4 İkinciteşrin L “Bu memleket sade erkeklerin mi, neden hep onlar ölecek miş? , Yirmi beş yılda dört harp gören ihtiyar analarla kadının askerliğine dair görüştüm. Bu da (hay hay) dedi. (Baştarafı 1 incide) Kartacadan, Fransız in âbına, Rus ihtilâlin- den, Anadolu harbine ka- | dar olup biten harplere, hatti İspanya dahili mu- harebelerine — bakarsak, nın da erkek gibi Yazan : Kemal Tahir W Müstaktcl bir asker . — Elbet sahi! — Sakın muharebe ya ©| kın olmasın? — Yaok canım, ne mu- harebesi? — Beni de alırlar mı ki ? — Zannetmem, malüm y aN kahramanca dövüştüğü - Biz başkaydık, şimdiki — ya, askerlik 46 yaşına ka hü görürüz. Olimpiyatların atlet kadını, tayya - Teciliğin kadın rekorimenleri bu işin Pek mümkün ve pek müsbet olacağını #paçık gösteriyorlar. Kadın da Ce- Miyetin normal bir mahlükudur. O da fikri, vatanı, hürriyeti için usulü dairesinde dövüşmeyi neden öğren - Mesin? Fakat bu tasavvurun çök enteresan bir tarafı var. 25 yılda ikisinde mağlüp Olduğumuz dört harp görmüş, ihtiyar ânneler bu bhaberi acaba nasıl karşılı - Yacaklar? Balkanlardan, Trablusgarba, cihan harbinden Sakaryaya kadar mütema- Giyen koca, evlât, kardeş kaybeden yüş- k kadın bu işe ne der? İşte ben de onunla konuşlum. * Başının üstünde içi tepeleme dolu bir bakır tepsi taşıyordu. Çarşafı eski, Şorapları yamalıydı. Yüzünde derin âî&lcr vardı. Fakat dinç görünüyor- — Nine, dedim, kadınlar asker ola - taklarmış, ne dersin? — Ne diyeyim evlât, ben zaten köy- l:is;ım. köylü kadını askerliği bilmez — Biliyorsun amma, güç iş, dayana- ir misiniz? — Yeri gelince hiç dayanılmaz olur Mu? Neferlerin çamaşırlarını yıkar, aş- larını kotarırız. — Ya cephane taşımak, tüfek at - Mak? — Tüfek atmağı pek beceremem, 1â- kin cephane taşımağı sen bize sor. Tepesinde sallanmadan duran, ağır fensiye baktım, yalan söylemiyor. — Haydi sen köylüsün, ağır işlere Belirsin, ya İstanbullu küçük bayan - lar? Onlar da yapabilir mi askerliği? Biraz düşündü. Sonra kat'iyetle ce- Vap verdi: — Elbette yaparlar. Silâh atmaları- hi, kılıç sallamalarını pek ummam #mma, ber halde çamaşır yıkar, yemek Pişirirler. ©, yürümeğe başladı. Ben düşün - düm. Fikirlerimiz, ihtiyar nine ile ay- hi değildi. Benim kanaatime göre kü- Sük bayanlarımız silâh atarlar, kılıç Sallarlar amma, yemek pişirmek, ça - yıkamak işlerinin pek hakkın - dan gelemezler. şir * Şişman ve kısa boylu idi. Siyah yel- inin önünü sımsıkı kapatmıştı. Küçük evinin kapısında tahta bir is - leye oturmuşlu. — Teyze, dedim, kadınları askere a- iklarmış. Nasıl yapabilirler mi? Yüzüme ters ters baktı: — Hiç bir iş kalmamış ta kadın kıs- Tau, eksik etek, bir de asker mi olacak- Tuş, dedi. — Neden olmasın? Bak kadınlar rkmıv oluyorlar, hastabakıcı oluyor - T; eci oluyorlar, askerlik daha * ta Mi zor? — Askerlik zor elbet. Kumanda al - girmek kolay mı? — Onlar da kumandan olurlar. — Ha bak ona bir diyeceğim yok. O îî"“" belki olur. Hem bana baksana lâdim, bu havadis sahi mi? kadınlar becerir dardır. Senden geçti. 'Teyzenin birdenbire kaşları çatıl - dı. Ben kırdığım potu arladım amma iş işten geçmişti. N * — Valide, kadınların asker olmasına sen ne diyorsun? (Valide) çok esmer, çok küçük yü- zünü ciddileştirdi. — Elbette olacaklar. Bu memleket sade erkeklerin mi? Düşmen gelince, neden hep onlar ölecekmiş. Biraz da tadını biz tatalım, — Aşkolsun Valdeciğim. Fakat ço- cuk doğurmak meselesi. — Üşenmeden söylediğin lâfa bak, gocuk döğuüuran kadına ne olurmuş? Hiç çocuk doğurdum, çocuk doğura - cağım diye sinemadan mahrum olduk- ları var mı? — Harp dile kolay valideceğim, a - damın yüzünü gözünü şarapnel berbat edermiş, buna kadınlar dayanabilir mi? Kurnaz kurnaz güldü: — Sen, beni ihtiyar gördün de ga- Hba alaya aldın, diye cevap verdi. Bu- gün gayri böyle şey düşünülür mü? Tayyareleri görmiyen mi kaldı? * Çok ihtiyandı. Elinde kocaman bir bastonla, kocaman, püsküllü bir çanta tutuyor, ağır ağır yürüyordu. — Kadiınların asker oluşuna ne der- sin nine? dedim. — Ben asker anasıyım, askerliği bi- Hirim. Kapımızdan emirber eksik ol - mazdı. Ayalimle gezmediğim yer kal- madı. Askerlik şerefli iştir. Amma, er- kek işidir. — Zamane kızları hakkından gele - mezler mi? Biraz düşündü. — Gelirler oğlum, dedi, muhakkak gelirler. Biz başka türlü yetiştik. On - lar başka, — Demek kadınların askere alın - ması muvâflık. — Madem ki büyükler öyle münasip görüyorlar, Elbette münasiplir. * Hızlı hızlı yürüyordu. Kolunun al - tında bir bohça vardı. Yanyana yü - rürken şöyle konuştuk: — Kadınları askere alacaklarmış, fi- kir nasıl? — Pekâlâ olur. — Amma tehlike var askerlikte, — Tehlikeli yerlere kadınları sür - memeli. Büyük harpte benim bütün komşularım hastabakıcı olmuştu. Pek- âlâ iş gördüler. — Demek tehlikeye girmemek şar- tile geri hizmetlere hazırsınız? — Elbette, ileri hizmetlerde, zaten kadının faydasından çok zararı doku - nur. Siniri tutar, afakanı boşanır, Ko - şamaz, vuramaz, o koca tüfekleri kal- dıramaz.. Bir an durdu. Sonra kat'? kararını vermiş gibi devam etti: — Zaten ömrüm bekâr çamaşırı yı- kamakla geçiyor. Karavana akşam sa- bah sıcak sıcak hazırlanacak olduktan sonra ben şimdiden razıyım. Kemal Tahir SON POSTA &DAKlI Leon Degrelle Son günlerin en mühim siyasi hâdi- selerinden biri de Belçikada Fuşistlerin yaptıkları hareketler ve bunların reisi Leon Degrelle'in tevkif edilmesidir. Avrupanın Almanya ve İt Bgibi fa- şist devletlerine baka! Fransadan ayırmak — gay Leon Degrelle dünyanın en genç f lideri olarak tanınmıştır. 1907 de Bel- çikanın Ardenne şehrinde doğmuştur. Şimdi 29 yaşındadır. Güzel bir Fransız kıziylı bu kadından iki çocuğu olmuştur. ta boylu, muntazam taranmış siyah saç L, kara gözlü, muntuzam yüzlü bir a- damdır. Bir Belçikalıdan ziyade bir Yabudiye benzer. Sesi toktur, ne sigara içer, ne de içki kullanır. Tiyatrodan nefret eder, buna mukabil sinemayı se- ver. Bilhassa Gangster ve zabıta film- lerine düşkündür. Dostlarının hemen ekserisini kato- likler teşkil eder. Leon Degrelle çıkardığı bir mecmua ile dört sene yeni politikasını müdafaa etmiş, altı ay evveline kadar hiç bir ne- tice alamamıştır. Fakat bu müddetten sonra Reks ismini taşıyan firkası kuv- Belçika Faşistleri lideri Leon Degrelle vet bulmuş, Namurda yapılan büyük bir miting ile birdenbire parlamıştır. Kuvvetli nutukları ile kendisine 270 bin taraftar bulmuş, son intihabatlta 202 mebusu olan Belçika parlâmento- sunda kendi fırkası Z| mebusluk, 101 âyan azalığından da 8 azalık kazanmış- tır. Bütün faaliyetini Brüksel ile Liyej de sarfetmektedir. Belçikanın büyük bir kısım halkını teşkil eden flamanlar arasında 16 mebusluk temin etmiştir. Bu genç liderin bütün gayesi Belçika, Holanda ve Lüksemburg arasında bir blok teşkil etmektir. Avrupa güzellik Kraliçeliğini İspanya Güzeli kazandı İspanya güzeli Antonia İ Tunus — Burada yapılan intihabatta| —Avrupada bir türneye çıkması hak-|) tir, Sayfa —7 (AT DAE Pariste, kocasını vuran bir kadın beraet etti * F .H Suçlu kadın kararı müteakip salondan çıkarken ağlıyor, halk ise “Yaşasın adalet!,, diye bağırıyordu ği D e S l DD l l e| h kadının eline pek yakışmaz, t namus ve aile meselelerinde de bazan sustalı bir çakı, sedef kabzalı bir taba' k un yumuşak avucuna gi- ranbeha mücevherlerden daha iyi o - turu. Bir kaç gün evvel Paris ağır ceza mahkemesi huzuruna çıkan Emilia Vio- lina bu kadınlardan biridir. Ve herke- sin takdir ve hürmetini kazanmak su- retile beraet etmiştir. Emilia Violina kocasını öldürmüştü. Emilin Violina Lüksemburgladur. Fratnsada yerleşmiş, bir İtalyanla ev - lenmiştir. İtalyan Violina evvelâ ka risile hoş geçinmekte iken sonradar tuttuğu bir metres yüzünden evini ve çocuğunu ihmale başlamış ve nihayet bir gün başını alarak evinden çıkmış, metresinin yanına gitmiş, karısını, aç ve sefil bırakmış. Bir müddet sonra, çocuğunu eski ka- rısının elinde bırakmak istemiyen İtal- yan koca, onu evden kaçırtmış ve yedi yaşındaki yavruyu metresinin eline bı- raktıktan sonra bir gün imalâthaneye yerleştirmiş. Zavallı Emilia Violina evlâdını gör- mek için çok uğraşmış nikâhla bağlı olduğu halde kendisile beraber yaşa - mıyan kocasına yalvarmış, fakat bütün arzu ve dilekleri reddedilmiş ve ço - cuk anasına iade edilmemiş. Bunun üzerine Emilia Violina mah- kemeye müractaat ederek boşanma da - vası açmış, çocuğun kendi yanında kalmasına karar almış ve bir de na - faka bağlatmış. Mahkeme çocuğu anasına teslim et- tirdikten sonra, Violina gemi azıya al- mış, her vesile ile kadını tahkir etme - ğe, başlamış. Vaziyetin gittikçe nezaket kesbetti- ğini gören Emilia eski kocasile görüş- mek istemiş, ve aralarındaki pürüzleri halletmek için Polonya ormanlarında birbirlerine randevu vermişler. Randevuya İtalyan Violina gelmiş: — Benden ne istiyorsun diye sert sert sormuş: Emilia: — Violina demiş, artık eski hayatı- mazı maziye intikal ettirelim de birbiri- mizle uğraşıp durmıyalım, ayrıldık, a- ramızda öyle vak'alar geçti ki tekrar birleşmemize imkân kalmadı, esasen tekrar hayatımızı birleştirmeğe de im- kân yok, bunu sen de istemezsin, ben de istemem, fakat senin de benim de ortada bir yavrumuz var, bunun istik- bali seni de beni de alâkadar eder, bi - zim geçimsizliklerimizin evlâdımıza te- siri olmamalıdır. Violina bu sözler üzerine kaşlarını çatmış: — Kahbe karı demiş, gene dolaplar çeviriyorsun... Ben çocuk filân tanımı- yorum. Esasen o piç benim değildir, bu dillerini onu peydahladığın herife git dök... Emilia'nın suratına vurulan bu dar- be kadının üzerinde fena tesirler u - yandırmış: — Violina demiş, bu sözleri samimi söylemiyorsun değil mi? Benim namus ve sadakatle sana bağlı kaldığımı bi - Violina fikrini değiştirmemiş, yu - fa | muşamamış: — Defol oradan fahişe, diye havkır- miş. Emilia artık tahammül edememiş. Çantasından çıkardığı bir tabancı Violinayı vurmuş, adam ölmemi! öyle fena bir yerinden v urulmuş ki vücudü meflüç kalmış, şimdi hâlâ sü- rünüyormuş. Tabil Violinayı mahkemeye vermiş- ler, iyi avukatlardan bir tanesi bu da vayı meccanen derühde etmiş: Mahkemede kadının fevkalâde iyi o- lan avukatı bütün sâmiinin gözlerini yaşartan şu müdafaayı yapmış: — Jüriler, muhterem heyeti hâki - me. Ananın bir tek gayesi ve bir tek mâbudu vardır. Çocuğu! Kocasına, al- lesine merbut bir kadın evlâdile iftihar eder, nasıl etmesin! O yavru, onundur, Kendi kanile, kendi etile meydana gel- miştir. Müekkilem Emilia da dürüst ve namuslu bir kadındır, mahkeme he - yeti istediği tahkikatı istediği şekilde yaptırsın, görecektir ki müekkileme en basit bir isnadda bulunmak imkânı ol- mıyacaktır. Genç kızlığında bile müs- takbel ocağının şerefi içinde yaşamak isteyen ve o muhit için hazırlanan bir insanın evlendikten sonra, ilk defa ye- diği hazin darbeyi düşünün. Bütün ü - mid ve Istikbalini bağladığı kocası mü- seccel kötü bir kadına gidiyor. Kadın psikolojisini bilenler bu hare- ketin ne kadar ağır bir darbe olduğunu tabil bilirler. O da yetişmiyor, günün birinde vic- dansız bir koca olan Violina karısını ve evlâdını yüzüstü bırakıyor, ve günün birinde de evlâdını inkâr ediyor. — Onu sen kim bilir nereden peydah- ladın diyor, Şimdi vicdanlara hitab ediyorum, E- ğer namusa, manevi insanlık meziyet- lerine biraz olsun ehemmiyet verirse- nis, bu kadını beraat ettirirsiniz.» Jüri müzakere odasına çekiliyor, ve kadının suçsuz olduğunu ilân ediyor. Emilia gözleri yaşlı salondan çıkar - ken, halk: — Yaşasın adalet, diye bağırıyor. Takas suçlularının Muhakemelerine Bugün başlanıyor Takas suiüstimali suçlularının mu- hakemesine bugün saat 14 de üçüncü ceza mahkemesinde başlanacaktır. Bu davanın 26 suçlusu vardır. 3 üncü ce- za mahkemesi salonu bu kadar suçlu- yu istiaba kâfi olmadığı için duruşma- nin ağır ceza mahkemesi salonunda yapılması kararlaştırılmıştır. Avrupa birinciliğine İspanya güzeli se- çildi. Antonia isminde olan İspanıya gü- zeli 19 yaşındadır. Ve Barselonda ika- met etmektedir. Esasen geçen sene Ka- talanya Kraliçesi de olmuştu. On aylık balık ihracatı ı Yapılan istatistiğe göre bu yılın 10 ayında balıkhanede 3081 kilo sazan, 4535 kilo tarna, 14,000 — kilo bamsi, 12,827 kilo yayın, 1,003,682 kilo toa, rik, 189,925 kilo palamut, 74,409 kilo uskumru balığı, 36.710 kilo da sazan havyarı ihraç edilmiştir. İhracat en çok Filistine, Yunan a» dalarına, Romanyaya, Mısıra ve Bul garistana yapılmıştır. İhracatın arttırılması için tedbirler alınması l.ı_x'ıılıwnlı_ıııî:._ıı | kında yapılan tek e— Mel * oralarda tel ağlarken ben mam.e denmilş-