Tan 27 Haziran 1935 sayfa 3 | Gaste Arşivi

27 Haziran 1935 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 3

27 Haziran 1935 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

e 27.6-935 ıw #SZ TAN SOSYAL KONUŞMALAR Mahmut Esaf Bozkurt'un Söyledikleri KUYU KAZARKEN Ankarada Bir Arsada Petrol Bulundu (HUSUSİI MUHABİRİMİZ BİLDİRİYOR| Ankara, 26 Polis memuru Ahmedin dikmendeki arsasında petrol teza- hürlerine tesadüf edilmiştir. Dikmenin bu kısım sahasında böyle bir imkânın varlığı kanaati hasıl olmuştur. Petrol göründüğünü haber aldığım yere hemen gittim. Polis Ahmet arsasını kazdırmağa başlarken su çıkmış ve bu suyun ma- vi renkte oluşunu ve petrol koktuğunu görünce hükümete haber vermiştir. Burasınım, ticari mahiyete değer bir petrol sahası olmasa bile, İstifade mümkün olacağı zannedilmektedir. Ankaranın en güzel sayfiye yeri olan Dikmende bu yeni vazi- yet üzerine arazi kıymetleri yükselmeğe başlamıştır. İmar Plânları Beğenilmedi Ankara, 26 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — İstanbul için yapılan imar plânları İç Bakanlığınca beğenilmemiştir. İstan- bul vali ve belediye reisi Muhittin Üstündağ Avrupadan dön- dükten sonra, yeni plân yapılması işi bir karara bağlanacaktır. Asker San'atkârlar için Yeni Ankara, 26 (Hususi muhabi- rimiz bildiriyor) — Askeri sa- natkâr yetiştirme talimatname- si Bakanlar Heyetince onanmış- tır. Talimatnameye göre, aske- ri sanatkâr yetiştiren eski aske- ri fabrikalara çırak mektebi as- keri sanat lisesi olacaktır. Bu mektebi ikmal edenler iki ay kıtada staj görecekler ve son ra da stajda ayrıldıkları sınıfla- ra göre, tüfekçi, kamaçı, demir- ci, marangoz olacaklardı. Makinistler nakliye mektebi- ne, nalbantlar baytar tatbikat mektebine, Saraçlar Beykoz fab Talimatname sekiz ay tatbikat göreceklerdir. İhtiyat zabiti olmak üzere ayrı- ca altı ay daha tahsile tâbi tutu- lacaklardır. Tatbikat ve tahsil esnasındaki iaşe, iskân ve ibate- leri Harbiye mektebi talebesi gibi olacaktır. Fabrika ve müesseselerde tah sillerini muvaffakiyetle bitiren- ler, ihtiyat yarsubayı ve muvaz- zaf askeri sanatkâr muavini o- îiarak— kıtalara sevkolunacaklar- ır. Talimatnamede sanat kısımla rına göre, ameli programlar ve askeri müddetleri ayrı ayrı tet- «rikasına sevkolunacaklar ve on | kik edilmektedir. — Yerleri Değişen Valiler 'Ankara, 26 (Hususi muhabi- rimiz bildiriyor) — Tasdike ik- tiran ettiğini dün bildirdiğim vali tayin ve tebeddülleri arasın da şunlar da vardır: Urfa valiliğine eski Erzurum valisi Necati, Denizli valiliğ.ne Çorüh valisi Ekrem, Çoruh va- liliğine Kars valisi Cevdet, Kars vali vekâletine mülkiye müfettişlerinden Osman Nuri, Mus valiliğine birinci umumi müfettişlik asayiş müdürü Ni - yazi, Ağrı valiliğine birinci u - mumi Müfettişlik emniyet direk törü Burhan, Van valiliğine Burdur valisi Saip, Burdur va- liliğine Sinop valisi Abdülhak, Sinop valiliğine Çanakkale va- lisi Süreyya, Çanakkale valiliği ne Urfa valisi Nizamettin, Es- kişehir valiliğine Mardin valisi Talât, Çorum valiliğine İçel va- lisi Hakkı Haydar, Maraş valili- ğ'me Ankara belediye reis mua- vini Adli, Van vali muavinliği- ne Edremit kaymakamı Mitat, Trabzon vali vekâletine mülkiye Müfettişi Tevfik Talât tayin e- dildiler. Aydın valisi Fevzi, Tekirdağ valisi Adli tekaüide sevkedilmiş- lerdir. Eskişehir valisi İsmail Hakkı vekâlet emrine alınmış- tir, Türkofisin Yeni tayinleri Naci Ankara; 26 (Tan) — Tokyo ile İskenderiyeye tayin edilen yeni kon- seye komersiyaller ile Atina ataşe ko- mersiyali ve Viyana ile Bükreş sekre- ter komersiyalleri yakında memuri - yet mahallerine hareket edeceklerdir. Hayfa ve Bombay ataşe komersiyal - liklerine kimlerin tayin edileceği he- nüz malüm değildir. Reşad Türkofis önümüzdeki sene mevcud şubelerine ilâve olarak Kaliforniya ile Rio de Janairoda birer şube açmak kararındadır —a — İzmirde sıhh? zabıta Ankara, 26 (Hususi muhabi- rimiz bildiriyor) — İzmir bele- diyesince hazırlanan sıhhi zabı- ta talimatnamesi iç bakanlıkça tetkik edilmektedir. Talimatna- mede esnafın sıhhi vaziyetinin nasıl olması lâzım geldiği ayrı ayrı gösterilmektedir. —— — İstanbul 'Belediyesi barem projesi Ankara, 26 (Hususi muhabi- rimiz bildiriyor) — İstanbul be- lediyesi barem cetvelinde yapı - lacak değişiklikler hakkında İs- tanbu! umumi meclisince kabul edilen proje İç Bakanlıkça tet- kik edilmektedir. - —— Bakanlar kurulu 'Ankara, 26 (Hususi muhabi- rimiz bildiriyor) — Bakanlar kurulu bugün saat on ikide top- lanmıştır. “övündüğü alanlarda hiç Buğday Satışı Başladı (Baş tarafı 1 incide) 7 - 7,10 kuruş arasında muamele gör- müştür. Bu fiyatlar dünkülere naza - ran, 20 para bir düşüklük göstermek- tedir. Buğday fiyatlarının düşmesi, un fiyatları üzerinde daha çok kendini göstermiş, evvelki gün çuvalı 7-30 ku Tuşa satrlan birinci yumuşak unların fiyatı dün 660 kuruşa kadar düşmüş- tür Banikanın satışa girmesi ve Ana- dolunun birçok yerlerine bereketli Yyağmurların yağmağa başlaması buğ- tday piyasasını baştan basa değiştir - Miş, istikrarsız vaziyet ortadan kal- karak fiyatlar düşmeğe mütemayil bir hal almıştır. Alâkadarların verdiği ma lümata göre, genel durum bir hafta- î; kadar tamamile düzelmiş olacak - Ekmek indirilmeli /-Belediyece evvelki gün ansızın tes- bit edilen yeni narh, dünden itibaren tatbik edilmeğe başlanmış, ekmek fi- zatla_n bir kuruş zam görmüştür Narh y acele topl. fırın tıların şikâyeti ve zarar iddiaları üze- Tine olmuştur. Komisyonun on beş günde bir toplanması yolundaki tea- Müle rağmen, fiyatlarm bu müdd. n_arhmmwtekrar indirilmesini icap et- tirecektir. Şehrimizde en aşağı iki ay- lrk ihtiyacı karşılayacak stok un bu- lunduğu halde, fırnıcıların müracaat- lart üzerine narhı arttıran komisyo - nun_derhal toplanarak fiyatları indir- mesi beklenmektedir. Niçin artmış ? 'Narh komisyonundan salâhiyettar bir zat, un fiyatlarının 850 kuruşa ka- dar çıktığımı, fırnıcıların on beş gün arka arkaya kiloda bir kuruş zararla satış yaptıklarını söylemiş ve son fi- yat artışını bu şekilde izah etmiştir. Ekmeksiz kalan yerier - Ekmek satıslarının, belediyenin ver diği karara rağmen, birçok semtlerde kontrolsüz | bırakıldığı görülmüştür. Bu yüzden, Ortaköy ve Eyüp semtle- tindeki fırınlardan bazıları az ekmek çıkarmışlar, halk frmn kapılarında u- zun zaman beklemek vaziyetinde kal- mıştır. Bunun sebebi, fırnıların az ek- mek çıkarmalarıdır. Yoksa ne şehri - mizin nüfusu, birdenbire çoğalmış, ne de halka oburluk gelmiştir. Kon - trolda'ı: ugak' kalan ikinci bir nokta da, dolmadan değiştirilmesi her tarafta haklı itiraz ve şikâyetlere yol açmış- tır. Kaldı ki, narh komisyonunun va- htsiz toplantısı da nedense büyük bir İtina ile gizli tutulmuş, fiyatlara bir kuı'uş eklendiği ancak geç vakit bir tebliğden öğrenilmiştir. Fakat dün, uğday piy yeniden düşmeğ laması ve un fiyatlarının büyük hiz farkla ucuzlaması, artan ekmek idir. Bir - çok fırınlar, dün de bozuk ve ikinci çeşit ekmek çıkarmakta devam etmiş, lerdir. Bu gibi fırınların siddetle ceza- landırılması, zaruri ihtiyaç maddeleri üzerinde suiistimal yapılmasına mey- d HO Siyasal Bilgiler okulu yeni kadrosu Siyasal Bilgiler okulası adını alan Mülkiye mektebi önümüz- deki yıldan itibaren Ankarada tedrisata devam edecektir. Bu mektep için yeni bir bina yapıla caktır. Mektep için yeni bir pro- fesörler kadrosu tesbit edilmiş, eski maaş vaziyeti kaldırılmış- tır. Kadroda (125) lira asli ma- aşlı bir profesör vardır. (100) lira asli maaşlı (2), (90) lira as- li maaşlı (2), (80) lira asli ma- aşlı (3) profesör vardır. Bunlar- dan başka (70) lira asli maaşlı (4), (55) lira asli maaşlı (12), (45) lira asli maaşlı (2) mual - lim vardır. IMah S t Esat Bozkurd'un gaze- çıkan iki y Ağaoğlu Ahmed'in verdiği cevabı olduğu gi- bi yazıyoruz. Şüphe yok ki, ilmi olan bu tarz yazılardaki fikirler sa- hiplerine aittir.) Sayın Bay Mahmut Esat “Tan” ga- zetesinin 62 inci sayısında “Ağaoğlu- nun Dedikleri” başlığı altında bir ma- kale çıkardı. Makaleden anlaşılıyor ki kasdı, benim fikirlerimi tenkit et- mektir. Fakat daha başlangıçta birtakım şeyler karıştırıyor ki, bu maksatla ili- şiği yoktur. Meselâ benim yazılarımın yaptığı tesiri şöylece tarif ediyor: “Hiç değilse doğrunun ortaya kon- masına hizmet ediyor, Kulaktan kulağa fiskoslanan, Sonra alaylı gülüşlerle karşılanan, Hakikatlerin bütün çıplaklıklarile gözlerde belirmesine yardımı dokunu- yor. (Yazı tarzı Mahmud'undur.| Şimdi ben de Mahmud'un yazıları- nın bıraktığı izleri söyliyeyim: Fikir- lerinin aydınlığına ve derinliğine ve vecizelerinin kuvvet ve kesinliğine, üslübunun ahenk ve güzelliğine bayı- lan bayılana, gaşyolan gaşyolana! Demek ki Mahmut, ulusun dimağı- nt besliyor, zevkini açıyor,ben de onu güldürüyor,eğlendiriyorum. Ne yapa ltm,herkes kendi kaderine kani olmalı dır. Sonra, Mahmut bununla da kalmı- yor, neden ise İzmir gazetecilerini işe karıştırıyor ve güya ben onları: “Öz- gür (serbest) konuşmalara şevklendi- riyormuşum.” Beş altı yıl evvel İzmir gazetele- rinden birisinde (Anadolu| yazdığım iki üç makale haricinde hiçbir İzmir gazetesi ve gazetecisi ile alâka ve mü- nasebette bulunmadım. Zaten o arka- daşların benim “şevklendirmekliği - me” muhtaç olduklarını hiçbir zaman hatırıma getirmedim ve getiremem. Daha sonra Mahmut heyecanlanı- yor ve kendisi hakkında şöyle diyor: “ Ben düşüncelerimi, özgürlüğün (serbestinin) son snurlarına ,bunların ta ötesine kadar Doludizgin d>necek bir halde Kamiâlist rejimi içinde söyledim. Gür sesle gazetelerde ve her yerde” (Yine yazı tarzı Mahmud'undur.) Ben kendimden bahsetmeği sev- mem. Fakat mademki bana bir ders verilmek isteniyor, hiç olmazsa şu ka- darcık söyliyeyim ki, Mahmud'un olmazsa on- dan geri kalmadım, bunu da elbette ki o kabul eder. İşte bütün bu “mühim ve kıymet- N” mukaddemeden sonradır ki, Mah- mut asıl mevzua yanaşmağa başlıyor. Fakat nasıl yanaşıyor? Bunu da kehdi dili ile anlatayım: “Ağaoğlu'nun son zamanlarda or- taya attığı tezlerin bence mihenge vu rulması gereknlerini şöyle kısaltabi- liriz,” 4 Demek, Mahmut benim tezlerimi “mihenge” — vurmuş, “gerekenlerini” çıkarmıştır. Âlâ | diyecek yok! Bu “gerekenler” şunlar imiş: 1 — Demokrasi ekonomsal liberal- liği bir sınıra kadat geçebilir. Demokrasinin ekonomsal işlere ka- rışması korumacılıktan (himaye) ile- ri gidemez. 2 — İngiltere, Fransa gibi demok- rasiler sermaye ile işçi arasına girmiş değildirler. 3 — Uluslar son zamanlarda cüm- huriyetten kraliyete doğru gidiyorlar- miş. 4 — Türk ardası (ailesi) düşüş ha- lindedir. Soysal Kanun (Medeni Ka- nun) buna çare bulamadı. Bu gerekenler hakkında söyliyece- ğim şudur: K Üçüncü gereken bu ayın on i— Şekeri yüksek fiyatla satanlar Bazı bakkalların şekeri yük - sek fiyatla sattıkları, bilhassa Beyoğlu civarındaki dükkânla- rın toz şekeri 29,5, kesme şeke- fi 30,5 kuruşa verdikleri görül- müştür. Bu semtteki belediye polisinin de dükkânları kontrol etmediğinden şikâyet edilmiş - tir. Belediye bu hususta tetki - kata başlamıştır. İhtikâra sa- panlar cezalandırılacaklardır. neddin Sözerle görüştük. Bize dedi ki $ — Bu hususta g lerin yazdıki rını okuyorum ve tahkikat yaptırıyo- rum. Suçlu fırıncılar varsa haklarında kanuni muamele yapılacaktır. Bu ve- sile ile bilhassa söylemek isterim: Bir un ve ekmek buhranı yoktur. Herhan gi bir frunda bir defaya mahsus ola- rak ekmeğin bitmiş olması endişeyi mucip bir hal değildir. Ekmek hak- kında evvelce on beş günde bir narh verilirken, şimdi temevvüçleri daha sık takip etmek ve halkın lehine ola- cak tenzilâta daha kısa da im - dan veril ib Vali muavini ne diyor? Ekmek vermiyen veya az çıkaran fıtınlar hakkında vali muavini Rük - kân vermek için ekmek narhını hafta- da bir veriyoruz. Tekrar ediyorum, endişeyi mucip hiç bir vaziyet yoktur ve olmıyacaktır. ç da “Tan" da yazdığım “Geri- ye Doğru Hareketler” başlıklı maka- lenin hem başlığının, hem de içinde taşıdığının anlaşılmaz bir maksatla yapılmış kötü bir tahrifidir. 2 — Dördüncü gereken, Türk aile- si hakkında yazdığım birçok makale- lerde si * diğim fikirlerin yanlış ifa- desi ve Medeni Kanuna ait beslediğim düşüncelerin muharref bir şeklidir. İlk iki gerekene gelince, eğer biri- si sokaktan iki çocuk getirip, bunlar senindir ,demiş olsaydı bu kadar hay- ret etme-dim! Hayır! Bunlar benim değildir! Bun- lar Mahmud'undur! Mahmut kendisi için açık kapı hazırlamak için onları yaratmış ve bana isnat eylemiştir. Bütün yazılarım arasında Mahmut, bu gibi gerekenlere benzer yahut hiç olmazsa akıldan onların çıkması için uygun *'risini bulamaz. Bulamaz, çünkü benim tezlerim tam bunların tersinedir. Fakat Mahmut burada da bununla kalmıyor. Mahmut makalesine benim namıma cümleler sıkıştırıyor, cümle- lerin etrafi)r giymeler içine alıyor. Şöyle ki, her okuyucu cümlelerin be- nim olduğuna, benim yazılarımdan alındığına hükmedecek. Meselâ maka- lesinin bir yerinde diyor ki: “Ağaoğlu diyor ki: Demokrasi eko- nomsal liberalliği bir sınıra kadar bir yana bırakabilir ve bu bırakış koru- culuğu geçemez!” ha ileri giderek diyor ki: İngiltere ve Fransa gibi demokrasiler sermaye ile işçi arasına girmemiştir.” Ne bu cümleler ve ne de onların ifade ettikleri fikirler benim değildir. Mahmut onların benim olmasını arzu eylemiştir ve herkesin yapamıyacağı bir kolaylıkla arzusunu tahakkuk et- tirmiştir. Fakat başkasına fikirler ve cümle- ler isnat ederek üzerine çullanmak,ko laysa da, herkesin tenezzül edemiye- ceği bir taktiktir. ) Meydanda at oynatmak, çekicidir; fakat ata binebilmek şartile. Yoksa insan gülünç olur! Mahmut kendisi için bu açık kapı- Jarı temin ettikten sonra, alabildiğine hızla hücuma başlıyor : Bir çok âlimlerin adlarını sıralı- yor, bir çok şeyler söylüyor. Fakat ne için ve kime karşı? Kendi hayalinde yarattığı gereken- lere karşı! Benim tezlerim, hiç olmazsa mü- nevverlerimiz için malümdur. Onları bir daha hulâsa edeyim: Demokrasi hakkında diyorum ki: “Demokrasi ulus egi liği demel tir. Ulus egemenliği ise, ulusun ken- di mümessillerini seçmesi ile, işleri kontrol edebilmesi ile, sözün ve yazı- nın serbest olması ile ve hükümetin mes'uliyet altında bulunması ile teza- hür eder. Bu esaslar ihlâl edildi mi, demokrasi yoktur.Nasıl ki, bugün Al- manyada, İta'yada, Rusyada demok- rasi yoktur.” Devletçilik hakkında diyorum ki: “Her devlet mahiyeti itibarile bile dev letçidir. Onun vazifesi ulusal ahenk ve muvazeneyi temin, ulusun refah ve saadetini düşünmektir. Bu yolda eko- nomsal devletçilik yapmak lâzımge - lirse tereddütsüz yapar.Ve zaten öte- denberi yapmaktadır, başta ekonomik liberalizmin beşiği olan İngiltere, Fransa ve Amerika bulunduğu halde. Fakat devletin bu faaliyeti la meşruttur: Demokrasi esaslarını bozmamak, o esaslara bakmak şartile! Bu esaslar bozulunca, hem devlet kendi vazifesinin haricine çıkmış olur, hem de ulus egemenliği silinmiş o- lur,,. Ve bütün, bütün düşüncelerimden çıkardığım sonuç şudur: Benim görü- şüme göre, bugün devletçilik yapan devletler ikiye bölünebilirler: Demok- rasiyi yani ulus egemenliğini kaldır- mış ve yerine ğ;hsi diktatörlükler koymuş olanlar, Ttalya, Almanya gibi ve demokrasiye bakan liberal devlet- çiler: Amerika, Fransa ve İngiltere gibi. Mahmud'un bunlara karşı diyeceği var mı? Varsa, münakaşsa edelim. Yoksa, mevhum gerekenler etrafında münakaşa edecek değilim. Bir nokta daha: Maük VY PT Si â ben- den şu suali her nedense sormak lü- zumunu hissetmiştir: “Ağaoğlu'nun ağzından bir şey öğrenmek isterim: Kamâlizm, ekonomsal alanda devlet- çidir. Demek ki koruyuculukla kal - mıyor. Halbuki Ahmed'e göre koru- yuculuktan ileri gidemez. Şu halde Kamâlizm ve ondan esinlenen yeni 'Türk rejimi, demokratik değil midir? Kamâlizmin “egemenlik ulusundur” prensibine bir şaka mı diyeceğiz?” Bu ayın a"”ısında Cumhuriyet ga- zetesinde yazdığım “Demokrasi — ve Devletçilik” başlıklı bir makalede ay- nen şu fikirleri söylüyordum: “Bize gelince bizim devletciliğimiz demok- ratiktir. Çünkü ulusun egemenliği dimdik duruyor, Ana Yasamıza el vu- rulmamıştır, bu yasanın temin ettiği âmme hakları bakidir, parlmanımız iş- liyor, kontrol yapmaktadır ve hükü- met te mes'uliyet kaidesine tâbidir!” Mahmud'un suali ile ancak yirmi bir şart- |" 3 — FELE İNSANIN TARİFİ Bir tahaf manzara karşısın- dayız. Afrikanınbiricik imparatorluğu Habeşistana kar şı Avrupanın büyük devletleri alâka gösteriyorlar. Bunların bu ilgileri kâh göya onu koru- mak, kâh sanki oradaki halkı medenileştirmek içindir. Vaktile yine bu devlete köle- liğini kaldırtmak için de bazı muahedenameler imza ettirmiş- lerdi. Bu muahedelere göre Ha- beşistanda kölelik olmıyacaktı. Ne âlâ değil mi? Lâkin kör kör parmağım gö- züne, Bügün görüyoruz ki bir takım devletler Habeşistanda menfaatler aramaktadırlar. Bel- ki aralarında bu memleket aley- hine bir anlaşma olabilir. Bu anlaşma ile o memleket, takımi- le, esarete sevkediliyor -demek« tir. Gülmez misiniz?.. Habeşistanda Habeşinin esir olmaması için insaniyet namına Habeşistana muahedeler imza ettiren Avrupalılar şimdi bütün memleketin istiklâlini tehlikeye koyabilecek tedbirler düşünü - yor gibi görünüyorlar. Vaktile bize mantik okutur- lardı. Orada insanı tarif eder- lerdi. Ben, insanın tarif edilme- sine ne lüzum var?... diye güler- dim. Bu tarifte insanı “görüşen hayvan,, diye tarif ederlerdi. Bu gün artık bu tarifin hiç bir şey anlatmadığını görüyorum ve sa- niyorum ki insanın en güzel tarifi şudur: “Mürai bir hayvandır,, - Müstesnalarile beraber -. B. FELEK Roma Konuşmaları (Baş tarafı 1 incide) sız hükümetine verilecek cevap İngi- liz kabinesinin bugünkü toplantısın « da incelenmektedir. - n İtalya Uluslar kuru- mundan çekilecek Roma, 26 (A.A.) — Eden - Mosso- lini konuşmalarının sonunda Muzssoli- ninin İngilterenin araya girmesini ke- sin olarak reddettiği sanılmaktadır. Eden taraf adan izah edilen Ingiliz te zi şudur: İngiltere hükümeti, ancak İtalya ile 2.2ndisi arasında imza edil- miş olan 1935 söz bağını değiştirmek- te özgürdür. Fransa tarafından imza edilmiş olan 1906 Aandlaşmasile, ulus lar sosyetesi tüzünün 'e değişiklik ya- pılması İngilterenin elinde değildir. Eden İtalyanın, Eritre ve Somali sö- mürgelerini Habeşistandan geçen bir demiryolu ile birleştirebilmesi hakkın da bir önerge (teklif) yapmıştır. Bır yapıld- ” takdirde İnziltere bu zarara karşılık, Habes kırmızı denizd, bir mahreç verecektir. Habeşistan sta tüsünün kökünden değiştirilmesini is teyen Müussolini bu önergeleri (tek-« lifleri Yreddetmiştir. Meselenin arsnı- lusal sonucunun, İtalyanın uluslar ku r dan çık ve Lehii ile Ma caristanı kendisi ile beraber sürükle- mesi ihtin.sli o''n” * sanılıyor. İngiliz gazeteleri ne diyor? Londra, 26 (A.A.) — Eden - Mus- solini konuşmaları hakkında Dailye 'Telgraf gazetesi şunları yazıyor: gün evvel yazılmış olan bu makalı yanyana getirildiği vakit Mahmud'un benim yazılarımı “hangi mih e “1 — Habeşi bir iyi komşu o- larak tanımaya- İtalya, bundan dola- yı, hiç ol Addis - Abeba hükü- vurmuş olduzu ve onlardan nasıl age- rekenler çıkarmış olduğu da kolaylık- la anlaşılır. Ahmet AĞAOĞLU Yine ayni mığıl:ııin başka bir ye- ',' ci; “O Edirnede nehirlerin Taşmasından Korkuluyor Edirne, 26. A.A. — 48 saatten be- ri Edirne ve bağlantısına ara ile sü- rekli yağmurlar düşmektedir. Yağan yağmur miktarı 55 milimetredir.Yağ- Mmur toprağı iyice kandırmıştır. He- nüz arkası kesilmiyen — yağmurların devamı zararlı sayılmaktadır. bazı kimseler yağmurların devamı halinde nehirlerin taşmasından korkmaktadır lar. Edrinede bitinci ekmek 9 — kuruş 10 para, ikinci ekmek 7 kuruş 30 pa- raya yükselmiştir. Balıkesir, 26.A. 'A. — Dün ve bu- gün Balıkesir ve çevresine bol yağ- mur yağdı. Yaz ürünü için faydalı o- lan yağmur çifçiyi çok sevindirdi. Uşak, 26, A.A. — İki gündür hava büulutlu ve serindir. Ulubey kamunu- na yağmur düşmüştür. Dün buraya pek az yağmur yağdı. Her taraf dllir v yi lü meti nezdine yönetim bakımından ge- niş yetgisi olan işyarlar yerleştirmek istiyor. Habeş hükümeti bunu kabul etmediği için Habeşistan meselesinin barış yolu ile kotarılması imkânsız - dır: 2 — İtalya deniz meselesini İngil- tere ile dipl si yolu ile & şacak tır. Zamanı gelince Italya Londraya ekisperleri yollayacaktır. Konuşmala- rın, Avrupa bakımından verimli, Ha- beşistan bakımından da ters sonuçla- ra varacağı sanılmaktadır. ——— : Yörük ali plâjı Şarbaylık fen heyeti tarafın - dan Büyükadada Yörükali plâjı hakkında yapılan tetkikat bit - miştir. Fen heyet direktörü Hüsnünün başkanlığında bir komisyon toplanmıştır. Bu ko- misyon bir rapor hazırlamıştır. Bedava Hediye YEDİGÜN bütün okuyucularına birer hediye veriyor. Ankara cadde- indöki- idazsilimedi ü sle

Bu sayıdan diğer sayfalar: