4 Ocak 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 14

4 Ocak 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 14
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON POSTA IRAK MUHAREBELERİ Yazan: Eski Tanin Başmuharriri Muhittin Birgen Hedefsiz, ölçüsüz, plânsız bir harp idaresinin bir nümunesi de İrak cephesindeki muharebelerdir ğt adeta tahliye etmiş olduğu göze çarpıyordu. ım:ıçvîır:"îb ve kitaba sığmıyan, n m;_'- * ll: zlc_ Ü, muayyen bir isti- İ harb ilaei bulanmıyan plânsız ik cepı.e.:îî,m:_:__“üğ';“â?i — E rebelerdir. Hşıb daha başlarken biıir:ı :ık."ıın- rbiye İrak'ı tamamen tahliyeye ka - T vermiş gibivdi ıı:ıîıî;:, ı:ılıııydı. Seferberliğin ilânı- lâtlı BK rakta bulunan zayıf teş- iki kolordudan biri Suriyeye Ü, Musül kolordüsu TzuTuma gönderilmi,; e _d';[ Sarıkamış harbine :şı::âkb idî:- e adar eriyip gitmişti. Halbuki İn- inen'la brakta gözü olduğu herkesce e Dir şeydi. İngilterenin İrak üze- Cş;ı.m olmafını bir tarafa bıraka- ı;ıl&.q:n Harbinin şümul ölçülerine miyüN Ekhu kıt'anın Hindistan knailbri ldı' de İngiltere için e - Ca zengin Sal€ü muhakkaktı. Tabi- DEin, sâkinleri itibarile de Os - atorluğuna dost bir muhit irak cephesi kuvvetlerine mensup bataryalar bir mola esnasında üdafaan bizim içi yel ; | şimo—n, ı'ferbeylilğ;:_ îııı:mıaî“ğ: lardı. Süleyman El'askeri bey bu cephede Ahayi âdeta tahliye et Bundart dolayi, bir İngiliz istilâsın- İkerce değil, çeteci ruh ve zihniyeti rpiyordu. Orada ,:“'fıd"“" göze|dan korkan İrak meb'usları seferber -|hareket etmişti. fırka T müteferek b Mevcudlü İlikte İrak'ın kuvvetsiz birakılması te - esi vveti bırakılmıştı. Halbu üslerine karşı şiddetle itiraz et -İtün bir ehemmiyet kesbettiğinden bu istikamete kol jandarma Halbuki nehir yo-|, l"b başladığı sr larda İrak vilâ -|dı Bağdadda ynrl_i kuyveıkıîn yardımı . ları ile gayet iyi ta-|ile tedricen mühIT h_ır müdafaa ordu- S usları memleketlerinin (su vücuda gelebilirdi. Fakat, başku - 5 n;lle kuvvetsiz bırakılmış bulun- | mandanlık bu siyasetin aksine bir yol-| An dolayı mütemadiyen şikâ -| dan gitti. KOLONYASI 90 derecedir. ederlerdi. Bu : ferbe i - tarafın insanlarında | — İngilizler 8e rlik — esnasındaki pî:('-—o"“" karşı dürüst bir sadakat | vaziyetin bu — merkezde — olduğunu HASAN ü sevgi de vardı. Suriye muhi -| bildikleri — için harb ilân edilir edi Na m;;c:ıd olan ayrılırcılık Izakta|mek derhal Basra sahillerinde kendi - '.r el _uılınnm ekserisi İttihat |lerini 85'"'?”""’ teşebbüs ettiler ve he inin sadık dostları idi. Baş-| teşrinisani içinde evvel Fav'ı, sonra da «i d Şevket paşa gibi iyi| Basrayı işgal edh"erdikı. Trakta kalan z ulunduğu halde, bir sürü | -İzayıf fırka, muhitinden biraz kuvvet ; “*manlı devletinin en temiz ve|toplıyarak Kurna'da mukavemet et - mek istedi, fakat, gelen İngiliz kuvveti Bi .,:'ğ'_" kak'ın kuvvetdiz bırakıl -|kendisinden çok yüksek olduğu için indennd:u İngilizlerin istilâ ihtimal- |bir müddet sonra Kurna'yı kuşatarak i hnf:ndi" ediyorlardı. hücum eden İngilizler bu fırkayı da e- Taftan, İngilizlerin Irak'a $0 « |sir ettiler. fenikis Pek çok zamandanberi| — İngilizlerin bu hareketleri bizimki - a göğçeöyretler de hükümetce|leri nihayet bu cephenin / takviyesini