23 Mart 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

| FF YAT Ş el Ş —eti SON POSTA Tayyarecilik Bahisleri | Beş dakikada 5000 metreye yükselen Sovyet tayyareleri Ordularının arkasında en büyük ve kuvvetli tayyareci menbamma malik olan memleket Rusyadır. Geçen seneki hava bayramında fabrika amelelerinden yetişen yüz tayyareci büyük bir hava resmi geçiti yaptılar Rus tayyareciliğinin bütün milletle- re korku verici mahiyette olan terak - kiyatı hakkında yazdığımız birinci ma- kalede, umumi malümat vererek bu tayyareciliğin ehemmiyetini göster - maiş idik. Rus hava ordularında faal bir halde bulunan tayyarelerin miktarı bugün (5000) adedi mütecaviz addedilmek - tedir. Yalnız harp tayyareciliği salna- raelerinde Rus harp tayyarelerinin a - dedi 3300 gösterilmektedir, ki bu da fncak en yeni ve birinci derecede tay- yarelerin nazarı ilibara alınmasından ileri gelse gerektir. F"ıîğeıkîkı bu (5000) adet tayyare - den üçte ikisi 19268 ile 1932 seneleri a-| rasında inşa olunmuştur. Bu beş sene- lik devre ise Rusların meşhur birinci hbeş senelik sanayi plânı devresidir. O| - cihetle bu ilk yapılan tayyareler, fab - rikaların henüz yeni tesis edildiği dev- Teye müsadif olduğundan gerek mü - tehassısların, gerek amelenin acemi- liği yüzünden Avrupadaki muadil tay- yareler derecesinde mütekâmil olarak yapılamamışlardır. Maamafih bu tay - yareler de bugün gene Rus ordusunda | ikinci derecede cephe ve mıntakalarda (yani Kafkasya, Türkistan ve saire g- bi cephelerde) müdafaa ve muhafaza Vazilelerinde kullanılarak — icabında mühim hizmetler edebilecek mahiyet - tedirler. Diğer taraftan bu eski sistem tayya- reler içinde kabili ıslah ve tadil olan - lar da, yeni bir hale getirilerek, san sis- tem tayyarelerin adedi günden güne &rttırılmaktadır. Bu, binnisbe eski tayyareler içindeki avcı tayyareleri (Heinkel) plânları ü- zerinden yapılmış olup (1-5), (1-7) sı- nıfına dahildirler. Bunların sür'atleri 300 ilâ 320 kilometredir, bu sür'atle - Tin bugünkü avcı tayyarelerine nisbet- le hayli az olduğunu izaha hacet yok- tur, çünkü Alman, İngiliz, İtalyan ve Fransız avcı tayyareleri, bugün #0Ü ilâ 500 kilemetre arasında sür'ate malik - tirler ve bu sür'atlerin bemen her gün yeni tayyarelerle arttırılmasına çalı - şılmaktadır. Maamafih Ruslar bu eski avcı tay - Yarelerinin yerine (1-15), (1-16) mar- kalı yeni tayyareler ikame etmektedir- ler, ki bunların motörleri Amerıkan " (Wright) motörleridir. Bu yeni tayya- relerin sür'ati 480 kilemetreyi bulmak- ta, 5 dakikada 5000 metre irtifaa yük- selebilmektedirler. Bunların ayni za - Manda çeviklikleri ve manevra kabili- Yetleri fevkalâde olup, bilhassa bu iti- barla Rus hava kuvvetlerinin, en işe Yarar unsuru addedilmektedir. Deniz tayyareciliği ' Rusların kara tayyareciliğinin fev - kalâde müterakki bir halde bulunma- Sma mukabil deniz tayyareciliği bir hayli geride kalmıştır. Bunun da se - bebi Rusyanın bahren müdafaaya muh- taç sahillerinin azalmasıdır. — Meselâ —Rusların başlıca mühim denizleri olan radeniz sahillerinde kendilerile u5- Taşacak devlet olmadığı için, deniz tav- Yaveciliği bir dereceye kadar ihmal e - dilmiştir. Şimdi deniz kuvvetlerine TMülhak olan deniz tayyareleri, istikşaf İzmetlerinde kullanılan ikinci dere - Cede, ağır makinelerdir. Maamafih son zamanlarda Rus er - ltünıhıır'biyesi bu sahada fsaaliyete ge- | Çerek bir (deniz hava kruvazörü) inşa et__îirip tecrübesine başlamıştır. 