——— iui * TAN " gn tefrikası ; 30. “MEİN KAMPF , KAV GAM Hitler'in yazdığı kitab IBU ESERDE İLERİ SÜRÜLEN DUŞUNCE VE DUYGULARLA HIÇ BIR BAGIMIZ YOK- TUR. BU TEFRİKAYI BÜTÜN DUNYADA DE- DIKODU UYANDIR - MIiŞ SIYASI BİR VESİ- KA OLARAK NEŞRE. DİYORUZ.İ olduktan sonra da, halk kütle - leri üzerinde daha ziyade tesir bırakmak için, daha ziyade o yoldan yürümüştür. Fakat bir devlet kurumunda, bilhassa Almanyada iktisat iş - lerinin de parti prensiplerine gö re bir düzene konması lâzımdı. Hitler, Almanyayı komşularına kendisinden korkulacak bir dev let olarak göstermek kaygusu içinde, amele matalibi ile de kar şılaştıkça, bu taleplerin enini bo yunu ölçüyor, bir defa işçiyi marksist tesirinden kurtaracak şekilde haklı olan isteklerini ye- rine getirmeğe çalışarak, işçiyi de kendi lehinde tutmağa çalışı yordu. Eğer öyle yapmasa, ame- lenin maddi menfaatlerini gö - zetmece, bunların hiç bir zaman kendisi ile beraber olamıyacak larını itiraf eder. a 1922 de milliyetçi sosyalist partisinin nüfuzlu adamları müş kül bir mesele karşısında kaldı- lar, Amele sendikalarına karşı nasıl bir vaziyet alacaklardı? Her hangi sanayi şubesinde çalışan işçi, her hangi bir sendi- ka teşkilâtına dahil değilse, ona iş verilmezdi, eğer dahilse hem iş verilir, hem de ayrıca bu teş- kilâttan maddi menfaatler bek- liyebilirdi. Amele sendikaların - da ekseriyeti yine işçiler teşkil ediyordu. Yevmiyeleri yükselt- mek için kendilerinde mücadele ye girişecek kuvveti buluyorlar- dı. Hattâ sanayi erbabı ile ame- leye az çok gelir temin eden an- laşmalarda yapmışlardı. Hiç şüphe yok ki, bu sendikalar sa- yesinde amelenin hayatı daha kolaylaşmış, daha düzelmişti. Bu bahiste sanayi erbabı ile de konuşmak hayli müşküldü. Sendikaların lüzumu var mı, yok mu? 1 — Milliyetçi sosyalist par - tisi sendikalarla doğrudan doğ ruya meşgul olmalı mı, yoksa mensuplarını herhangi bir bekil de sendikalist hareketine girme ğe teşvik etmekle iktifa mı et - meli? 2 — Milli bir. sendika nasıl kurulmalıdır? Bu sendika ne iş yapacaktır? Hedefi ne olacak - tır ? 3 — Sendikayı kurmak için hangi yollardan gitmelidir? Bu sualler bir defa sorulduk- tan sonra, artık cevab vermek için tereddüde mahal yoktur. Sendika kurumlarının lüzumu bir defa kabul edildikten gonra, parti prensiplerine göre bu ku rumlara şekil vermek kolayla şır. İ ı'.iılıîiğ:şifmyw“ hareketi - nin lefi milli bir hükümet kış_rmıknr. Bu hükümetin de Mmüstakbel bütün müesseseleri - Kim derse desin... Ben, inan- nin kendinden olması lâzımgel - | mam. Bu deniz, boş yere kudur- diğine şüphe yoktur. Sadece kuv muyor. vete güvenen bir partinin yapa- Hayır!. Önuüun zaman zaman TAN BOGAZİÇİNDE DÜŞ bileceği en büyük hatalardan bi | kuduruşu, balıkçı kayıklarına, ri, yeni ıslahatın ternellerini ev- | yelkenlilere, gemilere saldırışı velden iyice gözönüne almadan, | yalnız kuru bir tesadüften, val- sadece kuvvetine güvenerek 1$ - | nız rüzgârın şöyle veya böyle e- lahata kalkışmasıdır. Bir parti daha iktidar mevkii- ne geçmeden bütün sahaları, bu sahalarda yeni nizamı kuracak adamlarını evvelden seçmiş ol - malıdır. Bu hazırlık olmadan, yaprlacak herşeyde yaşamak ka biliyeti olamaz. Hitler burada Weimar kantı- sişinden, bir îınmın_m tepesine inişinden ibaret değil. Biraz da başka tarafı var bu işin: Ç Bir mânası var bu hiddetleni- şin, Ben: “Bir oburun, körpe bir Budır- cını kaşla göz arasında midesi- nu essisini misal gösteriyor. Bu | ne indirmesi nasıl bir isteğin zorlayışı ile oluyorsa, beş düzü- kanun Alman milletinin ihtiyaç- larına uygun değildir. Alman milletinin mazisi ile de hiç bir ilişiği yoktur. Hitler kendi par- tisine mensub adamların soysal meselelerle daima meşgül olma larını ve sonra da bu meseleler etrafında fikirlerini ortaya koy- malarını istiyor.Hattâ sendikala 4 rin bu hususta iyi bir mektep o- labileceğini de zannediyor. İste- diği, iktidar mevkiüne geçtiğ za: Tan,elinin altında tecrübeli, işçi ile beraber bulunmuş, işçinin ha bir türlü tahammül edemiyor - lar, vaziyetinin ahlâki ve mane vi faziletini kale almıyorlardı. Viyanadaki tecrübelerine gü- venen Hitlerin, gendikalar hak- l,;md. da başka düşünceleri var- l İ İşçiyi kullanan adamın kul - anm atarzını yoluna koymadık ça, işçinin de hakkını, mevkiini, ekmeğini koruması için teşkilât yapması tabildir. Bundan çıkan netice şudur: Sendika kurumla- rı, hiç olmazsa, muvakkaten lü- zumlu şeylerdir. Milliyetçi sosyalistler sendi - kalar karşısında esasir yoldan yürümek, kendilerine karşı şu sorgüyu sordular: * 'TAR " tefrikasi : 30. Edgar Wallace — Ben kapınım tarafın - daydım, dedi, Yale'in söyleik - lerinin doğru olduğunu da tas - tik ederim, Bu kadar hiddet ve infial için- deyken, — hiç beklenilmiyen bir sırada Froyant birdenbire sa - kinleşti: — Pekâlâ, dedi, Kızıl çenber parayı aldı. Ne yapalım? Can sağlığı olsun, Yale size teşek - kür ederim. — Hesabımız neyse gönderirsiniz, olmaz mı? Bu âni karar üzerine mülâkat nihayet bulmuştu. İki polis mü- saade alarak, aşağıda yaya kal- dırımında bir aşağı, bir yukarı dolaşarak kendilerini bekleyen Jack'a mülâki oldular. yattaki çeşit mücadelelerini iyi- | |Ne tarafa baksanız çiroz den iyiye bilen adamlar bulun - durmaktır. Bundan başka ancak bir kuru ekmek kazanabilen işçi mahfel- lerinin içinde milliyetçi sosya - list partsine mensub adamların bulunması, bu mahfellerdeki ha- leti ruhiyeyi mes'ud bir şekilde değiştirebilir. görüyorsunuz.. | ne balıkçıyı, kayıkları ve ırıpla- l rile birlikte içine çektiği anda bir denizin de tıpkı öyle, bir is- teğin, bir içten zorlanışın _mâ— nasını gözlerimize soktuğunu zannediyorum. Tekerleme yapıyorum sanma Bundan bâaşka milliyetçi sos- | YTZ. yalist sendika, sınıf mücadele - Deniz, kendisine bir şair gö- lerinin âleti olamaz.Ancak mem | zile bakmayan balıkçıya ve için ette mevcud muhtelif istihsal | de genç bir erkeğin güzel bir şekillerinin bir mümessilleri ola | sevgiliye mehtap seyrettirdiği bilir. Milliyetçi sosyalist hükü- | maun boyalı bir kikten bir çok met sınıf farkı tanımaz. Siyasi | ayrılrkları olan balık kayığına, bakımdan karşısında ancak hak | niçin, bir şiire, bir sevda gezin- ları bir olan yurddaşlar vardır. | tisine verdiği ' tatlılıkları sun- | (CArkası var) ! mak istesin?, Niçin?. Parr dedi ki: dışarıya çıktı. Kapıyı dikkatle — Doğrüsu kendisine hâkim | kapattı. Bir müdldet odanım or- olmasını bilen bir adammış.Ben | tasında ayakta durdu, bir şeyler az kaldı, bizimle yumruk düşünüyordu. — Sonra cebinden L. yum- Tuğa geleceğini zannettim, Son- | bir anahtar çıkararak dehlizin ra birdenbire — soğukkanlılığını | kapısını açtı, dışarıya çıkarak, kabladı. Siz de bu değişikliğin | gene dikkatle kapıyı kilitledi. vardınız değil mi Evet, KBti düşünüyorlardı . Parr dedi ki: — Sizden bir şey rica edece- ğim. Müdiriyete kadar benimle zahmet ediniz de, vaziyeti bera- ber anlatalım. Çünkü orada si- zin daha fazla nüfuz ve itibarı - nız var, Derrick Yale'in bıraktıkları gibiydi. İçeride sü- —4 — On bin lira mükâfat yazıhanesi | laylaştıracak malümat verenle- re on bin lira mükâfat vadeder. künet vardı. İki polisle Jack'ın | Federasyon, bu çeteye mensup gidişlerinden on dakika sonra, olanlardan da çete reisinin tev- hafif bir kilit gıcırtısı işitilmiş- | kif ve mahkümiyetini temin e - ti ve köşedeki dolap yavaşça a- | debilecek olanlara vadettiği mü- çıldı, kâfatı vereceği gibi, kendi hak- 'Thalia Drummond dolaptan ' kında da hiç bir takibat yapıl « Felâketli bir Kazanın acısını insanca duydukları gün mor, kara veya yeşil dalgaları çatla- yıp köpüklenen şu denizi ve de- nizleri bir sövüntü bombardıma nına tutanlar birer günlerini dalyanlarda ve Boğazın Kara - denize en yakın olan köylerinde geçirmiş olsalar göreceklerdir ki bu denizin o cılız. kaburgalı balıkçı kayıklarına saldırışında, haklı tarafı çok göze vuran bir isyan vardır, Buna ben, evvelki gün Bü - yükdereden Rumeli fenerine ve oradan Anadolu kavağına gide- rek inandım. Bu kıyılarda topraklar çiroz- larla örtülüdür. Sanki oralarda toprak bir tarladır ki çiroz eki- lip çiroz biçiliyor. Bir başka köyde nasıl, saman 4 yığınları, arpa, buğday, mısız harmanları, tütün sergileri gö - “ rürseniz bu kıyılarda da tıpkı Öyle yığınlar, harmanlar ve ser- giler görüyorsunuz. Ama, geri- y li,, asılanlarda, üstüste yığılan- lar ve harmanlarda savrulanlar- b:— da, hep çirozdur. Yalnız çiroz - N dür: Yerde çiroz, gökte çiroz. Buraları betbaht denizin her yarattığı, tuzlayıp kurutanların salamura yapıp fıçılara doldu - ranların oturdukları yerlerdir. Kurutulan milyonlarca — us- kumruyu görünce düşündüm: Sabah, akşam, kış yaz, durma dan, -efes aldırtmadan .. ,plari- le bağrını tarayan, içinde her yetişeni, her yetiştirmek istedi- ğini analık ve yaratıcılık zevki- ne doymasma meydan verme - den içinden çekip alan ve sonra sanki kendisile alay etmek, bur |nuna gülmek istiyormuş gibi kıyılarında iplere dizilip, sergi- lere asıp tarlalara yı yıp kuru - tan kayıkçıya, salıkçıya bu de- nizi nasıl dost edebilizsiniz? Buna imkân yoktur. Ben, şeçen gün doğuran ke- mıyacağına dair, hükümetten teminat almıştır.,, Kırmızı iri harflerle yazılmış olan bu dıvar ilânı her yere, om- nibüs istasyonlarına, postahane- lere, bütün istasyonların civa - rında göze — görünecek yerlere yapıştırılmıştı. Derrick Yale de yazıhanesine dönerken ilânı okumuş ve Kızıl çenber şefleri üzerinde bu ilânın nasıl bir tesir hâsıl edebileceği- ni düşünmüştü. Thalia Drummond da bir kö- îede dnnn'“ıunnihiıtuı ilânı o- umuş ve gülümsemişti. Fakat ilân bilhassa Froyant'ın üzerin- de fazla tesir hâsıl etmişti. O - kurken yüzüne renk, gözlerine parlaklık gelmişti. Yazıhanesine gidiyordu. Lâ- kin bankalar federasyonunun i- lânmı okuduktan sonra derhal evine döndü ve — Kızıl çenberin eline geçen banknot numarala- rının listesini çıkardı. Kendi elile listenin bir kopva- sını çıkardı. Sabahırı büyük bir kısmı da bu meşguliyetle geçti, (Arkası var) ÜNDÜREN Bi dimin bile enceklerinden birini aşıran komşumun çocuğuna, hâ- 1â kinini tavında tutan bir düş- » 935 R GEZİNTİ | 1000 çirozumuz nihayet 6 liraya satılabiliyor. Hoş 6 'iraya sata- bilenleri parmakla ,üsteriyorus Yâ. Üstüste 375 kuruştan hesabı yürütürsek daha doğru olur. — Peki... -dedim -ne kadar balrk var bu sergide? — 340.000, —Bunlalm hepsini yai sen mi tuttun? — Yoook... Ne | unların hep: sini ben tutt.An, ne de hepsi be- nündir, Bunlar tüccarım rzalı- dır. Ben, bu kızlar, delikanlılar, çocuklar hep işçiyiz biz burada? — Alâ.. Ne gündelik alırsı- nız? — Gür lelik mündelik hak gc tire, Bı,ı, götürüye çalışırız. —?? Bak anlata,m... Biz on ki. şiyiz. Tücar bizi bir sene yedi- rir, içirir, giydirir ve biz balık mevsimlerinde durmadan çalı- şırız, Sene sonunda hesabını ya par, bütün masrafları satıştan tutar, ne artarsa yarısını kendi- sine alır, yarısını da biz on beş kişi taksim ederiz. — Bu sergide bu sene piyasa ya kaç çiroz verecek? — Şimdi 340.000 tane Kuru - e T YT İroükyolmy t eX | Bunları telgraf telleri üzerinde sıralanmış bir serçe sürüsü sanmayınız.. Bunlar o bahtsız uskumrulardı ki milyonlarla yakalanırlar ve böyle kurutulurlar. | manlıkla yanyana tâktığını gö- rüyorum. Ama, dalgalarla boğuşan ka- yıkçılar da, "alıkçılar da, şiirin, n.nanın, resim ve sinemanın her devirde bir kahraman gör'r gibi oluşunun sırrı da zaten de- nizin bu azgınlığından ve bu ku durganlığından değil midir? Canlarını dişleri arasında sı- karak ve kellelerini koltukları- 1 kıstırarak çalışan | . balıkçı- lar acaba r. kaza:..clar? Merak ettim, Büyük sergiler- den birinde çalışanlara yaklaş &A — Çocuklar! - dedim - kârlı bir iş mi bu çir- culuk? Yirmi beş otuz yaşlarında iri boylu biri: — Vir zamanla öyle idi a ma... - dedi - şimdi pek kulak as- ma... — Neye? Bu ikinci sorguma yanık yü. Vi geçkin bir adam ka.ketini d” z*İterek cevap verdi — Amerika çekmiyor da on - dcı, Beş sr>- evvelisine 'zal.. tuyuyoruz. Bir bukadarını ku « ruttuk. Bir bu kadarını daha ku- rutacağız. Demek ki bir .nily>- nu geçer, Şöyle bir hesap ettim. Tüccar binini dörder liradan satsa eli- ne 4000 “ra geçece çinin her biri için ayda yirmi li- .2 maz:ı! tutaca't olursa bu bir Ön heş iş- sene de 366/ lira eder. 4000 den çıkarırsak geiye 490 lira kalır. Demek «ic > sonu a TU dağıtılacı” *Sr Sunu: 3t elan 200 liradır. Yani adam hö- -ma şöyle böyle 13 — 14 lira.. Ve işçinin, yahut çalışan ba* lıkçının her sene 1 — kuruş tez* “ere, 25 kuruş pul ve 600 kuru$ yol pz.. t verdi *in” de hesâ” ba katacak olursak bu muhte- . w kâr yuyarla' hesap 6 lirayâ düşez Aztir, Çiroz sergilerinin Senizleri, -psarı olan bu işçileı ae bak “ tım: P aıların, u:t klar uskum larda.. hiç bir farkları yost Yaptıkları iş, t tukları uskum” ılar kadar © “arr C. kumhly*': du. Çiroz tarlala ada, ÇİrOZ y ğınları arasında o7'ar d bir€ sanlı çirc —i do..şıye F Nizamettin NAZİ 1000 çirozu en azdan 18 liraya tatardık, Piyasa da arasıra iş- t.hlanır 1000 ini 30 liraya kadar alıcılar bulabilirdik. Ama şimdi