İstanbulda Entellicens servis Mondros muahedesiyle İstan- bula giren İngiliz, Fransız ve İtalyan orduları birer gizli kuv- vet daha getirmişlerdi di, o da istihbarat servisleri Ortada “İstanbul,, gibi yağlı bir kuyruk, ve daha geniş anla- miyle, bir “Şark meselesi,, var- dı ki “aslan payı,, olması lâzım- dı. Bunun için de Türkün kolu- nu, kanadını kırmak ve yüz yıl- ların çözemediği bu meseleyi kökünden kazımak - fırsatı çık- mıiştı. İşgal servislerinin göze gö- rünen ve ele geçen eşerlerine bakılırsa Fransızlarla İtalyanla- rın gözlerini “pay,, dan ziyade “aslan,, a diktikleri görülür. Fa- kat bu nokta üzerinde hiç dur- madan geçelim. Entellicens servise — gelince, onu asları payı yapmanın bütün W roöllerini üzerine almış ve işe gi- rişmiş buluyoruz. Bu değerli ve | güç işi yüklenmiş oaln servis | ük harbin verdiği dersleri bir kuvvet ve kılavuz olârak ele | almiştr. Aranan “son,, a ingiliz | kanı ve parası dökmeden eriş- mek lâzımdı. Bu nasıl olacaktı? | İşte mağlüp Almanya bu tılsı- | mın en büyük örneği idi. Propa- ganda granitleri çürüten, çelik- leri paslandıran ve elden si- lâhları düşüren bir büğü de; miydi? Dışardan ve içerden pro- pıganda ile halkın inan ve gü- | venini bozmak, birlikleri dağıt- | mak, kazançların en ucuz ve en | kolayı idi. İntellicens Servis işgale bu korkunç silâhla buşladı. Dışar- | dan silâh kendi orduları idi. Fa- | kat bunlar artık kan dökmek is- temediklerinden eli ve kafası si- lâhlı Türkler çarpışacak bir “gönüllü,, kuvvet ve bir de hain baş aradılar. Kolonel “Redi,, i gölgede bı- nkmık istiyen biri çıktı: Veni- los. Yunan ordusunu Lloyd George 'un buyruklarına teslim ediyordu. Bu suretle yunan or- dusu İzmire ve Anadolu içerle- rine sokularak Entellicens Ser- visin tatbik etmek istediği iki tedbirden birini yapmağa baş- ladı. Dış silâhlarından birişi de er- meni ordusu idi. Bereket ver- sin bunlar çabuk dağıldılar, Antalyada ve — Konyadaki İtalyan askerleri uslu uslu otur- makta idi. Adana ve civarında- ki Fransızlar ise birkaç dene- meden ve döktükleri kanm başkaları hesabına olduğunu anladıktan sonra bizimle uzlaş. ve çekilmişlerdi. Entelli- servisin elinde dışardan Yunan ve içerden hainler ordu- sundan başka kuvvet kalma- mıştı. Yunan ordusunu ve - istiklâl | harbinin — safhalarını büyük (Söylev) den ve yazılan başka eserlerden — okumak herkesin elindedir. Biz asıl mevzuumuz olan ikinci role geçelim. Karargâhını lıtanhulda kur- muş olan Entellicens servis iki önemli kurum yapmıştı: Biri, İstanbulda “İngiliz muhipler cemiyeti,, öteki — İstanbuldan başlıyarak —Anadolunun can noktası, Ankarada birleşmeğe ve bütün yurdu fesat ağı ile kaplamağa çalışan “Hint hilâ- fet cemiyeti,, idi. İngiliz muhipler cemiyeti Bu cemiyet hakkında biribi- —e öreremeei el deadler önir Kalı | muhafaza T “Aziz Hüdayi AKDEMİR âi_ğı'M HAiİNLER Entellicens Servis imparatorluk içinde Ağını Şöyle Kurmuştu:Dışardan Yunan Ordusu, ıçerden ıngılız Muhipleri... Ingilizlerin en yamman âletlerin. Ingilizierle ilk elele verenler den: Mehmet Ali geler var ki bugün bile içinden çıkmak güçtür. Bunun en kes- | den: Ali Kemal ve Sait Molla arasında şaşkın ve dağmık bir hal alıyor. “Han- tirme tarifini büyük nutukta | gi tarafı istersiniz?,, yollu şube- buluyoruz: Atatürk diyor ki: . İstanbulda mühim addo- lunacak teşebbüslerden biri “İngiliz muhibler cemiyeti,, | idi. Bu isimden, İngilizlere mu- | işe?,, diye düşünürsünüz. Belge | | hib olanların teşkil ettiği bir | cemiyet anlaşılmasın! Bence, bu cemiyete Enver namında biri cemiyeti teşkil edenler, şahsiyetlerini ve menfaati şah- i sevenler ve şahıslari- aatlerinin masuniyeti çaresini Lloyd George hüküme- ti marifetiyle İngiliz himayesi- ni teminde arıyanlardır. Bu bet- bahtların İngiltere devletinin | kül halinde, bir Osmanlı devleti | ve himaye etimek emelinde olup olamıyacağını, | bir defa mülâhaza edip etme- dikleri cai teemmi Bu cemiyetin kuruluşu. üye.- leri, maksotları hakkında uzun boylu bilgilere burada yer ve tüzum yok. Bunun Entellicens Servis tarafından kurulduğunu ve daha doğrusu onu kuran ve işletenlerin ruhunda Entelli- | cens servisin iradesi hâkim ol- | duğunu bilmek yeter. “İngilz muhipler cemiyeti,, görünüşte ve o zamanki durum içinde birçok safları aldatabile- cek mahiyette idi. Bunun için olacak ki gerçek amacını ve son | ucunu bilmeksizin oraya giren- ler de az olmamıştır. Bununla beraber onu kuranların geçmiş işleri ve yaşayışları biraz gözö- nüne alınmış olsaydı saflık bu kadar kör olmazdı. Okuyucularıma iyi bir fikir verebilmek için elimizde bulu- nan bir belgeden şu kısa sözleri ;'go“m doğruluğunu * Tanrı “İngiliz muhibler cemiyeti,, eski Selânik valisi Nâzım paşa- nın riyasetinde teşekkül etmiş- tir. Müessislerinden biri de Sait Molladır. Dört, beş maddeden ibaret ibaret bir program yapıl- mıştır. Cemiyet bir de gazete çıkarmak istemiş ve yazıcılığını eski Konya valisi Samih Rifat ve gene vâli mazullerinden Meh met Ali Ayni beylere vermek istemişse de müessisler ve bil- hassa Sait Mölla bunları kabul etmemişlerdir. Nâzım paşanın bu hususta ısrarı Sait Mollayı hiddet ve gazaba getirmiş; Sir- kecide, Salkırmsöğüt civarında bir otelin üst katında bulunan cemiyet merkezini bastıral tak bütün evrakını almıştır. O za- manki gazetelerin yazdığına gö- re, İngiliz muhipler cemiyeti hu hareket üzerine Nazım paşa kendi helak daha gmjor lere ve üyelere bir tamim yazı- yorlar. Nâzım paşa işten çekiliyor; Sait Molla işe başlıyor. “Hangi şüyle diyor: “Nasıl oluyorsa Umuuu evlerden Biri haftada 150 lira verilmek | suretiyle cemiyet merkezi yapı- lıyor. Haftada iki defa büyük parti olmak üzere kumar oyna- nıyor. Şimdi umumhane ayni zamanda kumarhane ve cemiyet merkezi olmuştu. Nihayet bir gece kumardan kavga çıkıyor. Emin isminde biri ölüyor, polis evi kapatıyor. Cemiyetin nizam namesi mucibince yeniden se- çim vapılıyor. Sait Molla reis oluyor. merkez debdebeli açılıyol Bilgilerimize şunt da ekleme liyiz ki Sadit Mollanın başa geçi- şi, cemiyet adına dayanarak yaptığı kötülükler ve konuştuğu adamlar saflıkları yüzünden ce- miyete girenlerin - birçoğunu bir surette | uyandırmış, bunlardan bir kısmı cemiyetten nvrılmışnr Entellicens servisin bnşkı kü- rumlarında da olduğu gi giliz muhibler cemiyeti,, mn programrı ve görünüşü o kadar parlaktır ki kısa gören gözleri kamaştırabilir. Fakat bir de bu- nun iç yüzüne bakalım. Nutuktan: *Bu cemiyete intisap edenle- rin başında osmanlı padişahı ve halifei ruyizemin unvanımı taşı- yan Vahdeddin, Damat Ferid paşa, dahiliye nezaretini işgal eden Ali Kemal, Adil ve Meh- met Ali Beyler ve Sait Molla bulunuyordu. Cemiyette İngiliz milletine mensup bazı sergüzeşt cular da vardı. Meselâ rahip Fru (Frow) gibi. Muamelât ve icraattan anlaşıldığına göre ce- Miyetih reisi rahip Frow idi. “Bu cemiyetin iki cephe ve mahiyeti vardı. Biri aleni cep- hesi ve medeni teşebbüsatla, İngiliz himayesini talep ve te- mine matuf mahiyeti idi (Arkası var) ——i BİR TÜRK BAYAN Ecnebi bir sigorta kumpan- yası için bir genç Türk bayan aranıyor. Tekliflerin (SİGORTA) ru- | müzile — İstanbul 176 numara posta kutusu adresine gönde- || rilmesi | fırlamıştı. KN 21 -6-995 ——— 'KENDİ KENDİMİZE ÇATIYORUZ| Zavallı Beygirler! Dün, evime dönerken, Dör - düncü Vakıf hanı önünde yirmi kadar tramvay arabasınım arka arkaya- sıralandıklarını gördüm 'Tramvayları böyle yolundan alıkoyan nedir, diye merak ede rek beş on adım yürüdüm. Sirkeci durak yerinde, iki tramvay rayının arasında, ima - nına kadar odun yüklü bir ara- ba duruyordu. Bu arabanın te- kerleklerinden biri, yerinden Burnundan soluyan, siska beygir, en aşağı (5) çeki odun yükile yolun ortasında ka- la kalmıştı. Bu hayvancağıza, bu kadar yükü hangi insafsız arabacının yan olmadı. Tekerleği bile is - yan edip yerinden fırlayan bu arabanın hayvanı nasıl çatlayıp ölmedi, şaşarım. | SOKAKLARIM!Z YEDİKLERIMİZ. | Fazla söze ne hacet ! yüklettiğini orada sorup ara - | | Ne Dersimniz? HASTALIK VAR! İstanbulda hayvanları görüp | gözeten bir Kurum olduğuna göre, bu arabacıya, hem şarbay- lığın, hem de hayvanları koru - ma kurumunun ceza kesmesi gerekti: 1 — Yolu tıkayıp gidiş geli - şi durdurduğu için. 2 — Hayvanma kaldırabile- ceğinden bir kaç misli yük yük- lettiği için. Öyle sanırım ki, ceza kesmek Jeğil, arabacıdan bunu sormak bile kimsenin hatırından geç - medi. Ve bu işin, bütün suçunu, bü tün ağırlığını, kırık — tekerlekli arabayı, yolun ağzına kadar sü rüklemek için, canını dişine ta- kan zavallı beygirden başka çe ken olmadı. Niçin? diye sorsak yeri yok mudur?. — $, G. Bakkalların Bir dileği var! Diyorlar ki: — Biz, topdancı büyük bak - ka'larla pazarlarda mal satanı küçük bakkallar, sattığımız mal | ları, kendi hamallarımızla müş- | terilerin evine — göndermekte da bügünlerde zerzevat pal |bi alıcının çokluğundan değil, bahçe- lere pislik denilen bir çeşit hastalık üşmesindendir. Fasulye, kabak, hi - yar hep bozuk. Hasta olmayan bahçe- Terin çıkardığı mal da İstanbul ihti - yacına yetmiyor. Onun için mal fiyat- h. Halbuki yazın İstanbul halkının en büyük gıdası sebzedir. Bu sıralarda kabak yüz paraya olmak gerek iken on beş kuruştur. Bahçevanlara sorarsanız, boyunla- mant Büküp : — Hastalık! ve yapalım? Her yer- de böyle.. Diyorlar. Bu söz çok cahilce bir söz dür, Eskiden bizim bağlarımııza filok- sera üşüp te mahvoldukları zaman vaziyetimiz gene burun gibiydi. Şimdi sormak sırasıdır. Istanbul müşkülât çekiyoruz. Bu müşkü- lât, bilhassa Balıkpazarında da- ha fazladır. Buranın hamalları, bizim kendi hamallarımızın ta- şıdıkları erzağı “ ieceğizi diye ayak dGüLyülici, Bu yüzden sık sık kavgalar, gü- rültüler oluyor. Herhangi bir müşteri, söz ge- lişi, bir dükkândan mal alıp ken | di.tuttuğu hamalla kayığa ka- dar götürmek istese, Balıkpa- İlle biz götü- | sebzelerine hastalık ârız olduğunu İse tanbul tarım (ziraat) teşkilâtı görmü- yor mu?, Bu hastalıkların giderilmek Çaresi yo kmudur?. Yoksa; nereden iyer onu araştırıp bir daha gelme- mesinin bir yolu bulunamaz m:? Ara erra haşerat köngrelerine iştirak ede- riz. Bu kongrelere gidenler elbette memleketimize yarayan görgülerle geliyorlar... İstanbul bahçelerine gelen bu has- talıklarla uğraşacak fenni malümat, hattâ resmi bir makâm aramaktayız? Bir şehrin bir kısım servetini ve te- cimini (ticaretini) hırpalayan ve hal- kın maişetini zorlaştıran böyle bir has talık şüphesiz İstanbul tarım direk « törlüğünün göfüne ilişmiştir. Biz böy 18 düşünüyorus. Siz ne dersiniz? FALELEL L İAA FM AAA DA zarı hamalları hemen yolunu kesiyor: iz varken, başkası bu ma- li götüremez! diyorlar. Mal nlubı. nmdı btn vımn Şuıadın kayv— ğa koyacağım. Sizin ne üstünü- ze vazife... diyorsa da hamallar dinlemek istemiyorlar. Bunun önüne geçilmesini, rica ediyo- ruz. Cağaloğlunda yeni bir | Istanbul Kıtaatı Kirazlı garnizonunun ih- tiyacı olan 578.000 kilo Un kapalı zarfla münakasaya konulmuşdur. Beher kilosu- nun muhammen fiatı 9 ku- |— ruş 25 santim olub ihalesi 10-7-935 gçarşamba günü saat 15 de Bayramiçde Tü- men Satınalma Komisyo- nunda yapılacakdır. Müna- kasaya girecekler 3923 lira 25 kuruş muvakkat teminat makbuzu ile münakasa ka- nununun 2 ve 3 üncü mad- delerine göre istenilen vesi- kalarla birlikde ihaleden bir saat evvel Komisyonu- muzda hazır bulunmaları. (21) (3392) **& Beytüşebap garnizonu i- çin yüz yirmi Un kapalı zarfla alınacak- dır. Eksiltmesi 14 Temmuz 935 perşembe günü saat 10 da yapılacakdır. Mu- hammen bedeli 22500 lira olub muvakkat teminatı 1687 lira 75 kurusdur. Ta- liblerin teminatlarile birlik- de muavven gün ve saatte fazla malümat — almak icin her &iin Revtlisehantaki ko- misyonumuza müracaatları (2N) (AATAN ZAYİ — Tatbik mühürümü zayi et- tim. Yenisini kazdıracağımdan eski- sinin hükmü yoktur. Fatma Mühibe, beş bin kilo | ANAAAATATI LA TATAKI DAT III %lllllllllllllmlllll T lı c lı D İ £ EŞYA PiYANGOSU ğBU PAZARA Türk Hava Kurumu Büyük Piyangosu Şimdiye kadar binlerce kişiyi zengin etmiştir 19. cu tertip 3. cü Keşide 11 Temmuzdadır Büyük ikramiye 50.000 Liradır E Ayrıca: 20,000, 12,000, 10,000 Liralık ikrami- yelerle 20,000 Liralık mükâfat vardır. 4477 âllllll!üllIllllllIlIIllllllllllllllllllllllll“llllllll"llllllll z - — MACAR-TÜRK Güreşinde Hükümet Murakıpları kontrolunda CEKiLiYOR Piyangoda hediye kazanmıyanlar, teselli mü- kâfatı olarak hafta içerisindeki bir seri milli lere parasız gireceklerdir. 4622 E E 5 ıııııııııuıuııııııuıııııııuııııııııuıııııııılmııııııııııııığ Belsoguklugu ve Frengi'ye Yakalanmamak için en eyi çare, 21 senedenberi bu hastalıkların | tedavisile uğraşan Dr. A. KUTİEL'in tertip ettiği (NEOPROTEKTİN) ge ilâcidir. Yakında piyasaya çıkanlacaktır. ea ____—————-—'" "'lllllllllll HNO AKİKKNAKKLAY UAYA TAKALAIKLAKAYTANIAIYAAKAA Na NLE Z