Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
—e 2764935 Bükreşte Çarpışacağımız Takımın italyanlarla Maçı Nasıl Oldu ? Bükreş, (Hususi muhabiri- mizden) — Fener - Güneş ta- kımlarının 2 ve 4 temmuz mu- kaveleleri imzalanalıdanberi bi- zim çocukların oynıyacakları yemyeşil, Halr gibi düz ve her saat otomatik arözözlerle sula- nan O. N. E. F, sahasından çı- kamaz oldum. Maç olmadığı za- manlarda da gidiyorum; kendi kendime tribünün bir tarafına büzülüp sanki bizimkiler oynu- yormuş gibi hayal görüyorum. O zümrüt çayırda Fenerin lâci- vert sarı formalı bir forvetinin canımın istediği . şekilde kaleye akışını tasarlıyorum. ,Oyunu- muzu, oyunculuğumuzu o çayı- va yakıştırmıya çalışıyorum. F.C. Milano ile maç Evvelki gün Yuventüs idare- cileri gene tam sporcu davran- drlar. Beni aratıp buldurdular. Oynıyacağımız takımın eksik kadrosuna karşı F. C. Milano- nun maçına beni davet ettiler. Gazetelerde, telgraf haberle- rinde okurken gözlerimizde bi- rer dev gibi büyüyorlardı şu İtalyan oyuncuları... Şimdi on- lar en kuvvetli ekiplerile bizim bir hafta sonraki rakiplerimiz önüne dizildiler. Kalbim vura- rak oyunun başlamasını bekli- yordum. Bir hafta sonraki ra- kiplerimiz Avrupanın en kuv- vetli takımına karşı eksik kadro ile çıkmak talihsizliğine katlan- dıkları için taraftarları renkten renge giriyorlar. —Yanımdaki idareciler: “Bari oyuncularımız Sofyadan dönmüş olsaydılar iyice bir maç olurdu. Şimdi ara- da nispet yok,, diye kaybede- ceklerinden ziyade maç olamı- yacağına sıkılıyorlar. — Uçarı Hütümlar Oyun İtalyanların rüzgâr gibi çayırı bir saniyede yalıyan uça- rı bir hücumu ile başladı. Canım ne olur içinden biri de topu biraz topallatsın, az buçuk süründür- sün... Beş forvet birden kendi oluklarında coşmuş bir dere gi- bi akıp kalenin önüne dayandı- lar. Etrafı boşça birinin ayağına geçen top gülle gibi kale direği nin üstünü yalıyarak geçti... İkinci hücum, üçüncü hücum. Şüt mesafesine giren oyuncu yıldırım gibi çekiyor. Beş daki- kada dört şüt çekildi. Dördü de ikişer, üçer santim farkla geçti. (Ama oyundan, oyuncuların hal- lerinden belli ki birinden biri tutarsa kaleciyi affetmeden tor- pil gibi içeri dalacaktır... Ortadan bir daha aldılar. Beş forvet gene yayından boşalmiş gibi fırladılar. Sol açık aldığı vakit kaleye doğrulacak fırsat buldu, yılan gibi kayarak orta- lara geldi ve karşı tarafın yer almasına vakit bırakmadan tor- pili ağlara koyuverdi. - Birinci gol böyle oldu. İkinci daha güzel, üçüncüsü daha üs- tün... Her golün yapılışında o- yuncular çabuklukta ve şiddetli şütlerde biribirleriyle yarış eder gibi en klâsik gol nümunelerini ahaliye tattırdılar. İtalyas futbolu İtalyan oyunu Avusturya oyu nu gibi ortalarda tatlı tatlı cil- velerle, vals figürleriyle futbo- ; Torriani lün kombinezon zevkine batmış bir oyun değildir. İlcat, İngiliz- lerinkine daha fazla yatık mü- essir ve şüt mesafelerinde hele- canı müthiş artan bir oyundur. Her gol tecrübesinde insanın âsabı keman teli gibi geriliyor. Oyunun zevki tatlı ve figürlü olmaktan ziyade acı ve serttir. Erkek futbolü, İngiliz futbolü- nün oyuncuların daha fazlaca koşarak meydana getirdikleri safhaları... H İtalyanlar henüz İngilizler gi- bi yerlerinde duruyormuş, koş- muyormuş hissini vererek fev- kalâde kontrolleri sayesinde de- li gibi koşturdukları toplarla oyuna sürat veremiyorlar. “Onların oyun çabukluğu ba- caklariyle top arasında yarı ya- rıya taksim olunmuştur. Bir de maazallah bir gün gelip de tö- pun süratini de bacakları dere- cesine getirirlerse karşılarında dayanana yerlere kadar selâm vermeli.. Bereket, ırklarının te- lâşı vücutlarını da top peşinden sürüklüyor... Bizimkileri beklerken Bir hafta sonraki rakiplerimi- zin eksik kadrosu beklenen mağlübiyete uğrıyarak sahadan çekildi. Rahatça bir kahveye çe- kildim. Oyunun görme heleca- nından kurtulduktan sonra İtal- yanları bir daha gözlerim önün- de canlandırdım. Gene hayalim- Compiani F. C. Milâno'nun en iyi oyuncularından ikisi de onların formalarını bizim Güneş ve Fener formaları ile değiştirdim. Oyunu bir de ben zihnimde oynattım. Bilmem bi- zimkileri çok göreceğim geldi- ğinden midir nedendir; İtalyan- ların bazı şütleri hariç, bizim takımın da ayni neticeye yakm bir muvaffakıyet kazanabilece- ğini gözlerimle görmüş gibi ol- dum. Şimdi hissime kapılmadan diyebiliyordum ki; bir hafta sonra Sofyadan gelecek enter- nasyonal — oyuncularla takviye edilecek Yuventuslü rakipleri- miz önünde o bazan tutturduğu- muz mükemmel oyunlardan bi - rini çıkaracağız ve yarısı milli oyunculariyle yapılmış bir takı- mrı İtalyanlar kadar söhret te- min edeceğimiz şekilde hiç fa- vulsüz fevkalâde bir oyunla ye- neceğiz... O zaman İtalyanları evvelki gün seyre gelenlerin söyledikleri gibi bizim ikinci maçımızda da tribünlerde Ro- menlerin söyle konuştuklarımı duvacağım da göğsüm kabara- cak, İtalyanlar için işittiğim za- manki hisleri de unutacağım: — Doğrusu Türkler mükemmel, müessir veo derecede nizamlı seyre lâyık hakikt bir futbol der- si gösterdiler bizlere. Paramıza yazık olmadı. Keşki iki misli ve- reydik... Eşref ŞEFİK Bir Listenin iç Yüzü! Fener... Habire Yener ! TAN Kimbilir,kimin kimi ve nenin nesi ol duğu için ismini açık yazıp meyd. listenin kimin kimi ve neyin nesi ol- duğunu bilmediğimiz kailine kendi lis çıkmağa yüzü tutmayan birinin biri, “bir Galatasarayl” gibi anonim bir i- sim altında,geçenlerde bizim “Fener habre Galatasarayı yener!” dememize mi, yoksa “daha dün şu Zeki, şu Ul- vinin kalesine boyuna gol tıkar, Ul- vi de Zekinin arka arkaya ağlarma taktığı gollerini yememek için kendisi ni kaldırıp kaldırıp o köşeden bu kö- şeye, bu köşeden o köşeye atardı!” sözümüze mi, her ne ise, herhalde pek iyi anlaşılmayan, çünkü iyi ifade ede- mediği bir şeye kızıvermiş, cevap ver- meğe yelteniyor! Bu yeltenişi kuvvet- lendirmek için de sayın işkembesin- den çıkardığı tuhaf bir liste, bir maç listesi yazıyor! 1923 denberi Galata- sarayın Fenerbahçeye yenilmediğini, iki takımın denk gittiklerini isbat için kendini habire zorluyor ve bilhassa “Hayır, Ulvi, o büyük kaleci, Zeki- den gol yememiştir, yiyemez, asla, kat'a, hâşâ!,, diye feryat ediyor, Bi- ımncalyan uslübile ağlanıp duruyor. F. C, Milâno oyuncularından '| kilen Gal ay - Fener maçlarma ait hakiki listenin, yani bu listenin Gala- tasaray ikiye ayrıldığı gün oradan çe- ylılar lehinde olduğ nu bilmekle beraber, biz bunu da bir kenara bırakarak, haydi “bir Galata- saraylının” ortaya attığı İlisteyi ele alalım ve Fenerin şu Galatasarayı ha bire yendiğini, hem — de evire çevire diğini, hattâ bu listedi k tesi mucibince “Fener habire Galata- sarayı yenmiştir, on üç defa yenmiş- tir, bir, iki, üç.değil, on üç defa yen- miştir!” diyebiliriz. Fakat Galatasa - ray? öon dört defa -yenebilmiş mi? hattâ 13 defa yenebilmiş mi? Hattâ 12 defa yenebilmiş mi? Hayır! Yalnız ve güya 11 defa yenmiş ve o da Ar- navutköyünde akıntıya dayanamayan pazar kayıkları gibi yedekçiler tara - fından çekilerek, boş penaltı golleri çekerek! O halde, Fener, Galatasarayı çevi- re çevire ve habire yenmiştir: Ve daha âlâsı: Gene de yener. Daha mük li: Daima y kuvvettedir. Bu arka arkaya galibiyetler esna - sında Galatasaray kalesinde duruşu ikide bir büyük mesele halinde ortaya çıkan Bay Ulvinin kaç gol yediği ve Zekiden gol yiyip yemediği hakkında ki mesele içindeki ayrı meseleye ge- lince, “bir Galatasaraylı” nın İlistesi bizi bu nok- tada da tenvir ediyor : O listeden öğreniyoruz ki, Sayın Bây Ulvi, Ga- latasaray ağlarını müdafaa ettiği 1923 den sonra, on seneye yakın zaman zarfında, en az, iddia ettiği gibi bir değil, tam 30 gol tenavül etmişlerdir. Allah âfiyet versin! Ama bu gollerin hepsini Zeki atmamış ta Meki atmış, v z l anlayalım. Kısaca: Fenerin 4 - 0 bir galibiyeti ile başlayan bu 34 maçlık listenin 13 maçını Fener kazanmış, 11 ini güya Galatasaray... Ve 10 maçta da bera- bere kalınmış! Demek, Fenerbahçe, şu dakikada ve şu liste rakamlarına göre, on birde Pi FÜT yı on üç k yiıkıZk şahik göre Zekiden y iş te Mekiden yemiş, doğrusu, burası kat'i surette biline - mez, Yalnız, bir kaleci için hakikaten oldukça okkalı, yuvarlak ve kibar bir rakam olan şu otuz gölün anlaşılıyor ki bir kısmını Bay Zeyi, bir mikdarı- nı Bay Alâeddin, bazılarını Sabih ve ve bazılarını Bedri ve arasıra da sa- bık Bekir Efendi endaht eylemişler - dir. Netice, bu uydurma listeye dahi : : - Fençı Deniz Yarışları İstanbul mıntakası denizcilik heye- tinden: Bir temmüuz 935 pazartesi günü klüpler arasında yüksek deniz tecim okulu önünde yapılacak deniz y ları programıdır. . Hakem heyeti: Ahinet Fetgeri, deniz binbaşısı gü- reş federasyonu başkanı. Ali Rıza Sueri, denizcilik federasyonu genel sekreteri. Kadri Nuri, İştanbul mın- takası denizcilik heyeti başkanı. Sait Salâhattin Cihanoğlu, İstanbul mın- takası merkez heyeti müfettişi . Sait kaptan: Denizyolları Ege va- puru süvarisi. Şazi Tezcan: İstanbul mıntakası denizcilik heyeti üyelerin- den. Mesafe Sa. da. 1- Birlik klasik tekne 1200 15 30 2-İki çifte 1600 16 55 3- İki çifte dirsekli — 1600 16 15 4- Üç çifte 2000 17 00 5- Dörtlük klasik tekne2000 17 35 6- Altı çifte filika 2000 18 10 7- Mükâfat tevzii 18 50 1 — Yarışlara iştirak edecek klüp- lerin lisans ibrazı mecburidir . 2 — Yarış yalnız kıdemli sınıfı ara- sında yapılacaktır.' 3 — Yarış sahası Dolmabahçe sa- at kulesi meydanı önünde — deniz ticaret okulu arasındaki sahada ya- vılacaktır. Alman Niozel ingiliz Boks Şampiyonunu yendi 25 haziran 935 salr gecesi Londrada İngiltere boks şampi- yonu Cak Pitirsin ile Alman Ni- ozel arasında yapılan boks mü- sabakası İngilizin onuncu Tra- vuntta maçı bırakması suretile Alman (Mozel)in galibiyetile bitmiştir. Maç büyük kalabalık önünde yapılmış ve büyük alâka uyan- dırmıştır. Maçın ilk iki ravun- du boksörlerin birbirlerini de- nemesile, 3, 4 ve 5 inci ravunt- larda Niozelin hâkimiyeti altın- da geçmiştir; 6 ımcı ravuntta yi- ne müsavi bir şekilde bitmiş, 7, 8, 9 uncu ravutlarda da (Pi- tirsin)in hâkimiyeti dikkati cel betmiştir. Fakat bu ravuntlarda Alman (Niozel)in kendini yor- mamak ve vakit kazanmak gibi, dinlenmek istiyor gibi vaziyet göstermiştir. Fakat onuncu ra- vuntta (Niozel) şiddetli bir hü- cuma geçmiş, ravundun bitme- sine 20 saniye kalarak (Pitir - sin) abandone etmek mecburi- yetinde kalmıştır. Radyonun verdiği malümata göre, İngilizin son 20 saniyeyi de devam ettirmiş olsaydı, na- kavüt olacağı muhakkak idi, Romen Atletleri Pazara geliyorlar Galatasaray kulübü tarafın- dan davet edilen on bir Romen atleti pazar sabahı İstanbula ge leceklerdir. Romen atlet kafilesi Balkan olimpiyatlarına hazırlanan at - letlerimizle pazar günü öğleden sonra saat 17 de Taksim stadın- da karşılaşacaklardır. İkinci karşılaşma 2 temmuz salı günü yine taksim stadında yapıla- caktır. 30 haziran pazar günü yapı - lacak müsabakalar şunlardır: 100, 400, 800, 5000 metre ko- şular. Yüksek atlama, gülle, disk atma, ve 100 x 4 bayrak yarışı. 2 temmuz salı günü saat 17 de yapılacak müsabakalar da şunlardır: 200, 1500 metre koşular ile Balkan bayrak yarışı, uzun at - lama sırık atlama, ve cirit atma. Bu müsabakalara girme para- sı olarak herkes için 25 kuruş tesbit edilmistir. Atletlerimize muvaffakiyetler dileriz. Futbolcuları- mız Bükreşe Gittiler (Baş tarafı 1 incide) oyuncu, iki kulüp idarecilerin- den üç dört kişi ve yine her iki kulüp mensuplarından dört beş arkadaşları bulunmakta idiler. Fener - Güneş muhteliti yarın sabah Köstencede bulunacak, oradan vapur yolcularını alarak Bükreşe giden “Rapit,,le saat 10,25 te Bükreşe varacaktır. O- yuncularımız Bükreşte Romen Kültür Bakanlığının misafir e- decekleri bir lisede yatacaklar ve ilk maçlarını yapacakları ge- lecek salı gününe kadar Romen sahasında iki defa egzersiz yap- mak imkânını bulacaklardır. “Tan”, bu maçların bütün taf silâtını resimlerile beraber vak- tinde okuyucularına bildirecek- tir. Dünkü kafile ile giden oyun- cularımız, idarecilerimiz, diğer arkadaşlarımız şunlardır: İş Bankası İstanbul Müdürü Yusuf Ziya, İlânat Şirketi sa- hiplerinden Kemal Salih, Milli Spor mağazası sahibi Zeki Rıza, Gazetemiz muharrirlerinden Sa dun Galip, Fenerbahçeden Meh- met Reşat ve C. Kemal, Gü- neşten Kemal Rifat, Fenerbah- çeden Bedii, Hüsamettin, Fa- zıl, Reşat, Esat, Ali Rıza, Ni- yazi, Fikret, Namık, Lebip, Sa- lim, Güneşten Nejat, Faruk, Reşat, Bambino, Rasih, Turgut, Rebii, Salâhaddin. beri on bire karşt en az on üç defa yendiği, 2 — Ulvinin bir değil ,en az 30 gol yediği, Allah için söyleyin, inkâr edilebilir mi? Etmek yaraşır mtr? Yaraşmazsa niçin etmeli” Edilirse adama ne derler ve sonra da adamın hali nice olur Çiçek sergisinin dedi- kodusu sürüyor Tesadüfün Ya- rattığı Mucize (Baş tarafı 1 incide) bozulduğunu meydana çıkarımca der- hal sosyetenin merkezi haberdar edil miştir. Evvelki gece saat 11 de Sirke- ciden kaldırılan hususi bir trenle, sos yetenin yol dairesi Teisi Krist, başmü- fettiş Salâhaddin, Mühendis Muzaf « fer ve Rıza İspartakuleye gitmişler « dir. Ayni zamanda, beş vagon taş, 12 vagon çakıl ve 60 amele de hattın bo- zulduğu kısma gönderilmişlerdir. Ta mirat, dört saat içinde bitirilmiş, ve dün sabah saat 8 de yapılan tecrü- belerden sonra hat açılmıştır. Geri kalan seferler Şehrimize gelmek üzere salr sabahr Edirneden kalkan muhtelit katar, bo« zulan hattan geçmek imkânı olmayın« ca geri dönmüş, geceyi Hadımköyün« de geçirmiştir. Salr günü akşamı saat 7 yi 47 gece Sirkeciye gelmesi bekle« nen bu tren, dün sabah Hadımköyün- den hareket etmiş ve 11 i 12 geçe şeh rimize gelmiştir. Avrupa ekspresi ile konvansiyonel treni de Çerkesköyü is tasyonunda beklemek mecburiyetinde kalmışlardır. Ekspres, dün dört saat teahhürle, konvansiyonel de ancak sa at 13 te Sirkeciye gelebilmiştir. Ev « velki akşam buradan kalkması lâzım- gelen ekspres, dün 9,50 de, konvansi« yonel de 11 de hareket etmişlerdir. Gelen haberlere göre, son şiddetli yağmurlar bilhassa İspartakule ve ci« varında tahribat yapmıştır. Dereköy çiftliği kısmen su altında kalmış ve bir hayli zarara uğramıştır.; Tesadüfün kurtardığı adam Evvelki gün bir yıldırım da Zincir- likuyu ile Arnavutköy sırtları arasın« daki kıra düşmüştür. Yıldırım, o es-« nada kırda dolaşan ve kaçmaya fır- sat bulamıyan korucu Osmana isabet etmiş ve Osmanı ağır surette yarala- mıştır. O anda bayılan Osman, Zin « cirlikuyu jandarması tarafından kara« kola getirilmiş ise de ifade veremiye« cek derecede ağırlaşması üzerine Şiş« li, Çocuk hastahanesine kaldırılmış « tır. Dün, kendisile hastahanede konu-« şan bir muharririmize Osman, başın. Büylikadada yapılan çiçek bay ve savaşı dolayısile ilbaylık ziraat di- rektörlüğü ve odası tarafından açılan çiçek sergisi, kendisi küçük olmakla beraber, büyük bir ilgi, çiçekçiler ve meraklıları arasında dedikodu ve ba- zı itirazlar uyandrımıştır. Sergide tasnifin, oraya iştirak edenleri mem - dan geçenleri şöyle ştrr : “ — Arnavutköyüne yakım olar mıntakamda geziyordum. Yağmur bi, denbire başladığı için kulübeye kaça« madım. Kırda beş altr arkadaş dolaşı« yor, yarenli kediyorduk. Yağmur an« sızın bastırdı. Gökyüzü karardı, şimşekler çakıyor, yeryerirtden oynus - yordu. Arkadaşlardan ayrıldım, kulü« beye doğru koşuyordum. Bu sırada nun etmediği görülmüştür. Haksızlık yapıldığı itirazları buradan gelmiştir. Burdan başka sergide kiraz teşhir e- dildiği, bunun ikramiye kazandığı ve hakem heyetinden olan birinin sergi- ye iştirak ederek birinci geldiği ve karanfil gösteren Mecidiye köylü bir çiçekçiye sergide birinci geldiği müj- delendiği halde kendisi Adadan dön- dükten sonra dördüncü geldiğinin ilân edildiği de dönen sözler arasında du- yulmuştur. Sergi etrafında dönen bü- tün bu dedikodular hakkmda dün bir ne oldu bil: , vücudüme inme iner gibi birşey oldü... Havalandım mr, uç tum mu, yerin dibine mi girdim, bil- miyordum. Henüz 150 -< 200 metre kadar açılmış bul arkadaşlarım yıldırımın beni 20 metre öteye attığı- nı söylüyorlar.,, Bacakları tutmayan, başr ve göğsü yanan Osman konuşabilecek bir vazi- yettedir. Ahvali sıhhiyesi hakkındaki ıa:orgularmıza doktor operatör Şev « et 1 “— Hastanm sıhhi durumu endişe« yi mucip değildir. Esasen tam isabet l ştır, olsaydı muhakkak ki, ya- yazıcımıza ilbaylık ziraat direktörü ve hakem heyeti başkanı Tahsin dilek demiştir kit “— Sergilerde bahçevanlığın İnce- Hiklerini göstermek bir gayedir. Bu iti barla bahçeciliğe ait her yeni ve gö- rülmemiş eserler sevinçle sergiye ka- bul olunur. Bu defa da yüksek şemsi- ye tarzında aşılanan güller gibi ayni $: dı. Yıldırım kendi: T temas etmiş, göğsümü, başını, bacak-« larını yakmıştır. Dün baygın bir hal- fle hastahaneye gelen Osman, bugün iyicedir.,, demiştir. Başka yıldırımlar da düştü * K paşada Bahriye caddesi de bir beygire de yildırım isabet et « miş; hayvan ölmüştür. * Evvelki gün yağan şiddetli yağa ı:ıur!ar esnasımda Fenerde Haydar cad fenni usul ile aşılanabileceğini göster mek üzere, kiraz değil, bir vişne ve bir de dut getirilmiştir. Bunlar halkın is- tifadesi için teşhir edilmiş, fakat mü- kâfat dışı bırakılmıştır. Hakemden bi- inde bir dıvar yıkılmış ve hemen orada oy Üse Kot çocuklar « dan ikisi ağır surette yaralanmıştır; Cafer, Muzaffer, Remzi ve Orhan adlarındaki bu yaramazlar, havanın karardığına dî'kkat etmiyerek çisele- rinin teşhir ettiği çiçeklere gelii sergide teşhir edilen çiçeklerden hiç birisi hakem heyetinde bulunmamış - tır. 'Teşhir edilen eserler arasındaki farklar derece itibarile tetkik edilmiş- tir; fakat iştirak edenler ve tenevvü- ün azlığından dolayı iştirak edenl yen yağ da oyuna devam et« mişlerdir. Birdenbire şiddetlenen yağ< mur, bahçe duvarlarını yıkınca Ör « han ile Cafer evlerine kaçmışlardır: Yıkılan duvarın altında kalan Remzi ile Muzafferi yetişen polisler yıkılan duvarın altından çıkarmışlar, imdadr sınıflara ayrılamamıştır. Hiç şüphe yoktur ki Heybeliadada mandalina fi- danlığı ve çiçek bahçesi sahibi Meh- met Sadığın fidanlığında yetiştirilen glayöller en mükemmel ve birinci de- recede idi, » Mecidiye köyünün karanfilleri de bi rinci sayılabilir.. Ancak unutmamak lâzımgelir ki Adaların turfanda yeti- şen ve bu sergide teşhir edilemiyen karanfilleri Mecidiye köyünün karan- fillerinden üstündür. Adalar, Haziranda değil, ikincikâ - dne M İstanbulun en güzel karanfillerini yetiştirir. Ve bunun da en canlı şahidi Heybeliadadan Meh- met Sadığın karanfillerinin en yüksek bir fiyatla satılması ve çok beğenil - miş olmasıdır.,, Son yıllarda İstanbulda çiçekçilik merakı ve fenni çiçek yetiştirenler çoğalmıştır. Bu gibi yerler Ziraat di- rektörlüğü ve Ziraat odasınca takdirle görülmekte ve kendileri teşvik edil- mektedir. ııl_ıl-ıi t bilile h. İ 'ye gönder« ıâıışlerdir. Çocukların yaraları ağırca« ir. * Sıhhat direktörlüğüne de &ki yıl- dırım düşmüştür. Birinci yıldrırm, zührevi hastalıklarla savaş komisyo « nu toplantısı yapılırken yencere kena« rından girmiş, salonda bulunan elek- trik zilini yakarak —ye-e geçmiştir, Il:ırlcı yıldırım, direktörlüğün arka i! de bul Yeninesil okulu bacas...a vurmuş, bacayı eğmiş, sor- ra sıhhat direktör muavini Saminin o« dasınma girmiş ve telefonu yakmıştır; 23 inek de kurtarıldı ! Evvelki gün yağan yağmurların te« sirile Ramide Merkez efendi mımnta « kasında Yılazlıayazmac - inekçi Sabri nin ahırının çatısı çökm”ştür. Bu çök mede ahırda bulunan 23 inek enkaz altında kalmış, bir müddet kurtarıla- mamıstır. Sonrad — itfaiyeye haber verilmiş, itfaiye ile birlikte ölçme bö- lüğünden gelen bir subay ve 50 erin yardımı ile inekler kurtarılmıştır. —— y CE L ——— —— z » V TL TT A L SAAT MAT A A NT LAT AŞ TTTT NKT LAŞ AT ETTRRMERDE ZT ——cccc