Bdi Joe Louis - Tommy Farr maçından sonra... sonra İngi- t boksörü Tammy Üt bir Fransız ga- hı'“Bsînîrıı muüuhabirine be?anatta bulun- * ' 'h;; En iyi müsaba- İ Tımdan birimi ve iyi dö- zannedi. yaralanma- heticenin daha türlü olması Muhtemeldi. Yü- kanla kap- i!în sı Joe Louis « Çok mükemmel Re firsattı. Nitekim a. © boksörün ben- Sekinmesi ve son bilhassa A müdafaa et- *Sİ de maçın hakiki be, “tum ve menecerim David Joseph'in hâka Memnun olması lâzımdır. Çünkü bir; t olmıyacağıma dair bahse girişen ğ Te adam o idi. Bu ihtimalle müşte- l ğ P | giren birçok kimselerin boşal- -- Sanmediyorum. ye di bir müddet istirahat edeceğim Edeîyî]-ı 15 ine doğru İngiltereye hareket "meg.*ım:_ Fakat şunu hemen ilâve ede- e ki dünya şampiyonluğu iddiasından * Seçmiş değilim. Yakında bu hususta ı&eaı '“—*'-ınu“ denemek için bir fırsat daha bu- Simı zannediyorum. %Yielham ümid edildiğinden daha iyi Ce aldığımı zannediyorum, değil mi?> Joe Louis ne diyor? Maçtan sonra dünya şampiyonu Ün- & kazanan zenci boksör Jae Louis .ı“ beyanatta bulunmuştur: yüğ—e Farr tahmin ettiğimden çok daha İ k bir boksördür. Kendisi ağır sık- Sınıfmda dövülmesi çok güç kıymetli K Sampiyon ve rakibdir. Fakat bir dün- Sampiyonu olabilecek kadar kuvvetli dis İu:î% bunun altına şu mütaleada bu- Maktadır: Z&îîr rakib hakkında bundan daha na- € söz söylenemez.» Pire m İki boksörün mütalcaları - Zeneci boksörün | adilattığı tehlike - Joe Loüis, geçen sene ye- tildiği Sehmeling'le ne vakit karşılaşacak ? - ' Bazı enteresan rakamlar SON POSTA -KADIN Beli inceltmek için ne yapmalı? Kadınların müşterek ve umumi arzu- İarımdan biri de boylarının ince görün- mesidir. Bunun için ilk şart: Dik durmaktır. Fena bir duruş en gü- zel boyu ve biçimi bile bozar. İkinci şart: Karın düzlüğü ve bel in- celiğidir. | 1 — Karnmı düzleştirmek için her sabah | | şu iki hareketi 20 kere yapmalı: (a) Sırs tüstü yatınız. Kollarınızı yana doğru açıp avuçlarınızı yere temas ettiriniz. Bu va- ziyette dizlerinizi göğsünüze doğru bü- |kerek kaldırıp tekrar yere uzatımız. (b) Bacaklarınızı açıp uzatarak yere 'tutmaya çalışınız. Soönra sol elinizle sağ ayağınızı tutunuz. Ayni hareketi değişti- rerek tekrar ediniz. 2 — Beli inceltmek için de şu iki hare- keti muntazaman yapmak kâfidir. (a) Ayaktâ durup bacaklarınızı açınız. Ellerinizi kalçaya koyup eğilebildiğiniz kadar arkaya ve öne doğru eğiliniz. (10) defa kâfidir. (b) Ayni vaziyette ellerinizi başmızın üstünde kavuşturup bir sola bir sağa mümkün olduğu kadar eğiliniz. (20) defa. | Bu hareketler karın ve bel adalelerini Joe Lowuis « Farr maçının ilk resmi, (Sırtı dönük olan zenci boksördür) Zenci boksör Joe Louis'in maçın beşin« N ci ravndında bir vuruş esnasında elinin bir parmağı kırılmıştır. Bu yüz- den zenci boksör sekizinci ravndda bir ara, maçı terketmeği düşünmüşse de son- radan bundan vazgeçmiş ve maçın niha- yetine kadar ıztırabını belli etmemeğe ve maça sadece gol elile dövüşerek devam etmeğe muvaffak olmuştur. Sechmeling - Joe Lowis maçı Haber verildiğine göre Joe Louis ile Sehmeling arasında 1938 martının orta- mesi düşünülmektedir. Bazı rakamlar * Sön Joe Louis - Tommy Farr maçı et- jrafında şu şayanı dikkat rakamlar veril« mektedir: Maçı 90,000 kişi oturarak ve 10,000 kişi ayakta seyretmiştir. İntizamı temin etmeğe 2500 polis tav« Nevyorkta zencilerin mahallesi olan ve Joe Louis'in ikamet ettiği Harlem ma- hallesinde 2000 kilo konfeti satılmıştır. Ringe biraz yakın koltukların fiatı 23 dolar «29 Türk lirası» idi. Müşterek bahisler 1 e karşı 8 ile zenci boksörün lehine tutulmuştu. uhtelitine karşı bu hafta ne yapabileceğiz ? [ngilîz bahriyelilerile Türk bahriye tâakımı arasında bugün Taksim stadında bir maç yapılacak ıiî%m belediyesi tarafından şehri- e t_îavet edilen Pire muhteliti, yarın Süncü we son maçını bir hafta evvel 4-3 :Şâb ettiği Galatasaray « Beşiktaş ,, telitile Taksim stfadında yapacaktır. | Mit küme maçlarından sonra yeni Eî”îîm oyunlarına kadar istirahate çe- %:n futbolcularımız, dinlendikleri bir da, İstanbula festival münasebetile a z Vet edilen Pire muhtelitine karşı za-| rmı'îl olarak bözuk oynamağa mecbur kâl- eş ardı. Ayni oyuncuların yarın yapı- yüak Maçta geçen haftakinden daha bü- £ bir enerji sarfedeceklerini kat'iyyet- l& iaa; iddia etmek pek doğru değildir. n&ı"hahçe « Güneş muhtelitinin Pire ü':htelitıni mağlüb — etmesi — bir u:' olarak ileri sürülebilirse de < anlıların bu mağlübiyetinin, bir 7 evvel yaptıklari çetin maçın yorgun- Âyni şekilde istirahatte bulunan Fe- | luğundan ileri gelmiş olduğu da spor yapmış olanlarca pekâlâ takdir edilebi- |lecek bir noktadır. Nitekim Pire müuhtelitine karşı çıka- cak klüplerimizin birinci ve ikinci maç |için ileri sürdükleri iddia hep bu düşün- ceden ileri gelmiş, ve işi kur'a ile hallet- mek meselesi üzerinde uzun boylu mü- nakaşalar olmuştu. İkinci maçta bir taraftan yorgunluk, | diğer taraftan bir tumaralı kalecilerinin biraz sonra da sağ içlerinin sakatlanıp Oyunu terketmeleri, Yunan takımmın mağlübiyet sebeblerinden bir kısmını teşkil etmişti. Bunun için bir haftadanberi istirahatte bulunan Yunan takımını tam idmanlı ve sağlam bir halde yapacağı üçüncü maçta kolay kolay mağlüh etmek şöyle dursun, Yunan takımı belki de büyük bir farkla ikinci bir galibiyet, daha elde edecektir. sağ | larma doğru bir müsabaka tertib edil-| işletir. Onların nesci arasına yerleşen yağları erttir. Yani bel ve karnı yağsız- laştırır. Oralarda yalnız kuvvetli adale- ler bırakır. seniz silüetiniz istediğiniz şekilde incel- miş olur. ; lik olmıyan Yunanlıların en göze çarpan tarafları cidden çok sür'atli ve çevik o- Tuşlarıdır. Futbolun mühim hassaların- dan birine ve belki de en mühim kısmı- na bu suretle sahib olan Pire muhteliti- nin, bu yüzden bize heyecanlı dakikalar yaşatacakları ümid edilir. Futbolcularımız, bir iki hafta sonra başlıyacak mühim müsabakalar için ken- dilerini tetkik edenlerin bulunduğunu unutmamalıdırlar. — Bu maçların, dost Sovyet futbolcula- rile yapılacak müsabakalar ve Bükreşte- ki Balkan kupası oyunları için zannedil- ğunu hatırdan çıkarmamak lâzımdır!, ; Ömer Besim Atletlerimiz gitti Bükreşte yapılacak Balkan oyunlarına iştirak edecek olan atletlerimiz, dün ak- şam saat 20 de vapurla hareket etmiş- lerdir. ! Kendilerine iyi yolculuk ve muvaffa- oturunuz. Önce sağ elinizle sol ayağmm# # |(Gam, yalnız bu Kadarla kalmadı, gözle- Buna bir de iyi bir jartier ilâve eder- | diğinden daha mühim bir imtihan oldu- | Kadın gözile Avrupa karşılaştım : «Fr Seyahatte dalma aynı Sualle anSsIZ MISINIZ?» İsviçreden Seyahatim esnasında, yolda ve oteller- de, herkes soruyordu: — Fransız mısınız? — Hayır. Kendi kendime emutlaka fransızca ko- nuştuğum için böyle bir şüphe uyandırı- yorum» dedim. : Fakat sualler devam ediyordu: — Macarsınız galiba değil mi? — Hayır. — O halde Rüumen? — O da değil.. Ben Türküm. — Türk mü? l EVBİ“-' — Siz cidden bir Türk kadını mısınız? — Bunda şaşacak bir şey görmüyorum. Evet bir Türk kadınıyım. — Yalnız mı seyahat ediyorsunuz? — İki arkadaşımla. — Yok. — Demek siz de artık serbestçe dola- şabiliyorsunuz öyle mi? Şuna dikkat ettim ki, bütün bu sualle- rin sonunda, ecnebiler, kendi kendile - rine ve benden cevap beklemeksizin şu sözleri ilâve ediyorlardı. — Öyle ya, Türkiye bugün eskisi gibi değil.. Başınızda Atatürk var.. O her şe- yi değiştirdi. Nisteki otel sahibi, okumuş bir ma - rinde büyük bir takdirle ilâve etti: — Bugün Türk kadını bütün dünya kadınlarının üstünde... Eskiden ne kadar sıkı bir esaret altında nefes alamadan yaşıyorduysanız, bugün tam aksine, bü- tün serbestlikler sizin için.. Hattâ ka - dım 'saylavlarınız bile varmış öyle mi? — Evet... Saylâv, avukat, hâkim. — Hâkim mi? — Bugün Türkiyede bir çok kadın hâ- kim var madam ve hepsi de erkekler gi- bi adalet kürsüsünde hakkı temsil edi - yorlar. Kadıncağız hayretten dona kalmıştı. — Şimdi sizde cübbeli kadın hâkimler var öyle mi? — Tıpkı erkekler gibi. — Mühendisiniz de var mı? — Onu pek bilmiyorum, fakat bugün yoksa da, yarın mutlaka olacak. Şimdilik mimarlarımız var. — Doktar? — Ondan çoğu ne? Her hastanede ka- dın doktorlarımız var. Size daha şaşaca- ğınız bir şey söyliyeyim: Bugün kadın tayyarecimiz bile vâar. Bu kadarını fazla görüyormuş gibi o- tel müdürü derin derin düşünceye daldı dü: — Bir memlekette, az zaman içinde bu kadar büyük işler başarmak için başınız- daki adamın bir dâhi olması lâzım! İtalyada ve İsviçrede de buna benzer suallere cevap verirken karşımdaki kim- selerin şaşırdıklarını, içimde taşan bir sevinçle gördüm. İsviçreyi Türk heyetlerinin sık sık zi- yaret etmesinden ve orada devamlı mu- Oyun tarzlarında hiç te bir fevkalâde- kiyetler temenni ederiz, a h VA ye S ü rahhaslarımız bulunmasmdan mi hedir, ve sonunda ağzından şu sözler dökül -| Türk olduğumu söyleyince “Demek artık serbestçe dolaşa- biliyorsunuz ,, diyorlar ve ilâve ediyorlardı : “ Öyle ya |Türkiye artık eski Türkiye değil, başınızda Atatürk varl!,, Yazan ! Muazzezxz Tahsir: bir manzara renince, büyük bir sempati karşısında kaldım. — Türkler âlicenap olurlar.; — Biz Türkleri çok severiz. Şoföründen otel garsonuna kadar her- kes Türk döstu... Bir gün oteldeki asansörcü çocuk, se « vimli gözlerile yüzüme baktı. ; — Hatay meselesi için bizim otele çok Türk murahhasları geldi. İçlerinde ka - dınlar da vardı. Hepsi kibar, centilmen adamlar. İsviçreli bir halkı çocuğunun ağzından dökülen bu sözler, yurdumdan uzakta olduğum için, pek hoşuma gitti. Ertesi gün, gene ayni çocuk yanıma yaklaştı. — Dün akşam bir Türk gazeteci hizim öotele geldi. Siz de gazeteci olduğunuz |için isterseniz kendisine haber vereyim, sizinle görüşsün. — Ben bu akşam hareket ediyorum, vaktim yok çocuğum. Biraz içi sıkılmış gibi durdu, sonra sordu: — Siz bugün gölde dolaşacaksınız ga- liba..« Sizin bosforunuz da burası kadar güzeldir değil mi? — Evet. — Ben bir kartpostal görmüştüm.. Bo- Baziçinde yüzü -örtülü kadınlar sandal - larla dolaşıyorlardı. Onlar Türk kadın - ları mı? - — Onlar eski Türk kadınları idi, şim- di artık o kıyafetler ortadan kalktı. — Sizdeki kadınlar nasıl giyiniyorlar şimdi? — İşte gördüğün gibi. — Siz memleketinizde de böyle mi gi- yinirsiniz? — Tahii. Evvelâ inanmak istemiyormuş gibi te- reddütle yüzüme baktı, sonra sükünetle ve anlıyan bir ifade ile ilâve etti: e — O halde Türkiye de İsviçre gibi me- deni bir memleket! Bu hayreti ben, yalnız halk tabaka - sında değil, Pariste içtimal bir mevki sahibi olan yüksek kimselerle konuştu - ğum zaman da gördüm. Hattâ bazan ba- 'na sorulan saçma suallere kızdım... Avrupalılar hâlâ bizim de onlar gibi olduğumuza inanamıyorlar, belki de İnanmak istemiyorlar. Fakat bunun ka - bahatini onlarda değil, kendimizde ara- mak lâzım gelir fikrindeyim. Biz kendi« mizi onlara tanıtmak için hiç bir teşeb« büste bulunmadığımız halde onların hak- kımızda, bilmiyerek ve yahut bilerek, besledikleri yanlış ve bazan da fena dü- şüncelere kızıyoruz. Geçenlerde gazetelerde bir «Propa - ganda Vekâleti» ve yahut buna benzer bir daire teşkil edileceğini görmüştüm. Avrupaya ve bütün dünyaya kendimi- zi tamıtmak için, Halkevlerinin vakit va- kit, yabancı dil bilen ve istediğini tercü- marnısız anlatabilen lise ve üniversite ta- lebelerile hoca ve muharritlerden mü « rekkep yolcu kafileleri tertip ederek bunları azamt kolay ve ucuz yollardan muhtelif garb memleketlerine — gönder- İgeçtîğim. her yerde, Türk olduğumu öğ-! (Devamı 11 inci sayfada)