Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
.. Hergün Kendi işimize Bakalım el Yazan: Muhittin Birgen ı-': ünyanm umumi gidişini görü- İ yoruz. Diplomatların bütün gayretlerine rağmen, hâdiseler günden güne fenalaşıyor; Akdenizde, silâhla ©- yun oynayan çocuklar veya deliler pey- da oldu; şimdi, dünyanın her tarafında denizaltı gemileri görülmeğe başladı. İnsanların gözleri yakında deniz üstü gemilerini de denizaltı gemisi gibi göre- cek ve yahut deniz üstünde her karaltı- yı bir torpil farkedecektir. Hâdiselerin mütaleasında muayyen ölçüler kaybolun- ca artık her şey bir başka şekle girer. Bunun gibi, siyasi muhitin fikrinde hu- zursuzluk bâş gösterince, gözler her ta- rafta denizaltı gemisi görecektir. « Eskiler «iş olacağına varır!» derlerdi. Buğün bizim için de iş olacağına varır demekten başka çare yoktur; bizim için değil, dünyanın en büyük dilomatları ve dünya siyasetinin dizginlerini ellerinde tutanlar için dahi bu eski söz, günün en mühim hikmetidir. x Bunun için, biz de «iş olacağına varır> diyerek kendi işimize bakalım. Şu esna- da mühim olan işimiz de Hatay işidir. Suriye gazetelerini okuyacak olursanız Hatayda Türkler Arabları ya hergün öl- dürüyorlar, yahut onlara dünyanın en büyük eza ve cefasıni yapıyorlar zanne- dersiniz; ayni şekilde Türk gazetelerin- de görülen şeyler de Türklerin mütema- di bir tazyike uğradıklarını gösterir. Bunların hanğisine inanmamak lâzım? Herhalde, bütün bunlarda, her iki tara- fin da düştüğü mübalâğalar bulunduğu- nu farzettiğimiz zaman dahi ortada ha- kikat olan bir şey vardır ki o da Hatay- daki huzursuzluktur. Maalesef Hatay A- rabları ile Türkler arasında bir anlaşma teessüs edemedi ve Ermeniler de, Hata- yın huzur ve sükünunu temine samimi surette hizmet edebilecek bir rol oyna- maktan uzaktirlar. Bü vaziyet böyle uzayıp gidecek olur- | sa Hatay huzur ve emniyettenn mahrum bir -memleket olacaktır. Bunun için, bu Memlekette ruhları teskin edecek ted- birlerin bir an evvel alınması, gün geç- tikçe zaruret şekline giriyor. Bu tedbir de, bir an evvel Hatayda ye- ni rejimin tatbikine başlamak ve hiç ol- mazsa orada bugün henüz hükmü geçen Suriye hükümetinin Hatay işlerini ka- rıştırmasına mâni olmaktır. * Meselâ, Suriye gazetelerinde hergün gördüğümüz şeylerden biri de Hatayda Arablığın kuvvetlendirilmesi için bir ta- raftan tahrikât yapıldığı ve bir taraftan da muhtelif namlar altında teşkilât vü- cuda getirildiği ve hattâ para toplandı- Bıdır. Bunlar zâhirde halkın yaptığı te- şebbüslerdir. Herhalde hükümetin, hü- kümetin değilse bile Vatani teşkilâtının bu harekete müzaheret etmekte olduğun- da şüphe yoktur. Suriye gazeteleri, Tür- kiyenin hudud gerisindeki —memurları ve hususi teşkilâtı vasıtasile Hatayda Türklük propagandası yaptırdığından bahis ile daima şikâyette bulunuyor. Halbuki yakında yeni bir rejim altına girecek ve müstakil bir idare ile huzur ve refah görecek olan bu memlekette şu | dakikada Suriye memurlarının bizzat Arablık propagandası ve bu hususta teş- kilât ile meşgul oldukları kimse için gizli bir şey değildir. Bütün bu müşahedeler bize şunu göz- teriyor ki Hatay işlerinin bir an evvel yeni idarenin eline geçmesi