SON POSTA, Son Posışı_ Spor yapacağımıza Vaktimizi çene Çalmakla geçiriyoruz On birinci Berlin olimpiyadı büyük ve gürültülü hareketlerden sonra ta- rihe karıştı. Bizi alâkadar eden muhtelif müsabaklara giren oyuncu'la- rımızın bir kısını Berlin olimpiyadımdan döndükten sonra Sovyet Rusyaya gittiler. Her yerde ve her zaman olduğu gibi güreşçilerimiz, Berlinde umdu- ğumuzdan fazla bir muvaffakıyet gösterdikten sonra Sovyet Rusyada da ha- tırı sayılır işler gördüler. Sovyet Rusyada eskrimciler de muvaffakıyet kaza- nanlar sırasında yer aldılar. Memleketin gözü gibi sevdiği ve onlara heri ten fazla belbağladığı futbolcülerimize gelince, onlar Berlinden pek fazla is- tifade edememiş veyahut seyahat dolayısile fazlaca yorgun düşmüş olacaklar ki Sovyet Rusyada yapılan maçlarda bozguna uğrar bir şekilde mağlübiyet- ten mağlübiyete düştüler. O'an oldu ve sporcularımız Berline, Sovyet Rusyaya ve nihayet Atinaya ka- dar gitlikten sonra memlekete döndüler. Yeni spor mevsimi de başladı. Spor şubelerinin faaliyet programlarına intizar edilmeye başlandı. Fakat futbolde , derhal bir ihtilâf görülerek mesaiyi felce uğrattı. İstanbul lik maçları başla- yacağı şu sırada ortaya çıkan lik taksimatı ihtilâfı zannedildiği kadar kolay halledilir, basit bir iş değildir. Biz hâlâ şekil üzerinde çekişmeden yakamızı kurtaramamış bir haldeyiz. Memlekette sporu sevenler olimpiyatlardan bü - yük bir görgü ile dönmüş ve ciddi istifadeler etmiş olan sporcularımızın bu- Bgünkü kudretlerini göstermelerini bekliyorlar, Halbuki her sene yeni bir dert yakamıza yapışıyor ve bizi akıntıya & leyip götürüyor. İstanbul lik maçları memleket sporunun nâzımı gibi her zaman ortalığı velveleye veren bir hareket olmaktan bir türlü kurtulamıyor. İş başına gelen her baş dilediği şekli tatbika kalkar, herkes biribirinin kurduğunu yıkarsa, eldenele devredilen futbolümüz, bize galibiyet temin edeceğine elbette bir gün Amsterdamda yedi, bir gün de Sovyet Rusyada dokuz gol ile bizi mağlü- biyete sevkeden oyuncular yetiştiric. Hakiki spor yapılan memleketlerde lik maçlarının yarıya geldiğini, bizde de bütün görgü, tecrübe ve bilgilere (!) rağmen lâf ve güzafla vakit geçirildiğini görünce üzülmemek elden gelmiyor. rük- Cumhuriyet güreş müsabakaları tertip edilecek e , Eminönü Halkevi tarafından büyük mükâfatlı.yağlı ve serbest güreş müsa- bakaları tertip olunmuştur. Bu müsa - bakaları kazanacak pehlivan 1000 lira alacaktır ki, bu, memleketimizde son senelerde yapılmış güreş müsabakala- rında verilmiş olan bütün ikramiyeler- den fazladır, Müsabakaların programı yapılmış, ve iştirak etmek üzere isimlerini yazdır - mış olan pehlivanlar Anadoludan gel - meye başlamışlardır. Müsabakalar, bu ayın yirmi dokuzun da Taksim Stadyomunda başlayacaktır. lİlk Büreş, Amerikan usulü serbest ola- orak yapılacaktır. O gün evvelâ Tekir - dağlı Hüseyinle Dinarlı Mehmet peh- Hivanlar tutuşacaklardır. Ü Bu müsabakayı kazanacak pehlivan, | Kara Ali ile veya Mülâyim pehlivanla | güreşecektir. Bu müsabakaların galibi $00, ikinci- DBi 309, ve üçüncüsü 200 lira alacaktır. Haber verildiğine göre bu müsabaka lar dört gün devam edecektir. İlk günü, serbest güreş dömi finali ikinci günü yağlı güreş dömi finali, igüncü gün serbest güreş finali, ve dör- düncü gün yağlı güreş finali yapılacak- tır. Bu seçmenin bittabi resmi bir mahi-| seti olamaz. ğ Üü ç. Ömer Besim Bayramında Futbol ihtilâfı gittikce sarpa sarıyor! Ajan hkarar ve iddialarında haksızdır (Baştarafı 1 inci sayfada) Futbol ajanının verdiği beyanatla başhca üç esas var : | — Mevsim ilerlemiştir. Lik maç- larının selâmeti namına vakit geçir - meğe gelmez. Maçlara başlayacağım. 2 — Bu iş tamamen ajanlığın salâhi- yeti dahilindedir. Bölge başkanı bu işe karışamaz. 3 — İhtilâf lüzum görülürse mafevk makamlar tarafından halledilir. Bu üç esası ayrı ayrı tetkik etmeden evvel ajanlık ve bölge başkanlıklarının nizamname mucibince ne demek oldu- ğunu anlayalım. 1936 tarihinde Anka- ra Ulus basımevinde basılmış olan Türk spor kurumu nizamnamesinin 17 inci sayfasında 30 uncu maddede «AJANLARIN ÖDEVİ> başlığı ile şöy- le deniyor : «Bölgesi içinde mensup olduğu spo - rile meşgul olmak bunun he - yetlerine başkanlık etmek.> Demek ajanlar mevcut işlerle ve iş- lerin heyetlerine başkanlık etmek va - zifesile mükelleftirle. Resen birinci kü- medeki bir klübü üçüncü kümeye ve- yahut tekra karihasından icat edeceği, beşinci, altıncı kümelere defetmek sa - lâhiyetine sarahatle malik değildirle.r Ayni nizamnamenin gene 17 inci sayv- fasında LİK HEYETLERİ diye bir fa- sıl var. Madde: (31). Diyor ki: «Bölge spor ajanları meşgul | olacakları muayyen spor için bölge baş- kanının muvafakatile mahalli ihtiyaç- lara göre lik heyetleri kurarlar. Lik heyetleri o sporla meşgul ve o lik müsabakalarına o0 mevsim iştirak ede - cek olan klüpler birer delege gönderir. Bunların çalışma şartarı ödev ve yet- gileri genel merkez talimatnamesi ile tesbit olunur.» 30 uncu madde ajanın lehine bir sa- rahat taşımıyor ama, 31 inci madde bölge başkanının muvafakatini saraha- ten gösteriyor. Eldeki nizamnamenin son muvakkıat maddesine göre talimatname çıkarıl - masına bağlı olmıyan hükümlerin he - i men yerine getirilmesi lâzımdır. Talı - ni matname çıkarılmasına bağlı olan ah - kâm ise talimatname çıkıncaya kadar, bu talimatnamenin esaslarma aykırı ol- mıyan ahkâm kaydile, eski nizamna - meye uyularak tatbik edilecektir. Şu halde talimatnamenin neşredil - memiş olması dahi, Bölge başkanının fi Fakat buna rağmen, iştirak için ya - |kirlerini çürütemiyor. Zira, nizamna - zılmış pehlivanlarımızın isimlerine ba- kınca, bu müsabakaları kazanacak olan pehlivanlara Türkiye şampiyonu ünva- nını lâyik görebiliriz. Çünkü programda isimleri geçen peh Hivanlar, Türkiyenin senelerden beri başa güreşen en tanınmış, en kıymetli, en üstün pehlivanlarıdırlar. Yağlı güreşle 1000 lira ikramiyeli güreşe bittabi her pehlivan giremiye- cektir. Bu hak, başa güreşmek iktidarını ka zanmış olan pehlivanlarımıza verilmiş- tir. Bu pehlivanlar da şunlardır: Dinarlı Mehmet, Kara Ali, Mülâyim, 'ekirdağlı, Arif, Rifat, Afyonlu Süley- man... Meşhur Kurtdereli Mehmet pehlivan bu müsabakaların hakemliğini deruhte etmişti. Baş altma Şerif, Çoban Mahmut, Hamdi, Molla, Adem, Abdüsselâm, Bar salı Hüszeyin, Çengel, ve Koca İbrahim güreşeceklerdir. Anadoludan ve Trak- yadan gelecek pehlivanların isimleri bu listeye henüz girememşitir. Geldikleri takdirde bittabi sokulacaklardır. Bizce, başallına güreşecek pehlivan- lara da bir ikramiye ayırmak makul, hattâ elzem bir teşvik olurdu. menin 31 inci maddesi gayet sarihtir. Binaenaleyh ajanlık bölge başkanlı- ğanın muvafakatini almadan fikstür ter tibine salâhiyettar değildir. Şimdi Ajanlığın, sürprizini inatla mü- dafaa etmek için ileri sürdüğü üç fikri gözden geçirelim : | — Lik maçları geç kalır, likin selâ- meti namına, diyor. Lik, bir. memle - ketin, sporunun yükselmesi için çalışan klüpleri Aarasında birinciyi seçmek, onu manen mükâfatlandırmak için ya- pılan bir spor hareketidir. Burada ara- nacak selâmet mevhum bir şahsiyel ve vakia olan liki değil, likleri teşkil e - den klüpleri düşünerek temin edilebi - Hir. Geç kalmak karkusu ise 15 - 20 klü- bün iştirakten çekindiği bir hareket i- çin artık varit olamaz. İkinci iddiada «Bu iş tamamile ajan- ığın salâhiyeti dahilindedir.» deniliyor. Bu noktayı biz değil, doğrudan doğru- ya elde mevcut ve halen mer'i nizam- name aydınlatmış bulunuyor. Üçüncü defi daha garip. «İhtilâf, lü- zum görülürse mafevk makamlar tara- fından halledilir.» Ya, mafevk makam ajanlığın kanaa- ti aleyhine bir karar verirse, o zaman neşredilen resmi tebliğle, yapılan maç- lların neticeleri ne olur? K. Tahir lFutbolcular Rusyada neden mağlüp oldular ? Bir de kendilerini dinleyelim !. Bk 3 *İstikbali sigortasız, hali maddi ga; imkânsızlık ve mazisi de kendi yretinden ibaret olan bir delikanlıdan daha ne bekleniyor ? İdarecilerimiz bizden şikâyet edeceklerine yaptığımız maçların hâsılatından ** 25 alan belediyeyi zorlıyarak bize hiç olmazsa bir tane çimen saha yapsalar daha müsbet iş görmüş olurlar,, Futbolcularımızın son seneler zar -|lerin önünde 2-0 yendiği zaman nedtf fındaki mağlübiyetleri, Sovyet Rusya - da en acı şeklini aldı. Futbolun ilerletil- mesi hakkında şu zamana kadar herkes fikrini söyledi, biz bu isin faal şahsi - yetlerile görüşmek ve meseleyi, bir de oynıyanlar bakımından tetkik etmek is- tedik. Bir muharririmiziı tanınmış fut- bolcularla görüştürdük. uBeşiktaş klübünün ve milli ta - kımımızın emektar müdafii Hüsnü diyor kiz: — Rusyadaki mağlübiyet sebeplerinin ana hatlarını bence, bizim sporcuların tâbi oldukları iç - timai ve iktisadi şartlarda arama « | lıdır, İ Ancak bu zavi « yeden — bakıldığı takdirde — ferden kıymetli eleman - lardan mürekkep bir takımın neden muvaffak olama- dığı anlaşılır. E - vet daima iddia e- diyorum, daima da iddia edeceğim, ar- culardır. Ve içlerinde bir çoğu bugün hayatlarını kazanabiliyorlarsa onu bir parça da iyi ve faal sporcu olmalarına borçludurlar, Bugün bir amatör sporcu, şöhretini, İğ el üstünde tutulmasını, hattâ bir iş bu- labilmesini iyi oynamasına medyundur. Kafasında maalesef öyle bir kanaat vardır ki, artık futbol oynıyamıyacak j bir hale gelse, tamamen unutulacak, ihmal edilecek, hattâ futbol sahasında yaralanıp hastaneye gitse kendisini a - rayıp soran kimse bulunmıyacaktır. Öyle bir amatör futbolcu düşünün ki, yediği, içtiği, kendi kazancına bağlıdır. Hattâ iazla olarak ailevi vaziyeti de bozuktur. Çok zaman peynir ekmek, yahut bir kaç költe ile gününü geçi - rir. Böyle bir amatör futbolcudan, faz- la enerji nasıl beklenir? Biz, memleketimizin beton sahaların- da bin türlü yoksulluk içinde yetişmiş sporcularız. Oraların yumuşak çimen sahalarında bayağı şaşırıyoruz. Ben e- minim, bizi olimpiyatlarda yenen Nar- veç takımını Taksim stadına çağırsak, onlar da bizim gibi şaşıracaklar, mü - kemmel oyunlarını asla gösteremiye - ceklerdir. Bir cemiyet işi olan spor, bizde tama- men fertlerin omuzlarına bırakılmıştır. Sade futbolcudan ferağat, futbolcudan Tedakârlık, futbolcudan gayret bekli- yoruz. Bizim Beşiktaş stadında daha duş yerleri yapılmadan önce bütün arka - daşlarım kar, fırtına, yağmur arasın - da, baştan başa çamura bulanmış bir halde elbiselerimizi kucaklıyarak stad- dan on, on beş dakika mesafedeki Be - şiktaş hamarnına kadar koşardık. Ora- da yıkanıp, kahvede bir çay ve bir si- mitle karnını doyuran arkadaşlarımızla ertesi hafta öksüre öksüre tekrar maç yapmak için ayni fedakârlığa gene kat- lanırdık. Bütün bu gayri müsait şartlar ara - sında istikbali sigortasız, , hali maddi imkânsızlıkla dolu, ve mazisi sade ken- di gayretinden ibaret olan bir delikan- hdan daha ne bekleniyor? Türk futbolcularını ulu orta tenkit edenlere sorarım: 4-0 yenildiğimiz Nor kadaşlarım ayrı ayrı kıymetli futbol -| haklı olduğumuzu hatırlamağa lüzull görmediler? Büyük bir ferağatle çaltşan Türf sporcuları için biraz daha insaflı hü * kümler verilmesini istiyorum, Ben, kale önünde ayağını kırdırma * mak için çekinen, daha yüksek vaziyetlİ bir klübe geçerek iktisadi vaziyetini N* süretle olursa olsun değiştirmeğe ça * hşan arkadaşlara bu bakımdan hak ve” riyorum ve uzun senelerden aldığıl teerübe ile tekrar ediyorum: Sporu bif fert işi olmaktan ziyade bir cemiyet iŞ halinde münakaşa etmez de bütün kâ* bahati tek tek sporculara yükletirsek bu meseleyi halledemeyiz. İdarecilerimiz bizden şikâyet ede * ceklerine, buradaki stadyomlardan şi * küyetçi olsalar, ve bizim ğ maçların hâsılatından yüzde yirmi bef alan belediyeyi zorluyarak bize hiç ol * mazsa çimen saha yapsalar daha müs* bet iş görmüş olurlar. * Galatasaraydan Lütfi: — Çok müteessirim, dedi, neticelef tamamile anormaldir. Dinamo takımi müstesna biz di * g öer takımlardan — | fert itibarile dah$ yüksekiz. — Fakab | dikkat ettim. Rus- l tar dehşetli sert ( oynuyorlar. Ada « kat topa karşk Hem zaten futbol da budur. Yenilme- mizin bir başka sebebi de, kadroyu çok geniş tutmak “ tir. Bence sade 18 kişilik bir futbol ka* filesi götürmeli idi. Halbuki futbolcü adedi (24) ü buluyordu. Binaenaleyb bu fazlalık futbolcuların haleti ruhi “ yesi üzerine fena tesir etti. Gene kanaatime göre kaleci Avniyl götürmemek te başlıca hatalardan bi * ridir. $ 'Tabif saha meselesi her zaman baş * ta gelen bir meseledir. Sahasızlık bi ecnebi memleketlerde yarı yarıya zayıf- latan bir yoksulluktur. Bir de takım teşkili var. Kanaatimce, sol taraf Fikret, Şeref tarzında yapıl> mamalı idi, j Şu kadar söyliyeyim ki bütün Rusyâ seyahatinde takımımız yaptığı beş ma- çın beşinde de şüt denilebilecek bir tek vuruğ yapamamıştır. Müdafaanın ne kadar bunaldığını dâ biliyorduk. Halbuki diğer memleket- lerde muhtelit takımlar daha ziysdt bir takım manzarası verecek kadar bif” birile alışmış sporculardan terekküp ©& veç takımı yüz bin futbolcu arasından | der, seçilmiş Alman milli takımını Bay Hit- K. Tahir