dllattığı tehlike - Joe | y Dünya ağır siklet — şampiyonunu Yih eden büyük tü Tommy bir Fransız ge- muhabirine naltta bulur- | TEF, Fi Prir En iyi müsaba- | birini E; indan ü TTEFET Zf FB Çök mükemmel frsattı. Nitekim Eı boksörün ben- il ü ve son bilhassa £ y Yetini gösterir. ve menecerim D.ıı"ld Joseph'in akavt F Guğmn, e giren birçok kimselerin boşak * Zannediyorum, "Şurıdı bir müddet islirabat edeceğim ayın 15 tne doğru İngiltereye hareket l'i_”—"-_ Fakat şunu hemen ilâve cde- 'ıq_.h dünya şampiyonluğu iddiasından Eçmiş değilim. Yakında bu hususta ğ ı"""_ f denemek için bir fırsat daha bu- hâv Simı zannediyorum. M:Ihuı ümid edildiğinden daha iyi Ce aldığımı zannediyorum, değil mi?> Joc Lowuis ne diyor? x:"("-an sonra dünya şampiyonu Ün- İ t kazanan zenci boksür Jae Louis Yü beyanatta bulunmuştur: ©— Farr tahmin ettiğimden çok daha L%& bir boksördür. Kendisi ağır sık- h&*"nîmdı dövülmesi çok güç kıymetli x RMpiyon ve rakibdir. Fakat bir dün- Yütamadı.. #ampiyonu olabilecek kadar kuvvetli Gözete bunun altına şu mütaleada bu- Maktadır: 'it rakib hakkında bundan daha na- n“! Söz söylenemez.. Pire m .ğ:lnlıul belediyesi tarafından - gehri- davet edilen Pire muhteliti, yarın TÜncü ve son maçını bir hafla evvel 4-3 ŞG Gtiği Gelatasıray - Beşiktej _._*elizı'.lg Taksim stadında yapacaktır. Müli küme maçlarından sonra yeni msm oyunlarına kadar istirahate çe- futbolcularımız, dinlendikleri biz daç, © festival münasebetile İstanbula 'u'*l edilen Pire muhtelitine karşı za- Ti olarak bözük oynamağa mecbur kal “ardı. Ayni oyuncuların yarın yapı- m“;k Maçta geçen haftakinden daha bü- € bir enerji sarfedeceklerini kat'iyyel- İddia etmek pek doğru değildir. VNi şekilde istirahatte bulunan Fe- &| W “öhçe . Güneş — muhtelitinin Pire Ühteiitini iki mağlüb etmesi bir ı"' olarak ileri sürülebilirse de H anlıların bu mağlübiyetinin, bir T evvel yaptıkları çetin maçın yorgun- oe Louis - Tommy Farr maçından sonra... İki boksörün mütaleaları - Zencl boksörün üm ?d"l memnun olması lâzımdır. Çünkü | ci ravndında bir vuruş esnasında Louis, geçen sene ge- tildiği Sehmeling'le ne vakit karşılaşacak ? - Bazı enteresan rakamlar Joe Lowüs » Farr maçının ilk resmi, (Sırtı dönülk olan zenci boksördür) » Zenci boksör Joe Louis'in maçın beşine sağ Olrmyacağıma dair bahse girişen | elinin bir parmağı kırılmıştır. Bu yüz- adam o idi. Bu ihtimalle müşte-| den zenci boksör sekizinei ravndda bir ara, maçı terketmeği düşünmüşse de son- radan bundan vazgeçmiş ve maçın niha. yetine kadar ıztırabını belli etmemeğe ve maça sadece sol elile dövüşerek devam etmeğe muvaffak olmuştur. Sehmeling - Joe Lowis maçı Haber verildiğine göre Joe Louls le Sehmeling arasında 1938 martımm orta- larma doğru bir müsabaka tertib edil- mesi düşünülmektedir. Bazı rakamlar Sön Jae Louis - Tammy Farr maçı ot- rafında şu şayanı dikkat rakamlar verile mektedir: Maçı 90,000 kişi oturarak ve 10,000 kişi ayakta seyretmiştir. İntizamı temin etmeğe 2500 polis tav- zif edilmiştir. Nevyorkta zencilerin mahallesi olan we Joe Loauis'in ikamet ettiği Harlem ma- hallesinde 2000 kilo konfeti satılmıştır. Ringe biraz yakın koltukların fiatı 28 dolar «29 Türk lirası» idi. Müşterek bahisler 1 e karşı 8 ile zenci baksörün lehine tutulmuştu. luğundan ileri gelmiş olduğu da spor yapmış olanlarca pekâlâ takdir edilebi- lecek bir noktadır, Nitekim Pire muhtelitine karşı çıka- cak klüplerimizin birinci ve ikinci maç (için ileri sürdükleri iddia hep bu düşün- ceden ileri gelmiş, ve Işi kur'a ile ballet- mek meselesi üzerinde uzun boylu mü- makaşalar olmuştu. İkinci maçta bir taraftan yorgunluk, |diğer taraftan bir humaralı kalecilerinin biraz sonra da sağ içlerinin sakatlanıp oyunu terketmeleri, Yunan takımımın mağlübiyet sebeblerinden bir kısmını teşkil etmişti. Bunun için bir haftadanbert istirahatte Pbulunan Yunan takımını tam idmanlı ve sağlam bir balde yapacağı üçi Yunan takımı belki de büyük bir farkla ikinci bir galibiyet, daha elde edecektir. Oyun tarzlarında hiç te bir fevkalâde- uhtelitine karşı bu hafta ne yapabileceğiz ? lllgilî.z bahriyelilerile Türk bahriye takımı arasında bugün Taksim stadında bir maç yapılacak Ki li AA İKi Z SA G G ö BÖ C e ae Ce eee ğ SON POSTA adm Beli inceltmek için ne yapmalı? Kadınların müşterek ve umumi arzu- İarından biri da boylarının ince görün- mesidir. Bunun için ük şart: * Dik durmaktır. Fena bir duruş en gü- zel boyu ve biçimi bile bozar. İkinci şart: Karın düzlüğü ve bel in- celiğidir. 1 — Karnt düzleştirmek için her sabah şu iki hareketi 20 kere yapmalı: (a) Sıre tüstü yatınız. Kollarınızı yana doğru açıp avuçlarınızı yere temas ettiriniz. Bu va- ziyette dizlerinizi göğsünüze doğru bü- kerek kaldırıp tekrar yere uzatınız. (b) Bacaklarınızı açıp uzatarak yere oturunuz. Önce sağ elinizle sol ayağınızı; tutmaya çalışınız. Sonra sol elinizle sağ ayağınızı tutunuz. Ayni hareketi değişti- rerek tekrar ediniz. 2 — Beli inceltmek için de şu iki hare- keti muntazaman yapmak kâfidir. (a) Ayaktâ durup bataklarınızı açınız. Ellerinizi kalçaya koyup eğilebildiğiniz kadar arkaya ve öne doğru eğiliniz. (10) defa kâtidir. (b) Ayni vaziyette ellerinizi başınızın üstünde kavuşturup bir sola bir sağa mümkün olduğu kadar eğiliniz. — (20) defa. Bu hareketler karın ve bel adalelerini işletir. Onların nesci arasına yerleşen yapğları eritir. Yani bel ve kamnı yağsız- laştırır. Oralarda yalnız kuvvetli adale- ler bırakır, Buna bir de iyi bir jartier ilâve eder- seniz sildetiniz istediğiniz şekilde incel- Mmiş olur. Hik olmıyan Yunanlıların en göze çarpan tarafları cidden çok sür'atli ve çevik o- kışlarıdır. Futbolun mühim hassaların- dan birine ve belki de en mühim kısmı- na bu suretle sahib olan Pire muhteliti- nin, bu yüzden bize heyecanlı dakikalar yaşatacakları ümid edilir. Futbolcularımız, bir iki hafta — sonra başlıyacak mühim müsabakalar için ken- dilerini tetkik edenlerin -bulunduğunu unutmamalıdırlar. —— Bu maçların, dost Sovyet futbolcula- rile yapılacak müsabakalar ve Bükreşte ki Balkan küupası oyunları için zannedil- diğinden daha mühim bir imtihan oldu- Bunu hatırdan çıkarmamak lâzımdır!, Ömer Besim Atletlerimiz gitti Bükreşte yapılacak Balkan oyunlarına iştirak edecek olan atletlerimiz, dün ak- şam saat 20 de vapurla hareke! etmiş- lerdir. Kendilerine iyi yolculuk ve muvaffa- kiyetler temenni ederiz. Seyahatte dalma aynı Ssualle karşılaştım : «Fransız mısınız?» Türk olduğumu söyleyince “Demek artık serbestçe dolaşa- biliyorsunuz , diyorlar ve ilâve ediyorlardı : “ Öyle ya Türkiye artık eski Türkiye değil, başınızda Atatürk var!, Yazan ! Muazzez Tahsir İsviçreden Seyahatim esnasında, yolda ve oteller- de, herkes soruyordu: —— Fransız mısınız? — Hayır. Kendi kendime «mutlaka fransızca ko- nuştuğuna için böyle bir şgüphe uyandırı- yorum>» dedim. Fakat sualler devam ediyordu: — Macarsınız galiba değil mi? — Hayır. — O halde Rumen? »— O da değil.. Ben TTürküm. — Türk mü? — Evet...” — Siz cidden bir Türk kadını mısınız? — Büunda şaşacak bir şey görmüyorum. Evet bir Türk kadınıyım, — Yalnız mi seyahat ediyorsunuz? — İki arkadaşımla. »— Erkeğiniz? — Yok. »— Demek siz de artık serbesiçe dola- şabiliyorsunuz öyle mi? Şuna dikkat ettim ki, bülün bu sualle- rin sonunda, ecnebiler, kendi kendile - rine ve benden cevap beklemeksizin şu sözleri ilâve ediyorlardı. — Öyle ya, Türkiye bugün eskisi gibi değil.. Başınızda Atatürk var.. O her şe- yi değiştirdi. Nisteki otel sahibi, okumuş bir ma - dam, yalnız bu kadarla kalmadı, gözle- rinde