Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
e 30 8. 926 KP STZLE N, aa No. 30 “Kazık gibi adamsın.. Ne dediğini bilmiyorsun.Benim başımı belâya mı sokacaksın? Gardiyan bizi bekliyor. Sen benim, dediğimi yap.. Düş önüme.. ,, . Lâkin Sarı Ömerde Anskarı öl - Gürmek istediğini gösteren bir —du- Tum yoktu. Hattâ arkasımı Danimar- kalı esire dönerek merdivene bakı - Yordu. : Anskar karanlıkta pantalonunun kemerini gevşetiyor, oraya elini s0- karak epeyce uğraştıktan sonra bi - ter birer altınları çıkarıyor, ayni za- Manda onları dikkatle saymağı unut- Muyordu. Sayılar yirmiyi bulduğu zaman Bevşetmiş olduğu kemeri sıktı. Geri döndü, Sarı Ömere sokuldu Ve kolundan tutarak sarstı: — All. Dedi. Sarı Ömer karanlıkta hırsla pârlı- Yan gözlerini bir an Anskarm gözle- Tine sapladıktan sonra sol elini uzat- ti. Avucuna birer birer konulan al- tmlarm parıltılarını seyrederken kal bi çarpıyordu. Altmlarm avucuna düşüşleri ona fatlr bir haz veriyordu. Arasrra bi- Tibirlerine dokunmasmdan çıkan ses- lerle toparlanıyor, bu seslerin çıkma: &ma engel olmak için o zamana ka- dar avucuna konulanları sağ elile a- rdu. Anskar son rakamı söylemişti: — Yirmi... Ve başka kalmadığını göstermek in avuçlarını biribirine sürtmüştü. Sarı Ömer paraları Memerine yer- yordu. Bu iş biriz uzuyordu. Halbuki Anskarm sabrı tükenmişti. — Çabuk ol!.. Demeğe mecbur oldu. Şimdi o da Sarı Ömerden çekinmi- Yordu ve aralarında bir döstluk ku- Tulmuş gibiydi. Sâarı Ömer de acele ediyordu: — Şimdi, gidiyoruz, şimdi... Diyordu. Pâraları yerleştirdikten sonra üs- tünü başmı düzeltti. Belindeki kalm kuoağx ve kuşağın arasına sokulu o- lan gilâhları yoklıyarak yerleştirdi. Merdivene döndü ve yürüdü: — Haydi... Yürü.. . Merdivenin alt basamağında Ans- âr onun kolunu tuttu: — Şurada bir lumbar görünüyor. Ben oradam da bir iple sarkarım. imse görmez. — Hemen şimdi mi?., — Daha iyi değil mi?.. Sarı Ömer çıkıştı: — Kazık gibi adamsm. Ne dedi- bilmiyorsun. Benim başımı be- lâya mr sokacaksın? Gardiyan bizi bekliyor orada... Benim dediğimi yap önüme... Ne yapacağımı bilirim, — Hâmuslu adamım ben!.. -Anskar kendi kendine şöyle dü - Sünmüştü: — Paraları aldı, şimdi sözünden Cayarsa ve beni gene zincire vurdu- Türsa!. , Bunun icin Sarr Ömere İumbar iğini göstermişti. Fakat sonra bu şüphenin o kadar de olmadığına karar verdi. Çün kü 6 zaman Recep Reise haber verir Ve Sarı Ömerin alçaklığımı meydana u. Sarı Ömer bunu düşüne - Miyecek kadar budala değildi ya.. r Sarı Ömerin önüne geçti. Merdivenleri çıktılar ve biraz ön- $© geğtikleri yerlerden tersine ola - ©© geçtiler, Anskar eski yerine çö- Tneldi, : -Gardiyan onun ayağma kösteği ge- Sirdi ve kilitlemek için davrandı. siyada Sarı Ömer araya girdi: <— Bu, esirlerin en domuzudur, T yanlışlık olmasın. Ver buraya... Anahtarı aldı. Kilidin sapinı yuva- .Im'n yan tarafa, dışarıya doğru ?'fiığ_,î"“' ve kilitledi. Açılıp açılma- Yyokluyormuş gibi yaptıktan :;î" Anskarın kafâsına bir yum - la < Uslu dur. Yoksa zincire vurmak m da ayaklarından geminin : %sine çivilerim. 'duAn kalbi hop hop hopluyoör- Ne de 015& -. ... SACL YU ğ , Şüphelerini büsbütün Sldürememişti. ” g:n"diyan çekilip gitti. : Br Ömer de Anskara! K S e S LA SA L eli v — Arkanda bir yığın ip var. Diye fısıldıyarak uzaklaştı. , Büyük direğin dibine çömeldi ve gözetlemeye başladı. Kanut en derin uykuda olduğunu gösterecek şekilde, hiç kımıldanma- dan duruyor, fakat bunlarm hepsini bir an bile gözden kaybetmiyor, din- liyordu. Anskar kaçarken birdenbire bağı- rârâk ortalığı karıştırabilirdi. Fakat bunu yapmak istemedi: — Bir hemşserimin engel olmamalıyım. Dedi. Zaten onun zöru Anskarla değil, Sarı Ömerleydi. Aradan beş on dakika ya geçti, ya geçmedi. Anskar etrafına göz attı. Herkes uyuyordu. Giz dE” ) kurtuluşuna Paraları vermed en öldürebilirdi . — Yazan : Kadircan Kaflı — Gardiyanların karaltıları ancak sezilebiliyordu ve beygir gibi ayakta uyuduklarma şüphe yoktu. Anskar ayağındaki zinciri ko « laylıkla ve hiçbir gürültü yapmadan gıkardı. Arkaya doğru kaydı. Ora- daki ip yığınının ucunu kolaylıkla buldu. Küpeşteden direklerin tepe - lerine doğru uzanan iplerin makara- larmdan birine sımsıkı bağladı. Son- ra bir mâymun çevikliğile geminin bördasından aşağı, denize doğru ya- vaş yavas sarktı. Üç dört dakika sonra Sarı Ömer Anskarım sarkarak kaçmasma yarı- yan ipi çözüp topluyor, gene eskisi gibi, üstüste konulan halkalar ha- linde bir kenara topluyordu. Karamürsel yüzme havuzu törenle açıldı Bu havuz İzmit İzmit, (Husust muhabirimiz yazı - yor) — İzmit spor mmtakasınımn mü- him bir eksiği daha tamamlanmış, Karamürsel yüzme havuzu, 200 da - vetlinin huzurile açılmıştır. Vali Hâ- mit Oskay, Fırka Kumandanı General Mürsel Baku, Ağır Ceza Reisi Nail ve Halkevi Seisi Yüce de davetliler arasında bulunmuşlardır. Havuzun açılış resmini Hâmit Oskay yapmıştır. Müsabakalardan alıman neticeler gun- 100 metre gerbest: Karamürselden Mehmet 1,15 te birinci, İzmit Akye- şilden Nuri 1,38 de ikinci 200 metre serbest: Karamürselden İsmail 2,34 te birinci, İzmit İdman- yurdundan Fuat ikinci 3,30 da 100 metre sırtüstü: Karamürsel - den Yusuf 1,32 de birinci 400 metre serbest: Karamürselden Mehmet, 6,33 te birinci, İzmit Akye- şilden Mitat 9,35 te ikinci 1500 metre serbest: Karamürsel - sının bir eksigini tamamladı Havuzun açılış törenin den bir görünüş İden Mehmet 25,3,4 te birinci, Akye- PS L SOR at spor mıntaka- Dert ortağı Vazgeçiniz Edremitten N. S, imzasile: zak akrabalarımdan bir kızı ge- viyorum. Eskiden beri pek samimi ve kardı bir münasebetimiz vardı. Beraberce bulunduğumuz müddet zarfında ona olan aşkımı itiraf ede- medim, Şimdi ise tahsil dolayısile ay vı bulunmaktayız. Halihazırda bu kı- 21 birçok yerlerden istedikleri halde reddedişindeki maksadı anlayamadı- ğımdan ben da kabul olunmamak korkusile endisedeyim. O şimdi. mu- allimelik yapmakta, bense yüksel tahsile devam etmekteyim. Onu çıl- ginca sevdiğim için unutmama im- kân yok. Ve günün birinde elden ka- çırmak korkusile bu işe şimdiden te vessül etmeği zaruri gördüğümden ona karşı aşkımı ne şekilde bildirme lyim? Aradaki arkadaşlık münase- betini, hayat arkadaşlığına ne şekil- de çevirmeli, siz bana ne akıl verir- siniz?. Bu işten vazgeçiniz. O bir mualli- me olmuş ve hayatını kazanıyor. Siz ise henüz tahsildesiniz. Yüksek tah- silde olmanıza rağmen mektubunuz da birçok imlâ yanlışları gördük. Si zin çalışmağa ihtiyacınız var. Onun la ayni tahsil seviyesinde değilsiniz. Bu, sizin için, evlenseniz bile, istik- balde bir ayrılık olacaktır. x Fena bir arkadaş Şaşırmış imzasile: Bendeniz 20 yaşlarında bir gencim Bir şirket nezdinde 25-30 lira gibi bir maaşla çalışıyorum. 2 aya yakın oluyor ki karşımızdaki eve güzel bir kız geldi ve bütün mahallenin genç- leri hep onun arkasından koşuyor- lar. Tabit ben de onların içinde. Ve iki ay zarfında kızla sıkı bir münase bet tesis etmeğe muvaffak oldum. Bunu kıskananlar çok oldu ve onun evine girip çıkan bir arkadaşım, be- nimle olan münasebeti kesmediği tak dirde babasına söyleyeceğini, söylü yerek kızı benden soğutmak istemiş tir. Bu kelimeler her nekadar müna sebetsizse de kızın üzerinde hemen tesirini göstermistir. Çünkü babası- na karşı çok hürmeti vardır. Bundan | dolayı Kız baüna dedi ki: “Beni sevi- yorsan bundan sonra benimle hiç ko nuşmağa uğraşmayacaksın, fakat şimdiye kadar kızın beni sevdiğine her ne kadar kanaat getirdimse de ne kız bama sevgisini açıkça söyledi, ne de ben ona söyledim. Yine onun evine girip çıkan bir arkadaşımdan öğrendiğime göre kız bu meseleler- den sonra pek sinirli görünüyor ve hiç bir. yerde — oturamıyormuş. Bence — bunun — önüne — geçmek için — yapılacak — yeğâne — şey kizi — doğrudan — doğruya — fa- milyasından istemektir. Fakat size yukarıda söylediğim gibi beni sevip sevmediğine ondan hiç bir söz alma dığım için buna cesaret edemiyece- ğim. Bir ikincisi de 25 - 80 lira bir maaşla izdivaç teklif etmek bence mümkün değildir. Maaşımın ilerde artacağını her ne kadar bilsem de şimdilik ne yapadcoğımı şaşırdım. Ba na bir akıl öğretiniz. Evvelâ, kıza sizi sevip sevmediği- ni, sevdiği takdirde nişanlanmak, bi- lâhara maaşınız artımca evlenmek maksadında olduğunuza dair hür - Metkâr bir mektup yazarak müsaa- de isteyiniz. — Müsbet cevap verdiği takdirde, bu yolda, ailesine müraca- at ediniz. Aksi takdirde yapılacak bir şey yoktur. şilden Nihat ikinci 200 metre kurbağalama: Karamür- selden Yusuf 3,12 de yeni bir Türkiye rekoru kırdı. İzmit Akyeşil spor ikin- ci 400 mefre bayrak yarışı: Karamür- sel birinci, İzmit Akyeşil spör ikinci oldular. İzmit İdman Yurdunun ayrı bir motörle Karamürsele gidişi su spor- larma ehemmiyet vermek isteyişi noktasından takdirle karşılanmıştır. İrana gidecek heyetimiz Türkiye ile İran arasında muallâk ta kalan bazı meseleleri görüşmek üzere İranda Eylülün sonlarında iki tarafın murahhas heyetleri toplana- caktır.,Türk heyetini teşkil eden Bo lu mebusu Cemal Hüsnü ve Hariciye Vekâleti umumi müdürlerinden Ke - mal Köprülü aym yirmisinde Tahra Uçak ve yurt Biz ışık yakmadan, su içme- den, midemize lokma indirme- den yaşamasımı bilen, fakat aç- ken de, çıplakken de bayrağını saygı ile selâmlatan bir ulusun çocuklarıyız. Uçağı olmryan bir yurt, damı olmryan bir eve benzer. HBava Kurumunun memleke- tin her köşesinde karşılaştığı yardım ve sevgi, büyük ulusu- muzun havacılığa verdiği ehem- miyetin açık bir belgesidir. Türk Hava Kurumu rYurclumuz yemiş meu:ıleket.idlı'.-'x Yemiş te çok faydalı gidadır. Yurttaş; Yurdünuün yemişlerinden bol bol ye ve faydalan Ulusal ekonomi ve na hareket edecektir. No, 30 M0 ş MARI ANTUVANE Tn ROMOnNL Yazan: Steffan ZWELİG Kraliçe sinir buhranları geçiriyor, öfkedentitreyip dairesine çekiliyor Fakat Rohanm halinden kabahatli olduğu anlaşılıyor. Başmı bile kal - dırmıyor. Kendisini müdafaa etmi - yor. Herkes yolu açıyor. Ortalarımda Prens Rohan, başrahip, kralın akra - bası ve birçok nişan ve rütbe sahibi büyük bir adam olmasına rağmen bir kalebent gibi, iki târafta süngülü as- kerle çevrilmiş olarak geçiyor. Sara- yım bir köşesinde tenha bir odaya Rohan kapatılıyor. Kapımın önüne süngülü nöbetçiler dikiliyor, Rohan, nöbetçilerden birine, bir gizli çekme- de duran kâğıtlarmı yakmasını tem- bih ediyor. Bu kâğıtlar arasında kra- liçe tarafından yazılmış gibi görünen ve hakikatte sahte olan mektuplar da vardı. Bu gerdanlık.meselesinde alâkadar olan bütün insânlar,da,ayni zaman - da tevkif ediliyor. O gün Versay sa- rayındaki kilisede dini âyin yapılmı- yor. Çünkü duayı edecek başpapaz Rohan hapiste.. Esasen kimselerde gidip dua edecek hal yok. Bu beklen- miyen tevkif herkesi şaşırtmıştır. Kraliçe sinir buhranları geçiriyor. Öfkeden titriyerek dairesine çekili - yor. Fakat ayni zamanda da mem- nun... Çünkü kendisine iftira eden, namusile oynıyan hainlerden hiç ol- mazsa bir tanesi tevkif edilmiştir. Öyle ümit ediyor ki kendisini seven- ler ve daima iyiliğini istiyenler bun- dan dolayı gelip tebrik edeceklerdir. Uzun zamandanberi hiçbir kuvvet göstermiyen kralı da herkes bu cür- etli hareketinden dolayı tebrik ede - cektir. Fakat nekadar garip... Hiç kimse bu neticeden memnun görün- müyor. En yakın dostları bile krali- çenin yüzüne bakmaya ve Söz söy- lemeye cesaret edemiyorlar. Asılza- deler kendilerinden birisinin — böyle zelil bir hale düşmesine tahammül edemiyorlar. Kral Rohana kendisi- ni bizzat muhakeme edeceğini ve müsamaha göstereceğini söylüyor. Fakat başrahip kemali azamet ile bu lütfu reddediyor ve adi mahkeme huzurunda davasmın görülmesini is- tiyor. Mari Antuvanet bunlardan hiç memnun kalmıyor. Fazla acele etti- ğinden korkuyor. Gece odasına çe- kildiği zaman hüngür hüngür ağla- dığını hizmetçi kadınlar görmüştür. Fakat Rohan muhakemesine daha çok vakit var. Ağustos ayımnda vu- ku bulan teykiften sonra mahkeme kânunusanide toplanmaya karar ve- riyor. Bu kadar müddet-bu sıkmtılı meseleyi düşünmeye ne lüzum var?. Havai kraliçe yine zevk ve eğlence - lerine dalıyor. Meşhur Sevil Berberi piyesinin provaları tekrar başlıyor. Süslü elbiselerle güzel dekorlar için- de tiyatro oynamak, her halde çe- tin meselelerle uğraşmaktan — daha zevklidir. — Rokoöko devri 19 ağustos 1785 ta- rihinde oynanan bu piyes ile nihayet buluyor. ON BEŞİNCİ BAP Gerdanlık meselesi Gerdanlık meselesi hakkında söy- lenen bütün rivayetler o kadar ina- nılmıyacak şeylerdir ki bunu insan bir roman diye * okusa muharririn arttırma kurumu mübalâğa derecesinde hayalci oldu- *l üüü Çeviren: Rezzan A. E. YALMAN K j * Z| Kral Roehamn'ın tev kifine karar verdi ğunu zanneder ve vak'aya İnanmaz. Fakat bazan hakikatler hâyalden daha kuvvetli ve en hayalti roman- cılardan daha hayali olabilir. Bu gerdanlık meselesi hakkında bir - çok dünya muharrirleri kitaplar ve piyesler yazmışlardır. Hattâ büyük şair Gethe bile bu mealde bir tiyat- ro piyesi yazmıştır. Hakikaten ya- zılmış ve uydurulmuş hiçbir garip hikâye yoktur ki bundan daha garip ve daha inanılmaz olsun. Bütün bu hâdise bir kadın etra « fında dönüyor. Bu kadım, müflis bir asılzadenin bir hizmetci kadmdan doğmuş kızile bütün çocukluğunu yalmayak gezerek, şuradan buradan yemiş çalarak, hayvanlara çobanlık ederek geçirmiştir. İsmi de Jan'dır. Babaşının ölümünden sonra annesi küçük kızı bir parça ekmek mukahbi- linde satmıştır. Henüz yedi yaşında iken bir gün sokakta sahibinin he- sabına dilenirken çocuk süslü bir arabaya yaklaşarak sadaka ister: —- Valois hanedanından bir küçük kıza merhamet ediniz, der. Arabanım içindekiler de bu fakir çocuğun hakikaten Valois haneda « nından olup olmadığını anlamak için bir dakika dururlar. Fakat biraz sonra dikkatleri ve alâkalarr başka tarafa takılarak yürüyüp giderler. Bu gerdanlık meselesinde her şey hakikatten uzak görünür. Bütün ga- rip tesadüfler bir araya gelmiş, ol- mıyacak bir hal almıştır. Gerdanlık hâdisesinin kahramanı olan küçük Jan Valois hanedanınm hakiki bir çocuğu olduğu doğrudür. Babası dünyanm en berbat ada- mı idi. Sarhoş, kumarbaz ve sefih bir adam.. Ömrünü çapulculukla geçirmiştir. Babasının ölümünden sonra kız sokaklarda kalmış, her türlü iş görerek karnını doyurmus- tu. Nihayet bir asil kadım kendisi- ne günün birinde acımış, himayesi- ne almış bir terzinin yanına çırak koymuş, oradan bir ütücüye, sonra da bir çamaşırcıya çırak olmuştur. Nihayet bir gün asil, fakat fakir kızlara mahsus bir manastıra gir - meye muvaffak olmuştur. — Küçük Janda rahibe olmaya hiç istidat yoktu. Damarlarında kaynıyan © sefih babanın kanı manastırdan kaç masma, sebep olmuştur. Yirmi iki yaşındayken manastırın duvarmdan atlıyarak kaçıyor. — Ce- binde on para olmadığı halde bir müddet sokaklarda dolaşıyor. Niha- yet günün birinde karşısıma orta de- recede asil bir jandarma zabiti çıkı- yor. Adı Nicolas de La Motte... Bir müddet onunla serbestçe yaşadıktan soönra nihayet evleniyorlar. Düğün - den bir ay sönra dünyaya bir çift ikiz çocuk geliyor. Eğer istemiş olsaydı, Madam De La Motte sakin bir hayat yaşıyabi- lirdi. Kocası hiç kıskancç değildi, o- na istediği hürriyeti veriyordu. Çok yumuşak tabiatli bir adamdı. Fakat genç kadınm damarlarındaki coşkun Vdiois kanı galeyana geldi, kendisi- ni rahat bırakmadı. Ateşli bir gaye- si vardı: Yükselmek, her ne pahası- na olursa olsun yükselmek... (A-kası var) SN T VYEE