Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
Te FT *TAN ” n tefrikası : 14. Magdalena! İtalyan Gençleriyle Adalı Ve Moral!' ri Coşturan O Dilber Kız... Delikanlıla -- H e TTTT K “A0N “Mumları söndürülmüş odasınin penceres'nden, Halici tavanlayan karagökte uykusuz kalmış bir genç kızın ağırlaşmış göz kapakları gibi kızı! bir kavis çizen aya gözlerini daldırarak Drağa oğlu Konstantin Vazgeçmişti ama... Bu vaz - geçmek, unutmak demel: değil- di. Ve nasıl unutulabilirdi o Mis tra? Mora'nın o güzel şehrı Mis - tra... Her otundan bir peri fişkıran, her karış. toprağında bir başka efsahenin şiirini yaşatan ve her kayasında ya kendine saldırmış, ya kendini kotumüuş bir kahra - manın hâtırasını göze vuran es- ki, Helladın o yaman İsparta'sı ki şimdi adı Mistra olmuştu.... Aahh... Bu Mistra'yı — Bizans, yeni imparatorunun kafasından silecek her câzibeden mahrum bulunuyordu. Adale güzelliğini — bir vatan sevgisi gibi üstün tutan ve in - san güzelliğini bozan bir kan - burlük, bir omuz çarpıklığı, bir şaşılık, bir çolaklık kargısında bir vatan hainliği sezmiş gibi is- yan eden o hakim Likürgün Is- partası, Makedonyalı Dıraga' - nın kızından gelen bu yeni Pa - leologos'un kafasını o kadar sa- yılamaz tatlı hâtırâalarla bı%: - yordu ki kendisine... Hayır yır! Kostantin Dragazes unüuta- mazdı bu Mistra'yı. Mistra hâtıralarının âcı olan- larr da tatli olanları da vardı; ve * acı olanları hep talihin baltala - dığı, uzün sürmesine meydan vermediği saadetlerdi ki kışı bi- | F- le ilik geçen o, göğü her zaman mavi Mora, daima böyle bir fe - lâketi yepyeni bir sevincle bas- tıracak tesadüfleri doğurmuş ve talihinin genç yaşta başlayan || e- körlüğünü ona pek hissettirmi mişti. İşte 1428... Nasıl unutulabi - lirdi o 1428 senesinin Mistra'sı; yani bundan tam yirmibir sene evvel bir temmuz gününü dol - durup geçen o tatlı hâtırası ki Vilâherne'ye girdiği gündenberi beyninde onu uünüt- turmak isteyen bir ısrar sezi - yordu. (Haliç) i tavanlayan kapka- ra bir gökte uykusuz kalmış bir genç kızın genç bir erkeğe tat - lılıklar vadeden yarı kapanık bir göz kapağı gibi kıpkızıl bir ince kavis çizen 1449 senesi ki- şının şu yepyeni ayı, bütün mumları söndürülmüş bir oda - nn penceresinden bakan Kos - tantine, Mistra'da geçirdiği bal tyı gecelerini hatırlatıyordu.. heyecanın || Evet hatırlatıyordu: 1428 senesinin — bir temmuz günü idi ve... Diraga'nın kızın- dan gelen bü paleologos prensi henüz yirmi üçüncü yaşını bitir- îniı. yirmi dördüne bâasmış bu - Gözlerinde, henüz dişi tatma- mış bir Bingale kaplarımım diriç- liği parlayan, beli:emiği sağlam, ormuzları -geniş, | :yıkdarı yeni terlemiş, yanakları al al bir gençti, Patras şehrinin önündeki yem yeşil çayırların ortasında Mo - ra'nın ve Ege adalarıyle yirmi- bir gene evvelki Bizansım en gü- zel kadınları, en tatlı saadetleri en çok vadeden genç kizlar ve gözlere erkek cinsitlin bü genç kızlarla atbaşı beraber yarış e - debilmesi için yaradılmışlarmış vehmini veren tatlı bakışlı deli- kanlrlarla çelik, — altın ve gü - müşle yapılmış en güzel şeyleri ve zümrütlerin, yakutların, ge - berecetlerin en görülmemişleri - ni üzerlerinde taşıyan zenginler ve babayiğitler toplanmışlardı. En becerikli süvariler at oy - natmışlar, en iyi konusan vatan daşl_ııı: nüutüklar söylemislerdi. En iyi yemek pişirmesini bilen aheılar en lezzetli eserlerini gü- müş kaplarla dağıtmıslar ve en parlak sesli kızlar şarkılar söy- düşünüyordu ki ... ,, lerlerken İtalyanın, — Adaların ve Tesalya'nınm en nefis şarapla- ri içilmişti... Ve o gün dünyanın güzel kadınlar — tarafından en çok sevilmiş erkeklerini hasetle yutkunduran bir güzeller güze- ) lini o genç Dıragazes'e canyol- daşı yapmışlardı. | Evet,... Kostantin Dıragazes ilk zevcesi olan güzel Magdale- na ile Patras şehrinde evlendiği o ilk günü ve - onu takip eden tatlı balayi gecelerini — Bizansa geldiği gündenberi durmadan hatırlıyordu. Bu Magdalena, Lükat Düka- si, Otranto ve Sekalonya valisi ve Tokko hanedanının Leonar adındaki ikinci kontu ile Foça'da ve Sakız adasında hü- küm sürmüş olan Ceneviz prens lerinin sülâlesinden gelen zevce- si “İffetlü., kontes Zahariva'dan doğmuş olan kızı idi, ki üç se - ne evvelindenberi bütün İtalyan gençleri, bütün Moralı ve adalı delikanlılar onu bir kere görme- mis bulundukları halde ona gö- nül bağlamış, ona candan vurul- muş bulunuyorlardı. Magdalena o gün katoliklik- ten ortodoksluğa geçmiş ve Teodora adını almıştı. O gece ne tatlı bir. hülyası olmuştu. Kostantin'in. * (Arkası vat) KOTDART.SÜPERFİN. Dönük sakallar ve müş- ’ kilpesentler için imal edil- | miştir. İi ; | 10 adedi 100 kuruştur. l'g Her Yerde satılır. A, y Beyoğlu Tahakkuk Müdürlüğünden: 2466 ve 2643 numaralı buğdayı koruma vergisi kanu- nu mucibince makarna ve şehriye ve bisküvi kutularına ilsak edilmek üzere iki buçuk ve beş ve on ve yirmi para- lık pulların tabi fazla külfeti icab edeceği anlaşılmış ol- duğundan bunların yerine ayni kiymette souk damga kkalıyorlar ki nasıl olsa yenece: vaz'ı kararlaştırılmıştır. Alâkadarlarca tab ve ihzar etti- | & rileğek bandrolların darphane ve damga matbaası mü - düriyetinde bedeli mukabilinde souk damga koydurul - İ ması ilân olunur. (2379) Olimpiyakos: 2 Güneş:i Olimpiyakos Yunan takımı, ikinci maçını, dün Taksim sta - dında Güneş takımile yaptı. Üç gün kapalı giden hava açtığın- dan üç bin kadar seyirci maça gelmişti. Saat on yedide, evvelâ misafirler, yine ellerinde ufak Türk bayraklarile sahaya çık- tılar ve halkı alkışladılar. Arka- sından da Güneş takımı sahaya geldi. Hakem Şazinin idaresinde maça başlandı. Güneş şu şekil - de idi: Corceviç Reşat Faruk İsmail Hasan —Enver Rebii, Necdet, Rasih, Bambino, Salâhaddin Yunanlıların derhal kesilen bir akınından sonra (Güneşliler oyuna hâkim oldular. Takım bilhassa sağdan Salâhaddin ve Bambinonun gayet iyi anlaşma- larile hücum ediyor, Rasih ve Necdet mütemadiyen kaleyi taz yik ediyorlardı. Biraz sonra a- kınlar sol tarafa geçiyor. Rebi- inin bir güzel akınla bu sefer de Rasih ve Bambino