6 bü - Yük Tnotöre malik olan ve 30 ton ce- Samete malik bulunan bu muazzam ha- Va kervazörünün tecrübelerinden ne 'haâîı! "iduğu henüz belli değildir. , Bu-“an baska Rus erkânıharbiyesi, Büyül taktelbahirler tarafından tası - ğ . () İlk yazı 18 Mart larihli sayımız. | vermektedirler. Bundan maksat |nın gerek karası, gerek denizi daima —-2-— € Sovyet bombardıman tay nıilmak üzere ufak bir tayyare de inşa ettirmiş ve bunun da tecrübelerine başlanmıştır. Kutup tayyareciliği Ruslar, buzlu denizler ve mıntaka - lar tayyareciliğine de çok ehemmiyet bir ve kulup arazisinde | keşfiyat icrası değildir. Şimali Rusya - buzlarla muhattır, bu muntakalarda Ruslar kara vasıtasile nakliyatta çok müşkülât çekerler, hattâ senenin bir çok aylarında buralarda nakliyat yok - tur. İşte berren ve bahren bu nakliyat imkânsızlığına karşı, hava tarikile nak- liyat ve muyvasalayı temin etmenin ka- yareleri bir geçit resminde iyare idare ettikleri görülmemiştir. (Ossoaviakim) cemiyeti, bütün şube - lerindeki mensupların çalışma safaha- tını gayet iyi takip ettiğinden bugün Rusya, hava ardularının arkasında, ikinci derecede gayet kuvvetli ve men- subu gayet çok bir pilot ve tayyareci membarma malik bulunmaktadır. Hususi ve gönüllü olarak yetişen bu! ikinci derecede tayyarecilerin ise, ica- bı halinde orduya almarak, bir iki ay askeri talimden sonra, gayet kuvveltli| (ikmal efradı) vazifesini görecekleri ta bildir. Bu cemiyet ayni zamanda halk ve| bilhassa gençlik arasında (paraşüt) ta- limlerini tamim için de pek çok çalış - ftığı cihetle bu mesaisinden de çok iyi bil olduğunu gören Ruslar 1934 de (Nikolaijevsk) de bir kutup tayyare- | ciliği mektebi tesis etmişler ve orada da büyük faaliyetle çalışmakta bulun -| muşlardır. Bu mektepten yetişen bir çok tayyarecilerin buzlu mıntakalarda müteaddit tecrübe uçuşları vardır. Ay- ni zamanda bu mıntaka, Rusyayı Ame - rikaya bağlıyan en kisa yoldur. Buzlu havalarda üçacak tayyareleri biraz da- ha tekemmül ettirmek sayesinde Rus- lar Moskevadan Sanfransiskoya üç günde gidebilecek hava postaları te - sisini düşünmektedirler. Rusların bu kutup tayyareciliği baş- ka memleketlerde eşi bulunmıyan bir; teşekküldür ve bu hususta da Ruslar, memleketlerinin coğrafi vaziyeti iti - barile birinciliği kazanmışlardır, Planörler ve Paraşütler Rusyada halk tayyareciliğini (Ossoe - aviakim) denilen tayyarecilik cemi- yeti idare etmektedir. Bu cemiyet te diğer memleketlerde eşine tesadüf e -; dilemiyecek kadar kuvvetli bir teşek- kül olup bugün (13) milyon âzayı ma-| Bu cemiyetin, her fabrikada, her dai- rede, her mektepte, velhasıl az veya çok mensuplu her teşekkülde bir şu -| besi vardır ve her şubede de, gene re- | miyetin teşvik ve idaresile gayet ciddi | surette çalışılmakta, ameli id—ma;nlırığ fevkalâde ehemmiyet veri'mektedir.| Bu şubelerin hemen hepsinde hevesii-! leri çabuk yetiştirmek için plânörler, paraşütler, tayyareler mevcuttur. Tay- yare tedarikine muüuvaffak olamıyan küçük şubelerin ise hiç olmazsa bir kaç| plânörü vardır. Bu tayyare cemiyetinin ciddi mesai- sinden alınan maddi neticelerin dere - eesi şundan anlaşılmaktadır, ki geçen sene 24 ağustosta yapılan tayyarecilik bayramında, muhtelif fabrikalar ame- lesinden yetişmiş yüz tayyareci, tay - yarelerile bir hava resmi geçidi yap - Başka hiç bir memlekette böyle a - "adu-. neticeler almıştır. Paraşütle yere inme talimlerinden a- ranan neticelerden biri Ruslar tarafın- dan icat edilmiş olan (cephe gerilerin- de yere inme taburlarına) efrat yetliş - tirmektedir. Maamafih bu suretle ha- vadan yere teker teker asker indire - tek düşman gerilerini tehdit Avrupa ordularının hiç biri