Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
Garib bır âlem içinde Diy mle%i j ÂAhlâk mecburiyetini lâ- mmdg edemediğim için, vicda - m%md Ziyade, Âyşe teyzenin geliver- P — Gözüen Forkuyordum. . Serey birdenbire önümdeki ten- hüşle 5; işt. Ayni meş'um düşü- — Sanki, €n şu kelimeler geçti: ’dg:ğnez v tencere parayâ tebdil lâşp M , kulaklarım uğulda- BA;&,_' kâür şeytan koluma gir- 'üî'ükmy hayatımın — ilk günahına, H&yatımm " türiü t: meş'um dakikalarını uın Mam, %d kah bir hasta gibi, ağır ağır ye- .q'yi iki $ Önumdekı bakır ten- ;'îk bul ""lflndan kavradım. Kapısı mutiaga girdim, Raftan rdim_ Tenceredeki pilâvı lttım_ Orada duran bir Tencemyı sımsıkı buna ; Sohak ka âîîmîn Börünürde olup olmadığfını kâpı b Sİn iki tarafa baktım. Ondan an fırladım. M 'LİĞİ HİÇ BİR ŞEYLE ' KORKUNÇ B tenen ohdb:î, aöcıya in tencerıesum, 'Tophane- YA otuz beş kuruşa sattım. 4| _?:::n:nn' teyzemin evini aramıya N ba bula ilk geldiğimiz günler, sık t'ndahs' Beçen (Tarlabaşı) ismi ak - hltı% ŞİR Fakat bundan, başka ' “’vâokak ismi ve ne de tey- ü dk ş'l l'tl!ık k!l"—!nneava kadar, an- Yeng Ça nı bulabildi "'îlam.ı ll bir binanın alt'katında, nlîuıu b İş tinde geçirdim. Memnun S€EY varsa, aç değildim. ka 1 '—'rkenden. Tarlabaşında- hlh :î;ıp çğkmıya başladım. N karşısında durarak & Ğa <Yo k:;"n Ancak o gün aksa- BVi 4 'Vlnî“e gözden geçirdiğim “vne.;,"’h bir kadın çıktı. İstan- S N Ne ĞÜN S Tw,dım al, bildiğim rumca ile aü i 'HYOI'ınn. e Hang'l teyzeni?,. B Adınh annemm teyzesini, Ka R he’ *ırk" İN eçi İ | k,:na"m. Seki birer Mezar taşı gibi iki | âün.,_ "“1! olan dişlerini gös- BSU kahkaha attı: v % t'uha amma hayırlı ve - *Bymjn adını bile bil- k. hağmıı “hnh " alay etm ben & hake ekte hakh idi. Maa- ’hndn“ğm aksız değildim. % "hldı :ıyîîn“:n amma.. tey- '!hıı f geı diğimiz zaman, doğ- İm onda,ı Miştik, Bir iki gece kal- Son tevzemı gome < i _â' daha fazla söylememe emen merdiven i yu Tiya seslenmiye| rev YA El’ranya topuki “EVab ;elîr terlik sesi * Merg | tedkir Ğ inen ve i ki benim Tpi büvük bir kayıd- Eedu.ek: çok küçük-) Hemen merdiven başına koşa rak yukarıya seslenmeğe başladı — Kimsin sen?, Tanıyamadım. Dedi... Asıl garibi şurasıdır ki, ver- diğim kısa izahat üzerine: — Yaa?,. Bizim Maryanın oğlu ha... Ne kadar büyümüşsün, gel bakalım içeri... Diye, benim gösterdiğim coşkun sa- mimiyete karşı soğuk bir eda ile mu- kabele gösterdi. Kapıdan içeri ayağımı atar atmaz, her şey bana annemi ve buraya geldi- ğimiz günleri hatırlattı. O günlerden bugüne kadar, hiç bir şey. değişmemişti. Girdiğimiz odanın köşesinde, önünde kandil yanan mu - kaddes tasvir bile yerinde idi. — Sen burada na arıyorsun?. Teyzemin, biraz sertce bir lisanla sorduğu bu sual, beni derhal eski ha- yal ve hetıralardan ayırarak, hakikatle karşı karşıya getirdi. — Sorma, teyze... Diye, söze başladım. Ve, başından sonuna kadar bütün maceramı anlat - tım, Çok iyi hatırlıyorum ki; teyzem yal- nız beni dinlemekle iktifa etmiyordu. Ayni zamanda her halimi, her hareke- timi, her tavrımı ayrı ayrı gözden ge - çiriyordu. Sözlerimi bitirdiğim zaman, bir kaç dakika dalgın dalgın düşündükten son- Ta sordu: — Pek iyi.. şimdi ne yapmak istiyaor- sun? — AÂAÂnneme gitmek istiyorum. — E.. annene gidip de ne yapacak - sın? Teyzem, gene sustu. dalgın düşünüyordu. Gene dalgın (Arkası var) Türkiye radyo difüzvon postaları Ankara radyosu DALGA UZUNT U1 1599 m. — 183 Kes. 190 Kw. T.A.G. 19,74 in. 15195 Kos. 20 Kw.” T.AP. 31,70 m. 9465 Kos. 20 Kw, SALI 17-1-39 1230 Müzik (kücük orkestra - Şef: Necib Aşkın). 1 — A. Rubinstein - Kostümlü balo sültinden - başlangıç, 2 — A. Rubinsteln - Kostümlü balo süitinden Napoli balıkçıla - ri. 3 — Rio Gebhardt - Romans - viyolon - sel ve orkestra iİcin - 4 — J. Strauss Seh - || midt - İnciler - vals - 13,00 Saat, ajans, me- teoroloji haberleri - 1310 Müzik (küçük or- kestranın devamt). © — Leopold - Yeni dün- yanın eski sarkıları. 7 — F. Köniğshofer - Tirol entermezzosu., 8 — İtalo Azzoni - Me - lodi. 9 — Gerhard Winkler - Kemanın aşk şarkısı - 10 — Beethoven - Skoçya havala - Yi - 13,40 - 14 Türk müziği - PI - 18,30 Prog- ram - 18,25 Türk müziği (fasıl heyeti - Mu- hayyer faslı) - 19,20 Saat, ajans, meteoro - loji haberleri, ziraat borsası — (fiat) - 19,30 Türk müziği (muhtelif oyun havaları). 1— Aç kapı oyün havası. 2 — Bartın oyun ha- vası. 3 — Genç Ösman oyun havası. 4 — A- nadolu öyün havası. 5 — Ödemiş Zeybeği. 6 — Balıkesir zeybeğli 7 — İzmir Kordon zey- beği. Calanlar: 8. . Yaver Ataman, Vecihe, C. Kozan, C. CÇağflar, H. Gür, - 20,00 Konuş - mâ (Huükuk ilmini yayma kurumu) - 20,15 Türk müziği (şarkılar) 1 — Hüseyni Peş - rev; 2 — Nahmi Hüseyni şarkı - Aceb na - İzende şuhu. 3 — Suphi Ziya Hüseyni şarkı - Feryad ediyor bir gül. & — Rahmi - Muhay- yer şarkı Serapa hüsnü ansın. 5 — Reşad H- rer - Koman taksimi, 8 — Mustafa Çavuş - Hisar puselik şarkı, Bu çeşmimden gitmez aşkın havali. 7 — Hacı Arif Bey - Hicaz tür- | kü - Aman dağlar canım. 8 — Halk türkü- sü - Bülbül taşta ne gezer. 9 — Salâhaddin |Kaynak - Nihavend şarkı - Kirpiklerinin 11 — Eviç türkü - Atladım bahçene girdim. Okuyanlar' Muzaffer İlkar, 8. Tokay, Ça - lanlar: Vecihe, C. Kozan, R. Erer. R. Kam - .| 21,00 Konuşma (Türkiye postası) - 21,15 Sa- at, esham, tahvilât, kambiyo - nukud bor- sası (flat). - 21,380 Müzik (radyo örkestra - sı - Şef: Hasan Ferid Alnar) - 1 — L. Van Beethovon: 38 üncü Leonore üvertür. 2 — L. Van Besthoven: 6 necı senfoni famajör (pas toral). - 22,30 Müzik konuşmaları (folklor)- 28,45 - 24 Bon ajans haberleri ve yarınki program., i köbeltci €czaneler î ———EEL Bu gece nöbetçi olan eczaneler şunlar- dır: İstanbul cihetindekiler: Aksarayda: (Sarım), Alemdarda: ri Asım), Beyazıdda: da: (Brofilos), Eminönünde; (Salih Ne- cati), Eyübde: (Arif Beşir), Fenerde: (Vitali), Şehremininde: (Nazım), Şehza- debaşında: (Hamdi), Karagümrükte : (Kemal', Küçükpazarda: (Yargdi), Ba- | kirköyünde: (Hilâl). Beyofğlu cihetindekiler: İstiklâl caddesinde: (Dellasuda), Ga - latada: (RHüseyin Hüsnü), Taksimde : (Limonciyan), Pangaltıda: (Nargileci - yan), Beşiktasfta: (Ali Rıza), Boğaziçi, Kadıköy ve Adalardakiler: Üsküdarda: (Ömer Kenan), Sarıyerde: (Sır- (Belkis), Samatya- (Nuri), Kadıkövyünde: (Saadet, Osman Hulüsi), Büyükadada: (Halk), Heybeli-- de: (Halk). '3a /» AD Son Posta Yerebatan, Çatalçeşme. sokak, 25 Yevmi, Siyasi, Havadis ve Halk gazetesi İSTANBUL Gazetemizde çıkan yazı ve resimlerin bütün — hakları mahfuz ve gazetemize aiddir. ——eocccce—— ABONE FİATLARI Abone bedeli peşindir. A dreş değiştirmek 25 kuruştur, ——trrea—— Gelen evrak geri verilmez. llânlardan mes'uliyet alınmaz. Cevab için mektublara 10 kuruşluk Pul ilâvesi lâzımdır. * Posta kutusu : 741 İstanbul * Telgraf : Son Posta Telefon : 20203 _ # REr e < TT © Son Paosta'nın tefrikası: 4 Baron de Tott’un hatıralar Tercüme eden ; | HUÇ“C*M"I - ır-g—'şgyg YAT YA W'ı. ...unı'mm—:—ıımmw TİNE YA—'-' Eserin mukaddemesı (Baron de Tott, 18 inai asırda Fransız sefaret heyeti ile İstanbula ve Türkiyeye gönderilmiş, 23 sene kalarak bir ecnebi mütehassısı sıfatile hizmette bulunmuş- tur, Türk dostu addedilemez. Bizden bahsettiği zaman cahil, müteassıb, bar- bar kelimelerini kulllanmayı üdet edin- miştir. Milletimizin bütün dünyaca ta - nınmış Mmeziyetlerini inkâr eder. Baron de Tott'un eseri bu nahiseye mukabil 18 inci asırdaki yaşayışımızı, â- detlerimizi anlatmak bakımından şayanı dikkattir. Kemale ermiş, nefsin2a itimal besliyen bir milletin kendi hakkında söy- lenen her şeyi öğrenmekten çekinmiye - ceği mülâhazasile koymağa karar verdi- ğimiz eserin mukaddemesini neşre baş - ladık. Bugün de mukaddemeye devam ediyoruz.)| Namahrem denilen diğer bir kanun |bütüğa ermiş kızlara ve kadınlara koca- larının gayri bir erkeğe yüzlerini açık olarak göstermeyi meneder. Bu kanun şüphesiz ki muhabbet sevkile izdivaçlara müsaid değildir. Binaenaleyh, bir Türk kemşusunun kızını yahud du! zevcesini tanımadan alır. Kendi zevcelerinin ya- hud mütevassıt kadınların sözleri üzeri- ne kararını vermekten başka bir şey yapamaz. Namahrem kanununa iş gören halk kadınlarından ziyade bir şey yapmayıp evde oturan müreffeh sınıfa mensub ka- dınların hakkile riayet edebilecekleri a- zacık düşünülünce takdir edilir. Binaen- aleyh parasızlık yüzünden çok kadın a- lamıyvan bir esnaf kadın intihab ederken bazan gözlerinden istifade edebilir. Felâketin daima tamir edici bir tarafı İvardır. Yalnız saadetin suiistimali bun- dan mahrum kalır. Kadınların taaddüldü işte bu cümle- dendir. İnsanı mühim masraflara mecbur eder. Buna karqı koyabilecek adam kim- dir? Ticaretle meşgul olanlar ve biriktir- dikleri paralarla zengin olup çok müdeb- deb yaşıyan kimseler arasına sokulma- maları 1âzım gelenler müstesna olmak üzere, Türkler ancak