Bildi. Püratoskiz, Fakat, Izak halkının |düşünmeğe sevketmşiti. O zaman İrak İlrıfu.:.: olan sadtkati, İngiliz- | cephesine kuvvet tedarikine başlanıl- ulüsü M,k_llnbıyı içerden fethet-|di. Evvelâ Irak kumandanlığına İraklı leriş, Tahilinde sarfedilmiş olan e-|bir zât, Süleyman El'askeri gönderil - n neticeek tarihlere kadar tama -|di. Aynı zamanda Basra val Di çe kalmasına sebeb olmuş-|yin edilmş olan Süleyman El'askeri, eketlerin Arab tarihinin en güzel|cesur, azimkâr bir zât, fakat bir taraf- Yine * ve en yüksek medeni -|tan da lüzumundan fazla ci y mleket j hne olmuş bulunan bul| otoriter olduğundan ne siyasf işleri i - n lli içinde, bugün türkce bilen-|dare edebildi ve ne de askeri işleri iyi '€madiyen azalmakta olması- | idare edebildi ve İngilizlerle ihtiyatsızca esanslarla yapılmıştır. Kolonya ve Losyonları , Tağmı ö ni yavrusudur. Ucuzluğu ve nefa- n - B BeİN İ 5nde<liîn' Türk dostluğu bir an'ane | yaptığı muharebelerde iki defa mağlâb |W | — » Lütün piyasayı n b:-]:: uîîığîîf Taylapldi vi hı:ı;mo zamanki İryak meb'us -| olduktan sonra nihayet intihar etti. Bi- adür Pnrl'—:nc.ı ç e S OTRTAU " n yü &z Türk İt 5 İtutmuştur. Şi a - l we G lzle daksan Bülis Türklrinci muberebe cenamnda mezmvh ob| Ki Hakikaları de öyle old, Ve nn bir ak, bunl 'smani i. Fazla o-|muş ve cerihasının ehemmiyetine rağ- | Deposu * — İstanbul, — Ankara, | .: yolculuğu yaptım. Yedi gün dolaş- d Tü;ıılîe'ı' uzun bir tarih devri i -İmen, yerine başka bir kumandan tâyin |) Beyoğtu, Beşiktaş, — Esküşehir, ll tım. Geceleri de mola veriyordum. Bu le karışarak yaşamış ol -|edilmesini istemiyerek kumandanlığı- UAĞ A AÖ ŞAĞ eee gae İttihad ve Terakkide on sene_]_——-———-* Hikâye —— Dokzunncu kısım — NN 1 | abiatca zengin, sakinleri itibarile dost bir muhit olan Basra ve Bağdad vilâyetlerinin üdafaası bizim için elzemdi. Buna rağmen seferberliğin, ilk hamlede bu sahayı dukları için, o tarihlerde 'Türkler ara-İna devam edebilmesi için başkuman sında başlamış olan Türkcülük hare -İdanlığın muvafakatini almıştı. İkin n Ba ö j ketinden dolayi hiç kızmazlar, bu işe muharebede de mağlüb olunca intiharı a biçin ödad. vilâyetlerinin hirl;crccceye kadat tabit olarak bakar- | yegâne yiğitlik vazifesi telâkki eslen Bunun üzerine Irak cephesi büabü - a ğ ilşer ve bu sayede de orada bir fır -|raya yeni bir kumandan gönderilmesi, abilmesi itibacik aa sevkiyat ya- | kalık olsun bir kuvvet bırakılmıştı. Bil- | yeniden bir kuvvet vücuda getirilmesi miyorum, Musuldan Suriyeye gönde- |lâzımdı. Nureddin paşa kumandan ol - Hakikt limon ve turunç çiçeklerinden yapılmıştır. Hakikt çiçeklerdep alınmıs halis Hasan kolonya ve losyonlarının Yazan: Arthur Mills Gurup vaktiydi. Don Karlosun köş- İkünde, taraçasının bir köşesinde otur- muş nefis mate şarabile gene demleni- yorduk. Mate kâsesi dolaştırılmıya başlandığı zaman gevezelik vaktınin geldiği anlaşılır. Günün rüzgârı ve to- zu artık dinmiştir. Hafif bir esinti, ha vaya hoşa giden bir serinlik verir. Pi- polar doldurulur. Erkekler şööö; Bir arkaya yaslanır ve yorgunlukları- nı alırlar. Ve eğer buraya uğrıyan bir yabancı, bir gezgin ortalığa kulak ve- recek olursa, cenubit Amerikaya dair masalları dinlemek fırsatını ka: Beni davet eden