SON:-POSTA -- MÜTAREKE GÜNLERİNDE İTTİHAD VE TERAKK Yazan: Eski Tanin Başmuharriri Muhittin Birgen Şakir ve Doktor Nazım Bahattin İtlihad ve Terakkide on sene — On üçüncü kısım. No. 5 | mücadele& devam taraftarı idiler Ziya Gökalp şöyle söylüyordu: “Herşey milletin şuuruna bağlıdır, eğer millette şuur teşekkül ett.se herşey düzelir, etmemişse de beklemek lâzımdır.,, Benim merkezi umumiye geldiğim Ve yukardaki malümatı almaya başla diğım gün, İzzet paşa kabinesinin ü - Çüncü veya dördüncü günü idi. Bütün İttihat ve Terakki erkânı merkezde idiler. Talât paşa, içerde küçük bir Odada, bazı arkadaşları ile konuşuyor Mithat Şükrü gidip geliyor, arada bir 9turup öteki berikile konuşuyorlar İttihat ve Terakkinin son devrinde bulunanlar İşte, doktor Nazım, doktor Bahaet- lin Şakir, işte Rıza bey, doktor Rüsu- i, küçük Talât, işte Ziya, Hilmi; İşte Kara Kemal, Ahmet Nesimi, Ha- K, Hacı Adil beyler... Hülâsa, İttihat Ve Terakkinin son devrinde hep işba- finda bulunmuş unsurlar, o gün hep oradadırlar. Herkes bir şey söylüyor, hâdiseleri herkes bir başka türlü tefsir ediyor ©miteci politikasını yapanlar bilir ki öyle zamanlarda düşenlere karşı şid- detli bir hücum gelecektir. Bununla | ükümetin başında bulunan | beraber, İnsanlar bir taraftan kanun adamları-| ir, bir taraftan da İttihat ve Terakkiye karşı düşman değillerdir. İzzet paşa veri hiç sevmez, fakat intiküm ' al Mayı “sever insan da değildir; bilâkis Yumuşak kalbli, âlicenap bir ruhu Vardır. Şeyhislâm Hayri efendidir; da- iliye nazırı Fethi beydir. Bunun için İtihat ve Terakki başları kendilerini Himdilik emniyette hissediyorlar. Fakat, biliyorlar ki İzzet pasa hü- ümeti uzun boylu mevkiinde kala - TMaz. Vahdettin mutlaka pespaye a - mlarından bir saray hükümeti yapa- Tök ve İttihat ve Terakkiye karşı kat'i ir hücuma geçecektir. Buna karşı ne Yapmak lâzım? Bu hususta bazılarının Mübhem de olsa bazı fikirleri var; bir dsmının ise hiç fikri yok, şaşkın ve Berişan, düşünüp duruyor; arada bir, ndilerine bir şey sorulduğu zaman: — Bilmem! ç Diye cevap veriyorlar. Herkeste de- Tin bir vicdan mürakabesi var. Herkes, *U dört senenin faciasını kendi vicda- Tinda hesabe çekmekle — meşgüldur. Ziya Gökalpin istiğrakı S!“D biten şeyler, mübhem, karmaka- Bir Doktorun ea Günlük Notlarından Akıntılar Kadınlarda rahimden bazan sarı, koyu, Balı G eei hâlinde akıntı gelir. Baran da iltihabım koku d« hâsıl olur. Bundan bir çok genç kadınlar son derecede mü- irler. Bazıları bunu bir müddet Fizlemeğe çalışırlar. Çok yanlış bir hare- Tİ gelirse gelsin mutlaka kabili teda- Yidir. Nüçla, tamponla, lâvajlarla, &ı - Togalarla mutlaka iyi olur. Bunlarla iyi *lamıyan vak'alar da olursa o da ameli- Vat ile kabili tedavi bir hale getirilir. Fa- t ekseri ahvalde etddi ve basit bir te- vi e bu müz'iç akıntılardan kurtul- Tlak mümkündür. Hiç tereddüt etmeden =&bııu_ doktora müracaatla teda - Ye müsarnat etmelidirler. Pazla cera - l akıntı gebeliğe de mâni olur. Ka - Hinları âdeta kısır bir hâle koyar. Bu se- le ax bile olsa böyle ifrazat yapan ba- hların münasip srette tadaviye koş- yışları menfaatleri icabıdır. Hastalık a- P değildir. İhmali caiz sayılmaz. () Bu notları kesip saklayınız, yahut Albüme yapıştırıp kolleksiyon vapınız. Slkıntı ramanımızda bu notlar bir doktor GÖĞi imdadınıza yetişebilir. Tor renkte, bazan da tamamen ceraha* | Kittir. Bu akıntı kadınlarda her neden || nında sür'atle aksedip gidiyor. |mahkümdur. Şu halde Tanin - İttihat ve Terakki namına nasıl devam edebi- bu mürakabeyi en derin mânasile yı pan Ziya Gökalp. Koltuğa gömülmüş, Liki elini koltuğun kenarlarına uz.: | — İttihat ve Terakki yak olmaz ! Her ne şekilde olursa olsun o gene ça- kaderin gireceği her|lışacak ve vazifesinde devam edecek- âkibete, Roma'nın mazlüm bir hıristi-| tir. başını arkaya yaslam sessiz, mül vekkil ve içtim yani gibk Kaıkl» decoedek böynünu u| Gösü:pek komiteci, Söeli ve mü - endeleci insan, mağlübiyeti kabul et« Mücadele fakat, etrafa şöyle bir göz gezdirilince görünüyor ki İttihat ve Terakki havasında artık mücadele ruhu kalmamıştır. Hâkim olan — şey, daha ziyade şaşkınlık ve perişanlık - tar. Tan'nin vaz fesi şimdi başlıyor | O sırada Bahaettin Şakir oradan ge- çiyor. Doktor, ona sesleniyor. | — Gel... Gel... diyor. Bahaettin Şakir de doktor Nazımın fikrindedir. : — Taninin vazifesi asıl şimdi baş- hyor! diyor. asıl hizmeti de, şimdi gö- recek! Düşmanlar bize hücum edecek- ler. Ali Kemaller, Refi Cevatlar, Peh- |livan Kadriler tekrar meydana çıka - |eaklar ve ağızlarını doldura bize küfredecekler. Biz sessiz mi du- racağız? Onun «tema» sı da budur. Ben bu fi kirde değilim. İttihat ve bu iki sekter unsuru, maalesef, son dakikada da vaziyeti göremiyorlar. | Gelmekte olan hücum dalgası, İttihat ve Terakkinin de, Taninin de boyunu |zatmağa hazır, düşünüyor. — Ziya, bey, diyorum. siz ne diyor- sunuz?) meğe henüz razı değildir. etmek istiyı O, derin bir uykudan uyanır gibi, Fistizrak içinde, gözlerini - kaldırıyor; bana bakıyor, bakıyor, sonra, bir baş- |kası için hiç bir şey ifade etmeyen, fa- kat, kendisince, bütün tarihi ifade e- den bir söz olmak üzere, ağzından şu sözler dökülüyor: — Her şey, diyor; milletin şuuruna bağlıdır. Eğer millette şuur - teşekkül ettiyse her şey düzelir. Etmemişse bek- | İliyeceğiz! | Koca mürşit! Onun o dakikada en büyük derdi, siyaset, İttihat ve Terak- |ki ve İttihatçıları bekleyen mukadde- rat değildi; bir hafta evveline gelince- ye kadar etrafında pervane gibi dola- şıp da bir kaç gündenberi ayaklarını birer. birer merkeziumumiden kesmiş olan müritlerini düşünüyordu. Bu kadar vefasızlık? — Benim en ziyade canımı —sıkan şey, diyor, şudur: İki gündenberi ka- ptmızın ipini çeken kalmadı! Taninin neşriyatı O zaman ben de şu iki mısrat oku- yorum: aşıp geçecek ve her şeyi silip süpü Ahibbâ şivei yağmâda mephüt eyler 'cektir. Bununla beraber, ben — gi âdayı tarzımda hata ettiğimi kabul etmiş Huda göstermesin asârı izmihlâl le olsam, Tanini çıkarabilecek bir pisi- bir yerde!| koloji içinde değilim. Kaç senedir, © da, başını sallıyarak tasdik ediyor, | millete karşı o kadar şey — söyledim; sonra: hepsi birden yıkıldı. Belki sözlerimin — Fakat, diyor. millet elbet dahaçoğu yerinde ve haklı idi; fakat, halk; velahdır! |işi, derin mânasile değil, göründüğü | Hiç bir şeyden, hiç bir zaman ümi- dini kesmiyen nikbin adam! | İşte, doktor Nazım, salonun köşe- sinde Mithat Şükrü ile hararetli bir| |mübahasaya tutuşmuşlar, yüksek ses- şekli ile mutalea eder. Görünen ise meydandadır. Benim artık bu halka bugün söz dinletme kabiliyetim kalmamıştır. Bunun için, meseleyi münakaşaya hiç yanaşmıyarak, doğrudan doğruya cevabı dikiyorum. — Belki haklısınız... Fakat, bu tak- şey le konuşup duruyorlar. fakat. uzakta oldukları için anlayamıyorum. Bir a. ralık ikisi birden bena bakıyorlar, ga- liba” benden bahsediyorlar. — Mithat |dirde Tanini çıkaracak başka — birini Şükrü beni uzaktan çağırıyor, gidiyo-' bulmak lâzım. Ben bu işi yapma kud- rüm. * |retini bugün kaybetmiş — bulunuyo - — Doktorla Taninden bahsediyo - ruz, diyor; o, Taninin — neşriyatında | F” |devam etmesi ve icabında mücadeleye | |girişmesi taraftarıdır, sen ne fikirde. |sin? — Tanin neşriyatında devam edip ne yapacak? Doktor Nazım cevap veriyor: — İttihat ve Terakkinin fikirlerini neşredecek... Siyasetini müdafaa ede- cek... İttihat ve Terakkinin tarihi vazifesi bitti mi ? Ben, bu fikirde değilim. Artık İtti- hat ve Terakkinin tarihi vazifesi bit- miştir, Bu teşekkül bu halde devam ledip gidemez. Eğer vukuat müsaade lederse, bunun yerine mutlaka başka bir şey gelecektir. İttihat ve Terakki dağılmaya mahkümdur. Bu fikrimi söylüyorum. — Taninin İttihat ve Terakki na - mına çıkmakta ve onun siyasetini mü- dafaa ctmekte devam edebilmesi için, |Jevvelâ İttihat ve Terakkinin devam e- j debilmesi lâzımdır. Halbuki o, ya ken- Tum... (Arkası var) sezmeeses essani Yeni Neşriyat Halk bilgisi haberleri — Eminönü Halkevi Dü, Tarih ve Edebiyat Şubezi tarafından her ay çıkarılmakta olan (Halkbilgisi Haberleri> Gündüz — Bu san'at mecmuası 12 tnei sa- yısile 2 inci elldini tamamlamıştır. TA ViM ! Arabt sene 1356 Kasım 1386 | Rumt sene 1863 23 Res «i sene, 1W37 SALI SABAH | &. nn 1 ıMuharrem 'a kke 39 İrışık bir filim halinde, herkesin vicda-|disi dağılmaya, yahut da dağıtılmaya | doldura || Terakkinin |? Tam Karlman mağazasının önüne gelmişlerdi ki, Neriman birdenbire A zadenin kolunu, genç kızı «ay..» dedir- tecek kadar sıkarak kısık bir sesle ve bihosi bak diye, bağırdı. Arkadaşının: z — Al. Delirdin mi sen? diye, dönüp ızüne hayretle baktığını go'rüncf yü- zü heyecandan pembeleşmiş, gözleri parlıyarak: - Canım yüzüme değil önümüzde giden adama bak, dedi. O zaman Azade ayni hayret içinde 'nı onun işaret ettiği tarafa döndü Ve onun gösterdiği adama baktı. Bu siyah paltolu, uzun boylu bir & - damdı. Ellerini ceplerine sokmuş, ba- larlâ yürüyordu. Azade bir önde yürüyen bu adama, ıma bunda kolumu kopa ! İşte bir adam ki yolunda özleri hep örllerindeki kadaşının koluna iyice ası- onu hızla sürükledi: man öne geçelimde yüzünü gör. Öne geçtiler. Neriman başını döne -| “£ rek Azadeye; «bak, baka diye, fısılda- dı. Azade Nerimanın saklına esen şey-| leri yapan, hiç kimseden pervası oLma- yan garip bir kız olduğunu bilirdi.. F kat onu hiç bu kadar heyecanlı bir hi de görmemişti. Arkadaşının isteğini yerine getire- rek dönüp merakla, şimdi arkalarından gelen adama baktı. Adam onların ken- disine baklığının hiç farkında değildi. Siyah paltosundan uçları çıkmış gui kaşkulü Çenesini örtüyor, ince dudak- larının arasında yarı yarıya yanmış bir sigara duruyordu. Azade — Nerimanın başı hep arkada acayip bir şekilde yü- rüdüğünü görünce bu sefer genç kızın Kkolunda duüran koluna © şiddetli bir çimdik attı ve iye, sıçrayıp başı hi çevirdiğini görünce asabi bir gülüş- te: — Demin benim kolumda işte acımıştı, dedi. Haydi şimdi yolumuza gidelim. Yoksa herkes bu başı tersi hep omuzundan , din da kim? diye, peşi mize takılacak. Neriman kolunu şiddetle arkadı nın kolundan çekmişti. Gözleri her mankinden büyük ve parlak görür yor, sesi heyecanla titreyordu. Azade- ye: — Ser arka, delirdin mi, dedi. Bu adamın geldiğini görmüyor mu * zdan sun? Hem gürmüyor musun ki ben ora bayılıyorum ., Ğ ti  x hız. rinden - geçti, 'ye ve.çaresiz onu e bu sar 8öz üzerine <A Neriman takip ed kulağına er4 yürüm Azade a yaAvaş yA en yüzünü görmedin Azade, a- |) .|çinde, terzinin bir aralık odadan “| «işte bu “|egüle güle, yalnız BAZI KADINLAR.. Yazan: Peride Celâl bi — İşte, diyordu. Tâ.. çocukluğumdan beri hayalimde yaşıyan adam.. tam dü- şündüğüm erkek tipi.. ne güzel boyu | var görüyor musun? Adımlarını ne ge niş, ne kuvvetli atıyor ve halinde c.rafa karşı nasıl mağrur bir lâkaydi var haydi yürü, yürü gözden kaçırmıya - hm.. Bak hem.. Azade gene sabrı tükenerek hiddetle: — Canım, sen delirdin mi? diye, o- nun sözünü kesti. Peki sonra ne ola - ca Neriman ona dönüp baktı. Son: daklarında garip bir gülümseme « Bak ne olduğunu göreceks Arkadaşını bırakarak koşan adımlaria önde yürüyen adama doğru ilerledi. Azade hayret içinde «bu çılgın ne ya pacak acaba?» diye onları takip ed du: Adamla Nemman yanyana meye başlamışlardı. Azade arkâı » nin el hareketlerinden adama bir nu anladı. Adam paltosu rinden ellerini çekmişti. Ne- rimana bir şeyler söylüyordu. Azade biraz sonra onların yanyana sür'a'li dımlarla uzaklaştıklarını gördü ve ken. dini yol üzerinde bırakıp, böyle garip surette bir erkeğin peşine takılıp giden daşına içinden lânetler savurarak a devam elli. &t biraz sonra terzide karşılaş zaman Azadenin hayreti büyük ma karışık olduğunu, gözlerinin a yetten ateş saçtığını gördü. Merak | - | masını bekledi ve hemen ona yakla - şıp: — Ayol ne çabuk benden evvel gel- din buraya dedi. Peki adamla ne koa - nuştun, ne yaplın? Neriman aynanın karşısında elbise- sinin Üzerinde ellerini gezdirip düzel- terek asabi bir sesle cevap verdi: — Budalaya en tatlı tebessümle bi « zim şu terzinin adresini sordum. Ne yaptı biliyor musun? — Ne yaptı? Beni en kestirme yoldan buraya getiriverdi. Azadenin gayri ihtiyari dudakların- da alaycı bir tebessüm belirmişti Fena mı nazik bir âdammış, dedi. PPeki nasıl ayrıldınız? Neriman aynadan başını çevirip ona ters ters bakarak: Nasıl mı diye, cevap verdi. Terzinin kapısına geldiğimiz zaman bana müsaâde ediniz. dedi. buradan r'atle ınız, dedim hayretle yüzüme k «neden?> dedi. Çünkü sizin g budalayı bir saniye bile fazla karşımda görmeye tahamı T yok» dedim ve hemen arkanti dönür içeri giriverdim. $ — Azade artık zaptedemediği uzun küv- rak kalikabalarla gülmeye başlamıştı. Neriman hiddetle söylenmesinde de - vam-ediyordu — Ne budala adam yarabbim, ne budala adam! Bir an için şekli, tavır- fısıldadığı sözleri dinlemeye| ları böklediğim Erkek olduğunu san - 'j mecbur oldu, Neriman: (Lütfen sayfayı çeviriniz)