“TAN " m tefcikası * 31 ATH. 2 Yazan: Nizamettin NAZIF Üleürü eee nnn Türk N'_öbeiçi: “Yelkenlerini İndir Kaptan!,, Diye Bağırmıştı ll Ka Kardinal şapkalarını görmekten, Türk sarıklarını görmek elbette daha İyidir Kostantin Mora haberlerini Venedikli gemicilerden haber a- lıyordu. Bu vaziyet karşısında Momfnm Kostantiniyeye en u- fak bir yardımda bulunmasına dahi imkân kalmamıştı. Turhan oğlu Ahmedin Leontaris yolu ü- zerinde mağlüp ve esir edilmesi onu ve Bizanslıları sevindirmiş- ti ama, Türk kuvvetleri Morada bir daha böyle bir acemilik gös- termemişlerdi, — Ve Beylerbeyi Turhan Mora'nın bütün hâkim noktalarını ya eli altına, ya teh- didi altına aldığı için daha ileri- sine gitmeyi şimdilik lüzumsuz bulmuştu. — Madem ki ikinci Mehmedin arzularını yüzde yüz tatmin etmiş bulunuyordu, ne - den beş karış — toprak için yeni bir tehlikeyi göze alacaktı? Maksat Mora'yı Kostantini - yeye yardım edemez bir hale sokmak değil miydi? Eh... bu iş ölmüştu işte. Mora despotları - nın Kostantiniyedeki kardeşle - Tine yardım etmek şöyle dursun larını kaştmağa vakitleri kal mamıştı, Ellerindeki son kale - ı&:j"im'âılh kuvvetlerinin masma rağmen titreşerek kor kunç âkibetlerini bekiyodac., o Buesnada Rumeli hisarı da yavaş yavaş Bizans için nasıl bir tehlike olduğunu hiaset e ve göstermeğe başlamıştı. Yal. nız. - Kostantiniyede — oturan Rumlar değil, düne kadar Ga « latada boğazların bir nevi haki. ki hâkimi rolü takmarak Kar; deniz, Marmara ve Akdeniz ti - caretine hükmetmeğe alışmış ©- lan ve gururlarıyla, kötülükleri- le Rumlara dahi yaka silktirten Venedikliler ve Cenevizli tüc - carlar da sıfırı tüketmeğe başla- mışlardı. Ve... Geçen her gün İkinci Mehmedin —elindeki — yüksek 'Türk kuüdretini, Bizansa adım adım yaklaştırışına sahne olu - yordu. Morada Turhan oğulları böy. lece çalışırlarken, Kostantani - yenin burnu dibinde de Bizansir köylülerin bir hatâsı Edirne or- dusu askerlerine beklemedikleri ve aramadıkları bir fırsatı ver- mişti. Rumeli Hisarr önünde Türk hükümdarı Türk askerlerinin Rum tarlalarını çiğnediklerin - den balıseden İmperatorun se - firlerine gözdağı vermek için kayin pederi Zağnos Paşayı ça- lu Anadoludan getirdiği bir silva | ri müfrezesini Tekirdağı civarın da Epivasiyon köyüne çıkarmış- tı. Epivasiyon köylüleri: balıkçı - lik ve yolkesicilikle yaşadık- ları için biraz gürültüyü, kavga- yı ve pilâçkayı seviyorlardı. Türk süvari müfrezesinin az- lık olduğunu görünce geceyi beklemişler ve hava kararınca müfrezenin etrafmı çevirerek; “— Siz hayvanlarınızı tarla - larımızda otlattınız! Bunu öde - melisiniz... - diye bağırarak ü- zerlerine saldırmışlardı. Tabit İsfendiyaroğlunun a - damları derhal kılınçlarıma asıl- mdı. Fııkıt köylünün misa- Olla, ığına inanıp g0 - müş 'm=mşkun için (')yg“ınyı- nip silâhlanıncaya kadar doğra- mıvermişlerdi. Kaçanlar bu kara haberi E - dirneye ulaştırınca İkinci Meh - med kaşlarını çatıp, dişlerini gı- cırdatmıştı... İşte o kadar Fakat onun bu hiddetini gören ler, ne demek- istediğini ınlı - yp hemen tatbik etmişlerdi: — 48 saat sonra ne bir Epivasi - yon köyü kalmıştı, ne de bir E- pivasiyonlu yolkesici. Bu darbe o kadar süratle indi rilmişti ki ve hızlarını alamayan Türk askerleri yine öyle süratle etrafdaki diğer Rum köylerine de akına başlamışlardı ki, Kos- tantin, I1 Mehmedin Kostanta- ni; muhasaraya başladığını Zannetmişti. Terhal şehrin kapı larını kapattr ve ilk hiddetle E- mm' yol kesicilerinin inti- a bul z Bir kaç saat içinde atlı “Va - renk,, ler, şehri tarayarak ne ka- dar Müslüman varsa yakalayıı hapsettiler. Bunlar arasında HZ dirne sarayının gezmek veya ö ye gelmiş oları bir kaç harem a- | ğası da vardı. Dıraga oğlu bunları huzuru - na getirtti. Müthiş bir felâketin içinde kaldıklarını gördükleri met ki: teberi almak için Kostantaniye - halde bu harem ağaları hiç bir alçaklık göstermediler, Ne ağla- dılar, ne yalvardılar. Yalnız ken di hükümdarlarına nası Ibir hür- gösteriyorlarsa bu hr'sti- yan hükümdarma da öyle bir hürmetle baş keserek dediler — Bizi böyle bir zamanda şeh rimizde bulunduran talihsizliği - Yeni başlıyanlar ıçin: 31 Renkten Sanzatuya Arkadaşınız her hangi bir renkten bir löve deklere ettik - ten sonra sizden evvelki oyuncu pas derse, arkadaşınızı söyledi - gi renkten tutmak veya başka bir renge — değiştirmek imkânı da yoksa, asgari bir kâatla ve sırf deklârasyonu öldürmemek için bir sanzatu demelisiniz. Bu na (menfi sanzatu) derler. An - cak (menfi sanzatu) deklâras - yonu, bundan anlayan bir arka - daşa karşı yapılmalıdır. | (Menfi sanzatu) söylemek için: Kör: 8, 7 Karo: As, 9, 4, 2 Trefl: Rua, 8, 4 Pik:10,9, 5,1 gibi bir büçük onör lövesi bu - lunması kâfidir. Böyle bir deklârasyon daima | iki onör lövesinden fazla olma - yan ve bir renk söylenmesi im - kânı bulunmayan, arkadaşın ren gini tütamayan bir el gösterir. Eğer arkadaşınızın deklâras- yonundan sonra sizden evvelki oyuncu bir şey söylerse (menfi sanzatu) deklârasyonu fayda - sızdır, çünkü nasıl olsa arkadaşı nıza tekrar söz söylemek sırası gelecektir. Böyle bir vaziyette ancak elinizde iki onör lövesi bu lunüuyor. Ve hasmın söylediği rengi tutabiliyorsanız bir sanza tu diyebilirsiniz . Renkten iki sanzatuya Arkadaşınız bir renk söyledik ten sonra bunun üstüne iki san zatu diyebilmek için elinizde arkadaşınızın söylediği dışında MĞ: Iiı;?ıcn ":ınör #a Şu halde meselâ arkadaşını - zm bir sanzatusu üzerine: Kör: As, dam, 7, 6, 5. Karo: As, 8, 4. Trefl: 6, 3 Pik:9, 7,2 şeklindeki bir elle iki kör söyle- mek doğrudur. Zorlama değiştirme Arkadaşınızın bir deklâras - yon yaptığı zaman elinizde üç buçuk onör lövesi bulunuyorsa manşa gidilmesi ve manşın ya- pılması muhakkak gibidir. Böy le kuvvetli bir elle arkadaşınızın rengini bir löve fazlasile değiş- tirmelisiniz; meselâ bir kör üze rine bir pik değil, iki pik söyle- melisiniz. Bu (zorlama değiştir mMesi) dir, yani ortaklar manşı buluncaya kadar arttırmaya de- vam edecekler demektir. Bunun için deklâre edilmiş olan rengin kuvvetli olması şart değildir. Bir renk üzerine iki sanzatu- söylemek (zorlama değiştirme - si) değildir. Diğer taraftan eğer (bir zorlama değiştirmesi) yapıl dığı zaman, alınacak sayı manşı | yapmağa yetiyorsa, mânası kal | maz, (Zorlama değiştirmesi)ne bir misal gösterelim: Arkadaşınız bir kör Asklâre ettikteh sonra: Kör:; 8, 2. Karo: As, dam, 5. Uçıkılmaz kısımları vardır ki, Kalkan B “Edirne okuyucuları- nızdan Yıldız,, imzasile aldığı- mız mektupta bir okuyucumuz “Çok derliyim” diyerek bize dert yanıyor. Dert malüm: Çıl- dırasıya sevişiyorlar; fakat ai- leleri bu sevişmeğe engel olu - yorlar, Ailece gayet iyi tanış- tıkları halde ancak on aydanbe- ri sevdiğini hissetmektedir. Di- yor ki: “Yakın bir zamana gelinciye kadar ona aşkımı söyliyeme- dim. Harteketlerinden anlıyor- dum ki, o da beni seviyordu. Ni- hayet 3 ay evvel aşkımı ona an- lattım., Ö da beni çıldırasıya seviyormuş. Mektuplaşıyoruz, sırasında da konuşuyoruz. Aile- si seviştiğimizi duymuşlar, şid- detle mâni olmak istiyorlar. Fa. kat ne çarel.. biribirimizi sevi- yoruz. Verilen tembihlere rağ- men yine de mektuplaşıyoruz, konuşuyoruz ve her gün biribi- rimizi görüyoruz...” Aşk hislerin en masumu ve en tabiisidir. Her kalp eşini bul- mağa can atar. Ne kadım, ne de erkek tek başına tam değildir. Fakat aşkın çok karışık, içinden bunları ayırmak - için tecrübeli olmak icap eder. Birisile sevişi- yorsunuz, âlâ... Burada düşünü- Trefl: Vale, 7, 6, 2. Pik: As, rua, dam, 4. şeklindeki bir elle ne bir sanza - tu ve ne de yalnız bir pik söy - lemeleri, fakat iki pik deklâre etmeli, (Zorlama değiştirmeleri) ne arkadaş tarafından verilecek ce vaplar da çok önemlidir. Bunları DN ea ey sermdn gğeene ğiz. Renkten üç sanzatuya Arkadaşmızın rengi üzerine Üç sanzatu diye bilmek için eli- nizde üç buçuk onör lövesi bu - lunmalıdır. Renge mi, sanzatuya mı? Arkadaşınızın söylediği bir rengi başka bir renkle mi, yoksa bir sanzatü ile mi değiştirmek daha iyidir? Şunu bilmek lâzım dır ki, rengi bir sanzatu ile de - ğiştirmekten, rengi başka bir renkle değiştirmek muhakkak ki, daha iyidir; çünkü bir sanza- tu elin zaif olduğunu gösterir. Fakat arkadaşmızın rengine iki sanzatu söylemek imkânı varsa, bunu yapmak, iki lövelik bir renk söylemekten — daha iyidir. Yalnız bunun için arkadaşınızın söylediği renk dışındaki öteki üç rengi tutmak lâzımdır. İki san- zatu söylemek imkânı varken iki lövelik bir renk deklâre et - Menin fenalığı şudur ki, arkada- Şınız, manşa gitmek imkânı var ken, arttırmayı kesebilir . Şu halde meselâ arkadaşını - ""K:: körü üstüne: : Di 5. Karo: Rua, 6, 4. Trefi: As, vale, 10, Pik: Rua, 6, 2, şeklindeki bir elle — iki sanza! Söylemelisiniz, —— Sünzatu Zanzatudan renge Arkadaşınızın söylediği bir sanzatuyu, iki lövelik bir renkle Bilenler için wearvz .T7i E LA a OLLLIR N (916 e$t ra #4 A0V53 s 4 b106 | Vidıra #kids d7 ı &1 visa rrs2 s1rı04 |? Kâadı (S) vermiştir. (S) bir kör, (N) iki kör, (8) dört kör söylemiştir (O) o- yuna kör onlusu ile başlamış - tır, Oyuna kozla başlanmış olma- sı (S) ye trefli kesmek için va - kit hbırakmaz, Binaenaleyh pikle ri sağlamlaştırmaya bakmalıdır. Eğer pikler taksim olmuşsa ü- çüncüsünü kesmek suretile buna muvaffak olur. Sağlamlaşmış pikleri oynamak - için mora ye- gâne el geçirecek kâat bir koz olduğu için, koz oynamadan ev- vel pikleri sağlamlamak mecbu- riyetindedir. Fazla olarak pikleri sağlam - laştırırken morda el tutacak b_ir kâat lâzım geelceği için, pikin ilk lövesini hasımlara vermeli - dir. Bu suretle pik ası mora el geçirmeğe yarar. (S )tekrar cl tuttuğu zaman iki defa koz çe - kecek, morda koz ruasını muha faza edecek ve ondan sonra ü - çüncü piki kesecektir. lecek iki nokta var: Acaba sev- 10 —— Kötü Kadınlarla Düşüp ir Erkek! gelerek aile ahengini muhafara etmekteyim. Kocamın cebinde bulduğum resimler ve bazı işa- retler bende nefret bile uyan- dırmayor. Kocam son derece çapkındır; fakat bu çapkınlığı- mı adi evlere, kötü kadınlara hasretmiştir, Şimdiye kadar ta- nıdıklarımdan bit kadınla, ya- hut kosışularımızla - çapkınlığı ne görülmüş, ne işitilmiştir. Ben bundan dolayı adeta ifti- har da duyarım, Ancak son za- manlarda bazı ahvali beni endi- şeye düşürmeğe başladı. Belki onun çapkınlığına engel olmak mümkündür, fakat yapmak is- terhiyorum...” Ay - Yıldız imzalı mektubun sahibine meşhur Forel'in “Cin- siyet Meselesi” ismi altındaki kitabından şu cümleyi göstere- ceğiz: “Kötü kadınlarla düşüp kal- kan erkekler asil kadın ruhunu anlamak kabiliyetinden mah- rum olmağa başlarlar. Çünkü kötü kadın demek, kurulmuş makine demektir. Erkeklerin iştihasını teskine yarayan ma- kine. Erke.. bu mukiuvede yalnız hayvanca arzularının aynasını görür ve bu suretle kadın ruhu nu anlamak iktidarımı kayba der." «Ve bu satırlara ilâve edece- diğiniz sizin küfvünüz mü? Yaş | Ve seviye noktasından küfvü- nüz mü? Aileniz neden bu aşka | muhaliftir?. Siz onları şüphe yok ki çok haksız görüyorsu- nuz, Fakat biraz düşününüz, hiç te mi hakları yok... Yalnız sizin bedbaht olmanız için mi muha- lefet gdiyoFlar Karpıer, eşieenu akıllara baş vurmadan seçerler. Fakat siz onu bir tarafa bırakı- nız ve ailenizin itirazlarını göz önünde bulundurarak aklmıza baş vurunuz, Bu aşkın sonu ya iyi gelmezse?... Aklınız size istediğiniz ceva- bı müspet olarak verirse ve eğer yasınız da otuze yaklaşmış ise istikbalinizi kimsenin — reyini dinlemev m tayin edebilirsiniz. . Öyle kadınlar vardır ki, ko - calarının küçük bir ihmali onla- rı derhal mukabeleye ve ihane- te sevkeder. Yine öylelerini bi- liriz ki, kocalarının hergün, her gece ihanetine karşı lâkayttır- lar, Ya sabrederek, tahammül ,ederek lâkayt, yahut tabiati ik- tizası umursuzdur. Bize Taksimden mektup ya- zan Ay - Yıldız, kocasının iha- netine karşı omuz silkenlerden birisi. Bunu tabil görüyor, er- keklerin bir kadınla iktifa etme- lerini adeta abes buluyor ve di- yor ki: “Eskiden beş on kadın sahibi olan erkekler yok mu idi? Buna mukabil beş on koca sahibi olan ğimiz tavsiye, Ay - Yıldız'ın mümkün olduğu kadar çabuk kocasını kötü î:dmlırdın kur- tarmasından ibarettir. e Yaşı henüz evlenme yaşına « İmemiş olanların aşkı yüzde d?kıın hevestir, gelip geçici- GitaFVatuMayaarmda”sure- cek sanırlar, Bize Mine imzasil. mektup yazan küçük kız diyor ki: “Ön altı yaşındayım, Bu sene Harbiyenin son sınıfında olan bir gençle üç senedenberi sevi- şiyoruz. Kendisi ile yüz yüze gelmediğim halde yalnız mek- tuplarımız bizi bitibirimize bağ- lamıştı, akrabası olan iki kişi onun başkası ile nişanlandığını söylediler, tabii fena halde kız- dım, acı bir mektupla kendisin- den şikâyet ettim. Fakat o, an- nemden, babamdan beni istedi; vermediler, ya; müsait değil, diyormuş, ben ondan nefret edi- Ö er geç benim elime geçecek diyormuş.” Madem ki, nefret ediyor, o halde n * >ku. aektir, de- ği! mi? Hayır... Kadının kinin- den veya nefretinden korkma- yınız. Asıl mesele onun umur- suzluğudur ve bu küçük kız da nefret ediyorsa n .de 1 bize mek- tup yazıyor?... Çünkü “âlâ alâ- kadardır, ne olacak? diye merak üçndedir. Onu anlamak mera- kındadır, kadın yoktur. Demek ki, tabiat erkeklere bir kadını az görmek- tedir. Bugün bütün medeni memleketlerde olduğu gibi biz- de de birkaç kadın almak ya - saktır, fakat metresle ayni şey temin ediliyor. Kocamla altı senedenberi ga- yet iyi geçiniyoruz. Bu altı se- ne içinde onun bana hasta oldu- ğu günlerden başka devamlı o- larak üç gün sadık kalmadığın- dan eminim, Gittiği yerleri bile biliyorum. Fakat bunları gör- Bayan Mine'ye 18 yaşını geç- tikten sonra cevap - receğiz! * e Bu da bir hulya içinde. Bize Hulya imzasile yazdığı mek- tupta tatlı hulyalarını şöyle hi kâye ediyor: “İki sene evvel üniversiteyi bitiren bir gençle dört seneden- beri sevişiyo: Geçen seni Sorbonne Darülfünununa de vam ediyordu. Bu sene mezur olmak içif tekrar devam — ed. sek. Oradan ş Z Prensip: As dört ufağ değiştirmek için en az bir büçuk | morda, iki ufağı ::nd?sind: bi onör lövesi ve kaideye uygun | lunan bir rengi, taahhüdü yapan beş kâatlı bir renginiz olmak lâ- oyuncu, ni zumdır. Bir sanzatu üzerine iki | ni kesmek sağun ücüncü lövesi mize küsmiyoruz. Yalnız size şunu söylemek istiyoruz. Biz an- cak öbür güne kadar Edirneye ırıp; memezlikten, - bilmemezlikten “— Trakyadan geçecek her süvari, Bizanslıların tarlalarını mutlaka atma çiğnetecektir ,, »eldiği zaman güzcl bir yuvâ kurmak istiyor. Yaşım müsait olmadığı için büna imkân bule" Mektubunuzu aldık, Sorduğu t v il ya gönderil | ». enk hi ke Süretile sağlamlaştı- | nuz noktaların cevaplarını yarın | — yorum.” ——— H İ Dememiş miydi? :::mhıeıı;ış:ışi'î-îığ:lznl-!hşum ni Lî:e:ııknğ:um:kîki d:kl'lmyanu: ,'?bııflr.ısu Tengin ast ile morda | ki sayımızda bulacaksınız. Bey - |" Madem ki henüz ıa!_ınıldefğ'iî: BZ BU eai adamakl | T lli t ürahır de. |Hi SYNY İüye gaa - |Di l e Gkabielek v |Kaa ir nlzmintmcne çe İheleirer z el y“ln giştiri ik edili yapmak için, —rengin ilk löyesi'| lince, bunun için, başka okuyu - | dir. O hal'; bekliyeceksiniz eOt- d L üREE N lmeden tatbik edilir. Eger 1 hi * , bunum için, başka okuyu yT hit | İarmış gibi bir tedbirsizlikle Bi- ğ::f';ı'n':âî :; ; :ıır:kmnyacgak rasyon hiç bir zaman (dur!) işa | hasma bırakılmalıdır. zanslılar başlarını bir belâya sok reti sayılmamalı, fakat eti iyi cularımızdan da mektuplar al - Onu beklerken yaşınızın ” Ko Raşir MA gç AÇIK KONU: İ maktayız, Münasip bir zaman - | de gelmiş clacak - ve o Zi ş muşlardı. — —> (Arkıîv“) Goklümayn ! 0 g göidilebilooğlüi & GTLA da ve ilk fırsatta li,nzğmm yeri kıdgırbtı tatlı hulya içinde Ya$” Türk kumandanı İsfendiyaroğ- | — (*) Bir kısmr da uyumakta imiş. | gösterdiği anlaşılmalıdır. Okuyucularımızdan K. O. ye: | ne getireceğiz. Saygılar. yacaksınız, fena mı? ğ B L