tatürk köprüsünün vaz'ıesas resmi A İstanbul cihanşumul bir beldedir Ne mutlu bu beldeye sahip olana! Dün Atatürk köprüsünün vaziesas resminde valinin alkışlarla karşıla- nan nutkundan sonra Dahiliye Veki- li Şükrü Kaya mülüm bir nutuk söy- ledi, Vekil bu nutkuna şöyle başladı “— Arkadaşlar, hemşeriler, Vali ve belediye reisinin şimdi bi-| ze büyük salâhiyetle şehir için ehem miyet ve kiymetini anlattığı bu köp-! rünün temel atma merasiminde bu l lunduğuma çok seviniyorum. İ Köprü hakkımdaki kanunun tanzi-! minde ve Büyük Millet Meclisinde! müdafaası 1 de bana düşmüştü Şimdi onu da hatırladım. Köprüden| vali ve belediye reisinin dediği gibi emin ve ferah geçerken herkes gibi! ben de sevineceğim. | Bu köprünün teşekkülü, inşa tar.) zı, mevkii, tediyatı, hattâ ihalesi| hakkmda çok münakaşalar, müzake- reler oldu. Güzel İstanbulun o güzelleşmesi İ-| çin ber vatandaş, akimm, hissinin ve vatanseverliğinin emrettiği kana- atleri söyledi, müdafaa etti. Bunla rm hepsi lâyık olduğu ehemmiyetle tetkik edildi. Nihayet bu şekilde, bu| tarzda karar kılındı. pese isabetin bunda olmasında ve taşıdı- ğı büyük ada lâyık olacak evsafı ha İz bulunmazındadır. Bu köprü İstanbulun iki güzel ya- kâsını biribirine birleştirecektir. Şeh- | rin muhtelif parçaları arasmda mu- asebat ve nakliyatı te- min edecek sabit vasrtalar elbet bun- dan ibaret kalacak değildir. İ Şehrin güzelleşmesi için ! köprüler, hattâ bügün örünen tünel ve yeraltı iferi tasavvur ve tatbik edile-| cek, o zaman şehrin güzelleşmesi idealini gönüllerinde uzak bir hayal gibi gören İstanbul âşıkları emelle- rinin tahakkukunu birer birer gör- mekle mes'ut olacaklardır, İstanbul dünyalar durdukça dalma erlemeye, güzelleşmeye, medeniye- te, sıhhate, zevk ve neşeye ait bütün| sosyal eserlere malik olmıya nam-) zet, hattâ mecbur bir beldedir. Hat- tâ burası bir şehir, bir belde de; Büyük Başvekilim İsmet İnönün İstanbulun imarına ait güzel bir ve- sile ile dediği gibi “Başlıbaşma ehem miyetli bir ülkedir.,, Bu Wkeye sahip olanlar her şeye, herkese karşı ne olursa olsun ve her neye mal olursa olsun bunu muhafaza ve müdafaaya mecburdurlar. “Türkler, bu yolun ezeli ve ebedi yolcusudur!,, Medeniyetin şartlarma ve ihtiyaç- larma uymak, muhafazanın, müda- faünm en emin yollarmdan biridir. Tarih te şahittir ki, Türkler bu yo- lun ezeli ve ebedi yolcusudur. Türk-| ler, bü şehrin eski surları etrafında akıttıkları kızgın ve kızıl kanlariyle gehre ebedi Türklük damgasmı vur-| dukları gündenberi şehri hiç durma- dan ve dinlenmeden daima ve daima güzelleştirmektedirler. | Ruhlarmdaki yüksek hislerinin ve bedii zevklerinin ve kalplerindeki e- zeli aşkm ve zamanlarla alâkadar felsefelerinin mermere ve tunca İn- kılâp etmiş abideleriyle bu şehrin ye di tepesini ve üç beldesini ayrı ayrı süslemişlerdir. Ne tarafa baksanız, herbiri yüksek bir zevkin erişilmez bir san'atin eseri olan mabetlerini, saraylarını, o kervansaraylarını, hanlarını. yalıların, köşkler hastanelerini, hamamların, mek teplerini, medreselerini, imaret. İerini, çeşmelerini, o havuzlarını ve selsebillerini ve sebillerini, türbelerini, yollarını, köprüleri. | ni, su yollarını, hayretlerle ve takdirlerle g inü. İstanbulu güzellestirmekte, zengin leştirmekte, süslemekte, Türkler