2 Aralık 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

£ BSayfa _1= Herg Türkiye gibi Suriyenin de gözünü dört Açması lâzımdır! Yazan: Muhittin Birgen (Basınrafı 1 inci sayjada) aleyhinde protesto kararları alan Suriye, muhakkak gaflet içindedir. Biliyoruz ki, şu dakikada Türkiyeyi Hatay kararı a - leyhinde tahrik edenler, iki yüzlü bir si- yasetle Suriyenin parçalanmasını temin için her çareye başvuranların hizzat ken. dileridir. Onlar, Suriyelilerin kutaklarına sokularak «İtiraz ediniz, protesto ediniz, Sancağı kurtarmak için her şeyi yapınız! Biz de sizinle beraberiz!» diyorlar. Fa . kat, Hatay bahsinde Suriyelilerle bera - ber olduklarını söyliyenler, Suriyenin kendi milli hayatı, kendi istiklâli mesele- | si çıkınca derhal onun aleyhine dönü - yorlar ve Suriyeyi parça parça etmek için iâzım gelen her tedbire başvuruyor- lar. İngilterenin Filistini taksimi mese - lesi merdçe, açıkça yapılmış bir siyaset. tir. Ayni iarzda dahi daha beter bir şe- kilde Suriyeyi parçalamak istiyen müs- temlekeciler ise, ayni siyaseti bir istiklâl maskesi altında saklamaktan başka bir şey yapamamışlardır! * Cebel'i Suriyeden ayırmak türlü tedbire baş vuran, Arablık vicda - pını para kuvvetine satın almıya çalışan müstemilekeci ruhu, Suriyeyi sünni ve a- levi olarak birbirine düşüren kuvvetin aynidir. Suriye Ceziresini, beş on bin or- todoks hesabıma Suriyeden ayırmak için çalışan, Türkiye değildir. Cezire petrol . larının tapusunu ellerine geçirmek isti - yenler de ayni insanlardır ve Türkiye bu mesele ile alâkadar bile olmuyor. Surı - yenin kulağına, Hatay meselesinde, va - tanperverane sözler fısıldıyanlar, Suriye bankasının eshamını ve bütün Suriyenin servetini, bütün Avrupanın en tehlikeli parası olan frangın kuyruğuna takmak istiyenlerdir. Talihin ne kadar garib bir cilvesidir ki mütemadiyen kıymetten düşen frankla ellerindeki kıymetlerin eriyip gittiğini gören Suriyeliler, bu kıymetlerin enka - zını olsun kurtarabilmek için Osmanlı imparatorluğunun yirmi sene evvei bu memlekete ektiği altınlara sarılmakta . dırlar! MHülâsa, Suriye parçalanıyor, Suriyenin serveti müstemleke muhtekirlerinin elile yağma ediliyor da hâlâ bir takım Suri - yelilerin, vatanperverlik namına, Tür - kiyeye karşı cephe yapmıya çalıştıkları görülüyor. Gefletin bu derecesi Arablık aanaına acıdır! * Hayır, mesele Hatay meselesi değildir, Suriyeliler! Bahis, hududları içinde yir- Mi beş bin Arab nüfusu bulunan «Hatayı Türkxiyenin eline düşmekten» kurtarmak değil, müstemlekecilerin ellerine düş - müş olan bütün Suriyeyi kurtarıp ona is- tiklâlini vermek bahsidir. Bugün biraz daha açık söyliyelim ki Suriyenin istik - (âli davasında Türkiye Suriyenin yanın- dadır ve onun davasını, kendi davası gibi |Ş müdafaa edecektir. Şamdaki bir kaç üc- tetli politikacı, Hatay meselesinde bize carşı muhalif bir tavır alsa da almasa da vizim siyasetimiz değişmiyecektir. Bizce ougün Suriyede yükselen sesler, Suriye- hin sesi değildir. Bu seslere aldanıp o - hun arkasmdan gidenler de sadece gaflet içindedirler, Türkiye, bunlardan asla mü- feessir olmıyacak, Suriyenin hakiki is . tiklâlini istiyen hakiki Suriye nasyona - Üstlerinin davalarını kendi davası telâkki edecektir. Çok yakın olduğundan emin bulunduğumuz bir gelecekte Türkıye, bütün bu söylediğimiz hakikatlerin an - laşılacağından emindir. * Evet, Suriyeyi pençesinde tutmak isş - tiyen müstemlekecinin entrikalarına kâ- v w da Türkiye aleyhinde cephe yap- < istiyen Suriyelilerin vatan haini ol. ' duklarının anlaşılması zamanı geç değil- dir. Girdikleri her memleketi manen ve | macddeten öldüren Fransız müstemleke - cilerinin oyunlarına Süriyede kapılacak "anlar bulunsa bile Türkiye, temiz, nas- yonalist ve istiklâlci Suriye ile, vatan - larını bir müstemleke sofrasının ortası- na koyup kenardan kemik yalamak isti . yen Suriyeyi ayırmasını pekâlâ bili:. Bu- nun için, o siyaseti hiç değiştirmiyecek ve bütün kuvvetile müstakil Sutiyenin dos- tu ve komşusu olma gayesine doğru yürü- yecektir. İçinde yirmi beş bin Arab bulunan Ha- için her Te —— Bıı'mcikamm 2 Kış mevsiminin karlı, fırtınalı, boralı günleri olur. Böyle zamanlarda muhit göze görünmez tehlikelerle doludu:, san gayri ihtiyari olarak kendisi için bir sığınak arar, bilir ki tabiat kuvvetlerinin galeyanı muvakkattır, geçmesini iltica ettiği yerde bekler, in- tehlikenin Tabiat kuvvetlerinin galeyana geldikleri zaman olduğu gibi insan ruhunun fırtınaya tutuldukları zamanlar da var- dır, bu zamanlarda tabiati nasıl kontrol altına alamazsak kendi ruhumuzun taşkınlıklarını da öylece kontrol edeme- yiz. Böyle zamanlarda en akıllıca hareket müsbet veya men- fi hiç bir şey yapmıyarak fırtınanın geçmesmi beklemektir. Glaskovda erkek Talebeler yün örerler Glaskovda bulunan — mekteblerden birinde erkek çocukların da yün örme- si mecbur tutulunca, çocuk velilerin - den biri buna itiraz etmiş ve oğlunu, yün örmekten menetmiş. Bunun üze - rine de mekteb idaresi çocuğu sınıfa al mamış, daha sonra da mektebden çıkar İş büyüdükçe, büyüyerek, doktorlar, 'terbiyeciler arasında münakaşa mev - zuu olmuştur. Bazıları yün —örmenin lehinde, bazıları aleyhinde bulunmak- la beraber, ekser doktorlar, yün örme- nin yorgunluk almağa da bire bir oldu- ğunu söylemektedirler. Şimdi, Glaskovun ekser mekteble - 'rinde erkek çocuklar da kız arkadaşları gıbı yün ormektedırler HERGÜN BİR rıı(ııf“ Teşekkür edemez Ercümend Ekremden bahsediliyor- du. — Ercümend Ekreme ellinci yıldö- nümü münasebetile yapılanlar belki başka bir muharrire de yapılabilir. Dediler.. bir kadın muharrir söze âtıldı: — Bir kadın muharrire de yapılır mı? — Niçin yapılmasın, fakat Ercü - mendin yaptığımı hiç bir kadın ya - pamaz. — Yani onun eserleri tarzında eser yazamaz mı? — Yok, onu da belki yapabilir. — Yapamıyacağı nedir? — Kendisinin elli yaşına gelmiş ol- duğunu gazetelerle ilân edenlere Er- cümend gibi teşekkür edemez. * Lord Halifax Hakkında bir hatıra İngiltere nazırlarından Lord Hali - fax şerefine birkaç sene evvel Oxford üniversitesinde bir ziyafet verilmişti. Sofraya çorba getiren garson bir dik - katsizlik neticesi olarak elindeki çor - ba tabağını üstüne boşaltıvermişti. Zi- yafette hazır bulunanlar bu münase - betsiz hâdise üzerine fena halde sinir - lenmişlerdi. Fakat Lord Halifax kat'i- yen keyfinin kaçtığını hissettirmeden ve ağzından tek kelime çıkarmadarni ayağa kalkıp ceketini gayet tabii bir vaziyette çıkarmış ve yerine oturarak sanki hiç bir şey olmamış gibi yemeği- ne devam etmiştir. Bu hali gören davetlilerden birisi gayri ihtiyari olarak: — Bunüu yapmağa muktedir olan bir insan, her şeyi becermeğe muvaffak 0o- lur, demişti. tay meselesi elbet halledılecel etir. Bu halledildikten sonra da Suriye ile ara - mızda kardeşlikten başka bir şey kal . maz. Türklerin sabırlı insanlar oldukla - rını Suriyeliler bilirler. Biz sabredeceğiz ve mutlaka, Suriye ile dostluk gayemizde muvaffak olacağız. Hududlarımızın yanı- başında biz bir müstemleke Suriya değil, —C — tam manasile hür, tamamen müstakil ve hakikaten milli bir Suriye vatanı gör - mek isteriz. Varsın Suriyede hâlâ bir takım müs- temleke yardakçıları bağırsınlar ve bir kısım Suriyeli de, gaflet içinde, bunlara aldanmakta devam etsinler! : Muhittin Birgen İolduğu gibi, haftada bir gün de şam- Sözünü tutan Vefakâr bir sevgili İngfliz delikanlılardan biri daha mektebde talebe iken bir genç kızı sev- miş. Müstakbel karısile ileride kura- cakları yuvayı hayallerinde yaşatır, dayar, döşerlermiş. Günün birinde kız- cağız ölmüş. Fakat delikanlı bir türlü onu Unutamamış. Hayalinde beslediği odayı döşemek de bir fikri sabit halini almış. Mühendislik tahsil eden - delikanlı, bankaya yatırmış olduğu 50 lirasile ve elektrik tellerini örtmeğe yarıyan ka- lm borularla, koltuk, yazı masası yap- mış, yağ Sandlklanndan da kütübhane vücude getirmiş. Elektriğini de gene kendisi kurmuştur. Şimdi hep orada o- turmakta, ve ölen sevgilisine vâdetmiş panya, havyar, tereyağı ile kendisine ziyafet çekmektedir. -“Almanyada işçiler için yapılan küçük eöler Almanyada işçilerin iskânı için her türlü konfuru haiz küçük ve güzel ev- ler yapılması pek ileri gitmiştir. Geçen kânı için 8,000 ev İnşa edilmiştir. Berlin belediyesi önümüzdeki 1938 senesinde bu evlerden 15,000 daha inşa etmeğe ka- rar vermiştir. Yalnız bir aileye tahsis e- dilen bu evlerin iki odası, mutfağı, ha- mamı ve küçük- bahçeleri vardır. Odala- rın :çinde kurulmuş sobaları olduğu gibi evin her tarafı elektrikle tenvir edilmek- tedir. Bu evlerin kirası Almanyanın büyük şehirlerinde bu gibi evlere verilen kira- lardan çok aşağıdır. -— ——— Bır arkadaşımız anlattı: lerle yazılmış bir kitab geçince: İSTER İSTER İNAN, — Çocuğum kütüphanemi karıştırıyordu. Eline eski harf- «Baba bu da ne?» diye sordu. Bir saniye durdum. Sonra: «Eski adamların çoğunu cahil bırakan dilde yazılmış bir kitab» diye cevab verdim. Fakat bunu müteakib düşündüm ki o eski harflerle yazılmış olan kitabların arasında niceleri vardır ki kıymetlerini ve kayatiyetlerini muhafaza etmek- olamaz mı?» İNAN, İSTER İNANMA! tedirler ve edeceklerdir, Halbuki 20, 30 sene sonra bunları anlıyabilecek kimse kalmıyacak, o halde bunlardan haki. katen kıymetli olanlarını yeni harflerle bastırmak mümkün Bu suale evet cevabını vermekte tereddüd edilemez, elhnt mümkündür, yapmalıyız ve yapabiliriz. Fakat kitab satışı- nın azlığı başlıca tâbilerimizi hareketsiz bıraktıkça biz bu işin hükümet yardımı olmadan başarılabileceğine inanmı- yoruz, ey okuyucu sen: İSTER İNANMA, BÜDK AD İ D AY AT _ş Sözün Kısası Fransa! Nereye gidiyorsun?! E. Talu ereye gidiyorsun, Fransa?! Derin bir gaflet uykusundasın. Sana bel bağlıyanlar, senin sözlerine ina« nanlar, sendeki Fransız şövalye ruhu - nun elân hiç bir tağyire uğramadı « ğını, ahde vefa, hukuku beşere riaye* ve hürmet, zulümden nefret, mazlümlara muavenet gibi necib fâziletleri nefsinde cemettiğini" söyliyenler, arzettiğin bu - gürkü manzara karşısında mebhutturlar. Haricdeki ajanlarına söz geçiremiyor- sun. Dürüst'lüğünle, efendiliğin, ciddiye- tinle bir vakitler beş kıt'aya örnek olan sen, bugün, imzalamış bulunduğun a - * hidlerin hükmünü bir sömürge memu - runa icra ettirebilmekten âcizsin. İşte Hatay!. Ona, ana yurddan ayfı düşmekle esasen bedbaht olan bı. hâlis Türk bölgesinin mukaddes istiklâ! hak - kını tanıyan ahidnamenin üzerindekı im- zan henüz kurumadan Garo adında bir a- dam çıkıyor ve senin o imzanın şerefi ile haysiyeti ile pervasızca oynuyor.. ve sen susuyorsun! Tarihinde emsali bulunmıyan bu de - rece acz ve bu türlü şaşkınlık hepimiz! hayretlere düşürmektedir. Biz Türkler, seni, verilen söze, edilen yemine, kendi zararına dahi olsa, sadık sanırdik. Görü- yoruz ki dünya ile beraber sen de değiş İmişsin. Hasta adamları canlandıran in « kılâb seni uyuşturmuş., asırlarca söyle nip duran ruh asaletin, hakperestliğin, © asalelin ve o hakperestliğin esaslarını kuran, müdafiliğini yapan büyük ölü « lerinle beraber, Panth&on'un tozlu kub. belerinin altında gömülü gibi duruyor. Fransa! Silkin ve uyan! Son çeyrek asırda pek sarsılan haricdeki (prestige) ıitibarına, Garo gibi maceraperestle: nihal ,, darbeyi vurmağa hazırlanıyorlar. Evet, Fransa!, Senin için mesele, Ha « tayın istiklâli davası değildir. Sen da pekâlâ bilirsin ki Hatayın arkasında yep- yeni, dipdiri, manen ve maddeten kuv - vetli on yedi milyonluk bir Türkün ca « miası vardır. Bu camia, nihayet, tatlı - lıkla, hüsnü hniyetle halli fasledilemi- yen davaları başka yollarla kesdirip at « mağa kadirdir. Fakat sen, Fransa, nereye gidiyorsun? Garo'ların seni nereye sürüklüyorlar! Farkında mısın? Ana vatanda temiz ve vicdanlı görü -< nen memurların, deniz aşırı yerlere git « tikleri zaman zalim, nemrud kesiliyorlar. Seni haricde küçülten, ezilen insar. küt - lelerinin ağızlarından lânet fışkırtan hep onlar, Garo âyarında kötü hizmetkârla « rındır.. — Ve sen onları tutmakta, onlara söz ge çirememekte devam ettikçe, gönüllerdeki yerinden tardedilmektesin. Halbuki - benim söylememe hacet yok « sen, o kaybetmekte olduğun evrensei sems patiye, muhabbete her zamandan ziyade bugün muhtaçsın. Fransa! Nereye gidiyorsun? E. Talu TAKViM BİRİNCİKÂNUN ü e b ? BC N 2 ei-T_qrin Resmi sene K:m » 1937 25 PERŞEMBE GÖNES | Ramazan | sAx S b s. | D. || — 28 sİ n dördüncü cumartesi ıfınü bayram olduğu | ilân olunur.

Bu sayıdan diğer sayfalar: