—v.4:998S (OKUDUKLARIMIZ, DUYDUKLARIMIZ! nya'nın on iki küçük de- F” « gemişini tezgâha koydu- © - haberi İngiltere'de büyük bir e-dişe uyandırdı, Denizaltı ge - milerinden bahsedildiğini her . kos işitir, fakat en az bilinen bir deniz silâhı da odur. Bir denizaltı gemisi, hattâ su ye çıkmış olsa bile, şöyle 'zan'ar için âdeta silik bir göl- dir. Fakat fizik kaideleri ce en mühim aksamının 1> bulunduğunu hatırına Z. T v Cenizaltı gemisinde en gö z> sarpan kısımlar kulesi, bay « r : ve telsiz direkleri, tonajı y “<zek olanlarda da bunlardan L. “za bir toptur. Denizaltı gemisini ilk icat e- sızlar — olmuşlardır. Lâne isminde bir nce bu işle hayli fakat Gustave € Zer bir Fran- gemisini yap « olmuştur. 1886 ilk geminin adı Otuz - ton istiap v olan bu gemi su yüzünde nde 5 mil idi, öldükten iki yıl v e tÜR DA MAt ln, sonra T nuz Fahriye nezareti işi ele © 25 ve Guüstave Züde'nin iza. £ <&& 6 tonalık bir denizal- t mıştı, Bu yeni ge- T aran çok daha mü- ke Artıkk 0 zamandan — itibaren iz altından da yeni bir silâh da olmuştu. T ardı. 1029 da 4: 4 1001 Ce İngiltere memnu- rici neticeler elde etm'ş. hayet Almanya da işe jrak 1903 te kullanılabile- lk denizaltı gemisini suya irdi. Almanl: gecikmiş ol « ar dahi, deniz işlerindeki bil. “Tİ ve tekni kuvvetleri saye- sinde kaybettikleri zamanı ca - bük kazanmağa — muvaflak ol - müuşlardı. 1 l r T 1 k c ir £ £ o j 19!4 te bütün devletlerin bah rn,-c:;ınd:__?so ile 1000 ton ara » szada değişen denizaltı gemile- ri verdi. Alman — bahriyesinde tokriben yirmi beş denizaltı ge. m'si bulunuyordu. Harbın ilk avlarından itibaren, 20 eylâl 1214 te bu denizaltı gemilerin. Con “U -29,, Cressy, Hogue, oukür is'm'erinde üç İngiliz inü batırmakla ilk mu- elde etmişti. P - etlerden cesaret > dan / nlar, meseleyi bu de” €ha ciddi surette gözönüne al- ı ar ve denizaltı gemilerini te- kemmülden tekemmüle götüre. 1916 da bu korkunç harp si- lâhı sayesinde harbın galibiyet ihtimalini daha kuvvetle mer -l A kezi devletler lehine imale et - m 'slerdi. 1917 şubatında 256000, mart- | ta 287000, nisanda 852000 ton- da müttefikler — gemisi batır r ardı. İngiliz donanmasınır. umandanı Amiral Jellicoe er Alman denizaltı ge- torpilleri bu şekilde iş- 1 >ydi, İngiltere silâhlarını bı- ra mağa mecbur kalacaktı, Harp bittikten sonra bütün dünya milletleri — Almanya muahede mucibince hariç — buvvetli denizaltı filoları mey - dana getirmeğe başladılar. Bu gemilerin hacımları da mütema- diyen artıyordu. Meselâ Fran « sızların Surcouf'u 4304 ton hac- mındaydı. 110 metre boyunda olan ve yukarıya resmini koyduğumuz bu geminin su yüzünde 18, su altında 10 mil sürati vardı.3800 beygirlik iki dizel motoru ile iş- liyordu. Manevrası için 150 kişi- lik mürettebata ihtiyacı vardı, 203 lük iki topu ve torpil a - tan 14 tüb gibi müthiş silâhlara malikti. Ayrıca bir de tayyare « si... Gustave Zöd& denizaltı ge- misi ile Surcouf arasındaki mu- azzam farkı düşünmeli, Fakat bir denizaltı gemisinin bu büyüklüğüne — göre içini de geniş ve rahat zannetmeyiniz. Ancak orta vücutlu bir ada - mın sığabileceği büyüklükte o- lan kulesinden dik bir merdiven ile kafayı, dirseği öteye beri- ye çarprhamağa dikkat ederek asağıya ininiz. Burada ilk evvel da yeri gelir. Periskop ünleri, mermer levhalar üs- tünde manometreleri, kadranla. rı vesairesile geminin bütün ku- | manda vasıtaları burada topla - nır, Burada yer son derece ölcü. lü olarak boş bırakılmıştır. Sağ- da ve solda dalma motorlarına cereyan veren büyük akümülâ törler vardır. Gemi bir defa dr nize daldı mı, kuvveti, harare ve ışığı temin eden sade elekt - riktir. Bir milimetre yer dahi fe- da edilmemiştir. Zabitlerin odaları küçücük - tür. Elektrikle işleyen mutfak bir metre murabbamdan fazla yer tutmaz. Geniş olmak lâzım gelen telsiz dairesinde bile in - san âdeta eğilerek oturmağa mecburdur. Hülâsa, sanki be - bekler için yapılmış bir ev... Ta van kısmında — muhtelif yedek aksam bulundurulur. Daha dar bir delikten alt ka. ta inerseniz, cephanelik ve mü- rettebat koğuşları, erzak ve mahrukat anbarları, tamirat a - tölyesi vesaire görürsünüz. Bu- rası bir sükünet yuvasıdır. Ge - minin dalacağını haber veren klaksonlar ve ziller çalar çal - maz herkeste ses kesilir, ancak ara sıra zabitlerin sesleri duyu- lur, Dalmak için de gayet az bir zaman kifayet eder, Artık on - dan sonra herkesin dikkati va - zifesinden başka yerde değildir. Bir dalgınlık, yahut yanlış bir hareket geminin selâmetini bo- zabilir ve hattâ bütün içindeki - lerin hayatına malolabilir. 1 CAVA NASIL BİR YERDİR ? İki sıra dâğlârm ârasında ge- niş vadiler.. İşte Cava adası.. Hollandanın — müstemlikesi olan bu ada 131,433 kilometre murabbar mesahai sathiyesinde, yani Hollandadan elli sekiz de- fa daha büyüktür. Nüfusu en kolabalık müstemlek-lerden bi- ri de Cavadır. 35 milyondan faz- lanüfusu vardır ki, kilometre murabbama 270 nüfus isabet eder. Cava, Kübadan sonra en çok kamış şekeri verir. Hektâr ba- şına 13.000 kilogrem. Bundan başka bütün dünyaya kauçuk kahve, çay, tütün, pirinç, Hin- distancevizi, muz ve saire gön- derir. Kapok denilen bir nevi ot vardır ki, elyafından elbise yapı- lır. Cava bütün dünyanın kinki- na kabuğu ihtiyacının dörtte birini temin eder. Cava adalarında elli çeşitten fazla ırk ve milliyet bir arada yasarlar. Nüfusunun ekseriyeti müslümandır. Merkezi olan Pa- tavyanın 350 bin nüfusu vardır. Sehir üç kısımdan mürekkeptir: Biri on kilometre mesafede Tan- jong - Priockdır ki, son derece modern bir limandır. İkincisi * Srudan doğruya Batavyadır | ki iş merkezidir. Üçüncü kısım palıların şehridir. Cavada Batavyadan sonra, nüfusu yüz binden fazla beş bü- yük şehir daha vardır. Müstakbel Vapurlarmı? Harry Barlov isminde Ameri- kalı bir kaptan, en dalgalı de- nizlerde en süratli bir vapurun | inşa edilebilmesini pek kolaylaş tıracak bir ihtirada bulunmuş- tur. Bu ihtirar suyun üzerinde duran bir çelik üstüvaneden iba- rettir. Bu üstüvanenin kenarına devvar bir kutu - raptedilmiştir. Bu kutuya da pervaneler takıl- mıştır. Üstüvanenin içinde, ma- kineler, motörler ve saire vardır. Bu dizel motörleri elektrikle iş- lemektedir. Motör kutuyu işlettiği zaman üstüvanenin gövdesi şayanı hay- ret bir süratle harekete gelmeak- tedir. muhteriin iddiasıma göre, 50 beygir kuvvetinde bir motörle on beş metre uzunluğunda ve beş metre kutrundaki üstüvani bir motörle saatte yüz mil (16! kilometre) süratle gitmek mün kün olacaktır. TAN Su Altındaki Hayvanların Filmleri 4 BU iŞİN ÇOK YORUCU, UGRAŞTIRICI,HATTÂ ÇOK TEHLİKELİ TARAFLARI VAR Velte Vredendir. Borası Avru- | Fenni ve dökümanter “'m yapmağa, daha doğrusu ya. t - mağa uğraşanların işi zannedil diği kadar kolay değildir. Meselâ su içinde yaşayan hayvanlara ait bir film çevir - mek vazifesini üstüne alanlar daima iki mesele ile karşılaşır - lar: 1 — Kara ve hava hayvanla . rının aksine olarak, suda yaşa - yan hayvanlar için çok hülâsa olarak yapılmış tetkikatı esaslı surette genişletmek. 2 — Hakikate çok yaklaşan öğretici ve çok iyi fotoğraflar alabilmek. Her gün devam edi- len tetkikat ve alınan resimler, su hayvanları hakkında bilinen şeyleri ekseriya yanlış çıkar - mıştır. Tatlr su olsun, deniz suyu ol sun ıştk, fotoğrafların iyi olma- sında çok nazik bir meseledir. Büyük stüdyolarda olduğu gibi bazısı dim dik, bazısı yandan gelen muhtelif ışıkların büyük küvvette olması ve her birinin suyun muayyen sahalarını kap laması lâzımdır. Sonra ışığın su içindeki biribirini takip eden akis ve kıvrımlarını, sudaki hay vanları rahatsız etmeyecek —ve filmleri bozmayacak şekilde he- saplamak icap eder, Su içinde yaşayan hayvanlar, tabit muhitlerinde bile fazla ışık tan kaçarlar; kuma gömülürler, yosunların arkasına gizlenirler, Yaprakların altına kayarlar, ça: murun içinde veya kayalıkların boşluklarında saklanırlar. Eğe. bazan kuvvetli ışığa toplanırlar sa bu hareketleri, tıpkı otomo - bil fenerinin etrafına üşüşen per vanelerinkine benzer. Bu gibi hallerde normal vaziyetlerini kaybederler. Bundan başka ışık seven bazı su hayvanları hapis edilince ışık düşmanı olurlar. Su hayvanlarının filmi alınır- ken bin müşkülât doğuran bu eksiltilir veya azaltılırsa suyun Üstüne çıkarken aşağı inerleı, aşağı inerken yukarı çıkarlar. Karidesler fotoğrafın obje':tifi. ni görür görmez ağız dolusu ku sarlar. Şeytan minaresi denilen kabuklu böcek filmi almırken bir defasında tamamile kabu « gundan çıkmıştır. Bir daha böy- le bir hareketi almak kabil ola- mamıştır. Bir gün, saatlerden - beri doğurması beklenen bir su hayvanı, bir dakikalık bir dik- katsizlik esnasında, filme alma- madan doğurmuştur. Su hayvanlarının doküman « ter filmlerinde, bazı hareketler ve vaziyetler senede bir defa vukua geldiği için böyle bir ha- reket kaçırıldı mı, bir sene kay- bolmuş demektir. Sonra bu hayvanları yerlerin- den alıp akuaryomlara naklet « mek meselesinin meselesidir. Derinliklerde yaşamağa alışmış olanlar suyun yüzüne çıkar çık- maz ölürler; su yüzünde yaşa - olanlar da Çök na- ziktirler,ve nakledildikleri yer- de bir iki saat içinde can verir » ler, Bazı dayanıklı hayvanlaf da sun'i yerlerde havanın öyle he . saplı tanzim edilmiş olmasını is- terler ki, aksi takdirde muka « vemetlerinden eser kalmaz. Bir kısım hayvanlar da, vemin edil- mes' hemen hemen imkânsız korkularını bir an için bir tarafa ! bir temizliğe lüzum pösterirler. bırakıp normal âdetlerini tet - | Nihayet, bunların her birinin | kik edelim: Pek az istisnalarle, | alıştıkları şekilde beslenme- | su hayvanlarının hareketleri fil. | lasıtidır, me almırken mütemadi tezatlar | —Bundan başka akuaryom'a ta meydana getirir. Bu hayvanlar | Dii bir şekil vermek için konula- Avrupada yarış otomobillerine bilhassa iki memleket cBbuıı::ıiyet v';ıriyoı’.:..qşım.ınyı ile İtalya. Mercedes Benz mar- kalı bir otomobil Macaristanda saatte 31T kilometreden fazla sür'at yaptı. Yukarda ön tarafı görülen Auto - Uıı_ım_ı lon.va:ıı_. yomunun yaptırdığı yarış otomobili S00 beygirlik motörü ile saatte 320 kilometre yapmaktadır. Bu otomobilde mo- *ör geridedir, bir taraftan, tenasül zamanları dışında umümiyetle devamlı bir hareketsizlik içindedirler, fakat diğer taraftan, bu hareketsizlik içinde beklenmiyen ani ve cok seri kımıldanışlara geçerler. Bu hâl, filmlerde biribirine uyma yan vaziyetler doğurur. Ani ve seri kımıldanışlara uyarak alıcı makine çabuk çevrilecek olursa Tesimler perdede ağırlaştırılmış . ölür. Sonra bu çok çabuk değiş- meler resimlerin net olmasına da imkân bırakmaz. Her su hayvanı için ayrı ay - rı müşküller vardır; meselâ pro jektörlerin ışığından yılan su böcekleri birdenbire kaybolur - lar; bazı hayvanlar ışığı değişti rince aksi istikamete hareket ederler; meselâ alıştıkları — isık cak ot ve yosunlara fevkalâde dikkat etmek gerektir. Çünkü su hayvanları arasında, kendile rine uygun gelmeyen otlar yü zünden mev”->a gelen sari has talıklar v ur. Sonr bu işlerin film çekenler in tehlikeli tarafları vardır. Moselâ bir gün (Deniz atı) denilen hayvanım yaşayışı- nı filme çekmeğe uğraşıyorlar- di, Bunüun — için mutat olduğu üzere cephesi camdan çok bü- vük bir akuaryom yapılmıstı Bir aralık (deniz atı), verilen şiddetli ışıktan o kadar ürktü ki, kendisini bütün kuvvetiyle cama çarptı ve akuaryomu tuz- labuz haline getirdi. Camın parçalanmasiyle boşanan kuv- vetli su, çalışanlardan birini di- vara yapıştırdı ve mühim suret- | ü ıraladı. Etrafa hrh*'aîf 1f parçaları da orada huıurı'i dan birinin ayaklarmı keSt7 ip Işte su hayvanlarının *H 5gf rini almak için tesadüf bin bir müşkülden ancakf kaç tanesi... ti sEa sanirn A n e