ne- siller arasmda değil her neslin fert- leri arasmda müsabakaya çıkmış gi- bidirler. İstanbulda güzel esersiz bir saha değil, karanlık ve çıkmaz bir sokak bile bulmak güçtür. İstanbulun mazhariyeti Türkler kendilerinden evvel gelen- lerin eserlerinden beğenip korudukla| rmdan maadasnmn tezini “izlerini bulabilmek için toprakların çok altı- na inmek lâzımdır. İstanbul o kadar Türktür. İstan- Dul şüphesiz tabiatin en çok lütfuna Vali; mutku mazhar olmuş bir b an b de Türklerir elinde güzelle gehirdir. Fakat er bir mazhariyeti Türklerin ni tabiatin kendisine bahşettiği se- masından ziyade Türklerin diktikleri güzel eserlere medyundur. Türkler, bu medeni ve bedii vazifelerini müte madiyen ve mütezayiden “yapmakta devam edeceklerdir. , İstanbulun en güzel depri Bundan sonra dahiliye vekili C. H. P. genel sekreteri Şükrü Kaya, Bo- ğazların mahfuziyetinin devlete ve| vatandaşlara verdiği emniyet ve hu- zurdan ve şehrin im4r işlerinden ve ileri plânmın tanzimi için arsrulusal mütehassıs Prustun tavzif edildiğin. den ve şehrin bu suretle daha güzel- leşeceğinden ve yurtseverlerin emel. lerinin tahakkuk edeceğinden bahse derek demiştir ki: “— Istanbul en güzel devrini Ata» türk devrinde yaşamıştır, Zulüm ve istibdattan ve ecnebi işgalinden bu devirde kurtulmuş, medeni ve sosyal hürriyet ve terakkiye bu devirde ka- vuşmuş ileri hamle adımlarını bu devirde atmıştır. Bu devir gelecek ne sillere sağlam temeller kuruyor. Şehrin tarihini bitaraf olarak ya- zacaklar, bugünkü İstanbulu yakın krizin,, yangınlar felâketinin, hattâ işgal facialarnm yakmlığına rağmen en iyi devrini şimdi yaşamakta oldu- | ğunu yazacaklardır. Türk edebiyatınm mühim bir dev. resi İstanbul aşkının ve güzelliğinin ilham ettiği güzel girlerle doludur. Enderun edebiyatı deyip te geçilen bu şiirler, bu beyitler, bu gazeller, bu kasideler hâlâ hepimizin dilinde ve günlündedir. Fakat itiraf etmek lâ- zımdır ki, o zaman İstanbülun o gü- zelliklerinden istifade edenler pek mahduttu. Memleketin büyük bir kısmı ve İs- tanbul halkımın ekseriyeti impara- torluğun sarsilma ve yıkılma 'gürül- Yağmur altında yapılan mu okuyor tülerinin hicran ve ıstırabı içinde idi, 16 nc: asrm sonlarından 1919 sene- sihe kadar bu hicran ve “ıstırap ek- silmemiş, dalma artmıştır ve bunu da en çok duyan ve acisinı çeken İs- tanbul olmuştur. İstanbulun vatan emniyetinden duyduğu vicdan huzuru İstanbulun tarihini yazanlar, İs- tanbuluun vatan emniyetine, duy- dukları Vicdan huzuruna Atâtürk devrinde kavuştuğunu tesbit edecek- tir, Bir şehrin tarihi, ve hayatı yazı lirken objektif ve realist olmak ha- kikati bulmanın (yegâne yoludur. Sübjektif olarak yazanlar, ruhları- Wu ve emellerinin esiri olmaktan kurtulamazlar ve hakikati göremez- ler. Ekseriya bunlar ya marazi ve- ya siyasi bir bedbinlikle malüldürler, bedbinliklerinin zehirini taşıyan ya- zlar düşmanları sevindirir, dostları ve bilhassa vatandaşları rencide e- der, tesiri bundan ibarettir. Hâdisat yürür, yürür ya nikbindirler. O zw man da hayalin sihrine kapılarak hakikatten uzaklaşırlar, Bunun da mahiyeti bir temenni olmaktan ileri varmaz, Halbuki ben, bilhassa hem- şerilerime, her Iki tarza karsı da ih- tiyatlı olmalarını rica edeceğim. Bu bedbin yazılarla rencide olanlara hir çeyrek asır evvel biribirini kovalıyan Cihangir, Çırçır, Aksaray, Fatih, Ci- bali ve diğer büyük yangnlarm artık doldurulmasma imkân kalmadı deni- len sahalarını gezmelerini tavsiye e- derim, O, boş kalacağı iddia edilen gehiş yangın yerlerinde eski, ahşap, köhne evlerin yerinde şimdi taştan, demir. den ve betondan güzel ve kuvvetli binaların yükselmiş ve bütün o alan-| lârın kapanmış olduğunu görecekler- dir. Bu binaların Türkler tarafın. dan yapıldığını ve Türklere sit ol - duğunu öğrenerek #evineceklerdir. Yalnız bu manzara * atiye emniyetle |bakabileceğimizi ispat eden maddi bir delildir. İstanbulun imarımı ve dünkü merasimde bulunanlar BORSA İ © 29 AGUSTOS CUMARTESİ İParalar Sterlin 1 Dolar 20 Çek kuronu içika Gi Fransız ir. Liret İsviçre fe, Plorin Avusturya gilin Mirk Zior Penzo Leva Yen İsveç kurana Alim Bariknot Çekler Londra üzerine Paris üzerine Nevyork Liret Belga Cenevre Sofi Florin Çekoslovak Ayuşturya Mark İsveç küronu Tapan. pezeta Esham İş Bankası Mü N 034,75 120350 » O» , Hamile Anadolu * 60 2 100 Sirketi Hayriye Tramvay Bomonti Nektar Terkos Aslan Çimente Merker Bankası Oxmanlı Bankası Şark Merkez Eczanesi İstikrazlar Türk Borcu 1 iu we A gani A. B.G. Istikrazı Dahili Sivas — Erzurum Mısır tahvilleri 1886 I Siyabi 1903 1 100 ou IN Gi Tahvilât Rühtam Anadolu 1. ve TL » Ti 16.50 Mümessil 46,35 e mem in sosyal hayatımın ve muhtaç olduğu anasırm çokluğunu bilirim, Zaman unsurunun, yerini doldurmak hiç bir gayretin başaramıyacağı bir iştir. Yalnız hepimiz şunu iddia ve ispat edebiliriz ki, İstanbul mukadderatı, Türklerin tarihi ve talii ile birleştiği günden itibaren her gün daha ziyade! güzelleşmiştir. Ve böyle devam edip gidecektir. İstanbul, Türklerin bedi hislerinin h nmı taşıyacak ve 0- nu Âleme gösterecek bir şehir olacak» tır. Sulh, sükün: irfan, medeniyet; sıhhat ve neşe diyarı.. İstanbul sulh, si , sây, irfan, medeniyet, sıhhat, neşe ve zevk diya- rı olacaktır ve bundan Türkler ve Türkler kadar herkes Türklerin mi- safirperverliği ve kanunlarımızın ge- niş himaye ve müsamahasi altında istifade edecektir. İstanbul her vakit cihan - şümul bir beldedir. Ne mut- Tu böyle bir ülke - beldeye sahip olan millete, ne mut- lu burada oturanlara, ne mutlu bizim gibi ara sıra ge- lip onu yörelere. Bana nbul ve İstanbullular hakkında bu duyuşlarımı ve gö, rimi söylemek vesilesini verdiği vali ve belediye reisme ve belediye- bin sayın üyelerine teşekkürler ede- rim; le- Baş temel atılıyor Alkışlaria karşılanan bu nutku müteakip davetliler yağmur altında dışarıya çikarak köprünün temelle- | rini atma merasiminde bulundular. Unkapanındaki baş temele atılmak üzere şu zabıt hazırlanılmıştı: “İnşaat masrafı İstanbul halkınm verdiği meteliklerle temin edilmiş 0- lan bu köprü Ulu Önder, Yüksek Atatürkün namma izafe edilmiş ve bin dokuz yiz otuz altı senesi Ağus- tosumun yirmi dokuzuncu Cumartesi günü saat on beşte temeli atılmıştır... Bu rabtm altını Dahiliye Vekili, İnhisarlar Vekili, Safiye Emin, Say- lav Münir, eski nafıa vekili Muhtar, vali fen müdürü ve köprüler müdürü Imzalamışlardır. Zabıt bir teneke ku- tu içine yerleştirildikten ve içine iki lira ve birkaç yeni 25 Hkler atıldıktan No. 29 30-38-9386 A B jistânbul Yazan: MİTHAT CEMAV Para için kendi memleketine de hizmet eder Süleyman — Ben katil idam oluna- cak diyorum. Sacit — Ben olunmayacak diyo rum. Süleyman — Nasıl, o nliraya gi- İder misin? İ Sacit — Dediğim çıkarsa, sen ba- na karılı, rakılı bir ziyafet misin? Susuyorsun? Süleyman “Dur!” dedi. Başını kaldırdı; bekledi: Içeriye katil gire cekti, Katil benli Ahmet — kelepçeyle iki bileği yapışik, İki kolunun o tek ucunda bir çift yumruk — mahke- me kapısında durdu: Iki jandarma- om ortamda boyu uziyarak! Jandarmalar, bileğinden kelepçe - vi çıkardılar. Demindenberi susan izdiham, ikin- ci perdeden sustu. OKatil, sükütun mustatilinden geçerek maznun ye » e oturdu. Arkada kalan kalaba - bir kısmı katilin kulağını, bir İkasmı burnumu, bir kısmı ensesini | görüyordu: Bir saadet bedri tam halinde görünemezdi; herkes bu bir parça saadetten memnundu. | İzdiham birdenbire ayağa kalktı: | Hâkimler mahkemeye giriyordu. | Mahkeme reisi bir romancının işi- * ne yaramayacak kadar umumi yüzlü Müddetumumi muavini geniş a - idımlarla yürüyerek yerine oturdu; iddia kürsüsünde güzelleşti. Içeri .dışarı girip çıkan mübaşir. ler şimdi birer sütun gibi duruyor. lardı: Adaleti tepelerinde tutuyor - larmış gibi dilşürmemek için kımıl- damıyarak. Maktul Cevadm varis vekili Ad- İnandı; katil Benli Ahmedin de Sa kallı Vasfil n avukat tutacak parası ol- madığı için mahkeme, baroya (ada- lete yardım “1”) kâğıdı yazmış, ba- ro da İstanbul Avukatlarından Ah- Beyi, seçmişti, Mahkeme reisi; kimsenin işitmiye- ceği kadar 'işaretleşmiş sesle o müd- delumumi muavinine: — Buyrunuz! Dedi. Adaletin dekoru © kadar güzeldi ki halk kadar katil de bu- nu seyrediyordu. Müddelumumi muavini ayağa kal. İkmea, izdiham üçüncü perdeden sus- tu. Mühakemenin tahkikatı bundan jevvelki duruşmalarda yapılmıştı. Müddelumumi muavini cinayeti senesile, ayile, çeyrek s#aatile, mak- İtulün uzandığı seccadenin miliyeti. le anlattı; sonra suçun ceza kanu- Bunun .. . maddesine uyduğunu ve füllde cezayı çoğaltacak sebepler bu- lunduğunu davudi sesle söyledi. Avukatlar not alıyorlardı. Katil, cinayetini omüddeiumumi muavinin ağzmda tanıyamadı. Cina- İyet güzelleşmiş, hutbe olmuş, edebi. İyat olmuştu; eserdi. | Müddeiumumi çok güzel sesle: | — Ceza kanununun , . . inci mad- desine tevfikan maznun Benli Ah- medin cezalandırılmasnı muhterem mahkemenizden talep ederim; dedi. Iki kişi alt dudaklarını huni şek- line sokarak kafaları şakak şakağa, biribirlerine fısıldadılar: — Idam istedi, Bir külhanbeyi uzaktaki birine e- lile idam işareti yaptı. Süleyman, Sacidin kulağıma: — Bayıl bizim on lirayı!.. dedi. Sacit hâlâ inat ediyordu: — Müddeiumuminin istemesile ol. maz, dur bakalım, mahkeme ne di- yecek. Reis, avukat Adnana: ————— sonra bu kutu temelde hazırlanılmış olan çukura gömüldü. İlk defa altın şahmerdan ile dahiliye vekili, sonra , daha sonra Safiye Emin bu te- meli sıvadılar. Ondan sonra, sahilde sureti mahsusada hazırlanan yere vinçle ilk beton kazık çakıldı. Bu suretle, fiilen köprünün inşası- na başlanıldıktan sonra davetlilere orada hazırlanılan büfeden şampan ya, limonata, pasta ikram. edildi Dahiliye Vekili ilk şampanya kade- hini eline alinca: “İstanbulun ve İs- İ tanbulluların şerefine!" diyerek iç - İ sari altm ve bir yeni lira, bir yarım| meye başladı ve kendisini diğer da! | vetliler takip etti çeker | — Hazır misiniz? dedi. Adnan samilerin arasmda $i görmüş, gazetedeki makaleye kufi 1 istemedi. OO kadar mey aklma geleni, ağzma geleni Sö Iki eli masada âyağa rım kalktı. Maktulün varisi nani” davayı iştahsız anlattı. Fakat sö” ledikçe kendini beğendi; coştu; lanır gibi bütün vücuduyla 89 kalktı. Yüksek sösle Cevadm m yetlerinde durdu: — Reis beyefendi, dedi, müvel lemin oğlu, çok kıymetli Cevat B yin hayatıma çok genç yaşmda bir kurşun kıydı; o, memleketin midi istikbali idi; “Sorbonne” diploma almış, hayatını ilme mişti. Bir kurşunla duran kalbi memleket İçin çarpıyordu. Al Cevadm göğsüne atılan kurşun tan bağrını deldi reis beyefenÖ ei İSonra bir de katil kimdir, bunu şlnelim: Babası, anası meçhul “veledi maderbehata!...”, Abdullsif ve Havvanın günahkâr oğlu! Dedi. “Heyhat?” larla, “eyvah” larla, böyle birçok edatlarla terkibi izafilerle haykırdı; katilin sılmasını mahkemeden 20 dakik ca etti. Sonra “İdam” ın ilim tar* fına geçti: “Cemiyeti beşeriye İf “idam” acıydı, fakat ilâçtı! Kanlif dı, fakat ameliyei “cerrahiye İğ Bunları söylerken, vücudunun içir ikinci bir vücut bu teşbihlere bay yordu. Artık susamıyordu; k söylediği bu kadar güzel şeylerin b mesine kendi de kıyamıyordu; lüyor, söylüyor, ve söylerken di nüyordu: Elinde kalpakla, © söylediği nutukta idam “vahşet” © Şimdi fesle söylediği lâkırdıl “idam” “adaletin- medeniyeti! İd Kendi kendini * söviyordui Nek san'atkârdı. A Birdenbire Moizin karısı Raş” hatırladı: “Reis beyefendi, dedi; B li Ahmet denilen bu cani iki hay kıymıstır. Nişanlısı Cevat Bey katlinden bir hafta sonra da Madi” Raşel teesslirlinden fücceten öldü!” Benli Ahmede bakarken feth: ülkeye bakan serdardı. Fakat Dİ) denbire davanm iş tarafını hat” dı: Cevadın' anasını memnun ef iy “Hukuku şahsiyesine karş! 5 bin lirayı maktulün validesine K#” ilin vermesini,, mahkemeden istedi. Cevadım anası, oturduğu yer mırlıdanıyordu: “Allah etmesin, # | temem; para mara İstemem; şu sık herifin asıldığını dünya öreyim, bana para da o, bayram diyordu. Mübaşir, omuzuna © le dokundu; parmağını dudağına türererk işaret etti us!” Süleyman şaşırmıştı; Sacidin lağına eğildi: — Vay canms, bu avüketlik © tuhaf şey Sacit? dedi; bu Cevat mu, Adnanm eski karısının İnci danlığını çalan heriftir. Adnan nü evinden köpek gibi kovdu; ge. methede ede göklere çıkarıyofi şaştım bu işe alimallah!, Sacit avukatları çekiştirdi. Ikisi de Cevattan daha mukad satsız olan iki adam birini çel A dikleri zaman biribirlerinin mami larına beş on dakika inanırlar v8 ribirlerine hürmet ederlerdi. j Fakat beş dakika süren bu hü, metin içinde her zaman olduğu # simdi de Süleyman düşünüyorü” Bu Sacit herifi mütareke oluncs / meni, Rum kadınlarını Ingiliz bitlerine - taşımış, karılarm Af; Fatma olmadığını anlayınca, za! ler Sacidi kovmuşlardı; gene ef hürmetin içinde Sacit te düşünü”. du: Bu Süleyman herifi mahiseti lunca Adnanın konağındaki dert dosyaları çalmış, Entellicens .0 se satmıştı; hariciyeye bir e müsteşar olacaktı; fakat bir Bi: “Osmanlı hükümeti fazla verirse, bu Süleyman Ingilizleri” v dosyalarını çalıp onu da miri rs İçin kendi memleketine de P! af eder” demiş ve bu Süleyman # van Hanından kovulmuştu. Li (Arkas (1) Müzshereti aliye,