konak sahibi Don rlos ayağından daha hâlâ çizı İ mahmuzlarını çıkarmamıştı. Belinden de piştovu sark:yordu. Senelerin rüz - Bgâr ve yağmurlarını yiye yi yakıcı güneşe maruz kala kala sahtiyan hali- ni almış yüzü tetkika değerdi. Kovboylarla, onların harikulâde de- necek kadar us lı ata binişlerine dair konuşuyorduk. Don Karlos: «— Bu adamlar bu iş için yaratıl - mışlardır.. diye söze başladı. Cedleri, ömürlerinde eğer nedir bilmezlerdi. Yani demem şu demek ki bu kovboy: azreti Adem gibi çırıl çıplak 'uIan ve ata da çıplak binen eski süvari yerli - lerdi..» * İspanyollar Amerikaya hicret edin- ce, bunlarla kaynaştılar, kız alıp ver - diler ve bu suretle dünyanın en bi - rinci, en iyi hayvan kullanmasını, ye- tiştirmesini bilen «goşo» lar meydana geldi. Bu doğuştan süvari - yerlilerin, çırıl çıplak bir halde geniş ovada, at - ırtnala koşturuşları seyrine 'an bir manzara idi. Ben bun- lardan bir tanesini - 0 da geçen sene ve ömrümde ilk ve son dela olarak gördüm. Bunünla beraber, her halde içerilerde artıklarından bir kaç kişi daha kalmıştır, sanırım... — Bu yerli süvarilerden birisini gör- dünüz demek Don Karlos. — Evet,.. Anlatayım isterseniz.. Bel- ki hoşunuza gider.. Bu sırada, hizmetçi kız bir kâse da- as- ile - Geçen sene And dağlarının etekle - rinde Şakoda bulunuyordum, diye baş- ladı, konak sahibi... Buraya ne bul - mak niyetile gelmiştim. Ben de pek iyi bilemiyorum. Altın ve yahut el - mas, bir yakut tarlası, hattâ hazineler- le dolu bir mabet bulabilmek ümit ve hayalile dolaşıyor duruyordum. Kar - şılaştığım yegâne şey Göyaz isminde bir Portekizti oldu.. Ve'ondan da din- lediğim şu hikâye biricik kazancımı teşkil etti. Medeniyetin son merhalesi olan bir köyceğizde Goyaza rastladım. Goyaz şu tabancamı görür görmez Don Kar- los elile kemerine bir kaç defa vurdu. Goyaz, ne kadar kurşunum olduğu- nu öğrenmek istedi. Ona epeyce var... dediğim zaman memnun oldu. Bir miktarını satın almak arzusunda bu - lundu. Ben satmıya niyetlenmedim. O da fikrinden caydı. Ve ha... dedi.. Bu - ralarda bir yolculuğum esnasında yer- lilerden birine rastlamıştım. Herifçi oğlunda hiç şüphesiz soyduğu ve öl - dürdüğü bir zavallıdan gasbettiği, se- nin piştovun gibi bir tabancası vardı, amma kurşunu kalmamıştı.. Onun için de, elmasla kurşun trampa etmek is - tiyor.. Nasıl var mısın?.. Fena fikir değildi, hani.. Kabu| tim ve ertesi gün Goyazın bana gös! diği bir yoldan yola koyuldum. Yerl! t ana kadar da dağ eteklerini geride bı- Tek başına dolaşan süvari .| dostlarım. Yolculuğumun seki: anlatılan garip; garip olduğu kadar da| ların, büyük, büyük babaları kendileri | se: Sayfa 13 Çeviren: İbrahim Hoyi rakmış ve «ÂAnd» lJarım tam orta ında 8 bin kadem yüksekliğindi ak- ta idim. şebilirim ki dün ilesi Anddır. Tep, lerine zincirleme ba, si başlar. Andların zameti korkunçtur. Ve inanınız bana nei sa. bahı, korkudan ve yorgunluktan bit « kin, bitap bir hale geldiğimi apaçık an- ladım, Olduğum yerde büzülmüş kabk Mıştim. Birden bir ses işittim. Başımı kal » dırdım, Yanılmıyordum. O muazzam dağların ölü se: ginde, di ğup bu takırtı, at nal kse * den sadasıy bin kadem aşağımda, Aşağı yukarı üçük bir göl düm, Göle rından çekerek, h h bakalım Düldü- lüm.. dedim.. B ö lamışa ben kindi, ve y yet takındı. Benim sevin: edebilirsiniz. Bu müthiş yalnızlık ve k içinde nihayet canlı bir kula, h gözden K nin Andların içerilerinde bulunduğu -| ) izini takip edel Derken münze' y gibi oldum ve seçtim k: Bu aradığım eklikte çırıl çıplak bir bulunuşu beni bir an için şaşır kin yerliler garip mahlüklardır. Bizim asla dayanamıyacağımız hava şariları onlara vız gelir... * Ömrümde ilk defa olarak bir yerli ö i, temaşaya bir insandı o... Atının üstünde d tıpkı bir mızrak gibi duruyor, ha turuyordu. Yalnız başı, hayvanının yürüyüşüne tempo tutarmış gibi nıyordu. Saçlarının arasında da tüyler vardı, ebilmek de nve Hattâ askeri gön -İrilen kolordu orada ne işe yaradı? Fa-|1., Ve orada yeniden bir takım kuv DA M A ö BURÜ MN eek de müskür vağar a u, Ve orak "| get . Ve n j e ötür ve vâar li '.h:ııuş'lu'l değildi. Memle-|kat, Bağdaddan Sarıkamışa giden fir- | cilor teşekkülüne başladı. Evvelce İ-| Karlos can ku - Yarınki nushamızda : revetmla YAY bilmek içi h' ihtiyaçlarını tedarik |ka orada hiç bir işe ynvıma'ml!._uıdu -İyak'ın kuvvetleri oradan çekilmemiş| lağile dinlemeğe 5 ' diye — bağırdım. rina aay a hem kendi mahalli vası- | gu halde İrak'ın bidayetteki müdafaa-| & aydı bu mağlübiyetler olmuyacaktı.|hazırlandır Ugursuzluk... Bakmadı bile. Ak ağı hem de merkeze olan sında büyük bir rol oynıyabilirdi ve ay- Çürkasl a) ğimiz — hikâyeye sine atını Üurısa &l bulara da hehir yolları vasıtasile | nrzamanda eğer İrak'a hem iyi bir harb beğay di 2A Yazams F; Beremeri |* Yaldırd. Bu Mir ydı, duğu için, müdafaası ko -Jadamı, hem de halka hulüs etmesini DA ö veniz TöğeE gel İN K KREB a di önderilmi len, vea- adar yol aldi H bilir bir kumandan gönderilmiş olsay- HASAN pzdan ağıza dolaşıyordu. Arada sırada seslendiğim halde umur lamıyordu hiç!.. Belki, sağırdır zavak h, diye düşündüm. 'Tekrar dağ etek » lerine doğru indik. Uzakta, gümüş şe- ridi andıran deniz, ve ormanı seçtim. Birde_n bir çıkmaza geldik. Saz ve ka mıştan yapılmış bir kulübe gördüm. Gözüm yerlide, kendim tetikte, atı mı sürdüm. Yerli birdenbire dönecek olsaydı, atımı durduracak, ve davet e- dilmeden ilerlemiyecektim. Lâkin herif bir kere olsun başını çe- virmedi. Ve işin daha garibi attan da aşağıya inmedi. Hayvanın üstünde dimdik kakılmış kalmıştı. Dizginleri Zo; bırakmış. at ta otlamıya başlamışe Kendi kendime herife yaklaşmaktan başka bir çare yok, dedim, ve yaklaş » tım.. Yerli kazık kesilmişti sanki... Bir an, acaba herif sağ mı diye dü « şündüm, Sonra, yok canım dedim, hiç ölü at üzerinde durabilir mi?.. Ya » nına varırken.. Hişt, hişt bana bak., diye seslendim, adam cevap vermeyin- ce, atımı üzerine sürdüm... Don Karlos sustu. Yüzü bir tuhaf olmuştu. Gün görmüş, geçirmiş bir adamım, diye devam etti Don Karlos, Bir çok garip ve korkunç vak'alara şahit ol - dum. Lâkin, bu yeffnin yüzüne bakıp ta, ölmüş bulunduğunu görünce deh - şetten dona kaldım, önce... Nah şu mruğum büyüklüğünde bir yara r ünde.. Bir mızrak yarası idi bu... Katil, yerliyi &; larından — atın üstüne bağlamış, ve dizginleri de eli- ne dolamıştı. Ölü süvari hayatımı kurtarımıştı. Zira torbasında beni açlıktan kurtara- (€Lütfen sayfayı çeviriniz)

Bu sayıdan diğer sayfalar: