e— (i TAN 1-7-035 A Dünya Gazetelerine Göre Hâdiseler AVRUPALI GÖZİYLE Türkiyed News Chronicle'den: 'Türkiye Cumufiyeti kendi lehine ölarak yalnız gençliğin müzaheretini temin etmekle kalmadı. Faşist hükü- metleri de bunu yapmıştır. Fakat Tür kiye, kadınlarının İş birliğini de ka - zandı. Türkiyede bütün kapılar kadın dara açılmıştır. Kadınlar politika, eko- nöomi ve yasa alanlarında erkeklerle tam bir hak eşitliğine sahiptir. Hattâ ekseriya kadınların birçok yerlerde teşvik maksadile tercih edildiklerini bile gördüm. Sanki gençliğin teşvika ihtiyacı mı var? Genç metkepli kızla- Tın yetişmiş bir hatip serbestliğile beş bin kişi karşısında söylev verdikleri- ni gördüm, İstanbulda genç bir kadın avukata hakimlerin kendisine erkek meslekdaşlarına gösterdikleri hürme - ti esirgeyip esirgemediklerini sordum. Muhatabım hayretle yüzüme baktı ve “elbette hürmet ederler, niçin etme- sinler?” dedi. Büyük annesi hâlâ te- settür altında yaşayan ve bizrat ken- di annesi de sırtından çarşafı atalı an- cak yirmi yılı bile geçmeyen bu bayan bu değişiklikleri kendisi kadar tabi telâkki edemeyişime hayret ediyordu. Vakıa Anadolunun iç taraflarında bu- lunan kadınların yarıdan çoğu hâlâ gargaf giymektedir. Fakat bunların çoğu sırtlarından — örtülerini atmak için hükümetin bir işaretini beklemek tedirler, Aymtaplı basit bir kadınla birlikte bir tren seyahati yaptık. Kom partımanda erkek bulunmadığı için peçesini açan kadın içini şöyle döktü: *“Adana kadımları cidden bahtiyar- gır. İşittiğime göre oranın valisi çar- şaf giyilmesini yasak etmiş. Artık on- lar çarşafsız sokağa çıkarlarsa kom- gularının kendi haklarında birşey söy- lemelerinden çekinmiyecekler. Biliyor musunuz ki çarşaf giyilmesinde ısrar eden kadınlar değil, erkeklerdir? Av- rupalı elbiseleri giyecek olursak biz- lere esvap masrafı olarak verecekleri parayı düşünüyorlar.., Bu söze her iki miz de güldük. Kendisi ile beraber se yahat etmekte olan annesi söze karış- muyordu, Bu taraflarda tren hattı ye- ni tesis edildiği için bu yaşlr kadınca- ğız ilk defa olarak tren seyahati ya- piyormuş. Yanımızdan kayıp giden manzaralardan bir türlü gözünü ayır- mıyordu. Biraz sonra sevinçten yürü gülerek “bize bu harikulâde güzel ye ni şeyleri verdiği için Allah Atatürk- ten razı olsun.,, diye mırıldandı. Bu kadın 1928 de Lâtin harflerinin kabu lünden sonra 45 yaşında iken okuma ve yazma öğrenmiş, o zamana kadar hemen hemen umüumi olarak okuma ve yazma bilinmeyen bu memlekette | len muallimlerin ve münasip binaların e Kadın bu inkılâp bu noksanı pek büyük fark larla telâfi etmiştir. Birçok başka hu- suslarda olduğu gibi bu işte de Tür- kiye Cumuriyeti sabırsızdır ve genç meslin yet beklemeden her iki uçtan birden başlıyor. Bütün şehirler- de meccani akşam mektepleri yaşlıla: ra okuma ve yazma öğretmektedir. Askeri vazifeye çağırılan her genç ©- kuma ve yazma imtihanr geçirmeğe ve lüzumu olduğu takdirde ders gör- meğe mecburdur. Türkiyede tahsil mecburidir ve Üniversite