A m ay Sai Hergün Bir kilab sergisinin İlhamı Yazan: Muhittin Birgen undan iki ay kadar evvel İstan- bulda, şimdi de Ankarada Al - manlar tarafından bir kitab sergisi açıldı. İstanbulda fken bu sergiyi ziyaret etmiş, kitabları gözden geçirmiş, ve biraz da düşünmüştüm, O zaman bu düşüncemi yazmak istediğim halde, araya karışan mühim hâdiseler arasında buna Vakit kalmadı. Serginin “bu defa da Ankarada açılması, bende © düşünceleri tekrar u- yandırdı. Açılan kitab sergisi, &kmek ; fırınları gibi, Alman milletinin önüne her gün on binlerce kitab, mecmua ve gazete çısâ - ran matbaaların ne bütün yeni kitabları- Bin, he de eski ve yeni Almen ilim, tarih, edebiyat ve tekriik koleksiyonlarının bir araya getirilmesi süretile tertib edilmiş değildir. Serginin hedefi başkadır; ecnevi memleketlerde yaşıyan Aimanlara, ya - kın zamanlarda, anavatanın neşrettiği mühim ve faydalı kitablar hakkında bir fikir vermek ve bilhassa onların içinde yaşadıkları memleketler hükkımdea neşre- dilmiş kitabları tanımak maksadiledir hi © bu sergi tertib edilmiş bulunuyor. Almanya, uzak memlekcilers sade ma- mul eşya değil, ayni zamanda nüfus ta #ıraç eden memleketlerde biri ve belki de en başlıcasığır. Bu nüfusa Almanlar «Yabancı memleketler Almanlığı: gibi umumi bir isim vermişlerdir. İşte, ica - bına, tarihi münasebetlere, günün iktı - sadi hareketlerine ve Almanyanın mü - nasebetlerine göre bir takım Almanlar, Almanyadan çıkarlar, ya memur ve müs tahdem olarak veyahud da kendi hesab- İarma, muvakkat veya dutmi surette ya- şamak üzere yabancı memleketlere gi - derler, Almanya bu nevi millet unsur - larını ihmal edemez; bunları daimi su - rette vatanla münasebet halinde tutmak lâzımdır; bunlara Almanlığın ruhi gı - dası olan kitabı, mecmuayı, gazeteyi bol bol ve ucuz olarak daimi surette gön - dermelidir ki Almanya, dünyanın dört köşesine yayılmış ve bırçok yük, hattâ muhacir kolonileri Eg tirmiş olan Almanlar arasındaki umu! ve müşterek cazibe rolünü tamamen ifa edebilsin! İşte, sergi bu maksadla tertib edilmiş - tir. Söylemeği unutmıyayım ki, bir Ak man kitabi, Almanyada yüz kuruşa sati- arsa yabancı memleketlerde 75 ve hatıl elli kuruşa satılır, Bu da kitaba ayrı bir cazibe vermek için böyle yapılmıştır. * İstanbulda gezdiğim bu serginin ter - töbinde de, yukarıda bahs: j3 göre bir hususiyet vardır; Almanyanın son senelerde neşrettiği başlıca mühim kitabların - hepsi seğil, buna imkân ola - maz .bir kısmı sergide toplanmıştır: Felsefe, ilim, ce t, şiyase, teknik ba- Kımından mutavassıt kültürde bir insanı alâkadar edecek Kitablar, Derin ilim ve Mhtisas neşriyatı değil, mutavassıt kültür. de bir Almanın okuyup memnun olacağı eserler, Bunların yanıbaşında da, sergi- nin açıldığı memlekete dair Almanys da neşredilmiş olan kitabların hemen hepsi görülüyor; tarih, coğrafya, siyaset, edebiyat, raman, hülâsa bu memlekete dair, son senelemde Almanyada ne neş - redilmişse bunların hemen kâffesi var - dır. İstanbul ve Türkiye, Yakınşarkın merkezidir. Şu halde bu merkezde yaşı » yan Almanlar, sade anavatanda felsefe, | ilim, teknik ve siyasete dair neşredilen kitabları değil ve hattâ sade Türkiyeye dair olanları da deği!, belki de Türkiyeye civar memleketlere aid eserleri de tani - mahıdırlar, Şu balde, Bulgaristana, Yu - nanistana, Suriye ve İrana dair eserler de bu kitablar arasında teşhir edilmek lâ - zım gelir. İşte, sergi bunu da böyle yap- mıştır. Alman milletini yer yüzünde bütün © kuvvetile millet yapmak ve millet olarak tutmak istiyen bir fikir için bu tarzda ça- lışmak lâzam olduğunu hepimiz kolayca anlarız, Bununla beraber yakın bir xmü- şahedemi ilâve edeyim: Bundan on beş sene evvel Tifliste bulunduğum zaman iyi dil öğrenmesini, öğretmesini istediğim kızımı Tiflisin iyi bir Pastor ailesinin yanına pansiyoner olarak vermiştim. O münasebetle yakından gördüm ki, Al - manyadan çıkıp bir daha Almanyaya dön- memek üzere Kafkasyaya hicret etmiş, yerleşmiş ve hattâ köy kurmuş olan bü - man mütehassısının kullandığı tabirle mayıp akan bir balık nehri halindedir, Dünyanın en melis balığı, en çok eiktarda İstanbulda çı. kar ve Semen sevilen bütün çeşidleri İhtiva eder, bir Ai. hat hazinesi sayılır, bununla beraber bu balık hazinesinin kenarında balık ekseriya yanma yanaşılamıyscak kadar pahalı, bazan da denize dökülecek kadar kıymetsizdir. ON YOLA ea ss ea Düşünen bulur Es En zekisinden, en aptalma varıncıya kadar her insan gö- rür, fakat görenler arasında gördüklerinin manasını anlı - yanlar sncek yüzde ellidir, görüp anladıklatından istilade etmenin yolunu keşfedenlerin sayısı ise yürde ikiye iner, istifade yolunun kolayını, pratiğini bulabilen ise pek ender- dir, Çocuklarınızın zihinlerini küçük yaştan itibaren teces- süse, Gillerini niçin, neden süsllerine alıştırınız. Gören, düşünen. arıyan ekseriya bulur. â Boğaziçi de dur - (gıdı, servet ve sıh- SÖZ ARASINDA İlânla koca bulan Genc hız # İngilterenin Şefild vilâyetinde yaşıyan bü genç kız, bir dükkânın camına ilân yapıştırarak şunarı yazmıştır: «Bir delikanlı, veya bir dul erkekle tanışıp evlenmek istiyorum. Talibin hiç kimsesi olmaması matiubdur.» Bu ilânı okuyan 39 yaşımda, karısı öl müş bir erkek genç kıza müracaat etmiş, iki tabib ilk görüşte birbirlerini sevmiş- ler ve evlenmişlerdir. e — yük bir Alman kütlesi, orada bütün dili, bütün kütübhanesi ve bütün mili vasıf. larile, tıpkı öteki Almanlar gibi, mili varlıklarını aynen muhafaza etmişler - dir. Böyle çalışılmen neticenin böyle ol ması elbet tabiidir, * Türkiye hududları haricinde bulunan 'Türkleri bir tarafa bırakalım; Yakın - şarkta eski Osmanlı imparatorluğuna bağlı memleketlerde hâlâ yaşamakta © halde tutmak vazifesini de bir tarafa bı- rakalım ve gözlerimizi kendi evimizin içi- ine çevirelim. Bu tarzda bir sergi yap - İmak için acaba kâfi derecede kitab bu - labilir miyiz? Hayır, O sergide gördüğüm mevzu ve saha tenevvüünü bizde kitab şeklinde gös termenin imkânı yoktur. İçimizde, bu nevi mevzular üzerinde çalışan insanlar, (Devann 10 uncu sayfada) İSTER İktısad Vekâlett kadın çoraplarının rük çoraplar sekiz dokuz ay evvel bir zaman çorap fabrikalarının sahibleri & lerce konuşmuşlardı, nihayet çorap ISTER lan Türk kültürünü ve türkçeyi canlı biz| İNAN, Üzerinde incelemelerde bulunmak üzere Almanyadan mü- *ehassis bir profesör getirimiye karar vermiş, çorap mas - raf için bütçelerinde mühim bir yer ayran halkın min - nettarlığını kazanacağından şüphe etmeyiniz. Fakaz sahalarında calışmak üzere müşterek masrafla birkaç tane mütehassıs getirimiye karar vermişlerdi, verdikleri kararı Hergün bir fıkra Akıllı hizmetçi i i i İ © Gdmin biri ikiz bir hizmelşisini İ den bahseder: — Bunun kadar akıllı ben ömrümde görmedim, Derdi, tanıdıklarmdan biri meral etti Adamin evine gitti, Kapıyı hiz- | metçi açmıştı: — Beyi görmek istiyordum. İ Dedi. Hizmetçi hemen cevab verdi: i i : i Kraliçenin giydiği 7 i Zarif şapka hizmelçiyi — Beyi ne yapacaktınız? — Bana seksen lira borcu vardı da, — Vah vah. bey de dün gece E- dirneye gitmişti amma, yolden mı : İİ İngiltere kraliçesi, Londrada Olempi döndü nedir, sabahleyin eve geldi. İ| yada açılan İngiliz sanayi şehrini ziyare- Şimdi evdedir. ilte gittiği zamn. resimde gördüğünüz 2a- Meleke ağn | 0 OMAY GİY TEME Londra sosyetesi- Bernar Şo yeni bir |sin şik ve zarif kadınlarının pek hoşuna giden bu şapka modeli, günün en bora- Senaryo hazırlayor |eti mevzuunu teşkil etmiştir. Zatellicens servisin tahsisatı İngiltere bütçesinin iki faslı, Avam İ Kamarasında münakaşa edilmeden kâ- bul edilir, bunlardan biri harbiye bütçe- si, diğeri de Entellicens servise ayrılan tahsisattır, Enteliicens servisin bütün mekanızmasını idare eden, en ufak ie- İerrüatına kadar bilen yalnız ik kişidir. Bunlar da kabine başmüşaviri Sir Robert Vanaittari ile, hariciye nezareti daimi müsteşarı Sir Cadogandır. Gızli idarenin faal reisi bile birçok şeylerden malümat- tar değildir. İdare ettiği daifenin uğraş- tığı işler insanı hayrete düşürür. Diğer Ülkelerin Iktısadi yaziyetlerini tetkik e- der, ecnebi piyasaları Kontroldan geçirir. Meşhur Ingiliz muharriri Bernar Şo-İ Hükümet mealinden ileri gelenler bile, nun filme alınan Pigmalyon isimli eseri,| Entellicens servis hakkında malümat €- o kadar çok rağbet görmüştür ki, hicivci | dinmemeyi bir disiplin meselesi addeder- edib «Doktorun muammasıs adındaki pi-İler. Bu seneki bütçede gizli teşkilâta 500 yesinin de filme alınmasına muvafakat) bin; İngiliz Tirası ayrılmıştır. Birçok €s- barlara malik olan teşkilât için bu pa- ranın ne derece ehemmiyetsiz bulundu- Zu aşikârdır. Resimde, edibi yen, piyesinin senaryo- sunu hazırlarken görüyorsunuz. İSTER çürüklüğü meselesi INANMA! da gazetelere şatafatla yazdırmışlardı. Aradan sekir dokuz ay geçti, bu müddet zarfında ne Yapılvuş olduğunu sor - mak hakkımızdır, Göze görünen vaziyet şudur ki, bir kısım #ermsyelerinin milli bakımdan mahiyetleri tetkike muh- taç olan bu fabrikalar bu müdöet zarfında da bildikleri gibi hareket etmişlerdir. İktisad O Vekâletinin mütehassıs getirtmiye teşebbüs etmiş olması çok yi bir şeydir, fakat daha cezri tedbirler almadıkça hepimizin zararına olarak on, on beş fabrikanın mütemadiyen zenginleşmesi gibi bir vaziyetin değişebileceğine biz inanmıyoruz, ey okuyucu sen' İSTER İNANMA! Çü- mssela halini aldığı oplanmış'ardı. Gür. imalinin muhtelif İNAN, Ea z Tr özün kısası 1 Biz niçin yapmıyalım? E Talu ir İtalyan bayan tanıyorum, Geçenlerde, bir sabah, kendist- ne çok erken bir sastte, Firuzağadan Tophaneye inen yokuşta rasgeldim. Ses lâmlaştığımız esnada, bakışlarımda tâa0 cüb sezmiş olacak ki, gülümsiyerek ya İnıma geldi ve: — Bu vakit beni buralarda görme hayretinizi mucib oldu galiba? dedi. — Biraz.. madmazel, — Bem her ösbah, bu semite buluna bizim hastaneye devam ederim. — Ya? Bir hastaniz mı var? — Hayır. Cerrahi kliniğinde çalışıyo » Tum, Kızcağızı oldukça müreffeh bir aileye mensub biliyordum. Kendi kendime: «Zâs İhir vaziyetleri bozulmuş.s diye ÜşüM nüp dururken, o, zekâsile bu düşüncemi de hissetti, ve izahat verdi: — Hükümetimizin emri vardır: İtalyan kızları, ana yurdda olsun, yabancı mem- leketlerde olsun, mutlaka bir hastaneda, hâstanenin de bilhassı cerrahi kısmında staj görüp hastabakıcılık ve timarcılık diploması alacaklardır. Bu diplomayı ak mamış bulunan bir İtalyan kızımın ne ev« lenmesine, ne de herhangi bir iş tutma İsma cevaz yoktur. İtalya, bu Suretle, müstakbel herblerde, yaralılara sihhi ime dad işini şimdiden yoluna koymaktadır, İşte ben de, hükümetimin bu emrini yo rine getirmek için, İstanbulda oturan bir çok genç İtalyan kızlarile beraber, has- tangye devam ediyoruz Bu bayandan ildıktan sonra, kendi kendime düşündüm: İtatyanlarm bu ted« birlerini pek muvafık buldum. Hiç şüp- hesiz ki, bayanın hastanede öğrendikleri, sadece yara sarmağa, pansıman yapma» Ha inhisar etmiyordu. Ona, orada, ufak. tefek hastalıklara karşı tedbir almayı, çocuğa bakmayı, hekim yetişinciye ka- dar Acil ve iptidai tedaviyi de öğretmek» tedirler. Bizim kızlarımız, Govaş zamanında, babalarından, kocalarından, erkek kım İ deşlerinden geri kalmamak için mekteb- de ve üniversitede askeri terbiye görü- yorlar. Bunun lüzumu derkârdır. Bu 4s“ nın kadını vatan müdafaasında hiç Ol« mazsa bir takım geri hizmetleri ifa ede- cek kabiliyette yetişmelidir. Ancak, İtak yan kızlarma olduğu gibı kendilerine hastanede staj görmeyi ve diplomalı has tabakıcı olmayı du hayati bir mecburiys$ olarak tahmil etmek!efayda görüyorum, Hususile ki bü bilgi onlara sulh zamanın. dâ da, âile hâyalında da işe yarıyacaktın Kadınlarımızın erken O yıpranmalarının ve bizdeki çocuk ölümünün önüne #eçes bilmek için bir tek zmel! yol olarak bu sihhi terbiye mükellefiyetini görmekte yim. i Son zamanlardaki tutumuna hayran olduğum Maarif Vekâletimizin, Sıhhiye Vekâleti ile elbirliği ederek bu hayırlı işi de başarmessım hem “vatani, hem de içti mai bir endişe ile, pek samimi olarak d& lerim. ! Başka milletlerin tatbik ettikleri böy le faydalı usulleri biz niçin tatbik etmi. yelim? Irka ve cemiyete hizmet etmeli iştiyakında onlardan geri miyiz? i EK —— TAKVİM