*'TAN ” m tefrikası : M Yazan: Aziz Hüdayi Akuemlr Bquı< Taarruzda Türk İstihbarat Ve Propaganda Sabekesi Yunanlılara En Büyük Oyunu Yapmış'rı Kolyesinin içinde şifreli haber götüren bir İtalyan casus kızı.. basmak suretile maddi ve ma . nevi bir tefevvüuk ile — meydan muharebesine başlamış oluruz. Bunun için harekete geçinceye kadar taarruz maksat ve niyeti- mizi kendi kıtaatımıza karşı da gizlemek, ve bütün tedabiri ya- kında vuku bulması muhtemel görülen düşman taarruzunu ile- ri mevzilerde kabul için ittihazı muktezi tedabir şeklinde gös - termek lâzımdır. Düşmana kar- şı da bir düşman taarruzu bek - lemekte olduğumuz propagan - da edilmelidir.,, Ve garp cephe- si bu sır saklamada o kadar mu- | vaffak olmuştur ki Yunanlılar düştükleri çıkmazdan ancak si- yasi tesirlerle kurtulabilmek i - çin İstanbul üzerine yürümeği kurmuşlar; — garp cephesinden üç dört alaylarını çekerek Trak- yaya geçirmekte tehlike görme- mişlerdir. Yine B.Cevdet Kerim'in ki- tabından: *“.. Bundan başka erkânıhar- biyei umumiye, teşkilâtını tevsi ederek İstanbulda ve memaliki ecnebiyede, hatta düşman ordu- ları içinde emin vasıtalarla te- mirz edilmiş sağlam bir şebeke- yi istihbariye kurmuştu. Bu sa- yede düşmanın harekât ve niya- trenufak teferruatma kadar hatve hatve takip olunduğu gi- bi bu vasıtalarla ve tay' yarclerl— atrlar beyannamelerle müessir ve hasmı iğfal edecek propagan- dalar yapılmış ve çcok muvaffak olunmuştur (1). Neticede Titri ordusunun tbhmin ve takdirin- de hiç aldanmadığı ve Yunanlı- ların lâzım olduğu derece gafle- te d.l ürüldüğü tahakkuk etmiş- çir... Gizleme işlerinde ne derece- ye kadar muvaffak olduğumuzu daha iyi anlıyabilmek için biraz da Yunanlıları dinlemek lâzım- dir: Taarruzumuz başladığı za- man Yunan cephe kumandanı olan General Trikopis yazdığı hatıralarında bu'kısmı şöyle an- latıyor: * Taarruz başlamazdan üç dört gün evvel birinci firkamıza dehalet eden bir adam, köylü- lerden aldığı malümat ıbize ver miştir. Bu malümata göre dâr- düncü ve birinci fırkalarımızın cephesi karşısında ve Efesul- tan, Çıfıtkasaba sahası etralm- da eskilerden maada 14 üncü, 23 üncü ve 57 inci Türk fırkala- rr ve bazı süvari kuvvetleri top- lanmıştır. Birkaç gün içinde ta- arruza başlanacağımı işitmiştir. “Bu adamın söylediği sahalar da tayyare istikşafı yapılmasını emrettim, Raporlarda bu Türk kuvvetlerinin 15.000 kadar oldu- ğu bildiriliyordu. Aynı zaman- da Havran şimalinde yol yap- makta oldukları, kıt'alar arasın- da her zamankinden fazla hare- ketler görüldüğü, evvelce topçı' bulunmayan yerlere topçu leştirildiği fırkalardan bildiril miştir “Afyon Karahisar şehri icin- de bulunan casuslarımız da Ke- mal taraltarları arasında taar- ruza dnır rivayetler dnrımcktc fırkamızın karşısındaki bazı köy lerin boşaltıldığını haber aldık.” Anadolu harbinden sonra Yu- nanlıların çıkardığı ve bizim gö rebildiğimiz kitap ve makalele- rin hemen hepsi Yunan birinci kolordusunun bazı haberler al- mış olduğunu söylüyorlar. Fa- kat bu haber alış birkaç bakım- | dan işlerine yaramamıştır: a) Geç kalmışlardı. Ördüla- taarruz günü gelmisti. Aldıkla- rı haberler inanılmaları güç, i- nanılmamaları tehlikeli bir za- man ve şekilde idi, Üük taarruzun nereden başlıyacağını bilmiyorlardı. Yi- ne kendilerinin anlattıklarına göze onlar “Örtancı"” taraflartıi- da olacağını zannediyorlar ve taarruzdan evvel Örtancı ve da- | ha sonra başka yerlerde ufak te- fek Türk taarruzları olduğunu ileri süirüyorlar. Yunan Ansiklo- si ise hâlâ şu iddiadadır: Türkler Afyona doğru olan I gmımmımmımıııımmıımıııııuıııııııııııımmımıımıııııı rımiz artık y:rlcrinc yerleşmiş, | cephe çıkıntısını tutmak ve Es- kişehir - İzmir demiryolunu kes" mek istiyorlardı. Yunan cephe- sinin bozulması üzerine genel taarruza geçtiler ve u likla | tr bir muvaffakıyete eriştiler.,, Ne olursa olsun Yunanlıların ilâhlı muvaffakıyetten ümitle- Tihirkeserek tiyasal bir tesir yap k mak için büş taarruzumuz- dan hemen birkaç gün evvelisi- ne kadar Trakyada dört fırka- lLık, yani hemen — 50.000 siltâhir bir Paleotog (2) ordusu Tettm: ne kalkmaları, Anadoludan Trakyaya üç piyade alayı, iki Efzun tabüru, üç topçu taburu geçirmeleri, taarruzumuzun vak ti, yeri, genişliği, maksadı hak- kında haber alamadıklarını, ken dilerini Anadolü topraklarına dökenletin servislerinden de bir şey Öğrenemediklerini, Gazi ordusunun taarruzdan — evvel; “sır saklama” da muvaffak ol- duğunu gösterir, Hülâsa Ana- dolu harbinden bahsedenler, bü yük muvaffakıyetin sırrımı bü- yük sırrın muhafazasındaki mu- vaffakıyette bulmaktadırlar. (Arkası var| (41) Yapılan propaganda oyuriları» nt ve beyannameleri propaganda bah. sinde göreceğiz. (2) Bizans imparatorlarının soy adı, âile adıdır. alıncaya kadar bu ra dağılıp soy yaşamış, son- AH Tstanbulu Türkler | : | zaman kal | belediyeye nihayet karar ı | Çukur Cumada Bitpazarı ne kacak Ben Firüzağada Çukurcuma da oturuyorum. İstanbul beledi- y in iki gunde bir sıhhat işle n vermiş olduğu kararları okurken penceremden bakıyor ve hayret içinde kalryorum. Burada Çukurcumada tam mahallenin ortasında yani Be- şlunun tam merkezinde bir Jitpazarı) vardır. Hani eski zamanlarda (eskiler alayım) di- ye dolaşan Musevi ve. — aşla - rın omuzlarında torbalaı . semt semt dolaşarak ölülerden, has - talardan, sirtinda — kalatılardan toplamış olduğu eşyalar burada satılır. Bu semtte evvelâ sahahtan akşama kadar yaygaradan otur: mak imkânsızdır. Gürültü ile mücadele kararnamesinin bura- da tesiri yoktur. Bundan başka burada sıhhat işi denilen mese- le yoktur. Burası döküntü, pislik berbat bir haldedir. Bundan 10 sene evvel vilâyet umumi meclisine müracaat et - tik. Mahalle ortasına sıhhata müzır olan böyle bir pazarın ku- Wrıılırı'ııya:ığrnı karar verildi, Bunun başka bir yere nakli de kararlaştı. Bu karar İstanbul belediyesi- ne havale edildi. Belediyeden Be - yoğluna geldi. - Bir iki gün bu pazar menedildi. pazar daha fazla genişledi. Bin kere daha belediye mec - lisine müracaat ettik. Yine bu | Bitpazarmım kaldırılmasına Ra- rar verildi. Fakat her nedense karar pa - zara kadar geliyor. Orada tat - bikata geçilemiyor. Bunun se- bebini bilmiyoruz. Yalnız bildiğimiz, gördüğü - müz bir iş varsa buradaki halkın her gün pislik içinde kalması sıhhatlerinin sarsılması ve gü - İrüktüden-evleriside vturamama- larıdır. Lütfen belediyenin sıhhat iş- leri ve gürültü işleri ile alâkadar olan makamının nazarı dikkati- ni celbetmenizi dilerim.,, —— Demokles'in Kılığı! Karaköyde, Voyvoda caddesi üstünde, beton bir merdiven vardır ki doğruca Senjorj has- tahanesine çıkar, Beyoğluna gi- den yolların en kestirmesi oldu- ğu için midir, yoksa üzerinde Yüksekkaldırımdan daha kolay yüründüğünden midir, nedense, bu merdiven, günün hiç bir sa- atında yoleusüuz kalmaz. Beyoğlundan Karaköye in - mek isteyenler, Karaköyden, ta bana kuvvet, Beyoğluna çıkma- yı göze aldıranlar; çok defa bu- radan gecerler. Ve bü geçenler- | den hiç birisi, kafaları üstünde beklenmedik bir ölümün dolaş- tığını hatırlarıma getirmezler. X'ğ Bundan sonra yavâş yıvaş' ıııııııııııııııııııııııııuıııııı:ıııııınıumıı b 15 Mayıs 1935 günü herkesi sevindirecektir. [l]LC L]E% Ne De HALKIN süyük bir vazifesi vardır. vazife kamunun ha ması işine dayanır... Bütün dev let makinelerinde birçok kon- trol işleri hep halka, halkm cendi hakkıtı âramasına bıra- sılmıştır. Onu, bir, beş, yirmi beş müfettiş temin edemez. Memur, aylıklı bir unsurdur. Devlet otoritesinden - azçok - hissesine düşen parçanın vere- sileceği gururla silâhlanmıştır. Bu gurur beylik otoriteye yara şır bir vekar ve bir kıymet ola: rak kalmamalıdır. Her zaman böyle kalır mı?.. İşte hâlk bu- aü hakkını arayarak âyar eder. Bir işiniz var; bir memurun elindedir. Üç günde yapılacak yerde ön üç gün kalır, siz de se sinizi çıkarmazsanız bunu dev- let bilemez. Devlet makinesi - din bütün çarkları ayrı bir kon trol makanizmasile müvazi gi- demez ki; falan vilâyetin fi - lânca kalem odasında Ali oğ- lu Velinin işi geçiktiğini Veli sesini çıkarmazsa devlet der - hal anlayabilsin. Unutmamalıyız ki devletin halkla temas eden parmakları, küçük memurlardır. Bu memur ların, hattâ daha yük&eklerinin sizin ve bizim gibi et ve kemik- ten yapılmış zevki, elemi, tasa Bu Bu taş bir gün bir vatan çocuğunu öldürürebilir de bakın: Merdivenleri! lık yaptığı son basamağıfı bitim noktasında, kocaman bir taş gö- receksiniz, Bu taş, yerinden öyle bir oy- nayış oynamıştır ki, — âdeta kıl üstünde durduğu söylenebilir. Muvazene kanunlarına omuz silken bu aykırı duruş, çok sür- mez. Voyvoda caddesinin üstünde, Demottes'in kılıcı gibi sallanan bu okkalı taş, ergeç, ya bir yağ- mur selinin zoruyla, ya küçük bir zelzelenin sarsıntısıyla bu - lunduğu yerden — kopup, yolun Bir gün, yolunuz düşerse, siz | üstüne korkunç bir çığ gibi yu- <N N h H Ilıııı lıu L K Devlet makinesinde halkın | rsiniz? VAZİFESİ sı, hırsı ve zaafları olduğun düşünmemek kendimizi aldı mak olur. Memur devlet elidi Sıkı tutar, belki acıtarak tuta' Halk hakkını arasa memur k landığı devlet kuvvetini on göre âyarlar. Bir posta müvezziinin mek | tupları vaktinde dağıtıp da” madığını, tahsildara verdiğini paranın mikdarının elinize a! dığınız makbuza tamam yazı hp ya lmadxgım. falan daire deki işinizin vaktinde bitirili bitirilmediğini her gün ayr Bir müfettiş kontrol edeme Halk, devlet makinesinde & kuvvetli kontrol unsurudür | Kanunun verdiği hakları ara mak süretile., Bu yapılırsa, dex let makinesinin iyi işlemes yüzde elli temir —- dilmiş olur Çünkü hangi ! iyi işlem: yorsa ses çık: a başlar Makinist te on- zen verir ve yo öre onlara dü ar, Bu memlek: >e birisi kanuaf hakkmı arad — ve azarlanmis değildir. “Ne — lâzım, bender. bulacağıma A lahtan bulsun!, demek bir taraftan rejimlerir en ideali olan Cümhuriy: e karşı güvensizlik, öte taraftan yurda karşı kayıtsızlık olur Değil mi? Siz ne dersiniz? sahan- | varlanacaktır. O zaman taii, belediye derhal faaliyete geçecek, mühendisler keşiflerini yapacaklar; gazete - ler, ölenlerin, yaralananların fo toğraflarını basacaklar. Bir yandan da taraf taraf “mes'üller,, araştırılacak! “Şöyle yapılsaydı, sonu ,böy- Te ölmtâzdı!,, gibilerden lâflar e- dilecek. Fakat bu arada, taş al- tında kalanların da canı çoktan çıkmış olacak, Alâkadar makamları, ileride böyle bir zahmete düşürmemek için, tehlikeyi gelip — çatmadan önce bildirmek istedim. Salâhaddin Güngör