“'TAN ” m tefrikası : 14, Büyük Taarruzda Türk İstihbarat Ve Propaganda Sebekesi Yunanlılara En Büyük Oyunu Yapmıştı Kolyesinin içinde şifreli haber götüren bir İtalyan casus kızı.. basmak suretile maddi ve ma . nevi bir tefevvuk ile — meydan muharebesine başlamış oluruz. Bunun için harekete geçinceye kadar taarruz maksat ve niyeti- mizi kendi kıtaatımıza karşı da gizlemek, ve bütün tedabiri ya- kında vuku bulması muhtemel görülen düşman taarruzunu ile- ri mevzilerde kabul için ittihazı muktezi tedabir şeklinde gös - termek lâzımdır. Düşmana kar- şı da bir düşman taarruzu bek - lemekte olduğumuz ptopagan - da edilmelidir.,, Ve garp cephe- si bu sır saklamada o kadar müu- vaflfak olmuştur ki Yunanlılar düştükleri çıkmazdan ancak si- yasi tesirlerle kurtulabilmek i - çin İstanbul üzerine yürümeği kurmuşlar; — garp cephesinden üç dört alaylarını çekerek Trak- yaya geçirmekte tehlike görme- mişlerdir. Yine B.Cevdet Kerim'in ki- tabından: “.. Bundan başka erkânıhar- biyei umumiye, teşkilâtını tevsi ederek İstanbulda ve memaliki ecnebiyede, hatta düşman ordü- ları içinde emin vasıtalarla te- min edilmiş sağlam bir şebeke- yi istihbariye kurmuştu. Bu sa- yede düşmanın harekât ve niya- tr€en ufak teferruatına kadar hatve hatve takip olunduğu gi- bi bu vasıtalarla ve tayyarelerle atrlan beyannamelerle müessir ve hasmı iğfal edecek propagan- dalar yapılmış ve çcok muvaffak olunmuştur (1). Neticede Türl: ordusunun tâhmin ve takdirin- de hiç aldanmadığı ve Yunanlı- ların lâzım olduğu derece gafle- te düşürüldüğü tahakkuk etmiş- tira.” Gizleme işlerinde ne derece- ye kadar muvaffak olduğumuzu daha iyi anlıyabilmek için biraz da Yunanlıları dinlemek lâzım- dır: Taarruzumuz başladığı za- man Yunan cephe kumandanı olan General Trikopis yazdığı hatıralarında bu'kismi şöyle an- latıyor: *.. Taarruz başlamazdan üç dört gün evvel birinci fırkamıza dehalet eden bir adam, köylü- lerden aldığı malümat 1bize ver miştir. Bu malümata göre dâr- düncü ve birinci fırkalarımızın cephesi karşısında ve Efesul- tan, Çıfıtkasaba sahası etralm- da eskilerden maâaada 14 üncü, 23 üncü ve 57 inci Türk fırkala- rı ve bazi süvari kuvvetleri top- lanmıştır. Birkaç gün içinde ta- arruza başlanacağımı işitmiştir. “Bu adamın söylediği sahalar a tayyare istikşafı yapılmasını emrettim, Raporlarda bu Türk kuvvetlerinin 15.000 kadar oldu- gu bildiriliyordu. Aynı zaman- da Havran şimalinde yol yap- makta oldukları, kıt'alar arasın- da her zamankinden fazla hare- ketler görüldüğü, evvelce topçu bulunmayan yerlere topçu ver- leştirildiği fırkalardan bildiril- miştir “Afyon Karahisar şehri için- de bulunan casuslarımız da Ke- mal taraftarları arasında taar- ruza dair rivayetler dönmekte olduğunu bildirmekte idiler. Ni- hayet 25 Ağustosta dördüncü fırkamızın karsısındaki bazı köy lerin boşaltıldığını haber aldık.” Anadolu harbinden sonra Yu- nanlıların çıkardığı ve bizim gö rebildiğimiz kitap ve makalele- rin hemen hepsi Yunan birinci kolordusunun bazı haberler al- mış olduğunu söylüyorlar. Fa- kat bu haber alış birkaç bakım- dan işlerine yaramamıştır: a) Geç kalmışlardı. Ördula- rımız artık yerlerine yerleşmiş, taarruz günü gelmişsti. Aldıkla- rı haberler inanılmaları güç, i- nanılmamaları tehlikeli bir za- man ve şekilde idi. b) Büyük taarruzun nereden başlıyacağını bilmiyorlardı. Yi- ne kendilerinin anlattıklarına göre onlar “Örtancı” taraflarıı- da olacağını zannediyorlar ve taarruzdan evvel Örtancı ve da- ha sonra başka yerlerde ufak te- fek Türk taarruzları ölduğunu ileri sürüyorlar. Yunan Ansiklo- pedisi ise hâlâ şu iddiadadır: ©.» Türkler Afyona doğru olan cephe çıkıntısını tutmak ve Es- kişehir - İzmir demiryolunu kes” mek istiyorlardı. Yunan cephe- sinin bozulması üzerine genel taarruza geçtiler ve ummadıkla Ti bir muvaffakıyete eriştiler.., Ne olursa olsun Yunanlıların silâhlı muvaffakıyetten ümitle- Titrkeserek'siyasal bir tesir yap mak için büyük taarruzumuz- dan hemen birkaç gün evvelisi- ne kadar Trakyada dört fırka- Lk, yani hemen 50.000 silâhlİr bir Paleolog (2) ordusu teğiami” ne kalkmaları, Anadoludan Trakyaya üç piyade alayı, iki Efzun taburu, üç topçu taburu geçirmeleri, taarruzumuzun vak ti, yeri, genişliği, maksadı hak- kında haber alamadıklarını, ken dilerini Anadolu topraklarına dökenlerin servislerinden de bir şey öğrenemediklerini, Gazi ordusunun taarruzdan evvel; *“sır saklama” da muvaffak ol- duğunu gösterir, Hülâsa Ana- dolu harbinden bahsedenler, bü yük muvaffakıyetin sırrını bü- yük sırrın muhafazasındaki mu- vaffakıyette bulmaktadırlar. (Arkası var) (1) Yapılan propaganda oyunları- nı ve beyannameleri propaganda bah- sinde göreceğiz. -) (2) Bizans imparatorlarının soy adı, aile adıdır. İstanbulu Türkler TA'N 6 -8-035 — KENDİ KENDİMİZE ÇATIYORUZ| Çukur Cumada Bitpazarı ne zaman kalkacak Ben Firüzağada Çukurcuma- da oturuyorum. İstanbul beledi- yesinin iki günde bir sıhhat işle- ri için vermiş olduğu kararları ve hayret içinde kalıyorum. Burada Çukurcumada tam mahallenin ortasında yani Be- yŞlunun tam merkezinde bir Bitpazarı) vardır. Hani eski zamarnlarda (eskiler alayım) di- ye dolaşan Musevi va, Aaşla - rın omuzlarında torbalaı .. semt semt dolaşarak ölülerden, has - talardan, sırtında — kalanlardan toplamış olduğu eşyalar burada satılır. Bu semtte evvelâ sabahtan akşama kadar yaygaradan otur: mak imkânsızdır. Gürültü ile mücadele kararnamesinin bura- da tesiri yoktur. Bundan başka burada sıhhat işi denilen mese- le yoktur. Burası döküntü, pislik berbat bir haldedir. Bundan 10 sene evvel vilâyet umumi meclisine müracaat et - tik. Mahalle ortasına sıhhata muüzır olan böyle bir pazarın ku- rulamıyacağına karar verildi. Bunun başka bir yere nakli de kararlaştı. Bu karar İstanbul belediyesi- ne havale edildi. Belediyeden belediyeye nihayet karar Be - yoğluna geldi. - Bir iki gün bu pazar menedildi. Bundan sonra yavâş yavaş pazar daha fazla genişledi. Bin kere daha belediye mec - lisine müracaat ettik. Yine bu Bitpazarımnın kaldırılmasına kâ- rar verildi. Fakat her nedense karar pa - zara kadar geliyor. Orada tat - bikata geçilemiyor. Bunun se- bebini bilmiyoruz. Yalnız bildiğimiz, gördüğü - müz bir iş varsa buradaki halkın her gün pislik içinde kalması sıhhatlerinin sarsılması ve gü - larıdır. Lütfen belediyenin sıhhat iş- leri ve gürültü işleri ile alâkadar oları makamımın nazarı dikkati- ni celbetmenizi dilerim..,, Demokles'in Kılıcı! Karaköyde, Voyvoda caddesi üstünde, beton bir merdiven vardır ki doğruca Senjorj has- tahanesine çıkar. Beyoğluna gi- den yolların en kestirmesi oldu- ğu için midir, yoksa üzerinde Yüksekkaldırımdan daha kolay yüründüğünden midir, nedense, bu merdiven, günün hiç bir sa- atında yolcusuz kalmaz. Beyoğlundan Karaköye in - mek isteyenler, Karaköyden, ta bana kuvvet, Beyoğluna çıkma- yı göze aldıranlar; çok defa bu- radan geçerler. Ve bu geçenler- den hiç birisi, kafaları üstünde beklenmedik bir ölümün dolaş- tığını hatırlarına getirmezler. ev b alıncaya kadar bu soy yaşamış, son- ra dağılıp gitmiştir. A.H. Bir gün, yolunuz düşerse, siz okürken penceremden bakıyor |F b | Ne Dersiniz? Devlet makinesinde halkın büyük bir vazifesi vardır. Bu yazife kamunun hakkını ara- ması işine dayanır... Bütün dev let makinelerinde birçok kon- trol işleri hep halka, halkın kendi hakkını aramasına bıra- kılmıştır. Onu, bir, beş, yirmi beş müfettiş temin edemez. Memur, aylıklı bir unsurdur. Devlet otoritesinden - azçok - hissesine düşen parçanın vere- bileceği gururla silâhlanmıştır. Bu gurur beylik otoriteye yara şır bir vekar ve bir kıymet ola- rak kalmamalıdır. Her zaman böyle kalır mı?.. İşte-hâlk bu- au hakkını arayarak âyar eder. Bir işiniz var; bir memurun elindedir. Üç günde yapılacak yerde ön üç gün kalır, siz de se sinizi çıkarmazsanız bunu dev- let bilemez. Devlet makinesi - nin bütün çarkları ayrı bir kön trol makanizmasile müvazi gi- demez ki; falan vilâyetin fi - lânca kalem odasında Ali oğ- lu Velinin işi geçiktiğini Veli sesini çıkarmazsa devlet der - hal anlayabilsin, Unutmamalıyız ki devletin halkla temas eden parmakları, küçük memurlardır. Bu memur ların, hattâ daha yükseklerinin sizin ve bizim gibi et ve kemik- ten yapılmış zevki, elemi, tasa HALKIN. VAZİFESİ sı, hırsı ve zaafları olduğun düşünmemek kendimizi aldat mak olur. Memur devlet elidi: Sıkı tutar, belki acıtarak tuta' Halk hakkını arasa memur k: landığı devlet kuüvvetini on göre âyarlar. Bir posta müvezziinin mek tupları vaktinde dağıtıp dağ” madığını, tahsildara verdiğini paranın mikdarının elinize al dığınız makbuza tamam yazı lrp yazılmadığını, falan daire deki işinizin vaktinde bitirili; bitirilmediğini her gün ayvr bir müfettiş kontrol edeme Halk, devlet makinesinde e: kuvvetli kontrol unsurudur Kanüunun verdiği hakları ara mak suretile. Bu yapılırsa, dex let makinesinin iyi işlemes; yüzde elli temir -dilmiş olur Çünkü hangi * - iyi işlemi yorsa ses çık? 'a başlar. Makinist te on> ,öre onlara dü zen verir ve ye *lar. Büumemlekr *e birisi kanuai hakkını arad re azarlanmıs değildir. “Ne — lâzım, bender bulacağına A lahtan bulsun!, demek bir taraftan Trejimlerir en ideali olan Cümhuriyc'e karşı güvensizlik, öte taraftan yurda karşı kayıtsızlık olur. Değil mi? Siz ne dersiniz? y Bu taş bir gün bir vatan çocuğunu öldürürebilir de bakın; Merdivenlerin sahan- lık yaptığı son basamağıhı bitim noktasında, kocaman bir taş gö- receksiniz. Bu taş, yerinden öyle bir oy- nayış oynamıştır ki, — âdeta kıl üstünde durduğu söylenebilir. Muvazene kanunlarına omuz silken bu aykırı duruş, çok sür- mez, Voyvoda caddesinin üstünde, Demokles'in kılıcı gibi sallanan bu okkalı taş, ergeç, ya bir yağ- mur selinin zoruyla, ya küçük bir zelzelenin sarsıntısıyla bu - lunduğu yerden — kopup, yolun üstüne korkunç bir çığ gibi yu- varlanacaktır. O zaman taii, belediye derhal faaliyete geçecek, mühendisler keşiflerini yapacaklar; gazete - ler, ölenlerin, yaralananların fo toğraflarını basacaklar. Bir yandan da taraf taraf “mes'üller,, araştırtlacak! “Şöyle yapılsaydı, sonu ,böy- le olmazdı!,, gibilerden lâflar e- | dilecek. Fakat bu arada, taş al- tında kalanların da canı çoktan çıkmış olacak, Alâkadar makamları, ileride böyle bir zahmete düşürmemek için, tehlikeyi gelip — çatmadan önce bildirmek istedim, Salâhaddin Güngör — HT D K L ZUNON AAA 45 Mayıs 1935 günü herkesi sevin direcektir. «& 1DTLTANATAATTIIDDAKIAIIAIDAIIYOTDDAAAI INN