e F O Sayfa « Son Posta,, nın | FENNE HİZMET İ 'ik'iyo Si Birinci perde (Vak'a bir ameliyathanede geçer) 1 doktor — (Yalnızdır) Fenne t etmek ne büyük bir zevk. İşte şimdi bu klerden birini daha tatmak üzerey olan köpeğin kalbini çıkarıp yerine bir enginar koya- cağı İkinci doktar — (Girer) Bonjur aziz ve muhterem meslekdaşım, hemen işe baş- lamak üzeresiniz ha! Ama he güzel de taraf apaydınlık, ağaçlarda ötüyorlar.. hayat ne güzel! Birinci doktor — Benim biraz başım ağtıyor, bu köpekler de hiç durmadan havlayıp canımı sıkıyorlar. Ama ne çi- kar.. & nra fenne hizmet etmenin büyük bir kere daha tatmış ola- cak. İkinci doktor — <Enginar kalb> tecrü- besini yapacağız değil mi? Bir şey söyli- mi aziz ve muhterem meslekda- » İâf aramızda ben bunda muvaffak scağımızı pek zannetmiyorum. inci doktor — Tereddüde hiç lüzum (ecrübe tecrübedir. Muvaffakiyet di on binde bir olsa da tecrübe yapıl- ihidir. Fenne hizmet etmenin büyük zevkini başka ne suretle tadabiliriz?... Ben ier tecrübeyi yaparım.. lüzümunda bir esanın kalbini çıkarıp yerine bir kurşun askerin kalbini koymaktan bile çekinmem. Ikinci doktor — Doğru söylüyorsunuz üstad.. (Cebinden iki tavla zarı çıkarır). Birinci doktor — Bunlar ne, her iş bitti şimdi de kumar mı oynıyacağız? İkinci doktor — Hayır aziz ve muhte- rem meslekdaşım. Fenne hizmet etme- nin büyük zevkini tadabilmek için bir tecrübe de ben yapacağım: Köpeklerden birinin Çözlerini çıkarıp yerlerine bu zarları koyacağım.. Birinci doktor — Tebrik ederim aziz meslekdaşım. Fen sizden bunları bekler. Be di işe başlıyorum. Köpeğin göğ- #ünü açtım. Kalbi işte.. yerine engınar kalbi koyuyorum.. ne oluyor.. evvah en- ginar kalb çarpmıyor. Kan cereyan etmi- yor. Köpek öldü. İşte ademi muvaffaki- yet. ama bu bir şey değil., cesaretimizi kaybetmiyelim. Fenne hizmet etmenin büyük zevkini tadabilmek için daha baş- ka tecvübeler de yapabiliriz. hem şim- diye kadar yaptığımız tecrübelerin bir çoğunda muvaffak olmuş değil miyiz?. İkinci doktor — Evet aziz ve muhte- dıim. Geçen ay yaptığımız - bü- crübe bizi teselli edebilir.. Birinci doktor — Oh, o ne büyük zevk- t İki görül maymununun hançerelerini çıkarmış, yerlerine papagan hançereleri koymuştuk. Şimdi onlar, yalnız bizim hareketlecimiz değil, seslerimizi de tak. lid ediyorlar. Dinle bak: ON POSTA - ÇİN Çeviren : İsmet Hulüsi — Fenne hizmet etmenin Büyük zevki rır, yerine bir otomobil kornasının lâsti-|nin büyük zevkini ta ta ta ta da da.. ğini takabiliriz. İkinci göril — Aziz meslekdaşım ben, fenne hizmet etmenin büyük zevykini ta- dabilmek için bir tavşanın kulaklarım kesip bir kurbağaya takacağım. Birinci doktor — Duyuyor musun, ne wi tadabilmek tçin.. köpeğin kalbini çıkarıp yerine enginar koyacağım lekdaşım fenne hizmet etmek iİçin hiçbir | yerine çalar saati koydu. İşu», işte duyu- | mutavassıtın düdak büklüşü de kaçmadı. tecrübeden geri kalmamidlıyız.. lâzım | yor musunuz saat çaldı. Son saatim.. Ölü- | Yirmi yıldanberi pamuk işt yapan, pamuk- geldiği zaman bir insanın beynini çıka-| yorum, ölüyorum. Fenne hizmet etme- | t&0 zengin olan, fakat pamuğun yüzünü gül- (ölür). İkinci doktor — Ne oldu, ben kimim, neredeyim? Hademelerden biri — Siz doktorsunuz, meşhur doktor; en Meşhur doktor, İkinci doktor — Hayır, ben doktor de- Bgüzel konuşuyorlar, ama boş durmanın | ğilim, doktorlardan nefret ederim.. dok- zamanı değil, hele şu hademeyi göndere- itm, bir köpek daha bulup getirsin.. kö- peğin kulak zarını çıkarıp yerine bir po- lis düdüğü koyacağım.. İkinci doktor — Eyvah goriller bize doğru geliyorlar. Hademe, kafeslerinin kapılarını açık birakmış. —mahvolduk, öldük. Birincı döktot — Fenne hizmet etme- nin büyük zavkini tadabilmek için. | İkinci perde (Dekor aynidir. Birkaç dakika geç- miştir. Tki görül, iki döktoru ameliyat mazalarına bağlamışlardır.) Birinci doktor — Eyvah hademe'er kaçmışlar.. sesimizi de işittiremiyeceğir. İkinci doktor — Fenne hizmet etmenin büyük zevkini tadabilmek için, Birinci göril — (Arkasına birinci dok- torun gömleğini giymiştir, elinde neşter vardır.) Aziz meslekdaşım, şimdi ben bu vücudü açıyörum. (Birinci doklara neş- teri vurur.) İkinci göril — (Arkasına ikinci dokto- run gömleğini giymiştir, elinde neşter vardır.) Azız ve muhterem meslekdaşım. Ben de bu vücudü açıyorum. (İkinci dok- tora nesleri vurur.) Üçüncü perde (Laboratuardan kaçan hademeler, ha- ber vermişler, polisler gelmişlerdir. İki Birinci göril — (Laboratuarır. köşesin- | görili vurup öldürürler.) deki kafesinden) Aziz ve muhterem mes- * Son Posta , nn edebi romanı -08 —a İkisi de sanki bir dakikada san - ki bir yaş daha ihtiyarlamışlar, bir yaş daha çökmüşlerdi. Maamafih Mah- - Mure, elindeki büyücek zarfı sallıyarak yanlarına geldiği zaman ikisini de la- Birinci doktor — Hain, mide Mahmure, Adnana sokularak merak- la sordu: — Galiba dediğiniz gibi., bir daveti- ye! K — Evet.. tanıdığım bir hanımın kızı bit bir halde buldu ve hiçbir şeyden |evleniyor. Şübhelenmedi. Adnana: — Mektubu galiba yazıhanenizden! yollamışlar, dedi, zarfın köşesinde ad- resiniz basılı. — Ha, evet.. Hasana söylemiştim de.. gelen mektubları yalıya yolla diye,., Adnan büyük zarfı yırtınca içinden | küçük bir zarf daha düştü. Elile yek- hyarak: Gülsüm de söze karıştı: — Düğün nerede? — Kadıköyünde.. — Ne zaman? Yakında mı? — Bu akşam.. fakat gidemem ki Mahmure, birden ellerini kaldırarak itiraz etti: — Neden? — Çünkü çok uzak.. hem dün gece- — Her halde bir davetiye filân olma-|den uykusuzum. h.. pek katı! — Ne çıkar?.. Eğlenirdiniz.. hem nejzusunu nasıl olsa kabul ettireceğine e-| vele gidecekti, Mahmureyi de göt Hakikaten de öyle idi. Bu akşam Şaz-/alur, beni de götürseniz... mend hamnimefendinin kızı Hümeyra, Kadıköyünde, Adnanın da pek iyi tanı-| dığı çok zengin, müdhiş zengin bir tüc- carın oğlile evleniyordu. — Aşkolsundu Hümeyraya!.. Demek, üç benli ve üç sparlımanlı Şekib Dereliden düha ili—lrek: sını yakalamıştı, hem de ne macera'ar. dan sonra!... — Nasıl? torlar tecrübeleri için bizim gibilerin | kalblerini çıkarır, yerine enginar kalb koyarlar. Gözlerimizi oyar, yerlerine tav- la zarı koyarlar.. ben doktorlardar, nef- ret ederim. Üçüncü doktor — Aklını mı kaybetti, Bilmiyorum.. fakat bir radyografi yapıp öğrenebilirim. Hah işte her şey görünü- yor, göril, doktorun kalbini çıkarmış, ye- rine bir köpek kalbi takmış.. artık insan kalbi taşımıyor, köpek kalbi taşıyar. İkinci doktor — Saçmıma sapan tecrübe- leriniz için bizi kesip biçmeyin. günâh bizun de canımız var, (Perde iner.) YARINKİ NÜSHAMIZDA: Doksanından sonra gelen devet gibi| Yazan: Salâhaddin Enis İstanbul — İkinci İflâs Memurluğun- dan: Müflis Elya Zalmaya ald tuhafiye malı 2/12/937 tarihinde satılacağı ilân edilmişti. Masa memurluğunca masa- nın Menfaati nazara alınarak malların 86/12/937 çarşamba günü saat ondan itibaren açık artırma suretile Sultanha- mamında 6/1 Nolu dükkânda satıla- cağıklan isteyenlerin mahallinde ha- zır bulunmaları masa memurunun ka- rarile ilân olunur. (2413) ile dönerdik. Münakaşa bir müddet devam etli. Gülsüm «Olmaz. Çok uzak yer. Hem ge- ce vakti nasıl dönersiniz?» diyor, Ad- nan Gülsüme hak veriyor, fakat Mah- mure Adnanın üzerindeki tesirini de- nemek istiyormuş gibi gitmekte inad Jediyordu. Nihayet ilk olarak Gülsüm «Peki, ben karışmam, ne bilirsen öyle İyap'» dedi, arkasından da Adnan boy- nunu büküb razı oldu. Hem düşünü - yordu ki Mahmure ile bu gece seyahati de hoşüuna gitmiyecek bir fırsat de- . Kimbilir, belki de kıza bu akşam biraz daha yakınlaşır, aralarındaki yaş farkını unutturur ve belki de ona 4en- disini nihayet sevdirebilirdi. Zaten bu, nasıl olşa böyle neticelenecekti, böyle neticelenmeli idi, başka türlü olmasına imkân yoktu. İmkânsızlığı kabul ct - mek, en sonunda"Adnana «Öle demek- ti. Halbuki yaşamak varken... - Mahmure demin ısrar ederken ar - mindi. Şimdi ise bu kanaatin sağlnın“. laştığını görmekle guruürlaniyor ve kü- Bu «Nasıl» Adnanla Gülsümün ağ-|çük bir çocuk gibi: zmdan aynı zamanda çıkmıştı. — Kimbilir ne kadar eğleneceğiz! Mahmure, Adnana çok iâtif görünen|Ama şık olmalı! ğ bir somurtkanlıkla Diye sevinçle ellerini çırpıyordu. ŞAT SN SA Kıl':lr Wrdc““'ı akşam üstü bir ara-|t»mana gitmesini ve hizmetciden smo- tatlı Ne var bunda şaşacak? dedi. Beni|ba ile yola çıkacaklar ve tam daveti-|kini ile iskarpinlerini, gömlek ve kra- İ .— TP NM Iğdır pamuk kooperatifi T ti İ Nasıl - kuruldu, neler yaptı, nasıl çalışıyor ve kooperatifin köylüye yaptığı hizmetler Atatürkün senelik nutuklarında, Celâ! Ba- yarın hükümet programında adı geçen Iğdır Pamuk Tarım Kooperatifleri ve Birliği, işi yakindan görmemiş iveya uzaktah ilgilens memiş bir kimseye, muayyen olan kuryluş formalitelerinden geçerek, sakin sakin çalış- mağa başlıyan bir teşekkül olarak görüncbi- lr. Iğdırda yapılagelen bu ı:hannmik ve ta- rımsal devrimin genişlik ve değerini kavra- mak için Iki rakam göstermek kâlidir: İki buçuk milyon kilo taranmış pamuk. Ve bu serveti sermaye olarak ortaya koyan dört İbine yakın -pamuk müstahsili- alle relsi. Şirket mefhumunun henüz tamamtle anla- şümamış olduğu memleketimizde, küçük bir komândit veya limited kurarken blle uzun bir mücadele ve münakaşa safhsat geçindi- Eimiz halde dört bin ortaklı ve memleketi- miz için yepyeni bir tipte olan bu muazzam Şirketi sessiz sadasız kurmiyacağımız pek |tabil idi. Koöperatiflerin — kuruluş mes'uli- yetini ühdesine alanlar da bu vaziyeti tama- wen müdrik ve cebheyi kavramış olarak işe ağladnar. Köyde yüzlerce çifcinin sevinçli yürü'arasında ortak kaydı yapan organlza- törün gözünden, kasaha kahvesinde oturan dürmeği hiçbir zaman düşünmiyen bu mu- tavassıtlar, çifteinin akın akın gelip koope- ratife yazılmalarına bidayette böylece du- dak büktüler. İşin ciddiye vardığı anlaşılın. ca, muhitte maksadlı bir çiğit buhranı baş- gösterdi. Durumun derhal önüne keçildi ve harleten getirilen, daha ucuz ve yüksek ka- Htedeki tohum, meseleyi halletti. Cebhe tamamlle aydınlanmıştı, ticaret mevzuları ellerinden çıkan bu zümre, mah- dud sayıı bu mutavassıtlar grupu, -netice- de bir şey elde edemiyeceklerini de bildikleri |balde- mücadeleye karar verdiler, Ve bütün mahsulünü — kooperatife vermeği isteyen çiftelden pamuk almak sevdasına düştüler ve denizde damla kabilinden biraz pamuk da aldılar ve sonra kooperatife devretmeğe mecbür kaldılar. Kooperatif bir taraftan, topladığı pamukları modern bir tipte balya yaparken diğer taraftan da mide bulandır- mağa ve sözde, kooperatif faaliyetlini aksat- mağa matuf bareketlere karşı amansız bir mücadele açmışlır. Bu yıla kadar günden güne kalitesi bozu- Jan, flatı düşen pamuk, paçavra halindeki balya ve topraktan altın çıkarttığı halde, yir- mi senede belini doğrultamıyan köylü ile ko- operatiflerin getirttiği tohumlardan alınan yüksek mahsulü, bol bol kredi alan ve mah- #ul Ükiymetlenen köylü ile birliğin, gönüllere 4ferahlık veren standard balyası güzününe ge- tirilirse kooperatifin yaptığı hizmet anlaşı- hır, Foad Araslı Supalan muamelesi gümrükte yapılacak Lâmana gelen gemilerden çıkarılar malla- rın supalan muameleleri, şimdiye kadar, muhtelif iskelelerde ve mayna içerisinde ya. pılmaktaydı. Gümrük idaresi, bu muamele- İnin 15 kânunueorrelden Itibaren münhasıran | İstanbul kümrüğü salonunda yapılmasına |karar vermiştir. Halbuki, tüccar, İstanbul gümrüğü önün- de fazla akıntı. olduği durmak güç olacağını, bütün müuamelelerin orada yapılmasından da İşin gecikeceğini |- leri sürmekte, supalan muamelelerinin data müsald olan Haliçte yapılmasını istemelle dir. » Gümrük idaresi henüz kararını değiştirmiş değlidir. Ticaret kanununda yapılacak tadilât hakkındaki tetkikler Ticaçet Odasında, avukat ve tacirlerden mürekkeb olmak üzere ticaret kanununda yapılması lâmm gelen — tadilit hususunda tedkikler yapan komisyon, şimdiye kadarki mesalsi neticesinde, ticaret kanununun 43 maddesi Üzerinde tedkiklerini bitirmiş, mü- taleasıni bir raporla ndllye vekâletine bil- dirmiştir. Mesalsinin birinci kısmını bitirer, komisyon, müteakib —maddeler üzerindeki tedkiklere devam etmeoktadir. Trakyada pamuk denemeleri iyi neticeler verdi Kırklareli (Hususi) — Trakyada yapılan iki yıllk pamuk denemelerinden alınan ne- tice Tekirdağ ve bilhassa Devlet çiftlliği böl- gesinde çok sevindirici bir durumdadır. Yapılan deneme ve müşahedeler bunların diğer pamuk bölgelerile mukayeseleri Trak- yanın birçok yerlerinde pamuk siraatinin ik- tısadi ve hattâ diğer bazı ziraat nebatları- m göre daha faydalı olacağını göstermiş- tir, Altın boyuna yükseliyor Evvelki akşam 1395 llrada kapanan Türü borcu tahvilleri dün İstanbul borsaşında 1895 lirada açılmış, on beş kuruş yüksel- miş, 1440 Hirada kapanmışlır. Altın da borsa haricinde evvelki güne na- zaran iki üç kuruş kadar yükselmiş, 1108 - 1109 kuruştan satılmıştır. Altının evvelki gün 1190 kuruşa satıldığı haberi doğru değildir. Baş, diş, nezle, grip, romatizma, nevralji, kırıklık ve bütün ağrılarınızı derhal keser. İcabi Taklitlerinden sakınınız ve her yerde ısrarla da günde üç kaşe alınabilir. İA GRİPİN isteyiniz. dim. Sonra gene otomobil, yahud araba|düğüne varacaklardı. Süvare, Süreyya!disine yetiştirmesini söyledi. Sonra sinemasıın Üstündeki salonda verili- yordu. Demek ki davetliler haylice ka- labalık olacaktı. O hâlde Mahmurenin dediği gibi şıklaşmak lâzımdi. Yalnız, Mahmureye söyliyemediği halde, Ad- nanın beynini kurcalayan başka — bir mesele vardı. Davet edilenler arasında muhakkak ki Neriman unutulmamiştı. O halde Adnanın Nerimanla, bilhassa yanında Mahmure varken karşılaşması doğru olacak mi idi? Neriman zaten 1- kisinin de düşmanı idi, zaten onlarla gizliden gizliye uğraşıyor, Beylerbe - yinde Niyazi vasıtasile muhakkak ki aleyhlerine çalışıb duruyordu, 6-halde şimdi birdenbire karşılaşırlarsa kimbi- lir ne yapacaktı? Maamafih Adnanın |bu düşünce ve tereddüdü çok sürmedi. |Eh artık, evvelce hiç aklına gelmiyen bu tehlikeyi şimdi mi düşünecekti? Bu kadından bu derece çekinmesi de adetâ korkaklıktı! Yoksa Adnan bu kadar mı zavallı bir adamdı? Hayır, ne ols.: da- recekti, ötesi umurunda bile değildi. Hele Neriman en ulfak bir telmihe kalksındı, o zaman görürdü! Bunun üzerine Adnan öğle yeme - ğinden evvel telefona gidib yazıhane- Beyoğlunda tanmığı bir çiçekçiye de telefon ederek, bu akşam Kadıköyünde Süreyya sineması salonundaki düğüne, kendi ismine bir kartla çok kıymetli bir çiçek sepeti yollamasını bildirdi. Hasan altıdan evvel geldi ve Adnan- la Mahmure daha epeyce müddet ya- linın rıhtımında dürüp açıktan geçen sandalları ve vapurları seyrettiler. Ni- hayet ikisi de adalarına çekilip giyin- diler ve güneş batarken yalıdan çıktı- lar, Adnan smokini ve rogan iskarpinle - rile, sabahki düşkünlüğünün aksine, dört beş yaş daha gençleşmiş görünü - yor ve taze traşlı çehresine kremden mi, yoksa akşamın tatlı esmerliğinden mi sindiği anlaşılamıyan göz okşavicı, yumuşak bir gölge yayılıyordu. Mah - muüreye gelince, yeni diklııidi_ği en de kolte pembe robunu giymişti. Şimdi Adnan, bu robun açık bıraktığı göğsü. nü iyice örtemiyen mantosile bu dilber ve oîgun genç kızı bir zamanlar en vük- sek süvarelere, balolâra götürdüğü er monden bayanlardan daha güzel, daha şık buluyor ve yürürken dönüb her yü- de Hasanla konuştu, ona hemen apar- züne bakışında, en nefis bir Jikörüm de #ötürürdünüz, ben de biraz eğlenir-jyede bildirilen”anatte Kadıköyündeki | vatını alıp saat altıdan evel yalıda sarhoşluğu le başının adetâ dön- düğünü hissediyordu. (Arkamı var)