H.; i “Vak'ayı olduğu gibi anlata- “TAN " m tefrikası ; İngilizlerin Yazan: Aziz Hüdayi Akdemir Vai İşgal Ettikleri Yerler Düşman Casuslarıyla Dolu İdi Avusturya istihkâmlarının fotoğrafisini alırken yakalanan Polislerimize gelince, onlar hafiyeliği hiç tanımamışlar ve onlara sürünmemişlerdi. Bugün kü Türk polisi hafiyelikten çok uzak bir ülkünün aşkile çalışır. Yabancı servislerin iddiasına Böre Büyük Harpte bizim de bir istihbarat servisimiz vardı, fakat bunu daha ziyade Alman. lar idare ediyor ve casusluğu da yine Almanlar yapıyordu. Harp te Erkânrhe.rbiye İkinci Şubesi- nin gördüğü casusluk işlerini bilmiyorum. O zamana ait vak- &lar arasında “mühim” denecek bir şey göremedim, Sırası gel- diği zarhida Lir iki tâfesini nak- ledeceğim. Burada yalnız İngi- lizler ve Aln..nlar tarafından hikâye edilmiş bir, iki casusluk Vak'ası kaydedeceğim. Yine Corc Aston anlatıyor: Casusluk işlerinde bir facia “Gerçek vak'alar içinde masallardan — daha garip olanları vardır.” cağım. Yalnız, malüm ya, insan ve mevki isimlerini değiştire - ceğim, Vak'ayı Yazayım mı, yaz bir casus Mannering bu rivayetlere kıy- met vermemişti. Bununla bera- ber İngiliz kıt'aları arasına gir- |meğe çalışacak veya girdiği zannolunan gizli ajanları ara- mak ve meydana çıkarmak hu- susunda kıt'aların dikkatlerini celbetmek için bu rivayetlerden istifade edilmek ciheti düşünül- dü. “Bütün askeri birlik kuman- danlarına Fritz'in gelip gittiği hakkında malümat verilerek bunun mutlaka ... yakalanması için her türlü tedbirlerin alm- mast emrolundu. Bu emir der- hal tesirini gösterdi: Neferden en yüksek kumandanlara kadar, bütün ordu gözünü açmış ve iyi meyvalar vermeğe başlamıştı. Birçok adamlar tatuldu ve bu tutuluşlar muhtelif şekiller al- dı. Meselâ günün bizinde Man- nering de şüpheli diye tutuldu ve sözüne inanılır biri çıkıp ta bunun hüviyetini meydana çı- karıncaya kadar hapiste kaldı, Gerek Fritz'in kendisine ve ge- mayayım mı diye epice dü düm ve yine düşündüm ü n dan on üç sene Beçmiş ve beni söylememeğe mecbür eden se- bepler ortadan tır. Ba- na öyle geldi ki, eğer bu hikâ. yeyi anlatmazsam istihbarat iş- lerine dair verdiğim malümat tam ve mükemmel olmayacak . tır. “Facianın ilk rollerini Man- nering adını takacağımız bir İn. giliz zabiti ile bunun hasmı olan Fritz (1) ismindeki bir Alman zabiti oynamıştır ki, yılmaz ce- saret ve zekâsı, ve yaptığı kur- nazlıklar dolayısile burada ken- disine “Fon” asalet unvanını Wereceğiz. “Mannering 1917 de bir İngi- Tiz kıt'asile şarkta bulunuyordu. Ö yılın başlangıcında, İngiliz - ler tarafından işga! edilmiş olan yerlerin düşman casuslarile do- lu olduğunu anlayınca, yürt- daşlarını, ilerde yapacakları as- keri hareketlerin gizli kalabil- mesi için, ne gibi tedbirlere sev- ketmesi lâzımgeleceğini düşün- dü. Bulunduğu kıt'anın erkânı- harp reisine vaziyeti anlattı ve “Fritz” adında bir Almanın tür- lü kıyafetlerle her vakit İIngiliz hatları gerisine geçtiği ve ma- lümat topladığı riva- yetler işittiğini de ilâve etti. Ancak FPritz'in bu işlerine dair biçbir delil görülmediğinden —O j (a) MırmerinAg'ın 'gerg;[ı ı.-,ı.:. ilmiyorsam da Aston'un Pritz adını ::xuıgyı Alman zabitinin Binbaşı Fran. he olduğunu Alman eserlerinde gör. düm, e rek Fritz'e atfedilen hareketle- re dair uzun uzadıya tafsilât verilmekte idi. Bundan dolayı- dır ki, istihbarat servisi biraz da kendini hayalâta kaptırmıştı, “Aradan on gün geçti. Bu işe Mmemur edilmiş olan M.nnering bir gün tesadüf kabilinden bir esir kampma uğradı. Galiba bu- tada gi tanıyorlardı. Çünkü kamp kumandanı, Türk ordusundan kaçmış bir Rum esi- Tin kendisile görüşmek istedi- Bini söyledi, ing kabul etti. Rum nasıl ve nici =’* hayretler n şu sözleri aywl?hd' bırakan — Siz Pritz'i hayalt bir Şabis zannediyorsunuz. Halbuki ben bir müddet onun yanında çalış- tım. Eğer beni serbest bıraktır. mak elinizde ise derhal yaptırı. nız, Ben de Fritz'i sizin elinize vermek için elimden geleni ya- pacağım, “Mannering biraz düşündük. ten sonra bunu da kabul etti. Fakat emin olabilmek ve bunun hakikaten Rum ve hakikaten bitaraf olup o'madığını anla- mak için en yakın bir Yunan konsolosuna götürdü. Esir şöy- le anlattı: — Fritz'le kavga ettik. Türk siperlerinden kaçarak im, Fakat benim için tekrar Türk hatlarına dönmek pek kolaydır. Yalnız bana münasip göreceği- niz bazı istihbarat malümatı ve- hile selâmlaştılar. riniz. Fritz bunları görünce ba- | tir. na itimat eder, bağlı olduğum casusluk dairesi de emin olur. Eğer bu istediklerimi temin ederseniz ben sizi Fritz'le de görüştürebilirim ve hatta onu Türk hatlarından bu tarafa ge- çirerek tayin edeceğiniz rande- vüya getirebilirim. O zaman çantada keklik, Fritz'i kolayca Yakalayabilirsiniz, “Esirin şartları kabul edildi. Hareket edeceği sırada kendisi- ne bazı (kıymetsiz) malümat ta verildi. Bu malümat onun dü- şündüğü plâna yardım edecek mahiyette idiler. Yunanlı bun- ları alır almaz yola çıktr ve bir müddet hiçbir ses çıkmadı. “Deş gün sonra bir haber al- dık. Yunanlı diyordu ki: — Fritz yine İngiliz hatları gerisine geçmeğe hazırlanıyor. Geçeceği tarih İngiliz kıt'aları- nın harp için harekete geçtik- leri gün olacaktır. “Randevu için Yunanlının ta- yin ettiği mevki çok iyi intihap edilmişti: Uzak ve tenha, kuru bir dere içi idi, Öyle ki, iyice yaklaşmadıkça içini görmek mümkün değildi. Tayin-edilen günde öğle üstü, Mannering, yüreği ümit ve sevinç dolu, atı- na binerek hareket etti. Gizli randevu yerine yaklaşınca Yu- nanlının daha evvel gelip orada beklediğini görünce sevinci büs bütün arttı. Şu halde Yunanlı yalan söylememişti. Adet veç- Yunanlı de. di ki; ğ — Fritz; yanında bir de emir neferi olduğu halde yuzadan İn- giliz hatları içine girdi. Şimdi nerede ise yine buraya Gdöne. cekler. “Mannering iki saat kadar bekledi, Yunanlı FPritz'le be- raber çalıştığına dair birçok ve- sikalar gösterdi. Bir aralık sor- du: — Silâhlı mısınız? — Evet. — Fritz gelir gelinez ateş edi niz, Ö gelirken ben size haber veririm, “Saat altıya kadar beklediler. Ne gelen var, ne giden. Nihayet bir atlı çıkageldi. Yunanlı ya - vaşça: — İşte, dedi, bu Fritz'in emir neferidir. İngiliz üniforması gi- yerek y “etini değiştirmiş. Her halde Fritz de bunun arka- sıtdan gelecektir. “Emir neferi Yunanlının ya- mına sokul: -ak bir t.kım kâğıt- 'lar verdi ve almanca: — İngiliz askerleri, Fritz'i takip ediyorlar, Onun için bura- ya gelmiyecek, başka yoldan Türk hatlarına dönecek. H;'Yuıınlı şaşkın ve mahcup vaziyet aldı. Mannering'e bakarak : " — Zararı - yok, dedi, Fritz her halde bugünlerde yine cep- hedeu geçecektir. Daşka bir Tandevu - tertip ederim. O za- man işimizin daha i;i gideceği- Tilçiceser e * (Arkası var) Acı bir ölüm Erküânrharb binbaşıst Bay Yokulun refikası Bayan Asime tedavi edilmek te olduğu Gülhane hastanesinde, has- talığından kurtulamayarak öldüğünü teessürle duyduk, Cenazesi bugün has taneden kaldırılacak ve namazı - Sule tanahmed camiinde kılınarak Edirne- kapı şehitler mezarlığına gömülecek- 4 ; D, AM |KENDİ Pulları İndirilmelidir! Geçen gün, bir yerde oturu - » rdum. Ev sahibine, zartfr bu - vaşmuş bir mektup getirdiler, Mektubu veren adam: — Kusura bakmayın, dedi, hastalandım, on beş gündenbe- ri cebimde kaldı, getiremedim. Mektubu alan adam, buru - şuk zarfı yırtıp içindeki kâğıdı okuyunca bir kahkaha attı: — Ez, ez de suyunu iç böyle mektubun.., Sorduk: — Ne vardı içinde? — Geçen haftaki cuma için bir eğlentiye çağırılmışım. Ha- beri on gün sonra geliyor. Ben dedim ki: — Vah, vah... Kâşke posta ile gönderselerdi... Mektubu alan adam başmı salladı: — Ne yapmalr... Posta parası fazla t tuyor. Adamcağız böyle yüz kişiyi çağıracak olsa, avuç dolusu posta, parası verecek!,, Bu gecikmiş mektup hikâye- si benim için ibtetle tetkik edil- meğe değer bir mevzu oldu, Kendi kendime şu neticeye vardım: rın pımıfıııf'—?.“md"’ Bealen nışık ve bilişiklerile sık sık mek- tuplaşmıyorlar., Postalar ucuz - layacak olsa, şüphe etmem ki, vara yoğa, değerli değersiz, işi olsun olmasın, hemen bir mek - tup karalayıp gönderenler çoğa- lacak. Altr yıl önce, hayat pahalılığı bugünkünün cen aşağı üç misli olduğu halde posta ücretleri, altı kuruştan yüksek değildi. Mektuplar pahalı gidip geldi- Bi gibi, kitaplar da pahalı gidip geliyor. Tanıdığım bir kaç ki « tapçı var. Bunlar, — Anadoluya gönderdikleri kitapları, anbar - lar vasıtasile yolluyorlar, Pul u- cuz olsa, posta ile gönderecek - ler. Çünkü, posta idaresi bir ki- lo kitaba 20 kuruş posta pulu yapıştırıyor. Acaba kitaplar da gazete ve mecmualar gibi kilo başına beş kuruşluk posta pulu ile gönderilemezler mi? Kültür yayımı bakımından kitaba layık olduğu değerin verildiğinde hiç birimizin şüphemiz yok. O hal- de bilmeyiz, ne bekleniyor? Geçen gün gazetelerden biri yazdı: Posta ve telgraf idaresi, bütçesindeki 200 bin liralık açı- ği kapatmak için ödünç para a - lacakmış. Zararın neresinden dönülse kâr olduğuna göre, bugünden tedbir alınmakla — gene büyük bir şey kaybedilmez. Halkı Haa gol a Bi vzar | ittihadı Milli Türk Sigorta Şirketi yolu var: Pulları ucuz - lltı;:kl ücretlerini indirdiği günden be- ri, eskiden zarar kefesi ağır ba. San demiryolu terazisinde şimdi at kefesi ağır basmağa baş- P'hhw-hunmmiçlnız kârlı, ve bazı def: dir! fada zararlı Salâhaddin Güngör Hastaya bak- mıyan hastane Lâlelide Tayyare apartıma - nında okurlarımızdan Nureddin yazıyor: “Komşumuzda birkaç gün - dür yatağa — düşmüş ve henüz köyden gelmiş olan 14-15 yaş- larında bir hasta var. Veremin ikinci devresinde, üstelik bir de Zatülcenbe yakalanmış. — Dün, aldıkları söz üzerine, Etfal has- tanesine yatırmak üzere götür- mMmüşler, fakat oradan bu halde bir hastayı — alamıyacaklarını söyliyerek hastayı geri çevir - mişler, Bittabi tekrar çocuğu bitkin bir halde eve getirmeğe mecbur olmuşlar. Akşamlayın © gün olan sarsıntı —ve üşütme neticesi ağzından kan gelmeğe, derecesi yükselmeğe başlamış. Halen de hasta, yapılan tedavi- ye rağmen, bu vaziyette. Hastane kelimesinin mânâsı düşünülünce esasen sağlam bir kimsenin hiç bir vakıt gidip orada yatmıyacağı gayet açık - tır. Bilhassa evde bir çok genç - lerle kucakta bir çocuk ta var. Acaba bunların akıbeti ne ola - cak? Daha böyle bir çok ailelerin bu şekilde sönüp gitmediğini bana kim temin edebilir?,, Verilmiyen rapor Ankafada oturan üçüncü sı - | nıf harp malüllerinden Sandık- lılr Halil oğlu Osman bize yazı- yor: “Sekiz ay evvel malül maaşı- mı kestiler.Muayeneye yetişeme diğim için kesmişler. On sekiz sene aşkerlik yaptım. Üçü oğ - lan, biri kız dört Ççocuğum var. Maaş istidam malül — şubesine havale edildi. Evrakımı çıkardı- lar. Hastane raporu istediler, Gülhaneye geldim, raporumu is-. .ıam%u—&w'ui raporu Veremeyiz.,, dediler. Ne KENDİMİZE ÇATIYORUZ TU 18-5.-035 Deve Kuşu Hikâyesi! ikâyesi! Elektrik Şirketi ile Satle Şirketi. in bir alâkası olmadığı, ayrı idareler baline geldikleri İlân edildi. İyi. Fa- kat şu benim şikâyetime ne buyru- lur, dinleyin ; Bundan birkaç ay evvel Satie'nin çaldı. — İsteriz, dedik. Bir tü bıraktı. Bir lira peşin verdik, bedeli olan altr liranın geri kalan kısmını taksitle ödiyeceğiz. Memur gittikten sonra, dikkat ettik. Utünün üstündeki baş- parmak düğmesi kırıktır, yerinde durmuyor ve düşüyor. Birkaç gün sonra, clektrik tahsil- darı geldi. Borcumuzu verdikten söne ra: — Yahu, dedik, idareye söyleyin de bir memur göndersinler, bizim ütünün şu düğmesini yerine taksın- lar, Elektrik tahsildarı şu cevabı vere di: — Bizim Satie ile alâkamız yok- tur. Lütfen siz doğrudan doğruya o şirkete haber veriniz. Pek âlâ, dedik. Uç gün tonra, Sas tie'nin Tünel başındaki satış bürosu. na gittim. Oradaki Musevi memura ;aıiym' anlattım. Evimin adresini al- : — Hay, hay efendim, memur göne derir, yaptırırız, dedi. Aradan günler geçti. Bekledik, ne gelen var, ne giden. Birkaç gün sone Ta, tekrar şirkete uğradım: — Yahu, memur gelmedi. Şu bi zim ötüyü hâlâ yaptırmadılar, — Hay hay, dediler, adresinizi bır rakın, derhal alâkadar olalım. Yine günler geçti Ne gelen var, | ne giden.. Satie'nin bu atlatmasına ben de mukabele edecektim. Madem fitüyü tamir etmiyorlar, ben de fiat taksitlerini vermiyecektim. Halbuki, şirket ütünün bir yrl içinde bütün tae miratını da deruhte ediyor. Aradan zaman :e;ll. Elektrik Şin keti tahsildarı geldi. Faturayr uzattı. Baktım ki, ütünün taksitini de istie yor. — Ne o, dedim, hani Satic ile alâ. kanız yoktu?.. İşe gelince karışm.yore sunuz, paraya gelince karışıyorsunuz. Elektrik Şirketi ile Satie'nin hali, bana devekuşu hikâyesini hatırlattı. | Bu ne iştir, salıyamadın, Maçka Muradiye Tkinci Silâhtarağada Suat Sabrinin tuğla harmanlarında — çalışan Haydar ile Hüseyin evvelki ak- şam rakı içerlerken yanlarına gü zel oyun oynayan Ahmet ismin de bir arkadaşları gelmiştir. O zamana kadar epeyce sar - hoş olan Haydar,Ahmedin oyun oynamasını istemiştir.Fakat Ah met pek sert ve emredercesine söylenen bu göze kızmış uzaklaş mağa başlamıştır. k Sözünün yerine getirilmesine hırslanan Haydar yanında taşı- dığı biçağı çekerek Ahmedin üs tüne atılmış ve genci sol meme- si üzerinden yaralamıştır. Ya - ralı Ahmet Cerrahpaşa hastaha nesine gönderilmiş suçlu Hay - dar yakalanmıştır. * Üsküdarda Şile kahvesinde kahvecilik eden Aziz evvelki gün ocak başında kahve pişirirken yanı başında bulunan gazoz şi- şelerinden birisi sıcaktan patla- mış ve Azizin yüzünden yaâra - lanmasına sebep olmuştur. Otaomobil çarpmış Dün öğleden sonra Okçu Mu sa caddesinden geçen şoför Ali- nin idaresindeki 758 numaralı o- tomobil 8 yaşlarında Davit is- minde bir çocuğa çarparak ba- şından ve dizinden yaralanması na sebep olmuştur. Şoför Ali ya kalanmıştır. Çalamadan yakalandı Şükran isminde bir kadın dün .— | Yapayımtız i Kamini AA P sie Abar A YU RERBİ e daluk £ POLIS —Zit Güzellik Cağaloğlunda Narlıbâhçe — so- kağında Kader matbaasının üs tündeki Ahmet Tevfiğin oda- sına girip dolapları karıştırır « ken görülmüs ve suç üzeri ya - kalanarak polise verilmiştir. Muvazenesini kaybetmiş Dün saat 16 da Karagümrü - ğe giden 2057 numaralı otomo- bilin arkasına takılan 8 yaşında Cemal isminde bir çocuk müuva- zenesini kaybederek yere düş - inüş ve başından yaralanmış « tır. Ayağını motora kaptırmiş Kendi yaptığı bir motöru dün Kabataş önlerinde tecrübe eden 30 yaşında Ahmet oğlu Hamdi bir aralık makine ile uğraşırken sağ ayağını kaptırmıştır. Ham- di Cerrahpaşa hastahanesinde tedavi altına alınmıştır. Beykozda yangın Dün öğle vakti Beykozda Ka- vakdere caddesinde * Serupenin evi bacasından tutuşmuş ve evin çatısı yandığı halde söndü- rülmüştür. Yangın bacada biri- ken kurumlardan çıkmıştır. .— Göz hekimi Dr. S. Şükrü Ertan İ I | Birinci sınsf mütehassıs | İcBabıatı) Ankara ca.nesı No 60 . —— —0 — * K AR 3219 . Harik ve hayat üzerine sigorta muameleleri icra eyleriz. Sigortaları halk için müsait şeraiti havidir. Merkezi idaresi : Galatada Ünyon Hanında Acentası bulunmayan şehirlerde acenta aranmaktadır. Telefon : 4.4887, 3221 /