6-5-035 KU İ BRIC | | S başılyanıar için:14 I Kontrakt __D'*fgüne kadar çıkan on üç ya- “a plason bicin, saymarı- ». Stuncaya kadar, bütün umu- hi gösterdik. Bu yazı- izamla takip etmiş 0- oyün tarzlarında - dimulu dGana sonra Üzle- Fiincelikler ve prati <le —GÖi etmek üzere plaron bici Uyabilirler. di de “Sedeceğiz, .:hq_nıra._k veya Âmeriken, ü- | îğl“&u î:mile_ de beynelmilel briç m_?-a_—t_m Briç arasında, oynanış , 1 itibarile ulak tefek kaide b;: Şikliklerinden başka mühim . lark yoktur. Ancak kontrakt îfc':n sayıları büsbütün başka şe'fjîde yazılır. Kaide değişiklikleri şunlar- ada ibarettir: lafon briçte oyuncuların sı- Sben ufak kâğıttan başlıya- | tr_î"v;:'ıj,'in edildiği halde kon- | Stta bunun - aksidir, yani en “Yük kâğıdı çeken birinci sa- dr. edPİafon briçte sayılar taahhüt ilen ve yapılan triklerle fazla aî?llan triklere, eksik lövelere, b_r“"ıe_re, şlemlere, maiişa ve ra- » 4 göre verilir. Halbuki kon- d<t briçte taahhüt edilen ve *Pilan trik ve şlemlerle fazla iklere, eksik lövelere, onörle- * Ve rabıra verilir. Yani pla- İ Ada taahhüt edilsin edilmesin Üçük veya büyük şlem sayı al- t:Iî_—'lfılfıaîde kontraktta taahhi: z—ı 1P yapılmış şlemler sayı ka- Shir, taahhüt edilmeden yapı- D şlemler sayı almaz. Bundan haî—ka plafonda ilk manşa ve ra- ği sayı verilir, halbuki kon- S<tta yalnız rabır sayı alır. Ontraktta her iki tarafın ilk r%%&'apnjadaıı evvel. envül- ta vülnerabl sayılır. Bu, tıpkı Blafonda zona girmek gibidir. vulîferabl olan tarafın mükâfat | ?'bılhassa ceza sayıları mühim trl“*_îtardş artar. Bunun için kon- tt briçte de vülnerabl olan Sraf deklarasyonlarını çok dik- atle ve doğru olarak yapmağa f_lğıa fazla itina etmelidirler. ar;în'ıîü kontraktta şlem sayıları &S taahhüt edilip yapıldığı |tdirde yazıldığına göre bu AY MAANN *s GITIK, kontrakt briçten b | ş_îyeye erişmek için oynıyan o- la:ilctllar,- yanlış deklarasyon- | | kş d çok içeri girerler ve bil- p. Sa vülnerabl oldukları za- hk h müthiş ceza verirler, Üai ârın bir cetvel halinde, kon- llkt briç sayılarını vereceğiz. enler için vRez 41964 &R6562 &1032 :73 N |wvos i_'*vss &1076 aet ğ E n grez ARdg S 439765 YA0VvI052 02 196 &V4 Ksâğ’dl (S) vermiştir. tir. ) dört kör taahhüt etmiş- nı’oy“na evvelâ (O )pik Tuası- la,_ damını oyniyarak baş- D Ehnde treflin damı, valesi ve d:u bulunan (O), eğer as ar Tüa $T (E) de çıkarsa mordaki Tna €zdirmek için, trefl oyna- Ürge eYesine düşebilir. Bu tak- İki — (S) birinci trefli verir ve al(lî—lîı ftrefli alır, İkinci trefli VağI 2n sonra iki el koz ve k“îıam trefli ve nihayet bütün ü*tü;rm’ Oynar, (O) son kozun 'hoı-d * Ya pik damını vererek ha İ Pik onlusunun sağlam- Ve Ya Sina fırsat vermiş olacak, Nîac Üt ta karo ruasını tek bi- Aktır, Binaenaleyh (O) o- aşlarken ,pik ruasile da- Fina » Fo Y EAN n ——— — Unutmayın ki — döstüum; kralm teklif ettiği yedi yüz al - tın zamanın en büyük dehâsı o- lan Leonardo da Vinci gibi bir artistin aldığr maaştır.,, diyor - du. Bir gün sonra Fransa Kralı - nın huzuruna ikinci defa çıktığı vakit hemen işe başlamak emri- ni aldı: Kralın ziyafet sofrasını süslemek üzere gümüşten 12 ta- ne heykel yapacaktı. Tabii in - san cesametinde yapılacak olan bu heykellerin — altısı erkek ve altısı kadın ilâhe olacaktı. — Çelini'yi, iyi çalışabilmesi i-e çin, Kral, kendi şatolarından bi- rine yerleştirdi. Fakat gün geç- tikçe artisti burada rahatsız et- meğe başladılar. İşe biraz da kızkançlık karışınca Benevenu - to'ya hayat büsbütün çekilmez bir hal aldı. Düşündü, taşındı, vaziyetten kralı haberdar etmek ten başka çare bulamadı. : Kral, Çelini'yi huzuruna bin bir müşkülât ile kabul etti. î!at' tâ ona surat bile astı. Ve “sen de kimsin be herif!,, diye hitap etti. Zavallı artist donup kalmış tı. Ne söyliyeceğini şaşırdı. Fa- kat ismini söylemesini tekrarla- dığı vakit Çelini anladı ki kral onu unutmuştu. İsmini tekrar - lamağa mecbur kaldı. Bunun ü- ine: zeı:._ Ya, öyle mi? Öyleyse dostüm, nerede istersen orada ve nasıl istersen öyle çalış; ta - mamile serbestsin!, sözlerile mını çektikten sonra üçüncü lö- vede pike devam ederek ası oy- namalıdır. Prensip: Taahhüdü yapanın solundaki oyuncu, eh_nde sağ- lam bir kâğıt kalmış ise ve bu kâğıdın bir derece ufağını mor- da görürse, derhal o sağlam kâ- ğıdı oynamalıdır. Çünkü böyle yapmazsa, taahhüdü yapan o- yuncu oyunun sonlarına doğru bütün kozlarını cekerek kendi- sini bunların üstüne sağlam kâ- Şıtlarını vermeğe icbar edebilir Ö zaman mordaki mevzuubahs bir derece ufak kâğıt ta sağlam laşmış olür, Çelini sevdiği kızı noter huzurunda başkasile evlendir'yor LDünkü sayıdan) | hatırını aldı. Kraldan yüz buları Beneve - nuto hem kendisine hem de mu- avinlerine, hemen gidip silâh te- darik etti. Kim onları rahatsız ederse derhal — başının belâsını bulacaktı. Düşmanlarına acıma- * dan hadlerini birdirecekti. Maamafih bir kaç ufak çar - pışma hadisesinden başka bir şey çıkmadı. Artık Çelini sık sık kralın sof rasında yemek yiyordu. Kardi - naller, prensler, en zengin in - sanlarla düşüp kalkıyordu. Bir gün kral, sofrası için bir tuzluk istediğini söyledi. Çelini müsaade istedi ve evine giderek balmumundan kabataslak bir tuzluk nümunesi getirdi. Kral bunu o kadar beğendi ki derhal yapmasmı ve mukabilinde bin altın vereceğini söyledi. Hattâ tüzluğün altından yapılması i - çin hazineye giderek istediği kadar altın almağa mezun oldu- ğ_una dair eline de bir kâğıt ver- İ Çelini altını hazineden alarak eve dönerken dört haydudun hücumuna maruz kaldığını ve onlara nasıl karşı koyduğunu anlatırken: “Onları o kadar ko- laylıkla yaraladım ki, Fransız - ların hiç bir zaman iyi kılıç kul- lanamıyacaklarına bu vakadan sonra kat'i olarak hüküm ver - dim.,, diyor. Çelini'nin Paristeki hayatın - da aşk maceraları arasında en göze çarpan kadın Caterina'dır. Benevenuto bu Fransız güzeli - ni hem model, #em de metresi olarak saklardı. Canlı halinden daha büyük hacımda heykelini yaptığı ilk kadının Caterina ol- duğunu düşünecek olursak ar - tistin hayatında iz bırakan ka- dınlardan birinin bu Parisli gü- zel olduğuna şüphe kalmaz. Aşk hususunda Çelini son de- rece kıskançtı. Caterina'yı o ka- dar kıskanırdı ki zavallı kadını haftalarca sokağa çıkarmaz, er- kek yüzü göstermezdi. Hattâ kendi dışarıda başka kadınların peşinde dolaştığı zamanlar onu evde hususi bir adam muhafaza ederdi. Caterina hırcın, asabi bir kızdı. Bu haliyle Çelini'yi büs- | bütün kıskançlığa sevkediyor - du, İçinden her zaman onun ta- rafından bir gün gelip aldatıla- cağına inanıyordu. Bir akşam Çelini'yi, kral, ge- ne sofrasına almış, birlikte dere den tepeden konuşuyorlardı. Ar tık aralarında samimiyet tees - süs ettiğinden senli benli konu- şuyorlar; iki arkadaş gibi her şeyden bahsediyorlardı. Çelini, Krala, Caterina'yı çok kıskan - dığından bahsetti. O da “kıskan mak cok acı bir şeydir; bu illet- ten kendini kurtar,, diye nasihat etmişti. Ne tuhaf bir tesadüf eseri ola- cak ki her zaman geç vakta ka- da oturdukları halde kral bu ak- şam erken yatmak arzusunu iz- har etmiş Çelini de ötede beride doalşmaktan ise sevgilisi Cate- rina'ya bir ayak — evvel kavuş - mak için atına binerek dörtnala sürmüştü. Mutat hilâfına * evine erken dönerken yolda — ona bir hissi kablelvuku bu akşam fena bir vaka ile karşılaşacağını ihtar e- diyordu. İçini her zamankinden daha keskin bir kıskançlık kemi riyordu. Beş dakika sonra kapıyı ite - rek oturma odasına girdiği va- kit sevgilisini muhafızının kol- ları arasında görünce beynin - den yurulmuşa döndü. Demek ki kaç zamandır — aldatılıyordu da haberi yoktu. Birdenbire kılıcına sarıldı. Ev velâ şu hain herifi, sonra 'da Ca- terina'yı yere serecekti. İçinden bir ân bir tereddüt devresi ge - çirdi. Bundan istifade eden al - çak herif korkak bir kedi gibi sı- vışıp kaçtı. Fettan Caterina da ayaklarına kapanıp af dilemeğe başladı. n Bu manzara karşısında Çeli - ni derin bir ye'se kapıldı. O - nunla geçirdiği mes'ut günleri, saatleri hatırladı. Çünkü bu ka- değil, bütün sanatının ilham kaynağını-temsil ediyordu. Öy- le bir modeldi ki — onun yerine başka birisini koymak kabil de- ğildi Eğer sanatının en yüksek ve ölmez nümunesini yaratmak istiyorsa Çelini için böyle hem dm ona yalnız güzel bir kadını , sevilen, hem kıs an birt ka - dın lâzımdı. Hissedebilmek i - çin muhakkak surette yakıcı, e- zici bir aşk duyması şarttı. Çektiği kılıcı yavaş yavaş ge- ne kınına soktu. Hiddetini ye - nemediği için her halde bir şey yapmak ihtiyacını hissediyordu. Aklına ilk gelen şeyi tatbik et - mek lâzımdı. Caterina'yı kolun- dan tutarak kapıdıtarı attı. Ken disi de bir koltuğa yığılarak gözlerini boşluğa dikti. Bu halde ne kadar kaldığını kendi de bilmiyordu. — Nihayet şafak söküp ortalık iyice aydın- landığı vakit karşısında Cateri- na'nın tunçtan heykelini görün - ce kalbi sızladı. Bir akşam sular kararırken Caterina'nın evine gitti., İki âşı- kı sofrada karşı karşıya şarap i- çerlerken yakaladı. Bir tek söz söylemeğe bile lüzum görmeden kılıcını sevgilisinin hain âşıkı Miccieri'nin boğazına dâyadı. Ufak bir hareket, en kısa bir cümle, işte keskin silâhı ile o - nun kanını akıtacaktı., “Merhamet; anneciğim, mer- hamet,, diye yalvaran Miccieri'- ye karşı birden bire acıdı. Kor - kudan bir çocük gibi ağlayan, çocukluğunu hatırlayarak “an - neciğim!,, diye yalvaran adam nihayet Caterina'yı sevmekten başka bir günah işlemiş miydi? Gözünün ucuyla eski sevgilisine baktı. Onun da gözlerinde son - suz bir keder okudu. Korkudan onun da dudakları titriyordu. İ- kisine de acıdı ve: “— Size bir şartla hayatınızı bağışlayacağım!,, diye bağırdı. Miccieri'den: “— Ne emrederseniz yapa - rım !,, cevabını aldı. “— Öyleyse derhal bir noter çağırarak sizi evlendireceğim. Parasını ben veririm. Cateri - na'yı benim huzurumda alacak- sın !,, Yarım saat sonra gelen noter, Caterina ile Miccieri'yi karı ko- ca olarak tesçil etmiş, hakiki va ziyetten haberdar olmadığı için her iki tarafa da sonsuz saadet- ler temenni ederek, aldığı bol bahşişin verdiği neşe ile yeni ev- lileri terkedip gitmişti. _uN,_%_!fBüvüK BiR ARTiSTİN SEVDA MACERALARI & Çelini, sevgilisini evlendirdik ten sonra nisbeten sükünet bul- du, Bir zaman sonra artisti ge- ne Caterina'yı bu sefer sadece bir model olarak kullanırken görüyoruz. Aralarında aşka da- ir en ufak bir kelime bile geç - miyor. Çelini kadımdan sırf sa - natı namına istifade ediyor . Biraz sonra Caterina, Çelini'- nin hayatından büsbütün silini- yor; ve hâtıratında ondan artılkz hiç bahsetmiyor, Fakat daha garibi Caterina'- dan sonra Çelini'nin hâtıratın - da hiç bir kadın ismine tesadüf etmeyişimizdir. Belki de Parisli bir âşifte artistin kalbinde ka - dın aşkını dondürmüş, bir daha uyanmamak üzere uyutmuştu. Son kadın! Ve son aşk! 1546 da Çelini Paris'ten ayrı- larak doğduğu Floransa'ya dön- dü. Burada Loggia dei Lanzi' « nin himayesinde çalışmağa baş- ladı. Üç sene sonra da dünyada bir misli daha olmayan Medu- sa'nın başını tutan Perseus hey- kelini yaptı. Medusa! Evet, gören göz o yüzdeki ıstırabı, can çekişen e « zayı, kadının saçlarına dolanan daha doğrusu kadının saçların- dan çıkan yılanın kim olduğunu bize anlatmakta gecikmez. En güzel kadının, en sevilen ilâhe - nin bile saçları arasına sakla - nan bir yılan vardır ki bunu Çe- lini'ye Caterina'nın ihaneti il - ham etmiştir. Bu yılanın kadı- nın bakışlarını nasıl mâhtâsız, sönük ve korkak bir hale getir- mişse, Çelini'nin kalbini de öyle taşa çevirdiğine şüphe yok. Çün kü büyük artistin bundan sonra kapısının eşiğinden kadın göl - gesi bile geçmemiştir. Medusa'yı yaratmak için, Çe- lini'nin Caterina gibi bir kadı - nın ihanetine uğraması bir şart mıydı? Buna tereddütsüz “e - vet!,, diyeceğiz. Çünkü kadınm saçlar tarasında bir yılan çörek- îçndirebîlmek için insanın haya- linde kadının unutulmaz, affe - dilmez bir acısı yaşıyor olmak lâzımdır.