RE sms O SİNEMA Â ÂLEMİNE BiR BAKIŞ amme Sinema stüdyolarında daha iş kemmel filmler yapılabilme- hizmet eden sayısız ufak rm asılları umumiyetle, en, gariptir. €selâ, Vesley Miller ismin- iF ses mühendisi, Kalifor- Gölünde kaldığı zamanlar te $le badanalanmış bir evde Mag ediğini hatırlar. Bu saye- taşi ki, bu adam, senelerden- M stüdyo mühendislerini uğ- iran bir meseleyi halletmiş- ni rldyoların kudretli işıkla- İz ında çok büyük bir sıcaklı- Tuz bulunan mikrofonlar, “yeni kısımları kızdığı için, vi az çok bozuyordu. Ni * gün genç Miller: “Bul dedi, O ev kireçle beyaz- May çünkü beyaz ışığı da, lığı da aksettiriyor. Hal Siyah, sıcağı emiyor.” egg üsüncelerini stüdyodaki- de, pövleyince bütün mikrofon- Ü e beyaza boyandı. Şim- Kiya led ede sesler daha iyi iü iliyur ve sıcaklık yüzün- ty ei sık sık değiştirme- © Sum kalmıyor. Ne mar rig de mühim Sig, “Sele . Çünkü cama, a in tahtaya düşen lr laları daima hafif bir gü- Sürü ikarıyordu. Hattâ bazan Maç ültüyü ortadan kaldır. Me va sünger kâğıdı yaymak uda edu; fakat sesin kay- | en karışıklıklara meydan dikgek i için mutlaka büyük t ve ihtimam lâzımdı. kumpanyalarından ses ei Dug - Pat Paterson — — e las Şerer bir akşam otomobilile evine dönerken bu meseleyi dü şünüyordu. Birdenbire yağmur başladı. Mühendis otomobilin camını silen aleti işletmek iste- di, fakat alet bozulmuştu. Mü- hendis, yağmurla bulanmış camdan, canı sıkılmış bir halde, önünü görmeğe çalışırken bir- denbire aklına bir şey geldi. Ertesi gün arkadaşlarına şöy- le bir teklifte bulundu: “Camları hafif meyillendiri- riz ve dışardan üstüne su döke- riz.. Bu mükemmel yağmur taklidi olur... Bunu dün akşam öğrendim, gürültü de olmu- yor.” Dediği gibi yapıldı ve kemmel neticeler verdi. Kolay bir şey ama düşünmek lâzım! : Stüdyolardan birinin maran- gozhanesinde çalışan Tom Bal- zer bir parçayı tornadan geçiri- yordu. Tornadan geçirdiği şey, tutkalla biribirine yapıştırılmış iki tahta parçasıydı. Bu sırada biraz tutkal aktı ve torna maki- nesinin seri hareketlerile ince- cik bir tel halini ald. Bu kü- çük hadise, şimdi bazı filmlerin dekorlarında ekseriya kullanı- lan örümcek ağlarını meydana getirmek marifetini Balzer'e göstermiş oldu. Holivud'un en meşhur opera- törlerinden Öliver Marş par- makları acıdığı için yazı maki- nesinde çalışmağı hiç sevmezdi. Bir gün yazı makinesinin par- m basılan yerlerine ufak ve mü | yuvarlak'bir lâstik koydurdu ve ihtira beratı aldı. Şimdi Ameri- | kadar hemen bütün daktilolar bu şekildeki makinelerle çalış- maktadırlar. Maurice başka roller isteyor Maurice Chevalier New- Youk'tan Holivud'a döndükten sonra, çok kimseler şu suali sordular: “Acaba neden sinema payitahtmdan ayrıldı? Yoksa sinemayı bırakaçak mı?” Bu suale Maurice Chevalier bizzat şu cevabı veriyor: — Metro - Goldvin hesabma iki film daha çevirecektim. Fa- kat bu iki filmdeki roller o ka- dar gostuma göre değildi. Çün- kü ben filmlerimle hep ayni janrda kalmak istemiyorum. İlerlemek, inkişaf etmek istiyo- rum. Zannederim ki, bizim mes- İeğimizin esaslı bir kanunu da budur. Bir artist seneden sene- ye daha mükemmelleşmek, ye- pileşmek mecburiyetin- dedir. Son çevirdiğim Folies Bergöre filminde rolümü beğen- miştim. Ben bu filmde üç tip gösteriyordum. Holivud'dan dostça ayrıldım. Bundan sonraki komik filmle- rimin biraz da insani tarafları olmasını istiyorum. Görüyorsu- nuz ki, henüz sinemayı bırak- mağa karar vermiş değilim. Fa- kat yeni filmime intizaren mü- zik holde şarkı söyliyeceğim, TAN KK — Josephine Baker 3 Haziran. | da, Amerikada Missori'de Saint Louis'de doğmuştur. I metre 68 santim boyunda, 60 kilo ağır. luğındadır. Dişleri harikulâde beyazdır. Bacakları Paris'in en güzel bacaklarından sayılır. Fo- toğrafını istiyenlerin bu arzusu- nu kırmaz, imzalar, verir. Her sabah ata biner, iyi yüzmesini bilir, golf, tenis oynar, otomo- bilini kendisi idare eder. Tay- yareyi çok sever, kocasının mu- | halefetine rağmen yakında bir de tayyare tedarik etmek niye. tindedir, Çok okur, az uyur. Ço- cukları çok sever, batıl itikat- lara inanmaz. Bütün kadınlar gibi. o da çok yer. Çalışkan ve inatçıdır. Çocukluğunun geçtiği Saint Lowis'den çıktıktan sonra, Fila- delfiya'da tahsil etmiştir. Genç yaşta tiyatroya heves göster- miş, fakat ailesi buna şiddetle mâni olmuştur. En nihayet Jo- sephine bir akşam mektepten çıktıktan sonra, eve uğramamış ve gözden kaybolmuştur. Müra- Caat ettiği bir artist tropu ile turneye çıkmış, dans öğrenmiş ve bir buçuk sene hayatını ka- zanmıştır, Yakalanıp tekrar ai- lesine iade edilmekten korktu- Zu için bu müddet zarfında bu- lunduğu yeri kimseye haber | vermemiştir. Bir buçuk sene sonra ailesine mektup yazmış, fakat affedilmediğiri anlamış- tır. Para göndermiş, hayatını pek iyi kazandığını bildirmiş, yine cevap alamamıştır. Bu- nun üzerine bir vapura binerek Avrupaya gelmiştir. Paris'te (Benim İki Sevdam) adlı şarkısı ile sahnede muvaf- »kıyet kazanmış ve müzik hol- verde baş artistler sırasına çık- mıştır. Tiyatroyu iş olarak, sinemayı da seyretmek için sever, Müzik | holde nasıl ilk numarasile mu- vaffakıyet kazanmış ise, Zouzou ismindeki ilk filmi ile de derhal Mealekiyek Kayda ak ni) mz. İŞ e İ JOSEPHİNE NASIL ARTIST OLDU?) 3 di de yeni bir film hazırlamak- tadır. Filmin adı henüz belli de- ğildir, fakat mevzu Şimali Af- La Da göçmeni. ——azn | Muvaffak Olmüktaki Sır | “Sinemada muvaffak © olmuş birçok artistler arasında muhak- kak en beğendiklerimizden biri- si de Joan Cravforddur. San'at- ta çok kimseler onu Gretadan aşağı görmez. Halbuki Joan hiç de o fikirde değildir. Der ki: — Ben, kendim için bir husu- s yarattımsa bu kadarı bana kâfidir. Yalnız muvaffak olmak için şuna kanaat ettim: Samimi olmak ve çalışmak, Sinemaya dahailk girenler, hatta ne kadar istidatlı olsalar bile, rejisörün haşin emirleri karşısmda ne yapacaklarını $ enez “Olmadı, olmadı, olma- Jaya Bütün bu “olmadı,, larm için- de bir tane olanı bulmak, sami- mi olmıyan ve çalışmak için ne beynini, ne vücudunu yormi- yanlar için güç bir şeydir. Joan Cravford dedi ki — Eğer artist samimi ise, bu samimiliği onun birçok kusuru- nu örter. Bir genç kız, sinemaya başladığı zaman, kendisini mah- volmuş zanneder, Bu, o kadar korkunç bir şeydir. Ben, bu çemberden geçtiğim için bilirim. Fakat eğer samimi ise, bütün içini, benliğini san'ata koyuve- rir, daima daha iyi yapmak he- | vesiyle çalışıyorsa, elbette öyle olmıyanların bir gün arasından sıyrılıp çıkacaktır.,, San'ata karşı hırs, samimilik, çalışmak, bütün bunlar Joan Cravfordun ağzında boş sözler değildir. Bu kelimelerin her bi- ri onun hayatında geçirdiği dev- eek releri hatırlatır. ! Taze kızlığında bir mek- tepte çalıştığı, daha sonra Kan- sas City'de alelâde balet artist- liği yaptığı, daha sonra Hollivu- da geldiği ilk günlerde daha mühim roller almağa çalıştığı zamanların ifadesidir. KÜÇÜK SINEMA HABERLERİ Artistlere Bir ay istirahat Kay Francis sinema artistle - rinin senede hiç olmazsa bir ay mutlak surette istirahat etmele» ri lâzım geldiğini söyliyor. Di « yor ki: — Sinema artistleri ancak bu suretle biraz da dünyayı öğrene- bileceklerdir, Çünkü Hollyvood da bir sinema artistinin sinema- dan başka bildiği, gördüğü ve görüştüğü şey yoktur. Dostları- nızla bile ancak böyle bir tatil aymda doya doya görüşebilirsi- nız. * Harold Lloyd ile Adolphe Menjou “Saman yolu,, adında bir filmi beraber gevirecekler . dir. f # Joan Grawford “Allahm bahçesi,, adında yeni bir film çevirmeğe hazırlanıyor. * Meşhur Amerikalı tayyare- ci Wiley Post'da nihayet sine - ma artisti oluyor. Kendisine ha- vada çevrilecek bir filmde rol vermişlerdir. v.