— VN .-6-98 Bükreşte Çarpışacağımız Takımın italyanlarla Maçı Nasıl Oldu ? Bükreş, (Hususi muhabiri- mizden) — Fener - Güneş ta- kımlarının 2 ve 4 temmüuz mu- kaveleleri imzalanalıdanberi bi- zim çocukların oynıyacakları yemyeşil, talı gibi düz ve her saat otomatik arözözlerle sula- nan O. N. E. F. sahasından çı- kamaz oldüm. Maç olmadığı za- manlarda da gidiyorum; kendi kendime tribünün bir tarafına büzülüp sanki bizimkiler oynu- yormuş gibi hayal görüyorum. O zümrüt çayırda Fenerin lâci- vert sarı formalr bir forvetinin canımın istediği - şekilde kaleye akışıı tasarlıyorum. Oyunu- muzu, oyunculuğumuzu o çayı- va yakıştırmıya çalışıyorum. F.C. Milano ile maç Evvelki gün Yuventüs idare- cileri gene tam sporcu davran- dılar. Beni aratıp buldurdular. Oynıyacağımız takımın eksik kadrosuna karşı F. C. Milano- nun maçına beni davet ettiler. Gazetelerde, telgraf haberle- rinde okurken gözlerimizde bi- rer dev gibi büyüyorlardı şu İtalyan oyuncuları... Şimdi on- | lar en kuvvetli ekiplerile bizim | bir hafta sonraki rakiplerimiz önüne dizildiler, Kalbim vura- rak oyunun başlamasını bekli- yordum. Bir hafta sonraki ra- kiplerimiz Avrupanın en kuv- vetli takımıma karşı eksik kadro ile çıkmak talihsizliğine katlan- dıkları için taraftarları renkten renge giriyorlar. “Yanımdaki idareciler: “Bari oyuncularımız Sofyadan dönmüş olsaydılar iyice bir maç olurdu. Şimdi ara- da nispet yok,, diye kaybede- ceklerinden ziyade maç olamı- yacağına sıkılıyorlar. —Uçarı Hütümlar Oyun İtalyanların rüzgâr gibi tçayırı bir saniyede yalıyan uça- rı bir hücumu ile başladı. Canım ne olur içinden biri de topu biraz topallatsın, az buçuk süründür- sün... Beş forvet birden kendi oluklarında coşmuş bir dere gi- bi akıp kalenin önüne dayandı- lar, Etrafı boşça birinin ayağına geçen top gülle gibi kale direği | nin üstünü yalryarak geçti. İkinci hücum, üçüncü hücum. Şüt mesafesine giren oyuncu yıldırım gibi çekiyor. Beş daki- kada dört şüt çekildi. Dördü de ikişer, üçer santim farkla geçti. lAma oyundan, oyuncuların hal- Terinden belli ki birinden biri tutarsa kaleciyi affetmeden tor- pil gibi içeri dalacaktır... Ortadan bir daha aldılar. Beş forvet gene yayından boşalmiş gibi fırladılar, Sol açık aldığı vakit kaleye doğrulacak fırsat buldu, yılan gibi kayarak orta- lara geldi ve karşı tarafın yer almasına vakit bırakmadan tor- pili ağlara koyuverdi. - Birinci gol böyle oldu. İkinci daha güzel, üçüncüsü daha üs- tün... Her golün yapılışında 0- yuncular çabuklukta ve şiddetli şütlerde biribirleriyle yarış eder gibi en klâsik gol nümunelerini ahaliye tattırdılar, İtalyas futbolu İtalyan oyunu Avusturya oyu nu gibi ortalarda tatlı tatlı cil- velerle, vals figürleriyle futbo- F. C, Milâno oyuncularından Rossi Torriani F. C. Milâno'nun en iyi oyuncularından ikisi lün kombinezon zevkine batmış bir oyun değildir. İlcai, İngiliz- lerinkine daha fazla yatık mü- essir ve şüt mesafelerinde hele- canı müthiş artan bir oyundur. Her gol tecrübesinde insanım âsabı keman teli gibi geriliyor. Oyunun zevki tatlı ve figürlü olmaktan ziyade acı ve serttir. Erkek futbolü, İngiliz futbolü- nün oyuncuların daha fazlaca koşarak meydana getirdikleri safhaları... İtalyanlar henüz İngilizler gi- bi yerlerinde duruyormuş, koş- muyormuş hissini vererek fev- kalâde kontrolleri sayesinde de- li gibi kaoşturdukları toplarla oyuna sürat veremiyorlar. Onların oyun çabukluğu ba- caklariyle top arasında yarı ya- rıya taksim olunmuştur. Bir de maazallah bir gün gelip de tö- pun süratini de bacakları dere- cesine getirirlerse karşılarında dayanana yerlere kadar selâm vermeli.. Bereket, ırklarınım te- lâşı vücutlarını da top peşinden sürüklüyor... Bizimkileri beklerken Bir hafta sonraki rakiplerimi- zin eksik kadrosu beklenen mağlübiyete uğrıyarak sahadan çekildi. Rahatça bir kahveye çe- kildim. Oyunun görme heleca- nından kurtulduktan sonra İtal- yanları bir daha gözlerim önün- de canlandırdım. Gene hayalim- Compiani de onların formalarını bizim Güneş ve Fener formaları ile değiştirdim. Oyunu bir de ben zihnimde oynattım. Bilmem bi- zimkileri çok göreceğim geldi- ğinden midir nedendir; İtalyan- ların bazı şütleri hariç, bizim takımın da ayni neticeye yakm bir muvaffakıyet kazanabilece- ğini gözlerimle görmüş gibi ol- dum. Şimdi hissime kapılmadan diyebiliyordum ki; bir hafta sonra Sofyadan gelecek enter- nasyonal — oyuncularla takviye edilecek Yuventüslü rakipleri- miz önünde o bazan tutturduğu- muz mükemmel oyunlardan bi - rini çıkaracağız ve yarısı milli oyunculariyle yapılmış bir takı- mı İtalyanlar kadar söhret te- min edeceğimiz şekilde hiç fa- vulsüz fevkalâde bir oyunla ye- neceğiz... O zaman İtalyanları evvelki gün seyre gelenlerin söyledikleri gibi bizim ikinci maçımızda da tribünlerde Ro- menlerin şöyle konuştuklarını duvacağım da göğsüm kabara- cak, İtalyanlar için işittiğim za- manki hisleri de unutacağım: — Dağrusu Türkler mükemmel, müessir veo derecede nizamlı seyre lâyık hakiki bir futbol der- si gösterdiler bizlere. Paramıza yazık olmadı. Keşki iki misli ve- reydik... Eşref ŞEFİK Bir Listenin iç Yüzü! Fener... Habire Yener! Kirmbilir,kimin kimi ve nenin nesi ol duğu için ismini açık yazıp meydana çıkmağa yüzü tutmayan birinin biri, “bir Galatasarayl” gibi anonim biz i- sim altında,geçenlerde bizim “Fener habre Galatasarayr yener!” dememize mi, yoksa “daha dün gu Zeki, şu Ul- vinin kalesine boyuna göl tıkar, Ul- vi de Zekinin arka arkaya ağlarına ukl:îı göllerini yememek için kendisi ni kaldırıp kaldırıp o köşeden bu kö- şeye, bu köşeden o köşeye atardı! sözümüze mi, her ne ize, herhalde pek iyi anlaşılmayan, çünki ifade ede. mediği bir şeye kızıvermiş, cevap ver- meğe yelteniyor! Bu yeltenişi kuvvet- lendirmek için de sayın işkembesin- den çıkardığı tuhaf bir liste, bir maç listesi yazıyor! 1923 denberi Galata- sarayın Fenerbahçeye yenilmediğini, | iki takımın denk gittiklerini isbat için | kendini habire zorluyor ve - bilhassa “Hayır, Ul göl yememişi yiyemez, asla, kat'a, hâşâl,, diye feryat ediyor, Bi- nemeciyan uslübile ağlanıp duruyor. Galatasaray » Fener maçlarına ait hakiki listenin, yani bu listenin Gala- tasaray ikiye ayrıldığı gün oradan çe- kilen Galatasaraylılar lehinde olduğu- nu bilmekle beraber, biz bunu da bir kenara bırakarak, haydi “bir Galata- saraylının” ortaya attığı listeyi ele alalım ve Fenerin şu Galatasarayı ha bire yendiğini, hem — de evire çevire yendiğini, hattâ bu listeden okuyup anlayalım. Kısaca: Fenerin 4 - O bir galibiyeti ile başlayan bu 34 maçlık listenin 13 zmaçını Fener kazanmış, 11 ini güya Galatasaray... Ve 10 maçta da bera- bere kalınmış! Demek, Fenerbahçe, şu dakikada ve şu liste rakamlarına göre, on birde mıhlayıp bıraktığı Galatasarayr ön üç takamının yüksek şahikasından nasıl biz de listenin kimin kimi ve neyin nesi ol- duğunu bilmediğimiz kalline kendi lis tesi muçibince “Fener habire Galata- sarayı yenmiştir, on üç defa yenmiş- tir, bir, iki, üç.değil, on üç defa yen- miştir!” diyebiliriz. Fakat Galatasa - ray? ön dört defa -yenebilmiş mi? battâ 13 defa yenebilmiş mi? Hatti 12 defa yenebilmiş mi? Hayır! Yalnız ve güya 11 dela yenmiş ve o da Ar« navutköyünde akıntıya dayanamayan pazar kayıkları gibi yedekçiler tara - fından çekilerek, boş penaltı gölleri çekerek! O hâlde, Fener, Galatasarayı çevi- re çevire ve habire yenmiştir: Ve daha âlâsı: Gene de yener. Daha mükemmeli: Daima yenecek kuvvettedir. Bu arka arkaya galibiyetler esna - amda Galatasaray kalecinde duruşu ikide bir büyük mesele halinde ortayı çıkan Bay Ülvinin kaç gol yediği ve Zekiden gol yiyip yemediği hakkında ki mesele içindeki ayrı meseleye ge- lince, “bir Galatasaraylı” nın İistesi bizi bu nok- tada da tenvir ediyor : O listeden öğreniyoruz ki, Sayın Bay Ulvi, Ga- latasaray ağlarını müdafaa ettiği 1923 den sonra, on seneye yakın zaman zarfında, en az, iddia ettiği — gibi bir değil, tam 30 gol tenavül etmişlerdir. Allah âfiyet versin! Ama bu göllerin hepsini Zeki atmamış ta Meki atmış, Zekiden yememiş te Mekiden yemi: döğrusu, burast kat'i sürette biline - mez. Yalnız, bir kaleci için hakikaten oldukça okkalı, yuvarlak ve kibar bir rakam olan şu otuz gölün anlaşılıyor ki bir kısmımı Bay Zeyi, bir mikdarı» mr Bay Aldeddin, bazrlarını Sabih ve ve bazılarını Bedri ve arasıra da sa- bık Bekir Efendi endaht eylemişler » dir. Netice, bu uydurma listeye göre dahi : TAN Deniz Yarışları İstanbul mentakası denizcilik heye- tinden: Bir temmuz 935 parzartesi günü klüpler arasında yüksek deniz tecim okulu önünde yapılacak deniz yarış- ları programıdır. : Hakem heyet Ahinet Fetgeri, deniz binbaşısı gü- reş federasyanu başkanı, Ali - Riza Sueri, denizcilik #ederasyonu genel sekreteri. Kadri Nuri, İştanbul mın- takası denizcilik heyeti başkanı. Sait Salâhattin Cihanoğlu, İstanbul mın- takast merkez heyeti müfettişi . Sazit kaptan: Denizyolları Ege va- puru süvarisi. Şazi Tezcan: İstanbul | mıntakası denizcilik heyeti üyelerin. den. ça Mesafe Sa. da. 1- Birlik klasik tekne 1200 15 30 2-İki çifte 1600 16 55 3- İki çifte dirsekli — 1600 16 15$ 4 Üç çifte 2000 17 00 5- Dörtlük klasik tekne2000 17 35 6- Altr çifte filika — 2000 18 10 7- Mükâfat tevziü 18 50 1 — Yarışlara iştirak edecek kllip- lerin lisans ibrazı mecburidir . 2 — Yarış yalnız kıdemli sınıfı ana- sında yapılacaktır. 