.. Hergün Suriyedeki Devekuşu siyaseti Yazan: Muhittin Birgen (Baştarafı 1 inci sayfada) yon müzakerelerini nisanın ortalarına doğru atmış bulunmaktadır. Bü manevra böyle devam ededur- sun, öte tarafta Suriyede de Tür aleyhine matbuat neşriyatı devam edi- yor, Suriyenin Nasyonali tarafından her gün herkese anlatıl- mak istenilen şey şudur ki Türkiye, bütün —Arap, —memleketlerini tek- rar yutarak, Osmanlı İmparatorlu- ğunu iade etmek fikrindedir. Buna karçı bir tek çare v: ün Araplar, Türkiyeye karşı ittihat etmelidirier! Müstemlekecilerin kasden koparttık- ları bu yaygaraya, bereket versin ki, diğer Arap mı etlerinin hiç te al- dırdıkları yoktur. Fakat, zarar yok, on- ek ika yolu malümdür: Fesat ve tez- vir sayesinde, bütün Araplarla Türk- lerin değilse bile, hiç olmazsa Suriye- lilerle Türklerin aral; açinaya ça lışmak. Lübnanı Suriyeden koparıp Fransaya teslim eden, Fransanın bü- tün Suriyeyi avucu içinde tutmasını . Bönül hoşluğu ile kabul «den bü yay- Baracılar, Türk Hatayın Türk ve müs- takil olarak kalmasına razı olmadikla- rı gibi bunu ellerinde bize manen ol- sun hücum için bir vesile olarak ta kullanıyorlar, Niçin? Çünkü Kont Ce- napları bunu böyle istiyor. Fransa böy le isteyor mu, istemiyor mu? Onu bil- miyoruz. Bildiğimiz birşey varsa, Fran sanın mandası altında bulunan ve hat- tâ, - eğer tabir caizse - Fransanın müt- tefiki bulunan bir memiekette gene Fransanın eli altında bulunan bir mat-| buat, mütemadiyen Türkiyeye hücum ediyor! MarteFin Suriyedeki seti bir de- Vekuşu siyasetine ben: «Uçle arr- seniz, «deveyim!» diyor. «Yürü'» der- “seniz, «yürüyemem, kuşum!» cevabını veriyor, Lübnanı Suriyeden alıp tama men cebine koymak için deve, Hatayı Türk olârak yaşatmak lâzım geldi mi, kuş ! * Bilmiyoruz, bu siyaseti Paris hükü- meti ne dereceye kadar yakından tanı- Yör Ve anu ne dereceye kadar tutuyor. Fakat, gördüğümüz şey şudur ki Kont Cenapları gâh nalına, gâh mıhma vu.- Ta vura, Suriyede öyle bir hava yara- tıyor ki bü vaziyetin dönüp dolaşıp 'Türk efkârını sabrın son haddine ka. dar götürmesinden korkmak mümkün- dür. Fransanın mandası altında bulu- nan, yahut, - haydi müstemlekeellerin yeni tabirlerini kullanatım! - Fransa- nn Mütlefiki bulunan bir memleketin mütemadiyen Türkiyeye hücum edişi, Fransız - Türk münasebatında, Fransa nın Türkiyeye karşı gösterdiği dos ğün matlubuna kaydedilmesi müm kün 'olan hâdiselerden değildir. Bun- teessüf için K vazife olmuştuür: Fransa, Suriyenin , Mandacı ola - şi, müttefik olarak ta Tür- kiyeye karşı döstlük namına, mes'u! bir mevkidi noktayı gözönünde tutması zamanının gelmiş olduğu artık şüphesizdir. Muhittin Birgen : Kokteylin aslı nedir? Herkes kokteyl'in ne demek oldu- ğunu bilir. Fakat hiç kimse bu kelime nin asıl ve esasını bilmez, Geçenlerde Londrada züppe bir a- ilenin boşanma davası görülmiye idi gene kimse bilmiyecekti. Dava, kok- teyl kelimesinin mânasının anlaşılma- sına kalmıştı. Mahkema, lisan işlerin- den anlayan bir ehlivukuf celbetti ve şu İzahat alındı: * — (Kokteyi) demek İngilizce ho- toz kuyruğu demektir, Eskiden horoz dövüşü İngilterede salgın halinde idi, Herkes horozlarını dövüştürür, — ve #onra da horozlarının şerefine oturup içerlerdi. Horozun kuyruğunda kaç ta| ne tüy kalmışsa o kadar içkiyi birbi- yine >karıştırırlardı. -Bunun ismi de © “zamandan kalmıştır. İftira bir mürekkep lekesine ben- zer, silindikçe siyahlığı azalir, fakat yeri belli belirsiz. kalsa dahi — ge- nişledikçe genişler, büsbütün kay - bolması için zaman lâzımdır. S Altı gün Oturduğu yerden Kımıldamıyan kadın Londrada çıkan Deyli Ekspres ya zıiyor: Nevyorktan bil birildiğine — göre meşhur bir fabri- katörün — karısı şimdiye kadar gö Tülmemiş bir şe- kilde bir grev u- sulü bulmuştur: Kadın kocasından boşanmış, |kat kocası kendisine inat nafaka vermiyormuş. Bunu istihsal etmek için uğraşan kadın maksadında muvaffak olama- yınca, grev yapmayı düşünmüş grevini de şu şekilde tatbi ketmiş: Gitmiş, katasının — yazıhanesinde yazı masasının üzerine — oturmuş, nafakaları verilmediği takdirde ancak ölürse oradan kalkacağını — bildirmiş. Filhakika, ne rica, ne minnet, ne zor, kendisini oradan kaldıramamış. 6 gün yemeden içmeden, tabij ihtiyaçjarını görmeden orada kalmış ve nihayet ko- cası nafakasını vererek kadını başın- dan savmış. Tayyare ve şimendiferin düşmant hayvanlar Hindistanda medeni nakil vasıtası olarak en çok şimendifer ve xü“ ""f ı/ıı,,’ olsun diye ve ve manları vardır. Filler ! İngilterede garip bir dava Hngilterede mahkemelerden birinde lemek birlgarip bir davaya bakılmıştır. Davacı ta-|Speuser müessesesidir. Sokaklarda teş hir ettiği bazı eşyanın çalındığını iddia etmiştir. Suçlu olarak yakalanan hır- ir. Paris hükümetinin bu | S1z malı çaldığını itiraf etmiştir. Fakat demiştir ki: — Bu mücassese mallarını başına a- dam bırakmadan sokaklarda teşhir edi yor. Meydanda kalmış malı almak suç mudur. Hâkim düşünmüş ve bunun suç ol- |* tayyare kullanılır. Bunların ikisinin de düş- demiryollarına ve şimendiferlere kartallar da tayyare- lere. Hattâ geçenlerde tayyarelere kar- gı çıkan bir”kartal sürüsü bir kaç'tay- - |yarecinin hayatına mal olmuşlardır. İftira bir insanın tanıdığına yapa- bileceği en büyük fenalıktır, muka. bil tedbirle zararının önüne geçile - bilir, fakat tortusu uzun müddet ka- lacaktır. ÖZ A x— —& HER GÜN BİR FIKRA Müellifini isteriz Şekspir'in kral ile faciası Şehir Tiyatrosunda ilk defa temsil edili - yordu. Üçüncü perde bitmişti.. Fa- kat halk tiyatrodan çıkmıyor: — Mütercimini isteriz! Diye bar bar bağrıyorlardı. Perde açıldı. Mütercim, bayan Seniha Bedri sahnede göründü. Perde yeniden kapandı.. Ön sırada oturanlardan biri bu sefer de nvazı çıktığı kadar bağırdı: | — Şimdi de mücllifini isteriz! Düngyanın en mahir Canbazı Kör bir kadınmış Amerikada şimali Caroline'de halk meşhur bir kadın canbazdan hayretle bahsetmektedir. | Bu'kadın ikf gözleri de kör olduğu halde bindiği atla yirmi —metre yük- sekten bir havuza atlıyormuş. Kimse onun kör olduğunu bilmiyor, ve açık gözle dahi yapılamıyacak — bu büyük marifeti takdirle seyrediyormuş. Bir göz doktoru kadının kör oldu- ğunun farkına — yarmış, ve ameliyat yaparak gözlerini açmış, mesele de « zaman anlaşılmış... Şimdi simali Ca- roline kadına bir kahraman muamele- si yapıyormuş. Lokantacıya felç getiren müşteri Şikagoda kibar bir lokantaya bir müşteri girmiş, bir masaya oturmuş, garsondan bir bardak su - istedikten sonra, cebinden bir paket sanduviç çı- kararak yemeğe başlamış. Lokantanın sahibi bu manzarayı görünce fena halde asabileşmiş, müş- teriye sokulmuş. Müşteri ise gayet pişkin olarak: — Eve izi arıyordum demiş, çal- gıya söyleyin de bana şöyle keyfime göre eğlenceli bir şey çalam. Lokantacı - kızarmış: «Efendi bu yaplığın şey ayıptır.» demek isterken, saygideğer müşteri gene ağzını açımı: — Böyle karşımda dikilip durma- yın, Manzaranız sinirime dokunuyor, müşterinizim, bana hürmetkâr olma- mıyacağına bilâkis malına mukayyet 'nız lâzım! * olmıyan müessesenin herkesi hırsız - lığa teşvik etmesinin suç olduğuna ka- rar vermiştir. r | İSTER İ 'Takriben on yıl var ki Halicin — dc şikâyet ederiz, bir zaman gelecek, H si mümkün”olmıyacak deriz. —Anla; İ | nihayet temizlenmesine karar veri l söylene söylene kâfi derecede tesir hâsıl etmiş olacak ki de bu kararı bu sene tatbik edileceğikaydı ile dünkü nüs- İSTER İNAN İSTER İNANM_AI Bu sözler üzerine lokantacı oldu- gu yerde düşüp bayılmış ve felce uğ- rTamış, —. | İftira edenin yaptığı fenalık ayni zamanda da kendisinedir, müfteri - ye «on parmağı da kara» deriz, ka - rantine altına alınmış bir adam gi- bidir, yalnız kalmıya mahkümdur. RASINDA |) Amerikada Bir zenci ilk defa Hâkim oldu Amerikalılar zencileri — insan dan — saymazlar, sık sık derileri si- a 'yab ' olduğu için e : Hnç edilen bu in- K $ sanların hallerine b acır dururuz. Son zamanlarda bu telâkki değiş - İmeye başlamış, Amerikahlar da, zen- İcilerin birer insan olduklarını anlar gi- |bi olmuşlardır. Reisi Cumhur Ruzvelt bütün vahşi an'anelerle mücadele et- mek için cesaretli bir hamle yapmış, bir zenciyi Virjiniya, devleti - federal mahkemesi riyasetine getirmiştir. Şimdiye kadar, Şikagoda Harlem- de bazı zenci sulh hâkimlerinin çalış- tiıkları görülmüştü. Fakat onsar yalnız hemcinslerini muhakeme” lardı. Bir zenci şimdiye kadar bir be- yazı karşısında ayağa ona sual soramamıştı. Meşhur bir avukat olan ve bugün (32 yaşında bulunan Mister Williame Hassi'nin hâkim oluşu Amerikalıları hayrete düşürmüştür. Leyleklerin ağababası Belgradda çıkan Vreme gazetesin- den: Yugoslavyada Kaposvar'da bir köy lü tarlasında henüz yeni ölmüş bir ley- lek bulmuş, hayvanın — ayağında bir halka varmış, ve bu halkanın üzerinde de 1901 tarihi bulunuyormuş. Şu hesaba göre leylek 36 yaşında bulunuyormuş. Ve 36 yaşında bir ley« lek de çok ihtiyar sayılıyormuş. /teme gazetesi — bu leylekten bahse- derken şu sözleri de ilâve adiyor: Bu hayvanın ayağına muhakkak bi Hoğar doğmaz bir balka takondilari onun için 36 yaşından daha ihtiyar ol- duğu muhakkaktır. Demek ki insan- |ların arasında asırdideler mevcut oldu- Bu gibi leylekler arasında da çeyrek asırdan daha yaşlılar bulunuyormuş. | Mekteplerde pul dersleri İngilterede, mekteplerde posta pu- lu kolleksiyonu dersi adile bir ders ih> das edilmiştir. Mânasız gibi görünen bu ders pek faydalı olmuştur. Posta pulu kolleksiyonu yapmaya, merakle: nan mekteplilerin hepsi tarih ve coğ- rafya derslerinde diğerlerinden daha çok muvaffak olmuşlardır. aa kaldıramamış, —— ——— NAN )lmakta olmasından aliçte vapur işlem şılan — bu şikâyetleri | burada bulunmad diler, ve gazeteler | bakarak biz bu işi miyoruz, fakat ey İSTER İNANMA! halarında yazdılar. Fakat Halici temizlemek için lâzım olan makinelerin uğına, Avrupadan getirtileceğine, kar- şilik parasının tedarik edilmesinin de şüpheli olduğuna in bu yıl başarılabileceğine pek inan - okuyuücu sen; edebiliyor- | 1 Sözün Kısası | Yazı Çok Olduğu için Bugün Konartadı Devlet Demlrğ('ı!—l;rı VA İdaresinde (Baştarafı 1 inci sayfada) rına inzibati ceza tayini şu şekilde tes- bit edilmişi . Taltmatnamede memur ve müstah « demi vazifesine davet etmeye ihtar, İ« dare veya inzibati noksanları dolayısi« le muayyen bir işten dolayı verilen ce zaya tevbih denmektedir. Talimatna « mede bunlardan başka memur ve müs- tahdem ücret veya yevmiyesinden |5 günlüğüne kadar kesilmesine, kıdemle rin üç aydan seneye kadar tenzili- ne, memur ve müstahdemin bır dere- ce aşağı indirilmesine, bulunduğu va« zifeden bir vaziheye ta, ve Idarede kullanı!mamak üzere çıl masına dair hükümler bulunmaktadır. Arkadaşlarile iyi — geçinmiyenlere, nizamlar, talimatlar , emir ve kararlaf ile muayyen hususlar hakkında lüzumt suz iş'ar ve istifsarda bulunanlara (- tar cezası verilecektir, Vazifede kayıtsızlık, iş zamanların * da başka işlerle uğraşmak, vazife esnâ sında ziyaretçilerle görüşmek, verileni Işi vaktinde yapmamak , işinde inti « zamsızlık göstermek, maiyetini kendi işinde kullanmak, iş zamanında kendi ne ait işlerle uğraşmak, borcunu vere memek, fazla borç yapmak, terfi ve tahvil için t mektubu götürmek, tevbih cezası verilmesine sebep olacali tır. İş sahiplerini lüzumsuz yere beklete mek, mezuriyetdiz. ve mazeretisiz iş€ gelmemek , — hastal 1 halde e ması ve sön derece sarhoş bü lunması, sefahat hayatını itle yat edinmesi; - gazetecilere beyanattâ bulunması, ücret kesilmesin! icap etti saygısızca sözler kul İ seyiyeye aykt erde bulunmak, iş sâ“ hiplerine zorluk çıkarmak, fena muâ- melede bulunmak, seyahat kolaylıklari göstermek hususunda yolculara karşi farklı muameleler yapmak, yoliarda 68 bepsiz yere vagonları kesip eşyanıli yerlerine geç kalmalarına sebep olmak, kıdem tehiri ve tenziline sebep olacak* tır. Nöbette iken sebepsiz yerini bırak * mak, iş başında uyumak, iş sahiplerin- den bahşiş veya hediye istemek, siy setle uğraşmak, derece tenzilini mucip” olacaktır. Kumar oynamak, bir sene içinde 20 günden fazla mazeretsiz işine gelme « mek keza vazife tenzilini mucip nla * caktır. Haysiyet kırıcı bir suçtan mankümM olmak, şahsi bir menfaat mukabilinde vazifesini sulistimal etmek, resmi kâ* yıtlar üzerinde tahrifat yapmak, ka * çak ve memnu eşyayı bilerek ıismiryd vasıtasile nakletmek tard cezasilea ce * zalandırılmayı mucip olacaktır. İşten el çektirilenlerin ücretleri def hal kesilecektir. Suçlu olmadıkları tâ* hakkuk eden bu gibi memurlara baştü kaldıkları müddete ait ücretleri tamft men verilecektir. Biliyor musunuz ? | — Yıldırım Beyazıt Niğboluda bü” yük askeri zaferi hangi yılda, kimlert karşı kazanmıştır? 2 — Millf hükümetin ilk olarak kâ* bul ettiği kanun hangisidir? ü 3 — Şimdi Ankarada kaç ev vardır? (Cevapları Yarın) ae * Dünkü Suallerin Cevapları: 1 — Büyük'Türk imparatoru Cen * gizin asıl ismi Timuçindir. Bu ad Onü babası Yesigâ tarafından verilmişti” Timuçin bilâhare büyük zaferler ka * zandıktan, bir çok hanlıklar devirdik * ten sonra büyük bir kurultaş toplan * mış, ihtiyar bir sihirbaz kendişil? (Hakanlar hâkanı) manasına gel (Cengiz) ismini vermiştir. 2 — Türkiyenin mesaha itibarile €f büyük vilâyeti Konya, en küçük Jâyeti de Bordurdur. 3 — Polonya 1863 den 1914 de kadif Sİ yıl Rüs Çarlığının esareti — altın! lkıl.ımş(ır.