| İ | İ 30 -6-035 Ankara ÇAFPLAR YUNANIİSTANLA TiCARETiMiZ Takas Anlaşması Daha Uygun Şekle Konacak (HUSUSİ MUHABİRİMİZ BİLDİRİYOR) Ankara, 29 Yunan takas anlaşması, hükümetimizce, feshedilmiştir. Yeni anlaşma yapılıncaya kadar, eski ınlışr:na meriyette kalacaktır. Parise giden heyetimizin dönüşte Atinaya uğrayarak Yunan hükümetile anlaşmaya varmak için müzakerelerde bulunması ih- timali kuvvetlidir. Fakirlerin Tabiiyet Harçları Ankara, 29 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Dış Bakanlık 'dış memleketlerde bulunan vatandaşların konsoloshanelerimizde kayıtlarını yaptırırken, şehbenderler nizamnamesi mucibince, , kendilerinden alınan 500 - 600 kuruşluk tabiiyet harcının fakir watanc ardan alınmaması için kanuni bir imkân olup olmadığı- ni Finan Bakanlığından sormuştur. Finans Bakanlığı, yaptığı tet kikat neticesinde ecnebi memleketlerde bulunan fakir vaı.ınd'ıış- lardan bu harcımn alınmamasının müvafık - olduğu neticesine şvarmıştır. ibrahim Tali'e Vekâlet / 'Ankara, 29 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Trakya genel Müfettişi Ibrahim Talie doktorlar bir müddet istirahat tavsiye et tiklerinden, Içbakanlık müsteşarı Vehbinin Trakye genel müfet- tişliğini bir kaç ay vekâletle idare etmesi kararlaşmıştır. Vehbi yakında işe başlamak üzere Trakyaya gidecektir. Kendisine tef- tiş heyeti reisi Sabri vekâlet edecektir. i Ankarada Bir Şölen ” Ankara, 29 (Hususi muhabirimiz | raları sarmaya, barışlarda yoksul yav- bildiriyor) — Bugün Çocuk Exirgeme | ruları kucaklamaya hazırız. Yurda sağ kurumunun çocuk bakımı okulunu bi- tirenlere diplomaları kurumun hazır- | * ladığı güzel bir törenle dağıtılmıştır. | BÜN 'Toplantıda kamutay başkanı Abdül - balik Renda, İç Bakanı Şükrü Kaya, Gümrük ve İnhisarlar Bakanı Rana, saylavlar, Sıhhat Bakanlığı ve Esirge me kurumu ileri gelenleri, banka di - rektörleri ve birçok bayanlar bulun - muştür. İstiklâl marşından sonra oku- Tu bitizen bir bayan tam bir özenle ku zumdan ayrılırken duygularını anlat- ALNYT KAZlATi ; &n buhran- t çağlarında bile göğüs açarak koşa- cağımız Ülke için, hayatını verenler- den olacağız. Savaşlarda kanayan ya- lık veren, karanlıkları yok eden ülke Sana göz veriyoruz. Senin yürüdüğün yoldan biz de, senin gibi, gideceğir.,, Okulu bitirenlerin duygularını u « zun boylu anlatan bu sözlerden sonra, Çocuk Esirgeme kurumu Ankara mer kezi başkanı Dr. Fitnat, okulun kuru- Tuş tarihini kısaca anlatmış ve yeni mezunlara, bulundukları Menni etmiş ve muvaffakıyetler miştir. Bundan sonra davetliler mel tebi gezmişler ve hazırlanan büfede ağırlanmışlardır. Zara'da Atatürk Günü guğlra, 20 (Hususi muhabirimiz bil- itiyor) — Atatürk günü ilçemizde çandan ve büyük törenle kutlulandı. Farmakoloğlar Birliği kongresi | Pratik farmakoloğlar birliği, senelik kongresini dün gece ga - at 22 de Halkevinde Yapmıştır. Kongreyi birlik Başkanı Ah . met Nuri açmış, kongre riyase - tine Zühtü seçilmiştir. Kurumun bir senelik Taporu ile mürakabe heyeti raporu ökun | olarak mı muş, Münakaşalardan , Bönra her ikisi de kabul edilmiştir, Hafta tatili meselesi üzerinde de görüşülmüş, kurum namma başkan Ahmet Nuri, kurumun | ir. bilhassa bu mesele ile uğraştığı nr ve Emgenler kurumuna (far- mıkqloğlı.r birliği) müracaat edildiğini ve oradan gelecek ce- vabın beklendiğini söyledi. Kon gre, tatil meselesinir hallini ida re heyetine bıraktıktan sonra nizamnamede bazı maddelerin tadilini konuştu. Yü son verildi. tur. Yapılan Nerilmiştir, Müzakere sonunda idare he - yeti seçimi yapıldı ve toplantı - Toplantı çok gürültülü o! seçimde Ğ a ığına Cağaloğlu eczane. sinden Ahmet Nuri, umumi kâ. tipliğe Taksim eczanesinden Hü seyin Cahit, Asbaşkanlığa Kara köy ezzanesinden Zühtü, Vez - nedarlığa Kanzuk eczanesinden İsmail, muhasipliğe Türkiye ec xanesinlen Bünyamin, azalıkla- ra da Mthmet Kâzım eczanesin- den Süleman ve Unkapanı-ecza nesinden Filip seçilmişlerdir. Toplan'ıya gece 1,30 da son Bugün şehrimizde Ankara, 29 (Hususi muhabirimiz. den) — Finans Bakanı Fuad Ağralı, mezuniyet almış ve İstanbula hareket etmiştir. — Ekonomi işlerine Ziraat Bakanı vekâlet edecek Ankara, 29 (Husust muhabirimiz bildiriyor) — Ekonomi Bakanr Celâl Bayarın Rusyaya hareketinden sonra Bakanlık işlerini vekâleten Ziraat Ba- kanı Muhlis Erkmen Börecektir. — Efgan elçisi Başbakanın köşklerinde 29 ÇALA.) Yakında izinli emleketine gidecek olan Ef- gan büyük elçisi Ekselans Sultan Ah- Met Hanı Başbakan İsmet İnönü bu- Bün köşklerinde öğle yemeğine alrkoy Tuşlar ve uzun müddet görüşmüşler- Ankara, — | Tekirdağ Valiliği . Ankara, 29 (Tan) — Tekirdağ va Hiğine, vekllette bulunan mülkiye mü. fettişi Hâşim tayin edilmiştir. — Matbuat genel direktörü Beliyor Ankara, 29 (Tan) — Matbuat ge- nel direktörü Vedad Nuıi:ıı, lııgiıliı gazetecilerile görüşmek Üzere, pazar- tesi günü İstanbula Bidecektir. Dün gece saat ikide şehrimize ya- rem saatten fazla süren sağnak halin. de yağmur yağmıştır. Birçok ev halkı gerek sık sık çakan şimşek gürültüle. rinin verdiği korkudan, gerek evlerin akmasından yataklarından kalkmak pek şiddetli olduğu için damları en güvenli bir çok evler bile gkmıu. Bazı yerlere ,ıldırım düstüğü edilmektedir, Finans Bakanı mecburiyetin0> kalmışlardır. Sağnak | Coste Bugün Dönüyor (HUSUSİ MUHABİRİMİZ BİLDİRİYOR) Ankara, 29 Frantiz tayyarecisi Coste burada bazı temaslarda bulunduktan sonra bu akşam İstanbula dönmüştür. Parise gidecek Tica- ret heyeti geliyor Ankara, 27 (Hususi muhabirimizin telgrafi) — Ekönomi Bakanlığı müs- aa lamdan a ale bi Nn Hse gilmek Üzere İstanbula harekct etmiş ve istasyonda Bakanlık ileri ge lenlerile dostları tarafından uğurlan- | mıştır. Paik Kurdoğlu, İstanbul tica- | ret odasında tetkiklerle meşgul bulu. nan Türkofis as başkanı ve ofisin Fransız masası şefi ile birlikte hafta içinde Parise gidecektir. Türk - Pran- siz kleringinin 7 Ağutsostan itibaren mefsul olmasına karar verildiği alâ. kadarlara bildirilmişi Kaçakçılar Ankara, 29 (A.A.) — Geçen bir hafta içinde muhafaza örgütü biri ölü 29 kaçakçı, 728 kilo gümrük kaçağıy- le, üç tüfek, 22 mermi, 6300 defter 'a kâadı, 20 kaçakçı hayvanı ele Şi Yugoslavyada Yeni Hükümet (Baş tarafı 1 incide) edilen siyasal partilerin hepsi de gir- miştir. Yeni hükümet tamamen Yu - goslavya'yı temsil eden bir kabinedir ve bu kabinenin dahilde sükünu temin edebileceğine şüphe yoktur. Bununla beraber, Yugoslav iç poli- tikasını yakından takip edenler bu- nun, daha başka bir kuruma geçmek için bir istihale hükümeti olduğuna inanıyorlar. Yeni hükümet, karşı partilerin en çok gözüne batan Seçim Kanımtı- nu değiştirecek ve yeni seçim yapıla- cak. Yugoslavya'nın iç kurumunun Yyüzü de ancak bundan sonra belli ola- çaktır. Bu bakımdan yeni Yugoslav hükümeti, partiler arasında bir müta- reke sayılabilir. Stoyadinoviç, Yugos- lav siyasal hayatının en nazik bir dev- rinde üzerine çok ağır yük almıştır. Ancak gerek tecrübesi, gerek Yugos- lav ulusuna telkin ettiği inan, bu ağır yükümü başarmağa ümit verecek ka- dar büyüktür. Yugoslavyanın dış si "i lince; başbakanın 'da söyletiği Eibi, kabine krizi ile bunun hiçbir ilgisi (alâka) yoktur. Dış siyasa Yugos- lavya'da hiçbir vakit bir parti mexze lesi olmamıştır. Esasen bir ayağı Or: ta Avrupada, bir ayağı Balkan'larda saplanmış olan Yugoslavya'nın dış si: yasası © kadar dallı budaklıdır ki, ko- İay kolay istikamet değiştiremez. Bu. nun içindir ki, son krizin si| ile bir ilgisi olmadığını ıövı:::un.”y: 'nİ başbakanın diplomatik bir söz söy- lemeyip, doğruyu ifade ettiğine ina- ; A, Şükrü ESMER TAN SAĞLIK, ESENLİK Bir Kaç Düşünce, Spor Üzerine Öyle sanryorum ki, onlar da usan- mışlar artık.. Kabak tadı vermiş ola- cak. Bir Fransız hekimi anlatıyordu: Onur ve kıvanç duyarak söylerim, fi- zik egzersislerini gençlik terbiyesi s- rasına sokanların birincilerinden sa- yılırım. Spor Fransa'da nasıl başladı, nasıl yol aldı ve şimdi ne hale geldi, bilirsiniz. Gerçekten görülmedik bir kerteyi bulmuş olan bu başarık, © başlangıcı görenlerden olup ta bugün yaşıyanları sevindireceği yerde, ye- Tin direyor. Yok, biz bunu isteme-, miştik, dedirtiy Ne istemişti onlar? Gençlere ve on- ların analarına, babalarına anlatmak istiyorlardı!: Düşünce gibi, gövdeyi de terbiye etmek, gücü, dayanıklığı arttırmak ,ona kıvraklık ve yumuşak- slik vermek. Va O zamanlarda çocuk terbiyesile uğ- Taşanlar bunu yan çiziyorlardı. — Gövde egzersizini gençlerin terbiye- sine sokmakla şunu öğretmek ve an- latmak istemişlerdi: Sağlam düşün- ce, sağlam gövdede olur. Yalnız dü- şünce ile uğraşıp ta onun kabı olan bedeni savsamak (ihmal etmek) tabi- ate karşı günah işlemektir. 'Tam sağ- hk, gövdenin tam bir uyumu demek- tir. Gün geçtikçe sporun yüzü değişti. s.inı;:î:hfıııemiudm bambas- ka bir şey oldu: Sporcular için eğlen- ce, sporcular için m&lek... Bu değiş- meden doğan psikolojik, moral biçim- sizlikleri bir yana bırakıyorum; sağ- lığa dokunan uygunsuzlukları alıyo- Tum. « Kötülük şurada: Fizik egzersizi sporla karıştırılıyor. Büsbütün karış- tırılmasa bile birinci ikinciye ulaştı- ılır. Oysa ki, ikisinin arasında temcl- bir ayrılık vardır. Spor bugünkü anlayışa göre bir yarış ve yeniş ilke- &i (unsur) dir. Düşünmeden spora bu anlam verilirse spor gerçek bir teh- like kaynağı olabilir. Ne olursa olsun, her egzersirde geçmek ve yenmek duygusu tabiidir. Her kişi dakini yenmek ve geçmek ister.” Bu bir önüdermek (re- kabet) tir ki, faydalı ve verimli olmak gerektir. Bunun — sınırları vardır. O sınırları aşmamalıdır. Aşıdırsa spora atlanmş olur. Temelinde çetin bir iş olan spor bir de böyle bir yarış araçı (vasıta) olursa büsbütün yorucu ve yıkıcı bir kılığa girer. Koşu gibi; bi- siklet yarışları gibi oyunlarında biri- birini geçmek düşüncesi son kerteyi bulur. Ve çok kötü ve uğursuz 'son- İâra Varır. TŞTRCA vEye ada" varur > ranlar güçlerinin yettiğini yapacakla- rı yerde haddi aşarlar, kendilerini teh- Hkeye düşürürler. Sporun yüksek de- recesi seçme olarak yaratılmışlara bi- çilmiş kaftan olabilir. Güç kaynaklar bol ve gür olanlar, onlar istediklerini yapabilirler Şampiyona yarışında bir rekör kırmada koz — güçlü bir istek, kuvvetli bir iradedir Yoklayınız ken- dinizi, iradenize, gücünüze güveniyor- sanız atılınız ortaya. İyi bilmelidir ki, spor bedeninizi pek az geliştirebilir. yapamaz. Bu hulyanın ardında koş- mak, korkunç tehlikelere atılmaktır. Pek çok örneklerini görüyoruz, bun- ların... e Gençlerin yürekleri akiverdi &pora. Spora atılıverdiler. Meram bedenle - rini yetiştirmek, geliştirmek olduğu- nu unuttular. Sporda kılavuzları sonurları oldu, Ünlü şampiyonların resimlerini özel yahut günlük gazete- lerde görmek, yenlerini (zafer) ökü- mak gerçekten imrenecek şeyl.. Açık hava oyunlarına kim ne dez? İyilik- lerini saymaktan başka... Ama alabil- diğine yarışa kalkmamak şartile... du- rulur mu? Karşısındakini yenmeli, Un almak, san almak. Dar bir çember içinde olsa da, Kendini - belletmek, Düzeyden yukarı - sivrilmenin tadın: tatmak. İşte yanlışlık burada başlar. Guürürü kabartan yenleri (zafer) elde etmek için ilk önce iki şeyin ger- gekleştirilmesi lâzımdır. İhtisas — ve şiddetli antrenman. Sporda ihtisası olmak, beden terbi- yesi bakımımdan yanlış bir düşünce- dir. Bu ancak beden kuvyetlerini ge- Tiştirdikten sonra onları husust — bir tarzda terbiye etmek istiyenler için doğru olabilir. Yoksa ihtisasa dağru- dan doğruya spordan başlanırsa bü- yük bir kusur yapılmış olur. Çünkü tabii beden kültüründen uzaklaşılmış olur. İhtisas demek, ötekilerin zara- rına olarak bedeni: kısmının ga- lebesi demektir. Böyle yapılırsa be» denin ahenkli ve tam olarak gelişme- si temin edilemez. Antrenmanlar, gövdeyi spora alış- tırmak için çalışmalar, parmakla gös- terilen seçkin şampiyonlar gibi yara- tılışta dayanıklı olmıyanlara çok 7a - rar verir. Ne kadar şampiyon adayla- ı (namzet) vardır ki, ustalarının baş- larındaki taflan dallı çelenge göz di kerek bu tehlikelere göğüs açmışlar- dır; sonunda çekeceklerini düşünmi- yerek.. Sporda bir ihtisas seçerken ilerde elde edilecek Üün ve sanın parıltısi içinde bu tehlikeler görülemez. Bu iş- te kılavuz, dediğim gibi, şahsi gurür ve arkadaşların teşvikidir... Hekim, işe başlamadan önce omun düşüncesi- ni almak, bunu kimse aklma getir - mez. Günün birinde bir bozukluk olursa bunu tamir için hekim ©o vakit düşünülür. Yalnız bizde mi? Her yırîk böyle. Avrupada spor grupa namlusu var. spuâ: söz P:syı'm.k salâhiyeti olan hekime müracaat ediyorlar, şampiyon olacak gencin fizik kabiliyetini anla- mak için... Yalr'z bu kadarı da ye- tişmiyor: — Bu Cusulü genişletmeli. Spor yapacak genç sıkr bir yoklama- dan geçmeli, sonra arkasını bırakma- mal. Hafif bir egzersizden, bir an- trenmandan sonra hekim gözü altın- da bulunmalı. Ta ki korkulan bir tehlike yerleşmeden görülmüş, olsun. Geleceği önlemek, gelip yerleştikten sonra onunla uğraşmaktan pektir. Spor egzersizler'nden sonra bedenin yorgunluğa karşı dayanması, yorgun- lukla beden vazifelerinin aralarında uyuşması.. bunlar hep anlaşılacak, bi- Hnecek şeylerdir. Sonradan — gelece- gin önceden önünü almak böyle olur. e İsterseniz açık bir örnek alalım. Antrenmanda, egzersizlerde hiç şüp- he yok, görülürde en çok mütccssir olan yürektir. Yürek sarsılacak mr, sarsılmıyacak mı, &porlara girişmez - İden önce bu u anlamak gerekmez mi? Yürek gücünün yettiği sporlarla uyuşabilir. Bu uyuşmanın da bir had- di vardır. Haddi aşarsa genişler, yür, kalınlaşır. Kendini salıverir, ze- bun düşer. Çok ileriye gidilirse o ka- dar kuvvetten düşer - ki, birdenbire mtühim arızalar yapar. “Zorlanmış yü- rek” dediğimiz işte budur. Pek ilerle- mediği halde 073 böyle vak'alar fi- zik sarfiyatı keserek çabalamağı — ve her şeyi bırakarak dinlenmeği ihtar eden bir anlam âlır. Kanım dolaşma- sına düzen veren yürek kapaklarının koptuğu ve egzersiz esnasında düşüp ölenler olduğu kaydedilmiştir. Da - marlarda tansiyon başlangıçta yükse- lir, sonra düşer. Uygunsuz sporlar sinirleri de bozar. Zorlu sporlardar sonra ateşlenenler, yorgunluğa ve bedenin genel d —anık- liğenın azalmasına ve yerine sinirlen- meler, öfkelenmeler oluyor. Ne beklerken ne görüyoruz! Spor- dan istediğimiz $u idi: Bedenin ala- bildiğine serpilip gelişmesi, güçlenip kuvvetleşmesi... Verdiği bunun tersi- ne olarak: Getreği gibi yetişmemiş bir beden, daydfüksiz, D icrelas vek dayalikaız — bir sağtık... Neden bu? Sporun güce, kuvvete göre olma- masından... Yoksa sizi büsbütün başka bir adam Antrenmanların keyfe göre ileri götürülmesinden... Sağlık yoklamala- Tt istatistiklerine bakılırsa Fransa'da yirmi yaşındaki gençlerin yarrsı spor yözünden silâhlı işe eciverişli çıkmı - yor. Bu muydu spordan bekleniler Hiç şüphe yok. Deneye deneye kan- dık artık: Gereği gibi yetişmeden, kı- sa bir zaman içinde kendilerini zorlı- yarak beden egzersizleri yapanlar arasında — bu egzersizlerden ol - muş — yürek, mide ve sinir karışık- lıkları görülüyor. Başkalarını geçmek ve yenmek gibi boş bir gururla körüklenmiyerek sırf beden terbiyesine yönülmüş olmak şartile herkesin kabiliyetine göre be- den egzersizleri ve sporla uğraşması- Hr İsteriz. Spor a&lanma girmeden önce genç- ler hekim yoklamasından geçmelidir- ler. Yoklamadan geçenlerin birçokla- tı bu alana hiç çekinmeden girebilir- ler. Birçokları da oraya ya hiç gire- mezler, yahut o alanda ancak sakına- rTak adım atabilirler Spora kabiliyetli doğmuş olanları bile antrenmanda hekim gözetmelidir, haddi aşan — bir yorgunluğun önüne geçebilmek için... Bu disipline boyun eğilmezse iayda umulan bir şey bir tehlike olur. Şah- si, belki soysal bir tehlike,.. Dr.Rusçuklu Hakkı ÜZEL ——HEmmmer Yeşilay günü Bugün Yeşilayın bayramıdır. Ye - şilay üyeleri ile ülkü arkadaşları içi bir program bazırlanmıştır. Bu prog- Tama göre sabahleyin Şirketi Hayri- $ —— MÜNASEBETSİZ Sağ elimde kalem ve sol elim de başım; ne yazacağımı düşü « nürken kapı açıldı ve içeriye girdi. Bilirim betsiz ve yılışık bir adamdır, Terbiye de nilen mânasız alışkınlık yüzün - den: — Buyurun... Dedim. Dememek olmazdı. Oturdu. — Haydi bakalım, bana bir şey ısmarla!.. — Çay?.. — Soğuk bir şey.. £ İçimden geçti “kendini ye,, diyecektim. — Bir şerbet?.. — Ne ise. Gelsin pakaım.., Ismarladık.. Ben yine kale * mi elime aldım; başladım düşlün meye: — İşin çok mu? — Görüyorsun? — Aldırma canm! İki satır çırpıştiriverirsin, şuradan bura- dan. — Olur mu hiç?.. — Olur olur.. Bırak da bi « raz çene çalalım.. Ö — İşim var. Sen şerbetini iç! Bana da müsaade et!, — Yoo! Ben görüşmeye gel- dim. — Aman aklımda iken sora- yım., Kuzum; Karaköy köprüsü kaç metredir. — Neden sordun.. — Ortasına kadar iki dakika da koştum da... — Bilmiyorum.. — Dün bir yerde idim. Bozdo- ğan kemerini kimin yaptırdığı - nı bulamadım. — Ben de bilmiyorum. — BSen ne biçim gazetecisin? — Bu genin pencere poyraza mı bakar?.. — Evet!.. — Kışın burası sıcak olur mu?,. — Şöyle böyle! ğ — Kuzum sana bir şey sora | Sağımama baştan savma cevap verme.. Zencefil reçeli nerede bulu » rum? — Mısır çarşısında... — Yok, bulamadım. — Arkadaslardan bir sorsan., — Olmaz şimdi iş zamanı... — Bes dakikada olur yahu! — Olmaz dedik yal.. — Ama bundan istiskal çı kar (yarı ciddi yarı lâtife) Artık patladım: — Sen ne münasebetsiz adam sın yahu! Sana iş zamanı oldu - ğunu anlattık. Ha bire sorar du- rürsun! Çıkacak mısın odam - dan yoksa çağırayım mı hade - meyi?.. — Tesekkür ederim nezaketi nize. Biz de sana arkadaş diye geldik. — Bana senin gibi arkadaşını lüzumu yok kuzum. — Pekâlâ.. Pekâlâ... Ve çıktı gitti. Ben de başım dinç olarak şu satırları ancak ya zabildim. Çünkü o kadar sinir - lendim ki, anlatamam. Böyle ar kadaşın boynu altında kalsın. B. FELEK Sü Bakanı ve Moskaova elçisi geldi Sü Bakanı G. Kâzım Özalp ile Mos- kova büyük elçisi Zekâi dünkü tren- yenin 68 numaralı vapuru 8 de köprü- den kalkacak, Beşiktaş, Usküdar, Ka- dıköy, Heybeli ve Büyükadaya uğra- yarak Yalovaya gidecektir. Kıdem zammı yapılacak muallimler Kıdem zammı isteyen ilk okul muallimlerile müddetini doldu - ran ilk okul müfettişlerinin ma- kam maaşları için bir cetvel ha- zırlanmıs ve tasdik edilmek üze- re Kültür Bakanlığma gönde - rilmiştir. Cetvelde 212 muallim ve 3 müfettiş ismi vardır. Cetve- Je Ankaradan şehrimize gelmişler ve istasyonda karşılanmışlardır. Mosko « va elçisi şehrimizde bir müddet isti - rahatten sonra yeni vazilesine başla- mak üzere Moskovaya gidecektir. —— 110 Cami tasfiye edilecek Evkaf tasfiye komisyonu işi « ni bitirmiştir. 110 cami kadro ha rici — bırakılmıştır. " -Bunların imlam, hatip ve müezzinleri olan (200) ü mütecaviz vazifedar da açıkta kalmıştır. Bunlardan 65 yaşını bitirenler daimi mezuni - lin tasdikından sonra bu mual - | Yete tabi tutulacaklar, diğerle - limlerle müfettişlere paraları | ri de açık yerlere verilecekler - verilecektir. dir, :