aç TTTT NÇT — -6- 935 ÖZ BİL TAN e— ÖZ TÜRKÇE KELİMELER Listede Çıkan Kelimeleri Bir , ; »Ş isr: Arada ve Tamamile Veriyoruz (Okuyucularımız, her gün beşer kelimelik liste ha - linde Türk dili araştırma kurumunun verdi ği beşer ke- limelik listeleri bu sayfada okuyorlar, Öz Türkçe keli- melerden şimdiye kadar çıkanları, alfabe sırasma koya- rak hepsini bir arada ve iki gün içinde okurlarımıza vermeyi faydalı bulduk. Bunlar kesilip saklanır ve ge- riye kalanları ile birleştirilirse öz dil kelimelerini bem bir sözlük gibi elde bulundurmak, hem de çabuk betle- mek kolay olacaktır.) A *Xskeri — Süel (Militaire) Not: “Asker,, kelimesi “Soldat,, fanlamına Türkçedir. Abide — Anıt. Örnekler: 1 — İstanbul bir anıt- Örnekler: 1 — Bu işte nasıl bir gözge bulacağınızı bilmiyorum, 2 — Bu işin kotarma yolu nedir? E Emvalimenkule — Taşıtlı mallar. Emvali gayrimenkule — Taşıtsız Mar gehridir. 2 — İstanbul, Atatürk | mallar. için, heykelli bir anıt yaptırmağa ka- Kar verdi. Aciz — Eskin. * Acz — Eakinlik, - , Acz duymak, âciz kalmak — Es- İkinmek. Örnekler: 1 — İnkılâp, âcizlerin İğşi değildir — Deyvrim, eskinlerin işi değildir. 2 — Devrimciler büyük zor- luklar karşısında eskinmek değil, gevklerini arttırmalıdırlar. Arz ve talep — Sunum ve istem. Örnek: 1 — Bu ylı dokuma piya- Basında sunum az, İstem çoktur. 2 — Güdümlü ekonomi sunum ve İstem kanunlarını alt üst e Asayiş ve emniyet — Güvenlik. Örnek: Yurtta güvenlik ve bay- Ballık (huzur ve sükün) ülkümüzdür. Aleyh — Kargı. Aleyhde olmak — Karşı olmak, ılıybd'e söylemek. Karşı söylemek — Aleyhinde söy- Jemek, kötülüğüne söylemek. * Aleyhdar — Karşın. Amil — (Mücssir) Etka Örnek — Sular ve ormanlar top- rak bitelgesi üstünde en büyük vt- kelerdeadir, Beyanat — Diyev. Basiret — Öng“rü. ğ Örnek: İnsan hiç bir işte öngürü- #ünü kaybetmemeli. Banliyö — Yöre, ,, Örnek: — Demiryolları yönetgesi "Çidaresi) yöre trenleri tarifesini u- Buzlattı. C Cemiyet, şirket — Sosyete, l'liııl: Türk cemiyeti, Türk sosye- ğesi, Şeker şirketi — Şeker sosyetesi. < Not: 1 — Türk kökünden gelen “Cemiyet,, gu anlamda kullanılacak- tir: Hilâlihmer — cemiyeti — Kızılay temiyeti. Dil cemiyeti, gazeteciler cc- miyeti, Cihet — Yön. Örnek: Bu meseleyi hangi yönün- Gen düşünürseniz kolay olmadığını görürsünliz. Niche (Direktif) — Yönerge, ı'çıuı hal —- Cözge, kotarma yo- u. No. 33 YOSMA! Etem İzzet BENİCE Yıldız bilgisini daha çok an- latmak'ister gibi sözünü sürdür- — Ne diyorsun bayanım. B!ı #dam para korkusundan şimdi- Örnek: Bay . . . bütün taşıtlı ve ta- gıtsız mallarını karısı Üzerine çevir- di. Ekseriyet — Çoğunluk, Ekalliyet — Azınlık. Ekseriya — Çoğun, çok vakit, Örnekler: 1 — Fransada parlâmen to çoğunluğu Flandin'in önergesini reddetti. Uluslar sosyetesinde azın- lıklar meselesi her vakit ortaya ko- nur bir türlü kotarılmaz, Ehemmiyet — Önem. Mühim — Önemli Ehemmiyet vermek — Önemek. Örnekler: ! — Son yıllarda ekono- mik işlere büyük önem vermekteyiz. 