memuriyet tarikile refah ve servet sahibi olurlar; Bu man- sıbları da ayvni suretle yükselmiş olan |büyüklerin lütfü sayesinde elde ederler. Servetleri hırs ve tama sevkile biriktir- dikleri, korku yüzünden gömdükleri, lüks hasebile israf ettikleri, zuhurat tak- dirinde tazeledikleri sermayelerden iba- rettir. Vaziyetlerinin meşkük bulunması onları bir an evvel para sahibi olmağa ve ele geçirdiklerini israf etmeğe sevkey- ler. Türkler evlâdlarına nadiren büyük servet hırakırlar, Taksime kifavet ede- cek kadar büyük servetler hükümdarın hırs ve tamahinı tahrike de kâfi gelir. Bunların iktisab tarzlarında onları ele geçirmek için kifayet edecek bahaneler | bulur. n Binaenaleyh, umumiyetle, bir Türk biraz mühim bir harem dairesi besleme- ğe ancak hâmisinin lütfü sayesinde nü- fuz ve ehemmiyeti yüksek bit memuri- yete geçtiği takdirde kadir olur. Memu- riyetinin sotoritesini sulistimal ettiği nis- bette kâr eder. O zarmana kadar, ayni hırsıcah dolayı- sile ayni efendiye kapılanan, yalnız er- kekler arasında yaşamağa mecbur kalan, ||ihtiraslarının coşkunluğuna kapılıp gi- den, kadıniardan ayrı kalan, onların ya- kanında bulunmalarından coşan kimse | tablate mağlüb olacak ise ondan inhiraf etmkten başka bir şey yapamaz. Evlenmeden ele geçirilemiyen, evlen- meden evvel tanınmalarına imkân olmı- yan Türk kadınları da yalnız kendi ara- larında yaşamağa mecburdurlar. Terbi- yeleri ne olmak iktiza eder? Refah ve servet içinde doğmuşlarsa, ya meşru bir kadının kızidırlar, yahud bir an için göz- de bir cariyenin kızıdırlar. Erkek ve kız kardeşleri muhtelif annelerden doğmuş olabilirler. Bu anneler evdeki diğer ca- riyelerden farklı değildirler. Kadınlar birbirlerine karşı duydukları hislerden başka bir hisle mülhem değildirler; oku- yup yazma hemen hiç bilmezler, Kur'an- dan başka bir şey okumazlar, Sıcak bu- bütün mahzurlarına maruzdurlar. Bu hamam sık sık tekerrür ettiği için cildin taraveti bozulur. Daha bülüğa ermeden vüecudlerinin letafeti bozulur. Kibir ve guürür sevkile atıldırlar. Efendiye hoş görünmek için gözlerinin önünde müra- caat edilen vasıtaların beyhuceliği lile izzetinefisleri kırılır. Kendileri de ayni mukadderata namzeddirler. Daha fazla bir şeye muvaffakiyet ümidleri yoktur, Bu türlü kadınlar kendilerini alacak bir erkeğin hayatına ne zevk verebilirler? Bu erkek kendi saadetini temin için ön- lara ümid bina etmemiştir. Acaba erkek intihaba hakkı olduğu cariyelerini ço « ğaltmanın muhassenatını doğru hesab etmiş midir? Bu cariyelerden istediği ile hiçbir merasime muhtaç olmadan evlene- bilir. Hattâ onları azad edebilmek gibi daha kıymetli bir hakka da maliktir, Güzellikleri o kadar meşhu> olan Gür. cü ve Çerkes cariyeler hakkında kat'i bir fikir edinmek yeri gelmiştir. İhtimalki 'Türkiyede esaret kanunlarının neler ol« duğunu tayin etmek daha ziyade ehem- miyeti haizdir. Erkekler bu hususta çok suçludurlar. Mühim ve esassız bir fikir onların kötülüklerini artırması da ayın bahis. Gerek Türkler, gerek Rumlar, Erme- niler, hattâ Yahudiler hiçbir tabit esare«- te tâbi değildirler. Sultanın ıstibdadı, bir kiz hükümdarına ne kadar büyük bir ih- tiras telkin ederse etsin, o kızı zorla ge« çirmesine imkân temin edemez. Rum kâa- nı Praxitelle'lere model hizmetini gör- müş şekiller arzetmekle beraber Türk tarihi simdiye kadar böyle bir kızın şul: tan tarafından gasbedilmesi gibi bır vah« şet eseri kaydetmemiştir. Gürcüstan ile Çerkesistan da doğrudan diğruya sultanın hükmü altında bulunan sair vilâyetler gibi (1) esaret usulüne tâ- b. değildirler. Fakat harb hukuku orada tabii hukukun yerine, kaim olmuştur, Türklere yeni «Servie» de Tatarlar hant tarafından alınan yirmi bin kadar esir temin oetti. Sonra, sulh aktedilince bun: lar Ruslara kısmen iade olunmuştur. Bv sefere kumanda eden Krim-Gray, daha Jevvel, ayni hukuka tevfikan, Moldavya- yı tahrib etmiş, padişahın hükümranlık hakkına hiç ehemmiyet vermemişti. Tün kiyeâe kabul olunmuş harb hükuküuna nazaran isyan eden bir vilâyet yağma ©. lunur ve ahalisi köle haline sokulur. İşte bütün Asyanın âmme hukuku budur. Bu kadar müthiş prensipler dairesindedir ki dünvanın yarısı idare olunuyor ve Gürcüstan ile Çerkesistan İstanbul esir pazarlarına meta yetiştiriyor (2). Leski Tatarlarının akınları daimi su: rette eşirler temin etmektedir. Bu Ta tarlar Hazardenizi ile Karadeniz arasın- da, Gürcüstan ile Çerkesistan arasında bir mevkide birleşmişlerdir. Bu iki vilâ- yet ahalisi ile daima harb halindedirler Oralardan aldıkları esirleri Karadenizin şark kıyılarına naklederek Türk tacirle- rine satarlar. Bu tacirler muayyen miyv- simlerde deniz tarikile oraya giderler. Bu sahil ahalisi civar köylerden esirler ala- rak onlarla ticaret ederler. Bazı kere ana ve babalarm çocuklarını sattıkları da te. min ediliyor. Arz derecesi dolayısile değil de dağla« rı hasebile pek soğuk olan bir memleket, çocuklarını satacak derecede sefil, bun- ları kendi ellerinden çıkaracak derezede fena idare edilir, ecnebi yağmalarına karşı koyamıyacak kadar âciz bir kavim oralarda hiçbir terbiye, hiçbir tahsil ve maarif bulunmadığını ifade eder, güzel, liğine itina edilecek, zarif surette yetişti. rilecek yegâne esirler çocuklardır demek oluyor. Artık tacirin tamahı ve hasisliği bu işle meşgul olacaktır. Hoşa gidecek bazı meziyetlerle esirin kıymetini - artır- mağa o çÇalışacaktır. Meselâ çalpare ile (Devamı 14 ncü sayfada) (1) Gürcüstan Türkiyeden ziyade İrana tâbidir. Fakat Prens Höracllusş hükümdarı- nıin Mmoemalikini tahrib eden şurişlerden iş. tifade ederek bir nevi istiklâl kazanmıştır. (21 Güzel Gürcü ve Çerkes cariyeleri hak- kında beslenen fikir dolayısile Türkiyede biraz güzel olan bütün cariyeler mutlaka Gürcü ve Çerkes olduğu zannediliyor. Fakat bu onların hepsinin mutlaka güzel olmaları- har hamamlarında mecburi terlemenin nı icab etmez.