23 Mayıs 1935 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 2

23 Mayıs 1935 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

TURK DİLİNİN SENTAK. Türk Dili Ataştırma Kuru: mu, dilimizin öz yapısı bakı mından çok.önemli ve değerli bir ankete başladı: yazı ve ko- nuşma sentaksı arasındaki fark- Tarı araştırıyor. Bu ayrılık besbellidir. En derli toplu konuşanlarımız bile, sözlerinde, yazı dilinin mesel faili başa, met'ulu ortaya, füli sona getirmek gibi sırasını ko rumazlar ve yazı sentaksının al. tini üst getirirler; “babam geçen gün Muhiddini Köprüde görmüş,, cümlesi yerine, konu- şurken “geçen gün babam Mu- biddini görmüş Köprüde,, di« _vğn!eıimıl pek çoktur. Bunun &ibi: “sizi ne kadar göreceğim geldi,, yerine “ne kadar görece- gim geldi sizi”; “burada ne du- rTüyorsun?,, yerine “ne duruyor- | sun burada?”; “İzmirden ne va- kit geldiniz?,, yerine “ne vakit geldiniz İzmirden?,, ilh... dedi - | ğimiz de çok olur. Hemen bütün muharrirler, ya zı dilinde Hillerin sona gelmesi Zaruretinin Türk sentaksını ne kadar yeknesak, ahenksiz ve sı- kıcı bir tekrarlamaya mahküm ettiğini bilirler; hiç olmazsı nı sigaları arka arkaya tekrar. lamıyarak veya cümle sonuna haber edatı hazfedilmiş sözler koyarak bu yeknesaklıktan kaç- maya çalışırlar. (Fakat bazan fiilin cümle sonuna -gelmesi, hattâ aynı siganın tekrarlanma- sı ifadeye kuvvet te verir.) Ben ilk defa olarak Türk nes- rinde metf'ulü fiilden sonra kul- lanma deneyişini sekiz yıl önce “Bir akşamdı...,, adlı romamm- da yapmıştım, O zaman bazı i- tirazlar ve istihzalar uyandıran bu teşebbüs, pek az sonra gün- ı_ielı'k gazetelerin romanlarına, fıkralarına ve hikâyelerine ka- dar geçtikten, üç dört yıl kadar yaşadıktan sonra bırakıldı. Şim- di bazı arkadaşlarımız aynı de- neyişi bazan çok muvaffakiyet- dle, bazan da oldukça soğuk bir tarzda tekrarlıyorlar. )lesrle gerçekten ince elen- miye değer, Acaba konuşma di- Jinde, yazı sentaksını altüst edi- şimiz, dilimizin öz yapısına ait bir zaruret midir? Yoksa, konu- Şurken, ruhi otomatizmimize hâkim olamıyarak tam bir cüm- Te yapmaktan üşendiğimiz için midir? Zira, şüphe yok ki, söz söylerken mazbut cümleler ya- _quilmek bir terbiye ve itiyat işidir. Yalnız Türkiyede değil, belki her memlekette konuşma ve yazı dili sentaksları arasında &z çok fark vardır. Halkın ko- jNuşmasını aksettiren Fransız zomanlarında bu “takdim - te. hir,lere çok rastladım. Demek ki fark bize mahsus değil, Bunynıı beraber, ister bir za- ruret, ister bir ihmal eseri ol- sun, Türk nesrini konuşma di- P AN t KIZILAY F e g hi TiSYEin - PEA B A ÜYE YAZIL S'ŞFKA_T BORCUNU ÖDEMİŞ Ol ğ | Kızılay haftası başlıyor, sokaklara afişler asılmaya başlandı — Şehremininde gene bir toprak çöküntüsü oldu, bir amele ağır yaralandı | _i_talya Elçisi Üniversitede İtalyanın Ankara büyük elçi. si Galli evvelki gün ÜUniversiti yi ziyaret etmiştir. Üniversite Rektörü Cemil Belge elçiyi kar şılamış, ve hayati kimya ve teş- rih lâboratuvarlarını gezdirmiş- tir. Selir bu zayaretten sonra gazetecilere vaki olan beyana - tında Üniversiteyi çok iyi bul « duğunü söyliyerek demiştir ki : — Gördüklerimi hayretle tak dir ettim. Lâboratuvarlarda son sistem âletler vardır. İstanbul Ünüversitesi şehrin iklimi ve coğrafi durumu itibarile ve ba- şında bulunan yüksek prolesör- lerile pek yakında Şarkın pek i- leri gitmiş bir ilim müessesei o- dlacaktır. Lisan bilmediğim için burada ki dersleri takip edemediğime müteessilim. Bununla beraber orasını tekrar ziyaret ederek mi safirperverliğinden istifade ede ceğimi Cemil Belgeye söyle- dim.,, — | Yarım Burgaz çayırlıkları Azatlı ve yarım Bi hıklarında tekrar keşit Yapracak tır. Bt yerlerin *tapusü elinde bulunanlar, yerlerin kati şekilde kendilerinin olduğunu söyle mektedirler. Bu gibi karışık yerlerin çok olduğu anlaşılmaktadır. Milli emlâk müdürlüğü bu işlere bak mağa başlamıştır. geliyor ki bu tasarrufun yeri vardır ve rastgele kullanılışı iyi olmuyor. Meselâ “bana öyle ge- Tiyor ki,, yerine “öyle geliyor ki bana,, demek, satır başında ve ortasında hiç yakışmadığı hal- desöncümle olarak zararsız- dir: “sizi bir. yerde görmüşlü- ğüm var gibi geliyor bana.,, Türk Dili Araştırma Kuru- munun bu anket üstünde bütün meslekdaşlarımızın düşünmele- (lnı' ve fikirlerini yazmalarını istiyelim. Ben de bu mevzua Jlinin sentaksile zenginleştir. mel': mümkün ve lâzım olduğu- na inanıyorum; fakat bana öyle “'TAN "i tefrikası : 31 Erik Çiçekleri MAHMUD YESARI akıtıyordu. Kadın, kocasma nis- betle genç sayılırdı. Güzeldi, se- vimliydi. — Hele ilk gençliğinde göz alacak, kalb çekecek karlar güzel olduğu muhakkaktı. Ak - lem almıyordu; bu inci, nasıl »I muştu da bu kaba, hantal heri- fin eline düşmüştü? Kızm para- sı ve malı da varken, hangi uğur suz tesadüf, bu yavru ceylânı, bü hipopotamın ağzına atıver - mişti? Kadriye, içinden gide - remediği bir kinle dişlerini gt - cırdatıyordu: —Bir cigara ver. Hâtırası bi- le beni tâzip ediyor. Uzattığım cigarayı alacaktı, durdu, birden yerinden sıçradı: — Öğle sıcağı geçti... Akşam serinliğinde — biraz dolaşalım. Defteri cebine koy... Gece okur- gün.. - Ben, defteri cebime koydum, tekrar gelmek için her fırsatı avlayacağım. Peyami SAFA ayağa kalktım. Kadriye, gözle- rinin içi gülerek bana baktı; e - Tiyle omuzuma vurdu: — Hayır... Yarın okursun... _Bıı gece; seninle karşılısiı razı içeceğiz,Gülter, İstanbuldan en- fes mezeler getirdi, A Durdu, tuhaf — tuhaf gü- h_nnıedi. ince yasmin parmakla- rile çenemi okşadı: — Şimdi berbere haber gön - dereceğim, gelecek, seni tıraş e- decek. Üç günlük tıraşın var. — Fakat perdah ettirmem. — Yüzün görünsün kâfi! — Pek heves edilecek bir manzara değil zannediyorum. Yanaklarımı şamarlar gibi ok şadı: — Bazı çirkinliklerin de gü - zelliği vardır. — Yüzüme karşı mı söylüyor sun ? Somurttu, homurdandı: — Alçak, sana iltifat ediyo « rTüm. Omuzlarımı kaldırdım: — Ben, bu iltifatlara kanıksa- dım artık. Iki elile omuzlarımı tuttu, İzmir ilbaylığının Bir mektubu Dün İzmir İlbaylığından İs - tanbul üniversitesi rektörlüğü - ne şu mektup gönderilmiştir. “İzmir İlbaylığın — örnek köyleri 68 e çıkmıştır. Bu köy lerde köycülük kalkınma ve ça- lışmaları çok canlı bir hızla iler lemektedir. Üniversite gençleri bu köylere gelecek olursa hem köye ve hem de köycülük kav - ramı peşinde koşan gençlere kar şılıklı birer kazanç olur. Örnek köylerimize gelerek devrim çocuklarının ruhların - dan gelen coşkunlukları göstere cekler, konuklanacaklardır. İzmir panayırı için demiryolu ve vapur yolculuğu masrafı çok azdır.,, İzmir vilâyetinin bu mek tubunu üniversite rektörü fa - kültelere bildirmiş ve İzmire gitmek isteyen gençler olup ol- madığmı sormuştur , — Yabancı diller imtihanları Edebiyat fakültesi yabancı diller mektebindeki talebenin sözlü ve yazılı imtihanları tama men bitmiştir. Bu imtihanların neticesi dün bütün talebeye teb e Uzeru TAKHlvertre gönderilmiştir. Edebiyat fakültesince yapı - lan bir istatistiğe göre talebe - den yüzde 90 1 muvaffak olmuş tür . Talimatnameye göre yabancı diller mektebi imtihanlarında muvaffak olamıyan talebe bu | devrede fakülte derslerinden im tihan olmayacaklardır. Ancak eylül devresinde imti - hana girebileceklerdir. —— Sokak sütçülerinden korku ÜUsküdarda bir sütçünün sat- tığı sütten 15 kişinin zehirlen - mesi, bir çok kimseleri korkut - muştur. Halk mahalle araların- da gezerek süt satanlardan çe- kinmektedir. Bundan dolayı son günlerde üyük süt mağazalarına çok müşteri gitmekte ve sokak süt- çülerinden pek az alış veriş edil mektedir , gövdemi sarstı: — Gücendin mi alık?.. Sen de benim gibi şımarmışın biri- sin ! — Neden ? — Kafanla öğünüyorsun. - — İnsan, kendi düşmanile ö- ğünür mü? — Paradoksal hlğıı;nmül edemem, lerimi ceplerime dik dik bıktımıî A SLri sabah, bu, — Peki, neye bu aklına gelmedi? Yan yan beni süzüyordu: — Yorgunluk sakallarını büs bütün uzatmış! Ben de, onun biraz evvel yap tığı gibi elimle omuzuna vur - düm; — Hayır! Bu akşam karşılık- l1 rakı içeceğiz. O, anlamamıştı, gözlerini aç. tı, kapadı: — Peki, bundan ne çıkar? Elimi tekrar omuzuna vür - düm : — Sen, karşında hiç ihtiyar surata tahammül edemez misin? Sol elini yanağımda şaklattıı konuşmağa Bir seyyah Vapurda öldü Evvelki gün Loit Triyestino kumpanyasının Viyanara vapu - rile Suriyeden gelen — yolcuları içinde Amerikalı Gibson ismin - de iki hemşire vardı. Bunlar gez mek maksadile seyahat ettikleri için vapurdan çıkarak şehri do - laşmılar ve akşam seyahatle- rine devam etmek üzere vapura dönmüşlerdir. Evvelki gece Gib son hemşirelerden biri vapurda ansızın ölmüştür. Vapur dün sabah hareket edeceğinden ö - len kadmı çıkarmıştır. Cenaze Amerika konsoloshanesinin ta - vassutu Üzerine Amerikan has - tahanesine bırakılmıştır. Gibson hemşirelerden diğeri de seyahatine devam edemiye - rek İstanbulda kalmış ve Lon - dra oteline inmiştir. Miss Gibson cenazeyi alıp bir iki güne kadar Amerikaya gide- cektir. Ölen kadın yetmiş yaşında idi. Tramvay Ş Hansens Brüksele — gitmiştir. Hansens Bayındırlık Bakanlığı ile tramvay sosyetesi arasında yeni bir mukavele akdi için baş- lanmış ve son zamanlarda dur - muş olan müzakereler hakkında sosyete merkezi ile görüşecek - tir. 'Tramvay direktörü Gindorlff da bu #kşamki trenle Ankaraya gidecektir. Evvelce de yazdığı - mız veçhile Gindorff sosyetenin 1926 mukavelesi muücibince halk tan aldığı ve şimdi geri verme- ğe mecbur olduğu iki milyon li ra hakkında bayındırlık bakan- lığı ile görüşecektir. Tramvay sosyetesi bu paranın başka yer- lere sarfedildiğini iddia etmek - te olduğundan buna dair bir he- sap hazırlanmıştır. Sosyete di- rektörü bu hesabr Bayındırlık Bakanlığına verecektir. — Terbiyesiz! İçten değil, yapmacık bir kah kaha ile güldüm: — Galiba, sen de benim gibi irketi | Müzakereleri Elektrik sosyetesi direktörü Ğ . İKUÇUK HABERLER * Müzeler genel müdürlüğü tarihi kaymeti olan anıtları - (âbideleri) ta- mire başlamıştır. Önce - türbeler ta- mir edilecektir. * Gülhane müsamerelerinin doku zuncusu pazar günü yapılmıştır. Mü- gamerede bir çok profesörler mesleki görüşmelerde bulunmuşlardır. * Hamidiye ve Mecidiye kruva- sörlerimiz dün limanımızdan geçmiş. ler ve şehri top atarak selâmlamışlar- dır. * Kaçakcılığın kovalanması - için Emniyet direktörlüğünde bir ktmit- yon kurulmuştur. Komisyonda ilgili dairelerin mümessilleri bulunmakta « dır. Yapılan kaçakçılık işleri alınması lüzumlu görülen tedbirler kararlaş - tırılmaktadır. * Istanbul belediyesi bir çok yan- gınların elektrik kontaklarından oldu ğunu anlamış, bunun üzerine bütün kaymakamlıklara birer emir gönder - miştir. Bu emird elektrik tesisatının dikaktle muayenesi ve resmi daireler deki tesisatm muhakkak surette fen heyeti mühendisleri tarafından yapıl» masın: bildirmiştir. * Mısır Kralı allesinden Prenses Semiha Hüseyin maiyeti ile beraber yarmm İzmir vaparile İskenderiyeden buraya gelecektir. Prenses Istanbul - da epeyce kalacaktır. * Köprüdeki Kadıköy iskelesi, ye- rine iki katlı modern bir iskele yapıle ması kararlaşmıştı. Bu iskelenin mas rafından belediye hissesine 125 bin e YEtÜYe Va paralmr e vunr'Tır Tasımı ilk taksit olarak Akay idaresi- ne teslim etmiştir. —e Seyyah vapurunun yaptıkları Evvelki gün Boğazda hızlı se- yir yaptığı için bir çok hasarlar vukua getiren Oksford seyyah vapuru limanımızdan gitmiştir. Dün yapılan araştırmalara göre zarar çoktur, Hâdise esnasında, bazı ev eşyalarını sandalla evi - ne götüren Peykişevket kaptanı Celâl epeyce tehlike atlatmış, fakat eşyaları da denize dökül - mekten kurtaramamıştır. Rıhtımlardaki çatlaklıklar da tesbit edilmiştir. —— Karahan otomobil seyahatine çıktı Sovyet büyük elçisi Karahan dün Bayan Karahan ile birlikte Avrupada bir otomobil seyaha- tine çıkmıştır. Karahanın bu seyahati üç haf ta sürecektir. Biz işte.. İçki kadehini, lâleye, yakuta benzeten eski şairlere hak veri- aynaya bakmaktan ürküyorsun, | yorum. Bir içki kadehi, güzel Hem sağ, hem sol elile yanak lgrımı tuttu, ezecek gibi sıktı: — Sen, terbiyesizlerin utana- cağı kadar terbiyesizsin! Onun ellerini tuttum, sarstım ve bıraktım: — Ve bu, senin hoşuna gidi « yor, arkadaş! Koyu siyah gözleri süzüldü; kırmızı, olgun dudakları daha kırmızşlaştı; yüzüme —durgun dürgün baktı, sonra koluma gir- di : ve olgun bir kadın elinde, haki - katen mücevherleşiyor. Bir nim neş'e say şu cihanın baharını Bir sagar keşideye tut lâle - | zarını Diyen Nedimi, öyle duyarak anıyorum ki... Üst katta bahçe üstündeki bü yük geniş balkonlu odadayız. Bu oda, keçesinden perdesine, abajorundan biblolarına varın - caya kadar, tavanı, duvarları, — Haydi arkadaş... Ne, sen | herşey ve her tarafı, ateş ren - gençsin, ne de ben, toyum! kar- şılıklı arkadaşça konuşacağız. Yürümeğe başlamıştık, dum: — Neler konuşacağız ? Bir kahkaha kopardı: sor- ginde... Kadriye de, ateş renginde ki- monosunu giydi. Balkonun kapıları açık... Oda nın ortasındaki