ZIRAİ KRONİK Uluslar kurumunun afyon is- | morfin derecesine bakılıyor, 12 ren prim veril - dü, Afyondıkı morfin mikdarı fazlalaşırsa pri- min de fazlalaşması tabit idi. On an için birçok tacirler köy - n ve çiftçilerden aldıkla- tımı - | rr afyonları kurutup öyle satı - nış, fakat, | yorlar ve bu suretle primden istifade ediyorlardı. Bu usul kaldırıldıktan son- ra artık tüccarın afyonunu beklenmesine hacet kalmamış, ve diğer taraftan az morfinli af- yonlara da, çok morfinli afyon- lar gibi, para verilmesi azrureti hâsıl olmuştu. Afyon inhisarı bunun mahzur larını gördüğü için vekrar müna sib bir şekilde prim vermek lü- zumuna kail olmuş! Maamafih şunu da söylemek ir ki bu primden istifade eden asıl müstahsil değil, mu - tavaasıtlardır. Asıl afyon ziraa- tini korumak için daha zıyade çiftciye kadar inmek ve onun Srrdle!.ne çare bulmak lâzım - ır. zün- - daha iyi IŞMASI- mhi arttırmış den uman daha ir, Şimdi - | lâ Yalnız üstahsilin elin- 'sara gelincey ç elden geç Gümüş fiatının Yükselmesi Paris, 25 A.A. — Dün aksam- ki Lökapital gazetesi gümüş fi- | şunları yazmaktadır : Gümüş madeni piyasasındaki yükselmenin, dolara karşı kıy- metlenmeğe — başlayan — üzak şark kambiyoları istisna edilir- se, ciddi bir tesiri yoktur. Geçenlerde 7i.li olarak tes-. bit edilen gümüş fiyatı bu dere- ceyi aştığı takdirde, Amerika | hükümetinin gümüş madeni f yatlarını resmen yükseltmesi beklenebilir. - Amerikanın âği - kâr bulunan maksadı, gümüşü | tediye vasıtası olarak muhafaza | etmekle beraber, şark ve cenubi | Amerika paralarının arsıulusal kıymetlerini yükseltmektir. Mamafih Amerikanın bu po- litikası henüz resmen ilân e kasaba - hemen istih- maktadır- daha devşir- e ve bura- idet son- ÖYti nezareti, ons ba- 7 sente çıkar uştır. Dahz önce, bu fiyat 64,50 idi. Bay Rozvelt, Amerika ma- | denlerinden istihsal — edilecek gümüşleri hazinece, bugürden itibaren bu fiyatla satın alınaca- ğını ilân etmiştir. Romen malları 11 numaralı gümrük kararna- mesinde Romen mallarının mem leketimize sgokulması menedil - n- | mişti. Dün gümrük müdürlük- prim usulü- | lerine ve alâkadar yerlere Ro - yon a- mikda- edir. Af saklama':la kleri urutmak için G AA 26-4-03 KENDiİ KENDİMİZE ÇATIYORUZ) BORSA AAA mA MAĞ 25 NİSAN Perşembe PARALAR Şehrin Harab Mezarhkları İst'm'nlı Pierre I4 Sterlin olar 20 Fransız Prangı 20 Liret 20 20 Belçika Fraogı 20 Drahmi 20 Çek Kuron Avusturya şdin Peçeta Mark s 20 Ley 20 Dinar Yen İsveç Karon Altın lerine çel pantalonu kaloş potini f giydik. Kr Mecidiye Banknot aei esedi , Körg şüncede, batırya kendimizi çi ne mümkünse Fakat, şu İstanbulu, şa Irktan kurtaramadık gitti. , görünlş - ve kılıkta, Nevyork Pai tanlar çağının İstanbulunu türlü gözümüz medi. Nereye baksak, bir tür kırıtısı, ne yana dön zarlık iskeleti karşımıza dikili- yor, Şehrin uzak ve lerindeki mezarlıkla zünü etmiyelim. Yerli, her | lerce insan, bu harap r rın önünden geçiyor. Dünyanın hiç öhilerle diriler bu na bulund! 10.49.50 K1785 ESHAM Açılış İş Bankası Mü, Stokholm mahalle haydi yabancı gün bin- x . Anadolu Öm. 80 2, ». 100 $4 Sirketihayriye Tramray Bomoati - Nektar Terkoa Balya bir şe ün bizden başka hiç bir yerinde, böyle adım başın - | gumul—h yen acabi si bir kıymet sa, bunlar pe' (Ien sökülerek şundan g zarlıkta en son gö taşına gö ili “Sabıka Galatı hum ve meğfur | Efendi için elfatiha 1208.,, Klektrik Tramvay 'Tünel Rihtem Anadolu V n ai ll Amadolu Mümeesi ri, ğu yerde dur üyor beri Lx! tebliğ gelmiştir. Yeni karara göre 21 nisandan sonra memle- kete girecek Romen mallarının parası şimdilik döviz ile ödene- cektir. Eskiden memleketimize gir - miş mallara karşı Romenlerin Bloke olarak kalan alacakları bu müsaadeden istifade edemiye dokunm <larda da taşları vıllık k R Medeni - İstani sayılan verlerde, ların işi nedir? dive soruyoruz: evvelce | men mallarınım tekrar ıubcm;e n memlekete sokulması için birer | — KİRMİZİ VE SİYAR STENDHAL nı gitgide daha k belli eden bır sesle: Papas, acıdığ — Ben de yerimden olursam | çanint aRDidadi ) Kapıcı hemen cevab verdi: — Sizinle ben bir miyiz? Si - n, bay papas, yılda 800 lira ge- niz olduğunu biliriz; çiftiniz, ubuğunuz var... imn, ge Iki günden beri şişirilerek, istedi - | türlü türlü manalar verilerek an sisevine girmeğe | latılan ve küçük Verriğres şeh- ste- | rindeki bütün kin — ihtiraslarımı | ayaklandırmış olan hâdise işte | bu idi. Şimdi, M. de Rönal ile ka rasındaki münakaşa nn mevzuu olmuştu. O sabah arkasına dilenciler evi müdi M. Valenod'yu alarak papasın evine gitmiş, hoşnutsuzluğunu | acı acı sözlerle belli etmişti. M. ber gelen eraber ç ir. Benim, ge- durmağa ememekle be- dan itaat aşını eğ- — Var, dedi. Yalnız, bay pa - çoluğum çocuğum | yolcuyu görünce içimden şöyle cektir. Salâhaddin GÜNGÖR | dan 800 lira gelirim var. Ben, baylar, aldığım aylıktan para biriktirmiyorum; bana işimden olacağım sö lâş etmeyiş dır. M. de Rönal geçinirdi; anca kine tekrarla bay mahbuslar: r ki?,, dı. — Ne yapalım, baylar? dedi;, bu civarda işinden çıkarılan sek senlik papasların üçüncüsü de ben olurum. Elli altı yıldır bu- radayım: geldiğimde burası bir köydü, şimdi bu şehirde otu. ranların hemen hemen hepsini ben vaftiz ettim. Her gün bir kaç gencin nikâhmı kıyıyorum ; vak- tile büyük babalarının nikâhını | bil da ben kıymıştım. Verriöres be- | madığı için tam nim evim, ailem sayılır; ama o | di ki, kadın bir çı; Ortanca oğlu sged luğu üzerine öte yöndeki bağdan hiç olmazsa yirmi ıy'.ı" i bundan- | karisı ile çok iyi onun cekine çe “O Paris'li sözlüne dedim: “Paris'ten gelen bu a - dam belki gerçekten bir liberal - dir, yazık ki, liberaller çoğalıp duürüyor; ama bu adamdan fa - ize, mahbuslarımıza ne n çek ınr]ı e Rönal ona Hv'.ncri'ır sevi- en sonunda dö- nüp annesine baktı; onun sap- sarı oldu örünce atladı ve koşarak yanına geldi. Haylı a - zarlandı. Bu küçük hâdise üzerine söz seslenemiyord | nip gülen çocu ve hele dilen- M. Valenod" nun sözlerinin gittikçe acılaşma &1 üzerine papas yerinden fırla- yıp titrek bir sesle bağırdı: — Beni azlettirecekseniz az - lettirin. Arma ben yine memle - Ch&lan'ı koruyan kimsesi yok - tu; belediye reisi ile müdürün sözlerinin neye varacağını anla - var İ*r'ıı bir haber verirlerse yerimden olurum; - aylığımdan başka da geçineceğim yı değişti. M. de Rönal: Şu kerestecinin oğlu So rel'i ne olursa olsun bizim eve ketten çıkmam. Biliyorsunuz ki kırk sekir yıl önce bana mi - ras olarak bir tarla kaldı, ora- | tirahatidir. Bundan dolayı da Ne çok yazı,ne || Bir çalışma sistemi vardır |kiz ona ötedenberi muarızız. Resmi dairelerde çok yazı ya- zılıyor. İşiniz düşüp gittiğin bir kalemde ne kadar yazı y zılıyor, ne kadar numara atılı- yor; kaç kişi imzalıyor; nere - kayıt geçiyor; hiç dikkat ettiniz mi?.. » Sanıyoruz, sanıyoruz. de - ğil inanıyoruz ki; bugünkü ka- lem çalışmaları sistemi çok a ğir giden, çok pahalı, çok çap- raşıktır. O kadar çapraşrktıtr gümrükten bir kalem ucu ıkarmak bir zenaattir. Esnafı tr. Bu yüzden yaşar. Def - terhanede bir mülkün haczini kaldırmak, bir intikal muame- lesi yaptırmak bir zenaattir. mafı vardır. Bu yüzden geçi. nir, Mıııvrd' bir kazanç itira- zı, bir bina vergisi itirazı bir zenaattir. Eenafı vardır. Bu den kazanır. Belediyeden r ruhsatiye almak, bir ınyııt plânr çıkartmak bir zenaattir. Esnafı vardır. Bu yüzden ek - Ne Dersiniz? çok mürekkep! | rin sebebi de şudur: Kalem odalarmdaki çalışma sistemimiz eskisinin aynıdır. değişmiş bir şey yoktur. Kâğıt gelir, kaydolunur, masada baş kâtib, yahud mukayyit alır, müsveddesini yapar, mümeyyi ze, muavine, müdüre gider (Yazıla) işaret olunu... Gelir. daktil) yazar, mukabele edilir. Tekrar kayda gider, dosyaya gıd:r evraka gider, İmzaya gi- der... Gider... Para verilecekse muhasebeye gider, tahakkuka gider, kontrola gider, başkâ be gider, vezneye gider, mak- buz masasına gider, defteri ke l der... Ve bütün bunların peşinde iş sahibi de yürür gi- der. Herkesin de buna ne vak- ti, ne tahammülü yeter, Bu sis- tem halk için çok yorucu, dev- let için çok masraflıdır. Biz bu şok yazılı, çok mürekkepli ve çok kâğıtlı sistemin daha ba - sitleştirilmesini mümkün ve lü zuenlu görüyoruz, siz... Im-k r. Ve bültün bu zenaatle- Tramvay şirketinin İstan bullulara büyük teveccühü var- dır: Herkesi ayni seviyede gö- rür, ve paraca, gelirce araların- da bir fark gözet...ez, Başlıca düsüncesi halkm is kırmızı boyalı birinci mevki a rabalarını, arka arkaya sürer. Bu arabaların koltukları yaylı ve geniştir. Üzerinde rahatça oturulur. İkinci mevki arabala- TINVA Mtu: İBSOfAKE VAktur. Ku- mek hoşa gider bir şey değil - dir. Ancak ne vazık ki, halkımız, bundan istifade etmesini bil - mez (!). İçi yaylı geniş kol - Lleılı seyahat etmek durur- ken, T; ikinci mevki araba- (arın tabta sıraları Üstünde ken dine yer arar. Ve bu arabanm içinde zaval- lılar sardalya fıçısında tuzlan- mış balıklar gibi istif olmuşlar- dır, Sıkışık bir üzüm salkımının taneleri gibi biribirlerine yas - lanmışlardır. Peki ama, tramvay Şirketi. sormaz mu ki bu kadar eziyete katlanmak nicin? anbul halkı içinde istiraha- tini gözetenler, neden bu kadar az? O sormazsa biz soralım — Halkımızın kesesi ne ka- alacağım; çocuklara bakar, Ar - tık çok haşarı old.ılnr biz bâşa şıkamıyoruz, O Sore. âteta bir Dapas: ivi lâtince bılıvo'muu çocukları ilerletir; Ppapas da o- an sozunu diniçten adamiar lan olduğunu söylüyor. Bizde yer içer, üç yüz frank da yıllık veririz. Ahlâkından — doğrusu phe ediyorum; çünkü hani şu htiyar çerrahla pek düşüp kal du, O cerrah, uzaktan ak arr vardır dive vemekle rini Sorellerde yerdi. Onun, li yeraller tarafından buraya hafı: mderi nu söyleseler, hiç de şaşmam; Dü dağlar havasının nefes darlı şına iyi geldiğini, onun için bu- rada oturduğunu söylüyordu. a- ma bunun ne kadar doğru oldu- gu pek belli değil. Bonaparte"- nin (1) bütün İtalya savaşların da bulunmuş; hattâ, söyledikle- rine göre, imparatorluk ilân e- dileceği vakit o karşı rey ver- lmis nldnöm- (1) Bonaparte'in asrl adı. Düşman- ları ve kendisini hafifsiyenler onu bu | adla anarlardı. Ne dersiniz ) Kırmızı Ve Yeşil Arabalar | dar darlaştığmı, küçük bir renk farkına aldanacak kimse kal - madığını, bin güçlükle kazanı « lan paradan üç kuruşun bile ye- ri olduğunu Tramvay eti bilmeli değil midir? İstanbullular, ucuz bir nakil vasıtasını; konforlu, fakat pakal olanına tercih ederler. Günün öyle saatleri oluyor ki; ikinci mevki bir tramvay rabası beklemek, güpe gündüz, “SETRTR'İİYSaRayeRAkenriyar. tramvay arabasının adı şudur: — Tüyü bozuk! Şirket; halkın istirahatini düşünüyorsa, bu tüyü bozuk a- rabaları azaltmalı. onun ye! hbütün hatlarda ikinci mevki a- rabaların miktarını çoğaltmalı- dır! Şi Işık isteriz! Bir okuyucumuz diyor ki: "lstanbulda şehrin azayan kısım- ları vardır ki, buralarda yapılan yeni yeni evler ve apartmanlar ma- halleler peyda olmuştur. Onun çin bu yeni semt ve maha'lelerin beledi ihtiyaçları da diğer mahalleler gi- bi düşünülmek icap etmez mi? Me- selâ Nişantaşında Kodaman cadde- si.. Bu cadde kapkaranlıktır, gece göz gözü görmez. Birat da bu ta - raflara moselâ — elektrik mbalart- nı koymaktan başlayarak, ihtiyaç- ları görülse, doğru bir iş yapılmış olmaz mı?,, miş. O liberal, Sorel'in oğluna lâtince gösterirdi; buraya gelir- ken getirdiği bir yığın kitabı da ona bıraktı. Bunun için, keres- tecinin oğlunu bizim çocukların yanına çağırmağı hiç aklımdan geçirmezdim ama papas, aramı- | zı ölüp ölesiye açan kavgadan bir gün önce bana onun üç yıldır din bilgilerine çalışı 1 di. Medreseye girmek armıt da imiş.Demek ki liberal de yi lâtince de biliyor M, de Rönal karısına d matça bir tavırla bakara p'a ı yönden de işimize yarıyacak : bizim Va- lenod arabası için iki güzel Nor- mandia atı aldığı için pek ku - rumlanıyor. Ama çocuklarının mürebbisi yok. —— Sörel'i elimizden alabi - lir, M, de Rönal karısına, bu rinde ve pek iyi düşüncesinden dolayı bir gülümseme ile teşek- kür ederek : (Arkası var) N. Ataç