büyük bir takdirle ilâve etti: — Bugün Türk kadını bütün dünya kadınlarının üstünde... Eskiden ne kadar sıkı bir esaret altında nefes alamadan yaşıyorduysanız, bugün tam aksine, bü- tün serbestlikler sizin için... Hattâ ka - din “saylavlarınız bile varmış öyle mi? — Evet... Saylâv, avukat, hükim. — Hâkim mi? — Bugün Türkiyede bir çok kadın hâ- kim var madam ve hepsi de erkekler gi- bi adalet kürsüsünde hakkı temsil edi - yorlar, Kadmcağız hayretten dona kalmıştı. — Şimdi sizde cübbeli kadın hâkimler var öyle mi? çi — Tıpkı erkekler gibi. — Mühendisiniz de var rm? — Onu pek bilmiyorum, fakat bugün yoksa da, yarın mutlaka olacak. Şimdilik mimarlarımız var, — Doktor? — Ondan çoğu ne? Her hastanede ka- dın doktorlarımız var. Size daha şaşaca- ğanız bir şey söyliyeyim: Bugün kadın tayyarecimiz bile var. Bu kadarını fazlâ görüyormuş gibi o- tel müdürü derin derin düşünceye daldı ve sonunda ağzından şu sözler dökül - dü: — Bir memlekette, az zaman içinde bu kadar büyük işler başarmak için başınız- daki adamın bir dâhi olması lâzım! İtalyada ve İsviçrede de buna benzer süallere cevap verirken karşımdaki kim- selerin şaşırdıklarını, içimde taşan bir sevinçle gördüm. İsviçreyi Türk heyetlerinin sik sık zi- yaret etmesinden ve orada devamlı mu- tahhaslarımız bulunmasından mi nedir, geçtiğim her yerde, Türk olduğumu öğ- bir manzara renince, büyük bir sempati karşısında kaldım. — Türkler âlicenap olurlar. — Biz Türkleri çok severiz. Şaföründen otel garsonuna kadar her- kes Türk dostu... Bir gün oteldeki asansörcü çocuk, se » vimli gözlerile yüzüme baktı. — Hatay meselesi için bizim otele çok 'Türk murahhasları geldi. İçlerinde ka - daınlar da vardı. Hepsi kibar, centilmen adamlar. İsviçseli bir halkı çocuğunun ağzından dökülen bu sözler, yurdumdan uzakta olduğum için, pek hoşuma gitti. Ertesi gün, gene ayni çocuk yaklaştı. — Dün akşam bür Türk gazeteci bizim oötele geldi. Siz de gazeteci -olduğunuz için isterseniz kendisine haber vereyim, sizinle görüşsün. — Ben bu akşam hareket ediyorum, vaktim yok çocuğum. Biraz içi sıkılmış gibi durdu, sonra sardu: — Siz bugün gölde dolaşacakrınız ga. liba... Sizin bosforunuz da burası kadar güzeldir değil mi? — Evet. — Ben hir kartpostal görmüştüm.. Bo- Barziçinde yüzü-örtülü kadınlar sandal - Jarla dolaşıyorlardı. Onlar Türk kadın « ları mı? — Onlar eski Türk kadınları idi, şim« di artık o kıyafetler ortadan kalktı. — Sizdeki kadınlar nasıl giyiniyorlar şimdi? — İşte gördüğün gibi. — Siz memleketinizde de böyle mi gi- yinirsiniz? — Tabii. Evvelâ inanmak istemiyormuş gibi te- reddütle yüzüme baklı, sonra sükünetle ve anlıyan bir ifade ile ilâve etti: — ©O halde Türkiye de İsviçre gibi me- deni bir memleket! Bu hayreti ben, yalnız halk tabaka - sında değil, Pariste içtimal bir mevki sahibi olan yüksek kimselerle konuştu - ğum zaman da gördüm. Hattâ bazan ba- na sorulan saçma suallere kızdım... Avrupalılar hâlâ bizim de onlar gibi olduğumuza inanamıyorlar, — belki de İnanmak istemiyorlar. Fakat bunun ka - bahatini onlarda değil, kendimizde ara- mak lâzım gelir fikrindeyim. Biz kendi- mizi onlara tanıtmak için hiç bir teşeb- büste bulunmadığımız halde onların hak- kımızda, bilmiyerek ve yahut bilerek, besledikleri yanlış ve bazan da fena dü- şüncelere kızıyoruz. Geçenlerde gazetelerde bir «<Propa « ganda Vekâleti» ve yahut buna benzer bir daire teşkil edilcceğini görmüştüm. Avrupaya ve bütün dünyaya kendimi- zt tanıtmak için, Halkevlerinin vakit va- kit, yabancı dil bilen ve istediğini tercü- mansız anlatabilen lise ve üniversite ta- lebelerile hoca ve muharrirlerden mü - rekkep yolcu kafileleri tertip ederek bunları azami kolay ve ucuz yollardan muhtelif garb memleketlerine — gönder- (Devamı 11 inci sayfada) yanıma