e— * # TAN " gn telrikası ( 26, “ KAV Hitler'in yazdığı kitab ae am y S S A BU ESERDE ILERİ SÜRÜLEN DÜŞÜNCE VE DUYGULARLA HIÇ BİR BAĞIMIZ YOK. TUR. BU TEFRİKAYI BÜTÜN DÜNYADA DE- DİKODU UYANDIR - MIŞ SİYASI BİR VESİ- KA OLARAK NEŞRE. DİYORUZ.! , “Almanyanın dış . ve iç işle- rinde en müşkül vaziyette bu- hunduğu bir zamanda, bazı kısa görüşlü akılsızlar memleketi büsbütün izmihlâle sevketmek istemişlerdir. Müsellâh bir asi çetesi Bavyera Hükümetinin mefsuhiyetini ilân etmiş, Baş- vekil Von Knilling'i tevkif ey- lemiş, kendinde bir Reich hü- kümeti vücuda getirmek hakkı- nt görmüş, Lüdendrof'u güya Alman orduüsu başkumandanı nasbeylemiş ve Almanyanın muüukadderatımı Alman tabiiye- tine daha yeni girmiş olan Hit- ler adında bir zatın eline ver. miştir. Fesatçılar - tarafından alınman bu kararların hiçbir kıy- met ve chemmiyeti olmadığını izaha lüzum yoktür. Bu fesat hareketine müzaheret edenler, vatana ihanette bulunduklarını bilmelidirler. Ruhr'da ve Ren eyaletinde Almanya için çetin bir mucadele,ve girmiş olan kar deşlerimizi tütacak yerde, Al. manya daha büyük felâketlere surulı_leı:lmek istiyor, bir düş- man istilâsı tehlikesine yol açı- l[yor, iktisadi kalkınma ümitle- ri mahvediliyor (1).” Hitler 1919 da Alman amele partisine girdiği zaman, parti- n_in bir mektuba yapıştırılacak bir pulu bile yoktu. Dört sene sonra, 9 Sonteşrin 1923 te, hü- kümet partiyi feshetmiş, gaze - tesini kapatmış, malını müsa- dere etmiş ve 170.000 altın mar- ka yaran parasına da cl koy- muştu, -i M | MEİN KAMPF ,, GAM Prusyaya karşı diğer hükümet- ler ahalisini ayaklandırmağa kalkmışlardı. Alman hükümet. leri de mücrimane bir yumuşak- İkla, bu iğrenç propıgan_dııım şiddetle önüne geçecekleri yer- de, bilâkis göz yummuşlar, hat- ta federalizmi kuvvetlendirir diye teşvikte dahi bulunmuşlar- dı. Hitler diyor ki: “— Mertkezi Berlinde olan bir teşkilât tasavvur ediniz, bu teşkilât bütün memleketi elin- dç bulunduruyor, kendisine tâ- | bi gördüğü Al:mın hükümetle- rinin en temi. varidat kaynak- larını emiyor, Elbette ki bu va- ziyet Alman hükümetlerinde Berlindeki teşkilâta karşı haklı bir kin uyandırır, Harp cemi - | yetleri denilen ve halka yiye- cek dağıtan cemiyetin merkezi de Berlinde idi. Kimse bu şeka- vet müezsesesini kimlerin ida- i bilmezdi. Bunlar ne Berlinli idiler ne Prusyalı, ne Alman...” Tabit Yahudi idiler. Hitler harp cemiyetleri maskesi altın- da Yahudilerin iftirakçılığa el- | ettiklerine inanır. Hitler tehlikeyi görünce, Mü nihte bazı umumi toplantılar- dan sonra halkın “Kahrolsun Prusya"” diye bağırışlarının şid- detle önüne geçmeğe koyuldu. Hitler'e göre federalizm ta- raftarlığı Alman kudreti- ni mahveden zahiri bir maske idi. Bismark imparatorluğun kurulduğu devirde, bu memle- ketlerin bazı muhtariyetlerini kabul ettiği zaman, bir gün bu muhtariyetlerin Alman birliği- | ni bozabileceğini belki aklına getirmiş olabilirdi. Fakat onun asıl isteği birliği bozmak değil, bilâkis tamamlamaktı. Zaman geçtikten sonra bu memleket- lerdeki siyasi vaziyetler, bil- hassa irsi hükümdarlık, bütün Berlin hükümeti ile mücadele Hitler bir darbe indirmek is- tiyordu. Bavyera Hükümetinin erlinin kararlarına boyun eğ- mek istemediği zamanlardan istifadeyi düşündü, Hitler'i bi- dayette “iftirakçı” zannedenler ol * Halbuki bilâkis cer- Mmenliğin bir şampiyonu olarak Ortaya atılmış, ta 1919 danberi t olmak şöyle dursun, bi- lâkis onlara karşı vaziyet almış- tı. Cenup Almanyasını, Şimal Yası ile karşılaştırmak ;_' Ti biribirine saldırmak Hımr;!:lîmgu;neıi idi. Umumi gitğniıluâı_"ı ler de bu yoldan azı Alman BK S t yi biımw;ı_:n bile- alet olmuşlar ve buüğil inan - mak lâzımgelirse, harbin "no. nun Ah_ıınyıyı '“MW fe- Tâketlerin biricik mes'ulü olan * TAN “m tefrikası 1 26 îââarı B__c_ı_lı Do — Pekâlâ, dedi, kalalım. " Yemek zamanına kadar bara- ji ve kanalları gezdiler.. Uzun bir düdük sesi bu geniş çalışma yuvasının manzarasını birden - bire değiştiriverdi. Biraz önce kasabayı kaplayan motor gürültüsü kesildi. Ve so- kaklar, meydanlar kalabalıkla - Şiverdi. Uzaktakiler hayvanlarla, bi - gikletlerle kasabaya dönmeğe başladılar. Arazi işlerinde çalı- şan mühendislerin otomobilleri uzaklardan tozu dumana kata - Zk bu yeşil yuvaya akıyorlar - | Gazinoya girdiler, ' Burada âdeta herkesin yeri, köşesi, masası belliydi. Mühen- dis Nuri bey — misafirlerini her zaman yemeğini yediği masası- na yerleştirdi. A Gazino yavaş yavaş doluyor. Almanyanın bünyesinde zaruri bir tebeddül husule getirecekti. (Arkası var) (1) 9 Sonteşrin 1923 te Alman Hükümetinin Âlman milletine be - yannamı Ford'un hesapları Gümrükler ve inhisarlar ba - kanlığı müfettişleri tarafından Tophanedeki Ford montaj fab - rikasında tetkikat yapılmış ve görülen bazı yolsuzluklardan do layı fabrika müdürleri bazı me- murlar 8 inci ihtisas mahkeme sine verilmişlerdi. Makeme, da- vaya devam ederken bir taraf - tan da fabrikanın şimdiye kadar olan bütün hesaplarının iyice gözden geçirilmesini istemiştir. Mahkemenin seçtiği tetkik takı mı hesapları gözden geçirmeğe başlamışlardır. lerinden geldiği kadar yardım | b (öz TÜRKÇEî Klavuz İçin Dersler a PN Aksetmek — Yansımak Akis (aks) — Yansı Dün gece, engin denizde yıldız yansılarına daldım. Havuza yansıyan salkımlar, yavaş yavaş, karardı. Güneş, ufukta, ışınkara yansılar birakarak, söndü. Kıyıdaki ağaçları, en küçük yap- rak kıvrımlarına kadar yansıtan durü ve temiz sular.. Dostum, dün ne sordumsa, hep ters cevaplar verdi. Tali her vakit ters gitmez. Ters talihimden ben de bunu bekli- yördüm. Bir insan çığlığının acı yankularını (yankılarını) duyara' ürperdim. Bu ses, bütüin ormanda, yankula- narak (yankılanarak), uzaklaştı. ve kayboldu. İşte telâş ve evecenlik değil, tam. tersi, öngörü - — sükün lâzımdır. 31 mart, bir türlü önlenemiyen otorite kargaşasının tepkisi idi — 31 mart, bir türlü menedilemiyen otori- te anarşisinin aksülâmeli idi. Bu mü; sallerde yeni geçen kelime- Aksayı şark — Uzakdoğu Aksayı garp — Uzakbatı Aksayı yesar — En-sol Aksayı yemin - En sağ Hâkim — 1 - Egemen, 2 - Hükü- men, 3 - Hüküm süren, 4 - Başat Hâkim olmak — Başatmak Hakimiyet — 1 - Egemenlik, 2 Başatlık Hâkim ve hak; etin bu anlam- Tarınır nasıl ayıracağınızı fransızca bi- liyorsanız, hemen kavrarsınız. Fakat aşağıdaki misaller de sizi bu kelime- leri yerinde kullanmanıza yardım ede cektir. “Türkler egemen bir ulustur” ya- but: “Trakya 'Türk eğemenliği'altın. dadır" dediğimiz vakit, —fransızca Souvrain ve souvrainete kölimelerini ümenleritüre ve kanun- ilmaz” dediğimizde hâkim sö. dünü juge anlamına kullanıyoruz, “Kamutayda hüklm süren Kunız., ta göre” sözünde ise, rögnant fran- sızcasını karşılıyoruz. “Başt tepe — hikim tepe” deyi- mindeki — başat — ke'imez' fransızca “dominant” karşılığıdır. Uzakdoğu, harp sonrasından beri, adım adım, Japon başatlığına geçi yor. Uzakbatıda Amerika tekniği ve kültürü hüküm sür: -kt Jir. Fransaniı ökonomik siyasasında, | ne en-sağ ne de en-sol prensipleri başat'dır. Fası ancık 50 yılda başatabilen Fransa, şimdi — otoritesinin zevkini sürmektedir. Müstemleke — Koloni — Kol: Istismar etmek — 1 - Sömürmek, 2 - İşletmek Cava adası bir Holanda sömürge- TAN sidir. İstanbulda Fransa kolonisi gittik- çe azalmaktadır. Yakın zamanda bütün madenleri- BiR AMERİKALI GAZETECİ Mussolini ile Yaptığı Mülâkatını Anlatıyor Mussoölini Avrupada Vaziyetin Ciddi Olduğunu Söylemiş Amerikalı gazeteci Gladys Baker ve yanında bulunan şair Henderson Hay Amerika, Avrupa ve Afrika- | yer gibi görünüyor. Fakat he- nın bir çok gazetelerine yazı ya | nüz memleketi görüp anlayama zan ve Nevyork Taymiste dahil olmak üzere 140 kadar gazeteyi temsil eden kadın gazeteciler - den Mis Glattye Baker yanmda Amerikanın ğenç - şairlerinden Mis Henderson Hay olduğu halde dün sabah İstanbula gel - mişler ve Park oteline inmişler- ir. Mis Gladys Baker bilhassa VİUPRUN vu aet aa met reisleri ve siyasal adamlar- la mülâkatlar yapmakla tanın - mıştır. Amerikalı meslektaş Ro maya uğrayıp Mussolini ile gö- rüştükten sonra İstanbula gel - miştir. Buradan hükümet adam larımızla görüşmek üzere An - karaya gidecektir. Mis Gladys Baker ile görüş- tük. Bize seyahatlerinden bah - setti ve söz Türkiyeye intikal e- dince dedi ki: *“ Türkiye bana romantik bir mizi işleteceğiz. Amerika, erkinlik savaşını kaza- mnıncaya kadar, Avrupa hesabına sö- mürülmüştür. Son misallerde geçen kelimeler: Tüze — Adalet Otorite (T. Kö.) Erkinlik — Istiklâl başında Lehli du. rünüşe hayret ediyordu. — Buraları on beş, yirmi yıl bir kadım vardı. Fakat bu genç | önce çöldü. Hattâ gaz fışkıran yerli kadınlara o kadar | yerlerde dolaşmaktan bile iğre- servis öğretmişti ki hiç | nirdik. Hey gidi hey! 1s0 etmeden çalışıyorlardı. Yemek tıhldottu.yo Mühendis bunu da anlattı: — Tabldot usulü evli, bekâr herkese rahat geliyor, burada evlerde yemek kolay değil. Halbuki bir kam - yon her gün Mardin'den ne lâ . zımsa getiriyor. Evlerimizde yalnız kahvaltımızı — yay Hattâ onu bile gazinoda yapan- lar pek çok. Gazinoda kadınlar da pek goktu. Erguvan: — Adeta büyük bir şehir lo - kantası hali var, dedi. Kalabalıktan pek hoşlanmı - yan Demir bey bile bu sıcak ve Mühendis Nuri bey gülümse- di: — Keşki memleketin daha bir çok yerlerinde böyle iğrenç Çünkü | gaz kokuları duysak. Bu men - Yapmak | balar daha önce işlenilmiş olsa idi yalnız buraları değil bütün cenup Anadolusu zengin olurdu. Yemeğe başlamışlardı. Erguvan birdenbire başucun- da bir ses duydu: — Hosgeldiniz hanrmefendi. Şahin beyle göz göze geldiler. Mühendis Nuri bey onu De - mir bâye tanıttı: — En genç mühendisimiz, de. di. Dün küçük hanımı ığıı-l.yd:n arkadaşımız Şahin bey, — Demir beyin — demir gibi eli samimi kaynaşmadan memnun | genç mühendise uzandı, görünüyordu. İngilizce, fransızca konuşu - luyordu. halini Bu çiftlik adamınm kendine mahsus ince bir nezaketi vardı: — Size teşekkür etmek bor - Demir bey Basbirin'in eski | cumdur, dedi._ Erguıîana buyuk bildiği için bugünkü gö » | misafirperverlik — göstermişsi - niz. Delikanlı sevinç ve saygı ile eğildi: dim. Kendilerini memnun ede - bildimse... soruyordu: masaya getirsinler. — © benim vazifemdi efen - Nuri bey ayakta duran gence — Yalnızsan yemeğini bizim Şahin bey işaret etti. - Zaten dört kişilik masada onun da ye- cini hazırladılar. Şimdi Basibrin'de geçen ça - lışma, dinlenme ve eğlenme ha- yatından konuşuyorlardı. Lehli kadınlar burada kendi aralarında bir müzik heyeti yap mışlardı. Keman, viyolonsel, piyano çalanlar az değildi. Şahin bey: — Burası — çöl ortasında bir medeni şehir taslağı, dedi. Her şeyimiz var. Fakat her şeyimiz kendi havamızın hudutları için- de kalıyor. Öyle zamanımız o - luyor ki Mardin bile gözümüz - de tütüyor, Nuri bey kendi hesabına bu » 'nu doğru bulmuyordu; — - | dım. Burada da bazı siyasi mü - lâkatlar yaparak gazetelerde neşretmek isterim. Şimdiye ka- dar binden ziyade mülâkat ya - pıp neşrettim. Fakat burada ya. | pacağım mülâkatları bütün bun larım üstünde sayacağım. Buradan Balkan memlekeıldı_ı- İ ve di- aa Budaposusl | Yü y Bt rine gideceğim.., Mis Gladys Baker'e Romada Mussolini ile mülâkatlar hak- kındaki intibamı sorduk. Bize şu cevabı verdi: “-Mussolini bana Avrupada vaziyetin çok ciddi olduğunu ve barış için çalışıldığını söyledi. Bununla beraber ben hiç bir za- man savaş yapmıyacağım dedi ve İtalyanın müstemlekelerini müdafaa etmek kararında oldu- ğunu ilâve etti. “ Mussolini bu sözlerle gün- den güne ciddiyet kesbeden Ha beşistan meselesinden hiç bah - setmek istemcdi... Mis Baker ve Henderson Hay dün öğleden sonra Amerika se- firi Robert Skinner'i ziyaret et- mişlerdir. — Fakat ecnebiler burada çok memnun yaşıyorlar. Değil Mardini, Varşovayı bile sayık - layan yok. Demir bey dedi ki; — Onlar gittikleri yerde ken- di yaşayışlarını kurarlar ve bu- nu yapabildikleri için de rahat ederler. Doğrusunu söylemek lâzımgelirse buradaki hayat bi- zim şark şehirlerimizi aratma - yan bir hayattır. Erguvan da babasının fikrin- deydi: — Hele bizim gibi — çiltlikte yaşayanlar için burası bir cen - net. Şahin bey güldü: — Böyle cennetler asıl sizlere Jâyıktır. Bari sık sık — uğrayın! Pazar günleri tenis müsabaka - ları olur. İsterseniz, burasını daha samimi benimsemek ister- seniz sizi gazinoya âza yazalım, Sizin de bir karneniz olur. Ar - zu ettiğiniz vakit gelir yemek yer, çay içer, eğlenirsiniz. Gazi- noya âzâ yazılmak demek tenis kortundan da istifade etmek de- 18-5-935 DiLSİZLERİN DEDİKODUSU Dilsizler birbirlerile anlaşamıyorlar Bursa, Çanakkale ve Balıke* sir havalisindeki dilsizlerin vâ* ziyetlerini tetkik etmek üzef€ bir seyabate çıkan dilsizler ce“ miyeti başkanı Süleyman Sırtt şehrimize gelmiş dün bir yazıcır mız Süleyman Sırrıyı görere tetkikat neticesini ve cemiyet çalışmaları hakkımda kendisin€ yazı ile bazı sualler sormuş V& başkan yine yazı ile şu cevap * ları yazmıştır: 5 senedir cemiyetin reisiyifi bu müddet zarfında alil vatan * daşların istikballeri için canlâ başla çalıştım. Yüzde on muvaf" fak oldum fakat ilim ve irfan * dan mahrum olan bu zavallı kâf | deşlerimle bir türlü anlaşama 'l dım. Daima geçimsizlik baş gö terdi, Fakat yine vazifemi yap" tım herkese her makama kendi” mi sevdirdim bu müddet zarfilir da ekseri âzalara iş bulığul’w hiç birisinin dilenmesine mey * dan vermedim. Maddi mânevi ihtiyaçlarını temin eylettim. I 20 gün evvel tetkikat ve ce | miyete varidat temini için Buf sa Çanakkale Balrkesir havali * sine gittim güzel bir iş yapırl' döndüm ve büyüklerden tüccaf” lardan çok kuvvetli vaitler al * dım avdetimde burada bazı de“ dikodular yapıldığını haber al £ dım . Ve istifa ettim. İstifaname * mi verdim kabul edilip edilme * diğini henüz bilmiyorum. Sonrâ dan işittiğime göre cemiyettefi (22) âza daha istifa etmiştir. Ben iki sene evvel Avrupayt | nütehassıs olarak davet edilmi$ | tim .Fakat o zaman da yine bif | takım dedikodular yüzünden git mek tasavvurundan vaz geçtifiı Busene arsıulusal dilsizlef kongresi katiyen burada topla * nacaktı. Bu husustaki temasla rım müsbet netice vermişti. F kat şimdi vaziyet ne olacak bi miyorum. Ş Şimdi bön Mmüstesna olarâk bütün arkadaşlar kongre yapa * caklar yeni idare heyetini seçt” ceklerdir. Yeni bir isim altında yeni bif cemiyet açacağım bu cemiye' faaliyete geçeceğim tasavvur! mi ortaya yakında koyacağıme ——— Küçük tayyare rökoru Paris, 16.A.A. — Avustury? lt tayyareci Kronfeldt 15 bey” girlik küçük bir motörlü tayyaf” | ile Londradan Kroydon saha! dan kalkarak dört saatte Pari$ ' | gelmiştir. Bu küçük tayyıı:d*f; Paris ile Londra arasındaki 3'7 kilometrelik yol üzerindeki f ta sürati saatte 90 kilomet_ıed.ş Dört saat zarfındaki benzin fiyatı 17 litreden ibarettir. her yer açıktır. Fakat ğıhı:: bizden olmayı isterseniz he kaydınızı yaptıralım. Erguvan babasına baktı. Nuri Bey: — Demir bey buraların !"i; bi sayılır. Bunun için $i bile lüzum yok. Biz yanr!’er ö onlar kabul ederler, etmezl başka . Erguvan sozdu: — Azâ olmak için ne gibi 3’” lar var? y İkisi birden cevap verdile” ” — Sizin için şart olama?: OG nız beş lira kayıt parası Ve yak niz, Bundan sonra yer, içEf Er » nız bir imza verirsiniz. HeSâ' . nızı ay sonlarında size gön rirler, © Demir bey yemekleri J€ Fu , bulmuştu. Alaturka ve alâ' ga karışıktı, ir' ça Şahin bey: — Direktör geldiktefi işler epeyi genişliyecek. du. Sizin çiftlik arazi! (âr