ve hiç değil- se bugünkü idarenin elinden çıkması lâ- zımdır. Bir senedenberi hiç olmazsa ma- nen huzursuzluk içinde bulunan bü memlekette ruhların daha fazla geril- mesine meydan vermemek ve bu saye- de yarınki rejimin tatbikatını kolaylaş- tırmak için bu noktanın büyük ehemmi- yeti vardır, Ümid ederiz ki Hatayı huzursuzluktan kurtaracak olan kat'i tedbirlerin - alın- ması daha ziyade gecikmiyecektir. Muhittin Birgen Urfada toprakçılık birliği Urfa (Hususi) — Halkevinin köycü - lük kolunun çalışmasiyle Urfada kuru - lan köycülük birliği cidden büyük bir boşluğu doldurmuştur. Urfa tam mana- sile bir ziraat memleketi olduğuna na - zaran böyle bir birliğin ileride ne bü - yük faydalar sağlayacağı kestirilir. Bu birliğin adı <«Toprakcılık Birliği» dir. Bu resme dikkat ediniz: Hayali bir ormanda hepimizin bildiğimiz bir çok manevi dertler karşısında ne yapacaği- nı şaşırmış, mütereddid bir adamı gösteriyor: Mesele şudur: Ortada yapılması icab eden bir iş vardır. Fakat işi yapa- cak adam: — Dürsun canım, yarın yaparım demektedir. Meşhur bir şairin «gecikme, altın saniye uçar, gider, kaybolur» sözünü tamamen unutmuştur. Büyük filozoflar, büyük âlimler: — Bir işi geciktirenin, ihmal edenin asla muvaffak ola- madığını görmüşler, Lord Cesterfieldin dili ile: — Aylaklık, tembellik, ihmal, insan oğluna ârız olan has- talıkların en mühimleridir, demişler, Franclinin dili ile de: — Bugünkü işinizi bugün yapmız, kaidesini koymuşlar- dır. Unutmıyalım ki bugün hayattayız, yarın toprağın al- tına girmiyeceğimizi bilemeyiz. SsOÜZ —— ” AR Gözleri görmediği Halde golf ve briç Oynıyan adam Büyük harpte, düşman ateşi altın - da ilk vurulanlardan ve neticede göz- leri kör olan meşhur golfçu — yüzbaşı Löowry, son maçlarından birinde, çok mahir olan bir hasmını kolaylıkla yen- miştir. Gözleri hiç görmiyen yüzbaşı - nın golf topunu uşağı düzeltmekte, e- fendisine nerede olduğunu işaret et - mekte, yüzbaşı da ondan —sonra topa vurmaktadır. Yüzbaşı Lowry, ayni zamanda ga - yet mahir bir yüzücü ve dalıcıdır. Gü- zel yat idare eder. Atletik müsabaka- larda koşmalara iştirak eder. gayet iyi de briç oynar. Tütün içenler kralı Çekoslovakyanın İzar ismindeki kö - yünden Posselt, geçenlerde yapılan bir tütün içme müsabakasında hiç fasıla ver- meden mütemadiyen 50 saat tütün içerek birinciliği kazanmış ve «tütün — içenler kralı!» ünvanını almıştır. Müsabakaya iştirak edenlerin her ne şekilde olursa olsun yiyecek yemeleri- ne müsaade edilmemekte, fakat her türlü içki serbest bulunmakta idi. «Tütün içenlerin kralı» ünvanını kaza- nan Passelt müsabakanın devam ettiği eli saat esnasında 22 şişe rakı ile 24 lit- re bira içmiştir. Fakat bu budalaca ün- vanı kazanmak için elli saat mütemadi- yen tütün ve ispirto içen bu adam, ken- disine krallık ünvanının teveccühü () merasimi esnasında — hastalandığından hastaneye nakledilmiştir. HERGÜN BİR FIKRA Defolan belâ Birkaç arkadaş umumi bahçelerden birinde oturmuşlar, içki içiyorlardı. Bir aralık yanlarına bir dilenci geldi; elini uzattı: — Az sadaka çok belâyı defeder. Dedi. Oturanlardan biri hemen çan- tasını çıkardı. İçinden bir kuruş aldı, dilenciye verdi. Dilenci gittikten son- Ta sadaka verene sordular: — Sadakanın belâ defettiğine ina- nıyorsun galiba! — Tabit inanırım (giden dilenciyi gösterdi). İşte sadakayı verince belâ da başımızdan defoldu. * * Biricik ilâcı buse olan Bir hastalık Burmada, ârazı hararet ve iştiha az- lığı olan bir hastalık baş göstermiştir. Tıbbın hiç bir ilâcıyla iyi edilemiyen bu hastalık, doktorları şaşırtmaktadır. Yalnız son günlerde bir kocakarının tavsiye ettiği usul, bu hastalığa tutu- lanları çok kısa bir zamanda iyi etmiş- tir. Usul şudur: Hastayı akrabalarından maada, herhangi bir kimse, günde, sa- bah, öğle ve aksam olmak üzere üç ke- re, dudaklarından öpecektir. Parisi binlerce serseri istilâ etti Paris, sergi münasebetile dünyanın ber tarafından gelen her türlü insan - larla dolmuştur. İzdihamın çokluğundan istifade maksadile Fransız payitahtında pek çok sabıkalı serseriler de bulunmak- tadır. Zabıta, bunların faaliyetlerine meydan vermemek üzere ikide birde Monmarter ve Monparnas gibi yerlere baskınlar yaparak şüphelileri yakala - maktadır. Yalnız geçen çarşamba gecesi yapılan bir baskında 5000 şüpheli insan yakalan- mıştır. Bunlardan 3600 nün vaziyetleri tetkik edilmektedir. Geriye kalan 1400 ü ise hemen hapishanelere tıkılmıştır. Ha- pishaneye tıkılanlar arasında her nevi mücrimler bulunmaktadır. ——— eu © -— — ASIN “ Tayyare Laidy,, si Güzel Dafne Nihayet evlendi Böe, Dafne, alımlı, neş'eli bir İngiliz kı - zıdır. Kroydon - Paris, Eroydon - L Tougnet arasında işleyen tayyareler - de, binlerce müşteriye kokteyl ve kah ve vermek üzere (tayyare laidysi) di- ye seçilen Dafne'nin güzelliğine kapı - lan, cazibesinin tesirile mecnuna dö - nen binlerce yolcu, her vesile ile genç kıza, yere indikleri vakit birlikte ye . —mek yemeği teklif etmişler, daha ace- lecileri ise, bunu bile beklemeden yek- ten: «Karım olur musunuz?» sorgusu ile, genç kızı Üzmüşlerdir. Dafne her seferinde: «Hayır.. fakat sizi tanımıyorum., binaenaleyh sev - miyorum» diyerek müz'iç taliplerini atlatmıştır. Bunun sebebi biraz da kı- zın bir gün hangarın birinde görmi - yerek çarptiğı bir delikanlıya âşık ol - masıdır. Tayyare şirketinin baş mühendisi o lan delikanlı da genç kızı beğenmiş ol- malı ki, son günlerde gene hangarda karşısına çıkmış: «Karım olur musun?» diye sormuştur. Tabil acaba güzel kız kendisine ne cevap verdi diye soracaksınız. Fakat, herhâlde mutadı cevabı ver. memiş olmalı ki şimdi karı koca, bal ayalrını tayyare ile yaptıklarından se- yahatte geçirmektedirler. yerdir. ISTER İNAN İSTER İNANMA! İstanbul belediyesi İstânbul şehrinde bir hayvan me - zarlığı tesis edilip edilemiyeceğini düşünmüş, münasip bir yer aramaya koyulmuş. Proje bu dakika kat'iyet kes- betmiş değildir, fakat günün birinde kat'i kararı verile- cek olursa hayvan mezarlığı 'iki kısma ayrılacaktır. Bi - rinci kısım bütün hayvanların gömülecekleri müşterek bir çukurdur. İkinci kısım ise sevgili hayvanları için hu- susi bir mezar yaptırmak isteyenlere para ile satılacak kapı, Mevlevihane de dururken biraz Projenin üzerinde münakaşaya lüzüm — görmüyoruz, pek yerinde olduğu da söylenebilir. Karacaahmet, Top - Fakat her ne olursa olsun bu mutasavver hayvan mezar- lığında para ile toprak alarak hayvanı için mezar yaptı- racak kimselerin pek çok olabileceğine biz inanmıyoruz, fakat ey okuyucu sen: İSTER İNAN İSTER İNANMA! 3 kabristanları el'an asırlık şekillerin - mevsimsiz olacağı da iddia edilebilir. —a Sözün Kısası Üç manzara UÜç Devir.. en çocuktum.. Âbdülhamid de padişahtı.. Elime geçen gazte“ telerde: «Kâffei sunufu tebaai şahant* nin emnü refah içerisinde yaşadıklar!? na dair. bendler görür, «Selimiye K'$' lai hümayunundan müstebdei efra şecaati nihadı şâhanenin Nimetihudâ vapurile, muazzezen ve müreffehell memleketlerine sevkedildikleri» ni O * kurdum. Bir gün, mektep dönüşü, Tophanâ rıhtımında perişan bir kafile ile kar * şılaştım. Üstleri başları, kılık, kıyafet” leri sefil, simaları çökük, kimi sakalll kimi bıyıklı, bazılarının başlarında pü? külsüz bir fes, bazıları eski bir keçekü” E. Yalu İlâhm üzerine bir çevre dolamış, arkâ* larında birer torba, soğukta — titreŞiP duruyorlardı.. Yanımda birisi: — Tezkereci askerler, memleketle“ rine dönüyorlar.. dedi. : Ben çocuktum.. Devir, saltanat dev” ,Ti idi.. x | Bunun üzerinden yirmi yıl geçti"ı Delikanlı idim. Abdülhamid haFedil * miş, memlekette meşrutiyet diye kü * rulan idarenin başına beşinci Mehmet 'adı ile bir mâtuh getirilmişti. Dış politikası da iç politikası kada? bozuk olan bü idare, memleketin ba “ şına dört Balkan devletini birden mü* sallat etti. Harbe girdik.. yenildik.. Ye“ nildik değil, bozguna uğradık. Bir kaç ay sonra, ayni yerde, ayni (kafile ile karşılaştım. Ayni perişanlık, ayni süfli manza * Yü — — Gaziler, yurdiarına dönüyorlar«d dediler. : Delikanli idim.. Devir, meşrutiyet devri idi.. ' Kü Evvelisi gün köprüden geçiyordum. «Çivili cadde» nin beri yanında birik “ miş bir halk kalabalığı, karşı kaldı * İrımda ikişer ikişer sıraya dizilmiş V© bir şey bekliyormuş gibi görünen bir «efendi» kafilesini seyrediyordu. Yepyeni, temiz ceketler, külot parlı talonlar, kaba fakat sağlam kundura* ları içinde, başlarında kasketleri, elle* rinde bavulları, bu adamlar, gören in“ sanların üzerinde, bir halk seyyah vâ* pürunun mütevazı fakat müreffeh yol* cuları tesirini yapıyordu. Hepsi, tertemiz tıraşlı, kanlı canl! yüzlerinde mes'ut geçmiş ve bundali böyle de mes'ut geçecek günlerin hat tını ifade eden asil ve beşüş bir mân? vardı. Orada duran polis memuruna sor * dum: — Ne var? Bu halk neyi seyredjyofî' — Terhis olan askerler, memleket * lerine dönüyorlar.. dedi. Bu, daha dündü. Devir de Cumhu “ riyet devri. ; Gözlerim yaşla doldu. Türk köylü" süne maddi ve manevi bu terbiyeyi VE” ren, bu disiplini temin eden, asker 9 ı cağını gerçekten bir mektep haline K0” yan ve orada yurd için yüksek karak" terli ve faydalı unsurlar yetiştiren b devri bir kere daha tebcil ettim. T gağ Dün hava sıcak ve rüzgârlı geçt! Kandilli rasat istasyonunun -Vercğ malümata göre dün hava oldukça rüz“ gârlı ve sıcak ola- - | rak geçmiştir. Rüz- gâr yıldızdan sa- niyede 14 metre ile esmiş, en fazla sıcaklık 26, en az sıcaklık ta 19 ola- rak kaydedilmiş- i z Hava tazyiki 62, rütubet derecesi yüksekti. Güneş : 5.29 — ÜÖğle € 12.13 İkindi 551 — Akgam çi 185 Yü ip SKM —a dabil g A Rumi sane 1953 — — Arabi sene 1356 Hızır i22 .3 |