de dahil ol- mak üzere bütün mektepler ücretsiz- dir. Bu programı tatbik için lâzım ge- eksikliği senelerce devam etti. Bugün dahi yaşları yedi ile on iki arasında bulunan ve tahsil imkânr bulamayan birçok çocuk vardır; fakat memleke- tin her tarafında bir gün içinde yeni bir mektebin ortaya çıktığı da görül- mektedir. Dağınık köylerde oturan ço cuklar için civardaki dağlar üzerinde yate mektepleri kurulmuştur. Hattâ bazı ileri görüşlü terbiyeciler Anado- ku içerisinde hâlâ göçebe halinde ya- şayan kabilelere bile muallimlerin ter- fik edilmesi lüzumunu ileri sürmekte- dirler. Eminim ki pek yakın atide Tür kiyenin bütün çocukları tahsil imkânr Taladitlacdıri Bü : işi başkaları değilse bile, temamiyetini bulmuş olan Türk bürokrasisi başaracaktır. Kısmen eko nomik sebipler dolayısile bütün ilk mekteplerde ve liselerin çoğunda muh telit tedrisat yapılmaktadır. En muha fazakâr şehirlerden biri olan Kayseri- de bugün bile annelerin, erkeklerle yanyana çalışacaklar diye on beşini geçen kızlarını Mensucat fabrikaların da çalışmağa gördermedikleri nazarı itibara alınırsa bu harekâtm pek bü- yük bir ehememiyeti vardır. Fakat hü- kümet mümkün olan en kıst müddet #arfında sanayileşme ve garplılaşma- ya mâni olan engelleri yıkmağa karar vermiştir. Her yıl ilk baharda “çocuk haltası,, kutlulanır. Bu hafta içinde yapılan —>rasimlerde, saydarı günden güne artan erkek ve kız izciler mü- Bim bir mevki alırlar. Diğer küçük mektepliler ise beyaz yakaları temiz siyah veya gri önlükler giyerler. Spor mi hıkh:.lınyıpıh:.—hr.hhı:;: konserlere, gardenpartilere davet mektep bundan böyle lir. Türkiyede Mmuayyen bir bilgiyi ezberleten bir yer değil, çocuğa hayatın ve çalışmanın ne olduğunu Ezreten bir kurum ola- caktır. Bütün bu değişiklikler, şimdi- ye kadar en sıkı bağlarla müttehit bir şekilde kalan Tür: aile hayatıma da bittabi tesirlerini İcra edecektir. Bu bağlar gevşemiş değildir. 'ter- | Kral Kostantin ve Kraliçe Sofi ve Ol- Yunanistanda Eski Kral Hane- La Volont&e'den: Hükümet mahafili, Meclisin açılışın da, reyiğma müracaat için karar veril meden evvel müessesan meclisinin, 1924 senesinde Papanastasiunun teş- kil ettiği meclis tarafında kral aile - sinden haksız olarak alınmış olan Yu- nan tabiiyetinin tekrar kral ailesine vermesi fikri hâkim olmaktadır. Bu fikir Venizelosa aleyhtar olan siyasi kimseler arasında geniş bir akis uyan- dırmıştır. Bu fikrin hakikate inkılâp etmesi için teşebbüslerde bulunulma- * düşünülmektedir. Saylavlardan bir grap, meclis'. ilk toplantısında 1924 senesi mücssesan meclisi tarafından verilmiş olan kararım hükümsüz adde- dilmesi hakkında meclise bir teklifte bulunacaktır. *yni mahafil, Kral Kos tantinin kemiklerinin — Yut istana naklinin, Yunanistanda monarşinin yeniden tesisinden sonra vâki ola) Ceğine dair, Kral Jorjun evvelce ver. mış olduğu kararı bu defa yeniden tet kik etmesi için lâzımngelen teşebbüs- lerde bulunmak üzeredir. Bu teşebbis. muvaffakıyetle neticelendiği takdirde Kraliçe Elizabet ganın kemikleri mümkün mertebe ça- buk Yunanistana nakledilecektir. Şu- nu da ilâve etmek lizumsuzdur ki bu nakil işi yüksek tören ile yapılacak ve Yunan milleti, Yunanistanın menfa- atlerini feda etmek istemediğinden dolayı menfada ölen Kral hakkında te zahüratta bulunmak için bir fırsat el- de iş olacaktır. Diğer taraftan ve- rilen göre saylavlardan ve mü nevverlerden ve halk mümessillerin - den mürekkep Lir ! yet Amerika Bir- leşik hükümetlerine giderek monar - şinin yenidzn tesisi Yunanistanda mü salt bir vaziyet ihdas edeceğini Ame- rikadaki Yunanlılara anlatacaktır. Di ier bir haberi 3c birçok saylavlar 1922 de kurguna dizilmiş olan alt: ba- kanın beraetini meclise teklif edocek lerdir. La Volonte'den: Papanastasyu Selânikte rejim mese Jesi hakkında gazetelere verdiği diyev de milletin bir ecnet' hanedanın gel- mesini asla işitmek bile istemediğini ve ferdin ve umumun hürriyetini an- cak cümuriyetin temin edeceğine kani bulunduğunu söylemiştir. Bu mesele bakkındaki - “jakaşalar Kelalonya si yaset adamının sergüzeşt arayâan (ik- rinde vücut bul uş ve bugünkü hü. kömzti- müsait davranması yüzün - den bu gibi fikirler memlekette mü » sait bir zemin bulmuştur. Papanaatas yu diyevine devamla &< 2iştir ki: Meclisin reyilâma müracaat kararı vereceğinden haberdar değilim. Biz berhalde yeni bir cumuriyet - tesisine karar verdik. Krâallık tahtı üzerinde kurulamayacı'ttır. Çünkü o milletin ekseriyerine değil, yalnız bir siyasi fırka üzerine dayanryor. Biz hükümet danı Yunan Tabüyetine Alınacak Kral Jorj teminat aldık. Bunlar bize cumuriyet için savaşa girmeği vadettiler... ral Kondilisin hattr etinden bah sederken Kondil' ' hiç bir zaman hakiki bir cumuriyetçi - sayılmadığını söylemiş ve : — Kondilisin son beyanatı kimseyi hayrette bırakmamıştır. Unutmamalı- dır ki Kondilist Cumuriyetçiveya mo narşist olmaktan ziyade Kondilisit - larak tanınmıştır. demiştir. LA AA RTRER AAA Yunan meclisi Yarın toplanıyor Yunan gazetelerinden: Yunanistan'da ulusal kurul bir- kaç gün evvel bakanlar kurulunda verilen kararlara göre 1 Temmuz- da toplanacaktır. Temmuzun 2 sin- de Başkanlık Divanı seçimi yapı- lacak, ertesi günü Başbakan Çal - daris hükümetin beyannamesini okuyacaktır. Bundan sonra yapıla- cak bir iki toplantıda ise son par- lâmentonun feshinden şimdiye ka- dar hükümet tarafından çıkarılan kararnameler tasdik olunacaktır. Ulusal hurul, ü zamanda rejim işi içir bir geneloy yapılmasına ha- rar verecek ve 15 Teşrinicvoelde toplanmak “-ere dağılacaktır. Patris gazetesine göre, kralcıla- rın Başkanı M taksas'ın başkanlık seçimi yapılır yapılmaz ulusal ku- rula bir teklifte bulunacak ve bu teklifle eski Kral Yorgi'nin tahta geçmek üzere davet edilmesi hak- kında karar verilmesini istiyecek - tr. Metaksas, bu teklifi yapmakla bir husmı derhal krasağın geri geti. rilmesini ister gibi gözüken parlâ- mentodaki hükümet grubunda iki- lik yaratmağı gözetmektedir. Diğer taraftan gazeteler, ulusal kurul toplanmadan evvel kabinede bazı değişiklikler yoz:lacağını da yazmaktadırlar. — Frangiadakis ve Rodop Saylavı Papaaımos kabine - ye gireceklerdir. Kondilis. -8Temmuzda İtalyaya gidecek, fakat orada fazla kalamı- yarak bir hafta sonra Belgrat yoli- le dönecektir. Çünkü temmuz orta- larına dağru tedavi için Almanya- ya gidecek olan Başbakan Çaldari- *e vekölet edecektir. Hükümet, verdiği harara göre, geneloy esmasında tam surette nö- tür kalacak, fakat bu hal, hüküme- ti tutan saylavların halkın arzusu Papanastasırı bundan sonra Öene- | AVRUPA SIYASSI Roma Konuşmaları Le Journal'dan: Habeşistan meselesinde Eden ile siyasal İtalyan devlet adamları ara - sında cereyan eden müzakerder, bir sonuç vermemişti. İki traf, Habeş işin de noktai nazarlarını biribirinden öğ- rendiler. İlk defa oluyor ki; İngilte- re hükümeti, İtalyanın Habeş mesele- ginde takip ettiği hakiki hedefleri an- Jamış oluyor. Haber almdığına göre Eden, İtalyayı tatmin edebilecek men faatleri öğrenmek ve harbin önüne geçmek için İngilterenin ne suretle işe müdahale edebileceğini anlamak istemiş imiş. Musxolini, buna açık bir sürette cevap vermiş imiş. İtalyanın noktai nazarına göre, Habeş işi, son hâdiselere münhasır kalamazmış. Ha- beş meselesi fer3 değil külli bir bal suretine bağlanmak gerekmiş...,, Journal des Debats'dan: Eden'in seyahati iki maksatla yapı! mıştı: 1 — İngiliz - Alman deniz anlaş - Mmâsı. 2 — Habeşistan meselesi. Birincisi azçok sonuçlandı. Eden gazetecilere dedi “Mussolini ve ben, Avrupanın teskini için çalışmak imkânları hususunda Londra bildiriği we Stresa kararları mucibince devam- jstilâya uğrayacak.. Mussoliflu pro- jeyi kabul etmedi. O istiyor İHabe- Şşistanda özgürce hareket etsibu ül- keyi himayesi altına alsın. İlya 25 Ağustosta Jenev'e murahhatönder- meği kabul ediyor, ancak, ftai na- zarının önceden kabul edilmini ile- ri sürüyor. Yoksa Uluslar tumun- dan çekileceğini ilâve ediy Eğer İtalyan delegeleri Cenevreygiderler †19 uncü maddeye dayamık mev- çut muahedelerin tadilini iyecek - lerdir. Bu teşebbüs, çok tekeli bir emsali teşkil eder. Sözün ksı, İngil terenin Habeşistan meseletleki te- gebbüsü kısır kalmıştı: İta, İngil- tereyi şu iki şık karşısındalundur- du: 1 — Uluslar kurumu rafından İtalyaya Habeşistan üzerir bir mav da verilmesi yahud: 2 — İtalyanın Habeşisda mün- ferid ve kat'i hareketi.. Le Petit - Paien'deni Kaydetmek gerektir kiabeşistar meselesi hakkında İtalya İngiltere arasında doğrudan doğrubir konuş manın vuku bulmuş olmameselenin sulhan halli hakkındaki f#lerin hak sız olmadığına delâlet ediDoğu Af- rikada hüküm sitren ve & iki müd da mutabık kaldık.., Anlaşıldığına göre, bir uzlaşma ze- mini bulunmuştur. İngiltere -Avrupa kıtası meselelerini İhmal etmemeği ka bul etmiş, buna mukabil de İtalya iki taraflı aflaşma usulüne itiraz etme - meği taahhüt eylemiştir. Bu iki taraflı anlaşma en ziyade hava paktına aittir. Stresa formülünden uzaklaşmış bulu- nuluyor. Bu da Almanyanın lehine - dir. Habeş meselesine gelince: Bunda, Eden maksadını temine muvaflak ola madı. Mussoliniye yaptığı teklif ve telkinler reddedildi. î:[ılıınnh tek- lif ettiği plân şu imiş: Habeşistan İtalyaya Ual-Ual havalisini ve Somali ile Erythrde'yi biribirine bağlayacak bir demiryolunun geçeceği bir parça araziyi terkedecek ve ökonomsal imti yazlar verecek ve Nil'i besleyen nehir İer havzasında İngiliz kontrolünü ka- bul edetek... Buna mukabil Habeyis - tana Zeila'da deniz kıyısında bir is - kele verilecek, finansal yardımda bu- Tunulacak..; Sözün kısası, Habeşistan tamamile İtalyan himayesine girmek- ten kurtulmakla beraber mahdut bir İN . B önüne konan bu işte kendi düşün - dükleri gibi hareket *melerini me- netmiyecektir. firkasına sensup birçok kimselerden İ ZZ ZZZ detle her türlü #ücl hartleri vm « kânsızlatan yağmur mevi esnasiti- da arsıulusal diplomasi, tikt vazi » yete göre bir hal çaresi ibilir. Göz önünde bulundurulacak imaller ne olursa olsun, Uluslar Kmu işlerile meşgul olan İngiliz Bar şimdilik mes'ul İtalyan devlet ânlarile her türlü temasın zait ve İinsuz oldu- Buna kanaat etmiştir. PariSoir'da Tngiliz Bakan: Edeninmada T! yan Başbakanı ile yapttonuşmal Tın neticesiz kalması, İtnların Ha beş işini her ne bahasolursa ol - |sun halletmek istetdikli göster » | mektedir. Eğer büyük upa devlet« leri İtalyan isteğine Mfakat etmi- yecek olurlarsa Italya slar kuru « mundan çekilmeği bilese almıştır. Öyle anlaşılıyor ki Müfni, Ingilte- renin İtalyaya Habeşil üzerinde bazı menfaatler temilmesini bile kâfi görmemiştir. Italhı sistema - 'tik bir plân dahilinde reket ettiği | gün gibi âşikârdır. ) — Kapıcı! Bana bir taksi çağır. — Ben kapıcı değilim. Bahriye zabitiyim. — O halde bana bir gemi çağır! KA KA M AAA MA — Gel bakalım dostüum, Ko- nuşalım biraz. Patronun yanında olması, İs- panyolun —bozulan - sinirlerini yatıştırmıştı. Onun, demir gibi K Bürhan CAHIT | iğilmez, bükülmez iradesi ya- yerinden epey uzaklaşıncaya | nındakilere de cesaret veriyor- :a kadar dört nala gittiler. du. $ . Patron )oonuumıyonlu Omuzları düşmüş bozuk, ye- : . Uzaktan Buıbınııuı işçi evle- | nik bir halde Turgudun yanına y Ti görünmüştü. geldi. Kuru otların üzerine bağ- Kasabaya inen küçük tepede Üç dört fıstık ağatı yere koyu yeşil bir gölge serpiyordu. Turgut hayvanın gemini kas- daş kurdular. Turgut hiçbir ha- zırlık yapmadan sordu: — Ondan bahsediyorlardı de- ğil mi,... Nadyadan! tı. Moreno'nun göz kapakları ğ Ağırlaştı. Durdu. Moreno da | titredi.Fersiz mavi göz bebekle- & onu takip etti. rinde hâlâ o korkunun heyecanı Patron hayvandan atladı ve | belliydi. Ürkek, ürkek baktı. yedeğe alarak fıstıklardan biri- | Patronun ok gibi saplanan göz- leri önünde mukavemet etmesi- ne imkân yoktu. Başını iğdi, Turgudun gındeııl. katr sesi zuna koydu: — Çekinme arkadaş, dedi. Her şeyi biliyorum, Senin söy- liyeceklerin bana belki de yeni bir şey öğretmiyecek. Yalnız Pirovaniyi öldüren kelime ce- dir, bunu anlamak istiyorum. Moreno biraz ferahlamıştı. | Patronun — söyledikleri onun kendisine bir dert ortağı olduğu- Nu gösteriyordu. Kısık, belirsiz bir sesle: — Her şey bildiğin gibi dos- tum. Her şey bildiğin gibi. — Peki anlıyorum. Fakat son dakikaların münakaşası neydi? Moreno da müthiş anrı hatır- lamağa cçalışıyordu. Arasıra nefesi kesilerek, sesi kısılarak anlattı: — Beraber dönüyorduk. Muh tarın elini sıktık.Biraz ayrılmış- tık ki Pirovani Amerikalıya: — Buadamın elini dostça sıkmak sana yakrısmaz, dedi. Vatson hakaret dolu bir kah- kaha attıktan sonra: — İçimizde yüzü krzaracak insanlar varsa birinci plânda sen gelirsin! dedi. . Ben bir fırtına kopacağını sezmiştim. Hakikat ifademde söylediğim gibi hayvanı biraz sürdüm. Fakat onların konuş- tuklarını tamamiyle — işitiyor- dum. Pirovani kızmıştı: — Adi herif, diye bağırdı. Senin ne kanlr plânlar kurarak onu elde ettiğini keşfetmedim zannetme. İşte buna üç el silâh sesi ce- vap verdi. Başımı arkaya çevir- diğim zaman Vatsonun atmı mahmuzladığını, Pirovaninin de hayvandan yuvarlandığını gör- düm. Zavallı bir kelime bile söylemeden gitti. Turgudün yüzü çok karışmış- &. Sesinde hafif bir titreyiş bel- li oluyordu: — Pirovaninin bu son kelime- lerinden sen ne anladın. İspanyol ümitsizlik gösteren bir hareketle ellerini açtı: — Hiç... Fakat onun her hal- de bir şeyler bildiği anlaşılıyor- du. — Vat$on hiçbir şey söyleme- di mi? — ©O söylemedi. Yerine ta- bancası konuştu. Turgudun kafası bütün fos- forunu yakarak işliyordu. İki mühendis bir zaman sustular. Sonra patron kalktı: — Gidelim, dedi. İşler geri kalamaz. Moreno bir gölge gibi onu ta- kip etti. e Heryana cıkarılan jandarma kuvvetleri Amerikalı mühendise tesadüf edemediler. Onun güney yolundan yayan gınırları aşıp gitmiş olduğu an- laşılıyordu. Bütün resmi araştırmalar bu vak'ayı aydınlatamadı. Hâdise- nin en yakın şahidi olan More- no onların ne üzerine münaka- şa ettiklerini söylemiyordu. Ve bu nokta patronla aralarında acı ve kanlı bir sır olarak kaldı. Bunu ifşa etimekte hiçbir fay- da yoktu. Amerikalının kaçmış olması her şeyden önce vak'a - nın özünü kaybettirmişti. Onla- rin bu yolda resmi makamları aydınlatmaları hâdisenin gidisi- (Tatler) ni ve sonunu detirmiyecekti. Hemen hemeir iki ay için- de Basıbrin'in kin havasını yırtan bu silâhısleri ve kokuları herki ürkütmüştü. Hattâ hükümete burada asa- yişin yolunda faediğini göre- rek kasabadakindarma kuv - vetini arttırmIfasıbrinile Mid yat yolu üzeri! ayrıca bir ka- rakol daha kutstu. Bütün -bu beketler, arzu edilmiyen şey herkesten çok patronun canttıkıyordu. O, bütün bükülen kanların kaybolan rahi ve sükünetin mes'ulünü bilrdü. Hattâ bu- nu daha İstanlıdan gelmeden önce kestirmi İstanbul gibi sosyetesi genve kalabalık bir erde hâdiselı yapan kadının nbula gönöy denecek bir köşede Mery'ı gibi, melek gi- bi yaşaması İnin: yoktu. Zaten karıştırıcı, bitdiriei bir mah- lük olan kada, kadın cinsinin Nadya en krcık bir örneği idi. Onun bu 'sta kadın yetiş- tirmiyen Basn için bir fitne var)