Yunan kale- si önünde dolaşıyorlardı. Gühneş hüçum hattının bu gil- zel oyununu gördüğümüz za- man, bize takımın Libertas ma- çındaki gibi fevkalâde bir oyun çıkaracağı kanaati geldi. Biraz sonra, yine- cenah de- ğiştirmek suretile hücümlar sağ 4arafa intikal ediyordu. Bu ara- da Salâhaddinin sıkı bir şutu di- reğe çarparak geri döndü ve Yunanlılar topu uzaklaştırdılar. Bu ilk talihsizlikti, Bununla be- raber Günöş hücum hattı durma dan kaleyi tazyik ediyordu. Bunufila beraböer kalenin ya- nından üştünden geçen top bir türlü kaleyi bulamıyordu. Bu aralık sıkı bir şuüt daha direğe çarptı, top geri gelmedi, güzetl bir şut kalecinin elinde kaldı. Takım yirmi beş dakika öyle hâ kim ve güzel bir oyun oynadı ki muhakkak bir gol çıkacağına, bu beklenilen golden sonra da Güneşin tazyiki büsbütün arttı- racağına şüphe edilemezdi. Ne- tekim yirminci dakikada Nec- det sol iç yerinden kaleye ani bir Şut çekti. Top bu sefer de üst direğe çarptı. Ne talihsizlik bu! Bereket Rasih yetişti ve topu kaleye soktü. Bu goölden sonra Güneşin hâ - kimiyet ve tazyiki devam ediyor du. Bir iki dakika sonra Salâ haddin feykalâde güzel ve sıkı bir şutunda top, kalenin iç dire- ğine çarptığı halde akıl almı - yan bir falso ile dışarı çıktı. Mu- hakkak ki Yunanlıların talihleri vardı. Devrenin otuzuncu dakika- sından itibaren ne oldu bilmi - yoruz, arılamıyoruz, ruhi bir se- beple mi, yoksa başka sebepler tesirinde mi, hücum hattına ani bir gevşeklik geldi. Bu gevşek- lik Bambinodan başladı ve Bam bino Salâhaddinle Rasih arasın- da irtibat vazifesini görememe- ğe başlayınca bu gevşeklik ya - vaş yavaş diğer muhacimlere de sirayet etti. Salâhaddin oynaya- maz oldu. Rasih münferit bir vaziyette kaldı. Çünkü hücum hattı iyice ve sebepsiz gevşeyin- ce Neçdet geriye yardıma mec- bur kaldı. Bu sefer de merkezle sol açık arasındaki bağlılık bo - züldü. Öyle ki Rasihin şahsi gayretlerle ve içlerin vazifesini üstüne alarak biri sağ, diğeri: || sol taraf avut çizgileri yakının- da yaptığı fevkalâde ortalayış- | lar da bosâ gitti. Artık Libertas maçında fev- kalâde ve dünkü Maçın ilk yir- | || mi beş, atuz dakikasında çok gü || zel bir oyun çıkaran hücum hat- tile, otuzuncu dakikadan sonra ne yaptığından ve ne' yapmak istediğinden habersiz dolaşan muhacimler arasında bir müna- sebet bulmak imkânrı kalmadı. Acaba bü muhacimler ilk yir- mi beş dakikalık çok güzel oyun larına bakarak “öyle sıkıştırıyo- ruz ve karşımızda o kadar âciz giz,, hulyasına mt kapılmişlar - di, yoksa sağ içten başlayarak biribirine sirayet eden bu dur - mi vardı ? günlükta psikolojik bir sebep * — -? yorlar, ve Güneşin mağlübiyeti İzmir, Beyler sokağında D. C. intzasile aldığımız mektupta deniliyor ki: “Hayatını henüz kazanmaya başlayan 24 yağında bir gencin evlenmesi doğru mudur, değil midir? Size bunu soracak deği- lim. Çünkü ben bu hususta kara- mı vermiş bulunuyorum. Ancak, beni tereddüde düşüren şey, ev- lenmek istediğim kadının vazi - yetidir. Ö, ben mektebi bitirme- ye çalışırken evlendi, iki çocuğu oldu. Bundan,bir sene evvel de kocasından ayrılarak duül kaldı. Sonra bir tesadütle s:vişmeye başladık. Ben bu kadıı.'a evlen- meli miyim? O, şimdi bLenim i- çin her fedakârlığa razı görünü- yor. Siz ne dersiniz?.,, Bir kere hayata yeni atılan gencin maşukası hesabına fe - dakârlıktan bahsetmesini anla- yamadık. Yalnız bize yazdığına bakılırsa burada olsa olsa kendi tarafından büyük bir fedakârlık vardır: Kadın kendisinden dört yaş büyüktür, evlenmiştir, çoluk çocuk sahibi olmuş, kocasından ayrılmış... Bu vaziyette eski sev gilisine dönmek istiyor. Ka- dmin fedakârlığı nerede? E- ğer dul kadın, daha iyi bir va- - ziyeti bırakarak eski sevgilisine ebediyen dönmek rızasını göste riyorsa o başka... Bünları bir tarafa bırakalım ve D. C, in bu kadınlâ evlenme- sinin doğru olup olmadığını a - raştıralım. Biz kendisile ayni yaşta olan çocuklu bir genç ha- tırlryoruz ki, evlendikten bir se “'ne sonra aile yuvasından çıldır- miş gibi fırlayıp kaçmıştı-. Bu- na yakın diğer bir hâdiseden bir çok tecrübeler, dersler alıyoruz: Kendilerinden yaşlı kadınlar la uzun müddet bahtiyar olan « lar istisna teşkil eder. Bunün gibi, menfaatlere dayanan aşk- cum hattı böyle durunca yük ta- mamile müdafaaya bindi ve taz- yikten kuürtulan misafirler ya - vaş yavaş hâkimiyeti aldılar. Böyle olmakla beraber müdafa- anın mütemadi uğraşması için- de ve sağ muavinin büyük bir boşluk bırakmasına rağmen sa- yı çıkarmağa muvaffak olama - dilar. İlk devre 1—0 Güneşin gali - biyetile bitti. i İkinci devrede Baâmbino ta- mamile durmuştu, İleride oyna- yacağına mlüdafaa hatlarına ka- dar sokuluyor ve topu ilerlerde aldığı zaman da ufak ufak ayak ve kafa oyunlarile geri gidiyor ve ondan sonra pas veriyordu. Bu süretle ilk devrenin otüzun- cu dâkikasından sonra durakla- yan hücüm hattı, ikinci devrede tamamile silik bir vaziyete gel- mişti. Artık Yunanlılar tamami le hâkim oynuyorlar ve hücüm hücum üstüne geldikçe bunalan müdafaa, topu havaya kaldıra- rak Yunanlılatın oyun tarzını kabul etmiş bulunuyordu. Hücüm hattında — Rasihten başka uğraşanı Kkalmamıştı. O, da yanmda kimse bulamayınca ya şahsi oynayarak birincisinde olmazsa ikincisinde, ikincisinde olmazsa üçüncüsünde topu kap- tırıyor ve yahut ta uzaktan di- şarr giden veva kaleci tarafın - dan kolayca tutulan şutlar çek - mek mecburiyetinde kalryordu. Güneş takımının ikinci dev - redeki bu oyunu, ne Libertas ma çındaki oyunun ve ne de dünkü maçta otuz dakikalık başlangı- cın onda biri bile değildi. Sâğ muavin yok denilebilecek kadar oynamıyor, sâğ açık da - kikalarca pas alâmıyor, sol mu- avin didiniyor, fakat ekseriya yer tutamiyor, müdafiler ancak hücumları dara dar, harap ola- rak, durduruyorlar, lâkin topu uzaklaştıramıyorlardı. Yunan - lılar en iyi oyuncuları sol açık- larr vasrtasile mütemadiyen hü- cüm ediyorlar, kaleyi sıkıştiri- lar da çabuk söner. D. C. in sev | diği kadın onunla tanışmış ve sevişmiş iken neden başkasile evlenmiş te şimdi iki çocuğile dul kalınca gene önun aşkından istifadeye koşuyor? Eğer bunda | göze batan menfaatten fazla bi- | zim bilmediğimiz bir fedakârlik © varsa diyeceğimiz yok. KoK ol Sevişerek evlenmiş, yahudse | vişmeden evlenerek sevişmeye başlamış, tam müânasile bahti- yar bir karıkocanım ocağını ka- rartan, aralarına tatsızlık sokan | iki tarafın da burgu gibi kafası- nı kemiren, çok defa bir ömür süren ve evlileri en çok üzen en gel nedir?. Parasızlık mı?. Ha- yır.. Kıskançlık mı?. Hayır... Başka bir kadım veya başka bir erkek mi?. Hayır... Kaynanadır, İşte ateş püsküren bir derdin: “Artık çoluğumu, çocuğumu, evimi, barkımı, hattâ memleke- timi bırakıp kaçmaya, başka di- yarlara gitmeye karar verdim. Çünkü kurtuluş çaresini bulamı«- yorum, Kızı, anasından ayrılmıs yor; anası, kızını birakmıyor. A« rada yanan, kavrulan, her gün didik didik, lime lime ezilen, bü zülen, mahvolan benim...,; ( Buna bir tek çare var: Kay- nananızdan ayrılmak, Karını - zin ilk günlerde göstereceği hır çınlıklara, huysuzluklara, kav - galara, ağlamalara, feryadlara aldırış etmeyip ayrılmak... Bu - rada son derece azimkâr hare- ket şarttır. Fakat size ne derece — acuze göründüğünü pek iyi an- — ladığımız ihtiyar kadının - eğer ihtiyacı varsa - başka bir evde iyi kötü rahatını temin etmeli- — siniz ki karınızın anasından ay- — rılmak, istinadsız kalmak ıztı - zabile muazzeb olmasına mey.- “dan vermeyesiniz.., » OÖtuzuncu dakikadan sonra hü | hak ettiğini gösteren bir tazyik- te bulunuyorlardı. Buna rağmen, ekseriya yer tutarak ve şuurlu oynayarak de ğilse bile Güneş müdafaası otuz yedi dakika didinerek gol yap - tırtmadı, Yunatılrlar da bazı gü- zel fırsatlardan istifade edeme- diler. Oyunun bitmesine sekiz da - kika vardı ve Güneş 0—1 galip — vaziyeti muhafaza — ediyordu. Tam bu sırada Faruk. ceza çiz- — rak penaltıya sebep oldu. Yu « nanlılar penaltıdan bu suretle ilk göllerini yaptılar. Bu golden sonra Yünanlı bir — şat baygın bir halde yere düştü ve sahadan çıkarıldı. Yerine A- sım geçti. İki dakikâa sonra söl- dan sağa geçen bir akınlarında — misafirler, kalecinin fena vazi - yeti sayesinde, ikitici ve son göl- lerini yaptılar, " Altı dakika sonra da oyun O- limpiyakosun 2—İ galibiyetile — bitti. Öyün başladığı zamanki gü -. zel oyunu ile hasmını bir kaç sayı farkla yenebilecek bir kud- ret gösteren Güneşin, sonradan bu anlaşılmıyan hale düşerek yenilmesini biz bir kaç sebebe atfediyoruz: 1 — Çok güzel ve sıkı şutla- — rın direğe çarpm :;((şuretile tas — lihsiz bir başlangî&h y ğ 2 — Otuz dakikalık güzel 0- — yununa güvenerek nasıl olsa ga- lip geliriz fikri. 4 A 8 — Çok faâl bir ayuncu olar — Bamhbinonun birdenbire durak- ' laması, | Ka 4 — Bu duraklamanın bütün U hücum hattına müessir oluşu: — 5 — Hücum hattı silik vaziye te gelince bütün yükün müdafa- — aya binmesi, Di 6 — Müdafaanın şuursun oy- namalşrı ve Yunan © M nı demarke bırakarak - onların havadan oyun tarzlarını kabul (: gisi içinde topa elile doküna - — rabından başka bir de vicdan a- “İh oyuncu ile çarpışan müdafi Re- — |