18 Mayıs 1935 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 3

18 Mayıs 1935 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

m. ——— 186-5. 995 PARTİ KURULTAYINDA Şükrü Kaya Birçok Sorum- lara Cevab Verdi (Baş tarafı birinci sayfada) Peçe işi de bir mesele olsaydı bu büyük inkılâbı yapan bunuda Programma koyar ve sizden lâ- zim gelen kararı alırdı. Halbu- ki bir mesele görülmediğinden dolayıdır ki, bir dilek olarak bir i kazamızdan gelmiş ve buna da icabeden cevap verilmiştir. Kendimizi, kadınlarımızı bir bez parçasına bu kadar merbut Böstermekte bir milli menfaat var mıdır? Çarşaf, peçe bu memlekete Yabancıdır, yabancı yerden gel- medir, Zaten köylümüz giymi - Yor, yüzü açıktır. Fena bir İti - Yat neticesi olarak bazı ihtiyar kadınlar yüzlerinde peçe taşi maktadır, Hepimiz kendi muhi- timizde, sözümün geçtiği yerde tatbik edelim. Söz verin bunu Yâpacağımıza, kâfidir (Söz veri- yoruz sesleri, alkışlar) İçimizde Öyle adamlar vardır ki Ankara- da annesi, ailesi dahil olduğu halde gayet modern şekildeyir- ler. Fakat evine gittiğiniz 2a- man ailesini hoş geldine çıkar- maz.,, ve Tarık Us (Giresun) — Niçin? Öyle ise demek ki bir hava var- İç Bakanı devamlı: “Kendi duvarının havası vardır. Binacn aleyh tekrar ediyorum. Çarşaf ve peçeyi bir mesele yapmıya - rak kadınlarımızın kendi zevc - lerine ve içtimai anlayışlarına bırakalım. Pârtimiz Halkevi te- şekkülleri halkı tenvir ederek bu işi yürütmelidir. Zabıta meselesi olduğuna ge Yince: zabıta şüpheli meseleler- de vazifesini i yapmaktadır. Hiç olarak rey vermemekted e İç işleri bakanımız, inkılâp, her gün inkılâp ve bi de va pılan inkılâp diye bir kaide ol- madığını, inkılâbın esas kurul - duktan sonra onu teferruatınn zamanla tatbik edileceğini s6, liyerek “Cümhuriyet bir ii lâptır, fakat onun emrettiği: lerin tatbikatı senelerce sürer ve sürecektir.,, demiş ve ilâve et miştir: “Çarşaf da böyledir. Çarşaf bazı yerlerde iktisadi bir zaru - rettir, Çarşafı omuzundan alde ğınız zaman kadın çıplak kalır. ırtığını örtemez bir hale gelir. Tabii çıkaramazsınız.,, Şükrü Kaya çarşafın bir Fa - nunlâ menine imkân olmadığını Ve bunun bir taraftan halkın ksn di hareketile, diğer taraftan hü- etin ve kamutay azalarının kurultayda geçen bu müzakere- lerden aldıkları direktifle idari, Siyasi mahiyette karar ve teşeb- büslerle gelecek kurultaya ka - bunun tamamen halledilmiş Olacağını söyliyerek yol ergisi ikkında ileri sürülen sorulara deçmiştir. Vergi işleri Şükrü Kaya bu iş etrafmda daha önce de izahat verdiğini Söyliyerek: “vergi meselesinin yehim bir kısmı siyasaya taal - ik eder, Kurultay ne karar ve- fifse 0 olur, Ama modern vergi teknik bir davadır. Bunları ie yakından ince eleyüp sık do mak kabildir. i di,, mleketin menfaati nerede Me ulusun menfaati nerededir, y Sinleketin umran ve irfanı ne- i Mütevakkıftır. Vergiler nasıl kik, © bütün bunları.nerden tet #tmek ister" demiştir... i, ol vergisi gibi memleketi - © Yollarımız için kalan ye- deri vembar siyasal bir fikirle Targa! halletmek memleketin 28 hız i, çlabileceğini ve bu işin yal iŞ lığmı değil diğer ba His sustaki mütalealarınm alınma - sı lâzım geldiğini işaret ettik - ten sonra demiştir ki: “Vergiyi kaldırmak çok ko «| laydır ve bazı yerlerde buna ce- maatler çok temayül ederler. Çünkü vergiyi kaldırmak mille- ti yükünden kurtarmaktır, ve böyle teklifler ekseriya çok al - kışlara mazhar olur. Ama, ne- ticede gelecek olan vergiler o- nün iki misli olarak gelir. Çün kü memieket vergi ile yaşar. Bu gün bizim memleketimiz dün - yada en az vergi verenlerden bi ridir. Sebebi, senelerce, asırlar - ca, bu memleket tahrip edilmiş millet soyulmuş, takatı kalma - mıştır. Ondan dolayı az ver- mektedir. Yoksa verecek hali varken vergi vermek istememe sinden değil, O itibarladır ki, memleketimizin müdafaası umranı, demiryolları, mekteple ri bu halde kalmıştır. Elinize al- dığınız her meselenin iç yüzüne | baktığmız vakit diğer memle- ketlerden ne kadar geri ve bu memleketin ihtiyacına karşı na sıl cevap vermiyecek aciz bir vaziyette kaldığımızı görür ve başlarımızı önümüze eğerek ya- rabbi bu memleket bu mahrumi- yetten ne zaman kurtulacaktır diye düşünürüz. Yoksa bir vekil için huzurunuza çıkıp evet ben zamanı vekâletimde vergileri kaldırırım demek gayet kolay - dır. Fakat o adam huzurunuz- da bir sene daha durabilecek bir salim fikirli telâkki edilemez. abbet beslemem, Çünk na demo; derler. Halkı iyor Ger, Bu ee tin bazı kısımları istilâdan kur tulalı çok olmadı. daha 13 üncü senesini yaşıyoruz. Hariçteki va ziyet malfim “Her giin gayata - isi açıkça yazmaktadırlar, Mil - etler silâhlanmağa gidiyorlar. “iel bakanı da burada söyledi. iarın memleketin müdafaası i- gin 500 tayyareye ihtiyaç görü- lecek olursa şoselerimizi, yolla- rımızı şuraya buraya tevcih ede- cek bazı tedbirler almak lâzım gelirse ne yapacağız. Kime mü- racaat edeceğiz. (millete sesle - ri) millete. Tabii o millet bunu vermek ve yapmaktadır. Bunu paraya tahvil edip zaten para darlığı içerisinde yaşadığımız bu senelerde paraya tahvil et - mekte müşkülât çıkarırsak ya- rın o yolları yapacak millet bu- lamazsmız. Bu hususta erkâni harbiyenin, milli müdafaanın, nafianın, mütaleası inceden ince ye alınarak meseleyi düşünmek bir karar vermek ve bu kararı tatbik etmek lâzımdır. Siyasi bir kurum böyle bir cereyandan vereceği bir kararda zarar ola- bilir, Bu fikrimi bir üye sıfatiyle söylüyorum, Dahiliye Vekili sı- fatile değil, Dahiliye Vekili ve- receğiniz kararı tatbik eder. Bu meseleyi iyice düşünmeli, etraf- İtca mütalea etmeli.Ondan sonra bir karar vermelidif.Karar veril- dikten sonra onu yapacak el bir saniye düşünmeden tatbik edecek bir eldir. Bu hususta hiç tereddüdünüz olmasın. Jandarmalarımız Şükrü Kaya bundan sonra jandarma işleri hakkmda ileri sürülmüs olan mütaleaya karşı da jandarma teşkilâtımızın bu- günkü vaziyetinden rakamlara dayanarak bahsetmiş ve onlara verilen vazife ehemmiyet ve a- ğırlığını kaybederek şurada bura da tahaddüs etmiş bir kaç cürmü bütün bir kütleye bu memleke - tin bütün jandarmasna yükle - mekte ancak zarar olacağını söylemiş ve “jandarmamızı hal- ka fena müamele yapmakta ol - duğu hakkındaki sözlerden ten- ÖZTÜRKÇE ÜÇÜNCU LİSTE i — İtimad — Güven İtimad etmek — Güven. mek Asayiş ve emniyet — Gü- venlik 2 — Huzur ve sükün — Bay- sallık Yurdda güvenlik ve bay- sallrk, ülkümüzdür. Not: Güven ve güvenç keli. melerinde şu ayrıma dik. kat edilmelidir. 1— Orduya güvenimiz vardır. 2 — Ordu bizim güvenci. mizdir. (Medarı emniyet ve iti- madımızdır. , 3 — Temin etmek; 1 — İnaçlamak, İnan ver- mek 2 «- Sağlamak, 3 — Elde etmek Misaller: 1 — Bu işin böyle oldu- ğuna sizi inaçlarım, Bu işin böyle olmadığı hak- kmda kendisine inan ver. meğe (kendisini temin et- meğe) çalıştım, 2 — İşimi, ancak, banka yolile sağlıyabildim. 3 — Temin ettiğimiz ne ticeler — Elde ettiğimiz sonuçlar. 4 — Sonuç — Netice 5 — Teminat — İnanca İNot: Gazetemize gönderilecek ya- sılarda bu kelimelerin OOsmanlıca- ları kullanılmamasını rica ederiz | ———— zih ederim.,, demiştir. Toprak işleri İç işelr bakanı toprak iş - leri hakkındaki mütaleaya da muhacır- zamanda yer- li halkımızı da ilgiliyen bir iş ol duğunu söyliyerek demiştir ki : — Bugün, köylülerimizin bir çoğu topraksızdır o Şarkta ve garpte bazı vilâyetlerde bir çok köyler başkalarınm toprağı İ- gindedir, Ve köylünün evi ve TAN Rus Artistlerini Dinlerken.. Piyano yaygın birney gibi başladı. Parmaklar tuşlara tüy gibi yumuşak dokunuyor. Ses o kadar hafif ki eteklerini sürük- liyerek yürüyor sanıyoruz. Din- lediğimiz müziksiz bir müzik- tir. Ses sesi eritmiş. Sesin ken- | dini değil gölgesini işitmekte- yiz. Tüşlar üzerinde eller, doku- nulunca rengi uçacakmış hissi- ni veren pembe bir omuzun üs- tünde mehtap ışığı gezinir gibi dolaşıyor. Piyanonun dişleri de- gil yüreği konuşmaktadır. Başka bir parçada piyano bir- denbire bir bando oldu. Büyük bir kasırga dalları çatırdatarak gürlüyor. Parmaklar, s'nir de- diğimiz. etten ipliklerle değil, elektriklenmiş çelik tellerle hıza gelmiş gibi. Apansız b'r sağana- ğa uğramış birırmağın sulat nasıl kaynaşıp sıçraşır; on iki elin yapamıyacağmı yapan iki el piyanonun bütün dişlerini bir anda çıldırttı. Üç ana ses; tizi, ortası, ve pesi; çığlık, haykırış ve nâra şeklinde üç ana ses, üst üste ve tabaka tabaka üç katlı bir yapı gibi bir anda kurula- rak, üç katlı sesler üç katlı ses- leri yarata yarata dizilip gidi- yorlar. O gün sesin mimarlığını gördük ! Keman... Yağmurla ziya bir- leşince nemli göğün maviliğine yedi renkli bir kemer ge yayın her sesi çevik bir kavis çi- zerek ruhların genişliği içine ışıklı şeyler işliyor. Rüya inilti- nin koynundadır. Hıçkırıklar hülyayı beşikledi. Fakat son parçadaki şakraklık ne? Yaym fıkır fıkırlığı ruhları alevle kay- natıyor. Kaynıyan suyun kabr- na sığmayışı... Ruhlar gövdele- rimizden taşmaktadır! Tenorun hançeresinde sesin dizginlenişini gördük. Söyliyen adam, küçük yapılı ve fakat oy- nak bir ata binmiş gibiydi. Dört nalken birden durup, dururken birden şahlanarak, şahlanırken bir e yere yakın kanad ger» Miş gibi-süzülüşlü i kani üzülüşlü akışlar yapı ei Maraz Ew min durduruşunu. istediği gibi âyar etmektedir! ” Hele Bas... Mermer mağara - larm derinliğindeki duvarlara büyük-tunç - kütleler sert sert çarparak yuvarlanıyor. Yalnız toprağı yoktur. Köylüyü toprak sahibi kılmak ve köylüye Türk vatandaşlık ve haysiyetine yakı- şacak şekilde toprak sahibi et- mek ve beslemek bizim ile vazife mizdir. Partimiz bir madde ola- rak bunu kabul etti. Buna aid kanunları da yakında Kamutaya getireceğim. Dört senede bir ku- rulan Kurultayımızın büyük bir vasfı vardır. Falan Kurultaydan sonra bu kanun çıktı. İkinci Ku- rultay şunu, üçüncü bunu yap- mıştır denir. Benim kanaatime göre bu Kurultaym da en büyük vastr, Türk köylüsünü toprak sa hibi yapmak üzerinde aldığınız karar ve yaptığınız programdır. Dördüncü büyük Kurultay,tarih te bununla öğünebilir, İç İş'er Bakan'ığı Şükrü Kaya bu sözlerden son- ra iç işleri Obakanlığınm bütün teşkilâtiyle her zaman vatanda- şın yardımma koştuğunu hırsi- zın ve katilin tutulmasının bir Şeyi ifade edemiyeceğini asıl me selenin katile katillik, hırsıza da hırsızlık yaptırmamak olduğu- nu işaret ederek : “İrticam ö- nüne geçilmek ve onu takip et- mek bir iş değildir. Bir mesele olarak söylenmez. Memleketi tenvir ederek böyle bir kas pılanların daha rüyalermea iken yakalarına ya; lâzımdır. Asıl mesele budur. İç işleri bakanı yapılan işler senelerle ölçüldüğü takdirde na- sıl şalışıldığını ve neler yapıl « dığının görüleceğini ve anlaşıla kâmilen kendi dilimle, dilinizle konuşuyor dediğim vakit alaca- ğm cevap neden bu zamana ka- olmamış, çok kalınmış olacaktır, vr hançeresi değil, çehresi de ar - tist, sözün sesi dudakların. çelik kapakları yarar gibi çıka, ken sesin söz kısmı da yüzünde perde perde yazılıyor gibi, Er. kek sesi; şimdi bakır basamak- İr yeraltı merdivenlerinden kö. püklerle dökülmektedir, şimdi avma atılan bir pençe gibi, Ka - çan sesin birdenbire kabzalan - dığı görüyoruz. Ses şimdi şim şekleme bir kılınçla kesilmişti ve şimdi apansız bir canes gi- bi yırtıldı, Bakıyorum, notanm ve bestenin görünmez demir çu- bukları sert bir pazıyle eğili bükülüyor, ve isikserak'çey >> leniyor. En çetin güçlükleri ve. nen pehlivan sesi! Te İki kadından genci... Fildişi Hepimiz bu suallere ğız. Anadoludan, mek dan istiklâl harbi neticesinde düşmanı kovduk dediğimiz za - man,ne kovdunuz diyecekler, İşte dahili işler de aşağı yukarı böyledir.,, Bu sözlerden sonra iç bakan lığa ait dilekler ve kabul edilmiştir. e Recep Peker yeniden P.Genel sekreteri seçildi Ankara, 17 (A.A) — Parti genel başkanı tüzüğünün 29 un cu maddesine uyarak Kütahya saylavı Recep Pekeri yeniden parti genel iği - bali a Recep Peker parti kurumla. rma ve ilgililere aşağıdaki bildi tiği yollamıştır: Parti genel başkanı yeni tü- uyarak beni yeniden genel sek reterliğe seçti. Ödevin önelsni Yeti kadar gaşacağım DUYUŞLAR Yazan : İsmail Habib bir alnın zekâladığı çehre; se- si teni gibi. Ses, omuzundan par maklarının ucuna doğru âhenk- Wi bir incelişle inip, parmakları» nı ucundan omuzuna doğru tombul bir genişleyişle çıkıyor gibi, Billür vidalı bir oluktan ci- vamsı bir oynaklığın akışı... Bu ses kemiksizdir! İki kadından hele ikincisi... Yaşı nasıl düşünürsün, ses ta- ze ceylân gibi gevrel gevrek Sıçrarken, sanatin keskin pırıl - tıs balmumu eritir gibi yaşı sildi. Hızla yükselen fıskıyeli se- sin karşısında söyliyenin boyu da uzamış gibiydi. Hiç bir anaç bülbül böyle kıvrım kıvrım ve helezonlar çevirerek aydınlık bir potada fıkırdar gibi şakrma- dr Havali fişenk renk salkımla- rı saçarak bitmiş görünürken her bittiği yerden yeni fişenkler fırlayıp alabildiğine üzüyor. Bu | Sesete ufuk var, sınr yok! En son beşibirden; Bas orta- da, iki kadın iki yanında, iki uçta iki delikanlı, beşi birden Kızılordunun türküsünü söylü- yorlar, Ne kadar yepyeni bir ses tekniği karşısındayız. Tür- kü, genizden, yavaş yavaş, ka- dife bir perdenin kanadları açı ir gibi yumuşak yumuşak baş- ladı, Koğuştaki askerler gerine rek yataklarından uyanıyor Sa - | nıyoruz, Türkü kabarıyor, asker | toplandı; türkü sertleniyor, as- ker yürüdü, türkü yeniden ha - fifliyor, asker uzaklaştı ve tür - | gü gene genizleme bir yavaşirk- la bitmeden bitiyor, asker gitti: etekten tepeye çıkarak, tepe- den tekrar eteğe inen kavisle - me bir türkü! Ses sanatından hiç anlamam. Fakat bir daha anladım ki sana- tın güzelliği herkesinmiş. oOOn- ları üç saat dinledik. İçime do lan üç saat cam bir fanusa kon- muş gibi kep içi Söyliyenleri yüz elli yılm emeği var! ii önce operalar yap- mağa kalktığımızı hatırladım. Her şeyde olduğu gibi “es sana- tında da ilerde olanlara yetiş- mek için hızlanacağız. Fakat yalnız hızla yetişemiyeceğimizi bilerek, yüz şu kadar milyonluk VACCN VE LOKOMOTİF Dünkü gazetelerden birin- de ilk hava treninin yolculüğu- Du okudum. Önde bir çekici tay- yare, arkasında da iki makine- siz vagon. Güzelce uçmuşlar. İşin bir hava treni oluşunda- ki ehemmiyetini bir yana biras kırsak bize bu iyi bir ders olur. Hayatta iki çeşit “insan var- dir; Bunlardan bir bölümü ve çokluğu vagondur. Bir bölümü de lokomotiftir. Eğer yaşayış şartları vagonları lokomotif yes rine, lokomotifi de vagon yeri- ne bağlamış olsa bile onlar yine kendi işlerini görürler. Bunun içindir ki meselâ bir şirkette üçüncü derecede bir memur İçim; — O, şirketin eli ayağıdır.. derler. O alam vagon yerine bağlanmış bir lokomotiftir. Hayatta pek çoğumuz vagon luğu lokomotitliğe tercih eder. Çünkü mesuliyeti ve ağırlığı yoktur. Götürülürse gider, bıta- kılırsa durur ve yüklenir.. Bir kısım vardır ki, onlar lo- komotif olmak isterler. Bunlar insanların (Race) yani cins kıs- mudır. Lâkin unutmamalı ki bu ağır işte sade istemek yetişmez. Sürükleyici bir kudret göster « mek te lâzımdır. Bir trenin lokomotifini neresi ne bağlarsanız bağlayın, ona hemen tanırsınız. Yerinin des ğZişmesi, onun karaktörini değiş tirmez, değil mi? B. FELEK ——— sesin sarplığına tırmanıyor. Yüksekten söyleyişleri yükseliş lerindendir. Önlardaki zamanın payma bakarak kendimizde o Payı göreceğiz : şarap yerine sirke yapmamak için! n insanlarla ıp durmuş- r ö önünde Peruttan Sarıkamışa kadar ge «* rilmiş kızıl bir dağ gibi yükselis yer. Rüs ârtistlerini dinlerken © dağın tepesinden billâr bir pı- nar fışkırıyor sandım, Dağ, ume mana batan ada gibi. asırların koynunda gömülmeğe başladı. Tarihin kızıllığını sanatın nur- dan suyu ile yıkadık. Büyük dostun tertemiz dostuyuz! Rus kütlesi, yüz şn kadan yıldı İsmail Habib Yukarıda: Kamâl Atatürk çiftliğe gelirlerken — ve ortada yıldönümlünde Aşağıda bulunanlardan bazıları

Bu sayıdan diğer sayfalar: