“Son Pesta,, HAYA Gecenin siyah tengine bürünen Toros- lar karanlık bir kütle halinde tren yolü- hun iki yanını kuşatmışlardı. Parlak yık dızlarile bu kimsesiz gece dağların üra- #ında heybetli ve heybetli olduğu kadar da korkunç. Arada sırada uzaklarda görünüp kaybolan ışıklardan msada her şey karanlığın koynunda gömülüydüler sanki... Vagonlar sallanarak durdular, Bir is. tasyon... Bülend kompartıman pencere- sönden başını uzattı. Bu vahşi tabiat par- çasının vrlesında insanlara raslamak f çinde öyle garib duygular uyandırmıştı ki... İstasyon memurunun elindeki #fene- rin bulanık camlarından süzülen ışıkta birkaç köylü seçilebiliyordu. Bu kıpırtı) sız süküt içinde kampananın sesi duynl- du ve tren nasıl bir anda buraya ses ve hayat getirdiyse gene öyle bir anda bu insanlari dağların yalnızlığını terkede- rek uzaklaştı. Bülend gözleri sigarasının dumanla- rinda dalgın duruyordu. Karşısında ota-| Tan genç adam arada sırada saatine bak- makta idi. — Arlık yaklaşıyoruz Bülend Bey. Bülend yol arkadaşına lâkayid bir ta- varla baktı; — Öyle mi? — Üç dör: saat var. Evet yaklışıyorlardı. Fakat nereye? ve bunun Bülend için ne ehemmiyeti vardı? Onun bundan sonraki hayatı nerede ve nasıl olursa olsun ayni ıztırab ve yalnız. lıkla dolu değil miydi? Evlenmek üzere iken nişanlısı tarafın- dan terkedilen genç adam bir ay içinde adeta ihtiyarlamıştı. Siyah parlak saçla- ranın serasında beyaz teller ışıldıyordu. — İşte şehir görünüyor bakın!.. Bülend başını pencereye döndürdü. U- zakta dümdüz bir ovaya yayılmış olan göhrin ışıkları göz kırpıştırıyordu. Ömrü- nün birkaç senesini geçireceği bu top- raklara yarı bir uyku içinde bakıyordu. Garın lâmbaları altında tektük dola» şanlar vardı. Bülend yabancı bakışlarla onları süzüyordu. İçinde şimdiye kadar farkına varamadığı bir yerin sızladığını duymuştu. Şu dakikada bu şehirde ne kadar yalnız ve kimsesiz olduğunu içten hissediyordu. — Ağabey. Adeta çılgın gibi döndü. Kapıdan hız- la giren genç kızın yol arkadaşı Keraale doğru yürüdüğünü görmüştü. — Ağabey. — Kardesim. İkisi de gözlerinde kavuşmanın verdi. Bi sevinç yaşlarile kucaklaştılar. Kemal: Son Postanın edehi romanı: 29 Aşıklar yolunu yolcuları nın Hikâyesi TTAN BiR SAYFA EE MANALA SAR Bm namı, Vaaz: İzci Özkurt mma — Annem, babam neredeler, diye sor-İdetli hir yakınlık duymasına mâni teşkil du, dam Bülende elini uzatte ha ısmarladık Bülend Bey, ta- nıştığımıza memnun oldum. Görüşelim. AAdres'mi verdim. Bize buyurun. — Haybay rahatsız ederim. Göksel demindenberi varlığından bile haberdar olmadığı Bülendi tetkik edi- yordu, Bu saçları kırlaşmış vakur çehre ilk nazarda onda derin bir hürmet hissi uyandırmıştı. İki kardeş sevinç içinde çıktılar. Bü- Jehd onların arkasından dakikalarca göz- leri bir poktaya dikili kalmıştı. Elinde ük çantası omuzları düşük bir halde bü yabancı şehre ilk adımını atıyordu. Genç Derin, rütubetli sonbahar gecesinin parlak mehtabı uzun, sonsuz düzlükleri ade'n gündüz gibi aydınlatıyordu. Gök- £el kolları pencereriin kenarına dayalı çenesini avuçları içine almış bir halde düşünceye dalmıştı. Genç kız gözleri u- zaklarda bu yabancı erkeğin hayaline ta- kıh mrıldendi: Evet Bülend ne garib adamdı, Onda hayatından bıkmış ihtiy a bir ins san hall verdı, Bakışları hiçbir şevin Üs. tünde glâka ile dolaşmıyor, hiçbir hâdise İhiçbir söz onu gömüldüğü meçhulsâlem- den çıkaramıyordu. Bu acaba nası! bir| | emdi? Göksel kendi kendine uzün uzun düşündü. Birkaç aydır onu tanıdığı hal- d3 bu musmmayı halledememişti. Uzaklarda kesik tren düdükleri duyu- Tüyordu. Bu düdükler genç kızın içinde da'ma ince bir hasret sızısı uyandırırdı. Bu sesler ona kilometrelerce uzakta olan doğduğu ve büyüdüğü şehri hatırlatıyor. du. Ayın gümüşi ışıkları altında pırt! pı-| rıl partiyar şirin kıyılarile bu uzak şehe! rin hayali şimdi onu daha derin bir ıztı- raba sürüklemişti, Acaba Bülend de sy- rıldığı bu diyarı ve oradaki ailesini mi düşünüyordu? Fakat hayır! Onda hava- tın acılarına bile lâkayd görünen ruhsız bir insan çehresi vardı, Onu hu kadar ruhsuz ve isteksiz yapan kim bilir ha-| yatın hangi aksi tesadüfü, kaderin hangi istihzasıydı? Günler geçtikçe Bülend artık bu aile- nin adeta bir ferdi olmuştu. Kemal bu- raya Bülend gibi yeni gelmişt', herkese yabancı olduğundan Bülendle çabuk sa- mimi oldular. * 'Ekseri akşamlar bu 4 kişilik aile sofra. sında unun da yeri vardı, Genç adamın mubitine karşı lâkaydisi bu afleya şid. Bunları nasıl konuştuğumuz, bilhasra! onun bana bu itirafları nasıl yaptığına! nayet desenize! Yazan: Halid Fahri Ozansoy — Kaza mı Hangi kaza?.. Şuna ci- SON Post. edemiyordu. Yaşadığını ve etrafında ya- — Dışardalar, haydi ağabey çıkalım. | şıyan, duyen bir insan kalabalığı bulun- duğunu ancak o evin şu küçük salonun- da hisseder gibi oluyordu. Gecelerini dol- duran basit ve kısa neş'e saatleri uyuşuk hayatının yegâne renkli anlarıydı. Hattâ çehresi o mağmum halini kaybetmiş de- »'lebilirdi. Göksel ondaki'değişiklikleri adım adım takib ediyörve bu siyah gözlerde beli- ren her hayat pırıltısı onun içine damla damla sevinç kalıyordu. Bir akşam yemekte Bülende yeni bir havadis verdiler: Kemalin nişanlısı iki gün sonra burada olacak. Göksel sade bi: çocuk meşesi içinde: — O gün sabahtan bize gelirsiniz; hep beraber gezeriz değil mi Bülend Bey, di- yordu. Genç adam aylardanberi unuttuğu bir tarzda gülümsedi. Gözleri hayre: ve haz- la genç kızım çehresine talılı kalmıştı. Bu gözlerğe iğrendiği o yalancı pırtltıla» | cın gayri tabii bakışların izleri yoktu. Bu | gözlerde berrak bir ruhun tertemiz kı- muldanışları tltriyordu. Hayattan ve in- sanlardan vefret eden Büleni < şimdiye kadar tanımadığı bu lekesiz safiye: ve sa- İmimiyet karşısında şaşkın ve mütereddid susmuştu. Gükse! cevab bekliyordu: — Geleceksiniz değil mi? — 'Tabit... Fakat acaba benim gelişim sıkmasın. — A... Niçin hiç öyle şey olur mu? Kemal atıldı: — Gelmezsen darılırız Bülend. misarırinizi — Kemi Güksel güneşe karşı gelen gözler'ni kı: sarak çevab verdi: — Şimâi gelir, istasyona gittiler, — Siz niçin gitmediniz? — Geleceğinizi biliyordum. sizi bekle. idim. yengöniz sikm size darılmasın? —- Hayır zannetmem. İkisi beraber salona doğru ierliyorlar. dı vüzuhla görüyordu. Önünde yürüyen bu İnce vücud onu hayatının bi neş'e ve saadetini fazlas'le iade edebilirdi: «Aca ba diye düşündü, buna razı olur muh ek. bunu emin olabilirsin. diye haykı- ran bir ses vardı. — Teşekkür ederim. Fakat müstakbel | Bülend bügün duygularını derin bir| İ Gözleri genç kızı korkutan bir donukluk- İçinde şiddetli bir ümidle: «Kabul ede.! Salona girdiler. Bülend olduğu yerde muhlı kalmıştı. Bakışları “Bulatuyordu. Eu wriyerek köşedeki bir resmi işaret Bu ısrar, bu azim karşısında: * Pel demeğe mecbur ka $ önce oturunuz! k ir müddet sustu, sonra ki duvera dalarak: buçuk yaş büyüğü! Sağ olsaydı. şındi o Kı, şu düverdaki resmine bakı onan sekiz yaşındaki resm'. W m, Fa-f başımdaki yaralı, sakat noktamdan ev- . Sözüm ona biraz sükön ver-İlüb oluy gözleri) ovun! B'p facia kt her-defasında içimde- sziyorsumaz, | yor Simdi © perdeyi ilk defa size de aça ğu, birlcağım.. Yalnız beni dinleyin? da yirmi bir yaşını dolduracaktır. İst5 ba-| yumu t Bu, | gözlerine bukmağa cesaretim kalmamış- ebe) &. Yalnız sezi ve sözleri... Bütün bir ha- İkineikânüm 17 . | Gayrimenkul satış ilânı İstanbul Emniyet Sandığı Direktörlüğünden: Ölü Bay Mehmed Eminin sağlığında 11414 hessp No. sile Sandığımızdan dığı 5500 liraya karşı birinci derecede ipotex edip vadesinde borcun ödenmeli sinden dolayı yapılan takib üzerine 8202 No. lu kanunun 48 cı maddesinin : tufu 40 cı maddesine göre satılması icab eden Boğeziçinde Büyükdereğ: Çıt” iskelesi sokağında eski 12, 14 yeni 1. 4, 5 ve T No. lu gazinosu olan kârgir, deni kenarında bir apartımanın tamamı bir buçuk ay müddetle açık arttırmaya KO” muştur. Satış tapu sicil kaydına göre yapılmaktadır Arttırmaya girmek İl 1100 lira pey akçesi verecektir. Milli ban kalarımızdan birinin teminat mel i da kabul olunur. Birikmiş bütün vergilerle belediye resimleri ve vakıf icaresi WE taviz bedeli ve tellâliye rüsumu borçluya aiddir. Aritırma şertosmesi 16/0 tarihinden itibaren tetkik etmek istiyenlere Sandık Hukuk İşleri servisinde # çık kulundurulacaktır. Tapu sicil kaydı ve sair lüzumlu izahat ta A ve takib dosyasında vardır. Artlırmaya girm'ş olanlar, bunları tetkik ederek $$ tılığa çıkarılan gayrimenkul hakkında her şeyi öğrenmiş ad ve itiba: olunüf'Ü Birinci arttırma 9/3/9329 tarihine müsaâif Perşembe günü Cağuloğlunda yil Sandığımızda saat 14 ten 16 ya kadar yapılacaktır. Muvakkat ihale yapılabil9#” | 8i için teklif edilecek bedelin tercihan Alınması icub eden gayrimenkul mül il İsfiyeti We Sandık alacağın tamamen geçmiş olmasi şartlır, Aksi takdirde #Ü erttıranın taahhüdü baki kalmak şartile 27/3/939 tarihine müsadif Pazartesi SÜ nü ayni mahalde ve ayn; saatta'son arttırması yapılacaktır. Bu arttırmadı pi. rimenkul en çok-arttıranın üstünde bu'akılacaktır, Hakları tapu sicillerile s8 olmıyan alâkadarlar ve irtifak hakkı sahiblerinin bu haklarım ve hususile ve masarife dair iddielarını ilân tarihinden itibaren yirmi gün içinde at müsbitelerile berabor dairemize bildirmeleri lâzımdır. Bu suretle haklarını BEİ dirmemiş olanlarla hakları tapu sicillerile sabit olmıyanlar satış bedelinin kJ lâşmasından hariç kalırlar. Daha fazla malümat simak istiyenlerin 933/945 zi ya munüresile Sandığımız Hukuk İçler: servisine müracaat etmeleri lüzumu owunur, İL İRİ DİKKAT Emnyet Sandığı: Sandıktan alınan gayrimenkulü ipotek göstermek istiyen tuhmiz edilen kıymetin yarısına kâdar ikraz arak usulüne göre göstermektedir. o (388) RADYOLİN ie LA&AH, ÖĞLE ve AKŞAM ğ Her yemekten 80 rı muntazaman dişlerinizi fırçalayınız. 2 ii | — Ne garik adam! Bütün ümid ve saadetinin gözlerindeki yaş bulutu ardından diyordu ve içinde bu muammayt dememiş elmanın kızgınlığı kalbinin seilisiz ttreyişlerine karışıyordu. Bü” de kızıyordü. Ağsbeysinin nişanlısının bir Zal bu genç adamı terkeden kızdan kimse olmadığını bilseydi... eman — Bu kim, akrabanız mı? Göksel korkuyla karışık bir ii murildi — Ağabeyımin nişanlısı! Bu resmi ye- ni geldi. Bülend bir elile duvara tutunuyordu. la ona çevrildi: — Nişanlısı öyle mi? Başka hiçbir şey söyliyememişti. Bu- radan kaçmak bu resmin müstehzi ba- kışlarından kurtulmak 'stiyordu. Gökse- Yin şüşkin razürleri altında koşa koşa ev- don çıksmuşti, Genç kız bütün olanlardan bir şey anlamamış bir halde öylece durm YARINKİ NÜSHAMIZDA: Sevgilim M. inen: İbrehim Hof renin, Ben valaâ mukadderata boynumu eğmişimdir. yalniz ne ver ki bazan böy-|i: le icim daşıyor, gözlerim kararıyor ve Diyebildim. — Karımın beni aldattığını. hen birçok öşiklerla... p Yerimden fırladığımı ve gitmeği © zı-lanan bir hareketle geriye iki al tığımı hatirliyorum. Fakat o, madı, adeta tabiileşen bir sesle: -- Durun, dedi, nereye gidiyo Bır zamanlar ben de sizin gibi duramaz, evi birakıp kaçmak a >; min bana oynadığı oyuna msğ- rum, Fakat bu oyun geçici bir J $ ki eyni perdenin üstüne açılıp kapanı- Ona cevab vermiyor, karşısında boy» ükmüş duruyordum. Artık onun “ömrüm oldukça hayretler içinde kalaca-, Bunu der demez şaşırmış ve yüzüme ğım. akat her şeyi bütün vüzuhile not| bakarak susmuştu, Ben de, adetâ teş ke- edebilmem için dağınık fikirlerimi biroz| silmiştim. Fakat o, yeni bir hızla devam toplamalı, hikâyeme de bıraktığım yer- den başlamalıyım. Ah keşki e buhran geçtikten biraz sön- Ta yanından ayrılsaydım.. keşkı onu bu İtirafa şürüklemese idim.. çünkü nruhak- kak olan, onu, hiçbir yabancıya yapıla- mıyacak b'r itimadla, başkaları yanında iki yıl süren sükütunu bozmağa benim mecbur edişimdir. Yoksa içini delik deşik ederek bana hayatının faciasını bu ka- dar sçıklıkia anlatmazdı. Bunun için "kendime hayatta affedemiyeceğim bir günahım da budur. Vakıâ ona yalnız şu- nu söylemiştim: «— Hayat bu!.. İnsan ne kazalara uğri- yabilir! Gene bahtiyarsınız ki o kazadan sağ kurtulmuşsunuz. İnşallah zamanla bu fenahklarınız da geçör, gene eskisi gibi elursunuz. İşte hiç lüzumu yokken, sadece ser- semliğimden ona bu sözleri söylemiştim ve bu sözlerim onu coşturmağa kâfi gel- Müşti: etmişti: — Niçin susuyorsunuz?.. Niçin sormu- yorsunuz?.. Sorun, sorun, bu akşam size her şeyi anlatmak isterim, her şeyi... İki yıldır hiç kimseye açamadığım sırrımı... Artık o derdi içimden boşaltmadan yapa- mıyacağım. Siz olmasanız bir başkası, kim olursa olsun, bu akşam beni dinle- meli ve bir insanın ne kadar azab çeke- bileceğini öğrenmelidir! — Hayır, dedim, hayır, hiçbir şey an- latmayın Hayatınızın sırrı ne olursa ol- sun size alddir, bunu dinlemek istemem. Adeta tehd'd eden bir hareketle ye- rirden fırlayıp koltuğunun önünde dim- dik durdu: — Dinliyeceksiniz, dedi. Size, ilk gör- düğüm gün gizli bir sevgi bağlamıştım. Bana sanki oğlumsunuz gibi gelmişti. O kadar itimad vermiştiniz bana... Evet, beni herhalde dinliyeceksiniz! — Olurunuz, diye yalvardım, hem bu teessürü bırakın. yeniden fenalaşabilir. siniz, başlıyalı bir yıl olmuştu, Birdenbire bır| vat faclasını, böyle; gözlerim yarı ka- menenjite tutuldu. Öldü gitti yavrucuk!..| pahı ibatiyzdüm dinlemeli içre Ah, o ölmeseydi.. belki benim başıma bu| yordum. Dinlemek, şimdi benim için de haller gelmezdi. Yahud gelse bils bir gin| bir ihtiyaç olmuştu. Merakım, insanlığı- snasından hesab soracak bir erkek vari-| yi büsbütün yenmişti, Evet, onu dinli- vi 5 e'm ortada kalırdı. Kızıma gelince, anası | yecektim. Mademki eserini kendi yaşa- va da kendine benzetti, biç bana insalı| yp kendisi için yazan ve şimdi bana 2 e ride çecağı perdenin içinde kendisi oynıya- Sözünü kestim: 4 esk olan bu zavallı hayat aktörüne biz ge alet. Sizl o kadar... tek seyirci, bir tek dinleyici kâf geli- Ere geli deşti: ) yordü, onu sonuna kadar dinliyecektim. ürer e N iz 8) — Bakın, diye başladı. bu felâket ilk iş ısafı yol nasıl ki bu akşam 'desini rasıl bil in içindi o da Yeni harakıp gitti, Şimdi kım bilir. Önce size başlama anlatmalıyını pasıl eğleniyorlar, gülüyorlar, bense bu- Ben Naciye ile pek gençken, onu in, rada... İçini boşaltmak için hiç durmadan söy- evlenmiştim. Sanıyordüm ki o da beni Jüyordu ve benim artık onun bu acı fti- seviyor. Bilmezsiniz, o zaman şimdikin- raflarını kesmeme hiç imkân kalmamıştı, den daha ns kadar güzel, harikulâde gü — Siz ressamsınız, yani hisli adamşı.| 201 bir kadındı. Şimdi de güzeldir ya. mız. Kim bilir, belki isteseniz bir yazı| 95. Yalpız, keşki daha az güzel olsaydı... san'atkârı da olabilirdiniz. Bana kulak| Belki o zaman bu kadar şuh, bu kadar verin. bilinmez, belki günün birinde in.| hislerine mağlüb olmazdı. san ıztırabının tem modelini resmetmek) Teessürümden bir hareket yapmıştım. isterseniz benim çehremi hatırlarsınız. | O bunu bir itiraz sandı: Fakat önce çektiklerimi ve ihtimal ö- lünceye kadar daha da çekeceklerimi öğ-| beni dinleyin. Sanki bilmiyor muyum? —- Hayır, itiraz etmeyin, dedi, sade) İskanlı ile kalsa idi... Fakat ben onun kocası iken ona olğf, fımdan bunu yapamadım, siz de den evvel ihtiyarlamış hasta bır evinden artık kaçamazsınız. Rica oturun yerinize... Yerime tekrar oturdum ve zonklıyarak onu tekrar din ladım, ğ — İyte böyle, delikanlım' Nadi? gözel ve çök heves'ne mağlüb bir “5 dı. Bu iradesizlik onda marazi bi diyebilirim. Muhakkak öyledir d€“ 5 sıl ki izdivacımızın daha ilk sen 8 etrafında dolaşanlar oldu. Bily© d zsman o, bunlara hiç aldırmadı. “ey ilk çocuğumuz, hani o ölen oğlu” “ey dünyaya gelmişti ve anası onunls R biliyordu, ondan kuvvet bil g Faküt kn, ünimini yavrunun ELEĞİ zaman devam edemedi ve karım 2 yy birinde, gonradan anladım Kİ düşmanı bir gencin karşısında onun metresi oldu. Ben belki hissetmiyecektim, fakat iş | yali gi dj (arkan a