KIRMIZI KALEM ” “Az dikkat edilerek geçen bir | hâdise var: Belediye Ekonomi direktörü, sında indirmiş. Eğer bu teşebbüs doğru ise (çünkü gazetelerin bu haber üs- tünde fazla ısrar etmemeleri bi- ze şilphe veriyor) ve eğer bu te- şebbüs fiil haline geldi ise (çün kü belediyenin nice tasavvurları gazete kolleksiyonlarında birer hütya leşi halinde yatar), bele - diye Ekonomi direktörünün ad: nr sivil kahramanlar listesine ilâve etmemiz lâzımdır, Yıllardanberi pahalılık cana - varına karşı bütün gazetelerin öne fırlayan veya geride kalan muhtelif cesaret derecelerile top yekün açtıkları savaştaki apaçık bozgunlarından sonra, bir tek adam çıkıyor, bu uğur - da kaybolmuş bütün enerjileri kırmızı kaleminin ucuna topla - yor, kabarık rakkamlarm üstün den bir geçiriyor ve canavarın »ir gözünü çıkarıyor. Eğer böyle ise gazetelerin bu kahramanı ismile, resmile, ter- cilmei halile bütün Türkiyeye tanıtmakta neden geciktikleri - ni anlamıyorum. Sessiz ve kan- sız bir destanın en büyük zaferi ni kazanan belediye Ekonomi di rektörünün elindeki tarihi kir - mızı kalemi de müzeye gönder - mekte gecikmemeliyiz. Peyami SAFA Kabzımallar Halde Yazıhane Tutmuyorlar mı? Yeni hal binasındaki yazıhanelerin ihalesine dün öğleden sonra belediye konağında başlanmıştır. İhaleye bu - günde devam edilecektir. Kabrımal - lar, bal yapılırken birçok noktalar » dan bu işe itlrar etmişler ve bu yüz” dön bir hayli dedikodular olmuştu Dün kabırmallar âdeta belediyeye boy | kot yapar gibi İhaleye girmemişlerdir. Bu yüzden herkesi merak almış, beles diye binası birçok seyirci ve merakir- larla dolmuştur. Koridorlârda cereyan eden de - dikodulara göre ihaleye girmek iste- yen bası kabzrmallara: “— Sakın bu işe karışmayın. Bu bilde, Kadıköy haline benzesin! Bu wrada kabırmalların belediye yanımdaki İstanbul kıraathanesinde toplandıklarını duyan bi rmuharriri miz, kendilerile görüşmek üzere kıra» athaneye gitmiştir. Burada oturmak» ta olan Kılıç oğlu Ziya, arkadaşları ve birçok kabzşmallar muharririmize: “— Hiç bir şey yok. Oturduk; ko- muşuyorduk.. demişlerdir. Yaptığımız. tahkikata göre dünkü ei hâle itiraz etmiyen birkaç ki- Belediye koridorlarında ola: o kodulardan sonra belediye binası dıy kapımına bir getirilmiştir. Bı işin sonu beklenmektedir. © No. 60 Erik Çiçekleri Mahmud YESARI Neden mi ? İnsandan anlayışı- ma sevinmiştim. Onu, ondaki, kibarlık cevherini keşfetmiştim. Onu, şimdi, göğsümü gere gere, yanımda gezdirebilirdim. Sevincimden bir çocuk gibi sıçrtyördum — Haydi, iki gündür, otelde bunaldım, gezelim. Kravatını, poşet'ini, kılığının aksıyan taraflarını düzelttim. O, sıkılgan, utangaçtı; fakat alık, pısrık değildi. Aynada, kendine bakarken, pembe pembe oluyordu. Sokağa çıktık; onu, otomobi- limle ge:dirdim. Artık canm sıkılmıyordu. Onun toylukları- ni, taşı yontan bir heykeltraş gibi yontuyor, bir san'at eseri çıkarıyordum. Onun yattığı odayı merak et- m. Sirkecide bir otelde yatı- yormuş! İstanbulun bütün kahve, lokanta, bar, meyhane, otel, gazino tarifelerini getirt - miş ve eline bir kalem alarak fi- atlardan yüzde otüzla elli ara - yanakları | il i Gösterdiğimiz ihtikâr tahakkuk etti takibata başlandı Buğday piyasasının birkaç günlük yükselişinden istifade etmek isteyen bazı mağazalarm, makarna ve sair un- Tu maddelerin fiyatlarını yersiz ola - rak yilkselttikleri tamamile anlaşıl - mıştır. Bu gibi mağazalar ellerinde | fazla stok bulunduğu halde birçok un İ lu maddelere başta makarna olduğu hâlde, 2 kuruştan 4 kuruşa kadar zam yapılmıştır. Gözgöre göre ve wcağı Sıcağına fiyat yükseltilmesi belediye- nin de nazarı dikkatini çelmiş ve bele. diye zabıta memurları derhal hareke- te geçmişlerdir. Ekmek narhı artma. dan 22 kuruşa satılan orta cins ma- kârnalara 25 kuruş, 28 kuruşa satılan en iyi cins makarnalara da 32 kuruş fiyat konulmuştur. Lüzumsuz yere fi- yat yükseltenler hakkında şiddetli ta- kibat yapılacaktır. Buğday piyasası duruldu Buğday piyasası eski durumunu değiştirmemiştir. Dün şehrimize Ana doludan ve Marmara havzasından 279 ton sert buğday gelmiştir. Gelen meded İyem a e malla beraber hepsinin sert cinsten” olmanı buğday 'piyasasna hiç bir te- sir yapmamıştır. Dün borsada satılan 185 ton Sivas malı birinci yumuşak buğdaylar 6 kuruş 17,5 paradan mua- mele görmüştür. Dünkü piyasada en gok sere buğday satılmıştır. Şekerden yapılan mad- delerin fiatleride iniyor Şeker fiyatları ucuzladığı halde ye- kerden mamul maddeleri yapıp satan lar, pek azı müstesna ölmak üzere he- men hemen bu maddelerin fiyatlarn- da biç bir indirme yapmamışlardır. Ucuza alının şekerden yapılan ma - mul maddeler, günden güne ucuzlaya- caktır. Dün konuştuğumuz bir şeker- ci, bize, şekerden yapılan maddelerin umulandan fazla ucuzlaması lâzrmgel diğini hatırlatarak dikkate değer şey- ler söylemiştir: rı bundan senelerce önce şekerin çok pahalıya satıldığı zamanlardaki fiyat- larla aynidir. Şeker fiyatlarının sene- lerdenberi yavaş yavaş düşmesi, bun- lacın fiyatlarında hiç bir değişiklik yapmamıştır. Son 11 kuruşluk ucuz- lamanın da evvelkiler gibi mamül mad deler üzerinde tesirsiz kalmaması lâ- zumdır, Bunların kendi kendine düş- mesini beklemek boştur. Belediyenin İçimi çektiğime bakma yav- rum. Rakımın eski hayatıma acı- dığımı sanma! Oralarda yatmış, yatan ve yatacak olan bütün za allılara, biçarelere acıyorum. Görülecek ve acmacak yerler... » Oralarda sefalet, her dokun- duğun şeyin üzerinde, parmak- lat avucuna bir iğne gibi batıyor. Eşiği kırık, - yosunlu ve her basışta sendeliyen taşlarla be- zenmiş kirli, yağlı bir kapı... Dar, karanlık bir koridor... Ko- ridorun yanında bir kapısı otele, öbür kapısı sokağa açılan, küf, nargile, tütün, ve bekâr kokan İ bir kahve... Daracık, sarsak bir İ merdiven... Muşambaları yama vurula vurula ayrı cins bir kap- | lama halini almış, yağlı, kirli bir sofa... Tokmakları, rezeleri bozuk yağir, kirli kapılar... Odaların içini sorma... Bazan iki, bazan dört, hatta beş kar- yola konmuş, : duvarları, tavan- ları, yamalı muşambaları yağlı, kirli odalar... Bir tek kırık, çar- pık, çatlak konsol... Konsolun üzerinde, çerçevesi - dökük, sır- “m Bugünkü tatlı ve şeker fiyatla- | TAN SEHİRDE OLUP Asker? müzeye Türkler tarafından dünyada ilkönce yapılan bir yivli ton Görelede bulunarak getirildi (X1J Şarbaylık sokaklara yeni ad tabelâlarını koydurmaya başladı. bu işe bir an evvel el atması, mamul şekerli maddeler ucuz şekerden yapıl mağa başlanıncaya kadar bunun hal- ledilmesi lâzım Diğer taraftan; belediye, Üzerindeki a bu konu alanını henüz bi - tirmemiştir. Bir iki güne kadar ne şe- kilde hareket edileceği tesbit edile - cektir, Telefon şirketile yapılan müzakereler Telefon sosyetesi namma Bayındır lik Bakanlığı İle görüşmek üzere An- | karaya gitmiş olan Frank Gill dün İs- tanbula dönmüştür. Frank Gill Tele- | fon sosyetesinin satın alınması hak - | kında Bayındırlık Bakanlığının xos - yeteye yaptığı tebligat üzere, Anka- rada Bayındırlık Bakanı Ali Çetinka- ya ile görlişmüştür. Bize verilen ba- bere göre bu görüşmede iki taraf, ya- kmda başlıyacak müzakereye hazırirk mahiyetinde olmak üzere birbirlerine Hikirlerini sötlemişlerdir. Bakanliğm mürakereye başlamak üzere sosyete- ye verdiği mühlet 18 Temmuzda bi- tecektir ve o zamana kadar da müza- kerelere olacaktır. Mreteror”sösyetesim Tntyaz deti on altr sene sonra bitecektir. | ik birkaç güne kadar tekrar | Ankaraya gidecektir, —— il Sis bir iki gün- dürsürüp gidiyor Sis yüzünden evvelki sabahı Fener- bahçe önündeki kayalıklara oturan Akaym Maltepe vapuru dün kurtarıl- mıştır. Akay idaresi, kendi vasıtaları ile yüzdürdüğü Maltepeyi, bir tomör- köre bağlatarak limana getirtmiş, ge- mİ şamandıraya bağlanmıştır. Fen he yetinin yaptığı muayene teknenin ha | fif su yaptığını göstermiştir. Vapur bir iki güne kadar tamir edilecektir. Dün sabah limanda gene kalın bir sis tabakası görülmüş, seyrüsefer saat 10 4 kadar yapılamamıştır. Boğan ve Ada yolcuları bir saatten sonra Köprüye İ inebilmişlerdir. Unkapanı köprüsü üç gecedir sisin fazlalığı yüzünden açı- İamamış, Halice girecek ve çıkacak vapurlar beklemek mecburiyetinde kalmışlardır. Bu yüzden dün gece Köprü, saat 12 de açılmış, sisin erken bastırması” na meydan kalmadan yapurların Ha- lice girip çıkması temin edilmişti | | ek | çaları dökük, çatlak bir ayna. Yastıklar, şilteler; kereste talaşından, çuval parçalarından, tahta kıymıklarmdan doldurul- muş gibi sert, katı ve diken di- ken... Karyolaları ayak uçlarında terlikler var. Öyle yırtık, öyle eski, öyle kirli, öyle yağlı ki el le değil, insan maşa İle tutma- | ğa iğrenir. Ayak kirlenmemesi içiti, bu, giyilecek.. Ayak kirlenmesi giymek kâfi... J Odaya, öyle bekâr kokusu sinmiş ki, tiksindim, öğürmeler geldi. o Çantamdaki Jâvantayı mendilime boşalttım, burnumu tıkadım. Kendimi, dişarı nasıl attı bilmiyorum! Zavalir Tülek sinmemi görünce, evvelâ kızar. dı, sonra sapsarı kesildi. Benim yaptığım bir zulümdü, | Ondan af diledim. | — Ve şaştyordum. Gördükleri- me gözlerim inanamıyordu: — Orada nasıl yattın, nasıl yatabildin çocuğum? Rakım, gözlerini indirdi; bes için, bunu Ticaret tayyare- cilikten tatlı geldi Meşhur Fransız tayyarecisi Dicu - dönnâ Coctes dün sabah Air - France sirketinin bir tayyaresile İstanbula gelmiştir. Costes bundan birkaç sene €vvel Fransadan uçarak Atlantik de- nizini aşmış ve mühim bir rekor tesis ederek Amerikaya gitmişti. Costes on dan sonra tayyare ticareti yapmağa başlamıştır. Costes dün bize Tokatli- yan otelinde görüşürken dedi ki: — Türkiyeye gezmek için geldim. | Bir iki gün İstanbulda kaldıktan son- ra tayyareci dostlarımı görmek için pazar günü Eskisehire oradan da An- karaya gideceğim. Beş altı gün sonra Istanbula döneceğim. — Dünyanın en çabuk giden bir tayyâresile burada bazı tecrübeler ya pacağınızı işittik. Bu haber döğrü mudur 7. — Geçen hafta bu tayyare ile Pa- tisten Madride gitmiştim. Paristen Is- panyanm merkezine üç saatte vardım. Bü seyahatte saatte vasati olarak 330 kilometre mesafe aldım. : Bu tayyare iki motörlüdür. Motör- erin hec biri 828 er beygir kayyatin; dedi in is gi 20,50, v- 1.0 sa yükeekliği redir. Buraya tayyare getirmediğim için tecrübe yapacak değilim. — Yeni bir rekor kırmak için te- şebbüste bulunacak mısınız?, — Ben artık ihtiyarladım. Bir aya- Hım cukurdadır. Bundan sonra gece Ründüz uçuş yapacak bir halde deği- Jim. Ancak kısa mesafelerde uçarım. Hattâ bava fena olduğu zamanlarda tren seyahatini tercih ederim. Yağ » murlu havada da hiç tâyyâreye bin - mem.,, İstanbul Emniyet direk- törlüğünde değişiklikler İstanbul Emniyet direktörlüğüne Ankara Emniyet direktörü Salihin, Ankara Emniyet direktörlüğüne Trak ya genel Enspektörlüğü müşavirlerin den Sadreddinin, Antalya Emniyet di rektörlüğüne de Emniyet genel di - rektörlüğü şeflerinden Kemal Kaya- nın tayinleri kuvvetle söyleniyor. İstanbul Emniyet direktörü Fehmi Vural'ın da terflan Tekirdağ ilbayı o- lacağı umulmaktadır, Bundan başka poliste esaslı değişiklikler bekleniyor. İstanbul Emniyet direktörlüğü ikinci şube direktörlüğüne Ankara Emniyet direktörlüğü şeflerinden Cemal tayin olunmuştur. Cemal yakında İstanbu - la gelerek vazifesine başlayacaktır. nim hayat toyluğuma öyle bir gülüş güldü ki... Onun bu, gü- lüşünü hiç unutmam. Fakirlerin “de, kendilerine mahsus kuvvetleri var. Esasen, hayata karşı kuvvetli olmasalar, bu kadar kötü, fena Şerait al- tında bir gün bile dayanıp yaşı- yamazlar, Bir şey anlamıyorum. Böyle kuvvetli oldukları halde, neden fakirlik, yoksulluk çekiyorlar? Bunu anlamak, anlıyabilmek için, galiba fakir olmalı! Rakıma sordum: — Niçin gülüyorsun? Sesi, büsbütün nefretle kırıl- mştti: — Günler... Daha doğrusu ge celer oldn ki, o, senin tiksindi- ğin, öğlirdüğün oda, kuştüyü yataklı bir saray odasmın haya- li gibi gözlerimde tüttü. Yalnız benim değil, benim gibi birçok- larmın da gözünde tütmüş, tü- tüyor ve tütecektir o de... Otuz küruş bulamadığın geceler olur, O zaman... Titriye titriye ona bakıyor» dum, Bunun hayali bila bana KÜÇÜK HABERLER İstanbul Tibaylığna bildirilmiştir. Kanun, va- kıfların idaresini mazbut bir şekle koy muştur, Bu kanunla varidat ta çoğal- tılmış olacaktır. # Temyiz mahkemesinin 1935 büt- N yık içinde Ankaraya nakledileceği ibaylığa bildirilmiştir. # Filoryanın modernleştirilmesi ve banyo şehri haline getirilmesi için ya- ılmakta olan inşaat çok ilerilemiştir. bay vekili Rükneddin Sözer dün Fi- İoryaya giderek yapılmakta olan iş leri gözden geçirmiştir. * Bulgar konsolosu dün İlbay ve- kili Rükneddin Sözeri görmüştür. İ « Şar numerotaj memurları faali- yete devam ediyor. Dün de birçok yer İer gezilerek numara konacak binalar tesbit edilmiştir. * Universite rektörü Cemil dün Av rupadan şehrimize gelmiştir. Rektör hukuk fakültesi birinci ve ikinci sınıf ların hukuku düvel sözlü imtihan larmda bulunmuştur. * Fatih yolunu yapan Tramvay 808 yetesinin bu yola az kum döşemesi yü. zünden şarbaylık ile aralarında bir ih. AMES ETTU yete dünden itibaren bu yolü yapma- a başlamış ve aradaki ihtilâf ta or- tadan kalkmıştır. # Dul, yetim ve müteksit maaşla- rmın verilmesi, malmüdürlüklerince, dün bitirilmiştir. Vatani hizmet mu kabili verilmekte olan üç ayirk Jar, evvelce, işledikten sonra ödeniyor du, Bundan sonra bu üç aylıklar işle- meden verilecektir. Vatani hizmet ma aşlarının da bugünlerde verilmesine başlanacaktır. * Kırlayın hastabakıcı hemşireler yurdu idare heyeti dün saat 16 da General Dr. Ziya Nurinin başkanlığı altında İstanbul mümessilliği binasın- da toplanmıştır. Toplantıda yurda ait meseleler görüşülmüş ve 938 - 936 yı- İ İı bütçesi yapılarak genel merkeze gön derilmiştir # Sultanahmed Parkının etrafında bulunan ağaçlarm yeniden tanzimi fa aliyetlerine başlanmıştır. Ikinci ve ü- güncü parklar düzeltilmiş ve yeni - den ağaçlar dikilmeye başlanmıştır. Evvelce kaldırılmış olan kanapeler de yeniden konulmaktadır. * Fransız sefiri Kammerer Verdön torpidosu kumandanı Amiral Rivet şerefine bir öğle yemeği vermiştir. Torpido muhribi gidecektir. # Geçenlerde Yeşilköy Feneri 8 « dehşet vermişti : — O zaman? Omuzlarını oynatarak güldü: — Ozaman, yatak yüzüne hasret, sabahlarsın. — Nerede? — Mevsime göre... Eğer mev. sim yaz, havalar sıcaksa, 50- kaklarda dolaşırsın. Parklar, ! geceleri kapanır. Garlar, iskele- | ler, muayyen bir saate kadar açıktır. Asıl felâket kışındır. Şayet cebinde, on kuruşun #ok- sa, felâkettir. Hatta beş kuruş bir gecenin ıstırabını avutabilir, Çünkü sabahçı kahveleri var- | dır. Onlardan birine girersin, dirseğini masaya, elini çenene dayar; yarı uykuda, yarı uya» nik, pinekliye . pinekliye sabahı edersin. İçim üzülmüştü: — Yeter, dedim. Başka şey- ler konuşalım. Bunları düşün- mek bile fena! Rakım, içini çekimişti: — Hele im için.. Hem düşün... Bir daha oralara düş- mek. 3 y kollarımın arasına al ee —amaz | maâş- | BUDA BENDEN KAHRAMANLIK Bilmem hangi sultanın yaptı İ ğı hangi harbde- şöyle bir işin geçtiğini ya duymuş, ya oku muştum ? Göğüs göğüse, kalkan kalka- na ve pala palaya bir boğuşma- dan sonra gece bastırmış. ö güşenler yerlerine çekilmişler. Düşmandan alınan esirler kav- ga alanı arkasına götürülmüş. Bilmem hangi sipahi ği nün imamı gazada bir gâvur ka- fası kesib doğru cennete gitmek ! dileğini öteden beri geçirirmiş içinden. İmam çok körkakmirş İ yalnız. Göğüs göğüse, elleri kolları işliyebilen bir düşmanla boğuşup kafasını kesmek elin» İ den gelmiyormuş. Kafayı kes- | meyince de cenneti boylıyamı- yacak. Ne yapsın? Düşünmüş taşımmış bu işin de “hilei şer'i yesini,, bulmuş sonunda, Esirle- rin toplandıkları alana giderek içlerinden obirini seçmiş, nö- betçi sipahilere: — Bağlayın şu domuzun el- lerini! demiş. Sipahiler esirin elini kolunu bağlamışlar. İmam geçmiş esirin karşısı" na: — Sakm kendini behey kâ- fir! diye haykırmış ve kımıl» damağa bile gücü yetmiyen €- sirin kafasını kuşağından çi- kardığı ekmek bıçağıyla kıtır kıtır kesmiş. Bu gazasından sonra sipahi bölüğünün imamı. cennete git- miş mi? Gitmemiş mi? bilmiyo- Tum. İşi hilei şer'iyesine uydur» duğu için belki de gitmiştir. Yalnız bizim Babrâli yazt piya- sasında sipahi bölüğü imamının bulduğu çareye baş vurup bir gaza kahraman: kesilenler ek « sik değil. Orhan SELİM a me ın İç işlerine alınacak ty yarma Yür Dâhiliye memurlârı kanununun ikin. ci maddesini değiştiren 2429 sayılı kanunun birinci maddesi değiştirilmiş tir. Buna göre ilk defa Dahiliye me“ murluğuha namzet olarak girebilmek için orta mektep merunu “bulunmak lâzımdır. Bu şartı taşıyanlardan faz“ la talip bulunduğu halde talipler ars“ sında müsabaka yapılacaktır. Orta mektep mezunu bulunmadığı takdir » de diğerlerinin müsabaka imtihanı ile slınması caizdir. Namzetlik müddeti en çok bir senedir. Bu müddetin ne“ ticesinde dairesi âmirince ehliyeti tas- dik edilenler kat'i surette memuriyes te kabul olunur. Namzetlik müddetin» ce bunlara ücret verilr. Sıyasal bilgi" ler okulası veya Hukuk fakültesinden mezun olanlar namzetlik devresini bi“ rinci sinsf nabiye müdürlüklerinde ve kölet veya ilbaylıklar maiyet memur“ luklarında veyahud bu derecelere #mi“ adil olan memürluklarda geçirirler. Sıyasal bilgiler okulasından ve Hulk fakültesinden mezun olup ta bir sene namzetlik geçirmiş bulunanlar ara “ İ smda her sene müsabaka ile beş kişi Avrupaya staj için gönderilecektir. —— ma nünde karaya oturan Lloyd Trjestino nun Pilena vapuru dün yolcularını k Akdenize hareket etmiştir. dım, çocuğunu uyutan bir anne gibi salladım: — Yok, yavrum; yok, çocu” gum. Artık, o kara günler ge$” ti. Ben, senin istikbalinle meş * gul olacağım. Yalan söylemiyordum ve sö" zümde durdum, ” Ona, hususi hocalar tuttum? İ ingilizce; fransızca öğretim Zekiydi, ve çalışmağı da sev” yordu. e Rahat ettikçe, iyi yeyip içti ce, sıhhati de düzeliyordu. Af” tk yüzünün sarılığı, vücudunu çelimsizliği gitmiş, gürbüz Pİ delikanlı, tam bir Aydın zeyb ği, Ödemiş efesi olmuştu. k Ondan, çok güç ayrıldım, V8” kat ne yaparsın yavrum, benâö” bu maymun iştahlılrk - bütün bu sonların tabif ve WX kadder olduklarma inanmâ'" öyle kabul etmelisin. O, ne mi oldu? Göğsümü kabartarak bilirim. Şimdi, mühim, kuvveti zengin bir müessesede, görün asd , hatırı sayılır ve ileri ei , (Arkası ! söyliy””