“Sen Pesta,, Ma “Ana, baba ve kızları Nadin Parisin iç acı Ve kasvetli semasından bir müd- içim kurtulmak maksadile Kana gel- edi, Oldukça dünyalıkları vardı. Bu a, yataklı vagonda geçen rahat bir culuktan sonra şehrin en büyük, kon- ve garsonu. hizmetçisi bol bir otele indiler, En usta ücudlerine akşan odalarına çekilip çıkardıkları | zaman ancak, hakiki hüviyetlerini bula-; biliyorlardı. Ne haltets'nlerdi? Dimdik! “Oturmağa, ölçülü hareketler yapmağa, etiket ve kaideye alışık olmadık:arı n bu haller onlara pek zor geliyordu. © Nadin, pembe teni, güzel parlak gözle- rile hiç te fena bir Kız değildi. Fakat gö- ie batan acemi hareketleri, yuvarlak yü- yakışmıyan saçlarının bıçimi ile, 6- bakan gözleri bir saniyeden fazla meş- iğ edemiyordu. Tabit ve sun'i güzelliklerin pek san'at- bir şekilde imiizaç ettiği Katda- e Nadin ilk defa gelmiş bulunuyordu. kız şehre dolan yabancılara hoş va- geçirmek için şehir komitesinin hazır. eğlencelere gitmek için can atıyor. Bu arada, büyük gazinoda verilecek ın maskeli baloya gidebilmek Üzere ne yapıp yapıp annesinden ve babasından izin kopardı. Mösyö ve Madam Pradel bu baloya git- “meği hiç te istemiyorlardı amma kızları- ni da bundan mahrum edemediler. Na- “dini kuzeni Artüre emanet edeceklerdi. u tekliften pek te hoşlanmıyan Artür çoban kızı kıyafetine giren Na- dine kavalye olmağı kabul etti, Madam Pradel, kızı maskeli baloya de- fil de sanki Afrikaya gidiyormuş gibi nbir tembih, tavsiye ve öğüdie gençle- ri uğurladı. © Gazinoya geldikleri zaman, genç kız, ışık ve renge gömülmüş olan salona ağzı çık bakakaldı. Delikan'ı, kuzini ile iki| defa dansettikten sonra, cazhandın dur- ndan istifade ederek Nadini büfeye üp ona bir limonata içirâi, din limonatasım içerken Artür iki için kayboldu ve sonra yanında ınyol kılıklı bir gençle döndü ve onu: 5 — Arkadaşım Röne Lafon! diye tak- n etti. “Bu sırada cazband gene başlamıştı, göz- Jerile onlara danselmeleri için işsret e- dip hemen oradan sıvişıverdi.. Aslında en mahcub olan Nadin gazinonun ih- mından ve lüksünden büsbütün şaşır. terzilerin bile şöyle kalıb gibi; oturtamadığı o elbiselerini! “kâran j iz Babamın ölüsünü toprağa göm düğümüz günü unutmadn değil mi ? Tabii unutmadın. Daha kaç “gün geçtiki aradan ? Bugünde. >kuzuncu gün! Fakat o mezar dönüşünü ir düşün, Tuğrul! Ben nasıl, bir araba. içinde ölü gibi yatıyordum. Sanki bami oraya, o mezarlığa pömerken > de o arabanın (osilteleri içi - ne gömmüslerdi! o İste o da “bir arabadır, Tuğrul, fakat bu kar - 4 gidenler mibi geceyi ışıklarile de- “len ve kahkahalarını ıssız çam'ıklara ollıyan müsterilerin arabası değil... “Işığı sönmüş bir kızın arabası... © Ne garibi Bu araba timsali, Namık © beyi röm müz gün benim de aklı - ma #elmisti, Sanki Sühevlâ ile aramız- "da anlaşılmaz esrarlı bir kuvvet vardı ayri hisleri, ayni düşünce ve hayal “leri ikimizin pavristurundan çekip Çi karıyordu. Bu bir telenati mi idi? Bir “karanlık cazibe mi? Bir büyü mü? Ne . Süheylâ bu sözleri, hazin bir sesle, bir.nevi vecd içinde sövlemişti ve ben dinled'kee #deta kendimden geç - 'miştim, O derecede ki, kalbimin derin “liklerinde ölümle hayat arasında çır - N ne ölüme ne hayata yol on ske an Hükyşi mmm li balo ih, Çeviren: Faik Bercmen fly Dansederken kavaiyesinin acaib ve| — Dün akşam büyük gazinodaki mas- tatsız sözlerine tek kelimelerle cevab ve-| keli baloda idim, diye anlatmağa başla riyor, fakat göz ucile de onu gözden ge- idi, ne göz âlıcı kıyafetler ve ne neşeli çirmekten kendini alamiyordu. al kalabalık vardı görseniz!, Vakıâ ben bir İspanyol kılığını girmiş olan genç a-| kendim pek eğlenemedini amma otrafta- dam hiç te fena sayumıyacak bir tipti.| kilerin neş'esi benımmiş gibi hoşuma Siyah parlak gözleri, uzun boyu ve mü-| gitti, Benim oralarda ne aradağımı me- mi A siyah saçlarile basbs-| rak edersiniz tabii? Arkadaşlarımdan bi- Birafındakiler ikea | e e e a egede Sirki ihtiyacile kıvranan Nadin nükteler sa-| “72 takılıp baloya gelen kuzininden ya- vürmak, zarif sözler söylemek isüyordu kâsıni kurtarıp onunla dansetmem İçin amma nafile!, Üstelik zihni, tasavvurlar- (Baştarafı 8 inci sayfada) dikkatle muhafaza etmelidirler. Trende Bir şeyden, bir gürültüden şüphelen- vapurda giderken etrafın seyrine dal- dik mi, derhal Kkaryolamızın başucunda mak, bir dükkânda alışveriş yaparken bulunan elektrik düğmesini çevirmeli, manifatura eşyasının çeşidlerine tama- yataktan, kuvvetli öksürüklerle kalkma-| men zihin vermek doğru değildir. Ne- lı, hattâ, evin içinde yalnız isek, Wirkaç|den? Zira, tabiatin seyrine doyum ol kiş; varmış hissini vermek İçin: mazken, kumaşların flatları Üzerinde «— Amca, uyandın mı? İmünakaşa yapılırken bir kenara bırakı- «— Oğlum, bana bir-su ver. lan çanta, sahibinin nermin elleri yerine, «— Abla, daha yatmadın mı?» hoyrat parmaklar ile örselenebilir! Bu Gibi sual ve cevablarla ve sesimizi az sebeble, kadınlarımız çantalarını daima çok değiştirerek konuşmalıyız! Böylece, Yâ ellerinde tutmalı, yahud kulpunu ko- hırsızı kaçırmak mumkür olabilir. luna geçirmelidirler! Burada şunu da nn Kişi Muslukçular a RlRAN imi lam ” eğil Muslukçular, camilere musallat olen hirsizlardır ve muslukçuluk bu bakım- Jo meşgul olduğu için adımlarını da Şa- şırıyordu. Geleli iki saat olmadığı halde sanki yirmi dört saattir dansetmiş kadar ken- dinj yorgun ve bitkin hissediyordu. Gece yarısını bir saat geçe, Artür çok neş'eli bir hâlde yanlarını geldi. Teyzesinm tembihi mucibince Nadini alp eve gö- türecekti, Röne büyük bir nezaketle çoban kızı. nın önünde eğildi ve elini öpüp ayrıldı. Otele geldikleri zaman genç kızın başı dönüyordu. Hayatından memnun Olma. mış bir tavırla ve ümidsizi'kle yatağına girmişti, Ertesi günü Antip sokağından geçer- ken randevu almak üzere bir yere girdi. Fakat, patron eğer arzu ederse boş bir kalfası bulunduğunu, hemen şimdi saçı- ni yaptırabileceğin; söyleyme? eu. Sırtına, alelâcele bir penuar geçirerek onu küçük odalardan birine soktular. İki dakika sonra, beyaz gömleğinin üstünde yüzü büsbütün esmerleşen uzun boylu genç bir berber odaya girerek yüzü ay- nada akseden Nadine bir gülümsedi.. mi- haniki bir hareketle eline maşalarını 8- larak: «Nasıl emrediyorsunuz efendim, kup, şampuan, İr:ksıyon, mizanpli mi7» dedi. Genç kızın bu suallere cevab vetme- sine meydan kalmadan, soğuk maşa ve makaslar ensesinde işlemeğe başlamıştı bile. Alışık olmadığı bu hallerden gene şaşırıp kalan Nadin, aynada berberin bas) kışile gözgöze gelir gelmez hemen göz- lerini indirdi. Fakat berberin böyle şey- lere aldırış ettiği yoktu. Senelerin ver- diği itiyadla hem çenesi ve hem de elleri makine gibi işliyor, havadan, sudan. şim- diye kadar yapılan eğlencelerden, moda- dın filân bahsediyordu. Bir aralık müşterisinin acemi olduğu- nu farketmiş olacak, ki büsbütün alâka- sını uyandırmak ve onu meşgul etmek is- ter gibi eğildi ve: ER y? ni Yazan: Halid Fahri Ozansoy bulan » bir hissin tesirine'tu - tulmüş gibi idim. Fakat bir şeyler söylemekten, bir itirazda bulun- maktan da geri durmadım; — Eğer bu sözleri yalnız baban için söylüyorsan haklısın, dedim. Onu ne kadar sevdiğini ve ölümüne ne kadar için sızladığını biliyorum. Fakat bu sönmüş dediğin ışık, senin kendi ha » yatının ışığı ise buna hak veremem. Çünkü sen bana ne demiştin, hatırla hele: «Ah anamdan kurtulmak isterim, onun yanın kaçmak isterim. Yalnız babamı düşünüyorums demiştin, öyle değil mi?, Böyle dememiş mi idin?, Ey, işte şimdi o gün geldi. Zavallı baban toprak oldu. O halde sen hâlâ niçin bu fena ahanin, bu fena kadının, ve sözümü affet, çünkü ohakika - ti söylüyorum, . bu katil varlığın yanında kalacaksın, evet, bir katildir o, babanın katili. söyle bekayım, bunu inkâr edebilir misin?, Sen ki bütün acı- lığı ile bu faciayı bana kendin anlat - mustın... Önümüzden siyah bir. kanad geçti; bir gecekuşu çamlığın - derinliklerine dalmıştı. Bunun arkasmdan, yakındaki otların arasından bir hışıltı oldu, gö - rünmiyen bir mahlük aşağılara kayıp bana iki yüz frank vâdetti, Oğlanın YA“ Çünkü, gece hırsızı her ne pahasma olur. kasını sıyırmağa uğraşmasında da hakkı) 5, olsun, ele geçmemeği düşünmek mec yok değil... Görseniz.. çoban kızı kıynle- buriyetindedir ve tabistile can korkusu İtine girmiş, kaz gibi dilsiz bir kız... Öyle! içindedir. Bu hususta müessir bir tedbir bir darsediyordu ki, sanırsın» ayaklam olmak üzere, evlerimizde bir düdük bur kızgın demir üzerinde mübarekin... Am- | lundurmak muvafıktır. Bir tehlike vu mia ne yâparsınız. . İki yüz frank ta hani |kuunda, açık bir pencereden düdük ça- yabana atılacık para deği idi... larannız, civarına, dötaşan bell. ve. pe ! sütunlarında , İlislerin yetişmesini temin etmiş olursu- Saçları tutam futam ayrılmış ve demir-| uz. Pakat, bu noktada çok ihtiyatlı ve sabırlı hareket eylememiz lâzımdır. Dü- dük çalmağı sutistimal etmemeliyiz. Çün- lere kıstırılmış olan Nadin zaten sıkım- bıdan bunalmıştı. Binbir üzüntü içinde kahramanı olduğu bu musibet balonun hikâyesini bir hareket bile edemeksizin diğer bir mahalde herhangi bir suçun iş- kü bu suretle polisin vazifesini işkâl e) daki sofuya dikkat etse, onun abdesti çok kabul! sonuna kadar put gibi dinled! ve sadece bütün bir gece, hoşuna gidebilmek için bir sürü şey düşündüğü bu yabancıya lenmesine meydan vermiş oluruz. Ashıcı'ar Aşkıcılar tetik ve çok kurnaz olan hit» şaşkın şaşkın bak:ı, durdu, ——< YARINKİ NÜSHAMIZDA; Gözyaşları Yuzan: Muazzez Tahsin Berkand isızlardır. Askıcılar, hiç eşkâl vermemek kaygusile hareket ederier, Meselâ, bir dükkâneı bir iş zımrımda bir an için ol- isun, diğer bir yete, bir komşusuna, para bozdurmak veya bir şey söylemek mak- sedile gidebilir. Böyle fırsatları kollıyan, gözliyen askıcılar, derhal içeri girerler. Kaş ile göz arasında adamcağızır. duvara asılı bulunan ceketini salia sırt edip cad- deyi tutarlar. Yahud, uzun hir tren yolculuğunda, si- caktan bunalmış, ceketinizi okompartı- Nöbetçi eczaneler Bu gece möbetei olan eczaneler şanla. dır: İstanbul cihetindektler: Aksi nız olarak kaldığınızı ve bir ara da şeker- lemeye başladığınızı gören askıcılar bu fırsatı kaçırmazlar, gözlerinizi açtığınız zaman yalnız yelek ile kaldığının görür- sünüz. Veya, tren bir istasyona gelmiş, size de hararet basmıştır. Vagondan uza» nıp, oradaki satıcılardan birini çağırır. pazarlığa başlarsınız. Işte. bu meşgale a- pında kompartıman kapısı açık kalmış bulunabilir, yahad yavaşça (o açıverirler. Arkanıza döndüğünüz zaman ceketinizin yerinde yeller estiğini görürseniz. “hiç hayret etmeyin! Hattâ, yaz günleri, açık bir pencere ö- hünde uyumuş bulunabilirsiniz. Bu fır- satı ganimet bilen askıcılar da yok de- gildir. Bilhassa kadınlarımız, el ef), Alemdr- Beyandda (Cemi), Samatya CErofiion), Eminönünde — Gdebmed. Kâzım), Eyöbde (iikmet Atlamaz), Pe - nerde (Kınliyadi), Şehremininde (Ham - di), Şezadebasında (İ. Hakkı), Kara - gümrükte (Arin, Küçükpazarda (Veca- ti Ahmedi, Bürköyünde (Merkez). Beyoğlu eihetindekller: Tünolbaşında (Matkoviç), Yüksekkal- dırımda (Vingopulo), . Galatada (Mer - kez), Takümez (Kemal, Rebul, Şişlide (Pertev). Besiktarta (AH Rim), Boğaziçi, Kadıköy ve Adalar#akiler: Üsküdarda (İmrabor), Sariyerde (A - saf, Kadıköyünde (Moda, Merkez), Bü- yükadada (Ifalki, Heybelide (Halk). (Ah - çantalarını gitti. En sonra, bir bez yırtılır gibi, biri — Çünkü öyle lâzım... karga acı acı gakladı. — Sebeb? Gayriihtiyari ürperdim ve bir müd.| — Sebeb, iki ailenin arasındaki uçu- dettir benden uzak duran Sühey'lâ, kor- |rum... kusundan göğsüme kadar sokuldu. — Aileyi karıştırma. biz yalnız Si Korklun mu? kendimizi düşünelim. m. : ha vi il al : ” Kollarını, iryerek, boynuma dele | azra Bir ere sen benimle evlenir k sen beni ele geçirmek isteyip de geçi- remiyenlerin hepsi birden kuduracak- lar. Başta enisten olmak üzere! Sonra. daha söyliyeyim mi?, sonra o Muam- dı: —- Evet,. bu karganın sesi... Yüzüne eğildim, Şimdi sesim, bir mahzenden çıkarken sağılaşan sesler gibi bana bile derinden ve boğuk bo- öğ ii gr i .İ — Nasıl?, O alçak ha?.. Ananla mü- — Sözüme cevab vermedin? Bekli-| esebeti yetmiyormuş gibi... yorum, cevab versene, Süheylâ! Şim- di niçin ananın hükmüne boyun eği - yorsun? Sen ki e hükmün altından kur- tulmak istiyordun, yalnız baban sağ- ken onu bırakamıyacağını ge Ee - rüyordun... Ey. şimdi? i ise o bed- i bahtı denlük. il Zi bu zalim |onu görmüştün o gün?. Fakat o akşam anan kaldı. Seni evlendirecekmiş! Ki- birdenbire babanın hastalanması ve ar. minle evlendirecekmiş seni bakayım?. kasından ertesi gün ölümü, benim s8- Ya sen?. Sen de demek onun bu arzu »|nâ bunu haber vermeme imkân birak. mu yapacaksm, ben bırakacıksın | mamıştı. O acı içinde bunu sana söyli- öyle mi?, Peki, niçin?. Hani beni sevi- | memiştim. yordun?. yemin ediyordun bana? — Söylesen de farla bir şey öğrene- © — Gene de seviyorum, Tuğrul.. seni| cek değilmişim ki... Muammer ihti » ömrümün sonuna kadar seveceğim. mal ne zamandır bizi kollayormuş! Artık beynim durmuştu. Hiç bir şey | Yalnız görmekle da kalmamış, bunu anlamıyordum. başkalarına da söylemiş. bilhassa ana- — O hâlde. ne demek istiyorsun?/ma... Bu muamma nasıl muammadır? Hem| — Ah namussuz! Ne zaman söylemiş beni seviyorsun. hem de.., bunu? > — Hem de başkasile evlenmeğe ka-| — Anama mı?. Dün!... Bize gelmiş rar verdim.. evet.. öyle... ti. Ben odamda iken söylemiş! Ben ya” — Peki amma, niçin, Süheylâ?, Ni.İnıma çıkmamıştım.. çünkü ne zamandır çin deceksin? — Biliyorum.. anlatma orasını... İş- te o, son defa apartımana geldiğim gün kapıdan çıkarken beni görmüştü. karşı apartımanın penceresinden... — Yaa?. Demek benim gibi sen de dan enteresandır. Çünkü, ibadethaneye giden bir şahıs, sirket ile dua mefhum- larını bir araya getiremez. Binaenaleyh, aklına da hiçbir şeyden şüphe etmek gel- mez. Eğer, namaza da b'raz gecikmiş ise, gönül rahatlığı ile ceketini çıkarır, ab- dest alacağı musluğun yanına, şadırvanm bulunan oOçiviye a- sar. İşte bu sırada çok sofu görünmesini ilen ve güya dualar okuyan hırsız. a- damcağızın Yanına gelir ve o da abdesi almağa başlar. Saf zat, bu sırada yanın- yanlış aldığını, bir kolunun musluğun altında olmakla beraber, diğer kolunun kendi ceketinin ceblerine doğru gittiğini görür. Yahud, hırsızm bir eli, kend! aya- ini yıkarken, diğer eli iskele, alabanda dolaşmaktadır. Mus'ukçular, diğer bir şekilde de hır sizlik yapmasını bilmez değillerdir. «Ne. zefet, imandan gelir: sözü meşhurdur. İste, bu kaideye uymıyar bir mahzuru #leri sürerler, herhangi bir yerinizdeki kiri bahane ederler: «— Beybaba, arkan pislenmiş. gibiler- den size yardım etmek çaresim bulurlar, Bu arada arkanızın mevhum kiri temizle. Dir amma, cüzdan da gitmiş olur. Siz, her mandaki çiviye takrışsınızdır. Sizin, ya). | 9#Yden habersiz, namaz dönüşü çarşıya, pazara uğrarsanız, o zaman feryadı ve- rirsiniz... ? (Arkas var) HALK OPERET Buakyam 9 da ESKİ HAMAM ESKİ TAS 3 perde Pek yakındı ““Juliya Joa,, yeni ve büyük Bale Heyeti ine öösinenizemesizerasesememesresınen TURAN Tiyatrosu Ba akşam Holk secesi Etağral Sai Tek ve arkadaşları SÜT voedyil 3 P, Losalar 108 her yer paradi 10 kernş öeearasmesanm eman 00 sea sEA AAA, — Ya başkalarına da söylediğini ne reden biliyorsun? — Dinle, sırasile anlatacağım. Dün Muammer gittikten sonra annem bana seslendi, Yanına indiğim zaman, bak. tım ki kaşları çatılmış, adetâ hırsından beni boğscak gibi dik dik yüzüme ba- kiyor!, « «Ne var?» diye sordum. - «Ne olacak? diye haykırdı. Sana zengin bir koca buldum diye öğünürken başıma işler açmışsın's Bu sefer ben isyan ettim: — «Zengin kocayı yeni işitiyo- rum, dedim, fakat senin başma ne iş acmışım, onu söyle!'?» o zaman anlattı, Muammerin İkimizi nasıl on dakika ara ile Beyvoğlundaki apartımandan çı « karken gördüğünü... Hem bu alçak oğlan bununla da kalmamış, bizim o apartımanda sık sık buluştuğumuzu da öğrenmiş! — Anlasıldı, dedim, bunu da o alcak Yapıcıdan öğrenmiştir. Demek herif iki taraftan bahsiş almış! Fakat bütün bunların sonunda ahhene ne cevab verdin? — Anneme hiç cevab vermedim. Yalnız hiddetle çıkıp İskeleye indim. Fakat orada da tanıdığım bir kaç kız yanıma sokuldular. Bir tanesi; — «Ma. sallah, Sühevlâ, dedi, bizden saklarsın ha...» Hayretlee — «Neyi?» diye sor « dum. — «Ressam Tuğrulla münasebe. tini!...3 -— «Yalan, dedim, size bunu kim söyledi?» — «Kim söyliyecek. Muammer herkese anlatmış! dedi. Za- ten ne zaman Adaya gelse muhakkak gizli sevdalardan bir ikisini ondan ha- hem kendini, hem beni bedbaht e-Jonu görmek istemiyordum.. nefret €di-|ber alıriz...» yordum ondan. (Arkas var)