tarafından ameli bir iş gibi telâkki edilmemektedir. Şimdilik paraşütçü yetiştirmekten başlıca edilen istifade soğukkanlı ve ani karar verebilecek iktidarı haiz ef- rada malik olmaktır. Aymi zamanda bu paraşüt eğlenceleri, — mensuplarında derhal tayyare hevesi de uyandırdığın- dan, bu talimler ayni zamanda bol iay- yareci yetiştirmeSe bir kademe vazi - Rus tayyare cemivetinin bir vazife- si de, halkı #ar maskeleri kullanmafsa, tayyare hücumlarımna karşı müdafaaya Doktoru, ec.ahanesi ve pesta müvezzii olmıyan kaza merkezi İzmit (Hususi) — Karasuda hav- yarcılık burada ileri bir san'at halini| almıştır. Evvelce nahiye iken geçen yıllarda kazaya tahvil edilen bu kasa- bada bariz bir inkisaf vardır. Fakat kasaba doktorsuz we eczanesizdir. Postanenin müvezzii yoktur. Domuz miücadelesine ehemmiyet verilmekte- dir. 3ıywe3îödnmnöuürüî - müştür. Derede bir çocuk boğuldu Çanakkale (Hususi) — Ortaca kö - yünden berber Hasanın 12 yaşında oğlu Ali, dedesile beraber koyunlarını otlatmakta iken şiddetli yağmur yağı- yor. Deremin öte tarafımnda kaları bir kısım koyunların yanına gitmek isti- yen Ali, dereden geçerken su cereya- mına kapılarak kendini kurtaramıyor. Taşlara çarpa çarpa başından aldığı meleden yetişmiş tayyarecilerin tay - yara ile ölüyor. j — KÖYDEN RÖPORTAJLAR — Sayfa 7 öy odasında bir sohbet * Son Posta,, sayfalarını, birer hatini okur ve tahlil ederken X LĞ 4 İspanya harbi onları hiç alâkadar etmiyor. Hükümetin 14 vapur alacağını, Konya ovasının sulanacağını, Başvekilin İzmir seya- Hatay haberlerini okurken nefes bile almıyorlar. Büyük bir gurur ve övünç hamlesi içinde iki kelime ile 20 milyon Türkün söyle- diğini söylüyorlar. “ - Atamız sağ olsun...., birer çeviriyoruz. Bakıyorum. candan bir alâka gösteriyorlar. Gökyüzü, Mayıs gecesi gibi parlak ve yıldızlı. Köy odasındayız. Ocakta | alazlanan «çam>» odunları tatlı bir çı- tırtı ile yanıyor. Sadıik Çavuş için, köyün en gün gör- | müş ihtiyarıdır; dediler. O, seyrek sa-| kalının tel tel aklaşmış tüylerini sıvaz layarak söylüyor: «— Biz, ne gün gördük ki... Yemen- de, Dernede, Galiçyada gün değil, ba- ht gördük; kara bir baht..» Ve sonra dokunaklı dokunaklı başlıyor: «Adı Yemendir. Giden gelmiyor, Acap nedendir?..» Bir lâhza duruyor. Ve söylediklerini kendisi cevaplıyor: «— Gelenler de, diyor. Ben gibi ze- bunlaşıp geliyor...» * «— Şu, köyün. yolu berbat. Çamur- dan, bataktan çıkılmıyor. Bir düzenli- yek, diye meşveret ettik... Aldıran yok. Süu yolu açık. Poyrekle kapayal'm; hastalık olmasın. demek, istedik.. Me- telik veren olmadı, : Mektebin sıvaları dökülmüş. Mual. lim, sızlanıp duruyor. Camiin çatısı çö kecek gibi. Bir çare araştıralım. dedi-| ler. Öylece kaldı.» Kalın cıgarasını nefes nefes çekerek ilâve ediyor : — Sakalım da var ama sözüm din - lenmiyor, Bir delikanlı gelir.. «Sadık Çavuş, ben, Katalağın kızı Nefiseye vurgunumi,» der. «ÂAman deriz, ateş bacayı sarmadan söndürü verelim şu yangımı...» Kel Abbasın karısı yakama sarılır: «t— Abbas üzerime Ali Kelyonun Fadimeyi alıyor. Medet senden der. Herifi bulur: — Yapma ülen ayıptır. Erkekliğe ya kışmaz diye önleriz, Ayşe kadının tavuğunu Kız Recebia piçi haklar. Yaradana sığınır, biz de o- nu haklarız. Köyden köye koyun, sığır, dana çalarlar. İzlerini bulur. Sulh olu ruz. İhtiyarladık. Bizden geçti. Gayri bütün ümitler yenilerde... — Peki, diyoruz. Yenileri nasıl bulu yarsunuz? : — Cevher gibi... Bizim bir torun var- | 7 - 8 yaşında bir bacaksız.. Kitabı bül bül gibi okuyor. Bayılıyorum keyfim- den... Mızraklı ilmihali sökeceğiz diye, hocadan dayak yiye yiye, dabanımın altı gön gibi oldu da, elifi görünce hâ- lâ mertek sanırım, Ya, şimdikiler...» * Ertesi gün domuz avı varmış. 150 kişilik bir sürek avı tertiplenmiş, Yaba ni domuzlar çok zarar veriyorlarmış. — Soyhalar diyorlar; temizliyemi- yoruz; bir türlü.. * Mısır tarlasına bir girdiler mi sanırsın üzerinden silindir geçmiş... Köyün ağaçlanmasına da çok ehem miyet veriyorlarmış. — Buraya bir orman mühendisi gel di. «Ağaç» sağlıktır. dedi. Şimdi köyün dört bir etrafını ağaçlıyoruz, * — Gazete ne yazıyor?. — O cerideyi bize bağışlasan. — Hele savabına öku da dinleye - lim. — Size gazete gelmiyor mu? — Nereden gelecek?. «Son Posta sayfalarını, birer birer çeviriyoruz. Bakıyorum. İspanya harbi onları hiç alâkadar bile etmiyor. — Bize ne, diyorlar. Yisinler biribir lerini.. Hükümetin 14 vapur alacağını, bil- mem hangi kazada vahşi bir cinayet iş lendiğini, Konya ovasının sulanacağı - nı, Başvekilin İzmir seyahatini okur ve tahlil ederken candan bir alâka göste- riyorlar. Hatay haberlerini okurken nefes bi- le almıyorlar. Büyük bir gurur ve övünç hamiesi içinde iki kelime ile 20 milyon Türkün türküsünü söylüyorlar. «— Âtamız sağ olsun..» N * & & Yorgunluktan pelte pelte olan vü - cudumu, yumuşak — yatağa — gö - meli çok oldu. Gözlerime bir türlü uy ku girmiyor. Göz kapaklarım ağır ağır kapanırken, ağır ağfır, açılıyor. İ Köycü Dahiliye Vekili Bay Kayanın vecizelerini hatırlryorum. Dudaklarım dan damla damla dökülüyor gibi.. «Köy: müfusumuzun yüzde 70 ini, içinde yaşatan en esaslı müessese.. — - Köy: bütün gıda ve ham maddeleri- mizin kaynağı Köy: En büyük ihracatçı. Köy: Ordumuzun temefi, Köy: kısaca «Türkiye» İzmit : Cevdet Yakup Buykal | Muallimsiz kalan Bir köy mektebi Geçen ay da yazmıştık: Çatalca - nın Podima isminde bir köyü var - dır. Bu köyün bütün halkı uyanık ve açık fikirlidirler. Tahsilin ne oldu - gunu bilirler. Buna verdikleri ehem- miyet te, gösterdikleri şiddetl, alâ - kadan bellidir. Bu köyde bakkallık eden Süleyman Darcan geçen ayın altısında bir arkadaşile beraber ida- rehanemize gelmiş, bize şu derdini dökmüştü: — Köyümüzün: çocukları zeki ve çalışkandır. İşte bu yüzden her ÇÖ - cuk okumak hevesini gösteriyor. En ufağından en büyüğüne kadar he - | men hepsi sabahları büyük bir sev- gi ile mekteplerine giderler. Fakat köyümüzde iyi bir mektebimiz mev- yoktür. Aylardır çocuklarımız mekteplerine gidip gelirler, fakat bir türlü okuya- mazlar. Çünkü mektebin muallimı yoktur. Kaç defa alâkadarlara baş vurduk, kaç defa yalvardık. Fakal — cut olduğu halde muallimi bir türlü bu mübrem ihtıyacımızın ehemmiyetini gösteremedik.» Bu açık fikirli köylümüzün dile- ğini gazetemizde yazdıktan — sonra Çatalca kaymakamlığının bu mesele- de hassas davranmasını ümit etmiş- tik. Fakat bugün aradan 37 gün geç- miş bulunuyor. Okuyucumuz — bize gene bir mektupla baş vurdu. Bu mektubunda da söylediği şu: — Aradan bir ay geçti, fakat hiç bir netice çıkmadı.. Köyümüzün mektebi gene muallimsizdir. Ça - cuklarımız tahsilden uzak, kırlarda, bayırlarda âvâre dolaşıp duruyorlar. Hemen her akşam çocuklarımız ta- rafından bize sorulan suali şu olu - yor: «Bizim mektebimiz neden açılmı- yor?.. Biz adkumıyacak mıyız?. Ne yapacağımızı şaşırdık. Nerevye baş vuralım?.» Bu meselenin bu kadar lâkayt bir şekilde karşılanmasını biz hiç te doğru bulmuyoruz. Çatalca kayma- kamlığından, maarif memurininden rica ediyorüz: Yarının Türklerini ye- tiştirecek olan bu köy yavruların! muallimsiz, tahsilsiz bırakmayınız, he

Bu sayıdan diğer sayfalar: