4 Eylül 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12

4 Eylül 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Ş TAEEYERET * arttırmış, Rastgeldi; * mıyan bir “ sonra kaçıp gi - 12 Bayia —— Son Posta'nın siyasi tılrllnıı :0 Talât Paşanın EEERL D son günleri | “SON POSTA Yazan : Arif Cemil Talât Paşa: “ —- Hayatıma kasteden çıkarsa, ne yapalım, Bunun üzerine papaz istavraz çıkara- tak kaçıp gitmiş, at, kurt ta o gün- den itibaren vahşiliğini bir kat daha yerde insanları öldürmüş. Kurdun yaptığı fenalıklara dayana » bir gün eline koca bir bıçak almış ve kurdü öldürmeğe çık - mış. Fakat kuürt önü parçalamış. İkinci bir yiğit eline tüfeğini âlarâk kürdu * avlamağa teşebbüs etmiş. Kutdu gö - Tünce ateş et fakat kendisini ancak hafifçe yaralıyabilmiş. Kurt yiğitin ü- zerine hücum ederek onu da parçala -« mış. : Bundan sonra üçüncü, dördüncü yi - ğitler de kurdu itlâf için meydana atıl- — mışlarsa da onlar da ilk iki yiğitin aki- betine uğramışlar. Nibayet- beşinci bir iğit.. Tayliryan masalı, uyanık'bir halde d! tatlı sesile anlatmak fedai Ermeni uykudan uyanıyormuş gibi yatakta doğruldu. Ve vahşi bir kurt gibi silkinerek kadının sözünü ar: uykuda, yarı 'ordu. Maykova, a devam ederken kesti: — Beşinci kurdu öldürmeğe muvaffak oluy* değil mi? Maykovanın? — Evet, bir kurşunla onun beynini patlatıyor ve köylülerin intikamını a- -— hyor. demesi üzerine yataktan fırladı, alelâcele giyindikten sonra kadınla ve- dalaşmağı bile hatırına getirmeden so - kağa fırladı. Maykova vazifesini hakkile yapmak- tan mütevellit bir haz ile Tayliryanın arkasından güzel dudaklarile sırıt:yor-« du. TALÂT PAŞANIN EVİNDE Kim 0? ne istiyorsunuz? suali ce - — vapsız kalınca ve hele bir adamın palas pandıras metdivenden inerek sokağa koştuğu işitilince Talât Paşanın ar - kadaşı olduğu yerde dondu kaldı. Bu ne demekti? Birisi gelip Sâi Beyi arıyor. ondan liyordu! Gelen adam Ta- Jât Paşaya acaba bir suikast mı yapa- caktı da korkup kaçmışlı? Düşüne dü- şüne kapıyı kapadı ve salona girerek vak'ayı Talât ya ve rüfekasına anlattı. Bunun üzer'ne herkes düşün. ceye daldı. Bir müddet sonra Talât Pa- şa gayet lâkaydane bir tavırla: — Bir briç partisine istekli yok mu? diye sordu. Bu sual salonda hazır bulunanların - diğer iş adamları gibi o da gelir, işini halledip gider!,, dedi | biye ile gezmeğe çıkarılan çocuklar gibi mi olayım? Arkadaşların evlerine: «Talât sokağa çıkmak istiyor, gelip endişelerini biraz dağıtmakla beraber | kendisine lâlalık ediniz» diye her dafa- paşanın Jâkaydlığına kızanlar da oldu. Doktor Nazım dedi ki: — Paşam, brıç partisini her gün oynıyabiliriz. Fakat, daha evvel, ar - tık kapınızı çalmağa başlıyan tehli - keyi konuşsak nasıl olur? Talât Paşa lâkayt tavrını muhafaza ederek cevap verdi: — İstersen öyle yapalım. Fakat briç partisi daha eğlenceli olmaz mı? ki meseleyi konuştak nâsilvolsa bir ne- ' kticeye varamıyacağız. Eğer bana düş- man olan insanların hepsini ben ölün- ciye kadar hapse tıkmak elinden geli- iyorsa. (: Doktor Rüsuhi paşanın sözünü ke - serek: — Rica ederim paşa, dedi, alayı bir tarafa biırak ta ciddi konuşalım. Ken- dinizi bundan sonza daha dikkatle ko- rumalısınız! — Peki' kabul ettim. Kendimi ko- ryumam lâzım, İnsan bir şey yapamaz- sa, hiç olmazsa derisini düşmanlarına pahalıya satmak için tedbir almalıdır. Ben Berlinde oturdukça, ecnebi bir devletin himayesine sığındıkça, o dev- letten ancak himaye görebilirim. Yok- sa kendi hesabıma bir muhafaza teş - kilâtı vücuda getirmem icap eder. Bu- nu da yapmağa vaziyetim müsait de. ğildir. Biliyorsunuz, kendimi bile güç- lükle geçindirebiliyorum. Mecliste hazır bulunan bir zat şöy- Je bir teklifte bulundu: — Paşam, korunmak yalnız para ile olmaz. Türlü türlü tedbirler almabilir: Bir kere bu kadar arakadaşınız var, On lardan biri veya bir kaçı beraberiniz - de olmadıkça sokağa çıkmayınız. Sön- ra daima Berlinde muayyen bir yerde oturmayınız, sık sık yerinizi dı İ niz. Bu suretle şayet varsa sizi edenleri şaşırtmış olursunuz. Talât Paşa, yapılan tekliflerin ken - disi için yeni bir şey olmadığını ifade eden bir tavırla cevap verdi: — Doğru söylüyorsunuz. Fakat ben bu tedbirlerin tatbikine imkân göre - miyorum. Bir kere sokağa yalnız çık « ma, diyorsunuz, çıkacağım zaman bir iki arkadaşı nereden bulayım? Müreb- takip « Son Posta ,, nın edebi tefrikası : 22 Sevine sevine kabu! ettim. Mazlum bizden uzun, sayfalarla cevab alıyor. Ben aşkıma şefkat maskâsi geçirip u- Zun uzun yazıyorum... Hem hissiyatı- mı ele vermiyorum, hem de gizlemiyo- rum. Ve anlıyorum ki, kadınla erkek a- rasındaki hakiki dostlukla sevda ara. sında bir parmak kadar ara vardiır... Dostluk ve muhabbet duygular: izhar edilince sonunda sevdaya benzediği görülüyor. Bazan Mazlumun mektubları şu cüm- le ile biter: » «Sevimden dört gözle cevab bekliyo-. Tum.» Demek ki mektüblarım hoşuna gidi- yor, demek ki, inzivasında ona 'cümle- lerimle biraz kuvvet verebilmişim, onu satırlarımla teselli etmişim, şefkat ve muhabbetim ta oralarda bile kalbini okşıyabilmiş. b Teyzem hemen her gün beni gelip alıyor, o gelmezse ben öna gidiyörum. Mazlum gittikten sonra 0 daha fazla bana düştü. Beni eğlendirmek, avun- durmak için eğlence tasarlıyor, eğlen- diğimi tahmin ettiği yerlere götürüyor beni; onsuz bir yere gitmiyen, odasın- Yazan: SELÂMİ İZZET zan, Filvaki hayatımız, Gönülün zama- nından daha durgun, daha hummasız, daha sakin ama ben müşteki değilim. Hülya kuracak, aşkımı düşünecek daha bol zaman buluyorum. Birkaç gün evvel teyzem: — Senden bir ricam var Sevim, ya- rın saat üçte bana gel, demişti. Küumaş alacakmış: bu gibi alış veriş- lerini bensiz yapamaz, esk'denberi dük- kâna, terziye, iskarpinciye benimle be- raber gider ve ben ne beğenirsem onu alır. Hiç unutmam bir gün nasılsa ya- nında ben yokken yarım düzine mendil almış, bana sonzudan gösterdi, ben de baktım: — Fena değil, dedim. Bu fena değil deyişimden beğenme- dim manasını çıkardı ve derhal gidip mendilleri geri«verdi, ertesi günü be. ni beraber alâı, mendil intihab ettik. O günü odaya girdim, baktım, tey- zem gözlüklerini takmış, harıl harıl bir. şeyler yazıyor. — Kolay gelsin teyze? Başını çevirdi. gözlüklerinin üstün- den baktı beni görünce, gözlüklerini çıkardı ve göz bebeklerinde bir pırıltı, dan çıkmıyan annemi de kaldırıyor bâ-| mes'ud bir ışıkla: a zi FN n | sında haber mi göndereyim? İkametgâhımı değiştirmekten bahse- diyorsunuz. Bugün Berlinde, yarın Münihte, öbür gün Hamburgda otur- mayı ben de bilirim. Faka:, burada kollarımızı birbirine kavuşturarak 0- turmadığımızı, elimizden geldiği kadar memleket için çalıştığımızı siz de bi- liyorsunuz, Bu çalışma benim muayyen bir yerde ötüurmamı icah ettiriyor. A- rayanlar beni nerede bulacaklarımı bil. melidifler, Bu arıyanlâr içinde bir de hayatıma kasteden çikarsa, ne yapa- hm, diğer iş adamları gibi o da gelir, işini halledip gider; Şükrediniz ki ken- di vatandaşlarımızın aleyhimizdeki tah rikâtı tavsadı. (Arkası var) Bir Doktorun Günlük Cumartesi Notlarından — (*) Tansiyon Yüksekliği Hor şeyden evvel idrarlarını muayene et- tirmelidir. Böbrek hastalığının bilhassa müzmin olarak cereyan eden şekillerin- de idrarda albomla ve üstüvanat görü- lür. Böbreklerin bu hastalığı ve na ta- mamiyotl dolayısile cihazı devranide tksi tesir husule getirir ve derhal tevet- törü şiryanı, tazyiki Şiryan! — veyahul meşhur tansiyon denilen şey artar. Her tansiyonu yüksek olanlarda böbrek hastalığı var demiyorum fakat birçok ahvalde böbreklerin hasta olduğu mu- hakkaktır. Tansiyonu yüksek olanlar id- rar tahlili Je bezaber kanlarının da mu- âyenesini ihmal etmemelidir. Eski veya müzmin bir frengi hastalığı veyahud kanda ürenin artması da çok defa görülen şeylerdir. Her halde tan- siyon arttığı zaman sebebini aramak ve ona göre tedayiye koşmak lâzımdır. 'Tansiyonu yüksek olanların perhiz yap- mak mecburiyetleri kat'ldir. Onlar tuzlu şoyler yemiyesektir, çok su içmiyoceklir. Salamura şevler, yumar- ta, sucuk, pastırma, sığır eti, koyun eti yemeleri do muyafık değildir. () Bu notları kesip saklayınız, yahat bir albüme yapıştırıp kolleksiyon yapınız. Bıkıntı samanınızda bu notlar bir dokter tibl kmdadınıza bi lir. — Mazluma yazdım, neler yazdığı- mi okumak ister misin? dedi. — Gizli şeyler yazmışsındır teyze, o- kumiyayım.. — Oku, oku.. Mektubu uzattı. Biraz sıkılarak göz gezdirmeğe başladım. İlk satırlarda her anne ğibi oğluna nasihatler veri- yor, sıhhatine iyi bakmasını söylüyor, keyfini soruyor... Ondan sonra gelsin Sevim... Gitsin Sevim... Dört satırda: bir kere Sevimden bahsediyor, Sevim aşağı, Sevim yukarı,.. Ve uzun uzun beni methediyor. Gayri ihtiyari kızardım: — Mübalâğa — ediyorsunuz teyze, Mazlum da benim gibi düşünecek: An- nem amma da mübalâğacı olmuş diye- cek... ğ 'Teyzem başını salladı, tuhaf tuhaf yüzüme baktı: — Vaktile senin kadrini, değerini takdir etmesini öğrenmeliydi, dedi; vaktile aklını başına toplamıyanların kafasına işte böyle vururlar... Bünu söyledikten sonra kalktı, yatak odasına gitti, giyinmeğe başladı... Ondan sonra bu mevzua avdet etme. dik. Yalnız benim içime korku girdi, her mektubunda teyzem böyle müte- madiyen benden bahsediyorsa, Mazlum okuya okuya nihayet gene bana düş- man olacak; benim yazdığım mektub- ların kiymeti kalmıyacak. Aramızda teessüs eden dostluk bozulacak... Bu dostluğun öyle zayıf bir alevi var ki, en hafif nefesten korkuyorum, Ah tey- ze, bu alevi söndürüyerirsen... | e SA (T HA Giresunda fındık mahsulü yarı Giresun — (Husu-- &) — Fındık - topla * ü ma ameliyesi hemen — | © e. hemen yarıya gelmiş - ç tir. “Yalnız Oiresuna 3 - 4 saât meşafedeki köylüler fazla yağmur yağışı dolayısile fiın - diklarını toplayama - mıslardır. Bunların topladıkları da harmüanlarda kal » mıştır. Yağmur bah - çe Bsahiplerine göz âç- Harmamaktadır. Fin « dik Hatları 17 kuruşla 19 buçuk kuruş ara « sında tahavvül etmeke tedir. Günderdiğim re- simler ilk fındiık mah- sulünün merasimle ve ailar çuvullarla ilira » gindan İki- intıbadır, Resmin birinde mera - sim yerine giden vali ve hükümet — erkânı, diğerinde de atlas fın- yarıya t oplandı dık çuvallarının ihraç iskelesine naklini gös-termektedir. Kırkağaçta tütün ve Uzüm vaziyeti Kırkağaçta üzüm kurutma — ameliyesine devam edilmektedir. Bu yıl üzüm rekoltesi geçen yıla nisbetle noksan, fakat — tane ve renk İtibarlle kıyas kabul etmiyecek kadar nefistir. Bu yıl kavün mahsulü pek - bereketlidir. Kavunlar da bher senezinden daha nefis ye- tiştirlimiştir. 'Tütünler tıpkı üzüm gibi rekolte bakı - mandan az, fakat mahsul bakımından ge - çen yıllarla mükayese edilemiyecek kadar nefistir. İzmit körfezinde balıkçılık ihya edilecek İxmit (Hususl) — İzmit körterinde meb- zul balık çıkmaktadır. Büyük harpten sön - Y& İzmitte balıkçılık İnhitata — uğramıştır. Şimdi körfez balıkçılığran ihyasına çalı - şılmakta, bunun aszi tekniğe uygun olması da gözününde bulundurulmaktadır. Romanya göçmenlerinden balıkçılık eden 16 aile de bu emclle İzmite yerleştirilmiş - lerdir. İsviçreliler yumurta istiyorlar İsviçrenin tanınmış firmalarından Tica- Tet Odasıma bir moktup gelmiş ve memle- ketimizden çok miktarda yumurta istenil - miştir. Aynt zamanda mektupta yumurta - larımızın beğenildiği ve tatbik ecilen kon - trolün ne şekilde yapıldığı da sorulmuştur. Ticaret Odası, bu talepten yumurta ih- racatçılarını haberdar etmekle beraber, yu- murta ihracatında yapılan kontrolü de İs - viçreye bildirecektir. Bugün Gönüle gittim, Gönüle gittim Ülyecek yerde: — Gönül çağırttı da gittim!. demem daha doğru olür. Ablam kendini üşütmüş, kalkmamış, yanında otura; diye beni istetti. Yatağına uzanmış, dizlerine bir pars derisi örtmüştü. Açık sarı ile açık yeşil döşenip kaplanmış buduarının de- koru ortasında bir krâliçeye benziyor- du. Bir gün sokağa çıkmamak, çıka- mamak canını sıkmıştı, gözlerinin altı çürümüş, göz bebekleri hararetten pı. rıldıyordu. Beni, biraz hazin bir tebessümle kar- şıladı, ayak ucundaki koltuğu göster- di: — Otuür şuraya... — Dur, bir kere seni öpeyim de san- ra otururum. — Öpme, çok nezlem var. — Ziyani yok, Ağzını kapadı, elile burnunu tuttu, yanağını uzattı. İki yanağını öptüm, oturdum. Candan sevişen iki kardeş gibi ko- nuştuk. Gönül çoktanberi görmediği arkadaşları, ahbabları soruyor. Sorduk- larının hepsi de kocasından ziyade bi- zim ahbablarımız. Ablam bilhassa Ber na üstünde durdu. Her mnedense onun u:,d. mü. peşin > sıhhati ile fazla meşgul, — Sik sık bize geliyor, dedim; başka | ———” kimseyle konuşmuyor, görüşmüyor. Kimseye itlmad'” etmediğinden kimse ile arkadaş olmuyor! — Ama satın itimadı vardır, sen onun itimadını kazanmasını bildin. “ (Arkası var) | Lüleburgazda bir hayvan sergisi açıldı Edirne (Hususi) — Bütün Trakyaya şa- mil olmak üzere her yıl Lüleburgaz merke - zinde açılmakta olan cehli hayvanlar sergi- &» bu yıl gene açılmıştır. Sergiye diğer se- nelere nazaran pek çok hayvan iştirak et- tirildiği gibi bu yıl iştirak ettirilenlerin ge- rek bakım, gerekse besi itibarile falkiyet kazandıkları görülmüştür. Ayrıca bir hay - van sergisi de Edirnede açılacaktır. Bu xer- giye Iştirak ettirilecek hayvanların kayıt i. şine şimdiden başlanmıştır. Bu yıl pancar mahsulü bereketli Edirne (Hususi) — Alpullu geker ve is « pirto fabrikaları faaliyete geçmliş ve Trük- yanın bher yetinden panear sevkiyalına büuş- lazmıştar. Bu seneki pancar mahsulü — bir gök mıntakalarda müstahsili — sevindirecek mahiyettedir. İstanbul Borsası kapanış fiatları 3 -9- 1937 ÇEKLER Açılış Kapanış 68100 — 681.00 0,7857 21.0675 M,M4 4.6525 86.B085 344195 63.3914 H9 27205 * 20435 3.0736 3.0736 Stokholm ESHAM I vadeli üpe TI va, Dr. A. RİZA TEZEL Taksim - Tarlabaşı cıdded, Güngör aparlıman No: &

Bu sayıdan diğer sayfalar: