Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
SÖN POSTA- at Habsdurg hanedanından Arşidük Sal vâator ve ÂAvuslurya kırallık partisinin lideri baron Fon Vizner, kırallığın iâdesi için yapılan bir toplantıda. Yeni sistem makineli tüfeklerle mücehhez İngiliz askerleri bir atış talimi esnasında Madrid caadelerinde sipere tahvil edilen tarihiı vux abide | «Donanmamız Harpte» isimli bir İngiliz filminde kullanılmak gzere yapı]m11 1250 kilo ağırlığında ve on metre uzunluğunda minyatür bir harp gemis Filmin rejisörü topları -düzeltirken 1937 Paris beynelmilel sergisinin umumi görünüşü'böyle olacaktır. Bütün Fransa bu sergiye hazırlanmaktadır -. cermar -— Yunan Kralının son seyahatinden bir intıba: Resimde kendisini Midilli ada sında, adanın metropolidi ile birlikte görüyorsunuz. Krupp fabrikalarında yapılmakta olan yedi ton ağırlığında muazzam bir kanca, Bunun ne işde kullanıla- cağı belli degildiı'ı İngiltere kıraliçesi için, sırf plâ- tinden yapılmış ve meşhur Koh - i - Noor elması da dahil olduğu halde en kıymetli elmaslarla süslenmiş olan yeni taç. Tobruda (Libya) Musoliniyi alkış- lamak için yollara dökülen Araplar. Radyo ve sinema T Avrupa medeniyetini felâkete sürüklüyormuş x » Meşhur Fransız muharriri Andr& Maurois “Bu günkü medeniyeti kuran umumi irfandır, umumi irfan ise ancak kitap sayesinde husule gelmiştir, kitaığa okuma beşeriyet adeti ortadan kalktığına göre rbarlığa dönecektir,, diyor Dünyanın ne garip bir devrinde bu- yer zuhur eden bir takım siyaset a - damlarının, eskidenberi bilinen ne ka- dar siyasi kanun — ve esas varsa hepsini altüst etmiş olmaları yetişmi- yormuş gibi içtimai, ilmi, medeni ne kadar kaideler, akideler, hakikatler| varsa onlar da tamamen karma karı - şık olmuş gibi görünüyor. Meselâ radyo ve sinema fennin en yeni ve en güzel ihtiralarından - biri addolunuyor ve insan oğlunun hârika lar yaratmaktaki kudretinin en şaşaalı eserleri sırasında sayılıyordu deği|l mi? Halbuki iş hiç te öyle değilmiş? Rad- yo ve sinema da beşeriyet ve medeni- yet için birer tehlikeli icatmışlar. Vâ- kıa bu tehlike, gene insan oğlunun şaheseerisolan tayyare gibi — doğru- dan doğruya maddi bir ölüm tehlike- sine benzemiyor, daha ziyade medeni- yeti için için kemiren ve beşeriyeti er- geç barbarlığa sevkedecek olan ma - nevi bir tehlike teşkil ediyormuş. Biz bu fikri veya iddiayi, meşhur Fransız muharriri (Ândr& Maurois)nın son bir yazısında okuduk, Fransada son zamanlarda bir (Ki - tap okutma propaganda cemiyeti) te - şekkül etmiş. Bu cemiyetten maksat, her gün biraz daha azalmakta olan ki - tap rağbetini tekrar çoğaltmak, halkı daha fazla kitap okumağa teşvik et- mek için. İşte, bu cemiyetin lüzum ve fayda- sından bahseden (Moruva) kitaba olan rağbetin günden güne azalmasına baş- lıca radyo ve sinemanın sebep oldu - ğunu söyledikten sonra diyor ki: «Eskiden her aile reisi, yemeğini ye- dikten sonra eline bir kitap alır, lâm - banın altına geçer, rahat rahat okur, bu suretle kültürü artmış olurdu. Hal- buki şimdi yemekten sonra ilk yaptlan iş, radyonun düğmesini çevirerek ya bir takım gelip geçici konferansçıların sözlerini ve yahut gelişi güzel musiki dinlemektir. Ondan sonra canı sıkılan, paltosunu sırtına alınca karşı sokaktaki sinema- ya gidiyor, bu suretle okumak zevki, o- kumak merakı büsbütün ortadan kal- kıyor.. Halbuki bugünkü medeniyeti kuran (umumi irfan) dır, (umumi irfan) ise ancak kitap sayesinde huüsule gelmiş - tir. Şu halde kitap okuma âdeti orta - dan kalkarsa beşeriyet barbarlığa av- det edecek, kendisini gene esaret bo - yunduruğuna (!) sokacaktır.» Biz (Moruva) nin şu satırlarını oku- yuncıya kadar doğrusu bir defa bile si- nema ve radyonun bu kadar muzır, bu kadar medeniyet düşmanı birer nesne olduklarını bir an hatırımıza bile ge - tirmemiştik, Biz değil şu satırları © - kumak zahmetine katlanan kariler içimizde böyle bir şey düşünmüş olan bir tek akuyucu bulunabileceğini zan- netmiyoruz. Halbuki biraz —düşününce in - sanın Fransız muharririne hak vere - ceği geliyor: Hakikaten evinde radyosu olan aileler için geceleri kitap okumak- la vakit geçirmeğe imkân kalmamıştır. Aijlenin reisi radyo açmasa, ya bü- yük, ya küçük bayan ve yahut mah- dum bay, düğmeyi çevirecek ve bize ister istemez (Beethoven), (Mozar) ve daha bilmeyiz kimlerin hiç te kulağı - mız alışık olmiyan parçalarını ve ya - hut bizim zavallı radyo idaresinin, Şe- hir Tiyatrosuna söylettiği operet per - delerini dinletecektir. Hele bu operetler yok mu? Hepsini bir kaç defa seyrettiğimiz ve ekserisı - de gülünç olmakla beraber, biraz fazla orta oyununa benzettiğimiz operetle - rin taklitten ibaret sahnelerinin tem - cit pilâvı gibi mütemadiyen önümüze sürülmesi karşısında kimin eline kitap alıp ta üç beş sayfa ciddi bir şey oku- mağa takseti kalıyor? Hülâsa, şu Avrupalının en güzel icat. larından birini dönüp dolaşıp ta gene lünuyoruz. Harbi umumiden sonra yer | Andre Mauris kendisi en muzır ihtiralardan biri ad- detmesi kadar yer yüzündeki fikir buhranına bir delil daha bulunabilir mi? Her gün herkes iktisadi buhrandan bahsediyor, halbuki beşeriyetin bugün- kü asıl hastalığı siyasi veya iktisadi buhranlar değil, fikir buhranından 1ba- ret gibi görünüyor. * * * Çalışan kadınlar Arasında (Baştarafı 6 incı sayfada) — Şimdi de mesleğimin sevdiğim ta raflarını soracaksınızdır... Bu tıpkı, çocuklara acı bir ilâç içir- dikten sonra şeker vermeye benziyor. Size aklıma gelen çok hoş bir hâtıra- mı anlatayım: Adapazarındaydım. Bir gün eczahaneye ak sakallı ihtiyar bir köylü girdi. Gözleri yaş içinde, boynu ma sarıldı, beni bir dede şefakatile, yanaklarımdan, ve alnımdan öptü, son ra cebinden çıkardığı ellilik bir bank- notu elime sıkıştırmak istedi. Ben neye uğradığımı anlayamamış, şaşkın şaşkın bakınıyordum. İhtiyarın sözleri, beni meraktan kurtardı. Meğer, doktorlar, zavallı köylünün torununu, mutlak bir ölümden kurtarmışlar. İhti yar, çocuğuna verilen ilâçların müte- madiyen benden almış ve yavrusunun ölümden kurtulmasında bütün kera - meti tamamen benim ilâçlarımdan bil- miş! Ona, parasını iade ederken: — Babacığım! dedim, bunu cebine koy... Biz, sana o ilâçları verirken bah şişimizi almıştık! Zavallı ihtiyar, bilmiyordu ki, o sa- mimi hareketiyle, o sıcak gözyaşlari- le bana, meslek hayatının en kıymetli ve mânevi bahşişini vermiş oluyordu! Peride Celâl —H —— — Samsunda fırtına Samsun (Hususi) — Berdelâcuz fırtınası kara kışı andırır. bir surette hükmünü icra etti. Etraf dağlar karla örtüldü. Sühunet derecesi de sıfırın altında ikiye kadar düştü. Bu yüzden açıkta yetiştirilen bazı sebze fideleri hasara uğradı. Havanın yeniden aç- ması sühunet derecesinin de birdenbi- re yükselmesi diğer mahsulü zarardan kurtarmıştır. İzmirde bir cinayet İzmirden yazılıyor: İzmire bağlı Kadıköy nahiyesinde bir kaç gün evvel bir cinayet olmuş- tur. Nahiyeden Mahmut oğlu Osman ile Bacak oğlu Yaşar meyhanede içer- lerken kavga etmişler, araları güç hal- le bulunarak kavganın önüne geçil- miştir. Bilâhare Osman bu kavgadan müuğber olarak gece yedi Yaşarın yolunu kesmiş, zavallıyı yere yatırarak bıçaklamış ve öldürmüştür. Katil ve arkadaşları yakalanmıştır. arkadaşile 4