SON POSTA — - İstanbulda gömülü milyarlar etrafındaki gizli harb j Gözlerimi açtığım zaman gene onu gördüm, Magdayı.. Arkasında bir sabahlıkla odanın, aralarından güneş huzmeleri fışkıran pancurlarını açıyordu. Benim uyandığımı görünce yüzüme bir , Kafama, — beynimde — bir — şimşek gibi çatlayan ani darbeyi — yeyip bayıldıktan sonra, kendime geldiğim za- man, karşımda gene omu görmüştüm. Magda arkasında sabahlıkla oda « nan, aralarından güneş huzmeleri fışkıran pancurlarını açıyordu. Odaya sersem sersem bakındım. Bu, bayıldığım apartı- ın modern döşeli odası değil, bilâkis, belki yüz sene evvelki biçimde eşya ile dolu, büsbütün başka bir yatak Od.l—' sıydı. Başımıda ağır bir yara vyarmış gibi şa- kaklarım sızlıyordu. Yüzüme bir çocuk gibi gülerek bakan Magdaya hayretle sordum: — Neredeyiz? Magda son pancuru da açtıktan sonra karyolaya yaklaştı ve gülerek; — Polonez köyündeyiz! Dedi. Dışarıda güzel, güneşli bir kış günü vardı: — Polonez köyünde mi? — Eveti t — Bir taarruza mı uğradık, Magda? Hatırlıyorum ki başıma, arkamdan, an- sızın ağır bir şey vurulmuştu? — Evet, taarruza uğradın. — Kimler tarafından? — Benim tarafımdan.. — Senin tarafından mı? İmkânı yok. çünkü sen karşımda oturuyordun. Yerin- den kımıldamadın ki. İçeriye de kimse girmedi. Başıma tavandan mı bir şey düştü? Magda gülüyordu: — Hayır, tavan sağlamdı, yıkılmadı, dedi. — O halde? — Ben senden bir mavi şişe istedim, ondan küçük bir kadeh te içmedim mi? —Evet. — Bir de sigara yaktım? — Evet.. — O içtiğim şey, bayıltıcı bıir güza karşı beni gazın tesirinden koruyan bir mayidi. Sigara ise şiddetli bayıltıcı bir gaz neşreden modern bir sigara idi.. —- Ya? Demek siz böyle salon sigarala- rı içmek Adetindesiniz. Galiba, Edirne-İs- tanbul arasındaki trende de dostlarınıza ayni sigaralardan vermiştiniz. Magda kahkahalarla güldü: — Kızdın mı? dedi. — Peki, bunu niçin yaptın? Magda helecanla ilâve etti: — Hayatını kurtarmak için.. — Magda! Hayatımı birkaç defa sana borçluyum.. beni minnettarlıkla kazan- mak rolünü pek muvaffakiyetle başarı- yorsun. Hem teşekkür ederim, hem şeni tebrik ederim. — Kaç gündür burada olduğunu bilsen daha çok teşekkür ederdin? — Ay! Nefis salon sigaralarınızı tüt- türdüğünüz günden birkaç gün mü geçti? — Pek çok değil, üç gün — Üç gündür baygın mıyım? — Hayır, uykuda.. — Çök garib, niçin? Magda benim daha fazla sinirlenmemi | darzu etmiyor gibi: — Artık mahzur yok, söyliyebilirim! dedi, Bu üç gün senin hayatın için pek tehlikeli idi. Ondan uykuda — göçürmeni tercih ettim. ni, onlar mı? — Magda, çok garib!. Benim sersem- liğimle, daha doğrusu ahmaklığımla eğ- Magda birdenbire çok ciddi bir tavırla: — Asla? dedi Sonra ilâve etti: O gün Baumanla konuşmanızdan derhal anlamıştım ki seni mutlaka öldü- | receklerdi. Bense seni kurtarmıya karar | vermişcim. Zihnimde hemen bu plânı ka- rarlaştırdım, Seni o gün bıraksaydım evi- | ne sağ gitmiyecektin. Veya kim bilir bil- meden ne münasebetsiz hareketler ya- | pacaktın.. benim için yapılacak en ma- kul iş buydu. — Ne idi? ni bayıltmak, bir çanta gibi oto- mobilime Koymak. Geteden istifade ede- rek hiç kimsenin bilmediği bir yerde, tehlike geçinciye kadar, 3 gün sakla- mak., * çocuk gibi gülerek baktı Maçda çok zehirli bir gülüşle gül dü. O vakit karyoladan doğruldum « Son Posta ,, nin sergüzeşt romanı -Ü0 — Hayalımda üç günü konserve halin- de yaşıyacağımı hiç dü! .rncmışlîm: Magda çok zehirli bir gülüşle güldü. O wakit, karyolada doğruldum: — Magda! Benimle böyle kedi bir fare ile oynar gibi oynadığın için sana izze nefsim pek kırgındır.. dedim. Nedea üç gün beni konserveleştirdin? Magda karyolanın ayak ucuna oburdu: — Çünkü bu üç gün içinde mühün * diseler geçecekti. dedi. — İstanbulda m3? — Belki İstanbulda da.. bütün dünya- da da.. — Allah Allah! Pek garih. — Garib değil, korkunç! — Ne gibi korkunç şeyler, Magda” Ri- €a ederim, entrikalı konuşma.. niçin ve kimlerin elinde oynatıldığımı — bilmeli- yim!.. Magda, derin bir muhabbetle gözleri- min ıçine bakıyordu: Anlatacağım.. -dedi. Sen Sirbistan- daki Ustaşi teşkilâtını biliyor musun?. — Hayır, benim casuslarla alâkam yök.. — Casus değil, bunlar gizli ve müdhiş bir komitadir. İşte bunlar preusi ölüme mahküm etmişlerdi.. Hemen atıldım: | ? Şu Arşidük bazretle- | İstanbul Ziraat Mektebi Mektebimiz meyva bahçesi için ücret — Orasını bilmem Veya izah etme- min sana bir faydası yoktur. Yalnız, şu kadacını söyliyebilirim ki senin bugün- lerde can düşmanım olması pek tabil bu- lunan Bauman da bu Ustaşilerle beraber hareket ediyordu. — Bauman mı? — Evet. — Banman siyasi bir casus mudur? — Hayır.. — Peki bu Ustaşi komitecilerile ne n- lâkası var? — Onun yalnız bildiğin işle vardır. alâkası (Arkası var) İlân Tarifemiz Birinci — sahife 400 kuruş İkinci — sahife 250 Üçüncü — sahife 200 Dördüncü sahife 100 İç sahifeler 60 Son sahife 40 Muayyen bir müddet zarfında fazla. ça mikdarda ilân yaptıracaklar ayrıca tenzilâtlı tarifemizden istifade ede- ceklerdir. Tam, yarım ve Çeyrek sayfa ilânlar için ayrı bir torife derpiş edilmiştir. Son Posta'nın ticari ilânlarına aid işler için gu adrese Mürscaat edil. melidir: Hâncılik - Kollektir Şirketi, Kahramanzade Han Ankara caddezi Müdürlüğünden : le tecrübeli bir meyva bahçıvanı ustası alınacaktır. Matlub evsafı haiz olanların evvelce çalıştıkları yerlerden aldıkları vesikalarla beraber Halkalıdaki Mekteb Müdürlü, e müracaatları. «T99R> 1938 YILBAŞI HAVA KURUMU BüYÜK PiYANGOSU Büyük İkramiyesi (500.000) Liradır Ayrıca 200,000, 150.000, 30.000, 20.000, 15.000, liralık liralık iki adet mükâfat vardır. Keşide Yılbaşı gecesi yapılacı 100.000 — 70.000, 60 00, — 51,000, ikramiyelerle ( 100.000, 400.000 ) aktır... Biletler : (2,5), (5) ve (10) liradır. Vakıt kaybetmeden hemen biletinizi alınız. H Sayfa atayın hakkını isterken Suriyeden birşey istemiş olmuyoruz! (Baştarafı 1 inci sayfada) manya meş'uldür. Eğer Almanya Ver- Bay muahedesine harfiyyen riayet eltsey- di, eğer Almanya fiili emri vaki'erle ahdlerine sıtkile vela göstermek ısti - yen milleilere fena bir misal olmasa; ve nihayet Almanya, harb sonu devre .| sinde muahede ve misak tanımaz bir rol oynamasaydı, âlemin şirazes. zülmez, iktısadi ahenk bozulmaz ve ı il- letler, bitip tükenmek bilm dişe, bir endişei tahaffuz i lanma yarışına çıkmazlardı. Füvaki Fransız matbuatının bu şi , yapmakta hakkı vardır. bugün, kendisini h: e mi riayet ediy Kirak sabat etmek için uzaklardan misal aramıya bacet yoktur. <Hatay> n m takbel mukadderatını tayin edecex olan statüyü bir vesika olarak ele alabiliriz. Bu vesikanın altında bizim gibi onun da imzası vardır. Ve Milletler Cemiyeti, bu ahidnamenin tatbiki için, manevi nülü- u angaje etmiş bulunmaktadır. Fakat bütün bu teminata rağmen, Hatayda gö- |ze çarpan şey, acı bir ahidşikenlik man. zarasıdır. Orada bir Mösyö Garo vardır. ki cemaat, cemaat, hattâ cv ev dolaşa - rak bu müahedenin tatbikini hükümsüz bırakacak fena bir propaganda ajanlığı İ yapmaktadır. O Mösyö Garo Fransanın 'm'u:m-.ıv.iidir ve biz Türkler, Fransanın bitaraflığını berveçhi peşin kabul ederek bu iatikal ve seçim devrelerinde, bu gibi ecnebi memurların mevcudiyetine ta - bammül termiş, onlardan bit tehlike gelemiyeceğine — inanmışızdır. Çünkü Fransa gibi bir devlet, bize, bu hususta teminat vermiştir. Çünkü Fransanın şi - kâyetçi olduğu bir hale bizzat kendisinin kendisini kaptırmıyacağına inanmışızdır. Halbuki ne kadar aldanmışız! Düşünmemişiz ki, düne kadar empes - | yalist bir set takib eden bir Fransa, bugünden na, Hatay için, tam bir bi. Memleket (Baştarafı T inci sayfada) Memleket Milyon — Mülli kütübhane Nüfus Adedi 127 11000 170 18000 a 8.000 18 16000 02 3.000 1 2.B00 “ 400 Amerika Busyü Polonya Çekoslovakya İtalya Belçika Pransa | Kütübhane adedi bakımından bu hal- de bulunan nisbetlerden sonra okuyu- cum aynı mecmuadan naklen, millet- lerin kütübhane bakımından yaptıkla- rı umumi masrafları gösterir şöyle bir mukayese listesi vertyor: Memleket Nüfas başına Frank 25 20 10 4 05 Amerika Almanya Belçika İngiltere Pransa Aziz okuyucum bu rakamları verdik- n S0j bu defa da bana dönüp; <Ya |biz?» diyor; «Acaba bizim bu bakımdan mevkiimiz nedir?» e «Ya biz? Acaba bizim bu bakımdan mevkiimiz nedir?» Ne muhterem oku- yucumun bana böyle bir sual sorması | #doğru, ne de benim bu suale cevab ver- |mem münasib olurdu. Fakat, mademki İsormuştur, cevab vereyim; Eğer on, on beş sene sonra okuyacak göz bulamıya- cak olan eski kitablarla süslenmiş kü | tübhaneleri şimdiden müzeye naklede- cek olursak Türkiyede umumi kütüb- ne ya hiç kalmıyacak, yahud kalsa da bunlara devam edecek insan bulun-| mıyacaktır. Eğer, arada bir birkaç roman, birkaç mekteb kitabı basılmasa, Üniversite |O, bilâk taraf zihniyetle hareket edebilecek me « mur bulamaz. İnsan, bir nesne değildir ki onu imal etmek için bir kaç zaman kâfi telsin! Siyamdan veya 'Hindi Çiniden ge- ir Mösyö Garo, Türkün ve Ha « ünün hayati menfa: işte bugün gördüğümüz şekil i Mmüessir olmıya başlamıştır. tiklâlini tes'id etmekten Ona, ebedi bir cs zan ve zehabı veril mayişten geri durulma iği, Vatani süngüsü, ne kapılan her Hi 1 bik inihaye böyle dev artık bilinmesi lâzımdı rk, Suriyeden bir parça istemiya her istiklâle hak kazanmış câ-, miaların, haklı davalarının müşterek müs dafiidir. Lübnan Suriyeden ayırılırker müdahale hakkı olmamakla beraber, bu haksızlığa ilk işaret edenlerden biri, © olmuştur. Cizre'de çevrilen entrikalarım iç yüzüne agâhtır ve bütün bunları bil « diği için, Suriyeyi parçalamak istıyenle « rin, bir kısım gafil Suriyelilerin , Hatay meselesini, bir «divertissement>, bir dikkat çekici mevzu olarak attıkları, na emindir. Ama, bu manevra muvaffak olmıyacaklır. İcabında hakikati göremiyen Suriyeli « lere biz Türkler bu hakikati güsterece « ğiz. Suriyede ve Hatayda ihdas edilen sun'1 ekalliyetler davasının nasıl sahte bir şey olduğunu isbat edeceğiz ve Su-, riyel Araba, komşu kalmıya müahküm bulunduğu Türk kadar hiç bir dostun bu- lunamıyacağını anlatacağız. F edemiyecei bi olmuştur di Misal istiyenlere, Irakla aramızda mev. cud olan gülügişsiz dostlüğu en büyük bir bürhan olarak göstereceğiz. Irakın servet, hayat ve varlık fışkıran petrol kaynaklarına sırt çeviran Türkün, arık Suriye toprağında gözü — olan Demek ki o, hakkından başka bir şe temiyor. — Selim Ragıp Emeç meseleleri mi kâğıdlar, tcaret evrakı basmakla iktifa ederlerdi. Türkiyede kitab yok ki, kitab basılmıyar ki kütübhanemiz olsun ve bu kütübhaneler için masraf edelim. Biraz mübalâğa edecek olursakğ diyebiliriz kâ Türkiye okumadan öğ- renen ve du'şunmec'en yaşıyan bin memlekettir! İşte, benim vereceğim cevab. Bell acıklı, fakat galiba, doğru bir cevab! Muhittin Birgen Hataydaki tecavüzlere Karşı üniversiteliler Bugün miting yapıyorlar (Baştarafı 1 inci sayfada) tarafından yapılan tazyik, tehdid ve tes çevüzler yurdun her tarafında olduğu gibi Üniversite talebeleri arasında da derin bir hassasiyet yaratmıştır. Üni- versiteli gençler, yapılan — tecavüzleri protesto ve takbih etmek için dün ake şam bir miting yapmak teşebbüsünde bulunmuşlarsa da vaktin geç u'ması' yüzünden toplantının bugüne b masıni ve daha geniş bir mikyas pılmasını münasib görmüşlerdir. Gençlerimiz bugün öğleden sonra Beyazıd meydanında toplanacaklardır, Oradan Taksim meydanına gidilecek v& hatibler tecavüzleri protesto ve takbili eden nutuklar söyliyeceklerdir. Miting Türklüğe hâs büyük bir vam kar içinde cereyan edecektir. Eminönünün istimlâk plânı hazırlandı Eminönü meydanındaki istimlâke a id plân hazırlanmış, Nafia Vekâletina gönderilmiştir. Bu plânmı tanziminde şehircilik mütehassısı tarafından hae zırlanan ileri şehir plânının hututu esa- senede birkaç kitab Ve muhtelif dev- let müesseseleri bazı hususi etüdler ve- 3 porlar bastırmak mecburiyetinde bulunmasalar, Türkiyenin ün neş- İriyatı, gazetelere münhasır kalır ve lmın.-.ıaım- da yalnız defter, bilet, Tes- | siyesine göre hareket olunmuştur. Gökten gelecek — tehlikeleri - önlemek fitre zarflarına koyacağınız beş ön ruşla çok yakından alâkalıdır. Yapaca. fanız yardımın kiymelini İyi bilmeliyiz.