masanın üstün - de duran billür bardaklar, ka - dehler, krmızı abajorun serpti - -— BuınA nealık tarafların | ği tatlı kızıllıkla kırmızı lâleler var. Meclisi idare mi toplanıyor. | gibi duruyor. Ruznamcei müzakerat mı lâzım? Abuk sabuk, deli dolu konuşaca | şurubunu andırıyor... Billür rakı sürahisi, bir gül — 23-5-935 BU DA BENDEN RADYOMDAN DAHA DEĞERLİ Yeryüzürün en değeri çok nesnesi nedir? Ters anlamayın, para bakımından en değerli nes nesi nedir diye sormuyorum. Bilmem hangi milyarder ko- cakarının porsuk gerdanında » şıldıyan bilmem kaç kırat pır- lanta mı diyeceksiniz?' Hayır. Yoksa, yere göçesi bilmem hangi kralın tacındaki elmas mt diyeceksiniz? Hayır, o da değil. Belki aklınıza gramı bilmem ne kadar İngiliz lirası eden rad- yom gelir. En değerli nesne o- dur dersiniz, Yorulmayınız o da değil, Öyleyse ne? Durun anlatayım: Geçen gün bizim evdeki elek- trik saatinin ortasındaki, bir kibrit kutusundan daha küçük olan cam çatladı. Elektrikçi o aralık saati kontrol etmek için gelmişti, Çatlıyan camı, şu bil- diğimiz pencere camından ya - pıilmiş nesneyi görünce: — Bunu değiştirmek ister, dedi. — Değiştirin, dedik Saati aldı götürdü, bir gün sonra sağlam bir camla getirdi. Bir de fatura: 16$ kuruş! Anladınız ya, bir kibrit kutu- sa büyüklüğünde, pencere camı için elektrik şirketi 165 kuruş alıyor. Şimdi yeryüzünde bun - dan daha değerli bir nesne bilip bilmediği: öyleyin bana! Elektrik şirketi eğer tram- vaycılık kolundan vereceği pa- raların acısını bizden böyle çı- karmağa kalkışısra, vay gidi kö se sakalım! Orhan SELİM Kızılay Haftası başladı TSzTlay TAYCIST Dügün Mem - leketin her tarafında - başlıyor. Yurddaşların her yönde yardı » mına koşan bu müessese için bu günden başlayarak bir hafta pro paganda yapılacak, konferans - lar verilecek, halkın üye yazıl « mak suretile yardımları istene- çektir. —— Yakacıkta yaz hazırlığı Yakacıkta belediye olmadığı için ihtiyar heyeti bu bakımdan faaliyete geçmiş ve yazlık gelen lere iyi ekmek yapmaları için fı rınlara tebligat yapmış, bundan başka muvakkat bir eczahane kurulması da kararlaştırırlmış ve Kartal eczahanesile bu husus ta mutabık kalınmıştır. Eczaha ne yakında Yakacıkta bir şube açacaktır. “Koru,, — yerindeki, halk tarafıdan çok beğenilen Koru suyunun membat temizlet tirilmiştir : Güzelleştirme kuru - mu için de çalışmalara başlan - mıştır ; Balkondaki geniş hasır kol - tuklara yaslanıp — oturuyoruz. Gök kubbe, tatlı bir lâciverdlik- le, bahçeler, bağlar üzerinden ufkun karanlıklarına süzülüyor. Soluk yıldızlar kamaşıyorlar. Arasıra bir bülbül ötüyor.., Ö ten, hep ayni bülbül mü? Yoksa bir başkası ona, cevab mı veri * yor? Kadriye, ayağa kalktı, masa - ya doğru yürürken, yarı döndü, sordu; — Sen de içecek misin? Ben de ayağa kalktım — Seninle beraber içerim. Evet, onunla beraber, onu seyrederek içmek, bir sefahat, âdi bit işret değil, bir keyif, bif sevkti. Kadehi, öyle zerafetle bir tü> tuşu ve gene i zerafetle dü * daklarma göt ü, dudaklari ? nın ucuyla yudüum yudum içi$i vardı ki rakıyı içmeden insat/ sarhoş edebiliyordu. Gün kararırken — masahaşıflâ oturmuştuk, Vakit, gece yarısı” — na yaklaşıyordu. / (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: