| Gençliğin terbiyesi İtibariyle dikkate lâyık Bir mesele Yazan: Muhittin Birge — #lim ve fikir hareketlerini sevr ı bBir adam olmam itibarile bir mandanberi bende uyanan bir dikkat ve bunun altında bununla beraber ha- rekete gelen bir - haset demiyeyim - uyorum. Ne olduğunu derhal kendi aralarında ken onl kulak misafiri yorum ki bunlar spor işlerinden anlı- yorlar. Belki pek çok değil, - çünkü ben bunların bilgilerini ölçecek kabiliyette değilim - fakat herhalde anlıyorlar. Me- selâ, spor hayatının bizde bütün naza- riyatı, bütün morfolojisi, hattâ bütü Monografileri vardır. Ekserisi ing ©e olan spor ıstılahları, hemen hemen pek az tadilât ile kâmilen bizim dilimi- ze geçmiş, hattâ yerleşmiştir. O kadar ki iki genç karşı karşıya gelip te spor- dan bahsettiler mi - zaten başka şeyler- den bahsettiklerine de hiç rastgelme- dim! - mükemmel biribirlerini anlı- yorlar; hem de kısa ifadeler, yani yer- ieşmiş ıstılahlar sayesinde kısaltılan i- fadelerle! Gene görüyorum ki ler harice gittiler mi, şöyle böyl m görü olan bü işte bir şeyler beceriyi Daha sonrü gördüm ki Berlin olimpiy ler, düştüler ve kalktılar, niha) kiyeye elli iki millet arasında ortadan daha yukarı bir mevki temin eden ma- rifetler gösterdiler. Güzel, âlâ, mükemmel, Allah hepsin- den razı olsun... Hattâ gençlerin Avru- pada olduğu gibi mükemmel spor teş- kilâtları da var. Bu da mükemmel. Fa- kat... * Sonra gene gençlerle konuşuyorum. Dünyanın spordan gayri hemen hemen her nevi hâreketine karşı lâkayıttırlar. İşte size Üniversite bitirmiş bir genç. Eğer hüsusi istidadı, yabancı dil bile- rTek ve merak ederek biraz kilap, mec- mua ve okumamış ise, dünyanın her nevi içtimal hareketleri hakkında bildiği şeyler acınacak derecede azdır. Meselâ bizim Üniversiteden çıkmış, hem de gayet iyi çıkmış, zeki bir bayan tanırım ki, bir mua ektebinde e- yat, felsefe ve içtimaiyat dersi o- u. Bir gün bu muallim bana il l verirken Üniver- tesadüf ettiği kelimeden im mânasını iyi anla- yamadığını liyerek bunları bana sormuştu. Bu kelimelerden birisi kam- biyo, öteki ise döviz idi. Vâkın bunlar garp kelimeleridir; fakat, spor ıstılah- Jarından hangi garp kelimesi vardır ki sporla uğraşan bir Üniversiteli değil, küçük bir talebe bile bunu bilmesin ve kullanı lâzımgeldiği zaman da kul- lanmasın? iki site notları arasında ik Size daha misaller verebilirim. Fa -! kat, uzatmaya lüzum yok, azçok bu va- | ziyetteki fecaati herkes biliyor. Herkes bilmese bile fecaati bütün ekhemmiyeti ile takdir edebilecek olanlar bunlar: bilirler. n * Faraza, Avrupada bir ilim ve san'at olimpiyadı olsa, biz oraya bir ekip gön- gdermeğe cesaret edebilir miyiz? Acaba cesaret edip te böyle bir ekip teşkil et- sek göndersek, bu ekip o muhayyel ©- Hmpiyada gidip te Türkiyeye ilim ve san'at sahasında milletler arasında or- | tadan yukarı bir mevki temin edebilir mij? Bu muhayyel ekipi teşkil için fara- za mıntaka lik maçlarımı, şampiyonla- larmı ve ilâh nihayet Türkiye şampi- yonluğunu çıkarmak üzere hangi teş - kilâta istinat edeceğiz? * Bizim gençliğimizi biraz da fikir, san'at ve ilim sporuna sevketmek bü-| yük bir htiyaçtır. Nasıl yapmalı? Ne zuretle çalışmalı? Bunları bilemiyorura. Fak-t. bu ihtiyaç vardır, buna bir çare bulmak lâzımdır. Bu ihtiyaç ve bu lü- zumu işaret ediyorum. i y Muhittin Birgen | K M Ü SON POSTA B Resimli Makale Bir mühendis, elinde gişesi, | Ç hangi bir ve herhangi cahil bir adam- dan hiç farksızdır. nde kalır, işleme- diği için söner, aa B Oyuncak masrafı lüzumsuz değildiriğ Bir kimyager önünde mik roskobu, potası, kavanozu, arı olmadan her- tahlil başaramaz kâğıda, kitaba, ve nasıl kullanıldıklarını öğre- tecek hocaya mühtaçtır. Fakat mektep zamanın - dan evvel oyuncak çocuk - lara mühendisin pergeri, kimyagerin mikroskobu , talebenin kitabı gibidir. Zekâsını oyuncakla işlete- cektir. bunl. SÖZ ARASINDA Sun'i adamı yaratan Mucit başına Amerikada sun'i adamı mucid büyük bir keder içinde imiş. İ- cadının muvaffakiyetile memnun ola- cağına yüzüne bir durgunluk çökmüş düşünüyormuş, kendisinin bu halini görenler kederinin sebebini sormuş- lar, o da şu cevabı vermiş: — Robot'u yani sun'i adamı ettim fakat kendisine yaptıracak iş bulamadım. Para? alması için işsizler bürosuna kaydettirmek istedim, onlar da almadılar. Şimdi Robot ne yapaca« ğını şaşırmış bekliyor. Sovyet kadınları fazla çocuk doğurmıuya uğraşıyorlar Hâlen Sovyetler Birliğinde çok ço- cuklu analar devlet tarafından büyük yardımlara mazhar olmaktadır. Bu yıl yaz ortalarında çıkarılan yeni kanun mucibince, yedinci çocuklarını - doğu- ran analar, bu son çocuğun doğum gününden itibaren beş yıl zarfında yıkla iki bin ruble almaktadırlar. On birinci çocuklarını doğuran analara ise derhal beş bin ruble verilmekte ve ay- mca dört yıl müddetle, yılda 3 bin rub- le de maaş bağlanmaktadır. Bugün yalnız Moskova mıntaka- sında bu kanun mucibince devlet yar- dımına istihkak kesbetmiş olan 4100 ana alâkadar makamlara müracaatta bulunmuştur. Moskova mintakasında bu hususta şimdiye kadar iki milyon ruble dağıtıl- miştir. Orta Volga'da Kuybişev mın- takasında ise dağıtılan paraların mik- ÖL 5 meümos ee 5 Rabü Sovyetler Birliğinin her tarafında çok çocuklu anaların yazılmasına de- vam olunmaktadır. Gözlük ne zaman keşfedildi? İnsanlar gözlüğün ne olduğunu 3 üncü asra kadar bilmezlerdi. Oks- fordlu bir Fransız olan Robert Bacon camın hassalarını tetkik ettikten son- ra, göz rahatsızlıklarını islâh edebile- i anladı ve göze cam takmak u- icad | ce; İSTER İNAN İ Belçikalı bir su mühendisi belediyeyı Büyükadada, bütün ada ihtiyacına y sadece 7 bin lira masraf ile bulabileceğini iddia etmiş ve ememiye söz vermiş.. 'Teklif ümit vericidir, nihayet Büyükadada su bulun - bulamadığı takdirde beş para bile i İSTER | HERGÜN BİR FIKRA | Kütüphane ve harem Molyer mütercimi, esbak başve- kil Ahmet Vefik Paşa zarafeti ve nüktelerile de meşhurdur. Rumeli- hisarı tepesindeki zengin kütüpba- nesi için, hafızı kütüp olarak cahil bir haremağası istikdam — etmekte olduğunu gören yabancı sefirlerden biri kendisine sordu: — Canımı, paşa! Bu cihan değer kütüphaneyi muhafaza için ne diye bu âciz, krymetsiz arabı İstihdam e- diyorsunuz? Ahmet Vefik Paşa güldü. — Ne yapayım? dedi. Dünyada sevdiğim ve gözümden bile kıskan- dığım iki şey vardır: Ailem bir, bu kütüphanem iki.. Onun için her iki- sini de böyle hadımağalarına mu - 'hıl'.ııı ettiririm! Kral Edvardın Yeğeni mağazada Tezgâhtarlık yapıyor Kambriç İngiltere Kralı Beşinci Corc'un zev- cesi, şimdiki Kral Sekizinci Edvard'ın annesi kraliçe Marinin yeğeni Kambriç Markizi, Londrada bir elbiseci dükkâ- nında satıcılık yapmaktadır. Sanki çekindekten yetişme bir tez - gâhdar imiş gibi müşterilerini idare e- den, onlara mal beğendiren ve satan Markizin, işin en hoş tarafı, bu hizme- tine mukabil bir kuruş olsun bile aylık almamasıdır. Bu işi sırf, hayatta tecrü- be olsun diye yapan Markiz, gazeteci- lere: — Yeni işimden memnunum. Ho - şuma gidiyor, demiştir. nü ortaya attı. Şu izahata nazaran gözlük ancak yedi asırlık bir icaddır, demek oluyor. STER e müracaat etmiş. cek kadar suyu | halde bir türlü ha öyle bir yılan okuyucu sen; Kabartma filmlerden Sonra kokulu filmler İmaline çalışılıyor #T Sesli filmler çevrilmeğe başlandık - tan sonra bunların kabartmaları da ya- pıldi. Şimdi Warney ve Kewley ismin- de iki eski muharib kokulu filmler de yapacaklarmış. Bunların bir kaç sene- denberi bu ihtira üzerinde çalışıyor - larmış, Bu adamlar ihtiraları hakkında gazetelere verdikleri beyanatta: — Sinemada artık halk tamamile muhitin içinde yaşıyacaktır. Mutfak seyrettiğiniz zaman yemek kokuları .|burnunuza gelecek, aşk sahnelerinde güzel artistlerin mis gibi kokuları se - yircileri gaşyedecektir| demişlerdir. İnsanı saat tıkırtısı kadar hiç —bir gürültü rahatsız etmezmiş İngiliz ruhiyatçılarından biri hangi nev'i gürükülerin insanı en fazla ra- hatsız ettiğini merak ederek bazı tet- kiklerde bulunmuş ve anlamış ki, her- hangi bir gürültü ne kadar büyük ©- hursa olsun sinirli bir adamı saatin tik- takları kadar rahatsız etmiyor . Zihnen günde kaç kilo- metre mesafe kat'ediyoruz? Geçenlerde bu sütunlarda muhtelif mesleklere mensup insanların günde kaç kilometre katettiklerini yazmıştık, şimdi bu mesafe meselesini başka biri- si çok daha orijinal bir şekilde ele al - mıştır. Bu zat muhtelif mesleklerdeki in - sanların günde zihnen kaç kilometre mesafe katettiklerini tetkik etmiştir. Zihnen en az mesafe kateden in - sanlar memurlardır. Bunların içinde bilhassa adliye memurları uzak yerleri düşünmek imkânından mahrumdurlar. Doktorlar, avukatlar senelik tatil - leri esnasında uzak mesafeleri göz ö- nüne getirirler. Dünyada zihnen en çok yol yürüyen insanlar eskidir. Hariciye nazırlarile siyasi muharrirler. Bunların kafaları ziya kadar sür'atli ması pekâlâ mümkündür lledile: halledilebileceğine biz. pek inanamıyoruz. mesafeler katdediyorlarmış. İN ANMA! Fakat yıllardanberi söylendiği en adaların bu, su ihtiyacı e döndü ki bu defa da Fakat ey hil İNAN İSTER İNANMA! Birinciteşrin 15 © Sözün Kısısı — Erkeklere ev işi E. Talu aarif Vekâleti - bunu be madım, fakat gazetelerd d okudum-bu seneden itibaren erkex Mf tep programlarıma bir takım yeni M deler koymuş. Bunlar, erkek talebi” sökük ve düğme dikmek, yama yâ mak, elbise ütülemek, aile bütçesi mak ve yemek listesi tanzim et bazı lüzumlu şeyleri öğretmekten retmiş. Maarif Vekâleti, bununl belki de en mu; Öyle bir asra eriştik ki, ailede kadılif erkeğin rolleri biribirine karıştığı gil hayat şartlarının güçleşmesi yüzündü de çok defa erkek ömrünü eşsiz, y yalnız geçirmeğe mahküm kalıyor Bu itibarla, öyle de, böyle de, sebep bir sefalet manzarası arz istemylen erkeğin, şimdiye kadar şi ehline gördürmeğe alıştığı en b ev hizmetlerini bizzat ifaya alışması zım gelmektedir. Kocasının maişet mücadelesine işti raâk etmeğe mecbur kalan bugünkü kadınının, ekseriya sökük dikmeğe, rap yamamağa, pantalon ütülem ke çıkarmağa vakti yoktur. Ve larmı giydirip te mekteplerine | rebiliyorsa ancaktır. e Diğer taraftan, ailenin geçimini, re * fahını temin etmek hüsusunda kadınlii, kocasına göster kar ev.işlerinde de ondan yardım be si su götürmiyen bir haktır. Onun için, maarifin emrini yerindi ve hattâ az da noksan bulurum. Banfi kalsa, mutasavver olan programı biraf daha genişletir, müstakbel kocalara yüt murta, külbastı, pilâv gibi kolay yemi lerin de pişirtilmesini öğretirdim. Fakat buna mukabil de, kız mektep* lerinin programlarına, para kazanma” de aŞ ibi | gişiklikleri, ve fedakârlıklar ve mahrumiyet eylediğini gösteren dersler koyarsa, tef” biyevi gayesine daha iyi yaklaşmış O? DA Kemee eem n eee eee eeei Biliyor musunuz ? | — Avrupada 16 .ncı asırda bizi! evliya ismini verdiğimiz aziz ve azi * zeler ne şekilde gömülürlerdi?. 2 — Brezilya kaç tarihinde ve kini tarafından keşledilmiştir? 3 — Gladstone kimdir? (Cevapları Yarın) * Dünkü Suallerin Cevapları: | — Napoiyon Elbe adasma 122 y evvel nefyedilmiştir. 2 — Gramofon icat edildiği Fransız ilim akademisinde büyü rültüler koparmıştır. İlk gramofon çalınırken akad yük âlimlerinden biri «Bir insan sesinin de zaptedilmesine imkân yoktur. ancak şeytanın kendisidir. diye bağır” mıştır. 3 — Ruhun, öldükten sonra bi tisna her mahlüka intikal iddia edenler Çinliler ve bir ponlardır. 4 — (Berberi) denilen araplar Tu * nus, Cezayir, Fas ve Trablüsta daği nık bir va: tte yaşarlar. Araplarıfl İspanyayı işgallerinde bu arap grupü büyük bir rol oynamıştır. müpe maaaear eee Ayni isim günde kaç - çocuğa konuluyor? Almanyada meydana getirilen S” |tatistikleri okudukça Almanların bir kaç sene sonra Amerikalılara taş G” kartacaklarını tahmin — ediyoruz. Bif Alman nüfus memurtu biliyor musü” nuz ne yapmış? Hiristiyan âlemind? doğan çocuklardan ayni ismi kaç kişi” nin aldığını tetkik etmiş ve anlamış ki İher gün ayni isim 180 ile 150 arasifi” da insana konuluyor. » Merakını tatmin etmiş, — şimdi 1#” hatmış.