıktan sonra nihayet evleniyorlar. Düğün - den bir ay sonra dünyaya bir çift ikiz çocuk geliyor. Eğer istemiş olsaydı, Madam De La Motto sekin bir hayat yaşıyabi- livdi. Kocast hiç kıskanç değildi, o- na istediği hürriyeti veriyordu. Çok yumuşak tabiatli bir adamdı. Fakat genç kadının damarlarındaki coşkun Vİlois kanı galeyana geldi, kendisi. ni rahat bırakmadı. Ateşli bir gaye- si vardı: Yükselmek, her ne pahesi- na olursa olsun yükselmek... (Asası var)