6 Sayfa | Antakya-İskenderun | Murabahacıyı kim yaylaları yurdudur Antakya öz Türk ve köylerinde 200 binden fazla Türk yaşamaktadır Anadolunun ayrılmaz bir parçası olan Antakya dağları üzerinde Türkçe ve Arapça asırlardanberi çarpışıyor | Antakya idaresinin bugünkü İla idare merkezlerini ve yollarını gösteren harita Antakyanın cenubundaki silsileye Kası veya Antakya dağları denir, beşir devri tabakalarından şüteşekkil olan bu silsile de Torosların dış iltiva- "arından sayılır; bünye ve teşekkül iti arile Aamanosların aynidir. a civar arazi - len ayrılır. Bir çok vadilerle arızalar Tersier onlarındaki inşikaklar nış olan bu dağlar üzerinde en yüksek »okta denize yakın bir yerde Akra te- sesidir. (1750 m.) Arazinin büyük bir! ısmı çam ve sedir ormanlarile örtü - üdür. Daha cenubta bulunmasına rağ nen iklimi Amanoslardan farksızdır. tububat ve mevya mebzülen yetişir. | Ju dağlar üzerinde başlıca dört coğrafi öre göze çarpar: Kuseyr, Ordu, Ba yır, Bucak. Daha cenupta Hazne, Say» un, Hetye, havalisi de bu mıntaka - Jan sayılır. Türk köyleri Vasati 500 metre yükseklikteki Ka- sir veya (Kuseyr) yaylası Antakyanın enubu şarkisine düşer, burası idareten Aşağı Kuseyr (Karsu), Orta Kuseyr (Babturun), Yukarı Kuseyr (Şeyh - köyü) diye üç nahiyeye ayrılmıştır. Nisbeten derin vadilerle oyulmuş o - inn Kuseyr yaylasında güzel mer'alar ve çayırlıklar vardır. Pek çok hayvan beslenir. | Ayni zamanda mıntakanın hububat ambarıdır. Buğdayları eski - denberi meşhurdur. Şarkta Âsi vadisi- ne dik yamaçlarla inilir. Bir iki köy is- tisna edilecek olursa buralar Türk köy- lerile doludur. Ordu mıntakası Garbte Ordu nahiyesi de ârızah bir yerdir. Burada mer'alar ve ormanlar çoktur; güzel ve zengin çiftlikler, mümbit tarlaları, ve mütenevvi meyva bahçelerini ihtiva eder. Ordu mıntaka- sından ayrılıp ayrı bir nahiye merkezi haline sokulan Kasab köyü istisna edi- umumiyetle Türklerle meskündur. Antakya - Lâzikiye şosası Ordu'dan geçer. Ordu yaylasının gar- ında yükselen Akra dağı ile Karadu- lecek olursa ran tepesi buralara ayrı bir hususiyet! verir. Âsiırmağı ile Kebir nehri su bö- ümü hattı üzerinde bulunan bu arazi- (#) İkinci yazı cumartesi günü in- işar etmiştir, > Tes| -İcenuba doğru meyillidir. nin bir kısmı Kebir nehri havzasına düşer, Buralarda Bityas ve Kasab yay- laları yazın çok ziyaret edilir. Fransız membaları Antakya kazası- nın nüfusunu 150 bin olarak göster - mektedir. Nefsi şehirdeki 40 bin nüfus ile Harbiye ve Karamut nahiyelerin « deki 35 kin nüfusu çıkaracak olursak İKüseyr ve Ordu nahiyelerinde 76 bin nüfus kalır. Fakat hakiki mikdarın da- ha ziyade olduğu şüphesizdir. "Türk Yurdu İdareten Lâzikiye hükümetine bağlı olan Bayır ve Bu n üzerindedir. Arızalı v ormanlık bir saha üzerinde olub arazi dağlarından Sayhun - Hazne havalisi- ne kadar uzanan bu nahiyeler baştan başa bir Türk yurdudur. Bura Türk - lerinde Oğuz efsanelerinin kıymetli yadigârları saklıdır. Her iki mahiyede 70 binden ziyade Türk nüfusu vardır. Garbte Kandil deresi üzerinde Saray, Kebir nehri üzerinde Kebelli büyükçe merkezlerdendir Türkçenin hududu Kası dağları daha cenuba doğru de- vam eder. İbnihani burunundan Cisri- şuğur'a doğru çekilen hat üzerinde bu- lunan Hazne ve Sayhun havalisinde de Türkler yaşamaktadır. Burcuislâm ve Sulaylı gibi büyük Türk köylerini ihti- va eden Hazne nahiyesinde 30 binden ziyade Türk vardır. Bu mıntakadaki Arabderesi türkçenin hududu gibidir. Arablik istilâsına karşı Bu saydığımız nahiyelerin idare merkezi' olan Sayhun havalisi de dağ- lık ve ânzalı bir yerdir. Şarkta Âsi va- disine dik yamaçlarla iner. Merkez na- hiyesinde yaşıyan Türkler cenubtan gelen arablık istilâsına karşı asırlardan- beri mukavemet göstermişlerdir. Cis- rişugur'e giden yol kismen bu havali- den geçer. Bu yol türkçe ile arabçanın karşılaştığı yerdir. Hiç şüphesiz dil hu- dudu vaktiyle daha cenubtan geçiyor- du. Şarkta Hetye nahiyesi hattımaili ü- de Türk köyleriyle doludur. Arazi or- man ve çahlarla örtülüdür. Bu kısim- da Âsi vadisine dik yamaçlarla inilir. nahiyeleri de An-) Karaduran| SON POSTA O nın Resimli zabıta hikâyeleri Bir sonbahar gü- rü, hapishane ka- pas açıldı ve «Örümcek; Wimli sabikah dişarya çıktı, Bir hırsızlık suçun- dan beş sene hapis cez” konuştu. Mubatabına m çekmişti, (Maksatsız, maksatsız etrafına bakin- dı ve kendisini ele veren adamı düşündü, Mos, ayni zamanda we mğı Fokr'a kapılar, dikkat etmesini, kilttlere bak- masını söyledi. Eski mabküm- lardan Örümceğin uğradığını iâve etti. Bu vak'a- tehdidine Müfettiş, Dö- bette bulumu- yordu. saat io nuon geçe, bir polis, telefon- 1a aldığı bir vukunt ha- berini kendisine bildir- di. Bu habere göre, İ- Yanos Mos isminde bi- dan bir iki gece sonra, «Örüm- esi Mos'un bahçesinde gizli gizli tetkikatta bulunuyordu. Baat 0.45 idi. Foks polise, hemen o daki- ka telefon etmişti. Bözünü bitirirken de, şunları ilâve etti: «—Patronum, bana, bir Örümcek» ten ve onun tehdit ettiğinden ba his de etmişti. Müfettiş, adamle- rından birini koşturarak, «Örüm- ceği» nerede bulurlarsa tutap ge- trmeleri için polis karakoluna baber gönderdi. Ve katil iletine bir göz attı. Bu katli öletinin bir ucu tapkı ustura gibi keskindi. s daima makta ladı. Esi, hançerlenmiş bir halde ölü olarak bu- Tunmruş, ve bunu da İlk olarak hizmetçisi gör- yüci olurdu. Ve çantasın- da ber sefer 200 İngiliz Mirası kadar para bulun- rilmemişii. Müfettiş birde evrak çantasına baktı. Boştu ve Fokstan da, efendisinin, yazıhane- deki kasasında aslâ nakli para bırakmadığını öğ“ rendi, Bir mürabahacının Müfettiş, ayni 1 nakit paraya ihti toğrafçı ve olduğunu da an- guldüler, fon odasına girdi. Otomatik telefon kendisi için yeni bir gey ol- Makla beraber, çabucak eli yaktı ve Aradığı mumarayı buldu. Gayet ksa dinl Mosl, Müfettiş bir taraftan sabıta doklo- runa haber yollarken, diğer taraf- tan maliyetinden bir kaç kişile vak'a mahal. Une koştu. Mos kalbinden bançerle vurul- muştu. Hava sicak olmasına rağmen pen- esrelerin akı sıkıya kapanmış olduğu mü- fetkişin gözünden kaçmadı. Perdeler indi- manda karmakarı- pik edilmiş olan yazbaneyi da tetik etti Bone», bir e- lektrik fenerle bahçeyi a- radı ve istediği gibi ebem- miyetli bir şey bulamadı. Bu sırada adiiye doktoru, o- parmak izleri mütehassıs da işlerile meş- İkincikânun. 4 öldürdü? Mos, bir murabahacı geçinmekle beraber, katie, hırsıslara, ınmış eşyayı sat Tek, meçhul bir te dığından bahisle himaye istedi sedi muaye: derken, müfettiş de Foks'u sorguya du. Foks efendisinin çeki: üzere bir kahveye Çi şak yar kei disine lüzumu olmadığıI anlayınca, bir tek ati xos ve saat onu bir geçe döÜ düğünde kapıyı açık, © fendisi de 018 bulun rl k m- Tam bu sralarda, 11 ber alan müfettiş, adliye dok yerine bırakarak karakola kos bir deste maymuncuk üzerindi la durdu. Pencereye doğru gittim. Bir de ne göreyim. Mos yerde yatıyordu. Hemen oradan uzaklaştım Bunun üzerine müfettiş şü noktaları nazarı dikkate aldı: 1 — Örümceğin üzerinde yalnız birkaç kuruş para bulünmuşta 2 — İşe yarayacak parmak izleri bulunmamıştı. 3 — Kahve sah'bi, Foksun o saatlerde oraya geldiğini, esasen haftada birkaç gün ayni saatlerde oi söylemişti. Ve müfettiş bütün bu mülâhazaları elde ettikten sonra, kararını verdi. Bu karar .. Katilin kim olduğunu bulamadıysaniz, (12) inci sayfaya man ma — e rc uğradığı Burada Âsi vadisi üzerinde vaktiyle Antakyayı muhafaza eden eski kaleler sıralanır, Gisrişugur kaza"merkezi olup zerinde eski bir merkezdir. Bu nahiye | idareten Halebe bağlıdır. Görülüyor ki Antakya dağlar ve yaylaları öz Türk yurdudur. Kasır, Or- pd Bucak, Bayır yayla ve köylerinde 200 bine yakın Türk yaşamaktadır. Bu radaki alevi skalliyetinin de aslen Türk olduğu şüphesizdir. Bu suretle yekün daha ziyade kabarır. Antayka dağları Torosların devamıdır. Anadolunun ay- nluaz biz parçasıdır. Bu dağlar özerin- de Türkçe ve arabça asırlardenberi şarpışmaktadır. Fransız idaresi buralarda Türk tebi yerine arabça okutan eski mektebler açmıştır. Fakat çok kökleri olan Türk kültürü ber kendini göstermektedir. Hümit Sadi rf ören bir kira evinin merdivefi ni çıkıyordu ki, bir el omuzuna kundu. Örümceğin yakalandığı! " 4 ele rümeeğin cebinden çıkan eşyayf hassa ehemmiyet atfetti ve bil k j e onraları sorguya çekilen Örümcek, filhakika Mos'un evine gitti ğini, ve niyetinin de sadece onu Hi lece güzel bir pataklamak olduğumu itiraf ve iddia etti. Ve sözü ne şöyle devam etti: e — Bahçede, birtakım taflanların arkasında saklanmış bekliyordum. Uşağın dışarıya çıktığını görd i bakınız. j g #