t n AŞK VE MÜSHİL İLACI " Değerli bir akıl doktorumuz, İzzeddin Şadan, Fransızların tecrübelerini hatırlatarak aşkın müshil ilâcile tedavi edilebile - ceğini bir gazeteciye söylüyor; Nüvesi fiziyolojik olan ve cinsi- yet insiyaklarımızdan fışkıran bu ihtiras, nihayet, sadece bir zehirlenmeden ibarettir ve bar - sakların iyice temizlenmesile bi ter, demek istiyor. İnsanı yerinden sıçratacak bir keşif bu! Ne? Diye bağırıyorsunuz, asırlardanberi şairlerin aradık - ları aşk eksiri, Fuzulinin içtiği alevi söndürecek su, bir bardak Hintyağından mt ibaretmiş? Demek aşkın karargâhı gönül değil, barsaklardır ve insan bu- nü ilk zamanlarda anlasaydı yeryüzünün bütün Mecnunları, bütün Leylâlarından kurtula - caklardı; içlerinde Werther'de olduğu halde aşk için kendileri- ni öldürenler ecelleri gelinciye kadar yaşayacaklardı. Hele ba- kınız, demek Roma tarihi büs - bütün başka istikamet alacak, zira Marc Antoine, Ciâopatra'sı nın yılan iştahlı kollarından ya- kayı sıyırmak için bardak bar - dak sinameki yuvarlayacaktı. Nasıl? Sevgilimizin hayali, karnımızın içinde en sefil bir madde gibi yaşıyor ve onu bar- saklarımızdan defetmek için müshillere sarılmaktan başka çare yok, ha? Ah, doktorun hakkı var, bu asrın bir çok aşkları göndllden ve kafadan değil, tenasül gudde lerinden - doğuyorlar. Bunlara müshilden daha sefil ilâçlar da lâyiktir, Fakat bütün yüksek ümitlerimizi ve isteklerimizi fe- dere ederek bir tek merkeze bağ layan, bütün ihtiraslarımızın bir tek ihtiras halinde kalkınma sına yarayan, tekemmül, yaşa » ma ve yaratma hızının en müte- vettir şekli olan, gönülden ve kafadan doğma aşklar, ilâç bile istemezler; çünkü hastalık de- gildirler. Mevzüları olan- kadın veya erkek sevgili, hakikatte bü | tün ideallerin beşeri bir sembo - lünden ibarettir ve bu aşkı öl - dürmeği düşünmek, en geniş mânasile yaşama hamlesini kır- makla birdir, ki, İzzeddin Şa - dan bunu yapmaz, çünkü bir doktor olduğu kadar da ruh | adamıdır ve yapamaz, çünkü ya ratılışm — bütün hikmeti bu aş- | kın içinde saklıdır. Peyami SAFA — Trakyaya yerleştirilecek göçmenler Bu ay içinde Balkanlardan çokça göçemen gelecektir. Bun- ların büyük bir kısmı Trakyada yerleştirilecektir. Trakyaya yerleştirilecek gö - | çmenlere — yaptırılacak - evlere ait kereste, cam, tuğla gibi mad delerin pek çoğu satın alınmış - | tır, No. 69 " . » Erik Çiçekleri Mahmud YESARI ilkbahar çiçeğine, bir fulyaya benziyordu. ,, Kolumdan dürtüldüğünü duy- dum. Kadriye, gözünü kırparak | bakıyor: — Ne o, arkadaş, görüyorum kaptırdın kendini! Genç kızı gösteriyor: — Meymenet hanım! Genç kızın incecik parmaklı küçücük elini sıkarken, Kadri- yenin sürprizini düşünüyordum. Kadriye, sağ tarafta, camlı bölme ile duvar arasındaki per- deyi açtı ve karanlık dar aralık- tan geçti, küçük bir odaya girdi. Bu oda, ortasından iki — kapı ile bölünmüş bir koridor gibiydi. Sağda, yüksek arkalıklı, Ü sırma işlemeli kırmızı şam işi atlas kaplanmış bir divan; kö- şede üstüne dört köşe bir saat alt raflarına albümler konmuş bir etajer vardı. Solda, yan oda- YUNDÜKCE | miyet kapatılıp İşlerimizi kendi ken- Şehir bandosu dün de ikinci halk konserini Sultanahmet parkında verdi — Fethiyeden bisikletle yedi günde Ankaraya ve oradan da şehrimize gelen gençler Kabzımallarla ihtilâf sürüyor Belediyenin yeni yaptırdığı sebze halindeki kiralanmayan yazıhaneler 4 Temmuzda tekrar arttırmaya kona- caktır. Alâkadarlar, kabzımalların ev- velki hareketlerinde ısrar ederlerse bu defa da yazıhaneleri kiralamıyacakla- rını söylemişlerdir. Buna sebep te, be Jediye ile kabzımallar arasındaki anla- şamamazlı yeniden — doğmasıdır. Bundan birkaç gün evvel belediyenin bu işlerle uğrasan salâhiyettar erkâ- nından biri, halde dükkân kiralamı yan kabrımalların, yazıhane tutanla- ra nisbetle iki mislı olmak üzere üç bü ra teminat mektubu vermek şar- tile yeni hakde serbest satıs yapabile- çeklerini söylemişti. Aradan zaman geçtiği halde kabzımallara bu hususta bir tebliğ yapılmamış ve birkaç gün sonra belediyeye yapılan müracaat ü- zerine de ayni zat tarafından üç bin lira temina mektubu megelesinin bir fikirden ibaret olduğu yollu tuhaf bir cevap verilmiştir. Bunun üzerine kab- zımallar ikinci arttırmaya da iştirak etmemeğe karar vermişlerdir. Kabrı - mallar, yeni hal nizamnamesinin bazı maddelerinin imesi için müra | caat ettikleri alâkadar makamlardan | cevap beklemekte ve halde serbest sa- | tış yapmak iddiasında ısrar etmekte- dirler Hükümetle Başbaşa! Gayrimtibadil işlerinin bir türlü so- nuca başlanamaması ve bonoların da günden güne düşmesi gayrimübadiller arasında haklı bir endişeye sebebiyet vermektedir. Bundan dolayı birçok gayrimilbadiller, cemiyetin bu işle hakkiyle meşgul olmadığından şikâ - yet etmektedirler. Bu münasebetle dün kendilerile temas ettiğimiz bir - çok gayrimübadiller şunları söylemiş- lerdir : — Bir senelerce süren bu işlerden artık bıktık. İçimizde bu yüzden va- tını yoğunu sarfederek selalet çeken- ler çoktur, Senelerdenberi Gayrimü badiller adı ile kurulan cemiyet söz bu işleri dürelteceği yerde büsbü n karıştırdı. Zaten devede kulak alaca- Bimız paranın binlerce Hrakını da ce- miyet memurlarma veriyoruz. Eğer, bu işler yıllarca bu şekilde devam ede- cek olursa günün birinde bütün İstih- | kaklarımızın memurlara maaş vermek le tükendiğini göreceğiz. Onun için | zaten hiç bir iş görmemekte olan ce- dimize hükümetle görürsek biz de tıp- kı mübadiller gibi azaml istifade et - miş oluruz. Bakınız size cemiyetin | ya açılan kapının yanlarında divanın kumaşından kaplı iki koltuk duruyordu. İki koltuğun yanlarındaki küçük yuvarlak masaların üst ve altlarında renk li kapaklı haftalık mecmualar göze çarpıyordu. Duvarlarda, renkli tablolar ve aile fotoğrafileri asılıydı. Sol köşedeki dört köşe masanmn üze- rinde bir gramofon vardı. | Kadriye, kendini divana attı, | odaya benimle beraber giren Meymeneti çekti, yanına oturt- mak istedi. Genç kız, telâşla ileri atıldı: — Bir dakika hanımefendi. Hava pek sıcak, kapıyı açayım. | Ve koştu, odanın önündeki | camekânlı terasa —açılan camlı kapıyı açtı, döndü, Kadriyenin yanına oturdu: —— Nasıl oldu da, bizi hatır- ladınız? Kadriye, genç kızın kıvırcık, mat altın saçlarını okşiyordu: — Seni, daima hatırlarım, ci- cim! , Beni gösterdi: — Fakat bu müfsit, ahlâksız a gaytimübadillere ne kadar zararlar yapmış olduklarını şu misallerle anla- tayım: Finans Bakanlığı bundan bir müddet evvel gayrimübadillere bazı tekliflerde bulunmuş, fakat dediğimiz gibi yüksek istihkaklıların menfaati- ne bu teklifler reddedilmiş ve binler- ce fakir gayrimlibadil sefalet içinde bırakılmışlardır. Bu tekliflerden biri 1000 liraya kadar olan küçük istihkak sahiplerine Bakanlığın nakden para vermeği kabul etmesidir. Fakat ne - dense bu teklif kabul edilmedi. Bü - tün alacaklara karşı yüzde yarım ve- tilmesi kabul edilmiştir. ki nda da gene, zaten zengin olan yüksek istih- kak sahibi birkaç kişinin menfaatleri gözetilmiş, diğer taraftan binlerce kü- Çük istihkak sahibi olan fakir gayri: mübadillerin sefil kalmasına sebebi yet verilmiştir. Diğer taraftan cemi - yetin dağıttığı bonolar bugün 9 mil- | yen liralıktır. Halbuki buna mukabil Satılan emlâk tutar; ayda 100,000 li- rayı bile bulmuyor. Demek ki bu va- ziyette bu dokuz milyon bononun tas- fiyesi atıcak on yıl, belki de daha faz- la sürecektir. İşte bundan dolayıdır ki mübadil bonoları 80 kuruş ederken bizim bonolar ancak 16 kuruş etmek« tedir. Bugün gayrimübadilleri kur - tarmak için onları hükümetle başbaşa bırakmalı ve hükümetten mübadillere yanılmış olan muamelenin gayrimüba | dillere de yapılmasını istemelidir.., Lağım suları ve Şişli bostanları Şişli Çocuk hastahanesinin lâğım sularının bostan ve bahçeleri kirletti. ginden şikâyetler olmaktadır. Bu hu- süşta dün kendisile Sıkhat direktörü Ali Riza Baysun bi- ze dedi ki: *— Çocuk hastahanesi civarındaki Katlo apartımanı yanından başlayan bir ana lâğım vardır ki bu lâğım yolu zeminden bir buçuk metre asağıdadır ve denize kadar gitmektedir. Üstü ör- tülüdür. Bundan başka bir lâğrm da- ha vardır ki bu da, hastahanenin ar- kasından gider, ikinci ayazma mevki- inde esas ana lâğımla birleşir. Bunun da üstü kapalıdır. Işte bu lâğım bun- dan dört ay evvel kapalı iken tıkalı olduğu görüldüğünden — açtırılmıştır. Fakat bu csnada bir bahçıvan bu lâğım yollarından birini — giz- N şekilde açmış ve — lâğrmın suyundan istilade etmeye kalkışmış ve havuzlar yapmıştır. Beyoğlu kay - makamı ile hükümet tabibi yaptıkları bir tetkik esnasında Jâğım suyunu bahçe sulama işlerinde kullanan bah- çıvanı belediye kanununa göre teczi- ye etmişlerdir. O civarda diğer bit a- damın da apartımanlardan birinin ka- Yörifer sıcak su borusunu delerek isti- Lf_hm. beni rahat birakmıyor Genç kız, korkak korkak ba- na bakıyordu. Boynumu bükerek başımı sal- ladım; — Yalan değil, hanrmefendi. , Bunu, pek mi garip söylemi: tim? Genç kız, yüzüme baktı, kaşlarını kaldırdı, çıngıraklı bir kahkaha kopardı. Öyle şen, öyle içten gülüyordu ki kalbimde bir genişlik, tazelik duyuyordum. Acaba, Kadriyenin hazırladı - ğı sürpriz bu miydi ? Bu, gülüş değerdi. Durgun düururken, kılı- fını yırtıp açılan bir konca