Türkiye gibi Suriyenin de gözünü dört Açması lâzımdır! Yazan: Muhittin Birgen (Bastarafı 1 inci sayjada) de protesto kararları alan Suriye, Biliyoruz ki, yeyi Hatay katarı a - tahrik edenler, iki yüzlü bir si- yenin parçalanmasını temin çareye başvuranların bizzat kon. Onlar, Suriyelilerin kutaklarına kurtarmak için her şeyi yapınız! dle berâberizi» diyorlar. Fa - ay bahsinde Suriyelilerle be: ler, Suriy kat, ber k Ha olduklarını - 88) ndi milli hayatı, kendi çıkınca derhal onun aleyhine dönü - yorlar ve Suriyeyl parça fini taksimi mese - çe, piılmiş bir siyaset. tarzda dahi daha beter bir şe- mak istiyen müs- i siyaseli bir istiklâl maskesi altında saklamaktarı başka bir şey yapamamışlardır! * Cebel'i Suriyeden ayırmak için her türlü tedbire baş vuran, Arablık vicda - para kuvvetine satın almıya çalışan lekeci ruhu, Suriyeyi sünni ve â- olarak birbirine düşüren kuvvetin dir. Suriye Ceziresini, beş on bin or- n Kış mevsimınin karlı, fırtınalı, boralı ki tabiat kuvvetlerinin galeyanı muva' geçmesini iltica ettiği yerde bekler, Glaskovda erkek Talebeler yün örerler s hesabıma Suriyeden ayırmak için çahşan, Türkiye değildir. Cezire petro! . larının tapusunu ellerine geçirmek isli - yenler de ayni insanlardır ve Türkiye bu mesele ile alâkadar bile olmuyor. yenin kulağına, Hatay meselesinde, va « tanperverane sözler fısıldıyanlar, Suriye n eshamını ve bütün Suriyenin bütün Avrupanın en tehlikeli an frangın kuyruğuna takmak istiyenlerdir. Talihin ne kadar garib bir cilvesidir ki | müten n kıymetten düşen frankla ellerindeki kıymetlerin eriyip gittiği gören Suriyeliler, bu kıymetlerin enka - ols rtarabilmek için Osmanlı unun yirmi sene evvei bu e ektiği altınlara sarılmakta . zımt Mülâsa, Suriye parçalanıyor, Suriyenin servoti müstemleke muhtekirlerinin elile yağma ediliyor da hâlâ bir takım Suri - yelilerin, vatanperverlik namına, Tür - kiyeye karşı cephe yapmıya çalıştıkları görü'üyor. Gefletin bu derecesi Arablık aamana acıdır! Hayır, mesele Hatay meselesi değildir, liler! Bahis, hududları içinde yir- Arab nüfusu bulunan «Hatayı n eline düşmekten» kurtarmak müstemlekecilerin ellerine düş - n bütün Suriyeyi kurtarıp ona )s- yliyelim ki Suriyenm istik . li davasında Türkiye Suriyenin yanın. | dadır ve onun davasını, kendi davası gibi | müdafaa edecektir. Şamdaki bir k. tetii politikacı, Hatay meselesinde -bize| carşı muhalif bir tavır alsa da alması da | m siyasetimiz değişmiyecektir. Bizce | n Suriyede yükselen sesler, Suriye- * sesi değildir. Bu seslere aldanıp o - hun orkasından gidenli içindedi Türkiye, bunlardan asla mü- terssir olmıyacak, Suriyenin hakiki is . tiklâlini istiyen bakiki Suriye nasyona - Cstlerinin davalarını kendi davası telâkki tdecektir. Çok yakın olduğundan emin bulunduğumuz bir gelecekte Türkıye, bütün bu söylediğimiz hakikatlerin an - lapılacağından emindir. * Evet, Suriyeyi pençesinde tutmak is - iyen müstemlekecinin entrikalarına ka- v0 da Türkiye aleyhinde cephe yap- Suriyelilerin vatan haini ol. duklarının anlaşılması zamanı geç değil- dir. Girdikleri her memleketi manen ve macödeten öldüren Fransız müstemleke - Cilerinin oyunlarına Suriyede kapılacak anlar bulunsa bile Türkiye, temiz, nas- yonalist ve istiklâlci Suriye ile, vatan - larını bir müstemleke sofrasının ortası- na koyup kenardan kemik yalamak isti . yen Surtyeyi ayırmasını pekâlâ bili-. Bu- nun için, o siyasefi hiç değiştirmiyecek ve buütün kuvvetile müstakil Suriyenin dos- tu ve komşusu olma gayesine doğru yürü- yecektir. İçinde yirmi beş bin Arab bulunan Ha- r de sadece gaflet |£ Glaskovda bulunan — mekteblerden birinde erkek çocukların da yün örme- si mecbur tutulunca, çocuk velilerin - den biri buna itiraz etmiş ve oğlunu, yün örmekten menetmiş. Bunun üze - 'rinı de mekteh idaresi çocuğu sınıfa al |.. |mamış, daha sonra da mektebden çıkar mıştır. İş büyüdükçe, büyüyerek, doktorlar,| terbiyeciler arasında münakaşa mev -|" zuu olmuştur. Bazıları yün —örmenin lehinde, bazıları aleyhinde bulunmak- la beraber, ekser doktorlar, yün örme- nin yorgunluk almağa da bire bir oldu- imdi, Glaskovun ekser mekteble - rinde erkek çocuklar da kız arkadaşları gibi yün örmektedirler. Resimli Makale: zamanlarda muhit göze görünmez tehlikelerle doludu, in- san gayri ihliyari olarak kendisi için bir sığınak araz, bilir kkattır, SON POBTA günleri olur. Böyle tehlikenin — V, B cte zamanl fi hiç bir şey yapmı SÖZ ARASIN | HERGÜN BİR FIKRA Teşekkür edemez Ercümend Ekremden bahsediliyor- du. — Ercümend Ekreme ellinci yıldö- nümü münasebetile yapılanlar belki başka bir muharrire de yapılabilir. Dediler.. bir kadın muharrir söze atıldı: — Bir kadın muharrire de yapılır mı? — Niçin yapılmasın, fakat Ercü - mendin yaptığını hiç bir kadın ya - pamaz. — Yani onun eserleri taraında eser yazamaz mı? — Yok, onu da belki yapabilir. — Yapamıyacağı nedir? — Kendisinin elli yaşına gelmiş ol- duğunu gazetelerle ilân edenlere Er- cümend gibi teşekkür edemer, ' Lord Halifax Hakkında bir hatıra İngiltere nazırlarından Lord Hali - fax şerefine birkaç sene evvel Oxfı |üniversitesinde bir ziyafet verilmiş |Sofraya çorba getiren garson bir dik - katsizlik neticesi olarak elindeki çor - |ba tabağını üstüne boşaltıvermişti. Zi- yafette hazır bulunanlar bu münase - hâdise üzerine fena halde sinir - nişlerdi. Fakat Lord Halifax kat'i- yen keyfinin kaçtığını hissettirmeden ve ağzzından tek kelime çıkarmadari kalkıp ceketini gayet tabil bir. vaziyette çıkarmış ve yerine olurarak sanki hiç bir şey olmamış ne devam etmiştir. Bu hali gören davetlilerden birisi gayri ihtiyari olarak: — Bunu yapmağa muktedir olan bir insan, her şeyi becermeğe muvaffak o- lur, dem —a tay meselesi elbet halledilece! halledildikten sonra da Suriye ile ara - mızda kardeşlikten başka bir şey ksl -| maz, Türklerin sabırlı insanlar oldukla - rınt Suriyeliler bilirler, Biz sabredeceğiz we mutlaka, Suriye ile dostluk gayemizde muvaffak olacağız. Hududlarımızın yanı- ir müstemleke Suriy> değil, — — —- - Bu|tam manasile hür, tamamen müstakil ve İhakikaten milli bir Suriye vata mek isteriz. Varsın Suriyede hâlâ bir takım müs- temleke yardakçıları bağırsınlar ve bir kısım Suriyeli de, gaflet içinde, bunlara aldanmakta devam etsinler! Muhittin Birgen ı gör - Tabiat kuyvetler gibi insan ruhunun fırtınaya tutuldukları zamanlar da var- dır, bu zamanlarda tablati nasıl kontrol altına alamazsak kendi ruhumuzun taşkınlıklarını da öylece kantrol edeme- W Kader fırtınaları.. V€ inin galeyana geldikleri zaman olduğu en akılbea hareket müsbet veya men- arak fırtınanın geçmesini beklemektir. üeüi A Sözünü tutan Vefakâr bir sevgili İngiliz delikanlıjardan biri daha miş. Müstakbel karısile ileride kura- cakları yuvayı hayallerinde yaşatır, dayar, döşerlermiş. Günün birinde kız- ölmüş, Fakat delikanlı bir türlü onu unutamamış. Hayalinde besledi odayı döşemek de bir fikri sabit halini almış. Mühendislik tahsil eden - delikanlı, bankaya yatırmış olduğu 50 lirasile ve elektrik tellerini örtmeğe yarıyan ka- bn borularla, koltuk, yazı masası yap- sandıklarından da kütübhan vücude getirmiş, Elektriğini de gene kendisi kurmüştur. Şimdi hep orada 0- turmakta, ve ölen sevgilisine vâdetmiş Eibi, haftada bir gün de şam- havyar, tereyağı ile kendisine çekmektedir. ziyafet Almanyada işçiler için yapılan küçük eöler Almanyada işçilerin iskânı için her türlü konfuru haiz küçük ve güzel ev- ler yapılması pek ileri gilmiştir. Geçen sene Berlinde işçi ve küçük esnafın is- kânı için 8,000 ev inşa edilmiştir. Berlin belediyesi önümüzdeki 1938 senesinde bu evlerden 15,000 daha inşa etmeğe ka- rar vermiştir. Yalnız bir aileye tahsis e- dilen bu evlerin iki odası, mutfağı, ha- İmamı ve küçük bahçeleri vardır. Odala- İrın :çinde kurulmuş sobaları olduğu gibi evin her tarafı elektrikle tenvir edilmek- tedir. Bu evlerin kirası Almanyanın büyük şehirlerinde bu gibi evlere verilen kira- lardan çok aşağıdır. —e ae İSTER İNAN, Bır arkadaşımız anlattı: — Çocuğum kütüphanemi karıştırıyordu. Eline eski harf- lerle yazılmış bir kitab geçince: «Baba bu da ne?» diye sordu. Bir saniye durdum. Sonra: «Eski adamların çoğunu cahil bırakan dilde yazılmış bir t bunu müteakib düşündüm kitab> diye cevab verdim. Fal ki o eski harflerle yazılmış olan kitabla: vardır ki kıymetlerini ve kayatiyetlerini muhafaza etmek- İSTER İSTER İ NANMA! tedirler ve edeceklerdir. Halbuki 20, 30 sene sonra bunları anlıyabilecek kimse ka'mıyacak, o halde bunlardan haki. katen kıymetli alanlarını yeni harflerle bastırmak mümkiün olamaz mı?» rın arasında niceleri yoruz, ey okuyucu İNAN, İSTER Bu suale evet cevabını vermekte tereddüd edilemez, elbet mümkündür, yapmalıyız ve yapabiliriz. Fakat kitab satışı- nın azlığı başlıca tâbilerimizi hareketsiz bıraktıkça bir bu işin hükümet yardımı olmadan başarılabileceğine inanmı- sen: İNANMA, mektebde talebe iken bir genç kızı sev-| ç | Sözün Kısası | || Fransa ! || Vereye gidiyorsun?! | E. Talu ereye gidiyorsun, Fransa? Derin bir gaflet uykusundasın. Sana bel bağlıyanlar, sönin sözlerin nanlar, sendeki Fransız şövalye Tül nun elân hiç bir tağyi ğını, ahde vefa, hukuku hürmet, zalümden ncfret, muavenet gibi necib faziletleri cemettiğini: söyliyenler, arzettiğ gürkü manzara karşısında met Haricdeki ajanlarına söz geçiremiyor- dd liğin, cle ı . uğramadı « mazlüm! sun. Dürüs'lüği Kf 1 tinle bir vakitler beş kıt sen, buğün, imzalamı hidl: bükmünü b runa İcra ettirebilmekten İşte Hatay!. Ona, ana yurddan düşmekle esasen bedbaht olan bL 'Türk bölgesinin mukaddes istiklâ! t kını tanıyan ahidnamenin üzerinde a zan henüz kurumadan Garo adında bir a» dam çıkıyor ve genin o imzanın şerc'i haysiyeti ile pervasızca oynuyor.. ve susuyorsun! Tarihinde emsali bulunmıyan bu de - rece aez ve bu türlü şaşkınlık hepimizı hayretlere düşürmektedir. Biz Türklür len söze, edilen yemine olsa, sadık sanırdik. yorüz ki dünya ile beraber sen de değiş mişsin. Hasta adamları canlandıran in » ayrı hâülir cn n ve o hakperestliğin © kuran, müdafiliğini yapan büyük ö lerinle beraber, Panth&on'un tozlu kub belerinin altında gömülü gibi duruyor. Fransa! Silkin ve uyan! Son çeyrel asırda pek sarsılan haricdeki (prestige) itibarına, Garo gibi maceraperestle: nihal darbeyi vurmağa hazırlanıyorlar. Evet, Fransat!, Senin için mesele, Ha - tayın istiklâli davası değildir. Sen de pekâlâ bilirsin ki Hatayın arkasında yep yeni, dipdiri, manen ve maddeten kuv « vetli on yedi milyonluk bir Türkün ca « miası vardır. Bü camia, nihayet, t hlkla, hüsnü hniyetle halli fasledilemi. yen davaları başka yollarla kesdirip at « mağa kadirdir. Fakat sen, Fransa, nereye gidiyorsun? Garo'ların seni nereye sürüklüyorlar? |Farkında mısin? | Ana vatanda temiz ve viodanlı görü « nen memurların, deniz aşırı yerlere git - tikleri zaman zalim, nemrud kesiliyorlar. Seni haricde küçülten, ezilen insan küt « İlelerinin ağızlarından lânet fışkırtan hep İontar, Gara âyarında kötü hizmetkârla « rındır. * Ve sen enları tutmakta, onlara söz ge memekte devam ettikçe, gönüllerdeki yerinden tardedilmeklesin. | Halbuki - benim söylememe hacet yok « sen, o kaybetmekte olduğun evrensel sem. patiye, muhabbete her zamandan ziyade | bugün muhtaçsın. | Fransa! Nereye gidiyorsun? E. Talu ı . Rumi seve 1553 2 ci Teşrin — | Resmi sene » PERŞEMBE SÖŞ Ramazan