2 — Son yıllarda en çok önediğimiz işler, endüstri girişimleridir. Son günlerde en çok ehemmiyet verdiği- miz işler, sınal teşebbüsattır. Emri vaki — Olut. Örnek — Almanya, silâhlanmak. da, Avrupayı yeni bir olut karşısında bıraktı. Eikârr umumiye — Kamoy, ka- muğ oy'dan. rnek : Almanyanın silâhlanma da- | vasında İngiltere kamoyu ikiye ay- Fikti muzmer — Gütge; . Örnek: Bu adamın bir türlü anlı- yamadığım bir gütgesi var, G Gıda — Besim, İaşe — Beslev. Örnekler: 1 — Çocuklar — için süt en iyi besimdir. 2 — Bir ordunun beslev meselesi en başta gelen işler- dendir. Gıpta — İmren. Örnek: İmren güzel bir şeydir. Güzide — Seçkin, H Hâkim (Souverain) — Egemen. Hâkimiyet — Egemenlik. Misal; Hâkimiyet milletindir — Egemenlik ulusundur. Hür (T, Kö) — Özgen.. Hürriyet (T. Kö.) — Özgenlik. Huzur ve sükün — Baysallık rnek: Yurtta güvenlik (asayiş ve emniyet) ve baysallık Ulkümüzdür. Halletmek — Eritmek, açmak, gözmek, kotarmak. Örnekler: 1 — Su şekeri eritir. 2 — Dışarda kimse yok galiba. Zil çalıyor. Ben gideyim! Derken yeni bir şey bulmuş gibi sözüne ekledi: — En aşağı yarım milyon li- rası vardır.. diyorlar. Hem de hep altın lira biriktirirmiş!! Ve Yıldız bunu söyler söyle- mez getirdiği su bardağını eli- ne aldı, odadan dışarı çıktı. Güney yatağın içinde olduğu ye kadar evlenmemiştir. Ben | gibi büzülmüş kalmış, gözlerini dört yıldır buradayım. Ayağın- | bir yere bağlamış düşünüyordu. daki ayakkabı değişmemiştir. O, doktorun kimsesiz olduğu- Pençeletir pençeletir onu giyer. | nu biliyordu. Ayağmdaki çizgili pantalonun Bir kız kardeşi ve bir yeğeni- ©n yıllık olduğunu bilenler var. | ni biliyordu. Hergün giymecesine belki de Yurdun onun olduğunu bili- daha eskidir, Siz bu kadar gün- | yordu. dür burada yatıyorsunuz. Hiç- Yurttaki odasımda yatıp kalk- bir gün - kılığını değiştirdiğini | tığını biliyordu. Bördünüz mü?. İ Güney birdenbire huysuzlan- | du. Çok zengin olduğunu biliyor- Fakat bir ayakkabıyı dört yıl — Aman Yıldız artık söyle- | pençeletip pençeletip giydiğini, Me, içime fenalık geliyor.. Bu | bir pantalonu on yıldır bacağın- kıd_u para canlı adamlardan iğ- | dan çıkartmadığını bilmiyordu. l!'urıml Bu bilgi hem tüylerini ürpert- — Bilmece açmasına (çözmesine) merak ettiniz mi? 3 — Aramızda bü- tün anlaşmamazlıkları kotardık. Haset — Günü. Örnek: Günü en çirkin huyları Hikâye — Öykü, Örnek: Gazetelerin gündelik öye ilerinde sanat değil, eğlence değe- malısınız. Hayal (T. Kö.) icat etmiş olmalısınız. Hakikat (T. Kö.) — Gerçek, ger- geklik (Verite) (Terim) Gerçe, gerçeklik — Rea- Hi t6 Örnekler: 1 — Hakiket budur. 2 — Bir devlet adamı hayal değil, ger- çeler (gerçeklikler) üstüne yüri Hakiki — 1 — Gerçek hakikiğ Vöritable. 2 — Gerçel (terim) — Röel. Örnekler: 1 — O, hakikiğ bir iş adamıdır. 2 — Belki iyi değil, fakat gerçek (gerçel) olan budur. Havali — D Örnek: İstanbul dolayının orman- ları gittikçe azalmaktadır. Havayici zaruriye — Yaşatık. Örnek: Hükümet yaşatık fiatlarımı indirmek için elinden geleni yapıyor. . İnkişaf etmek — Gelişmek. İnkişaf ettirmek — Geliştirmek. İnkişaf — Gelişim, gelişme. Ötnek: Türkiyenin eğonomik ge- lişimi günden güne artıyor, İtimat — Güven. İtimat etmek — Güvenmek. Not: Güven ve güvenç kelimele- rinde şu ayrıma dikkat edilmelidir. 1 — Orduya güvenimiz vardır. 2 — Ordu bizim güvencimizdir. (Medari emniyet ve itimadımızdır.) etmek — Üretmek, Mahsul (Genel olarak) — Ürüt, ürün. İstihlâk ekmek — Yogaltmak, Müstehlik — Yogaltman. Örnekler: Türkiyede yogaltman- larla, üretmenler arasında asığ (men- faat) kaygusu yoktur. Buhran yüzünden Avrupada yalnız maddiğ sıkıntı artmış değildir; yük- sek fikir ve sanat ürütlerinin de git- tikçe azaldığını görüyoruz. İdare etmek — Yönetmek. Örnek — Devlet yönetmek kolay değildir. “İüare (Administration) — Yöhe - tim. Örnek: 'Türk devletinin yönetim şekli cümhuriyettir. İdare Çidare yeri anlamma) — Yönetge, Örnek: Dün tütün yönetgesine git Örnek: Ekonomik sıyasamız yeni bir yönette ilerlemektedir, İnkılâp — Devrim. - Örnek: Biz henüz devrim içinde- yiz. İntihap etmek — Seçmel, İntihap — Seçim. Müntahap, güzide Seçkin. ".".'Y""?'!.!'.'!E,'SE!'"'“"*'!! İki genç doktor koridorun önündeki balkonda hasır kol- tuklara oturmuş, havadan, su- dan konuşuyorlardı, Bay Fazı- lın asistanı olan en genci: — Kış güneşi de cana deği- yor.. Dedi. Öteki doktor: — Asıl cana değen içerde yav- rum., Derken gözile işmar etti. Bu- nun anlamı: — Hani sizin yirmi beş mu- maradaki.. Demekti. Toy delikanlr gür sesile: d'.'_ İki gözüm güneşin ta ken- lisi o ama, yanına yanaşılır gi- bi değil. Çok alımlı, çok güı:l. çok sıcak kanlı bir kız. Fakat, hiç yüz göstermiyor. Hani şöy- le konuşurken konuşürken insan sözü saptırıverirde lâfı karşı- sındaki genç kadinın güzelliği- stakail aa İlsetam. ? Hergün 5 Söz 2 - Anlatık Örnekler: 1-Kanunun ikinci maddesinin üçüncü böleğinde... 2 - Yazınızın son böleğinde. 3 - Hoca Nasrettin'in bangi anlatıklarını daha çok se- versiniz? 2 — Feragat — Özgeci Örnek: Yurt işlerinde öz- geçi ilk şartlardandır, 3 — Fikri takip — Güderge Örnek: Güdergesi olmıyan adam, hiçbir işi başaramaz. 4 — Davet — Çağrı Davetname — Çağrılık Med'u — Çağrık, çağrılı Örnekler: 1 - Yarın akşam için kaç çağrılık yolladınız? 2 * Dün akşamki Parti çağ- rısında bulundunuz mu? 3 - Yarınki büyük şölene çağrılı (çağrık) mısmız? 5 — Ziyafet — Şölen DMAMRAMLARAN AAA Müntahip — Seçmen. Örnekler: 1 — Bu iki tablodan hangisini seçtiniz. 2 — Kamutay se- çimi dört yıl sonra olacaktır. 3 — Bay.. Türkiyenin seçkin yazarların- dandır. 4 — Ben İstanbulun - ikinci menlerindenim. © Belamn #ai Kayıtlamak. İtina etmek — Özenmek İtina — Özen, Örnekler; 1 — Bu İşe daha iyi ka- yıtlanmanız Jâzımdır. 2 — Yazınırda baştan başa özen- sizlik görünüyor. İkametgâh — Konak, Mesken — Otru. !âxı::ı:r: kı" — Herkes bulunduğu ü ir konuk göstermek yükü- mündedir. 2 — Hü Auıı).'ıüıdı iıykı(rwhtm otrg meselelerini kotara- caktır. İhtisas — Uzuğ ğına yeni bir Alman uzman gelmiş- ti f İslah etmek — 1 - Yeğritmek, 2- Arıtmak. Eski kitaplarda “susmak, söyle- mekten yeğdir,, gibi sözleri hatırlar- sınız, Yeğritmek kelimesinin kökü işte bu “yeğ, ,dir. Örnekler: 1 — Bu kurunu yeğtir- mekf onu yakıp yenisini yapmaktan daha zordur. 2 — Yıllardanberi biz- deki at cinsiyetini arıtmaya çalışı - yoruz. İslah, ıslahat — 1 — Yeğritim, 2 — Arıtım. Örnekler: 1 - 'Tanzimat Avrupa korkusuyla başvurulmuş bir yeğri- tim hareketi idi. Bir devrim değildir. 2 — İslahr cinsi feres — At cinsi yefmimî. İmtihan — Sınaç. Örnek: Bir talebenin sımaç usulle- rinden yanıp — yakıldığını - gördüğü- müzde sınaç usülleri değil talebenin bilgisi hakkında şüpheye düşünüz, ktidar — Erk (Puissance) Mevkli iktidar — Erke (Pouvoir) Sahibi iktidar — Erkmen — (Puis- sant) (Arkası var) AYFASI DTANLIN ÖYKÜSÜ (HİKÂYE|J (TO TO BA) y Dilile Hizmetci .. O0 »» Söğütlü derenin serin röl- gelerine oturmuşlar konuşuyor- lardı. İnce belli, dal yapılı Gül- süm, gözlerini, köyün dört yanı- nı saran alçacık tepelerin yeşil- liklerine dikmiş, kulaklarında derenin sesi, bir yanda Fatma bacının söylediklerini dinliyor- du. Fatma bacı dedikleri kadın, yanma toplanan köy kızlarına gördüklerini anlatıyordu. En so nunda: — İşte böyle kızlar.. Dedi.. Gözlerini onların üs- tünde gezdirerek sözünü tekmil ledi. — İçinizden benimle gelmek istiyen varsa; ben götürürüm. Orada kapı da hazır., Kızlarm gözlerinde bilmedik- leri, İ üzel yerler çcanlanıyor, tarlada çift sürmek, tohum atmak, bel bellemek, ay- rık köklemek ne zor işmiş diye düşünüyorlardı. Oysa ki; gide- cekleri büyük köyde rahat rahat ev işi görecekler, güzel urbalar giyecek, üstelik cepleri de para dolacak.. Vergi salgını gelince, babası onların ellerile dokuduk- ları gelinlik halılarını, sandıkta çeyiz diye saklanan gezi (bir köylü kumaşı ismidir) toplarını çıkarıp verince, gizli gizli göz. yaşı döküp, ah çekmiyecekler.. İçlerinden ince belli, dal yapılı, saz benizli, süzgün gözlü güzel kız davrandı: — Fatma bacı dedi. Ben se- ninle (Totoba — köylüler hiz- metçiye Totoba derler) olmağa geleceğim.. Bir iki yıl calışır, sonra gelir Duranla evlenirim... Burada (Ece - erkek kardeş köy Tü dilinde) ecemle, yengem ben. den eksin (âciz) kaldılar.. Bir kör boğazdan kurtulurlar.. Üç gün sonra Fatma bacı Gül sümü alarak yola çıktı. Günler. ce yolculuktan sonra bir büyt)k ile (l - vilâyet) geldiler.. Gül- süm daha o gün yorgunluğu üs- tünde. Fatma bacı denen komis- yoncu kadın onu kalabalık bir eve yerleştirdi..» Gülsüm şaşır- mış kalmıştı.. Günlerce atsız uzun arabalar- da yolculuk etmiş, beyni dönü- yordu. Bir de bu ışığı ve kala- balığı bol evde büsbütün şaşkı- na dönmüştü.. Evin bayı karı- sından gizli onu süzüyordu. Gülsüm şaşkın bakışları anlamıyor, ay başı gelince elku_: verecekleri on parayı köydeki sevgilisi Duranı, yapacakları düğünü düşünüyorlardı. Birkaç ay böylece geçti... Bay,karısı ev de olmayınca güzel sözler söy- ordu Gülsüme.. Eline çil gü- müş İiracıklar — sıkıştırıyordu. Bir gün evde kimsecikler yok- ken onu adamakıllı sıkıştırdı. | Gülsüm gizli alınan elbiselikler, çoraplar, kokularla serseme dön müştü.. Bir gün bayan bunu sez- di. Gülsümü — kovdu. O, koltu- ğunda içi birkaç paçavra dolu bohcası, elinde birkaç lira dolu çantası sokağa düştü. Fatma bacıyı aradı. Köye gitmiş, daha kız gerekmiş ona... Çünkü her kız getirişinde epeyce bir para giriyordu kesesine.. Gülsüm ev- den eve, kapıdan kapıya dola- şarak en sonunda satılık bir ka- din oldu. Çünkü eşs'z bir güzel- liği vardı. Çünkü bu güzellikte taze bir köy kirazının kütür, kütür tadı vardı.. Çünkü bu gü- zellik cebi paralr adamlara zevk veriyordu., Onun dal vücu- dunu bir kiraz çöpüne döndü- rünceye kadar sümürdüler., Köy den yetişen ecesi, onu bir verem bakım yurdunda kan kuüsarken buldu.— Cahit UÇUK Ş rirler. Ben de geçen günü pek bu kadar değilse de ufak tefek bir şey yapayım dedim, hemen çaktı, lâkırdıyı bambaşka bir yo- la götürdü. Yine birkaç deneme yapayım dedim, hiçbirisi elvermedi. On- dan bize ekmek yok.. — Peki bu doktorun yakınla- rından birisi mi oluyor?. Öözen gösteriyor, — Hem farkında mısın?, Ona karşı bambaşka.. — Evet, Hiçbir hastasına yapmadığını ona yapıyor. En büyüğünden en küçüğüne kadar yurdun içinde onun için yapıla- cak ne var ise hep kendisi ya- kmlrk gösteriyor, uğraşıyor. — Moruk akşamları da yanı- na gidip bir iki saat orada ka- liyor!. — Öyle.. — Ne dersin, yoksa kıza tut- gun mu?. — Yok canım. Fazıl kim, tut- unluk kim?, O, bu yaşına ka- — Bilmem, Yalnız Fazıl çaky le görmüş müdür ki?.. “ — Deme oğlum böyle. Herif- çi oğlu kadın nedir bilmez, bil- mez de bir de bakarsın böyle sön çağında hem tutulur, hem de turnayı gözünden vurur.. — ©O kızda moruğa bakacak göz yokl. — Parası var be!? — Aldırma, Kız da tutuyor ki, en lüks yerde yatıyor, Giyi- mine, kuşamına da baksana. ÂAr- kasındaki Türk işlemesi gece- lik su içinde yüz papeldir. — Meteliksiz de olsa yine bi- zim moruğa bakmaz. Onda o güzellik varken seçer seçer de en güzel, en paralı erkeği alır. Onun bir gülüşüne bin gönül bağlanır.. Ne diyorsun doktor?. — Haydi dediğin olsun!, - Ve en genç doktor saatine baktı: — Oo, ben çıkıyorum. Geç kalmısım.. j Dedi. İkisi birden şakalı, kah- kahalı konuşa gülüşe kalktılar. yi — Nasılsın kızım?. Diye Güney'in odasına girdi Ve sözünc ekledi: — Akşam çayımı berabet içe- ceğiz.. Güney katmerli siyah gözle- rinin bütün ışıklarını doktoru» gözbebeklerinde topladı, tatl, damarları tutuşturan sesile: — Aman doktor bana: “Kr « zun.." demeniz ne kadar tahalı- ma gidiyor bilseniz.. Dedi. Doktor genç kızın yanına bi. raz daha sokuldu, ellerini onu altın ışıklı saçlarında dolaştı.. - di, sordu: — Ne diyeyim?, Ergen kız önü sarkık geceli- ğinden taşan beyaz, bembeyaz, gözü alan, gönlü büyüleyen bo- yun, göğüs e;lerinde ufacıcık parmaklarını 'gezdire gezi Başını kaldırdı, yine alevli kışlarını doktorun gözbebel rinde topliryarak o sorguyu k sıladı: $