gibi çatlıyarak gülüşü, göze ve gö- nüllere bir ziyafetti, Bu genç kızın gülüşünü hiç unutmryacağım. Kaşlarını kal - dırıp gözlerini biran kırpıştırı- şı ve ince dudaklarını açarak gülüşü, gözlerimin önünden git- miyecek. Kimbilir, nasıl kendimi kaptı- rarak bakmış olacağım ki Kad- KN ŞEHİRDE OLUP BİTENLER | görüştüğümüz | fade etmek istediği görülmüş, fakat sıhhi mahzur mevcut olmadığı için bu adam hakkında takibat yapılmamıştır. Bahçe ve bostanların civarında bazı ufak su birikintileri görülmüş ise de bunların son yağan yağmurlardan ha- sıl olduğu anlaşılmıştır. Dün Beyoğlu hükümet tabibi direktörlüğümüze gel miş ve bu hususta izahat ta vermiş- tir.,, Fethiyeden Anka- raya yedi günde Bisikletle Osman Çekiç, Haydar Doğan, Halil Dündar adlarında 3 sporcu dün trenle Ankaradan şehrimize gelmişlerdir. Bu çler, Fethiye spor kulübünün teş- vil iye - Tefenni - Burdur-Di | nar * Sandıklı - Afyon - Kütahya - Eskişehir - Sivrihiâar - Polatlı ve An- kara yolunu bir haftada almışlardıı. Fethiyede terzilik yapan Osman Çe- kiç diyor ki: “— Geçen sene Haydar Doğanla kararlaştırmış ve Fethiyeden Antal » yaya kadar gene böyle bir bisiklet ge- | zisi yapmıştık. Fethiyeye dönüşte ku | lübümüz olan Ege Gençler Birliği ida | re heyeti bizi Ankaraya göndermek is tedi. Bu sefer yanımıza Halil Dünda- k ve Fethiye - Ankara yo - irahatlerimiz hariç - bir haf- tada aldık. Durak yerlerimizde kay - abam N d Halkaslk asindan ve spor birliklerinden gördüğümüz yardımı her zaman şükran İstanbula trenle gelişimizin sebebi, buradaki bisiklet yarışına yetişebil - mek ve girebilmek içindir. Eğer bize Üç yarış bisikleti, verilir ve müsaade edilirse bu müsabakalara — gireceğiz. Yarışlara girmemize simkân görüle - mezse iki gün sonra bisikletle Fethi- yeye döneceğiz.,, Şeker kaçakçılığı Suçluları Şeker kaçakçılığından suçlu bulunan Salâhaddin Rifat ve arkadaşları hakkında ihtisas mahkemesince verilen kefaletle tahliye kararına, gümrükler ida resi itiraz etmiştir. İdare, yap - tığı müracaatla, kefalet akçele- n arttırılmasını istemekte - dir. Öğrendiğimize göre, itiraz üzerine bu dava hakkındaki ev- | rak ve dosyalar ağır ceza mah- kemesine gönderilecektir. sına almış! — Yavrum, benim şen çocu- ğgum! Onun, Kadriyeye kuzu gibi sokuluşu, beni de - keyflendir- işti saniye düşünmedim ana da böyle sokulsa... Kadriyenin uyanık zekâsın- dan korkuyorum. Sezişleri o ka- dar keskin ki, adeta hava zerre- lerinden kapıyor . sanıyorum, Bana, gözucu ile bakıyor.. Beni ustalıkla kontrol ediyor. Meymenet, güldü, gül. nunda yo:“ldıı: elini gö bl.mlll , yorguüun n s0- luk alıyor: E t Bo — Oh! çok güldüm.. Neye bu kadar güldüm.. Kaşlarını kaldırarak, yalvarır gibi bakıyor: — Ah, affedersiniz beyefen- di.. Ne yapayım, elimde değil... Huy işte.. Çok gülüyorum.. Şim di kimbilir, benim için neler söylersiniz.. Kendimi tutamıyo- rum.. A, çok fena. Kadriye, tatlı bir gülümse- © (KÜÇÜK HABERLER || * Evvelce de yazdığımız gibi, Ni- sandan beri vilâyet kazaları dahilinde damızlığa elverişli olmayan hayvan- ların burulması devam ediyordu. Bu- Tulma nihayet bulmuş ve bu ameliyat vneticesinde vilâyet ve kazaları dahi- finde 295 at, 1545 kara sığır boğası, 214 manda boğası, 216 koç, 264 teke burulmuş, ceman 3134 hayvan damız- lıktan çıkarılmıştır. & Hükümetçe Macaristandan Ka - racabey barası Merinos yetiştirme çiftliği için satın alınan damızlıklar- dan 17 kıscak, 15 katır, 2 Montofon boğası, 2 Montofon ineği, 3 Düve dün sabah haraya gönderilmiştir. Bugün- lerde ayrıca 25 adet Merinos koçu da getirtilece! *& Boş olan Şile karası baytarlığına Zora kazası baytarı Kemal tayin edil- miş ve işe başlamıştır. * Diyanet işleri başkazlığı kürsü | şeybhlerinden 65 yaşını ikmal etmiş o- | lanları tekaüde sevketmeye karar ver miş, bunlardan Beyazıd kürsü şeyhi ve Sultanahmet camli kayyumbaşısı Abdullahı emekliye ayırmıştır. * Tlbaylık idare heyeti, takas yol- suzluğuna ait dosyaların tetkiki için bunların ayırmağa başlamıştır. Elde bulunan buğday işi kararı çıkarıldık- tan sonraştakas işine bakılacaktır. * Yeni dahiliye listesile atanan il- baylardan - bazıları şehrimizde bulun- maktadır. Bunların emirleri geldilrten lerdir * Heybelinin büyük tur yolunun betondan yapılması bitmiştir. Bu ay başında da rıhtim boyunun betondan yapılmasına başlanacaktır. Bunun de- nirden içeriye doğru genişliği on beş metre olacaktır. * Genel nüfus yazımıma ait işler - den nümerotaj ve levhaların asılması işlerinin bu ay sonuna kadar bitiril- mesine çalışılacı Bundan sonra bütün nümerot: eri kontrol edile- | cek, yanlış ve eksik varsa düzeltile- | cektir. * Avrupada bulunan il ve şarbay Muhiddin Ustündağ, üç güne kadar şehrimize döneceğini belediyeye bil - dirmiştir. * Dünkü akşam gazetelerinden bi- ri Bebekte belediyenin büyük bir ötel yaptıracı yazıyordu. Bu haber doğru değildir. Vaktile belediye bura: ya bir otel yaptırmak için münakasa acınış, fakat talip çıkmadığından bu işten vazgeçilmiştir. * Şehre gelen Terkos suyu borula- rında husule gelen ârıza yüzünden dün akşem şehir ve bilhassa Beyoğlu cihetine sular az akmıştır. Tamirat | dolayısile bu akşam da şehre az su | — Üzülme, çocuğum!.. Üzül- me yavrum,.. Biz gülmeği, gülen insanları severiz. Yesari, dün- yanın en geniş insanlarındandır. Onun yanında, — istediğin gibi gülersin, konuşabilirsin. Meymenet, kalktı, yanıma geldi, kırık kırık gülerek gözle- rini kırpıştırıyor: — Vallahi size gülmedim, be- yefendi... Yalan değil, deyişi- niz, öyle hoşuma gitti. Birden ellerini saclarına gö- türdü ve tırnaklar gibi kaşıya | kaşıya gülmeğe, katılasıya gül- meğe basladı. Gülmekten soluk almıyordu. Olduğu yerde sıçra- dı, omuzları sarsıla sarsıla gülü- yordu. Nihayet duramadı, önde- | ki terasa fırladı. Kadriye, dik dik bakıyor: — Nasıl buldun? Hiç tereddüt etmeden cevap verdim: — Mükemmel kız! Kadriye, çantasını açtı, bir cigara yaktı — İnantr mısım, evlidir! “yişle onun mat alfın saçlarını okşayor & - S V Gayrüihtiyari duraklamışım — Şaka etme... Yoksa, si $0 .6 -935 e BU DA BENDEN USKÜDAR — ÜVEY EVLAT Denizi kadına, ülkeleri anaya benzetirler, Deniz kadına neden benzer de erkeğe benzemez? İ- şin burasını karıştıracak deği- lim. Ülke hangi bakımdan ana gibidir? Bunun için de söz açmak uzun sürer, Ancak, isterse- niz, bir şehrin belediyesini ba- loya benzetebiliriz. İstemezse- niz, benzetmiyelim. Fakat ge- lin şunu isteyin de bir, ben de yazımı yazabileyim. Bir şehrin belediyesi onun babasına benzeyince, İstanbul şehri şehirinin belediyesi de böyle olmak lâzım gelir. Yalnız, bizimkinin babağı, ço- cuklu dul bir bayanla evlenmiş olacak ki, bir kendinin has, öz evlâtları var bir de üveyleri. Bilirsiniz ki, bekâr bir adam çocuklu dul bir kadınla evlenin- ce üvey evlâtları kendi çocukla- rından daha büyük olurlar. İşte bu kaideye göre İstanbul Bele- iyesinin üvey — evlâtları, başta sküdar olmak üzere, kendi ço- cuklarından Nişantası, Taksim, Ayaspaşa ve diğer delikanlılar- dan daha yaşlıdırlar. Dünyaya onlardan çok daha önce gelmiş- ler, gün görüp geçirmişlerdir. Daha berikilerin, o bugünkü has evlâtların adları sanları duyulmamışken; Üsküdar; abi- deleri, çarşısı, pazarı, muba- şındaki Çamlıca tepesiyle ün ve- rip ün almış, Gecmüş zaman olur ki hayali cihan değer, detler.Bu belki insa nın dertli bir saatinde kula- ğına hoş gelen bir mısradır, Fa- kat bir şehrin büyük ve kalaba- lık bir semti için söylenirse, ve- receği keder bir saatin içine sığ- mıyacak kadar acıdır. Başta Üsküdar olmak üzere üvey evlâtlara — daha iyi bakıl- masını isterim, dersem, üstüme ödev olmıyan işlere mi karışmış olurum ? Orhan SELİM verilecektir. * Osmanlı Bankası genel hissedar- lar heyetinin toplantısına iştirak et « mek üzere Londraya giden borsa ko- miseri İhsan Rifat, dün Piyerloti va- purile gehrimize dönmüştür. * Vapurculuk sosyetesi, Haliçte bağlı duran beş küçük vapurunu sat- mak için yeniden teşebbüslere giriş - miştir. Sosyete, tonajları ehemmiyet- tiz bir yeküna varan bu küçük gemi- leri çürümekten kurtarmak için bir an evvel elden çıkaracaktır. * Evkalın kadrosu gelmiştir. Söy. lendiğine göre 14 memur açıkta kal- mıştır. Mebanii hayriye müdürli Sa- it tekaüde sevkedilmiştir. * Plâjlarda halka verilen mayola- tın zührevi hastalıklara mâni olmak için behemehal 6 saat mikropları öl- düren bir mayi içinde brrakılmas: lâ- zırm geldiği Sıhhat müdürlüğünden e8 naf bürosuna bildirilmiştir. * Berberlerin ehliyet imtihanları müddeti temmuzun onunda bitiyor, Bu tarihten sonra, henüz imtihan ol« mamış ve vesikasını almamış berber« ler şarbaylık tarafından cezalandırıla- caklardır. prizin bu mu? Kadriye, omuzlarını kaldırdı; — Alık.. — Neden? , — Sürprizi gördüğün zaman, anlıyacaksın. . Ben, şaşkınlıktan kendimi kurtaramamıştım ; — Buğusu üstünde, genç kız. Hiç evliye benzemiyor. — Gözüne kestirdin galiba! Evli olmasa, talip misin? Kadriyenin sesinde ve bakış- larında gizli bir alay vardı. Ya- nına yaklaştım: — Bugün, çok hainsin, sey gilim! Kadriye, kaşlarını çattı, elit» deki cigarayı uzattı: — Al, sen iç! Gözlerini kısarak baktı: — SBSeninle, otelde konu$aca. ğiz, arkadaş! Neden kuşkulanmıştı? Mey « meneti beğenişim mi füoşuna gitmemişti? “TAMNŞ TP fadlah rdr)