3 — Yarış sahası Dolmabahçe sa- at kulesi meydanı - önünde — deniz ticaret okulu arasındaki sahada ya- oılacaktır. Alman Niozel ingiliz Boks Şampiyonunu yendi 25 haziran 935 salı gecesi Londrada İngiltere boks şampi- yonu Cak Pitirsin ile Alman Ni- ozel arasında yapılan boks mü- sabakası ingilizin onuncu ra- vuntta maçı bırakması suretile Alman (Mozel)in galibiyetile bitmiştir. Maç büyük kalabalık önünde yapılmış ve büyük alâka uyan- dırmıştır. Maçın ilk iki ravun- du bozsörlerin birbirlerini de- nemesile, 3, 4 ve 5 inci ravunt- larda Niozelin hâkimiyeti altın- da geçmiştire 6 ıncı ravuntta yi- ne müsavi bir şekilde bitmiş, 7, 8, 9 uncu ravutlarda da (Pi- tirsin)in hâkimiyeti dikkati cel betmiştir. Fakat bu ravuntlarda Alman (Niozel)in kendini yor- mamak ve vakit kazanmak gibi, dinlenmek istiyor gibi vaziyet göstermiştir. Fakat onuncu ra- vuntta (Niozel) şiddetli bir hü- cuma geçmiş, ravundun bitme- sine 20 saniye kalarak (Pitir - sin) abandone etmek mecburi- yetinde kalmıştır. Radyonun verdiği malfimata göre, İngilizin son 20 saniyeyi de devam ettirmiş olsaydı, na- kavüt olacağı muhakkak idi, Romen Atletleri Pazara geliyorlar Galatasaray kulübü tarafın- dan davet edilen on bir Romen atleti pazar sabahı İstanbula ge leceklerdir. Romen atlet kafilesi Balkan olimpiyatlarına hazırlanan at - letlerimizle pazar günü öğleden sonra saat 17 de Taksim stadın- da karşılaşacaklardır. — İkinci karşılaşma 2 temmuz salr günü yine taksim stadında yapıla- caktır. 30 haziran pazar güntü yapı « lacak müsabakalar şunlardır: 100, 400, 800, 5000 metre ko- gular. Yüksek atlama, gülle, disk atma, ve 100 x 4 bayrak yarışı. 2 temmuz salı günü saat 17 de yapılacak müsabakalar da şunlardır: 200, 1500 metre koşular İle Balkan bayrak yarışı, uzun at - lama sırık atlama, ve cirit atma, Bu müsabakalara girme para- sı olarak herkes için 25 kuruş beri on bire karşı en az on üÜç defa yendiği, 2 — ÜUlvinin bir değil şen ax 30 gol ) Allah için söyleyin, inkâr edilebilir mi? Etmek yaraşır nm? Yaraşmazsa niçin etmeli? Edilirse adama ne derler ve sonra da adamın hali nice olur? Nice olur hali beni Âdemin ? Futbolcuları- mız Bükreşe Gittiler (Baş tarafı 1 incide| oyuncu, iki kulüp idnrecilen:n-_ den üç dört kişi ve yine her iki kulüp mensuplarından dört beş arkadaşları bulunmakta idiler. Fener - Güneş muhteliti yarm sabah Köstencede bulunacak, oradan vapur yolcularını alarak Bükreşe giden “Rapit,,le saat 10,25 te Bükreşe varacaktır. O- yuncularımız Bükreşte Romen Kültür Bakanlığının misafir e- decekleri bir lisede yatacaklar ve ilk maçlarını yapacakları ge- lecek salı gününe kadar Romen sahasında iki defa egzersiz yap- mak imkânınt bulacaklardır. *“Tan”, bu maçların bütün taf silâtını resimlerile beraber vak- tinde okuyucularma bildirecek- tir. Dünkü kafile ile giden oyun- cularımız, idarecilerimiz, diğer arkadaşlarımız şunlardır: İş Bankası İstanbul Müdürü Yusuüf Ziya, İlânat Şirketi sa- hiplerinden Kemal Salih, Milli Spor mağazası sahibi Zeki Rıza, Gazetemiz muharrirlerinden Sa dun Galip, Fenerbahçeden Meh- met Reşat ve C. Kemal, Gü- neşten Kemal Rifat, Fenerbah- çeden Bedü, Hüsamettin, Fa- zıl, Reşat, Esat, Ali Rıza, Ni- yazi, Fikret, Namık, Lebip, Sa- Hm, Güneşten Nejat, Faruk, Reşat, Bambino, Rasih, Turgut, Rebii, Salâhaddin. Çiçek sergisinin dedi- kodusu sürüyor Büyükadada yapılan çiçek bayramı ve savaşı dolayısile ilbaylık siraat di- rektörlüğü ve odası tarafından açılan çiçek sergisi, kendisi küçük olmakla beraber, büyük bir ilgi, çiçekçiler ve meraklıları arasında dedikodu ve ba- m İtirazlar uyandrımıştır. Sergide müsabakaya girenler arasında yapılan tasnifin, oraya iştirak edenleri mem - nun etmediği görülmüştür. Haksrzlık yapıldığı itirazları buradan gelmiştir. Bundan başka sergide kiraz teşhir e- dildiği, bunun ikramiye kazandığı ve hakem heyetinden olan birinin sergi- ye iştirak ederek birinci geldiği ve karanfil gösteren Mecidiye köylü bir çiçekçiye sergide birinci geldiği müj- delendiği halde kendisi Adadan dön- dükten sonra dördüncü geldiğinin ilân edildiği de dönen sözler arasında du- yulmuştur. Sergi etrafında dönen bü- tün bu dedikodular hakkmda dün bir yazıcımıza ilbaylık ziraat direktörü ve hakem heyeti başkanı Tabsin dilek demiştir kit *— Sergilerde bahçevanlığın İnce- liklerini göstermek bir gayedir. Bu iti barla bahçeciliğe ait her yeni ve gö- rülmemiş eserler sevinçle sergiye ka- bul olunur. Bu defa da yüksek şemsi- ye tarzında aşılanan güller gibi ayni fennt usul ile aşılanabileceğini göster mek üzere, kiraz değil, bir vişne ve bir de dut getirilmiştir. Bunlar halkın is- tifadesi için teşhir edilmiş, fakat mü- kâfat dışı brrakılmıştır. Hakemden bi- rinin teşhir ettiği çiçeklere gelince, sergide teşhir edilen çiçeklerden biç birisi hakem heyetinde bulunmamış - tır. Teşhir edilen eserler arasındaki farklar derece itibarile tetkik edilmiş- tir; fakat iştirak edenler ve tenevvü- ün azlığından dolayı iştirak edenler smıflara ayrılamamıştır. Hiç şüphe yoktur ki Heybeliadada mandalina fi- danlığı ve çiçek bahçesi sahibi Meh- met Sadığın fidanlığında yetiştirilen glayöller en mükemmel ve birinci de- recede idi, Mecidiye köyünün karanfilleri de bi rinci sayılabilir. Ancak unutmamak Tâzımgelir ki Adaların turfanda yeti- şen ve bu sergide teşhir. edilemiyen karanfilleri Mecidiye köyünün karan- fillerinden üstündür. karanfillerini yetiştirir. Ve bunun da en canlı şahidi Heybeliadadan Meh- met Sadığın karanfillerinin en yüksek bir fiyatla satılması ve çok beğenil - miş olmasıdır.,, Son yıllarda İstanbulda çiçekçilik merakı ve fenni çiçek yetiştirenler çoğalmıştır. Bu gibi yerler Ziraat di- rektörlüğü ve Ziraat odasınca takdirle görülmekte ve kendileri teşvik edil- mektedir. Tesadüfün Y=a— rattığı Mucize (Baş tarafı 1 incide) borulduğunu meydana çıkarınca der- hal sosyetenin merkezi haberdar edil miştir, Evvelki gece saat 11 de Sirke- ciden kaldırılan husus! bir trenle, soz yetenin yol dairesi Teisi Krist, başmü- fettiş Salâhaddin, Mühendis Muzaf « fer ve Rıza İspartakuleye gitmişler « dir, Ayni zamanda, beş vagon taş, 12 vagon çakıl ve 60 amele de hattır bo- zulduğu kısma gönderilmişlerdir. Ta mirat, dört saat içinde bitirilmiş, we dün sabah saat 8 de yapılan tecrü- belerden sonra hat açılmıştır. Geri kalan Şehrimize gelmek üzere salr sabahr Edirneden kalkan muhtelit katar, bos zulan hattan geçmek imkânı olmayın« ca geri dönmüş, geceyi Hadımköyün de geçirmiştir. Salı günü akşamı saat 7 yi 47 gece Sirkeciye gelmesi bekle- nen bu tren, dün sabah Hadımköyün- den hareket etmiş ve 11 i 12 geçe şeh rimize gelmiştir. Avrupa ekspret konvansiyonel treni de Çerkesköyü is tasyonunda beklemek mecburiyetinde kalmışlardır. Ekspres, dün dört saat teahhürle, konvansiyonel de ancak sa at 13 te Sirkeciye gelebilmiştir. Ev « velki akşam buradan kalkması lâzım- gelen ekspres, dün 9,50 de, konvansi. yenel de 11 de hareket etmişlerdir. Gelen haberlere göre, son şiddetli yağmurlar bühassa İspartakule ve ci« varında tahribat yapmıştır. Dereköy çiftliği kısmen su altında kalmış ve bir hayli zarara uğramıştır.. Tesadüfün kurtardığı adam Evvelki gün bir yıldırım da Zincir« likuyu ile Arnavutköy sırtları arasın- daki kıra düşmüştür. Yıldırrm, o ew nada kırda dolaşan ve kaçmaya fır- sat bulamryan korucu Osmana isabet etmiş ve Osmanı ağır surette yarala. mıştır. O anda bayılan Osman, Zin « cirlikuyu jandarması tarafındam kara« kola getirilmiş ise de ifade veremiye- cek derecede ağırlaşması üzerine Şiş K, Çocuk hastahanesine kaldırılmış « tır. Dün, kendisile hastahanede konu- şan bir muharririmize Osman, başını dan geçenleri şöyle anlatmıştır: * — Arnavutköyüne yakın olar mıntakamda geziyordum. Yağmur bi denbire başladığı için kulübeye kaça- madım. Kırda beş altı arkadaş dolaşı« yor, yarenli kediyorduk. Yağmur an« Bızın bastırdı. Gökyüzü karardı, şimşekler çakıyor, yeryerirtden oynu« yordu. Arkadaşlardan ayrıldım, kulü- beye doğru koşuyordum. Büu sırada ne oldu bilmem, vücudüme İnme iner gibi birşey oldu... Havalandım mr, uç tum mu, yerin dibine mi girdim, bil- miyordum. Henür 150 -'gomı kadar açılmış bulunan arkadaşlarım yıldırımın beni 20 metre öteye attığı nr söylüyorlar.,, Bacakları tutmayan, başı ve göğsü yanan Osman konuşabilecek hir vazi- yettedir. Ahvali sıhhiyesi hakkındaki şorgularımıza doktor operatör Şev « et 1 “— Hastanm sıhbi durumu endişe. yi mucip değildir. Esasen tam isabet olmamıştır, olsaydı muhakkak ki, ya- şamardı. Yıldırım kendisine cepheden temas etmiş, göğsümü, başını, bacake larını yakmıştır. Dün baygın bir hal- de hastahaneye gelen Osman, bugün iyicedir.,, demiştir. Başka yıldırımlar da düştü * Kasımpaşada Bahriye caddesin- de bir beygire de yıldırım isabet et « miş, hayvan ölmüştür. * Evvelki gün yağan şiddetli yağı murlar esnasında Fenerde Haydar cad desinde bir dıvar yıkılmış ve hemen orada oynamakta bulunan çocuklar « dan ikisi ağır surette yaralanmıştır; Cafer, Muzaffer, Remzi ve Orhan adlarındaki bu yaramazlar, havanın karardığına dikkat etmiyerek çisele- yen yağmur altında oyuna devam ct mişlerdir. Birdenbire şiddetlenen yağe mur, bahçe duvarlarını yıkınca Ör « ban ile Cafer evlerine kaçmışlardır. Yıkılan duvarın altında kalan Remzi ile Muzafferi yetişen polisler yıkılan duvarın altından çıkarmışlar, imdadı #ıhhi otomobilile hastahaneye gönder- :ııkıdir. Çocukların yaraları ağırcas r. * Sıhhat direktörlüğüne de #ki yıl. dırım düşmüştür. Birinci yıldrırm, zührevf hastalıklarla savaş komisyo « nu toplantısı yapılırken yencere kena« rından pirmiş, salonda bulunan elek trik zilini yakarak —yer» geçmiştir. İkinci yıldırım, direktörlüğün arka L:.ıpheılndı bulunan Yeninesil okulu .a vurmuş, bar eğmiş, son- ra sıhhat direktör mul:ıyi'ııi Saminin o. girmiş ve telefonu yakmıştır, 23 inek de kurtarıldı ! Evvelki gün yağan yağmurların tes sirile Ramide Merkez efendi mmta « kasında Yılar.lıayazmar mede ahırda bulunan 23 inek enkaz altında kalmış, bir müddet kurtarıla. mamıster. Bonraf — itfaiyeye haber verilmiş, itfaiye ile birlikte ölçme bö- lüğünden gelen bir subay ve 50 erin yardımı ile inekler kurtarılmıştır. YÜ C İi l Bilgi ve kültür mecmuasının 5 ni sayısı ilâveli olarak çıktı.